Bilim ve Sanat İnsanlığın Ortak Değerleridir

Akhenaton Ve Nefertiti: Antik Mısır Sanatı ve Tek Tanrı İnancı

Akhenaton Ve Nefertiti: Antik Mısır Sanatı ve Tek Tanrı İnancı

IV. Amenhotep, III. Amenhotep’in oğludur. Oldukça başarılı bir hükümdar olan babası öldükten sonra tahta kendisi geçmiştir.

Akhenaton, en bilinen Antik Mısır Firavunlarından biridir. Onu özel kılan neydi? Adını hep duyduğumuz Nefertiti kimdi? Gerçekten tek tanrılı bir inanç söz konusu olmuş muydu?

Bu yeni din fikri nelere sebep olmuştu? Ve elbette Mısır sanatına nasıl yansımıştı?

Bahsedeceğimiz dönem; Mısır dediğimizde aklımıza gelen çok tanrılı dinden, resim ve heykel sanatına kadar her şeyi etkilemiştir. Yüzyıllardır inanılan dinden, çok katı kuralların hakim olduğu sanata kadar nüfus eden bu devrim dönemi; ne kadar başarılı olmuştur?

Öncelikle ana kahramanımız Akhenaton’u biraz tanımakta fayda var. Dilerseniz gelin, birlikte hızlıca devrimci firavunumuzun doğmak üzere olduğu M.Ö. 14. yüzyıla geri dönelim.

Akhenaton (Akhenaten = IV. Amenhotep = IV. Amenofis)

Akhenaton ya da doğum ismiyle IV. Amenhotep, Antik Mısır’ın en önemli Firavunları arasında yer alır. En bilinen özelliği, geleneksel çok tanrılı Mısır dinini değiştirmesi ve tek tanrılı bir din getirmesidir. Geleneklere adeta savaş açan bu adamın belki de asıl istediği yeni bir Mısır yaratmaktı. Fakat işler hiç de aklındaki gibi olmadı.

IV. Amenhotep, III. Amenhotep’in oğludur. Oldukça başarılı bir hükümdar olan babası öldükten sonra tahta kendisi geçmiştir. (MÖ 1352-1336 arası hüküm sürmüştür.) Tahta geçtiği ilk yıllarda Amenhotep (anlamı Amon’u memnun eden) ismini kullanmıştır. Bu ismin Hellenceleşmiş hali de Amenofis’dir.

Hükümdarlığının beşinci yılında ise birden adını değiştirerek, Akhenaton (Aton’un hayırlı evladı/hizmetkârı) ismini kullanmaya başlamıştır. Ve aynı yıl geleneksel çok tanrılı dini yasaklayarak yerine tek tanrılı Aten dinini yani Atenizmi getirmiştir.

Öyle ki Akhenaton (Akhenaten) tüm tapınakları eski tanrılara kapatmış ve tanrıların isimlerini sildirmişti. Başkenti ise; yüzyıllardır Mısır’ın başkenti olan Teb’den taşıyarak, bugün Tel El Amarna olarak bildiğimiz topraklara getirmiştir. Bu sebeplerle Eski Mısır’ı etkili bir şekilde yöneten ve en çok tartışma yaratan Firavunlardan biri olmuştur. Fakat ne kadar etkili olursa olsun, bu eylemlerinin Nil ülkesinde kargaşaya neden olmasını önleyememiştir.

En yaygın görüş, Firavunun salgın bir hastalık sırasında öldüğüdür. Kargaşaya, ölümüne ve sonrasında olanlara daha sonra değineceğiz; önce Akhenaton kadar önemli olan diğer karakterimizden bahsedelim.

Nefertiti

Nefertiti, Eski Mısır Uygarlığı’nın firavunu olan Akhenaton’un eşi ve buna ek olarak bazı uzmanlara göre kendisinden sonra gelen Tutankhamun’un kayınvalidesidir. İsmi, “güzelden gelen” manasını taşır.

Oldukça önemli bir siyasi konuma sahip olan Nefertiti, döneminde firavun olan eşiyle eşit saygıyı görmüştür. Yalnızca Firavunun yapabileceği uygulamaları ve değişikleri dahi uygulayabilme yetkisine sahip olmuştur.

Sonrasında Firavun’un fikirlerine destek olarak, Antik Mısır’ın binlerce yıllık inanç geleneğini deyim yerindeyse birlikte yerle bir etmişler, yerine ‘Aton dini’ni getirmişlerdir.

Güzelliğiyle nam salmış olan bu ikonik kraliçenin, bu dini desteklediği için eski tanrılar tarafından lanetlenmiş olduğu ve tahta çıkacak bir erkek evlada bu yüzden sahip olamadığı dedikodusu kendi döneminde yaygınlık kazanmıştır.

Rivayetlere göre; Nefertiti ortak oldup işlediği bu günahlar yüzünden, ömrünün geri kalanını sıkıntı, gam ve keder içerisinde geçirmiştir. Firavun’un bulaşan salgın hastalık nedeniyle ölümünden sonra, Nefertiti bir süre daha tahtta kalmış ve daha sonra kendisi de ölmüştür. Mezarı ise hala kayıptır.

Tek Tanrı İnancı Atenizm

Akhenaton’un ortaya koyduğu yeni inanca yani Atenizm’e tam moneteist bir din diyemeyiz. Evet, her şeyi yaratmış bir “sevgi dolu evrensel tanrı’ söz konusudur. Fakat önceki geleneksel çok tanrılı Mısır dininde de diğer tanrılar (Ra, Amon, Atum gibi tanrılar) için “O tek tanrıdır, ondan başka tanrı yoktur.” ifadeleri kullanılmıştır. Burada kastedilen “tek tanrı”dan ziyade, diğer tanrıları da yaratan büyük bir tanrının var olduğunu anlatmaktır.

Aton’a (Aten’e) ibadet sahnesi

Kaldı ki yine Akhenaton’un aldığı unvanlardan bazılarına bakarsak, onun Aton’un oğlu olarak kabul edildiğini görürüz.

Buradan da Akhenaton’un dininin, tam bir moneteist din ya da bugünkü semavi dinlerdeki gibi Tektanrılı bir din mantığıyla paralel olmadığını görürüz.

Ancak tam bir moneteist din olmasa da Mısır dinini temellerinden sarsmış ve radikal bir değişiklik yaşatmıştır. Bununla birlikte bu dinin tek tanrılı dinlere geçiş formu özellikleri gösterdiğini de söyleyebiliriz.

Tanrı Aton (Aten) bir güneş diski ve ondan uzanan el biçiminde ışınlarla tasvir edilirdi.

Akhenaton Döneminde Değişen Antik Mısır Sanatı

Bu dönemde her şeyde olduğu gibi Antik Mısır sanatında da yenilikler olmuştur.

Bilindiği üzere normalde Antik Mısır sanatı hem işlenen kompozisyonlar hem de figürlerinin oranları ve simetrisi konusunda oldukça katı ve kuralcı bir tavır sergiler.

Durağandır, belli kalıplar dışına çıkılmaz ve hastalık derecesinde simetri takıntısı vardır. Özellikle Firavunların tanrısallıklarının altı çizilmek için belli oranlardan ve duruşlardan vazgeçilmezdi. Ve bu durum yüzyıllar boyunca giderek gelenekselleşip, katılaştı.

Örneğin yandaki III. Thutmose heykelinin üzerinden bu sanat görüşünün, heykel sanatı üzerindeki yansımasını görmektesiniz.

Geleneksel Mısır sanatına örnek olarak, durağanlığı ve tanrısal betimlenişi ile III. Thutmose

Fakat bahsettiğimiz Akhenaton döneminde, Firavun heykelleri, resimleri ve kabartmaları eskisi gibi tanrısal bir durağanlıkla değil, daha hareketli ve gerçekçi bir şekilde betimlenmeye başlandı.

Yandaki Akhenaton heykelinde de görebileceğiniz gibi gelenekler terk edilip vucut proporsiyonları artık değişmiştir.

Eski vucut oranları terk edilmiş, yerini daha yuvarlak ve uzun biçimler almıştır. (Hatta bu garip vucut oranlari, kendisi ve eşinin kalıtsal hastalıkları mı vardı? sorusunu da bir dönem güçlendirmiştir. Fakat aslında genel bir sanatsal değişim söz konusudur.)

Yukarıdaki Firavun tasviriyle karsilastirirsak çok rahat bir şekilde uzunların incelip uzadığını ve daha yuvarlak bir hal aldığını görebiliriz.

Heykeller dışında resim ve kabartmalarda da yine Firavun’u günlük hayatında tıpkı bir insan gibi betimleyen sahneler ele alınmıştır.(Yemek yerken, eşini öperken ve ailesi ile vakit gecirirken).

Akhenaton ya da doğum ismiyle IV. Amenhotep heykeli

Aşağıdaki kabartmada da bunu rahatlıkla görebilirsiniz.

Kısacası bu dönemde sanat gelenekleri de degistirilmiş, oranlar farklılaşmış, Firavun betimleri tanrısal kusursuzlukta gösterilmemiştir.

Sonuç

Akhenaton yaklaşık 17 yıl tahtta kaldı. Sarayda kendisine bulaşan salgın bir hastalık nedeniyle öldü. Ya da eski dinin rahipleri tarafından zehirlenerek öldürüldü. Çünkü birçok tanrıya inanmak yerine sadece Aton’a inanma fikri, o sırada eski dinin rahipleri tarafından çok tepki almıştı. Bu hem halkı, hem de Firavun’u; eski dinin rahiplerinin dini baskılarından, kehanet alma zorunluluğundan ve bunun gibi bir çok dini gerekçelerden serbest bırakıyordu. Baş rahiplere siyasi, ekonomik ve statüsel manada zarar veren bu fikir, kendileri tarafından sapkınlık olarak nitelendirildi.

Bu dini değişimin rahiplere verdiği büyük zarar düşünülürse, Firavun’u zehirleme olasılıkları oldukça yüksektir. Fakat böyle bir kanıt söz konusu değildir. Sadece bir varsayımdan ibarettir. Bu sebeple Firavunun salgın hastalıktan öldüğü fikri en yaygın olanıdır.

Akhenaton’un ölümünün ardından kurduğu din çabucak çöktü ve yeni başkenti yerle bir edildi. Bununla da kalmadı; Akhenaton’un adı lanetlendi ve tapınaklardan ismi silindi. Ve ona ait olan her şey yok edilmeye çalışıldı. Tâ ki, 19. yüzyılda yeniden keşfedilene kadar.

Firavun’un ölümünden sonra, Nefertiti bir süre daha tahtta kaldı ve çok sürmeden o da öldü. Mezarının nerede olduğu ise hala belirsizdir.

Sonrasında tahta çıkan Tutankhamon (Tutankhamun)Amon ve diğer pagan ilahlara tekrar tapınılmasının yolunu açtı. Her şey Akhenatondan önceki hale geri getirildi. Rahipler böylece eski sömürge düzenlerine ve otoritelerine geri kavuşabildi.

Kaynak: Çağatay Çeliktaş – www.artnokta.com

Spread the love

Yorum gönder