80 yılın kısa muhasebesi
Dünyada 80 yaşını gören insanların yüzdesi 8 imiş. Benim ailemde bildiğim kadarıyla 150 yıldır erkeklerde 80’ni göreni yok. 15.12.2024 tarihinde benim ailemde hiç kimseye nasip olmayan bir yaşam uzunluğuna ulaştım.
İnsan doğası gereği hiç yaşlanmayacak ya da sonsuz yaşayacakmış duygusu ile yaşamını mutlu kılan bir varlık. Dünyanın hemen hemen hiçbir nimetinden yararlanamayacak kadar melekelerini yitirmiş biri bile yaşama tutunmak için her türlü çabayı gösteriyor. Çünkü hiç kimse bilinmez bir yolculuğun yaşanacağına tam olarak belli ki inanmıyor.
Ancak 80 yılın bir ara muhasebesinin de yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü böyle bir muhasebe bundan sonra belki daha sıkıntılı olacak yolun olabildiğince daha kolay geçirilmesi için yararlı sonuçlar doğurabilir.
Çok şeye alışmamız gerekiyor. Bir zamanlar gülüp oynadığımız, aynı değerleri paylaştığımız, kızdığımız, sevdiğimiz, aşık olduğumuz, hep yanımızda olmasını istediğimiz insanların birer birer bizi terk etmesinin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Çalınan her telefona eskisi gibi coşku ile sarılmıyor, bir sevdiğimiz ile ilgili iyi bir haber almamanın endişesini yaşamaya başlıyoruz.
Yaşamımızın ilk evrelerinde büyük baba ve annelerimizi, orta evrelerinde anne ve babalarımızı, daha sonra da yaşamımızı paylaştığımız insanların bizi terk ettiğine tanık oluyoruz.
Zamanın ve ölümün geriye döndürülemez olduğunu yaşayarak öğreniyoruz.
Zaman zaman gösteremediğimiz sevginin pişmanlığını yaşıyoruz. Keşke diyoruz… Ancak yaptığımız iyi şeyler, özellikle bir başkası için yaptığımız iyilik ve fedakarlıkları anımsıyor ve iyi ki diyoruz… İkisinin toplamından çıkan sonuç yaşamımızın kalitesini veriyor…
Yaklaşık 7 milyon yıldan bu yana insanın var olduğunu biliyoruz. Her devrin kendine göre bir yaşam tarzı olduğuna göre, o yolu değerlendirmesi de olmuştur. Hiçbirimiz bugünkü düşünce ve olanaklarımızla geçmişi değerlendirip yargılayamayız.
Her insan sadece kendi dönemine aittir. Ben bu yazı ile sizinle aynı zaman dilimini paylaştığım için mutluyum. Biz aynı değerleri paylaştık, aynı acıları yaşadık, aynı şeylere sevindik. Çünkü biz aynı zamanın çocuklarıyız. Yaşam dilimiz aynı…
Gerek insan nüfusunun artışı gerek iletişim araçlarının gelişmesi ve gerekse yepyeni bir yaşam biçiminin egemen olduğu bir devreye hızla girdik.
Bizden öncekiler bu geçişleri çok daha gri yaşadıkları halde, özellikle son 30-40 yılı içinde ortaya çıkan teknolojik değişim insan sosyolojisini hiçbir devirde olmadığı kadar değiştirdi; değiştirecek.
Sevgili zamandaşlarım, bir şeye alışmamız gerekiyor. Benim kuşağım kalabalık içinde yalnız yaşamanın ne olduğuna artık alışmamız gerekiyor.
Hâlbuki ki memeli hayvanların en önemli özelliklerinden biri, özellikle aile yapısı içinde doğrudan temastır. Bu fiziki temas da olabilir, sevgi ve söz iletişimi de olabilir.
Dijital yaşama geçiş bu bağları hızla koparıyor; etrafınızda istemediğiniz kadar insan ve kalabalık var; ancak siz onların arasında yalnızsınız.
Bizim anılarımız artık sadece bizim kuşağımız için dinlenmeye değer bulunuyor. Anılarını anlatmayan adam ruhen çöker; kendini gereksiz hissetmeye başlar. Ancak bizim anılarımızın bu kuşağın işine yarar tarafı kalmadığını da artık kabul etmemiz gerekiyor.
Bizzat benim yaşadığım bazı konuşmalarda, dinleyenlerin birçoğunun ifade etmese bile yüzlerinde “herhalde sen dinozorları da görmüşsündür” gibi bir ifade gözlenmektedir.
Biliyor musunuz sevgili zamandaşlarım? Belki de biz birlikte yaşamanın ne olduğunu anlayan son kuşak olabiliriz. Yepyeni bir dünyaya ayak basıyoruz; bu yeni dünyada yerimizin ne olduğunu düşündünüz mü?
Çevremde çocuklarını emekle okutup yetiştirmiş, daha iyi bir yaşam için yabancı ülkelere göndermiş, senede bir ya da iki defa görüşebilen ya da sadece telefonla görüşebilen insanların ne hissettiklerini bu açıdan araştırmak gerekir.
Bütün bunları niye yazdım sevgili zamandaşlarım? Gittikçe sayımızın azaldığı kuşağımızın zihinsel hatta fiziksel olarak sağlıklı kalabilmesini uzatmak için, sosyal teması olabildiğince işler tutmamız, anılarımızı yaşatmamız, dostluğumuzu göstereceğimiz ilgi ile tazelememiz gerekiyor.
Ben, acı ve mutluluklarla paylaştığım siz kuşağımı insanlık tarihinin en değerli varlıkları olarak görüyorum. Anıları ortak olan insanların birbirini anlaması ve değer vermesi insani özelliklerin bir gereği olmalıdır. Bu vesile bizzat sosyal ve fiziki olarak temasta bulunduğum ya da dolaylı olarak etkileştiğim zamandaşlarıma insani değerlere yaraşır bir gelecek diliyorum.
Sevgilerimle…
Prof. Dr. Ali Demirsoy, 15.12.2024
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder