Vergi ve Maliye Fıkraları
Padişahın yeni köprü vergisi
Padişahın biri halkının vergiye karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister. Bunun için vezirlerini çağırır.
Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler.
Padişah;
-“Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar!” der.
Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar:
-“Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı?”
Vezirler:
-“Hiç bir tepki yok Sultanım!” derler..
-“İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!”
Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine:
-“Var mı halinden şikâyet eden?”
-“Yok hünkarım!” derler.
Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
-“Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geçeni …sin!”
Padişah vezirlerine yine sormuş. Bir tepkinin olmadığını tekrar söylemişler
Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini,
-“Halkı dinleyelim hele bir”, demiş.
Gitmişler köprüye, Padişah sormuş:
-“Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?
Ses yok. Padişah tekrar :
-“Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin!” Diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
-“Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!”
-“Eeee!” demiş Padişah bir umutla…
-“Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama?”
-“Aksamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız…”
Bizim vergi sistemi de buna benzedi…
Maliyeci dediğin böyle olmalı
Yaşlıca bir adam lokantaya girer, mercimek çorbası ve bolca limon ister…
Çorbası ve limonu gelir, ancak adam bir türlü limonu çorbasına sıkamaz, çünkü limonun suyu yoktur… Adamın uğraştığını gören iriyarı garson yaklaşıp, limonu kendisi sıkmaya çalışır, ancak o da suyunu akıtamaz…
Yan masada oturan kara-kuru, zayıf adam gelir, garsonun elindeki limonu rica eder, adamın çorbasına sıkar… Ne gariptir ki, limondan birden şarıl şarıl sular akmaya başlayınca, hem müşteri, hem garson çok şaşırırlar, kendilerinden utanırlar…
Garson merakla bu kara-kuru adama dönüp;
-“Siz hangi sporla uğraşıyorsunuz beyefendi, bu güç ve kuvvet de neyin nesi?” diye sorunca, sıska ve zayıf adam;
-“Yoo, ben hiçbir sporla uğraşmam, öyle güçlü kuvvetli biri de değilimdir; ama ben karşıdaki Mal Müdürlüğü’nün en çok vergi toplayan, mükellefin suyunu çıkaran memuruyum!” der…
Para böyle çıkarılır
Sokaktaki evinin önünde arkadaşıyla oynayan çocuk, kazayla bir madeni parayı yutmuş… Annesiyle birlikte, tecrübeli komşuları da çok uğraşırlar ama, çocuğun yuttuğu parayı bir türlü çıkartamazlar!..
Yoldan geçmekte olan eli çantalı, kravatlı biri gelip, çocuğu kaptığı gibi baş aşağı çevirmiş, sırtına birkaç şaplak atarak, silkelemiş!..
Para çocuğun boğazından kurtulmuş, yere düşmüş… Çok sevinin anne;
-“Allah sizden razı olsun doktor bey, Hızır gibi yetiştiniz ve çocuğumu ölümden kurtardınız, size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum!?” demiş…
Adam gayet sakin şekilde:
-“Önemli değil hanımefendi, ancak ben doktor değil, Vergi Dairesi memuruyum!.. Vergilerinizi zamanında ödeyin, başka ihsan istemez; yoksa nasıl alabileceğimizi gözünüzle gördünüz işte!..” deyip gitmiş…
Şair böyle buyurdu
Şahin Yılmaz’dan birkaç dize:
Nüfusumuz genç ve çocuk
‘Toy Vergisi’ almak lâzım
Biraz hıyar, biraz cacık
‘Çay Vergisi’ almak lâzım!..
Vergi saldık ota-sapa
Sırada var kürek-çapa
Oğlak, kuzu, enik, sıpa
‘Tay Vergisi’ almak lâzım!..
Haine övgü düzenden
Parayla haber yazandan
İnsan şeklinde gezenden
‘Vay Vergisi’ almak lâzım!..
Sokaktaki danalardan
Şuradaki analardan
Bu veled-i zinalardan
‘Soy Vergisi’ almak lâzım!..
Medyadaki arsızlardan
Siyasette nursuzlardan
Ülkedeki hırsızlardan
‘Huy Vergisi’ almak lâzım!..
Ha gayret, bu iş olacak
Hazine doldu, dolacak
Utanma, kim, ne bilecek
‘Şey Vergisi’ almak lâzım!..
Israf haram
Ünlü Osmanlı gazetecilerinden Süleyman Nazif anlatmış: Mithat Paşa Tuna Valisi iken, Vilayet Defterdarı da, o meşhur tasarruf yanlılarından İbrahim Edip Efendi imiş…
Vilayet merkezi Rusçuk’ta büyük bir yangın çıkmış… Çevrenin bütün itfaiyeleri oraya koşmuşlar, başlarında da Vali Mithat Paşa, kan-ter içinde sağa sola talimatlar yetiştiriyormuş…
Dev hortumlarını Tuna Nehrine sarkıtan tulumbacılar, var güçleriyle bu koca nehirden su çekiyor, yangın üzerine akıtıyorlarmış…
Olay yerine koşup gelen İbrahim Edip Efendi, nehirden çok aşırı su çekildiğini görünce dayanamayıp, Vali Mithat Paşa’nın önünde tulumbacılara bağırmış:
-“Tulumbacılar, tulumbacılar biraz dikkat edin kardeşim, çok fazla su israf ediyorsunuz yahu!..” demiş…
Tulumbacıları canı burnunda yönlendirmeye çalışan Mithat Paşa da ona bağırmış:
-“Defterdar İbrahim Edip Efendi; bu derya nehir suyu, senin üzerine titrediğin devlet hazinesi gibi değildir!.. Biter-tükenir bir şey değildir!.. Ne kadar bol su akıtırsak, o kadar zarardan kurtuluruz!..” demiş, o dehşet içinde bile herkesi kahkahalarla güldürmüş…
Ormanı maliyeciler basmış
Bir gün bir ormana maliyeciler gelir. Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar. Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır.
Kaplumbağa tilkinin acelesini görünce merakla sorar:
-“Hayrola tilki kardeş ne bu acelen?”
-“Nereye gidiyorsun?”
Tilki telaşlı halde yanıt verir:
-“Ormanı maliyeciler basmış duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.”
Kaplumbağa tekrar sorar:
-“İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?”
Tilki tekrar yanıt verir:
-“Olmaz olur mu? Bende kürk, hanımda kürk, çocukta kürk.”
Bunu duyan kaplumbağa ormanı terk etmek için koşmaya başlar.
O sırada koşarak giden kaplumbağayı gören leylek sorar:
-“Hayrola kaplumbağa kardeş ne bu acelen? Nereye gidiyorsun?”
Kaplumbağa yanıt verir:
-“Ormana maliyeciler basmış duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.”
Leylek tekrar sorar:
-“İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?
Kaplumbağa tekrar yanıt verir:
-“Olmaz olur mu? Bende ev, hanımda ev, çocukta ev.”
Bunu duyan leylek ormanı terk etmek için koşmaya başlar.
Maymun leyleği görür ve sorar:
-“Hayrola leylek kardeş ne bu acelen? Nereye gidiyorsun?”
Leylek yanıt verir :
-“Ormana maliyeciler basmış duymadın mı?
-“Onlardan kaçıyorum.”
Maymun tekrar sorar :
-“İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?
Leylek tekrar yanıt verir:
-“Olmaz olur mu? Bende yazlık, hanımda yazlık, çocukta yazlık.”
Bunu duyan maymun paniğe kapılır ve ormanı terk etmek için koşmaya başlar.
Bir müddet sonra yavaşlar ve kendi kendine şöyle der:
-“Ya ben niye koşuyorum ki?! Benim kıçım açıkta, hanımın kıçı açıkta, çocuğun kıçı açıkta. Maliyeciler beni ne yapsın?
Ekonomik durum böyle giderse maliyeciler kıçı açık maymunlara benzeyen yurttaşlar topluluğu ile karşılaşacaklar.
Baca vergisi
Zamanın birinde bir sultanlık varmış… Sultanlık ekonomik krize girmiş. Gelirleri giderlerini karşılayamıyormuş.
Sultan vezirlerini toplamış, probleme bir çözüm yolu aramışlar, bulamamışlar…
Vezirlerden birisi,
-“Sultanım birde bizim Şehremini Şeytan Paşa’ya soralım. Adı üzerinde,
şeytan gibidir, çok akıllıdır. O bir tavsiyede bulunabilir” demiş…
Sultan:
-“çağırın o halde” demiş…
Çağırmışlar Şehremini Şeytan Paşa’yı… Problemin ne olduğunu anlatmışlar… Şeytan Paşa biraz düşündükten sonra önerisini bildirmiş;
-“Sultanım ‘Baca Vergisi’ koyalım. Tüten her bacadan günlük bir akçe alalım.”
Fikir Sultana makul gelmiş. Sadrazamdan başlayarak vezirlerine sormaya başlamış. Hepsi, sorun çözüldüğü için gayet mesut ,
-“Münasiptir”, “Krizi aşarız”, “Âla” şeklinde yanıtlar vermişler…
Bu durumu bir de Şeyhülislama soralım demişler. Şeyhülislam, ağır ağır konuşmaya başlamış;
-“Bana sık, sık sorarlar; Livata mı daha günah, zina mı diye. Bugüne kadar ben hep livatanın daha günah olduğunu ifade ederdim. Ama bugün anladım ki, hep yanlış fetva vermişim”
Sultan merakla:
-“Niye?” derken, bir yandan da bunun konuyla ne ilgisi var diye düşünüyormuş…
Şeyhülislam konuşmayı sürdürmüş;
-“Livata büyük günahtır. Ama yapılır ve orda biter… Ama zina öyle bir günahtır ki, bazen Şeytan Paşa gibi bir veled-i zina peydah olur, ‘Baca Vergisi’ diye bir vergi icat eder, cümle Ümmeti Muhammedîn ocağına incir ağacı diker. Kısacası zina günahının sonuçları yıllarca devam edebilir. Bu nedenle anladım ki, zina livatadan daha büyük bir günahtır..”
Camideki vaaz
Camideki vaazda yalan söylemekle ilgili açıklamaları dinleyen yaşlı adam, vergi dairesine şu mektubu göndermiş:
-”Gelir vergisi beyannamemde yanlış beyanda bulunduğum için geceleri uyuyamıyorum. Bu nedenle kayıtlarımı yeniden gözden geçirdim ve 15 bin lira daha ödeme yapmaya karar verdim. Çek mektubum ektedir. Eğer geceleri yine de uyuyamazsam, geri kalan kısmını da göndereceğim.”
Unakıtan ve Temel
Maliye Bakanı Unakıtan, Akçaabat merkez ilçe kongresine destek için R. Tayyip Erdoğan tarafından görevlendirilir.
Temel, Akçaabat’ta bisikletini meydana bırakarak bir kahveye girer. 5 dakika sonra içeri giren bir polis memuru bağırır:
-“Kardeşim! Asfalttaki bisikletin sahibi kimse alsın, Maliye Bakanı Unakıtan gelecek.”
Temel karşıdan ayni ses tonuyla yanıt verir:
-“Hacan kilitledim oni… Bir şey olmaz…”
Temel’in televizyonu
Bizim Temel, bir TV kanalında yarışmaya katılır. Kazandığı parayı eksik verirler.
Temel sebebini sorar.
-“E, öyle vergi kesiyoruz” yanıtını alır.
Bunun üzerine Temel, avukata başvurur. Avukat ona Televizyonu mahkemeye ver der.
Aradan zaman geçer avukat yolda Temeli görür, ona sorar.
-“Ula televizyonu mahkemeye verdin mi?”
Temel yanıtlar.
-“Verdim ama ertesi gün geri getirdim oni… İnsan yine de televizyonsuz yapamayi! Sonradan geri aldım onu…”
Geçmiş tarihlerde alınan ilginç vergiler
Devletlerin tarihte uyguladığı en tuhaf vergiler.
Özgürlük vergisi: Antik Roma’da köleler belli bir süre sonunda veya bedel ödeyerek özgürlüklerine kavuşabiliyordu. Roma devleti, bedel ödeyerek özgür kalan kölelerin özgürlükleri için vergi ödemesini istiyordu.
Sabun vergisi: Ortaçağ’da Avrupalı devletler sabuna vergi uyguluyordu. Sabun vergisi İngiltere’de 1835’e kadar yürürlükte kaldı.
Şömine vergisi: 1660 yılında İngiltere şöminelere vergi uygulamaya başladı. Halk da vergiden kaçmak için şöminelerinin önünü tuğlayla kapattı. Vergi 1689’da yürürlükten kalktı.
Pencere vergisi: Yine İngiltere tarafından uygulanan başka bir vergi de pencere vergisiydi. 1696’da yürürlüğe giren vergi sonrasında evlerde çok az pencere yapılmaya başlandı. İnsan sağlığını tehdit ettiği anlaşılan uygulamaya 1851’de son verildi.
Tuğla vergisi: İngiltere’nin uyguladığı bir başka vergi olan tuğla vergisi, inşaat sahiplerinin kullandıkları tuğla başına vergi ödemesini şart koşuyordu. İnşaatçılar da tuğla sayısını azatlmak için daha büyük tuğlalar kullanmaya başladı. Hükümet de cevap olarak büyük tuğlalara yüksek vergi koydu. Vergi 1850’de yürürlükten kalktı.
Sakal vergisi: Rus Çarı Büyük Petro, 1705 yılında sakalı vergiye bağlayarak Rus erkeklerini tıraş olmaya yönlendirdi. Petro, böylelikle Rusların daha Batılı göründüğünü düşünüyordu.
Tuz vergisi: Fransa’nın uyguladığı tuz vergisi halkta büyük öfkeye yol açarak 1789’daki Fransız Devrimi’ne katkıda bulundu.
Duvar kağıdı vergisi: İngiltere 1712’de desenli duvar kağıtlarına vergi getirdi. İnşaatçılar da ev yaparken düz duvar kağıtları yapıştırıp onları daha sonra boyayarak vergiden kaçmanın yolunu buldu.
Şapka vergisi: İngiltere 1784 yılında bu kez de şapkalara vergi getirdi. Vergiden kurtulmak isteyen şapka imalatçıları ürettikleri ürünlere “şapka” demekten vazgeçti. Hükümet de karşılık olarak başa giyilen her şeye vergi getirdi. Vergi 1811’e kadar yürürlükte kaldı.
Mum vergisi: İngiltere 1789 yılında muma vergi getirdi. Devlet evde mum üretimini yasaklayarak mum imalatını lisansa bağladı. Uygulamanın 1831’de sona ermesiyle mumun popülaritesi hızla arttı.
Televizyon vergisi: İngiltere’de halen uygulamada olan bir vergi. Evinde televizyonu olan her vatandaş yıllık vergi ödemek zorunda. Görme engelliler ise televizyonu göremeyip sadece dinledikleri için verginin yarısını ödüyorlar.
İdrar vergisi: Antik Roma’nın umumi tuvaletlerinde idrar toplayıcıları bulunurdu. Amonyak bakımından zengin olan idrar; yün üretimi, yünlü gazın temizlenmesi ve beyazlatılması, bronzlaşma ve dişlerin beyazlatılması dahil olmak üzere bir dizi işlemde kullanıldı. Bu yüzden İmparator Vespasian kasasını doldurması gerektiğinde, tüm halka, idrar satın alanlar tarafından ödenmek üzere idrara bir vergi koymaya karar verdi.
Korkaklık ergisi: Orta Çağ İngiltere’sindeki bir şövalye, bir savaşta savaşmak istemiyorsa para ödeyerek o savaşa katılmayabilirdi. “Korkaklık vergisi” olarak adlandırılan bu ödeme, şövalyenin belirli bir savaştaki askerlik hizmetini atlamasına izin veriyordu. 1199’dan 1216’ya kadar hüküm süren Kral John, bu vergiyi kötüye kullandı ve ülke savaşta olmasa bile sık sık talep etti.
Bekarlık vergisi: Roma’nın ilk impatoru Augustus, üç veya daha fazla çocuğu olan aileleri ödüllendirirken, 38 yaşından büyük bekar erkekleri bekarlık vergisine tabii tuttu. Bu kişilerin halka açık oyunlar katılması da yasaklandı. İmparator, Lex Julia de maritandis ordinibus (Julian ailesi tarafından getirilen eski bir Roma yasası) ile çocuksuz evlilikleri ve bekarlığı yasakladı. 1695’te İngiliz parlamentosu, 25 yaşın üzerindeki bekarlara ve çocuksuz dullara vergi koydu. 1941’den 1990’a kadar Sovyetler Birliği, azalan demografiyle mücadele etmek için bekarları ve küçük aileleri vergilendirdi.
Kan vergisi: Osmanlı devleti, bazı bölgelerdeki gayrimüslim tebaanın çocuklarıyla vergi ödemesini zorunlu kılıyordu. Gayrimüslim vatandaşlar kendi aralarında buna ‘kan vergisi’ diyordu. Osmanlı, yönetimi altında yaşayan gayrimüslim ailelerin Hıristiyan genç çocuklarından bazıları alıp Müslüman yapıp asker olmaları için onları eğitirdi. Bu çocuklar 5-8 yıl kadar askeri eğitim alırken aynı zamanda atölyelerde, çiftliklerde, gemilerde ve şantiyelerde devlet adına çalışıyorlardı.
Yemeklik yağ vergisi: Tarihteki en tuhaf vergiler listemizin başında Eski Mısır’da yaşanan bir vergilendirme olayı yer alıyor. Eski Mısır firavunları, tebaalarını vergilendirmeye gelince ortalıkta dolaşmadılar. Vergi kaçırma ve yanlış beyanlar kırbaçlama veya ölümle cezalandırılıyordu. Bununla birlikte bir yazıcılar ordusu, tahıldan biraya, Nil boyunca nakliyeye kadar her şey için vergi ödenmesini sağlamakla görevlendirildi. Ve bütçe bilincine sahip olan birisi, yemeklik yağı yeniden kullanmak istiyorsa yazıcılara dikkat etmesi gerekiyordu. Çünkü yemeklik yağın geri dönüşümü yasalara aykırıydı ve yazıcılar kullanılmış yağ için evleri ararlardı. Buldukları takdirde sert bir uyarıda bulunup ev sahibini taze yağ almaya ve uygun vergiyi ödemeye zorlarlardı.
Düşmana özel vergi: Oliver Cromwell, Britanya Adaları’nı Lord Koruyucu olarak yönetirken kraliyetçiler ile arasında sorunlar vardı. Bu nedenle onları kontrol altında tutmak için milisler yetiştirmesi gerekiyordu. Sonuç olarak milislerin parasını ödeme konusunda yeni bir çözüm buldu. Düşmanlarına vergi koydu. Kraliyetçilere ise “desimasyon vergisi” olarak bilinen %10’luk bir gelir vergisi koydu. Sonuçta, komplocu kraliyetçiler olmasaydı milislerin finansmana ihtiyacı olmayacaktı.
Teker izi vergisi: Bir dönem Avrupa’da alınan bu verginin konusunu teker izi oluşturmaktadır. Hatta ve hatta öküz arabalarından bile alındığı söylenilir.
Çizme vergisi: Prusya Kralı II. Frederick, 18. yüzyılda çizmelerden vergi alınmasını emretmiş ve bütün halktan “Çizme vergisi” toplatmıştır.
Misafir takım vergisi: Amerika’da eyaletler kendi borçlarını yerel halkın vergileriyle kapatamamıştır. Bunun içinde gelirleri yüksek olan sporcuların ödeyeceği bir vergi çıkarmıştır. Müsabakaya eyalet dışından gelen her sporcudan, oynadığı maçtan elde ettiği gelirin bir kısmını vergi olarak almıştır.
İkinci eş vergisi: İspanya’da 14. yüzyılda alınan bu verginin konusunu, ikinci evliliği yapan bayanların ödeyeceği vergi oluşturmuştur.
Peruk vergisi: Venedik’te 15. yüzyılda bu vergiyi doğuran olay, kafası kel olan insanların peruk takmasından dolayı ortaya çıkmıştır.
Bıyık vergisi: Uruguay’da kısa bir süreliğine geçerli olan vergi de ilginç vergiler arasında yerini almaktadır. 1867 yılında erkeklerden alınan bıyık vergisinin dilimleri de bıyığın santimetresine göre değişmektedir. Bıyığın her santimi ıçin 2 peso alınmıştır fakat halktan oldukça sert tepkiler gelince kısa süre sonra kaldırılmıştır.
Savaştan geri çekilme vergisi: Kral I.Henry tarafından konulan bu verginin tek amacı ülkenin gelir kaynağını arttırmaktır. Bu vergi için, savaş sırasında geri çekilmeyi veya kral için savaşmamayı göze alanlardan alınan bir vergi türüdür diyebilirz. %300 zam yapılarak alındığı zamanların olduğu hatta ve hatta savaş olmadığı zamanlarda bile askerlerin savaşmadıkları gerekçesiyle alınan bir vergi olduğu ifade edilir.
Meme vergisi: Bir zamanlar Hindistan’ın Kerala Eyaleti’nde hükümdarlar tarafından alınan meme vergisi, alt sınıftan kadınların halka açık alanlarda örtünmeyi istediklerinde alınırdı. Oldukça aşağılayıcı olan bu vergi için vergi memurları yoksul mahallelerdeki kadınları muayene eder, meme büyüklüğüne göre vergiyi de hesaplarlardı. Bir efsaneye göre de bu vergi, bir protestoyu da temsil ediyor. Neredeyse iki yüz yıl önce Cherthala Kasabası’nda vergi memurlarının yaptığı muayene sırasında Nangeli adında bir kadının göğüslerini kestiği ve vergi memurunun önüne attığı söylenir. Bu protesto, Nangeli’nin hayatına mâl olsa da vergiyi sonlandırıcı bir etkisi olduğu aşikâr.
Yorum gönder