Eğitim Terimler Sözlüğü
Terim | Açıklama |
abece | 1. Bir dilin seslerini gösteren harflerin kararlaşmış bir sıraya göre dizilmiş takımı. 2. Okuma öğreneceklere harfleri ve okuma yolunu gösteren kitap. |
abece öğretimi | Çocuklara ya da yetişkinlere okuma yazma ile ilgili ilk ve temel becerileri kazandırmak amacını güden öğretim. |
abece yöntemi | Önce harflerin, sonra ab, ac, ad gibi bileşimlerin ve en sonunda sözcüklerin tanıtılmasına dayanan bir okuma öğretimi yöntemi. |
acıyitimi | Sinir bozukluğu, çok ilâç alma ve donma gibi nedenlerle acı duyumunun bir bölüğünün ya da bütününün yok olması. |
açık hava okulu | Çocukların, temiz havadan ve güneşten bol bol yararlanmalarını sağlamak amacıyla derslikleri ve öteki bölümleri özel olarak yapılmış ve donatılmış olan okul. |
açık hava oyun araçları | Çocukların açık havada oynadığı salıncak, tırmanma merdiveni, kaydırak, tünel ve kum havuzu gibi araçlar. |
açık hava öğretimi | Öğretim programlarında yer alan kimi derslerin ya da ders konularının derslik dışında açık havada işlenmesi. |
açık oturum | Küçük bir konuşmacı öbeğinin bir konuyu ya da sorunu doğal bir ortam içinde tartışması amacıyla düzenlenen toplantı yuvarlak masa görüşmesi. |
açıklama | Bir konuyu, bir olayı, bir sorunu ilgili bilim ya da bilgi dalının kurallarına uyarak aydınlatma, çözümleme işi. |
açıklama yöntemi | Bir olayı yaratan gerçek nedeni ya da nedenleri ortaya çıkarmayı amaç edinen öğretim yöntemi. |
açımlama | Bir konuyu, bir sorunu ya da bir yazıyı ayrıntılarına değin gözden geçirerek anlatma, yorumlama ve çözümleme işi. |
aday öğrenci | Bir eğitim kurumuna geçici olarak alınan, ancak kesin yazılma için gerekli işlemleri sonuçlandırmamış olan öğrenci. |
adaylık eğitimi | Belli bir görev dalında çalışmak ya da görevle ilgili bir san kazanmak için gerekli koşulları ve yetenekleri taşıdıkları belgelenmiş kişilere o dalda göreve başlamadan önce belirli bir süre uygulanan eğitim. |
ağaç işleri | Genellikle ilk ve ortaokul öğrencilerine resim-iş dersi çerçevesinde ağacın kesilmesi, delinmesi ve biçimlendirilmesi ile ilgili becerileri kazandırma amacını güden çalışma alanı. |
ağır derecede geri zekâlılar | Zekâ bölümü türlü ölçeklerde sürekli olarak 40 ile 45’in altında olanlar. |
ağrı duymazlığı | bk. acıyitimi. |
ahlak | 1. Toplu olarak yaşayan bireylerin uymak zorunda bulundukları eylem ve davranış kurallarına verilen ad. 2. Bir kimsenin içinde yaşadığı toplumsal çevrenin törelerine uyma yetisi. |
ahlak eğitbilimi | Genel ahlak ilke ve kurumları ile uğraşan, ahlakın eğitimle olan ilişkileri üzerinde duran eğitbilim dalı. |
ahlak olgunluğu | Bir kimsenin ya da bir topluluğun ahlak ilkelerine göre doğru ve yanlış davranışlar konusunda usa uygun kararlar verebilmesi için erişmesi gerekli gelişme düzeyi. |
ahlakçı | 1. Eylem, davranış ve düşüncelerinde ahlak kurallarına çok önem veren kimse. 2. Ahlak bilgini ahlak dersi veren filozof. |
ahlakçılık | 1. Eğitim ve öğretim çalışmalarında ahlaka üstünlük tanıma. 2. Toplum düzeninin sağlanmasında ahlakın büyük bir etkisi olduğunu, birçok toplumsal sorunların çözüme kavuşmasının ahlaka bağlı bulunduğunu ileri süren görüş. |
aile bilgisi | Öğrencilere günlük ev işlerini yapmanın yollarını öğretmek mutlu bir aile düzeni için gereken bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazandırmak ve onların aileye bağlılık duygularını güçlendirmek amacıyla ilk ve ortaokullarda okutulan ders. |
aile eğitimi | 1. Aile kurmuş olan kadın ve erkeklere, aile mutluluğunu gerçekleştirmek ve arttırmak için gerekli bilgi, beceri ve davranışları kazandırmak üzere verilen eğitim. 2. Aile kurmaya aday genç ve yetişkinlere onların iyi birer ana ya da baba olmalarını sağlam |
akademi | 1. Bilim dallarında, güzel ya da uygulamalı sanatlarda orta ve yüksek öğretim yapan kimi okullara verilen ad. 2. Üyeleri bilginlerden, yazarlardan, sanatçılardan oluşan bilim ve sanat kuruluşu. |
akademik anıklık | Okuldaki akademik çalışmalarda başarı göstermek için gerekli olan, doğuştan ya da sonradan edinilen yeteneklerin bileşimi. |
akademik hazırlık | 1. Belli bir bilim ya da meslek dalında çalışmak için gerekli öğrenimi tamamlamış olma. 2. Yüksek öğretimin herhangi bir dalında öğrenim yapmak için gereken ön hazırlık. |
akademik zekâ | Soyut kavramları kolayca kavramaya yatkın zekâ. |
akıl yürütme | bk. usavurma. |
akılcılık | bk. usçuluk. |
akşam erkek sanat okulu | İlkokulu bitirip de herhangi bir sanat sahibi olmayan ya da çalıştığı sanat kolunda ilerlemek isteyen kimselere iş saatlarından sonra kısa süreli kurslarla gerekli bilgi ve becerileri kazandıran öğretim kurumu. |
akşam kız sanat okulu | Öğrenim çağını geçirmiş ya da bu çağda olmakla birlikte durumları gündüzün, uzun süreli bir öğrenim görmeye elverişli olmayan genç kız ve kadınlara temel eğitim yanında ev, aile ve meslek eğitimi veren kurs niteliğinde bir öğretim kurumu. |
akşam lisesi | Öğrenimlerini gündüz sürdüremeyenler ile yaşları öğrenim çağını aşmış olan gençlere lise öğrenimi sağlayan dört yıllık okul. |
akşam okulu | Öğrenim çağını geçirmiş olan genç ve yetişkinlerin genel eğitim ya da meslek bakımından yetişmelerini sağlayan okul. |
akşam ortaokulu | Öğrenimlerini gündüz sürdüremeyenler ile yaşları öğrenim çağını aşmış olanlara ortaokul öğrenimi sağlayan dört yıllık okul. |
akşam sanat okulu | Öğrenim çağını geçirmiş ya da öğrenim çağında olmalarına karşın okula gidememiş yurttaşları türlü meslek dallarında iş hayatına hazırlayan ve öğrenim süresi sekizer aylık üç dönemden oluşan okul. |
akşam ticaret lisesi | Ortaokulu bitirdikten sonra çalışmak zorunda kalarak gündüz öğrenimini sürdüremeyenler ile yaşları öğrenim çağını aşmış olanları, bir yandan çalıştıkları işlerde bilgi ve başarılarını arttıracak, bir meslek edinmelerini sağlayacak ve bir yandan da yüksek |
alan incelemesi | 1. Bir sınıf ya da bir okul yerine daha geniş kaynaktan, örneğin birden çok okuldan sağlanan verilere dayanarak yapılan inceleme. 2. Verilerin özgün kaynaklardan derlendiği araştırma deneysel inceleme ya da kitaplık çalışması karşıtı. |
algılatma aygıtı | Bir göstericiye takılarak kullanılan, sayı ya da sözcüklerin görüntü ile parlaklık derecesini denetleyen, hızla değişen görsel uyaranlar oluşturarak genellikle okuma yazma öğretiminde görsel algılamanın geliştirilmesine yardımcı olan araç. |
alışkanlık | 1. Bir edim ya da etki karşısında canlı bir varlığın kazanmış olduğu değişmez tutum. 2. Bir şeyin sık sık yinelenmesi sonunda oluşan huy ve alışkı. |
alıştırı | 1. Herhangi bir işte kendiliğinden ve hızla doğru sonuca ulaşmayı öğrencilere kazandırmayı amaçlayan öğretim etkinliği. 2. Beden çalışmalarında temel becelerilerin elde edilmesi ve bu becerilerin pekiştirilmesi için yapılan yineleme işi. |
alıştırma | 1. Üzerinde çalışılmış bir konunun daha iyi anlaşılması amacıyla düzenlenen, karşılığının verilmesi ya da uygulamaya konulması istenilen ödev. 2. Öğrencilerin, öğrendiklerini yeni durumlara uygulamalarına olanak sağlayacak biçimde düzenlenen çalışmalara v |
alıştırma etkisi | Önceden uygulanan bir testle ilgili olarak edinilen deneyin, daha sonra uygulanan aynı ya da benzeri test sonuçları üzerindeki etkisi. |
alıştırma kitabı | Ders kitaplarına eşlik edecek biçimde hazırlanan, öğrencilerin ders kitaplarının yardımıyla edinmiş oldukları birtakım bilgileri uygulamalarına olanak sağlayan kitap. |
alt özel sınıf | Ağır öğrenen ve öğretilebilir geri zekâlı çocuklardan ilköğrenim çağında bulunanlar için resmî ilkokullarda açılan özel sınıf. |
altyapı | Eytişimsel dünya görüşüne göre toplumun temelini oluşturan ve siyasa, hukuk, ahlak, eğitim, din gibi üstyapı öğelerini etkileyen ekonomik yapı. |
amaç | 1. Eğitim alanında bir etkinliğe, bir eyleme ya da bir işe başlarken erişilmek istenilen, öğrenim sürecine bütünlük ve anlam kazandıran sonuç. 2-Eğitim görevlilerince saptanan ve düzenlenen programlar sonucu öğrenci davranışında gerçekleşmesi istenilen de |
amaçlı öğrenme | Ereği ve yöntemi önceden belirlenmiş olan isteğe dayalı öğrenme. |
anaokulu | Genellikle 4-6 yaşlarında bulunan ve daha ilköğrenim çağına erişmemiş olan çocukların her yönden gelişmelerini sağlayan, çoğu zaman içinde yuva bölümü de bulunan eğitim kurumu. |
anasınıfı | Genellikle beş yaşını bitirmiş olan çocukları ilkokul öğrenimine hazırlamak üzere kimi ilkokullarda açılan ve anaokulu eğitimi ilkelerine dayalı bir programa göre etkinlikte bulunan sınıflara verilen ad. |
andırış | 1. İki şey arasında kimi yönlerden uygunluk durumu. 2. Bir ya da birkaç bakımdan benzerlik gösteren şeylerin başka bakımlardan da benzerlik göstereceğini ileri süren bir tür çıkarsama. 3. Benzerliklerin yardımıyla bilinmeyeni elde etme yolu. |
anıklık | Kişinin, belli bir alanda öğrenme gücünün bulunduğunu gösteren ya da gösterdiğine inanılan, ya doğuştan ya da sonradan edinilen yetenekler ile öteki ruhsal özelliklerin tümü. |
anıklık testleri | Öğrencilerin akademik konularda, resim ve müzik gibi alanlarda ya da mekanik beceriler gerektiren uğraşı dallarında yeteneklerini ölçmeye yarayan testler. |
anımsama | Önceden öğrenilmiş bir şeyi zihinde yeniden canlandırma. |
anımsatma maddesi | Sınava giren kimsenin (öğrencinin), doğru yanıtını ancak kendi belleğine güvenerek bulabileceği bir test sorusu türü. bk. tanıma maddesi. |
anlatım | 1. Tasarlanan düşünceleri sözlü ya da yazılı olarak ortaya koyma. 2. İlgili sözcükleri ve sözcük öbeklerini vurgularına önem vererek iletişimi tam sağlayacak biçimde okuma ya da konuşma. |
anlatma | Öğretmenin belli bir konuyu anlatıp açıklaması ilkesine dayanan, genellikle öğrencilerin soru sormalarına, tartışmalarına ve birlikte çalışmalarına olanak tanımayan bir ders verme biçimi. |
anlatma yöntemi | Sınıf içi çalışmalarda öğretmenin daha çok etkin olmasını gerektiren, öğretim programında yer alan konuların anlatılıp açıklanmasını öğretmenden bekleyen ve yine öğretmenin uyandıracağı ilgi ile öğrencilerin duygu, düşünce ve görüşlerinde istenilen gelişm |
anlayış | 1. Bir kimsenin anlama biçimi ya da anlama gücü. 2. Bir kimsenin benimsemiş olduğu düşüncelerin ve inançların tümüne verilen ad. |
anlık | 1. Usavurma, yargılama ve anlama gücü. 2. Duyu ve istençten ayrı olarak düşünülen bilme yetisi. 3. Kavrayış gücüyle ilgili görevlerin tümü. 4. Bir kimsenin yaşayışı boyunca edindiği anlayışların toplamı. |
anlıkçılık | Anlıksal olayların, duygulara ve istence göre, önceliğini ve üstünlüğünü ileri süren felsefe öğretisi. |
ansiklopedicilik | 1. Bütün bilgi alanlarında bilgi edinme ve edinilen bilgileri çoğaltma amacı güden öğrenme biçimi. 2. Bilgi ve olguları, aralarında ilişki kurmadan yalnızca ezberleme durumu. 3-Ansiklopediciler diye bilinen Fransız bilgin ve düşünürlerinin öğretilerine ve |
aralıklı yineleme | Alıştırma saatlarının aralıklı olarak düzenlenmesi ilkesine dayalı bir çalışma ve öğretme yolu. |
araştırma | Bir gerçeği ortaya çıkarmak, bir sorunu çözümlemek ve eldeki verileri arttırmak için bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak yapılan düzenli çalışma. |
araştırma filmi | Herhangi bir bilimsel araştırmanın yapılışını, bu araştırmada baş vurulan yöntemleri ve elde edilen sonuçları olduğu gibi yansıtan film. bk. bilimsel film. |
aristo yöntemi | Belli olgu ve olayları önceden kabul edilmiş ilkeler, yasalar vb. aracılığıyle açıklama yöntemi. |
aritmetik | Matematiğin sayılarla ilgili bölümünü temel alan, sayıların özellik ve işlemlerini anlatan ders. |
aritmetik ortalama | Bir diziyi oluşturan sayısal değerler toplamının o dizide yer alan değerler sayısına bölünmesiyle elde edilen sonuç. |
artık gereç | Elişi çalışmalarında kullanılan kutu, ip, şişe, mantar, parça kumaş vb. gereçlere verilen ad. |
asil öğretmen | Yetişmenlik dönemi sonunda olumlu tutumu ve öğretim yeteneği okul yönetmeninin raporu ve ders denetimi ile saptanarak öğretmen sanını alan kimse. a. bk. yetişmen öğretmen. |
askerî lise | Öğrencileri harp okullarına hazırlayan, programlarında fen derslerine ağırlık veren, ortaokula dayalı ve üç yıl süreli eğitim kurumu. |
askerî okul | Başlıca amacı, orduya astsubay ya da subay yetiştirmek olan ve öğretim programı buna göre düzenlenmiş bulunan okullara verilen genel ad. |
askerlik dersi | bk. millî güvenlik bilgisi. |
askerlik eğitimi | 1. Bir askerî okulda verilen ve daha çok akademik yönü önem taşıyan eğitim. 2. Askerlik çağına gelen ve silah altına alınan gençlere uygulanan eğitim. 3. Henüz okul çağında bulunan ve orta dereceli ya da yüksek okullarda okuyan öğrencilere gerekli askerî |
askerlik ruhbilimi | Silâhlı kuvvetlere alınacak kimselelerin seçiminde, yetiştirilmesinde ve görevlendirilmesinde ordunun barış ve savaş sırasında içgücünün sağlam tutulmasında uyulması gereken ruhsal ilke ve yöntemleri inceleyen ruhbilim kolu. |
astsubay okulu | Ordunun astsubay gereksemesini karşılamak üzere ortaokul ya da dengi sanat okulunu bitiren gençleri alıp iki yıl süreli eğitimden sonra onları sınıf okullarına hazırlayan eğitim kurumu. |
aşama sırası | 1. Önem ve değer bakımından giderek yükselen basamaklar dizisi. 2. Zihinsel, bedensel ya da toplumsal bakımdan aşamalı biçimde oluşan herhangi bir örgütlenme durumu. |
aşırıbellem | 1. Belleme yetisinin olağanüstü biçimde gelişmiş olması. 2. Unutulmuş anıların canlandırılması ve hiç etki yapmadığı sanılan izlenimlerin gereksiz olarak anımsanması biçiminde kendini gösteren bir ruh hastalığı. |
ayıklama | 1. Toplum yaşamında bireylerin ya da kümelerin, yetenek ve güçlerine uygun biçimde belirli birtakım görevlere yöneltilmesi. 2. Okuma öğretiminde üzerinde durulan konuya ya da soruna uygun okuma parçalarını seçme işi. 3. Usa uygun seçim. |
ayıklanma | 1. Bireylerin ya da kümelerin doğal olarak işbölümü yapması. 2-Canlı varlıklarda ortamın koşullarına en iyi uyan bireylerin ya da türlerin yaşamalarını sürdürüp uymayanların ise yok olması. |
ayırma gücü | Bir test maddesinin, kimi özellikleri bakımından kişiler arasında ayırım yapabilme niteliği. |
ayırtma | Sınavlarda, soruların hazırlanmasından notların verilmesine dek tüm değerlendirme çalışmalarına katılmakla görevli kimse. |
ayırtmanlık | Sınavlarda ders ya da sınıf öğretmeni ile birlikte değerlendirme çalışmalarına katılan kişinin görevi. |
az görenler | Bütün düzeltmelere karşın her iki gözündeki görme gücü onda üçten aşağı olan (1 /10 ile 3/10 arası), özel birtakım araç ve yöntemler kullanmadan eğitim-öğretim çalışmalarından yararlananma olanağı bulunmayan kimseler. |
az görenler dersliği | Tavan, duvar ve mobilyanın rengi, aydınlatma özellikleri, sıraların yapımı, ders araç ve gereçleri bakımından az gören çocukların gereksemesini karşılayacak biçimde donatılan ve düzenlenen derslik, bk. göz koruma sınıfları. |
azınlık okulu | Soy, dil ve din bakımından azınlık niteliği gösteren herhangi bir topluluğun çocuklarına öğrenim sağlayan ve özel yasaya göre açılmış bulunan okul. |
bağımlı çocuk | 1. İstenilen yönde gelişebilmek için ana babası ve çevresindeki başka kimseler ile iyi ilişkiler kurmaya gereksinme duyan çocuk. 2-Ana babasından, içinde yaşadığı toplumdan paraca ya da başka türlü yardım bekleyen çocuk. 3. Kendi kendine yetmeyen ve harek |
bağımlılık | 1. Karlaşılan sorunları yalnız başına çözmek ve kendine yön seçmek için gerekli yetenekten yoksun olma durumu. 2. Ekonomik ve ruhsal desteğe gereksinme duyma. 3. Kendi kendine yetmezlik. |
bağımsızlık | 1. Ekonomik ve ruhsal desteğe gereksinme duymak, ilgi görmek ve yön seçmek bakımından başkalarına bağlı olmama durumu. |
bağıntı | 1. Bir ya da birkaç şeyin bir ya da birkaç şeye karşı olan durumu, oranı, niteliği. 2. İki nesne, iki olgu arasında var olan ilişki. 3. Evrende eşyayı, kavramları, tasarımları birlik ve bağlılık gibi ilişkiler açısından gösteren nitelik. |
bağıntıcılık | 1. Saltık bilginin olamayacağını, bütün bilgimizin göreli olduğunu gerçeğin gözlemcinin bakış açısına, gözlenen nesneye, olaya ve gözlem koşullarına göre değişebileceğini öne süren öğreti. |
bağıntılılık kuramı | Herhangi bir şeyin ya da durumun niteliğinin ve anlamının, başka şeyler ve durumlar ile olan bağıntılarına göre belirlenebileceğini, bir şeyin ya da durumun nitelik ve anlamının ancak bir bütün içindeki yerine göre değer kazanabileceğini ileri süren felse |
bağlılaşma | 1. Karşılıklı bağıntı. 2. Birbiriyle eşleştirilen iki küme ölçü sonuçları ya da aynı cinsten verilere ilişkin iki gözlem dizisi arasındaki bağıntı. 3. İki puan ya da ölçü arasındaki ilişki ya da birlik bir puanın, bir başkasıyle aynı zamanda gösterdiği de |
bağlılaşma katsayısı | 1. İki gözlem dizisi arasındaki ilişki gücünü gösteren ölçü. 2. İki değişken arasındaki bağıntı ölçüsü. |
bakanlık denetmeni | Millî Eğitim Bakanlığına bağlı orta dereceli okullar ile yüksek okullarda görevli öğretmen ve öğrencilerin çalışmalarını denetleyen, gerektiğinde resmî ya da özel eğitim ve öğretim kurumlarında bakan adına soruşturma ve inceleme yapan denetmen. |
bakanlık disiplin komisyonu | M.E.B. Müsteşarlarının başkanlığında Teftiş Kurulu Başkanı, ilgili genel müdürler ve Bakanlık Hukuk Müşavirinden oluşan, öğretmenler ile öğretmen yetiştiren yüksek okul öğrencilerinin disiplin suçlarını inceleyen komisyon. |
başarı testleri | Bir öğrencinin ya da bir öğrenci topluluğunun belli bir konuda, genellikle belirli bir öğretim sonunda elde ettiği bilgi, beceri ve anlayışı ölçen testler. |
başarı yaşı | Bir başarı testinde gerçek ya da yaklaşık olarak ortalamayı gösteren ham puanı elde etmek için gereken yaş. |
başdenetmen | Meslek alanındaki bilgisi, görgüsü ve olgunluğu ile sivrilmiş, üstün çaba ve başarısı görülmüş kıdemli M.E.B. müfettişlerine verilen san. |
başöğretmen | Bir ilkokulun yönetiminden sorumlu olan kimse ilkokul yönetmeni. |
bebek | Henüz süt emme çağında bulunan çocuk genellikle bir yaşından daha küçük olan çocuğa verilen ad. |
bebek bakımevi | Süt çocuklarının genellikle gündüzleri ve kimi durumlarda geceleri bakılmak üzere bırakıldıkları yer. |
bebeklik çağı | Doğuştan süt emme çağının bitimine dek uzanan çocukluk dönemi, bk. süt çağı. |
beceri | 1. Bir kimsenin bedensel ya da düşünsel bir çaba göstererek bir işi kolaylık ve ustalıkla yapabilmesi. 2. Ustalık, uzluk, el uzluğu. 3. El, parmak ve göz ortakgüdümü (koordinasyon) bakımından yeterlik. |
beden cezası | Dövme, aç ya da susuz bırakma, ayakta bekletme gibi bedene güçlük ve sıkıntı vermek yoluyla uygulanan ceza. |
beden eğitimi | 1. Cimnastik, oyun ve spor gibi eğitici bütün beden alıştırmalarını kapsayan genel kavram. 2. Öğrencilerin bedensel gelişimi için zorunlu devinim gereksinmelerini karşılamak, topluluk oyunları ve başka etkinliklerle kişilik ve önderlik yeteneklerini arttı |
beden özürlü çocuk | Düzeltilmesi gereken bir sakatlığı bulunan ya da sürekli büyüme ve gelişme yetersizliği içinde olan çocuk. |
beden özürü | Bedenin bir bölümünün iyi gelişmemesi ya da belirgin biçimde olağandışı gelişmesi sonucu oluşan özür. |
bedensel gelişme | Beden yapısının boy, ağırlık, göğüs genişliği, yüz biçimi gibi özellikler ile örgenlerin görevi bakımından değişiklikler göstermesi. |
bedensel olgunluk | Bedence gelişmenin son ya da en yüksek basamağına erişmiş olma durumu. |
belge sınavı | Belge alarak okulla ilişkileri kesilen öğrencilerden bir üst sınıfa devam hakkını kazanmak isteyenlerin, bir yıl sonra resmî bir okulda girmek zorunda bulundukları sınav. |
belge vermek | Orta dereceli okullar ile kimi yüksek okulların ara sınıflarında üst üste iki yıl aynı sınıfta kalan bir öğrenciye devam ettiği okul ile ilişiğinin kesildiğinin bir belge ile bildirilmesi. |
belgesel araştırma | Kişisel kanı, düşünce ve genellemeler yerine daha çok ya da tümüyle belgelere dayalı olarak yapılan araştırma. |
belgesel film | Gerçek bir olayı, bir sorunu, kendi doğal ortamı ve akışı içinde ya da buna en yakın bir görünüm sağlayan dekorlar arasında ele alıp yansıtan film. |
belirleme | 1. Bir kavramı, onun özünü oluşturan öğeleri söylerek tanımlama. 2. Bir kavramı sınırlandırarak alanını daraltma. 3. Bir şeyi başkalarından ayırmak için açıklama. |
bellek | 1. Eskiden görülmüş, işitilmiş, koklanmış, tadılmış nesneleri ve türlü yaşantıları yeniden anımsama yetisi. 2.-Algılanan nesnelerin ve yaşantıların bilinçte iz bırakması, saklanması ve gereğinde yeniden üretilmesi yeteneği. 3. Zihnin, belleme ve anımsama |
bellek bozukluğu | Anımsama yetisinin azalması, bellek karışıklığı, bellek yitimi gibi belirtileri olan ve sinir bozukluğu, ateşli bir hastalık ya da bir kaza sonucu ortaya çıkan olağandışı durum. |
bellek genişliği | Belleğin, yaşa ve kişisel özelliklere göre değişen sınırı ya da alanı. |
bellek karışıklığı | Sözcük ve cümlelerin doğru anlamını anımsayamamak ya da ilk kez görülen bir şeyi daha önce görmüş olmak yanılsamasına kapılmak biçiminde beliren hastalık. |
bellek yitimi | 1. Herhangi bir çarpma, sarsıntı, düşme ya da aşırı yorgunluk gibi nedenlerle bellek yetisinin bozulup yitmesi biçiminde beliren ruh hastalığı. 2. Belleğin bir an görevini yapamaması. |
belleksel | 1-Belleğe özgü. 2-Bellemeye ya da belleğin güçlenmesine yardım eden herhangi bir şey. |
belletmece | Yapma bir düzen içinde birtakım çağrışımlar ile belleği güçlendirme yolu. |
ben-merkezcilik | bk. beniçincilik. |
bencilik | 1. Bireylerin kendi çıkarlarını düşünmelerini haklı gören ve böyle bir tutumu doğru bir amaç olarak benimseyen ahlak öğretisi. 2. Bireyin kendini savunma ve geliştirme eğiliminin bilinçli bütün eylemlerin temel güdüsü olduğunu ileri süren ruhbilim görüşü. |
beniçincilik | 1. Bireyin benliğini evrenin odağı olarak görmek temeline dayanan felsefe görüşü. 2. Benlik ile dış dünya arasında bir ayırım yapamayış biçiminde beliren ve genellikle dört ile altı yaş arasındaki çocukların doğal özelliği sayılan bir zihin durumu. 3. Bir |
benlik yitimi | Kişilik duygusunun ve benlik bilincinin yitirilmesi biçiminde beliren ruh hastalığı. |
beslenme bozukluğu | Çocukların ve gençlerin olağan büyümelerine, toplumsal ve akademik gelişmelerine engel olan ve beslenme ya da sindirim yetersizliği sonucu ortaya çıkan durum. |
beslenme eğitimcisi | Beslenme alanında gerekli öğrenimi görmüş olup özellikle okul çağında bulunan kimselerin beslenme sorunlarıyle uğraşan çocuklara, gençlere ve ilgililere bu konuda yol gösteren uzman. |
beslenme eğitimi | Besin maddelerinin özellikleri, insan vücudunun gelişmesinde yiyeceklerin etkisi ve görevi, yiyecek seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar, iyi beslenmenin sağlık yönünden önemi, ucuz ve dengeli beslenmenin yolları gibi konular üzerinde duran eğitim d |
betimsel derecelendirme ölçeği | İçlerinden birinin imlenmesiyle kimi kişisel özelliklerin anlaşılmasına olanak sağlayan birtakım betimsel söz dizilerinden oluşan dereceleme ölçeği. (“İşine zamanında gelir zaman zaman geç kalır geç kalmasını her zaman bir özüre bağlar inandırıcı olmayan |
beyazperde | Sürekli olarak bir duvarda asılı duracak ya da gerektiğinde taşınabilecek biçimde yapılan ve göstericiden çıkan görüntüleri yansıtan düz yüzeyli bir eğitim aracı. bk. saydam perde. |
beyin göçü | İleri düzeydeki meslek ve bilim adamları ile uzmanların, bir başka ülkede yerleşip çalışmak amacıyla kendi ülkelerinden ayrılması. |
beyin gücü | Bir ülkede ileri düzeyde yetişmiş olan meslek ve bilim adamları ile uzmanların toplam kafa gücü. |
biçimbilgisi | 1. Yapıyı, temeli, görevi söz konusu yapmadan biçim üzerinde duran ve biçimle ilgili sorunları inceleyen bilim dalı. 2. Biyolojinin, canlı varlıkların biçim ve yapıları ile uğraşan kolu. |
biçimcilik | Bilginin özü ve içeriği yerine biçimine önem veren, bilimlerde, özellikle matematikte, doğruların saymaca ilişkiler üzerine kurulduğunu, birtakım simgelerin tanımlarına dayandığını ve bu doğruların bütünüyle biçimsel olduğunu ileri süren soyutlayıcı bir d |
biçimleyici bilgi kuramı | Zihnin, bellek, gözlem, istenç gibi belirli bölümlere ayrıldığını ve bundan dolayı okutulan türlü derslerin ussal yetileri ayrı ayrı güçlendireceğini ve biçimlendireceğini – örneğin, Latince ve matematiğin usavurma yetisini, şiir ezberlemenin belleme gücü |
bileşik geçerlik | Bir testin, bir öğrencinin ya da bir küme öğrencinin betimlenmesi ya da tanınması bakımından uygulama sırasında doğru ölçü verme derecesi. |
bilgi | 1. İnsan usunun kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne verilen ad. 2. İnsan anlığının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel ürün. 3-Genel olarak ve ilksezi biçiminde zihnin kavradığı temel düşünceler. 4- Bir yargılamada bulunabilmek için bilinm |
bilgi edinme bölümü | Öğrencilerin kendilerini tanımaları, çevrelerine başarılı biçimde uyabilmeleri, gerçekçi öğrenim ve meslek planları yapabilmeleri için gerekli bilgileri sağlamak ve istendiğinde vermekle görevli kılavuzluk bölümü. |
bilgi kuramı | Bilginin temelini, bilim alanında uygulanan yöntemleri, sınır ve güvenirlik bakımından inceleyip eleştiren felsefe dalı. |
bilgi tazeleme eğitimi | Görevlilere görevleriyle ilgili yöntem, teknik, araç ve gereçleri daha etkili bir biçimde kullanabilmeleri için gerekli bilgi, beceri ve görüşleri tanıtmayı ve geliştirmeyi amaç edinen iş dışı bir eğitim türü. |
bilgi üretimi | Yapılan araştırma ve incelemeler ile eldeki bilgilere yenilerinin eklenmesi işlemi. |
bilgicilik | 1. Bir tasımda ileri sürülen ve yanlışlığı gizlenip doğru olduğu benimsetilmeye çalışılan kanıt. 2. Bu nitelikte kanıtlara dayanarak yapılan yargılama. |
bilim | 1. Evrenin bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi. 2. Türlü duygusal yaşantıların mantıkça bir örnek düşünce dizgesine uydurulması için gösterilen çabalara verilen ad. |
bilim felsefesi | Bütün bilimler için geçerli yöntemleri araştıran bu yöntemlerden yararlanarak elde edilen temel kavramları, bu kavramların ışığı altında varlığın genel özelliklerini, yeni bilgi ve görüşler karşısında eski değerlerin durumunu inceleyip eleştiren ve biliml |
bilimcilik | 1. Bütün bilginin temeli olarak, fizikötesi ya da tanrıbilim yerine bilimi alma, yalnız bilim yöntemine önem verme ve ona inanma. 2-Bilimsel bilginin “saltık bilgi” olduğunu ileri süren felsefe görüşü. |
bilimsel film | Bilim verilerine dayanılarak yapılan, bilimsel bir konuyu işleyen film. bk. araştırma filmi. |
bilimsel insancılık | İnsanı biyolojik-toplumsal bir varlık olarak düşünen, onun zekâsıyle bir uygarlık yaratabileceğini ileri süren deneysel araştırma yöntemlerinin evrensel uygulanışına önem veren doğru, gerçek vb. kavramların insancı değerler olduğunu ve bunlar üzerine insa |
bilimsel kuşku | Bir konuyu bilimsel yöntemlerle gözler ve incelerken, kesin bilgi elde edinceye dek yargıda bulunmaktan kaçınma. |
bilimsel tartışma | 1. Çoğunlukla üniversitelerde bilim adamlarınca bir bildiri ya da bir tez üzerinde yapılan tartışma. 2. Üniversite ve yüksek okullarda bilimsel çalışmalara kılavuzluk etmek ya da yapılan çalışmaları değerlendirmek amacıyla düzenlenen seminer türünde topla |
bilimsel usavurma | 1. Olgular ve olaylar arasında tümevarım ya da tümdengelim yoluyla ilişkiler bulmaya, kanıtları yoklamaya ve değerlendirmeye, böylece bir sonuç çıkarmaya yarayan zihin işlemi. 2. Olgusal bilgileri ve ilişkileri, uygulamaya geçmek amacıyla inceleme. 3. Var |
bilinç | 1. Duyum, heyecan, düşünme ya da başka bir ruh etkinliğiyle nitelenen durum, 2. Ben’in kendi etkinlik ve duygulanmalarını sezebilmesi. 3. Geniş anlamda zihin. 4. Bir topluluktaki ruhsal etkinliğin ya da ruhsal durumların tümü. |
bilinçaltı | 1. Bilinçte hiç yer almayan ya da henüz bilinç yüzüne çıkmayan ruh durumlarının niteliği. 2. Bilinçte hiç yer almayan ya da henüz bilinç yüzüne çıkmayan. |
bilinçdışı | 1. İnsan ruhunun, baskı altında tutulan isteklerle bunlara bağlı düşüncelerden oluşan ve bilince ulaşamayan bölümü. 2. Bilinçten yoksun olan ya da henüz bilincine erişilmemiş olan. |
bilinemezcilik | 1. Bilginin saltık ve güvenilir olmadığını ileri süren türlü öğretilere verilen genel ad. 2. Dinsel ve fizikötesi konularda kuşkucu bir düşüncenin belirtilerini taşıyan felsefe görüşü. |
bilme | 1. Bir şeyi anlamış ya da öğrenmiş bulunma. 2. Bir şeyi yapmaya alışmış olma, elinden gelme. 3. Tanıma, anımsama. |
bilmesinlercilik | Kimi toplumsal sınıfların belli bir eğitim düzeyini aşmaması ve aydınlatıcı birtakım bilgilerle donatılmaması gerektiğini ileri süren ve genellikle özgür düşüncelere karşı koyanların tutumuna verilen ad. |
bireşim | 1. Ayrı ayrı düşünce ve duyum öğelerinin birleşip bir bütün oluşturması. 2. Türlü bulgu ve görüşlerin, genel bir düşünceye varmak amacıyla, karşılaştırılıp değerlendirilmesinden sonra birleştirilmesi işlemi. 3. Sözcük bölüklerinin bir araya getirilerek ok |
bireşimsel yöntem | Öğretimde bir konunun yalınç öğelerini ya da ayrı ayrı olayları bir araya toplayarak onlardan bireşimsel bir bütün oluşturma ya da bir sonuca varma yolu. |
birey | 1. Belirli bir tür içinde kimi özellikleriyle öbürlerinden ayrılan ve bölünmez bir bütünlüğü olan varlık. 2-Bir toplumu oluşturan birimlere verilen ad. |
bireycilik | 1. Toplum yaşayışında temel amacın, bireylerin başarı ve mutlulukları olduğu düşüncesini ileri süren öğreti. 2. Toplumun, bireylere ve kümelere geniş bir özgürlük tanıdığında gelişeceğine ve mutluluğa kavuşacağına inanan toplumbilim görüşü. 3. Bütün değer |
bireyi tanıma bölümü | Her bir öğrenciyi birey olarak başkalarından ayırmaya ve onun gelişimini gerçeğe uygun biçimde göstermeye yarayan bilginin toplanması, yazılması ve değerlendirilmesi ile görevli kılavuzluk bölümü. |
bireysel ayrılıklar | 1. Bireyler arasında yetenek, ilgi, erek ve gereksinmeler yönünden görülen başkalıklar. 2. Bütünü ile bir kimseyi başkalarından ayıran özellikler. 3. Bir ya da daha çok özellik bakımından bireyler arasında görülen değişiklikler ya da sapmalar. |
bireysel danışma | 1. Öğrencinin karşılaştığı bir güçlüğü yenmesi, bir sorunu çözmesi için kendisine doğrudan doğruya kişisel olarak yol gösterme. 2. Bu gibi konularla ilgili klavuzluk hizmetlerine verilen ad. |
bireysel gelişme planı | Her öğrenciye kendine özgü bir hızla ilerleme olanağı sağlayan çalışma programı. |
bireysel görüşme | Danışman ile yalnız bir kişi (öğrenci) arasında geçen görüşme. |
bireysel oyun | Çocuğun, arkadaşa gerekseme duymadan kendi kendine oynayabileceği oyun. |
bireysel öğretim | 1. Her çocuğun kişisel gereksinmelerini karşılamak ve sorunlarını çözebilmek amacıyla kılavuzluk etkinliklerinden yararlanmaya çalışan öğretim tutumu. 2. Öğretim gereçlerinin, her öğrencinin kişisel yetenek ve ilgisine karşılık verecek biçimde hazırlanıp |
bireysel ruhbilim | 1. Bireyler arasında var olan ayrılıkları konu alan ruhbilim dalı. 2. Alfred Adler’in, hastalık belirtilerinin gözlemlerine önem veren, bireysel ayrılıklar üzerinde duran ruhçözümsel kuramına verilen ad. |
bireysel testler | Dikkatlice not almayı ve sözlü yanıtı gerektirdiğinden ya da başka bir nedenle yalnızca bir kişiye uygulanabilen testler. |
bireysel uyum | Bir kimsenin, kendi gereksinme ve yeteneklerine uygun biçimde, bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden içinde bulunduğu çevrenin isteklerini karşılaması eylemi. |
bireyselleştirilmiş öğretim | Öğrenciler arasındaki bireysel ayrılıkları göz önünde tutan, her öğrenciye kendi anıklığı ve yeteneği ölçüsünde ilerleme olanağını sağlayan öğretim. |
bireyselleştirme | Bir kimseyi başkalarından ayıran özelliklerin, öğrenme ve olgunlaşma süreci içinde geliştirilmesi. |
birinci dörtte birlik (nokta) | Bir ölçekte deneklerin yüzde 25’inin üzerinde bulunduğu varsayılan nokta yüzde 25’lik nokta. |
birleştirilmiş sınıf | Bir sınıfa düşen öğrenci sayısının azlığı ve bu gibi sınıflara ayrı birer öğretmen verilemeyişi nedeniyle birden çok sınıfın birleşmesinden oluşan ve tek bir öğretmenin yönetiminde bulunan sınıf. |
birleştirilmiş sınıf öğretimi | Birçok sınıfın bir araya getirilerek bir öğretmence yetiştirilmesi. |
birleştirimci düşünce | 1. Birbirine uymayan, birbiriyle kaynaşmayan ilke ve verilere dayalı düşünce. 2. İlkel insanda ya da çocukta, nesnelerin açık ve seçik algılanmasından önce gelen karışık ve bulanık düşünce biçimi. |
birleştirimcilik | Genellikle felsefe ve din konularında birbirine benzemeyen birtakım görüşleri ya da birbiriyle çelişkili durumda bulunan düşünceleri uzlaştırmaya, birleştirmeye çalışan öğreti. |
birlikte değerlendirme | Bir ya da birçok öğrencinin durumunun öğretmen ile birlikte öteki öğrenciler ya da ilgililerce birlikte değerlendirilmesi. |
birlikte oyun | 1. İşbirliği yapmayı ve yarışmayı gerektiren oyun. 2. Eğlendirici ve dinlendirici niteliği yanında toplum yaşamının gerektirdiği yardımlaşma, dayanışma gibi eğitsel değerleri de içeren oyun. |
bitirme sınavı | Belli öğretim basamaklarında bulunan okulları bitirme durumunda olan öğrencilerin, bir diploma ya da derece almak için girdikleri sınav. |
biyoloji | 1. Canlı varlıkların doğma, büyüme ve üreme ile ilgili özelliklerini ve onların yaşayışlarını inceleyen bilim dalı. 2. Orta dereceli okullarda öğrencilere canlı varlıkların yaşayışını, canlılar arasındaki ilişkileri gözlem ve deneylere dayalı olarak öğret |
blok | Küçük çocukların yapım, yaratma ve imgeleme güçlerini geliştirmeye yardımcı olmak üzere daha çok ana okullarında kullanılan ve genellikle tahtadan yapılan bir oyun aracı. |
boğumlanma bozukluğu | Çocuğun, anadilindeki bağımsız ve bileşik sesleri doğru, anlaşılır biçimde çıkaramayışı, genellikle sözcüklerin son seslerini söyleyemeyişi ya da güç sesler yerine kolayına gelen sesleri söylemesi. |
boş zaman | 1. Uyumak, yemek ve çalışmak için ayrılan zamanın dışında kalan zaman. 2. Dinlenmeye, gezmeye ve eğlenmeye ayrılan zaman. |
boş zaman ilgisi | Okuma, pul biriktirme yüzme vb. gibi çalışma ve dinlenme dışında boş zamanların değerlendirilmesi amacıyla geliştirilen herhangi bir ilgi. |
boşsözcülük | 1. Gereksiz ve anlamsız sözcükleri kullanma alışkanlığı. 2. Sözcüklere düşüncelerden daha çok önem verme eğilimi. |
bölge ilkokulu | İlkokulu olmayan birbirine yakın birkaç köy ya da evleri ve mahalleleri geniş bir alana yayılan bir köy için açılan gündüzlü, yatılı, pansiyonlu ilkokul. |
bölge ilköğretim denetmeni | Bölgesindeki ilkokul öğretmenlerine yol göstermek, ilköğretim kurumlarını denetlemek, yasa ve yönetmeliklere göre kendisine verilen denetim görevlerini yapmakla yükümlü denetmen. |
bölge okulu | Nüfus dağılımı ve ekonomik koşullar bakımından durumu bir okul açılmasını gerektirmeyen köy ve kentlerde o bölgenin öğrenim gereksemesini karşılamak üzere belli bir merkezde açılmış olan okul. |
bölümsel öğrenme | Öğrenilecek konuları bölümlere ayırarak her bölümü ayrı ayrı öğrenme. |
bucak merkezi ilköğretim kurulu | Mahalle ihtiyar kurulu, belediye meclisi, okul-aile birliği gibi kuruluşların temsilcileri ile öğretmenlerin, okul yönetmenlerinin, muhtarların aralarından seçecekleri birer temsilciden ve belediye başkanından oluşan ve bucak müdürünün başkanlığında topla |
budunbetim | İnsan topluluklarının töre ve alışkılarını, yaratmış oldukları özdeksel ve dinsel kültür özelliklerini düzenli biçimde inceleyip anlatan bilim dalı. |
budunbilim | İnsanı konu edinen, özellikle ilkel toplumları ve onların özdeksel ve tinsel kültür değerlerini inceleyen, kültürler arası ilişkiler üzerinde düzenli araştırmalar yapan ve kültürün genel gelişme yasalarını saptamaya çalışan bilim. |
bulunç | 1. Kişinin kendi niyetlerini ve eylemlerini ahlak açısından iyi ya da kötü olarak değerlendirmesi ve aynı zamanda doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de bilmesi. 2. Ahlak buyruklarının kaynağı olduğu sanılan ahlak itkilerinden ve inançlarından oluşan şey. 3. |
burs | Kimi öğrencilere orta ya da yüksek öğrenimlerini sürdürebilmeleri için, belli bir süre devlet ya da özel kuruluşlarca ödenen aylık para. |
burslu öğrenci | Devletten ya da herhangi bir özel kuruluştan burs alarak öğrenimini sürdüren öğrenci. |
bütünleme sınavı | İlk ve orta dereceli okullar ile üniversite ve yüksek okullarda bütünlemeye kalan öğrenciler için genellikle yaz tatili sonunda açılan sınav. |
bütünlemeye kalma | Bir öğrencinin, yarı-yıl ya da öğretim yılı sonunda bir ya da birden çok dersten bir kez daha sınava girmek üzere başarısızlığa uğraması |
büyüme | 1. Bir organizmanın oğulcuktan başlayarak yetişkinlik dönemine değin geçirdiği bir dizi değişikliğe verilen ad. 2. Çocukta ve gençte daha olgun bir evreye ya da evrelere erişmek üzere oluşan bedensel, duygusal, zihinsel vb. değişme. |
büyüme eğrisi | Bedence ve zihince olgulaşma sonucu organizmanın özellik ve görevlerinde ortaya çıkan değişmeleri çizgesel olarak belirten eğri. |
canlandırıcı oyun | Çocukların, çevrelerinde türlü fırsatlarla gözledikleri gerçek hayat durumlarını ya da kitap, sinema, televizyon yoluyla öğrendikleri geçmiş ve güncel olayları canlandırmalarına olanak sağlayan oyun türü. |
canlı ders gereçleri | Öğretimde ders gereci olarak daha çok doğal ortamları içinde ve canlıyken yararlanılan varlıklara verilen genel ad. |
canlı şema | Herhangi bir cismin yapısını, özelliklerini ve işleyişini göstermek üzere canlandırma yoluyla yapılan ve öğretimde sık sık baş vurulan çizgi-resim. |
canlıcılık | 1. İnsanın beden ve ruhtan oluştuğunu, ruhun da yaşamın temeli olduğunu ileri süren öğreti. 2. Çocuğun, çevresindeki eşyayı canlı sayması. |
cansız ders gereçleri | Öğretimde kullanılan ve canlı varlıklar dışında kalan kitap, harita vb. gereçlerin tümüne verilen ad. |
ceza | Suç sayılan bir davranışın yinelenmesini önlemek, bir suçun işlenmesine engel olmak amacıyla bir öğrenci ya da birtakım öğrenciler için alınan tinsel ya da özdeksel önlem. |
ceza ruhbilimi | Suç ve suç işleyenler ile ilgili ruhsal, sorunları inceleyen, genellikle suçluluk kavramı ve nedenleri üzerinde duran ruhbilim dalı. |
cezaevi eğitimi | Cezaevinde yaşayan hükümlülere iyi birer yurttaş olmak için gerekli genel bilgileri kazandırmak, ceza sürelerinin bitiminde onların hem kişisel hem de iş ya da meslek yönünden topluma kolayca uymalarını sağlamak amacıyla düzenlenen etkinlikleri kapsayan e |
cezaevi okulu | Bir cezaevinin içinde örgütlenen ve o cezaevinde bulunan hükümlülerin eğitimiyle görevlendirilmiş olan okul. |
cezaevi öğretmeni | Belli bir programa göre cezaevindeki suçlulara ders vermek ve onları eğitmekle görevli öğretmen. |
cinsel ayrılıklar | Bireyin sadece cinslik durumuna bağlı olan ve daha pek küçük yaşlardan başlayarak görülen zihinsel, bedensel, toplumsal ve heyecansal özelliklerde kendini belli eden ayrılıklar. |
cinsel eğitim | 1. Üremeyle ilgili konular ve sorunlar üzerinde çocukları ve gençleri aydınlatmak amacıyla yapılan eğitim. 2. Bireye, cinsel içtepi ve davranımlarını denetleyebilme gücünü vermek amacıyla yapılan eğitim. 3. Kadın ve erkek cinsleri arasında ortaya çıkan ru |
cinsel ilgi | 1. Cinslik örgenlerine ve cinsel ilişkilere karşı gösterilen ilgi. 2. Bir cinsin öteki cinse karşı gösterdiği ilgi. |
cinsel olgunluk | Üreme ergenlerinin olağan biçimde çalışmaya başlaması ve cinsel ilişkilerin ruhsal yönden istenilen ölçütlere göre gelişme göstermesi durumu. |
coğrafya | 1. Yeryüzünün bugünkü durumu ile yeryüzüne özgü olayları tanıtan ve açıklayan bilim. 2. Orta dereceli okullarda öğrencilere yeryüzünün yapısı, özellikleri, zenginlikleri insanın doğal ve toplumsal çevresiyle olan ilişkileri doğal kaynaklardan yararlanma y |
cümle tamamlama (testi) | Öğrenciden kısa cümleleri tamamlaması istenilen ve kimi durumlarda sözlü olarak da uygulanabilen bir yansıtıcı teknik ya da test türü. |
cümle yöntemi | Okuma öğretiminde öğrencilere gerekli becerilerin, sözcük tanımaya ve çözümlemeye geçmeden, cümle bütünlüğü içinde kazandırılması amacını güden yöntem |
çaba | Bir ereğe varmak, herhangi bir engeli aşmak için harcanan zihinsel ya da bedensel güç. |
çağcıl eğitim | Felsefesi, ilkeleri, kapsamı ve yöntemi ile çağa uygun eğitim. |
çağrışım | 1. Yer, zaman, neden, etki ve sonuç bakımından aralarında birlik, benzerlik ya da karşıtlık gibi ilişkiler bulunması dolayısıyle düşüncelerin kendiliğinden birbirini ansıtması olayı. 2. Ruhsal etkinlikler ve durumlar arasında kurulan görevsel ilişkiler. |
çağrışım deneyleri | Çocukların düşünce ve duygu bakımından özlemlerini, gelişme ve ilerlemelerini öğrenmek amacıyla yapılan, kimi de suçluları incelemek için yararlanılan ruhsal deneyler. |
çağrışımcılık | 1. Tüm zihinsel işlemleri ve usun bütün ilkelerini düşüncelerin çağrışımı ile açıklamaya çalışan felsefe görüşü. 2. Nedensellik ve ereklilik gibi zihinsel ilkelerin aslında sürekli yaşantılar sonucu elde edilen alışkanlıkların ürünü olduğunu ileri süren ö |
çağrışımlı öğrenme | Uyaran ile tepki arasındaki bağlantı dolayısıyle kimi durumlarda rasgele oluşan öğrenme. |
çalışma alışkanlığı | 1. Gerekli olanaklar sağlandığında öğrencinin her zaman çalışmaya hazır ve istekli olma durumu. 2. Öğrencinin düzenli, düzensiz ya da verimli, verimsiz benimsediği çalışma biçimi. |
çalışma salonu | Öğrencilerin, bir ya da birkaç öğretmenin gözetimi altında ders çalıştığı yer. |
çapraz geçerleme | İki ya da ikiden çok örneklemeye dayanan geçerleme. |
çarpıklık | Bir dağılımın, bakışımlı durumdan ya da aritmetik ortalama çevresindeki dengeden uzaklaşma eğilimi göstermesi. |
çatışma | 1. Aynı anda ortaya çıkan birbirine karşıt ya da eşit derecede çekici dilek ve isteklerin bireyde yarattığı ruhsal durum. 2. Birbirleriyle uyuşmayan dilek, istek ya da ereklerin yarışmasından ortaya çıkan üzücü ya da kıvanç vermekten uzak bilinç durumu. |
çeldirici | Çoktan seçmeli ya da eşleştirmeli bir test maddesinde yer alan herhangi bir yanlış karşılık ya da seçenek. |
çerçeve program | Genel amaçları, ilkeleri, yöntemleri ve kimi durumlarda araç ve gereçleri merkezden saptanmakla birlikte öğrenim yaşantılarının seçimi, günlük çalışma çizelgelerinin yapılması, uygulama sırasında ortaya çıkan sorunların çözülmesi gibi konularda yerel okul |
çevirici | 1. Üniversitelerde sözlü ve yazılı çeviri işlerinde geçici ya da sürekli olarak çalıştırılan kimse. 2. Resmî ya da özel olarak çeviri işleriyle uğraşan kişi. |
çevre | 1. Bireyi etkileyen canlı ve cansız varlıklar ile bütün güç ve koşulların toplamı. 2. Organizmayı içten ya da dıştan uyaran şeylerin toplu adı. 3. Varlığın, içinde oluştuğu ve yaşamını sürdürdüğü ortam. |
çevre gezisi | İşlenmekte olan belli bir ünite ya da konu ile ilgili olarak, öğrencilere ilk elden halkı kimi canlı yaşantılar kazandırmak amacıyla okul yöresinde düzenlenen gezi. |
çevre halkı | bk. yerel toplum. |
çevre incelemesi | 1. Bir öğrencinin ya da bir öğrenci kümesinin kendilerini kuşatan doğal ve toplumsal çevreyi incelemeleri, çözümlemeleri işi. 2. Çevrebilim araştırmalarına verilen ad. |
çevre kaynakları | Okul çevresinde bulunan ve eğitsel değer taşıyan müze, tiyatro, mahkeme, kitaplık, park gibi yerler ile kendilerinden yararlanılabilecek önemli kişilere verilen genel ad. |
çevre kuramı | Bir toplumun kültürünü etkileyen başlıca etmenin iklim koşulları olduğunu ileri süren görüş. |
çevre taraması | Bir yerel toplumun belli bir zamandaki toplumsal koşul ve kaynaklarını, türlü kuruluşlarından yararlanma yollarını, kurumsal uygulamalarını saptamak amacıyla yapılan olgusal inceleme. |
çevrebilim | Dünyada bulunan canlı varlıkların ısı, ışın, yel gibi doğa koşullarına uymada karşılaştıkları sorunlar ile bitki, hayvan ve insanların fiziksel ve doğal çevreyle olan karşılıklı ilişkilerini inceleyen bilim. |
çırak okulları | Birtakım sanayi kurumlarının, çıraklık düzeyinde yeterli işçi gereksinmesini karşılamak amacıyla kendi kuruluşları içinde açtıkları meslek okullarına verilen ad. |
çıraklık eğitimi | Çalışmak isteyen gençleri belli sanat dallarına hazırlamak için düzenlenen, genellikle sanat okullarının, resmî ve özel sanat kurslarının, işyerlerinin ortak çabalarıyle gerçekleşen eğitim. |
çift öğretim | bk. ikili öğretim. |
çizgisel derecelendirme ölçeği | Bir doğru üzerinde belli birtakım özelliklerin işaretlenmesine ya da denetimine yarayan derecelendirme ölçeği. |
çocuğa dönük eğitim | Çocuğun özellikle kitaplardan ve kuramsal derslerden bilgi edinerek yetişmesi yerine, gerçek ve kişisel yaşantılar kazanmasını öngören, bunun için de okul çalışmalarında öğrencinin kendi kendini yönetmesine, işbirliğine, kişisel girişim ve yaratıcılığa, l |
çocuğa dönük okul | Çocukların gerekseme, amaç ve ilgilerini göz önünde tutarak örgütlenmiş olan okul. |
çocuğa dönük program | Öğretim etkinliklerinin çocukların ilgi ve amaçlarına göre belirlenmesini bu etkinlikleri, öğretmen ile öğrencilerin birlikte çalışarak seçmesini ve planlamasını öğretim yöntemleri arasında en çok sorun çözme yönteminden yararlanılmasını öngören bir öğret |
çocuk | Bebeklik çağı ile erginlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan. |
çocuk ansiklopedisi | Çocukların bilgilerini ve genel kültürlerini arttırmak amacıyla hazırlanan, gerek konuların seçiminde gerek seçilen konuların işlenişinde eğitbilim ilkelerine uyulan bir ansiklopedi türü. |
çocuk bahçesi | Genellikle okul öncesi ve ilkokul çağında bulunan çocukların oynamaları için ayrılan ve düzenlenen, içinde kum havuzu, salıncak, kaydırak, tahteravalli, tırmanma merdiveni gibi oyun araçlarının bulunduğu bahçe. |
çocuk bakım yurdu | 0-6 yaşları arasında korunması gerekli çocuklar için aile ocağı görevini görmek amacıyla açılan, kimi durumlarda 3-6 yaşındakilere anaokulu eğitimi de sağlayan yatılı bakım ve yetiştirme kurumu. |
çocuk bakımı | 1. Çocuğun bedensel ve ruhsal gelişmesini kolaylaştırıcı uğraşılar ile temizlik konusunda gösterilen düzenli çabaların tümüne verilen ad. 2. Kız öğrencilere bebeklik döneminden başlayarak çocuğun temizliği, sağlığı, beslenmesi ve eğitimi ile ilgili bilgi |
çocuk çeteleri | Ruhsal gelişim düzeyi, eğitim durumu ve toplumsal özellikler bakımından aralarında yakın benzerlikler bulunun ve üye sayısı genellikle üçü, dördü ya da beşi geçmeyen küçük arkadaşlık kümeleri. |
çocuk dinlenekleri | İlk ve ortaokul öğrencilerinin elverişli sağlık ve eğitim koşulları içinde hoşça bir tatil geçirmeleri, bedence güçlenmeleri ve kent yaşayışının kötü etkilerinden korunmaları için açılan dinlenme yerleri. |
çocuk edebiyatı | 1. Usta yazarlarca özellikle çocuklar için yazılmış olan ve üstün sanat nitelikleri taşıyan yapıtlardan oluşan edebiyat. 2. Çocukların yararlanabileceği her türlü yayını kapsayan bir edebiyat alanı. |
çocuk filmi | Özellikle çocuklar için yapılmış ya da çocukların da ilgisini çekecek nitelikte olan film. |
çocuk gazetesi | 1. İçinde öğrencilerin yazı ve resimleri bulunan, ilgili okulun olanaklarına göre türlü yollarla çoğaltılan gazete. 2. Çocuklar için hazırlanıp haftada ya da on beş günde bir yayımlanan gazete, bk. duvar gazetesi. |
çocuk incelemesi | Çocukların gelişim ve davranım özellikleri üzerinde yapılan düzenli gözlem ya da araştırma. |
çocuk kitaplığı | Çocukların okuma yolu ile boş zamanlarını değerlendirmelerine ve kişisel gelişmelerine yardım etmek amacıyla açılmış olan, içinde değişik yaş kümelerinin ilgi ve gereksinmelerini karşılayacak türlü yapıtlar bulunan kitaplık. |
çocuk klasikleri | Ünlü yazarlarca yazılan ve çocukların yıllardan beri ilgi ve heyecanla okumakta oldukları yazın yapıtlarına verilen genel ad. |
çocuk mahkemesi | Suç işleyen çocuklar, gençler ve bu gibi kimselere yardım eden yetişkinler ile ilgili davalara bakan mahkeme. |
çocuk müziği | Özellikle çocukların gereksinme ve ilgileri göz önünde tutularak yaratılan eğlendirici, dinlendirici ve eğitici parçalardan oluşan müzik. |
çocuk oyunları | 1. Zevk almak ve eğlenmek amacıyla çocuklar arasında serbestçe oynanan oyunlar. 2. Çocukların davranış gelişimini öngören güdümlü ve gödümsüz oyunlar. |
çocuk ruh hekimliği | Çocuklarda görülen ruh hastalıklarını, organik hastalıkların ruhsal yönlerini ve kişisel uyum sorunlarını inceleyen hekimlik dalı. |
çocuk ruhbilimi | Kişinin çocukluktan, ergenlik çağına dek görülen davranım ve gelişme özelliklerini inceleyen, bu çağın niteliklerinin anlaşılması için gerekli olgu ve ilkeler üzerinde duran ruhbilim dalı. |
çocuk tiyatrosu | Çocuklar için yazılmış eğitsel ve eğlendirici oyunlar oynayan sahne düzeni, oyuncuların tutumu ve oturma yerleri bakımından çocukların gereksinme ve ilgilerini karşılayacak biçimde kurulmuş olan tiyatro. |
çocuk yuvası | bk. yuva. |
çocukbilim | Çocuğu yaşayışı, büyümesi, düşünceleri ile bir bütün olarak inceleyen, onun bir öğrenci olarak güç ve gereksinmeleri üzerinde duran bilim. |
çocukluk çağı | Süt çağı bitiminden erginlik başlangıcına değin süren yaşam dönemi. |
çocuksu konuşma | Çok kez uyum güçlükleri yüzünden yetişkin bir kimsenin, küçük çocuklara özgü birtakım söyleyiş yanlışlıkları yaparak konuşması. |
çok amaçlı okul | Programında hem genel eğitim derslerine, hem de meslek dallarıyle ilgili derslere yer vererek öğrencilerin tecim, sanat, teknik vb. alanlara da yönelmelerine olanak sağlayan okul. |
çok özürlüler | Beden, zihin, duygu gelişimi ile toplumsal gelişimleri ve özellikleri bakımından birden çok özürü olanlar. |
çok yanıtlı test maddesi | Seçilmesi istenilen belli yollardan ikisinin ya da daha çoğunun doğru olabileceği özel çoktan-seçmeli bir madde türü çok yanıtlı soru. |
çok-evreli örnekleme | Örneklerin evre evre seçildiği, önce yığının büyük örnekleme birimlerine (ünite) bölündüğü, sonra bunların her birinin daha küçük örneklemelere ayrıldığı bir örnekleme türü. |
çokçuluk | 1. Bircilik ve ikicilik karşıtı olarak çokluğa önem veren, evrenin birbirine benzemeyen birçok varlıklardan oluştuğunu, varlıklar ve olaylar arasında birlik aramanın ancak zihnin bir yönsemesi olduğunu ileri süren öğreti. 2. Felsefe, din ve siyasa alanlar |
çokluk | bk. sıklık. |
çokluk dağılımı | bk. sıklık dağılımı. |
çoktan seçmeli test | Bir sorunun, verilen dört ya da beş yanıtı arasından doğrusunu ya da en uygununu seçme kuralına dayanan test türü. |
çoktan seçmeli test maddesi | Kendisine test uygulanan kimsenin, belli yanıt ya da yollar arasından doğrusunu ya da en iyisini seçmesini gerektirecek biçimde düzenlenen test maddesi. |
çözümleme | 1. Bir bütünü oluşturan parçaları bilimsel bir amaçla birbirinden ayırma işi. 2. Öğretimde bir konunun ya da birimin (ünite) bölümleri üzerinde ayrı ayrı durarak çalışma. |
çözümsel inceleme | 1. Zihnin, bir sorunu öğelerine ya da mantıksal bölümlerine ayırarak onun üzerinde belli bir amaca göre çalışması. 2. Bir sorunun çözümü için sürdürülen seçici düşünme yolu. 3. Bir sorunu öğelerine ya da mantıksal bölümlerine ayırma ve bunları ayrıntıları |
çözümsel sorunlar | Öğrencileri çözümsel çalışmalara yöneltmek, onlara “bütün” ve “bileşik” durumdaki düşünce ya da yargıları ayrı ayrı ve daha yalın biçimde açıklattırmak, kural ve yasalar tam ve doğru olarak benimsetmek, birtakım olayların neden-sonuç ilişkilerini buldurma |
çözümsel yöntem | Bir konunun daha iyi ve tam olarak öğrenilmesi ya da öğretilmesi için konuyu bölüm bölüm ve ayrı yönlerden inceleme temeline dayanan öğretim yöntemi. |
çözümsel-bireşimsel yöntem | Okuma öğretiminde önce her bir sözcüğün bilinen bölümlere ayrılması ve sonradan bütün olarak okunması amacını güden yol. |
dağılım | Bir ölçme sonucunda elde edilen değerlerin ya da test puanlarının bir ortalama noktası çevresinde serpilmesi durumu, bk. sıklık dağılımı. |
dağılma genişliği | bk. yayılma genişliği. |
dal öğretmeni | Bir ya da birbiriyle ilgili birkaç dersi okutan öğretmen. |
dalton planı | Başlıca amacı, eğitim ve öğretim çalışmalarını, her öğrenciye “iş” adiyle verilen aylık ödevlere göre düzenlemek ve sürdürmek olan, ilk kez 1920 yılında A.B.D ‘nde Massachusetts eyaletinin Dalton kenti okullarında uygulanan öğretim planı. |
danışma | 1. Bir öğrenciye, gücü oranında en iyi uyumu gerçekleştirebilmesi için, danışmanın okul ve çevre kaynaklarından yararlanarak yaptığı bireysel ve kişisel yardım. 2. Bir öğrencinin karşılaştığı güçlüklerin nedenlerini tanımlama yolunu seçerek ya da seçmeden |
danışma bölümü | Çocuğu testlerde aldığı sonuçlara, ders notlarına ve olay yazımlarındaki bilgilere göre tüm olarak değerlendirmesini bilen bir danışmanın yönteminde çalışan ve öğrencilerin danışma gerekinmesini karşılayan kılavuzluk bölümü. |
danışma odası | Okulda danışma ve kılavuzluk çalışmalarının gereklerine uygun olarak donatılıp öğrencilerin yararlanmasına açık tutulan yer. |
danışman | 1. Okullarda her öğrenciye kişisel olarak yardım eden ve ayrıca öğrencilerin okulları, aileleri ve çevreleri ile ilgili güçlüklerin çözümünde kılavuzluk yapan görevli. 2. Kılavuzluk ve danışma odalarına baş vuran kimselerin ruhsal, toplumsal, akademik ya |
davranım | 1. Genel anlamda bir organizmanın görülen ve görülmeyen her türlü bedensel, ruhsal ve zihinsel etkinliğine verilen ad. 2. Bir organizmanın belli bir gereksemeyi karşılamak için çaba harcayarak gösterdiği etkinlik. |
davranım örüntüsü | Aralarında bir ölçüde özünlü birlik görülen ve bireyin hemen hemen hiç denetleyemeyeceği iç, ruhsal gereksinmeler sonucu oluşan tepkiler takımı. |
davranımcı | Ruhsal olguların incelenmesinde davranımcılık kuramını göz önünde tutan, alışkanlıkları ve öğrenmeyi davranımcılık ilkeleriyle açıklama eğilimi gösteren ruhbilimci ya da eğitimci. |
davranımcılık | Ruhbilimin görevini, bilinçlilik durumunu araştırmak yerine, davranımları incelemek biçiminde düşünen, öğrenmenin ve alışkanlıkların yalnızca koşullu uyarımlar olduğunu ileri süren ve yalnız nesnel, deneysel ya da gözleme dayalı yöntemlere değer veren kur |
davranış | 1. Kişinin özellikle ahlak bakımından gösterdiği davranım. 2. Bir kimsenin içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik ve kültürel koşullar dolayısıyle geliştirdiği ve onu aynı durumdaki kimselere yaklaştıran davranımların tümüne verilen ad. 3-Bir kimse ya da bi |
davranış bozukluğu | Ruhsal çatışmalar sonucu ortaya çıkan, toplumsal yönden huzursuzluk yaratan ya da toplum kurallarını çiğneyen davranış uyumsuzluğu. |
davranış notu | İlk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin, genel ahlak ilkeleri ve okulca saptanmış kurallar karşısındaki tutum ve davranışlarını değerlendirmek üzere verilen not. |
değer | 1. Bir varlığın ruhsal, toplumsal, ahlaksal ya da güzellik yönünden taşıdığı düşünülen yüksek ya da yararlı nitelik. 2. Bir değişkenin ya da bilinmeyenin sayı ile anlatımı. |
değerlendirici ölçütler | Bir eğitim kurumunun programı bütünü ile değerlendirilirken bu değerlendirmeye temel olacak etmenler ve ölçünler. |
değerlendirme | 1. Bir şeyin nitelik ya da niceliği üstüne yapılan çalışma sonucu varılan yargı. 2. Aynı biçimdeki olayların, birtakım ölçünlere göre, önemini belirtme. 3. Türlü öğretim amaçlarının gerçekleşme oranını değişik yollarla ölçme ve ortaya çıkan sonuçlar üzeri |
değerlendirme ölçeği | Bir nesneyi ya da bir kimseyi doğru, nesnel bilgilere göre belli birtakım özellikler açısından değerlendirmek için önceden düzenlenen ve orduda, sanayide, okul kılavuzluk çalışmalarında çok kullanılan bir ölçme aracı. |
değerler dizgesi | 1. Bireyin ya da toplumun edindiği ve geliştirdiği değerlerin tümü. 2. Bir kimsenin değişik durumlarda gösterdiği sürekli davranışlara yön veren köklü tutum ve inançlar. |
değişken | 1. Bir evreni temsil eden deneklerin değişebilen özelliği. 2. Nicelik ve ölçülebilir nitelik bakımından değişiklik gösteren gözlem. 3. Değişik değerler alabilen (nicelik). 4. Ağırlık, boy, zihin yeteneği gibi bireyden bireye değişen öğe ve etmenler ile ol |
değişkenlik | Bir dizi puanın genişlik, dörtte bir sapma ve ölçünlü sapma gibi ölçülerle dizi içindeki yayılma miktarı. |
dekan | Fakültede eğitim öğretim etkinliklerinin düzenle yürümesinden başlıca sorumlu olan yönetici fakülte başkanı. |
demokratik denetim | Öğretmen, yönetici ve öteki görevlilerin çalışmalarının değerlendirilmesi alınması gereken eğitim ve öğretim önlemlerinin kararlaştırılması eğitim amaçlarının, ders konularının, ders araç ve gereçlerinin, öğretim yöntemlerinin geliştirilmesi gibi konulard |
demokratik eğitim | 1. Amacı, programları ve yöntemleri demokrasinin dayandığı temel ilkelere göre saptanan eğitim. 2. Öğretim çalışmalarında, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, eğitsel etkinliklerde öğrencinin birey olarak değerine ve bütünlüğüne, birlikte çalışmaya, karşılıkl |
demokratik yönetim | Bireyin kendi sorunlarını çözebilecek güçte olduğu ve gelişmeye doğuştan hazır bulunduğu, danışma konusunda her şeyden önce, onun düşünce ve duygularının önem taşıdığı inancına dayanan yönetim türü. |
denek | Üzerinde, deney, araştırma, ölçme, sayısal işlem ve değerlendirme yapılan kimse ya da şey. |
deneme | Eğitim ve öğretimle ilgili bir kuramın, bir görüşün, bir yöntemin uygulama olanağını araştırmak, bir öğrenci ya da öğretmen topluluğuyle ilişkili sorunların çözümü için önerilen çözüm yollarının geçerliğini anlamak amacıyla bilimsel ölçüler içinde ortam h |
deneme kümesi | Belli bir denemeyle ilgili olarak birtakım etmen ve koşullar karşısında ne gibi etkiler altında kalacağı öğrenilmek istenilen, bağımsız değişkenin etkisine açık tutulan iki ya da çok sayıda öğrenci, öğretmen, yönetici kümesinden biri. |
deneme okulu | Yeni öğretim yöntemleri ve teknikleri ile yeni programların, kılavuzluk yollarının, yönetim biçimlerinin, ruhbilimsel varsayımların ve değişik birtakım eğitim önlemlerinin denendiği okul. |
deneme sınıfı | Birtakım eğitim vé öğretim sorunlarının incelenmesi ve değerlendirilmesi amaciyle kimi etmen ve etkilere açık tutulan gerek öğretim programı, ders araç ve gereçleri, zaman çizelgesi ve gerekse öğretmenlerce uygulanan öğretim yöntemleri bakımından öteki sı |
denetim | Eğitim ve öğretim çalışmalarının yürürlükteki yasa, tüzük, yönetmelik ve genelgelere göre yapılıp yapılmadığının incelenmesi, yoklanması ve soruşturulması işi. |
denetim raporu | Denetimden sonra okul çalışmalarının tümü ile öğretmenler ya da yöneticiler.üzerinde denetmenlerce düzenlenen kişisel ya da toplu rapor. |
denetleme kümesi | 1. Üzerinde araştırma yapılan deneme kümesi ya da kümeleriyle karşılaştırılan küme. 2. Deneysel değişkenin etkisi altında bulunmayan küme. bk. deneme kümesi. |
denetmen | Eğitim ve öğretim kurumlarındaki çalışmaların yasalara ve yönetmeliklere uygun olarak yürüyüp yürümediğini incelemek ve denetlemekle görevli kimse. |
deney | 1. Fizik, kimya, biyoloji gibi derslerin öğretiminde doğal olayların bağıntıları ve yasaları üzerinde bilgi edinmek varsayım olarak benimsenen bilim yasalarının doğruluğunu göstermek belli bir doğa olayını, etmenleri denetim altında tutarak, sınıf ya da d |
deney odası | 1. Bilim adamlarının deneyler ve araştırmalar yapmaları için gereği gibi donatılmış yer. 2. Okullarda fen bilgisi, kimya, fizik gibi derslerle ilgili olarak öğrencilerin deney yapmalarına ve yapılan deneyleri görmelerine olanak sağlayan özel oda. |
deney odası yöntemi | 1. Toplumsal, ruhsal ya da fiziksel olayların nedenlerinin, etki ve niteliklerinin, denetim altında tutulan koşullar içinde, gerçek yaşantılar ya da deneyler yardımıyla ortaya çıkmasını sağlayan bir inceleme ve öğretim yöntemi.2. Kişisel etkinliklere çok |
deneyim | 1. Belli bir amaca göre ve belirli yöntem ve kurallara uygun olarak yapılan deney. 2. Amacı belli ve koşulları hazırlanmış olarak yapılan gözlemlere verilen ad. |
deneysel araştırma | Başlıca yöntem olarak deneyden yararlanan ve ona dayanan araştırma. |
deneysel bilim | Verilerin derlenmesi ve yorumlanması konusunda yalnız gözlem ve deneylerden yararlanan, olguların ve ilkelerin tümünü bu yoldan sağlayan ya da geliştiren bilim. |
deneysel inceleme | Yalnızca ya da büyük ölçüde deney verilerinden yararlanarak yapılan inceleme. |
deneysel ruhbilim | İnsan davranımının araştırma konusu yapılabilecek yönlerini deneysel yöntemlerle inceleyen ruhbilim dalı. |
deneyselcilik | Gerçek bilginin ancak deney yolu ile elde edilebileceğini bilgilerimizin varsayımsal nitelik taşıdığını, gerçeğin insan yaşantısının bir ürünü olarak düşünülmesi gerektiğini değerler ile ahlaklılığın saltık değil, görgül ve toplumsal olduğunu ileri süren |
deneyüstü ruhbilim | 1. Davranımları açıklamak için geliştirilen kuramsal ilkeler varsayımlar ve sanılar ile deneysel ruhbilim verilerini tamamlayan herhangi bir görüş. 2. Zihin ve zihnin kaynağı, görevi, yapısı vb. ile deneyle doğruluğu tanıtlanamayan konular üzerinde kurams |
deneyüstücülük | 1. İnsan bilgisinin niteliğini ve ilkelerini önsel olarak saptamak amacıyla deney alanının ötesine gitmeye çalışan felsefe anlayışı. 2. Deneme alanının dışında kalan bilgilerle uğraşan öğretilerin genel adı. 3. Ahlak alanında belli bir gizemciliği savunar |
derecelendirme ölçeği | Bir kimsenin, belli bir özellik bakımından, nesnel olarak sıralanmış birtakım değerlere göre değerlendirilmesine yarayan ölçek. |
ders | 1. Öğrencilere bir konuyu anlatmak, bir sorunu açıklamak ya da birtakım becerileri kazandırmak için yapılan kısa süreli öğretim. 2. Öğretim süresince ve kimi durumlarda öğretmenin yaptığı açıklamalar, küme tartışmaları ve alıştırmalar yoluyla öğrenilen şe |
ders araç-gereçleri | Öğretim çalışmalarının etki ve verimini arttırmak amacıyla öğretmen ve öğrencilerin yararlanmaları için yapılmış olan türlü araç ve gereçlere verilen genel ad. |
ders dağıtım çizelgesi | Bir okulda ders, seminer, deney odası çalışması gibi öğretim etkinliklerinin bir hafta içinde günlere ve saatlara nasıl bölündüğünü, bu bölünmede belirli sınıf ya da şubelerde ne gibi dersler okutulmakta olduğunu gösteren çizelge. |
ders denetimi | Öğretmenin kendi dalındaki yetişkinliğini, görevine bağlılığını ve çalışmasını, baş vurduğu öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmadaki yeterliğini, öğrencilerini ders programında öngörülen amaçlara göre yetiştirip yetiştirmediğini inceleyip değerlendirme |
ders geçme | Öğrencilere başarı gösterdikleri derslerde bir üst sınıfın derslerine katılması olanağı sağlayan ve yalnız başarı gösterilmeyen derslerin yinelenmesi zorunluğunu yükleyen bir yükselme yöntemi. |
ders gezisi | Bir ya da birkaç dersin öğretimiyle ilgili olarak, öğretim programının amaçlarına ve yönergelerine uygun biçimde bir ya da birkaç öğretmenin gözetimi altında yapılan her türlü planlı gezi. |
ders kitabı | 1. Bir dersin öğretimiyle ilişkili olarak hazırlanan ya da seçilen herhangi bir kitap. 2. Belirli ölçülere göre incelendikten sonra belli bir okul, sınıf ve ders için öğretmen ve öğrencilere temel kaynak olarak salık verilen kitap. |
ders levhası | Öğrencilerin doğrudan doğruya göremeyecekleri bir olayı, bir nesneyi, bir yeri, resim ya da çizgilerle canlandıran ve böylece öğretimin etkili olmasını sağlayan bir ders aracı. |
ders planı | Bir ya da birkaç ders saatında işlenecek konunun ana çizgilerini, bu konuya ilişkin deneyleri, tartışma sorularını, ödevleri, uygulama çalışmalarını, ders araç ve gereçlerini içine alan ve önceden ilgili öğretmence hazırlanan plan. bk. günlük plan, ünite |
ders saatı | 1. Bir okul gününde her bir derse ayrılan ve süresi kesin olarak belirtilen zaman bölümü. 2. Bir öğretmenin bir haftada okutmakla yükümlü bulunduğu ders saatlarının tümü. |
ders ücreti | Okulda, kurs ya da seminerde öğretim hizmetiyle görevlendirilen bir kimseye ders saati başına ödenen para. bk. ek ders ücreti. |
ders yılı | bk. öğretim yılı. |
derslik | Öğrencilerin, bir öğretmenin gözetimi altında, anlatma, tartışma, küme çalışması gibi yollarla ve çok kez türlü eğitim araç ve gereçlerinden de yararlanarak içinde ders gördükleri yer. |
devinduyum | Kas dokularında, sinir ve eklemlerde bulunan özel duyu alıcılarının uyarılması sonucu ağırlık, devinim ve vücut durumunun sezilmesini sağlayan duyumlara verilen ad. |
devinsel gelişme | Vücudun duruşu, bir yerden başka bir yere doğru devinmesi ve elleri kullanma ile ilgili tepkilerin belli bir sıra izleyerek olgunlaşması. |
devinsel öğrenme | Devinmeye, etkinliğe, işe dayanan ve kimi zaman düşüncelerden bağımsız olarak oluşan öğrenme biçimi. |
devlet mühendislik ve mimarlık akedemisi | Endüstrinin, üniversite öğrenimi gereksindirmeyen üst görevlerine güçlü uygulayıcı (pratisyen) mühendislik ve mimar yetiştirmek amacını güden 4 yıl süreli yüksek öğretim kurumu. |
dışardan bitirme sınavı | Sürekli bir öğrenim görme olanağından yoksun kalmış ya da herhangi bir öğretim basamağından ayrılmış bulunan kimselerin belli bir okulun diplomasını alabilmeleri için ilgili resmî okullarda açılan sınavlara verilen ad. |
dikkat | Duygu ve düşüncenin bir konu ya da sorun üzerinde toplanması, zihnin uyanık bulunması durumu. |
dikkat çekme | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrenciye, cezayı gerektiren bir davranışta bulunduğunu ve yinelemesinden kaçınması gerektiğini yazılı olarak bildirme. |
dil tutukluğu | Dilin görevini tam yapamaması yüzünden ileri gelen ve sözcükleri açık olarak söyleyememek biçiminde kendini gösteren bir konuşma güçlüğü. |
dilbilgisi | 1. Bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyen bilim. 2. İlk ve orta dereceli okullarda öğrencilere anadilin ses, biçim ve cümle yapısı bakımından özelliklerini ve kendine özgü kurallarını öğretmek için okutulan ders. |
dilbilim | İnsanın konuşma yetisi ile yeryüzündeki dilleri ses, biçim, anlam ve sözdizimi bakımından genel ya da karşılaştırmalı olarak inceleyen bilim. |
din bilgisi | Öğrencilere İslam dininin temellerini öğretmek, bu dine özgü ahlak ilkelerini kavratmak, onları yanlış ve boş inançlardan uzaklaştırmak amacıyla isteğe bağlı olarak okutulan ders. |
dinlenme | Okulda öğretmen ve öğrencilerin ders aralarında dinlenmeleri için ayrılan zaman. |
dinlenme yeri | Okulda öğrencilerin dinlenme zamanı oturdukları ya da gezindikleri yer. |
dinleyici öğrenci | Orta dereceli okullar ile yüksek öğretim kurumlarında belli bir derse ya da seminere dinleyici olarak katılan, ancak ödev hazırlamak ve sınava girmek gibi bir yükümlülük altında bulunmayan öğrencilere verilen ad. bk. özel öğrenci. |
diploma | Bir kimseye herhangi bir okulu ya da öğrenim programını başarıyle tamamladığını bir dereceye ya da sana hak kazandığını bir iş, sanat ya da meslek dalında çalışabilme yetkisi elde ettiğini belirtmek üzere bir öğrenim kurumunca düzenlenip verilen resmî bel |
diploma çizelgesi | Bir yıl içinde diploma alan öğrencilerin numaralarını, adları ve soyadlarını, doğum yerleri ve yıllarını, sınav notlarını, diploma tarih ve derecelerini kapsayan ve okul yönetimince düzenlenen çizelge. |
diploma defteri | Her okul yönetimince tutulan ve bitirme sınavı sonuçlarına göre diploma alan öğrencilerin kimliklerinin, aldıkları notların, diploma tarih ve numaralarının işlendiği defter. |
dirik ruhbilim | Genellikle ruhsal çözümleme yönteminden yararlanarak ruhsal gelişimi, değişmeyi, güdüleri ve özellikle zihin basamaklarını inceleyen ruhbilim. |
disiplin | 1. Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı ya da yazısız kurallarına, titizlik ve önemle uyması durumu. 2. Kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümü. |
disiplin cezası | Disiplin suçlarından birini işleyen öğrencilere davranışlarının ağırlık derecesine ve okulun özelliğine göre verilen ceza. |
disiplin kurulu | Orta dereceli okullar ile yüksek okullarda yönetmen başyardımcısının ya da yönetmen yardımcısının başkanlığı altında yönetmeliklerinde belirtilen sayı ve biçimde öğretmen üyelerden oluşan ve disiplin kurallarına aykırı davranan öğrencilerin suçlarını sapt |
disiplin suçu | Okul içinde ya da dışında öğrencinin disiplin yönetmeliğine göre yapmaması gereken davranışlardan birini yapması. |
doçent | Üniversitelerde derecesi profesör ile doktor asistan arasında bulunan öğretim üyesi. |
doçentlik sınavı | Yabancı dil, doçentlik tezi, bilimsel tartışma, deneme dersi basamaklarından oluşan ve “doçent” sanını elde etmek için verilmesi gereken sınav. |
doğacılık | Toplumsal kuruluşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasını amaç edinen öğreti. |
doğal bilimler | Doğadaki nesneler ve doğal olaylar üzerinde incelemeler yapan, bunlara ilişkin bilgi ve deneyler ile kuramları belli ilkelere ve kurallara bağlamaya çalışan fizik, biyoloji vb. bilimler. |
doğalcılık | 1. Doğa dışında hiç bir şeyin ve gücün var olmadığına inanan, her gerçeğin doğadan çıktığını ileri süren felsefe öğretisi. 2. Rousseau’dan başlayarak John Dewey’e kadar birtakım filozof ve düşünürlerin geliştirdiği ve çocuğun doğal gelişmesi, kendi kendin |
doğaüstücülük | 1. Doğa yasalarıyle açıklanamayan olayların ve gerçeklerin varlığına inanmak gerektiğini ileri süren öğreti. 2. Özdekçi ve doğacı düşünürlere göre, önemsiz ya da bilimsel yöntemlerle ilişkisi olmayan herhangi bir tutum. |
doğru-yanlış test maddesi | 1. Biri doğru, öteki yanlış olmak üzere yalnızca iki olası yanıttan oluşan test maddesi. 2. Testi yanıtlayan kimsenin, verilen cümlenin doğru ya da yanlış olduğunu belirtmesinin istenildiği test maddesi. Bunun “evet-hayır” biçiminde yanıtlananı da vardır. |
doğrulama | 1. Bir düşünceyi, başkalarına kabul ettirmek ereğiyle bildirme, ileri sürme. 2. Bir yargı, önerme, varsayım ve kuramın ne derece doğru olduğunu gözlem ya da deneyim yoluyla inceleme, araştırma. 3. Bilimsel araştırmalarda gözlem ve deneylerin denetiminden |
doğruluk | 1. Kendilerine test uygulanan kimselerin sayısı ile doğru olarak yanıtlanan test maddeleri sayısı arasındaki oran. 2. Test puanlarında yanlış bulunmaması durumu. |
doğurtuculuk | Sokrates’in, önceden düzenlenmiş birtakım sorularla, karşısındakinin zihninde saklı olan doğruları açığa çıkarma ve böylelikle ona gerçeği buldurma temeline dayanan öğretim yöntemine verilen ad. |
doğuştan gelen yetenek | Kültür ve eğitim etkilerinin dışında bireyin doğuştan elde ettiği yetenek. |
doğuştancılık | Düşünce, duygu, karakter gibi birçok ruhsal özelliklerin doğuştan geldiğini, bu özelliklerin daha sonra kazanılanları etkilediğini, çocuğun gelişmesinde doğuştan gelen yeteneklere önem verilmesi gerektiğini ileri süren görüş. |
doktor | Bir fakülteyi ya da yüksek okulu bitirdikten sonra belli bir bilim dalında en yüksek öğrenim aşamasına vardığını, geçirdiği özel sınavla ve başarılı bir yapıtla gösterenlere verilen san. |
doktora | 1. Bir fakülteyi bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir yapıtla erişilen en yüksek aşama. 2. Doktor sanını kazanmak için verilen sınavın adı. |
dolaylı çıkarım | Kavramlar arasındaki ilişkilere dayanarak birtakım yargılara varma ve bu yargıların yardımıyla anlam ve sonuç çıkarma. |
dörtte bir (noktası) | Bir dağılımda denekleri dört eşit kümeye ayıran üç noktadan biri. |
dörtte bir sapma | Bir grup puanın, ortadaki yüzde 50’lik bölümünü kapsayan genişliğin yarısı. |
dudaktan okuma | İşitme duyusundan yoksun bir kimsenin konuşan bir insanın söylediklerini onun dudak hareketlerini izleyerek anlaması. |
durum | 1. Ruhsal, toplumsal ve bedensel bakımdan çevresine başarılı bir biçimde uyması için inceleme ve bakım konusu olan kişi (öğrenci) ya da aile (ana-baba). 2. Yakınma konusu olan ve çözümü beklenilen sorun. |
durum görüşmesi | Birkaç kılavuzluk ilgilisi ya da uzmanının, belli bir sorun, olay ya da kişi üzerinde görüşlerini bildirmek için yaptıkları toplantı. |
durum incelemesi | Yakınan bir kimsenin ortaya koyduğu sorunun kaynağını, niteliğini, nedenini araştırarak ve eldeki bilgilerden yararlanarak bakım ya da yardım yollarını saptama tekniği. |
durum tarihçesi | 1. Danışman kılavuzdan yardım görmesi beklenilen bir kişiyle ilgili olarak düzenli biçimde toplanan bilgi. 2. Bir kimsenin ya da ailenin yaşamını etkilemiş bulunan önemli olayları ve sorunları kapsayan özet. |
durum yazımı | Bir durumun, kılavuzluk uzmanlarının okuyup yararlanacağı biçimde düzenli ve tam olarak yazılması. |
duvar gazetesi | Ya tüm okul ya da belli bir sınıf için hazırlanan, öğrenci yazıları ile resimlerini kapsayan ve belli zamanlarda sınıfın ya da okulun uygun bir köşesinde duvara asılarak öğrencilerin yararına sunulan gazete, bk. çocuk gazetesi. |
duygu | Belli bir uyaran karşısında genellikle güdü ve değerlerle ilişkili olarak belirip çoğu kez süreklilik ve tutarlılık gösteren, heyecandan daha zayıf bir uyarım biçimi. |
duygusal | Ruhu duygulandıran, mantıktan çok duygulara dayanan ve bireyin duygu yönüyle yakından ilişkili olan. |
duyu | İnsan ve hayvanlarda dış dünyanın etkisini duyma yeteneği. |
duyum | 1. Bir kimsenin, yalınç bir uyaranın sinir hücrelerinde oluşturduğu itmeyi duyması. 2. Bir duyusal sinirle beyne ulaşan uyaran. |
duyum yitimi | Duyu sinirlerinin ya da beyindeki duyu merkezlerinin herhangi bir nedenle duyum alamaması. |
duyumculuk | Bilginin duyumlar yoluyla elde edileceğini ve gerçekte de her bilginin temelinde duyumların bulunduğunu ileri süren öğreti. |
duyumsal | Göz, kulak, burun ya da dille alınan duyumla ilgili. |
duyumsamazlık | Dış etkilere, özellikle duyusal izlenimlere karşı ilgisizlik biçiminde beliren ve geri zekâlılarda çok görülen bir durum. |
duyuru levhası | Okullarda resim, fotoğraf, kitap gömleği, gazete kesiği vb. gereçlerin ya da öğrencileri ilgilendiren bildirilerin asıldığı yer. |
dürtü | 1. Kaynağı duygulanım olan ve bilinçle herhangi bir ilişkisi bulunmayan güçlü neden ya da güdü. 2. İnsanı eyleme iten eğilim, ilgi ya da herhangi bir duygu. |
düşsel arkadaş | Çocukların imgelemlerinde kendilerine arkadaş olarak yarattıkları ve değişmez, belirli özellikler yükledikleri kişi. |
düşünce | 1. Zihinde tasarlanan, canlandırılan şey. 2. Bir işin gerçekleşmesi ya da bir sorunun çözümü için zihince tasarlanan, aranıp bulunan yol. 3. Düşünce sonucu bilincine varılan herhangi bir şey. |
düşünme | 1. Zihnin bir konuyla ilgili bilgileri karşılaştırarak, aralarındaki bağlantıları inceleyerek bir yargıya ya da karara varma etkinliği. 2. Zihinden geçirme ya da zihin yoluyla arayıp bulma. 3. Tasarlama, anımsama. |
düşünsel olgunluk | Tüm zihinsel güçlerin gelişme bakımından en yüksek dereceye erişmesi durumu. |
düzenli oyun | 1. Önceden planlanan ve bütün çocukların katılmasını sağlamak üzere gözetim altına alınan, belli kurallara bağlı her türlü oyun etkinliği. 2-Saptanmış kurallara göre yönetilen küme oyunu. |
düzey kümesi | Öğrencilerin, sınıf ya da yaş durumlarına bakılmaksızın, özellikle anlatım ve beceri derslerinde, öğrenmeye hazır oluş ya da başarıları yönünden oluşturdukları tek tür ve kısa süreli çalışma kümesi. |
düzgü | 1. Sayılamsal ortalama ya da tipik değer. 2. Yaş kümeleri ya da sınıf kümeleri gibi belli kümelerin ölçünlendirilmiş bir test uygulaması sonucu gösterdikleri ortalama başarı. |
düzgülü dağılım | Puan ya da ölçülerin düzgülü olasılık eğrisine uygunluk göstererek ortalamanın çevresinde bakışımlı olarak dağılımı. |
düzgülü eğri | Kuramsal olarak evren içinden rasgele seçilmiş çok sayıda denekten elde edilen verilerin dağılımını gösteren eğri. |
edi yitimi | bk. işlev yitimi. |
edilgin öğrenme | Gerekli ve kimi zaman yeterli güdülenme ya da pekiştirmenin bulunmadığı durumlarda oluşan öğrenme. |
edinsel | Bir zihin ya da beden çabasıyle sonradan edinilen, kazanılan (bilgi, beceri vb). |
eğitbilim | 1. Eğitimin amaçlarını, ilkelerini, yöntem ve düzgülerini inceleyen ve eğitim çalışmalarını kurallara bağlayan bilim. 2. Öğretmenlik sanatı, uygulaması ya da mesleği için gerekli bilgi ve becerileri kazandıran bilim dalı. |
eğitbilimsel | Eğitbilimle ilgili. |
eğitici | Eğitimi sağlayan, eğitmeye elverişli ya da eğitsel değerleri bulunan. |
eğitilebilir geri zekâlılar | Zekâ bölümü türlü ölçeklerde sürekli olarak 45-50 ile 70-75 arasında olan geri zekâlı kimseler. |
eğitilebilirlik | Bir kimsenin öğretimden, deneylerden yararlanabilme, yeniden karşılaştığı koşullara uyabilmesi durumu. |
eğitim | 1. Yeni kuşakların, toplum yaşayışında yerlerini almak için hazırlanırken, gerekli bilgi, beceri ve anlayışlar elde etmelerine ve kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme etkinliği. 2. Önceden saptanmış amaçlara göre insanların davranımlarında belli gel |
eğitim araştırması | Eğitim alanında ya da eğitim sorunlarıyle ilişkili olarak ve bilimsel yöntemlere baş vurularak yapılan araştırma, a. bk. belgesel araştırma, alan incelemesi. |
eğitim biyolojisi | İnsanın özellikle çocukluk ve gençlik çağlarındaki gelişmesini yalnızca eğitim yönünden inceleyen biyoloji dalı. |
eğitim bölümü | Eğitim yaşının takvim yaşına olan oranı E.Y. ÷ T.Y. bir öğrencinin, yaşıtlarına oranla başarı göstergesi. (E.B.) |
eğitim dizgesi | 1. Her türlü örgün ve yaygın eğitim kurumları ile bu kurumların uygulamalarından oluşan dizge. 2. Eğitim örgütü. 3. Eğitim düzeni. |
eğitim enstitüsü | Ortaokullar ile dengi okullara ve ilköğretmen okullarına öğretmen, uygulama okullarına yönetmen ve ilköğretime denetmen yetiştiren ilk ve ortaokul öğrenimiyle ilgili sorunlar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapan yüksek öğretim kurumu. |
eğitim felsefesi | 1. Eğitimi bir bütün olarak ele alan ve kültürün vazgeçilmez öğesi biçiminde düşünen özenli, eleştirici ve yöntemli çalışmaların tümü. 2. Örgün ve yaygın eğitimle ilgili sorunların incelenmesi, yorumlanması ve değerlendirilmesine temel olacak amaç, ilke v |
eğitim filmi | Belli eğitim ilke ve amaçları göz önünde tutularak tasarlanan ve yapılan film. |
eğitim maliyesi | 1. Eğitim gelir ve giderlerine ilişkin sorun ve uygulamalarla uğraşan bilgi kolu. 2. Okulların para işlerinin yönetimi. |
eğitim planlaması | Ekonomik ve siyasal koşullar ile ülkenin ve öğrencilerin gereksinmeleri göz önünde tutularak bir eğitim dizgesinin siyasasını, öncelik verilmesi gereken işleri ve harcanacak parayı belirleme konularında ileriye dönük programlar geliştirilmesi, hazırlıklar |
eğitim ruhbilimi | 1. Eğitimle ilgili ruhsal sorunları inceleyen araştırmaların sonunda elde edilen bulgulara dayanılarak saptanan ilke ve kurallardan çocuklar ile yetişkinlerin eğitimlerinde nasıl yararlanılacağını gösteren ruhbilim dalı. 2. Öğrenme sürecini ve bu sürecin |
eğitim sineması | Eğitim filmlerinin yapımı ve sorunlarıyle uğraşan sinema kolu. |
eğitim siyasası | 1. Bir toplumun, bir kuruluşun ya da bir eğitim kurumunun saptanan eğitim ereklerine ulaşmak için alacağı kararlara temel olmak üzere hazırlanan, değişen toplumsal ve ekonomik etkenlere uygun görüşleri ve yargıları da kapsayan genel plan. 2. Eğitim çalışm |
eğitim tarihi | İlk çağlardan günümüze dek eğitim kurum ve uygulamalarının geçmişini ve gelişmesini inceleyen bilim dalı. |
eğitim teknolojisi | Eğitim kuramlarının ve öğretim programlarının en etkili ve olumlu bir biçimde uygulama olanağı bulabilmesi için derslik, deney odası ve işliklerin donatımı, düzenlenmesi öğrenme çevresinin iletişim bakımından etkili duruma getirilmesi ders araç ve gereçle |
eğitim toplumbilimi | Toplumbilimin ilkelerini, kurallarını, ulusal ve çevresel düzeydeki eğitim sorunlarına uygulayan ve genellikle çevre-okul ilişkileri, öğretmenin toplumsal görevi, okulun toplumdaki yeri, okul etkinliklerine biçim veren toplumsal etkenler, küme çalışmasını |
eğitim türü | Eğitimin belirli bir yerde ve sürede önceden saptanan ilke ve amaçlara göre uygulanış biçimi. |
eğitim yaşı | Bir öğrencinin, değişik derslerde uygulanan başarı testlerinden yaş düzgülerine göre elde ettiği ortalama başarı. (E.Y.) bk. başarı yaşı. |
eğitim yönetimi | 1. Bir eğitim kurumuna ilişkin bütün işlerin denetimi ve yürütülmesi. 2. Okulun, malî ve işletmeyle ilgili konular dışında, öğretmen ve öğrenciler, öğretim programı ve yöntemleri, ders araç ve gereçleri, kılavuzluk, kol etkinlikleri gibi doğrudan doğruya |
eğitimci | 1. Eğitbilimde uzmanlaşmış kişi. 2. Öğretmenlik, eğitim yöneticiliği ya da eğitim uzmanlığı yaparak eğitim çalışmalarına katkıda bulunan kimse. 3. Kendini eğitim çalışma ve sorunlarına vermiş olan ve bu alanda yapıtları olan kimse. 4. Eğitimin kuramsal ve |
eğitimcilik | 1. Eğitimin insan yaşayışına istenilen yönü verebileceğini, toplumsal ilerlemede eğitim önlemlerinin ve etkinliklerinin çok önemli katkısı bulunduğunu ileri süren görüş. 2-Eğitme işi, eğitimcilerin uğraşısı. |
eğitimi güç çocuklar ilkokulu | Zorunlu öğrenim çağında olan ve birtakım sorunları bulunan kız ve erkek çocuklara özel bir program ve kılavuzluk hizmeti ile eğitim ve öğretim sağlayan, süresi hazırlık sınıfıyle birlikte altı yıl olan ilkokul. |
eğitimsel | Eğitim ve öğretimle ilgili eğitsel. |
eğitmen | 1. Eğitme işiyle uğraşan kimse. 2. Küçük çocukların eğitimi ve öğretimiyle uğraşanlara verilen ad. 3. Nüfusu az olan köylerin öğretmen gereksinmesini karşılamak amacıyla açılan kısa süreli özel kurslarda yetiştirilen köy öğretmeni. |
eğitsel | Eğitim değeri, eğitici yönü bulunan eğitme ile ilgili. |
eğitsel etkinlikler | 1. Okul içinde ya da dışında düzenlenen, eğitsel bir yönü ya da özelliği bulunan, öğrenciler ile öğretmenleri yakından ilgilendiren etkinlikler. 2. Okullarda ders saatları dışında yapılan ve genellikle ya öğrenci derneği ya da eğitsel kollarca yürütülen ç |
eğitsel kılavuzluk | 1. Öğrencilerin, kendi olanaklarıyle bir öğrenim dalını ya da bir öğrenim programını seçmeleri ve ona göre ilerlemeleri konusunda onlara yardım etmeyi amaçlayan kılavuzluk alanı. 2. Meslekle ilgili, toplumsal ve kişisel konular yerine dersler, türlü öğret |
eğitsel kol kılavuzu | Okullarda eğitsel kollar ya da öğrenci kolları adı verilen gönüllü kuruluşların çalışmalarını düzenleme ve yürütmede öğrencilere yol gösteren öğretmen. |
eğitsel kollar | Okullarda sınıf dışı eğitim etkinliklerinden bir bölümünün gerçekleşebilmesi için ortak ilgileri bulunan istekli öğrencilerce kurulan ve bir kılavuz öğretmenin gözetimi altında doğrudan doğruya öğrenci başkanlarınca yönetilen eğitsel kuruluşlar. |
ek ders ücreti | Öğretmene, aylık karşılığı okutmak zorunda bulunduğu belli ders sayısına ek olarak okuttuğu dersler için saat başına ödenen para. bk. ders ücreti. |
eksiklik duygusu | Toplumsal koşulların kişinin üstünlük elde etme güdüsü için elverişli olmadığı durumlarda gelişen bir tür aşağılık duygusu. |
el becerisi | 1. Nesneleri biçimlendirme, yapma, araç ve aygıtları kullanma konusunda kazanılan yeterlik. 2-Ellerin ve parmakların kas ortakgüdümü bakımından kazandığı uzluk. |
elbirliği | Bir işi, bir öğretim çalışmasını ya da tasarlanan bir eğitim etkinliğini gerçekleştirmek için birlikte çaba gösterilmesi. |
eleme sınavı | Herhangi bir eğitim kurumuna başvuran istekliler arasında belli düzeyde başarı gösterenleri seçmek için düzenlenen iki aşamalı sınavdan ilki. |
eleştirici düşünme | Öncülleri ve kanıtları titizlikle değerlendirdikten sonra ilgili bütün etmenleri göz önünde tutarak ve geçerli mantık yöntemlerinden yararlanarak elden geldiğince nesnel sonuçlara varma süreci. |
eleştirimcilik | 1. Bir felsefe görüşünü geliştirirken insan bilgisini eleştiriden geçirmeyi ilk koşul olarak ele alan anlayış. 2. Kant’ın ortaya koyduğu ve görgücülüğe karşı us ile düşüncenin, usçuluğa karşı da algı ile deneyin haklarını koruyan bilgi kuramı. 3. Ülkücülü |
elişi | 1. Okullarda öğrencileri el işlerine alıştırmak amacıyla kâğıt, mukavva, tahta, tel gibi gereçler ve basit el araçlarıyle yaptırılan yaratıcı işlere verilen genel ad. 2. Amacı, el işleri yoluyla çocukların gelişmesine katkıda bulunmak olan ve daha çok ilk |
engel sınavı | Yönetmeliklerde belirtilen özürleri dolayısıyle herhangi bir sınava zamanında giremeyeceklerini bildiren ve bu özürleri okul yönetimince kabul edilen öğrenciler için açılan sınav. |
enstitü | Bir üniversiteye bağlı ya da bağımsız bir kuruluş olarak genellikle araştırma yapan ve kimi durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumu. |
er öğretmen | İlköğretmen okulu çıkışlı olup Millî Eğitim Bakanlığı örgütünde ilkokul öğretmeni olarak çalışırken silah altına alınan ve Silahlı Kuvvetlere bağlı bir okuma-yazma taburunda görevlendirilen kimse. |
erek | 1. Bir iş yapılırken, bir eyleme geçilirken varılmak istenilen son. 2. Eğitim etkinliklerine yön veren, öğrencilere kazandırılması istenilen davranımların oluşumunda hep göz önünde tutulan ve önceden düşünülen sonuç. |
erginleme | Birini bir konu üzerinde aydınlatıp onu gerekli temel bilgi ve becerilerle donatarak ergin ve yetişmiş kılma. |
erkek lisesi | Yalnız erkek öğrencilerin okuduğu lise. |
erken bunama | Genellikle gençlerde görülen, yalnız kendini düşünme, dış ortamla ilgiyi kesecek ve gerçeği unutacak denli düşlere kapılma gibi belirtileri olan ve zihin çöküşü ile birlikte gözlenen bir us hastalığı. |
erkin eğitim | 1. Aristo felsefesine göre, yetişmekte olan bir kimseyi insanlık ve özgürlük bakımından yetkin duruma getirmeye yarayan eğitim. 2. Ortaçağda Avrupa’da okumakta olan bir kimseye gerekli düşünce ve sanat kültürünü sağlayan yedi bilgi koluna (liberal arts) v |
erkincilik | 1. Düşünme ve konuşma özgürlüğünü benimseyen, kişileri doğal yetenek ve ilgileri yönünde geliştirmeyi eğitimin temel ereklerinden sayan görüş. 2. Zihnin, özellikle mantık, matematik, klasik diller ve fizikötesi gibi bilgi dallarını kapsayan bir öğretim pr |
eşdeğerli test | İçeriği ve kapsadığı maddelerin güçlüğü bakımından bir teste koşut olarak geliştirilen bir ya da daha çok sayıdaki benzeri testlere verilen ad. |
eşdeğerlilik katsayısı | Bir testin iki eşdeğerli örneğinin uygulanmasıyle o test üzerine elde edilen güvenirlik kestirimi. |
eşitçilik | 1. İnsanların doğal olarak eşit olduklarını ileri süren toplumbilim görüşü. 2. İnsanların özellikle hukuk, siyasa ve ekonomi bakımından eşitliğini isteyen öğreti. |
eşitlik öğretisi | Bütün insanların eşit yaratıldığı temel düşüncesine dayanan, yetenekleri geliştirmek yolunda herkese eşit olanaklar sağlanması ve eğitimde bireysel ayrımların göz önünde tutulması gerektiğini savunan öğreti. |
eşleştirme maddesi | Bir listede yer alan bilgi ya da soruların her biri ile ikinci bir listede yer alan bilgi ya da yanıtların her biri arasında doğru bağlantı kurulmasının istendiği test maddesi. |
etkin okul | 1. Eğitim ve öğretim etkinliklerinin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi konularında öğrencilere geniş çapta katılma olanağı sağlayan okul. 2. Program, yöntem ve insan ilişkileri bakımından işe ve etkinliğe önem veren okul. |
etkin öğretim | Ele alınan bir sorunun çözümünde, geleneksel derslik yöntemlerinden yaralanmak yerine, ilgili birkaç bilgi alanında araştırma, deneme ve inceleme yapmaya önem veren öğretim. |
etkincilik | 1. Gerçeği yalnızca bir anlık sorunu olarak değil, aynı zamanda bir iş ve eylem sorunu olarak gören, çocuğun doğal olarak etkin olduğunu ileri süren öğreti. 2-Yaratıcı etkinliğin, eğitimin amacı olduğunu savlayan öğreti. 3. Uygulamada etkinliği temel alan |
etkincilik yöntemi | Öğrencilerin, etkinlik üniteleri yoluyla kendileri için anlamlı öğrenme çalışmalarına katılmalarına önem veren bir öğretim yöntemi. |
etkinlik | Çocukların, kendi amaç ve gereksinmelerine uygun geldiği için isteyerek katıldıkları herhangi bir öğrenme durumu. |
etmen | 1. Birlikte ya da ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, koşullardan her biri. 2. Zekâ ölçümünde, uygulanan iki ya da daha çok sayıda testten elde edilen sonucu belirleyen ve etkileyen böylece ayrı test puanları arasında bağlıl |
etmen çözümlemesi | 1. Test puanları gibi bir dizi değişken arasındaki iç-bağlılaşmaları çözümleyen türlü yöntemlerden biri. 2. Bulgulara temel olan başlıca öğeleri ortaya çıkarmak amacıyla test puanlarının incelenmesi. 3. Belli test sonuçlarında kendini gösteren başlıca zih |
ev ekonomisi | 1. Üniversitelerde ve yüksek okullarda kimi öğrencileri ev yönetimi alanında yetiştirmek ve kimi öğrencileri de öğretmenlik, kurum yöneticiliği, beslenme uzmanlığı gibi görevlere hazırlamak amacıyla yapılan öğretim. 2. Besin, giyim, barınma ve insan ilişk |
ev ekonomisi okulu | Genellikle ortaokulu bitiren kız öğrenciler arasından ev ekonomisi alanında yetişmek isteyenlere öğrenim sağlayan üç yıllık parasız yatılı okul. |
ev ödevi | Okul saatları dışında öğrencinin evinde yapması ya da bitirmesi istenilen ödevlere verilen genel ad. |
ev yönetimi | 1. Ailenin toplumsal ve ekonomik yaşayışını istenilen düzeye çıkarabilmek için özdeksek ve tinsel olanaklardan en iyi biçimde yararlanmanın yollarını araştıran ve bu konuda beliren sorunlarla uğraşan bir öğretim alanı. 2. Genellikle kız öğrencilere bir ev |
ev ziyareti | Veli-öğretmen-öğrenci ilişkilerini geliştirmek, öğrencinin ev çevresi üzerine bilgi toplamak, kılavuzluk programına karşı ailenin yardım ve desteğini sağlamak için sınıf öğretmeni ya da danışmanın, öğrencinin evine uğraması. |
evren | 1. Var olan şeylerin insan zekâsıyle kavranabilen bütünü ve özellikle gök varlıklarının tümü. 2. Sayılama bakımından gözlenebilir durumda olan ve birtakım ortak özellikler taşıyan birey ya da nesnelerden oluşan kümeye verilen ad. |
evrenbilim | Evrenin oluşumunu inceleyen ve evreni yöneten genel yasalarla uğraşan bilim. |
evrim | 1. Basamak basamak oluşan ya da art arda ve sürekli olarak gerçekleşen değişme. 2. Bir yasaya uygun olarak doğada ya da toplumda görülen dönüşüm. |
evrimcilik | Evrim düşüncesine dayanan, yani değişmenin bir tür gelişme olduğunu ileri süren öğreti. |
eytişim | Karşılıklı savların ileri sürüldüğü bilimsel konuşmaları yönetme ve yürütme sanatı. 2. Fichte, Hegel ve Marx gibi filozofların, kavramların karşıtlarıyle birlikte düşünülerek gerçeğin bulunabileceği yolundaki görüşlerine verilen ad. 3. Genel anlamda Sokra |
eytişimsel yöntem | 1. Bir konu ya da yaşantı ile ilgili olarak ortaya çıkan anlaşmazlıkları ve yanlış anlamaları sona erdiren, tartışmalara öğrencilerin katılmasını ve böylece öğrenciler arasında canlı bir etkileşimin doğmasını sağlayan öğrenme ve öğretme yöntemi. 2. Karşıt |
ezbercilik | Öğrencinin dersini anlayarak değil de, sözcükleri, cümleleri olduğu gibi yineleyerek hazırlaması. |
ezberleyerek öğrenme | Bir konuyu, ya tümüyle ya da bölümlere ayırdıktan sonra belli bir süre içinde yineleyerek ezberleme temeline dayanan bir öğrenme türü. |
fakülte | Bir üniversitenin, öğrenim alanı ya da uzmanlık konusu bakımından ayrılmış kollarından her biri. |
fakülte kurulu | Bir fakültenin asıl öğretim üyeleri ile o fakültede ders vermekle görevli öteki öğretim üyelerinden oluşan, eğitim ve öğretim işlerini düzenleyici kararlar alan ve önerilerde bulunan, doğrudan doğruya fakülteyi ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelik tasar |
fakülte yönetim kurulu | Dekanın başkanlığında, öğretim görevi başında bulunan bir önceki dekanla, dekan yardımcılarından, fakülte kurulunca üç yıl için seçilecek üç profesör ve iki doçent ile bir asistan temsilcisinden oluşan, tüzük ve yönetmelik hükümlerinin ve fakülte kurulu k |
felsefe | 1. Gerçeğin (realitenin) tümünü, özdek ve yaşam ile ilgili türlü belirtileri neden, ilke ve erekler bakımından inceleme amacı taşıyan düşünce etkinliği. 2. Bilgi, kavram, inanç ve kuramların çözümlenmesi ve eleştirilmesinde açıklık arayan düşünme yöntemi. |
felsefe yöntemi | Bulguların tutarlılığını denetlemek, türlü bulguları geniş düşünce örüntülerine yerleştirmek ya da bu örüntülerle olan ilişkilerini belirtmek, yani gerçeklere erişmek, araştırmaların ve bilimin temel konutlarını incelemek ve kurallara bağlamak, benimseneb |
fen bilgisi | Konuları genellikle fizik, kimya, biyoloji bilimlerinden yararlanılarak saptanan, öğrencilere canlı ve cansız varlıkların özellikleri ve insan yaşayışıyle olan ilişkileri üzerinde temel bilgi ve anlayışları kazandırma amacını güden, çoğunlukla orta derece |
fen ve tabiat bilgileri | Çocukların yaşadıkları yakın yurt ve çevreyi daha iyi tanımalarına, kişi ve toplum sağlığı konularında bilgi ve beceri kazanmalarına, tarım çalışmalarına karşı daha çok ilgi duymalarına ve böylece çevrelerine kolayca uymalarına yardımcı olmak amacıyla ilk |
fırsat öğretimi | Çok az rastlanan ya da bir daha rastlanılacağı düşünülmeyen durum ve olaylar karşısında ders programı ya da planında gerekli değişiklikler yaparak öğrencilerin birtakım değerli yaşantılar elde etmesine olanak sağlayan öğretim etkinliği. |
film şeridi | Bir konunun ana çizgileriyle işlenmesine yetecek sayıda bir dizi slayttan oluşan ve gösterici (projektör) ile beyaz perdeye yansıtılmak için hazırlanan genellikle 35 mm.’lik kısa film. |
fizik | Öğrencilere fizik biliminin temel ilkelerini kavratmak, doğa olaylarının niteliğini anlatarak doğanın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmak, yurdumuzun enerji ve zenginlik kaynaklarını tanıtmak ve birtakım teknik bilgi ve becerilerin günlük hayat sorunlar |
fizikötesi | 1. Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların nedenlerini ve temellerini araştıran felsefe kolu. 2. Gerek us, gerek sezgiyle elde edilen ilk ilkeleri ya da saltık bilgiyi konu yapan felsefe. 3. Bu konular ve bu felsefe ile ilgili olan. |
fiziksel bilimler | Doğal olayların niteliğini ve bu olaylar arasındaki ilişkileri düzenli biçimde açıklayan, özdekte beliren değişiklikleri araştırıp yasalara bağlamaya çalışan kimya, fizik, gökbilim, yerbilim, hava bilgisi gibi bilim dallarına verilen ortak ad. |
fizyoloji | Canlı varlıkların örgen ve dokularını, bunların görevlerini nasıl yerine getirdiğini inceleyen biyoloji dalı. |
fizyolojik gelişim | Canlı bir varlığın ya da herhangi bir örgenin görevsel bakımdan zamanla değişikliğe uğraması, gelişme göstermesi. |
fizyolojik ruhbilim | Genel ruhbilimin, beden yapısı ile görevleri arasındaki ilişkileri inceleyen ve bu ilişkiler sonucu ortaya çıkan davranımları araştıran kolu. |
fizyolojik sınır | Öğrenilen bir işin, becerinin ve işlemin sürekli alıştırma ile geliştirilebileceği en son nokta. |
fizyolojik tepki | Bir uyaran karşısında bir bütün olarak bedende ya da bir örgende oluşan değişme. |
fizyolojik yaş | 1. insanlarda kas, iskelet ve salgı bezlerinin gelişme düzeyine göre hesaplanan yaş. 2. Özellikle cinsel olgunlukla ilişkili olarak bir kimsenin fizyolojik görevler bakımından içinde bulunduğu yaş. |
gecikmeli ilerleme | 1. Bir öğrencinin genellikle sınıfını iki yılda bir geçebilmesi. 2. Bir öğrencinin akademik başarı bakımından orta bir öğrencinin ilerleme hızına erişememesi durumu. |
gecikmeli konuşma | Zekâ geriliği, elverişsiz sağlık durumu, işitme yitimi, devim-ortak güdümü (motor koordinasyon), bozukluğu, duygusal çatışma, olumsuz aile ve çevre koşullarından herhangi biri nedeniyle çocuğun yaşına uygun bir düzeyde geliştiremediği konuşma. |
geçerleme | Bir ölçme aracının geçerlik derecesini belirtme işlemi. |
geçerli | Temel alınan ölçütle bağlılaşma oranı yüksek olduğu için ölçmesi gereken özelliği ya da özellikleri gerçekten ölçebilme durumunda olan (test). |
geçerlik | 1. Bir testin, ölçülmesi istenilen özelliği ya da özellikleri gerçekten ölçebilme niteliği, bk. bileşik geçerlik, görünüş geçerliği, kapsam (konu) geçerliği, tahmin geçerliği, yapı geçerliği. 2. Değerlerin belli bir topluma özgü koşullar içinde yürürlükte |
geçici uzaklaştırma | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin belirli bir süre -örneğin bir gün ya da on beş gün- okula devamının yasaklanması. |
geçiş belgesi | Bir okuldan başka bir okula geçecek öğrenciye, yazılmak istediği yeni okulun isteme yazısı üzerine, devam ettiği eski okulca verilen belge. |
gelenekçilik | Geleneğin ürünü olan toplum özelliklerinin, toplumun gerçek gereksinmeleri sonucu ortaya çıktığını düşünen, geleneklerin toplum yaşayışında çok önemli etki ve görevleri bulunduğunu ileri süren bir öğreti. |
geleneksel öğretim programı | Genellikle akademik ve daha çok kültürel dersler ile konuları kapsayan ve kuramsal çalışmalara olanak sağlayan öğretim programı. |
gelişim ruhbilimi | Bebeklik döneminden yaşlılık çağına dek insan davranımının belirgin ve önemli özelliklerini inceleyen ruhbilim dalı. |
gelişme | Bireyin beden yapısı, fizyolojik güç ve ruhsal özellikler bakımından düzenli bir biçimde büyümesi, değişmesi ve olgunluk kazanması, bk. büyüme, olgunlaşma. |
gençlik | 1. İnsan hayatının ortalama olarak on altı ile yirmi beş yaşları arasına rastlayan dönemi. 2. Gençlerden oluşan topluluk. |
gençlik suçluluğu | Yaş bakımından yasalar önünde daha ergin sayılmayan gençlerin toplum kurallarına aykırı eylemlerde bulunmaları durumu. |
genel bilgi filmi | Öğretici film gibi dar bir konuyu işlemeyen, belli bir konuda ya da alanda genel bir bilgi vermek amacıyla hazırlanmış olan film. |
genel denetim | Bir eğitim örgütünün ya da bir eğitim-öğretim kurumunun belli bir bölümü ya da yönü yerine, onun özdeksel durum ve olanakları ile her türlü eğitim ve öğretim etkinliklerini, yönetim ve büro işlerini, görevlilerin çalışmalarını tümüyle incelemek ve değerle |
genel eğitim | 1. Eğitimin, öğrenim sırasında herkesin ortak olarak elde etmesi istenilen yaşantılardan oluşan yönü. 2. Bireye, ileride karşılaşacağı kişisel ve toplumsal sorunların çözümünde gerekebilecek bilgi, beceri ve anlayışları kazandırmayı amaç edinen öğretim pr |
genel öğretim yöntemleri | Her türlü öğretim etkinliklerinin düzenlenmesi, yürütülmesi ve değerlendirilmesine ilişkin genel ilke ve kurallar üzerinde duran ve öğretim çalışmalarında yararlanılan en verimli yöntem ve teknikleri gösteren meslek dersi. |
genel ruhbilim | İnsan davranımının bütün yönlerini her bakımdan inceleyen belli ruhsal dönemlerin ya da uygulamaların özellikleri yerine ruhbilimin ilk, temel ve evrensel ilkeleri ile kavramları üzerinde duran ruhbilim dalı. |
genel yetenek | 1. Ölçülen yeteneklerin ortalaması sayılan yetenek. 2. Genel zekâ. |
genel zekâ | 1. Bireyin belli, özel ya da aşağı yukarı bağımsız yeteneklerinden ayrı olarak, karşılaştığı genel durumlara uymada gösterdiği yetenek ya da güç. 2. Zeki testleriyle ölçülen değişik yetenek ve güçlerin bireşimine verilen ad. |
genelleme | 1. Zihnin birtakım gözlem ya da örneklere dayanarak genel düşüncelere ulaşması ya da özelden genele geçişi. 2. Organizmanın bir uyaran karşısında genel bir tepki göstermesi. |
genetik | İnsan, hayvan ve bitkilerde soya çekim, evrim ve değişim olaylarını inceleyen biyoloji dalı. |
genetik ruhbilim | Genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerine ilişkin davranımların kaynağı ve nitelikleriyle uğraşan ruhbilim dalı bk. gelişim ruhbilimi. |
geometri | 1. Noktalar, çizgiler, yüzeyler ile cisimlerin özelliklerini, ölçümlerini ve aralarındaki bağıntıları inceleyen matematik dalı. 2. Orta dereceli ve yüksek okullarda öğrencilere noktalar, çizgiler, yüzeyler ile cisimlerin özellikleri, ölçümleri ve araların |
gerçek puan | Ölçme yanlışlıklarından bütünüyle arındığı varsayılan puan. 2. Sınırsız gözlemlerin ortalaması olarak varsayılan değer. |
gerçek-hayat durumu | Öğrencilerin okul içinde ve dışında çoğunlukla karşılaştıkları ve bir öğretim programının hazırlanmasında yararlanılan herhangi bir durum. |
gerçekçi eğitim | Öğretim etkinliklerinde gerçekler üzerinde durulmasını ya da gerçeklerin anlatılmasını öngören, eğitimin ereğini, doğrulanabilen bilgilerin aktarılması ve açıklanması biçiminde düşünen ve bu nedenle gözleme, deneye ve kişisel çalışmalara önem veren eğitim |
gerçekçilik | 1. Bilgi konusunun bilme işleminden ayrı bağımsız olarak var olduğunu, nitelik ya da özelliklerinin bilinmekle değişmeyeceğini ileri süren çağdaş bir felsefe öğretisi. 2. Rönesanstan sonra okullarda sözlü etkinliklere ağırlık vermeyen bir eğitim akımı. 3. |
gerçekleme belgesi | Öğrencinin, devam ettiği okuldan ayrılırken isteği üzerine kendisine verilen durum belgesi. |
gerekircilik | 1. Her türlü olayın, başka olayların ya da daha önceki koşulların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ileri süren, genellikle özgür istenci yadsıyan öğreti. 2. Aynı nedenlerin sürekli olarak aynı sonuçları verdiğini söyleyen bilim ilkesi. |
gereksinme | 1. İnsanın yaşaması, gelişmesi, üremesi, sağlığını koruması, doğal ve toplumsal çevreye uyabilmesi için gereken şey, koşul. 2. Güdü. |
geri zekâlı çocuklar | Zekâ bölümü bakımından ileri derecede geri zekâlılar, eğitilebilir geri zekâlılar, öğretilebilir geri zekâlılar ya da ağır öğrenenler kümelerinden birinde yer alan çocuklara verilen ad zekâ bölümleri 0-90 arasında bulunan çocuklar. |
gerileme | 1. Sonuçlardan ilkelere, etkilerden nedenlere ve bileşikten yalınca doğru usavurma işlemi. 2.-Yakın geçmişle ya da yeni olaylarla ilişkili anıların azalması. 3. Gerçekliklerin ağır bastığı yetişkinler dünyasının güçlükleri karşısında, çocukluk yıllarının |
gerilim | 1. Kaygı, heyecan, baskı ya da yılgınlık gibi ruhsal durumların davranımsal etkilerine verilen genel ad. 2. Gerçek ya da imgesel bir durumu, biyolojik ve ruhsal bakımdan güçlü ve hareketli biçimde karşılamaya hazır oluş. |
geriye ketvurma | Edinilen yeni bilgi ve becerilerin, daha önce öğrenilmiş olan bilgi ve becerilerin unutulmasına yol açması. |
geştalt (öğrenme) kuramı | Zihin görevlerinin bütünsel niteliğine önem veren, öğrenmenin bütünü algılamakla başladığını ileri süren bir öğrenme kuramı. |
geştalt ruhbilimi | Yaşantıların birbirinden ayrı olarak değil de birimler halinde incelenmesi gerektiğini özgül uyaranlar ne olursa olsun organizmanın her zaman bütün olarak tepkide bulunduğunu ileri süren ruhbilim görüşü. |
gezici okul | 1. Yılın değişik mevsimlerinde yaylacılık, göçebelik vb. nedenlerle yer değiştiren halk topluluklarının çocuklarına ilköğrenim olanağı sağlamak için açılan gezici öğretim kurumu. 2. Motorlu bir taşıt içinde özel olarak donatılan ve öğrencinin bulunduğu ye |
gezici öğretmen | Nüfusu ve öğrenim çağındaki çocuk sayısının azlığı nedeniyle bir okul yapılıp sürekli öğretmen verilemeyen yerlerde ya da yol, uzaklık ve arazi durumu bakımından dağınık yerleşme bölgelerinde oturan ve bir bölge okuluna da bağlanamayan çocukların eğitim v |
gezici öğretmenlik bölgesi | İlköğrenim çağındaki çocukların eğitilmeleri amacıyla birbirine yakın mahalle ve daha küçük yerleşme merkezlerinin birleştirilmesiyle oluşan ve gezici öğretmenin görev aldığı bölge. bk. öğretim merkezi. |
gezici özel eğitim öğretmeni | Olağan okulların olağan sınıflarında yetiştirilebilecek durumda olup da özürleri bakımından özel eğitime gereksinmeli öğrencilerle haftanın belli günlerinde uğraşan öğretmen. |
gezimci okul | Lyseum’un bahçesinde öğrencileriyle birlikte gezinerek ders vermesinden dolayı Aristoteles’in yönettiği okula verilen ad. |
gezimcilik | Derslerini, öğrencileriyle birlikte gezinerek anlatmayı benimsemiş olan Aristoteles’in felsefesine verilen ad. |
giriş sınavı | Birtakım orta dereceli okullar ile yüksek okul ve üniversitelere girmek isteyen öğrencilerin yetişme durumlarını, yetenek ve anıklıklarını saptamak amacıyla düzenlenen yazılı, sözlü ya da hem yazılı hem sözlü sınav. |
görecilik | bk. bağıntıcılık. |
görelik | bk. bağıntı. |
görenek | 1. Başka türlüsünü, daha kolay ya da yararlı olanı düşünmeksizin bir şeyi görülegeldiği gibi yapma alışkanlığı. 2-Birkaç kuşak süren, kimisi giderek gelenekler arasında yer alan, karşı çıkıldığında direnme gücü zayıf toplumsal davranış örneği. |
görev | 1. Bir nesnenin ya da bir kimsenin gördüğü iş, kendisinden beklenen eylem. 2. İş görme yetisi. 3. Belli bir değişkenle ilişkili olan herhangi bir matematiksel ifade. |
görevsel eğitim | Öğrenme etkinliklerinin yakın sonuçlarını öğrencinin kolayca görmesine olanak sağlayan, uygulamaya dönük biçimde düzenlenen eğitim. |
görevselcilik | Zihinsel süreçlere, organizmanın çevresine uyması ve çevresini değiştirmesi sırasında yerine getirilen görevler ya da işlemler olarak bakılması gerektiğini ve bu uyumun bütünüyle biyolojik olduğunu ileri süren öğreti. |
görgücülük | 1. Bilginin gözlem, deneme ya da duyular ile elde edilebileceğini ileri süren, bu nedenle bilginin kazanılmasında usa vurmaya ya da düşünceye ağırlık veren usçuluğun karşıtı olarak gelişen geleneksel öğreti. 2. Organizma ile durum ya da çevre arasında bir |
görgül | Yöntemli olsun olmasın genellikle deney ve gözlem üzerine kurulu olan. |
görgül bilgi | Yalnız deney ve gözlemlerle elde edilen bilgi. |
görme güçlüğü | Gözlerin, özellikle okuma ve yazma sırasında görevini normal olarak yapamama durumu. |
görme özürü | Gözde, göz sinirinde ya da beynin görsel alanında oluşan bir aksaklık nedeniyle tam olarak görememe durumu, bk. az gören, kör. |
görme yöntemi | Sözcük, cümlecik ve cümleleri, bireşim ya da çözüm işlemine baş vurmadan, birer bütün olarak tanıma ve söyleme ana kuralına dayanan bir okuma yöntemi. |
görsel | Görmeyle, görme duygusuyle ilgili. |
görsel araçlar | Eğitimde kullanılan afiş, film, şimşek kartı gibi göze seslenen araçlar. |
görsel eğitim | Levha, model, devinimli ve devinimsiz film gibi doğrudan doğruya görme duyusuna ilişkin gereçlere dayanılarak yapılan eğitim. |
görsel tip | Görüntüler, renk değişikleri, görünüm özellikleri gibi daha çok görmeye değgin izlenimlere karşı ilgi duyan ya da eski yaşantılara ilişkin görsel imgeleri anımsamada üstün yetenek gösteren, bu nitelikleriyle çok kez güzel sanatlar alanında eğitim görmeye |
görsel-işitsel çağrışım | Görme ve işitme duyularına dayalı olarak oluşan çağrışım. |
görsel-işitsel eğitim | Basılı eğitim gereçleri yanında daha çok görme ve işitme duyularına yönelik gereçlerden yararlanılarak yapılan eğitim. |
görsel-işitsel eğitim gereçleri | Şerit-film, film, harita, resim, fotoğraf gibi görme ve işitme duyularına yönelik, eğitim ve öğretimde kendilerinden yararlanılan türlü gereçlere verilen genel ad. |
görüntü | Film ya da şerit filmde tek bir devinimi belirten resim. |
görünüş geçerliği | Bir testin, o testi uygulayanlar ile sınava girenlerce belli bir amaç için elverişli ve ilginç bulunup benimsenmesi. |
görüş | Olaylar, düşünceler ya da nesneler üzerinde geliştirilen anlayış, değer ve yargı. |
görüşme | Bir konu üzerinde aydınlanmak ya da bir kimsenin kişiliği üzerinde bilgi edinmek amacıyla yüz yüze yapılan konuşma. |
gösteri | 1. Olgu ya da olayları göstererek anlatma ve açıklama yöntemi. 2. Belli olgu ve olaylara ilişkin ilkeleri açıklamak, birtakım teknik ve becerileri öğretmek amacıyla bir şeyi başkalarının önünde yaparak gösterme işi. |
gösterici | Sinema filmi, slayt, fotoğraf camı vb. ile saptanan görüntüleri duvara ya da beyazperdeye büyüterek yansıtan aygıtlara verilen genel ad. |
göz koruma sınıfları | Gözleri ileri derecede bozuk olan çocuklar için düzenlenen, bol ışıklı ve içinde olağan ölçülerden daha büyük ders araç ve gereçlerinin kullanıldığı sınıflar. |
gözetimli oyun | Bütün çocukların tam ve eşit olarak katılmalarını sağlamak için bir öğretmen ya da yardımcısının gözetimi ve yönetimi altında oynanan oyun. |
gözlem | 1. Bir olayı, bir gerçeği ya da bir nesneyi iyi anlamak için bu olay, gerçek ya da nesnenin türlü belirti ve koşullarını izleme ve inceleme işi. 2. İzleme ve inceleme sonucu elde edilen ölçü, puan ya da derece biçimindeki değerlere verilen ad. 3. Bir kims |
güç eğitilebilir | Güçlükle ve çoğu kez ancak yineleme yoluyla kendisine birtakım şeyler öğretilebilen (çocuk ya da genç). |
güç testi | Yanıtlama hızı yerine başarı düzeyini ölçmeyi amaç edinen, bu nedenle uygulama sırasında ilgililere geniş bir zaman süresinin tanındığı test. |
güçlük değeri | Bir öğrenci topluluğuna örneğin belli bir yaşta ya da sınıftaki öğrencilere uygulanan testin herhangi bir maddesini doğru yanıtlayanların o maddeyi yanıtlayanlara göre yüzdelik değeri. |
güdü | 1. Genel anlamda gerek bilinçli, gerek bilinçsiz olarak davranımı doğuran, devamını sağlayan ve ona yön veren herhangi bir içtepi, itki ve tavır. 2. Organizmanın, belli bir amaca göre, birbirine bağlı bir dizi davranım göstermesini gerekli kılan gereksini |
güdümlü görüşme | Kılavuzluk çalışmalarında danışmanın görüştüğü kimseye (öğrenciye), yönelttiği dolaysız sorularla izlemesi gereken yollara ilişkin öğütlerde bulunduğu bir görüşme tekniği. |
güdümlü öğrenme | Öğretmenin yol göstericiliği, yardımı ve öğütleri ile önceden tasarlanmış bir plana göre gerçekleşen öğrenme. |
güdümsüz görüşme | Kılavuzluk çalışmalarında danışmanın, doğrudan doğruya düşüncelerini söylemekten ve öğütte bulunmaktan kaçınarak, görüştüğü kimseye sorunlarını kendiliğinden çözmesi için yardımcı olmaya çalıştığı bir görüşme tekniği. |
güncellik ilkesi | Öğretim sırasında öğrencilerin güncel sorunlarla karşı karşıya gelmelerini yurt ve yeryüzü olaylarıyle ilgilenmelerini sağlamak için onlara yaşamın gerçeklerini tanıtmayı amaç edinen eğitim ilkesi. |
gündüzlü öğrenci | Bir öğretim kurumuna gündüzleri devam eden ve yatılı öğrenciler gibi geceyi okulda ya da okula bağlı bir yurtta geçirmeyen öğrenci. |
güvenirlik | Bir testin, ölçmesi gereken şeyi her uygulanışında aynı biçimde ölçmede gösterdiği tutarlık derecesi. |
güvenirlik katsayısı | Bir testin iki yarımı, aynı küme üzerinde uygulanan eş değerli iki örneği ya da aynı testin yinelenişinden elde edilen dağılımlar (puanlar) arasındaki bağlılaşma katsayısı. |
güzelduyu | 1. Sanattaki güzel ve güzelliğin niteliğini, insan düşüncesinde ve duygularında yaptığı etkileri birtakım ilkelere ve yöntemlere göre inceleyip değerlendiren bilgi dalı. 2. Güzel ve güzellikle ilgili sorunları konu olarak ele alan, öğrencilerde güzelliğe |
haftalık ders dağıtım çizelgesi | bk. ders dağıtım çizelgesi. |
halk eğitimi | bk. yetişkinler eğitimi. |
ham puan | Genellikle doğru yanıtların sayısı, yanlış sayısı ve uygulama süresi vb. özellikler göz önünde tutularak bir testi puanladıktan sonra elde edilen ve üzerinde herhangi bir yorum ve işlem yapılmamış olan niceliksel sonuç. |
harp akademisi | Sınıf subayları arasından istekli ve yetenekli olanlara kurmay öğrenimi vererek onları yüksek komuta görevleri için yetiştiren iki yıllık eğitim kurumu. |
harp okulu | Kara, deniz ya da hava kuvvetlerinde görev alacak subay adaylarını yetiştiren ve öğrenim süresi dört yıl olan yüksek okul. |
hayal gücü | bk. imgelem. |
hayat bilgisi | Öğrencilerin doğa, aile, toplumsal yaşayış ile ilgili gündelik olayları gözleyip incelemelerine olanak sağlamak ve onlara gerekli birtakım temel bilgileri, beceri vé anlayışları kazandırmak amacıyla okutulan ders. |
hayat-durumları yaklaşımı | Öğretim programlarının, yaşam boyunca yinelenen temel öğrenim yaşantılarına göre düzenlenmesine önem veren bir yaklaşım biçimi, bk. sürekli hayat durumları. |
hayvan ruhbilimi | Hayvan davranımlarını deneysel yöntemlerle inceleyen ve inceleme sonuçlarını çok kez insan davranımları açısından da değerlendirmeye çalışan ruhbilim kolu. |
hayvan sağlık memurları okulu | Hayvan sağlığıyle ilgili görevleri yapacak kimseleri yetiştirmek amacını güden, ortaokula dayalı üç yıllık meslek okulu. |
hazcılık | İnsan yaşayışında en büyük değerin ve başlıca amacın haz alma olduğunu haz ile en iyinin birbirine eşit bulunduğunu sürekli hazza ancak bilgelikle erişilebileceğini savunan bir felsefe ve ahlak görüşü. |
hazır ders gereci | Harita, kitapçık, levha, fotoğraf gibi önceden hazırlanmış ve çoğaltılmış olan ders gereçlerine verilen ad. |
hazır oluş testi | Bir öğrencinin yeni bir öğrenme etkinliğine katılabilmesi için gerekli olan beceri ve yeterlik olgunluğuna ya da düzeyine ne derece eriştiğini ölçmeye yarayan test. |
hazırlık eğitimi | Görevlilere üstlenecekleri görev, yetki ve sorumluluklar üzerine gerekli bilgi, beceri ve davranışları kazandırmayı amaçlayan görev öncesi eğitim türü. |
hazırlık sınıfı | Öğrencilere, belli bir öğretim programını izlemek ya da belli bir okulda okumak için gerekli temel anlayış, bilgi ve becerileri kazandırmak amacıyla bir okula ,bir üniversiteye bağlı olarak açılan sınıf. |
heceleyerek okuma yöntemi | Heceleri birleştirme temeline dayanan bir okuma yolu. |
heyecan | 1. Bir uyarıcı karşısında, aşırı derecede duygulanış nedeniyle fizyolojik değişmelere yol açan tepki. 2. Organizmanın durgun ve olağan durumundan herhangi bir biçimde uzaklaşması hali. |
heyecansal özürlüler | Köklü duygusal uyumsuzluklar nedeniyle beden ve ruh bozuklukları, davranış kusurları gösteren çocuklar. |
hımhımlık | Yumuşak damağın esnek olmaması, burun perdesinin eğriliği ve bademciklerin iltihaplanması gibi nedenlerle ortaya çıkan bir konuşma bozukluğu. |
hız testi | Belirtilen uygulama süresi içinde hiç kimseye bütün soruları yanıtlama olanağı vermeyen bir test türü. |
hizmet-içi eğitim | Kişilerin hizmetteki verim ve etkilerinin arttırılmasını, gelişmeye yol açan bilgi, beceri ve anlayışlarının zenginleştirilmesini amaç edinen ve kurumların genel çalışma düzenini sürekli olarak etkileyen eğitim. |
huy | İçgüdü durumuna dönüşen alışkı, bk. yaradılış. |
iç tutarlık katsayısı | Örnekleme niteliği taşıyan bir öğrenci topluluğuna bir kez uygulanan bir testten ya da bir başka ölçme aracından elde edilen ve bu aracın güvenirliğini kestirmeğe yarayan katsayı. |
içe dönüş | Cinsel içgüdü etkisi altında kendi kendine düşünmeyi sevme, sessiz çalışmalara yönelme, toplumsal ilişkilerden kaçma, çoğu kez de utangaçlık gibi belirtileri olan ruhsal durum. |
içe kapanık düşünce | Gerçek hayatta erişilmeyen istek ve dilekleri karşılamak amacıyla geliştirilen, düş ya da kuruntu niteliğindeki düşünce. |
içebakış | 1. Bireyin kendi düşünce, duygu ve güdülerini çözümlemesi. 2. Yetişmiş bir deneycinin bilinçlilik öğelerini çözümlemesi işlemi. 3. İnsanın düşünme yoluyla kendi kendini gözlemesi. |
içekapanış | Kişinin çevresiyle ilgisini keserek imgesel olaylar ve görünümler üzerinde durması, yalnızca gerçek dışı istekleri düşünmekten haz alması biçiminde beliren bir ruh durumu. |
içgözlem | bk. içebakış. |
içgüdü | 1. Cesurluk, inançlılık ve kişisel bütünlük gibi niteliklerin kazandırdığı ruhsal güç. 2-Göz korkutucu tehlikeler karşısında kümece geliştirilen birliktelik duygusu.1. Canlıları, yararlı ya da gerekli birtakım işlere güden ve düşünceyle ilgisi bulunmayan |
içgüdü eğitimi | Çalışanların güvensizliğine, huzursuzluğuna ve isteksizliğine son vererek verimliliği arttırmak, disiplin olaylarını azaltmak, yöneticiler ile yönetilenler arasında bozulan ilişkileri iyileştirmek gibi amaçlar güden görev dışı eğitim türü. |
içgüdüsel | 1. İçgüdü ile ilişkili içgüdüye dayalı. 2. Amaçsız ya da isteksiz. |
içişleri başı | Okul yapılarının, kuruluşlarının ve eşyasının iyi korunması, düzen ve temizliği gibi okulun bütün bakım işlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesinden sorumlu olan kimse. |
içkararlılık katsayısı | bk. içtutarlılık katsayısı. |
içlem | Bir kavramın anımsattığı niteliklerin ya da taşıdığı anlamlı iz ya da davranışların tümüne verilen ad. |
içsel denetleme | Bireyin, yerinde ve doğru hareket etmek duygusu ya da bilinci ile, eylem ve davranışlarını kurallara bağlaması ve kendi kendine denetlemesi. |
içsel güdülenim | Canlı varlıklarda, fizyolojik itki ve amaçların oluşturduğu güdülenim. |
içtepi | 1. Bir iş yapmak, bir eyleme geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek. 2. Bireyi, doğrudan doğruya eyleme geçmeye zorlayan güçlü dürtü. |
içulama | Genellikle, iki bilinen nokta arasındaki ara değerlerin kestirilmesi işlemine verilen ad. |
ikiel yeteneği | Her iki eli de başarılı bir biçimde kullanabilme gücü. |
ikilem | 1. İki çözüm yolu ya da iki yönü bulunan ve aynı sonucun elde edildiği tasım. 2. İnsanı, istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla iki seçenekten birini, beğenmeye ve izlemeye zorlayan tartışma, sorun ya da usa vurma durumu. |
ikili bolü | 1. Bir cinsi simgeleyen kavramın, o cinsi bütünüyle kapsayacak biçimde ikiye bölünmesi. (Örneğin “hayvan” sözcüğünün omurgalı ve omurgasız diye ayrılması.) 2. Bir evrenin ya da örneklemin iki özel bölüme ayrılması. (Örneğin: Erkek ve kadın) 3 -Genel anlam |
ikili öğretim | Öğrencilerden bir bölüğünün sabahleyin, bir bölüğünün de öğleden sonra ders gördüğü okullarda uygulanan öğretim. |
ikincil amaç | Önemli gereksinmeleri karşılayan ya da gideren bir temel amaca karşıt öğrenme yoluyla edinilen amaç. |
ikincil güdüler | Öğrenme sonucu kazanılan güdülere verilen ad. |
ikincil kaynak | Eğitim araştırmalarında baş vurulan, ancak asıl olaya, olguya ve kaynağa göre özgünlük bakımından değeri az olan kaynak. |
iktisadî ve ticarî ilimler akademisi | Ekonomi, tecim ve maliye alanlarında çalışmak isteyenleri yetiştiren, bu alanlarla ilgili sorunlar üzerinde incelemeler ve araştırmalar yapan yüksek öğretim kurumu. |
il ilköğretim kurulu | Başkanlığını vali, ikinci başkanlığını millî eğitim müdürünün yaptığı belediye başkanı, defterdar ve ilgili daire müdürleri ile okul-aile birlikleri, öğretmen dernekleri, türlü okul yönetici ve öğretmenleri, ilköğretim denetmenleri temsilcilerinden oluşan |
ilçe ilköğretim kurulu | İlçelerde ilköğretim işleriyle uğraşmak üzere kaymakamın başkanlığında toplanan ve belediye, okul-aile birlikleri, ilkokul öğretmenleri, öğretmen dernekleri temsilcileri vb. ilgililerden oluşan kurul. |
ileri derecede geri zekâlılar | Geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde sürekli olarak 25 zekâ bölümünün altında bulunan, zekâ yaşları ömür süresince 0-2 arasında olup özel hastane ve enstitülerde bakımı gerektiren kimseler. |
ilerici eğitim | On dokuzuncu yüzyılın sonlarında birtakım Avrupa ülkeleri ileA.B.D.’nde biçimciliğe ve gelenekçiliğe karşı gelişmiş, İleri Eğitim Derneği’ nin çabaları sonucu giderek etkisini arttırmış olan bir eğitim akımı. |
ilerici okul | Genellikle öğretim programını düzenlemede öğrenci etkinliklerine önem veren ve özellikle uyguladığı öğretim yöntemleri bakımından gelenekçi okuldan ayrılan, ileriye dönük okul. |
ilerleme hızı | 1. Bir öğrencinin devam ettiği sınıfları geçmede gösterdiği hız. 2. Bir okula devam eden öğrencilerin hızlı, olağan ve gecikmeli ilerlemelerinin yüzde olarak hesaplanması sonucu ortaya çıkan ölçü. |
ilerlemecilik | Teknolojik, deneysel ve gerçekçi bir dünya görüşünün etkisi altında gelişen, eleştirici ve yaratıcı düşünceye önem veren, öğrencilere günlük sorunlarının çözümü konusunda gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılmasını isteyen bir eğitim felsefesi. |
ilerleyici | 1. Geleneklere bağlanmadan toplumsal gelişme yönünde değişiklikler yapılmasını ileri süren kimse. 2. Yurt işlerinin görülmesinde ilerlemeyi hızlandırma yanlısı. |
iletim sağırlığı | Dış ya da orta kulaktaki bir aksaklık nedeniyle ses dalgalarının iç kulağa kadar erişememesi biçiminde beliren bir sağırlık türü. |
iletişim | Bir düşüncenin, bir duygunun yüz anlatımı, el, kol ve baş hareketleri, konuşma yoluyla ya da yazı, telefon, radyo, televizyon gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimi. |
iletsel işitme özürü | Dış ya da orta kulakta herhangi bir bozukluk yüzünden ya da bu örgenlerin görevlerini tam yapamayışları nedeniyle sesin iç kulağa ve beyne tam olarak iletilememesi. |
ilgi | 1. Bir kimsenin bir etkinliğe, kişiye ya da nesneye karşı, kısıtlayıcı koşullar altında bile, oldukça uzun süre devam eden bağlanma isteği ya da eğilimi. 2. Seçme söz konusu olduğu zaman bir kimsenin benimsediği, üstün tuttuğu durum, düşünce ya da tutum. |
ilgi kümesi | Yaş ve cins ayırımı olmaksızın bir şeye karşı duyulan ortak ilginin bir araya getirdiği öğrenci kümesi. |
ilgi merkezi | 1. Öğrencilere çekici gelen ve eğitim programını uygularken okulun yararlanabileceği çevresel ya da yaratıcı nitelikte yaşantıların kaynağı. 2. Öğrencilerin ilgisini çeken ders, konu ya da iş. 3. Anaokulu ile ilkokulda çocukların türlü öğrenme etkinlikler |
ilgi öğretisi | Rousseau ve Pestalozzi’nin düşüncelerine dayanarak Herbart’ın geliştirdiği, sonradan Dewey’nin de savunduğu ve gerek ders konularının seçiminde, gerekse öğretim yöntemlerinin saptanmasında öğrenci ilgilerine önem verilmesi gerektiğini ileri süren bir görü |
ilgi sayımı çizelgesi | 1. Çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin ilgilerini öğrenmek için yapılan araştırmalarda kullanılan denetleme çizelgesi. 2. Çocukların ilgilerini gösteren çizelge. |
ilgi testleri | Bir kimsenin sevdiği ve sevmediği şeyleri anlamak için uygulanan ve çoğunlukla kişisel, akademik ve mesleksel eğilimleri saptamaya yarayan testler. |
ilişik kesilmesi | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin bir ya da iki öğretim yılı okula devamına izin verilmemesi. |
ilişkinlik duygusu | 1. Ailede çocuklar ile yetişkinlerin birbirlerine bağlı olduklarını bilmeleri, kendilerine gereksinme duyulduğunu sezmeleri. 2. Bir toplumsal kümeyi oluşturan kişilerin birbirlerine bağlı olduklarını duymaları. |
ilk çocukluk | İki yaşından başlayarak yedi sekiz yaşlarına dek süren gelişme dönemi. |
ilk öğretim kurumları | İlk öğrenimi gerçekleştirmek amacıyla açılan ve aynı amaçla görevlendirilen kurumlara verilen genel ad. İlkokullar, bütünleyici kurslar, anaokulları gibi. |
ilke | 1. Temel düşünce, temel kanı. 2. Bireysel karar ve eylemlerin, tutarlı ve eleştirel biçimde değerlendirilmesine olanak sağlayan ana kural. 3. Her türlü tartışmanın dışında sayılan kural. 4. Başlangıç, hareket noktası, her şeyin kendisinden türediği ilk ve |
ilkel eğitim | İlkel toplumlarda yaşayan kimselerin, örgün olmaktan çok yaygın eğitim etkinlikleri yardımıyla gerekli bilgi ve beceriler edinmelerine olanak sağlayan, ayrıca toplumsal ve kültürel değerlerin genç kuşaklara aktarılmasında önemli görevi bulunan eğitim. |
ilkokul | Zorunlu öğrenim çağındaki kız ve erkek çocukların temel eğitim ve öğretimini sağlamak üzere devletçe açılan ya da açılmasına izin verilen beş yıllık okul. |
ilköğretim | 1. Birkaç öğrenim basamağından oluşan örgün eğitim dizgesinin, okuyup yazmayı, aritmetiği, iyi bir yurttaş olmak için en gerekli bilgi ve becerileri kazandıran ilk basamağı. 2. Bütün yurttaşların, ulusal eğitim amaçlarına uygun olarak beden, zihin ve ahla |
ilköğretim denetmeni | Atandığı bölgede özellikle ilköğretim kurumlarının çalışmalarını ve ilköğretimle ilgili öteki etkinlikleri denetleyen, gerektiğinde inceleme ve soruşturma yapan, öğretmenler ile okul yöneticilerine yol gösteren ve millî eğitim yönetmenlerine bağlı olarak |
ilköğretim kurulları | Köy, bucak, ilçe ve illerde İlköğretim ve Eğitim Yasasına göre kurulan ve ilköğrenim çağındaki çocukların eğitimlerine ilişkin sorunlarla uğraşan kurullara verilen genel ad. Köy ilköğretim kurulu, il ilköğretim kurulu gibi. |
ilköğretim okulu | İlkokullara öğretmen yetiştiren ve ayrıca bölgelerindeki ilköğretim kurumlarını geliştiren ve buralarda çalışan yöneticiler ile öğretmenlerin iş başında yetişmelerine yardım eden, öğretim süresi ilkokul üzerine yedi yıl, ortaokul üzerine dört yıl olan mes |
ilköğretim yönetmeni | Bir ilçede bulunan ilkokullar ile köy okullarının yönetimle ilgili işlerine bakan ve aynı zamanda bir ilkokulun yönetmenliğini de yapan yönetici. |
imam-hatip okulu | Ortaokul üzerine dört yıllık öğrenim veren ve öğrencileri imamlık ve hatiplik, Kuran kursu öğreticiliği, vaizlik vb. görevler için yetiştiren bir meslek okulu. |
imge | 1. Gerçekle ilişkisi olmadığı halde insanın zihninde tasarlayıp canlandırdığı şey. 2. Ortada açık bir uyaran olmadan, eski bir duyusal-algısal yaşantının zihinde yeniden canlanan biçimi. |
imgelem | 1. Geçmiş yaşantılara özgü öğelerle şimdiki yaşantılar arasında bağ kurma gücü. 2. Nesnelerin biçimlerini zihinde tasarımlayabilme yetisi. |
imgeleme | Bir şeyin imgesini zihinde canlandırma eylemi. |
imgesel gezi | Özellikle coğrafya, kimi durumlarda tarih derslerinde uygulanan, öğrencilerin imgesel olarak birçok yerler ve olaylar üzerinde bilgi edinmelerine olanak sağlayan, gerçek inceleme gezilerinden önce de hazırlığı kolaylaştırmak için baş vurulan bir öğretim y |
inakçı | 1. Deneye ve kuşkuya yer vermeden çok kez bir yetkeye dayanarak ileri sürülen düşünce, inanç ya da yargıları belirleyen özellik inaklara ilişkin. 2-Öğrencilere eleştirel bir tutum kazandırma yerine birtakım bilgileri olduğu gibi benimseten (davranış). |
inakçılık | 1. Bir görüşü, bir inancı ya da bir düşünceyi ileri sürerken yeterli kanıtlar olmaksızın, onun kesinlikle doğru olduğuna güvenme. 2. Temel konutların (postulat) eleştirilemeyeceği görüşüne dayanan bir öğreti. |
inceleme | 1. Ele alınan bir konu ya da olayın özelliklerini ve ayrıntılarını inceden inceye anlamaya çalışmak, ilgili yasa ve kuralları ortaya çıkarmak ve birtakım sonuçlar elde etmek için yapılan yöntemli çalışma. 2. Bu türden çalışmalar sonunda ortaya çıkan yapıt |
inceleme gezisi: | bk. ders gezisi. |
insanbilim | İnsanın kökenini, biyolojik yapısını, kültürel özelliklerini ve toplumsal davranışlarını kendine özgü yöntemlerle inceleyen bilim. |
insancılık | 1. XIV., XV. ve XVI. yüzyıllarda ortaçağın skolastik düşünce düzenine bir tepki olarak doğan, Yunan-Roma uygarlıklarının diline, yazınsal ve tarihsel yapıtların incelenmesine ağırlık veren eğitim felsefesi. 2. İnsan varlığını her şeyin ölçüsü olarak kabul |
insaniçincilik | İnsanı bütün evrenin odağı ve ereği sayan, bütün nesnelerin insan için var olduğunu Meri süren felsefe görüşlerine verilen genel ad. |
isteğe bağlı ders | Öğrencilerin alıp almamakta özgür oldukları ve yerine bir başka dersin seçilmesi istenilmeyen ders. |
istenç yitimi | Karar verme, dikkat, devinme gibi zihin ve beden etkinliğiyle ilişkili işleri yapamamak biçiminde kendini gösteren ve sinir yorgunluğu sonucu ortaya çıkan durum. |
istenççilik | istencin eğitimini eğitimin başlıca amacı olarak kabul eden ve bu nedenle öğretimde kuramsal bilgiler yerine istenci güçlendirici gönüllü iş ve etkinliklere önem verilmesini isteyen eğitim görüşü. |
iş | 1. Beden ya da kafa gücüyle yapılan şey. 2. Çalışma, emek. 3. Yapılacak ya da yapılan şey, uğraşı, görev. 4. Meslek. |
iş başında eğitim | Kurumlarda çalışan görevlilere, günlük çalışma saatları içinde, görevin ya da işin edimli olarak yapıldığı yerde ya da öğretmenin birim içindeki görev yerinde, kimi zaman bireysel kimi zaman da kümeler halinde uygulanan eğitim. |
iş bilgisi | Ortaokul öğrencilerine gündelik yaşayışlarında yararlanacakları beceri ve alışkanlıkları kazandırmak amacıyla ve genellikle cinsel ayrılıklar göz önünde tutularak okutulan ticaret işleri, tarım işleri, el işleri ve ev işlerinden oluşan ders topluluğu. |
iş dışında eğitim | Kurumlara bağlı kimselerin, görevlerini edimli olarak yaptıkları yerler dışında, belli amaçlara ve önceden belirlenen koşullara göre, yurt içinde ya da dışında yetiştirilmesini öngören eğitim. |
iş eğitbilimi | İş okuluyle ilgili görüş, kuram ve uygulamaları düzenli biçimde inceleyen ve iş okulunun çalışmalarını bilimsel yöntemlerle değerlendiren eğitbilim dalı. |
iş eğitimi | Çocukların çalışma yaşamına kolayca uymalarını sağlamak amacını güden, bu nedenle ilk ve ortaokul öğrencilerinde iş sevgisi ve coşkusu uyandıran, işin kişisel ve toplumsal değerini kavratan etkinliklere ağırlık veren eğitim. |
iş okulu | Öğrencilerine, öğretim programı çerçevesinde türlü işler yaptırarak onların işe karşı olan istek ve ilgilerini arttırmayı öngören, öğrencilerin zihinsel yönden olduğu kadar bedensel yönden de gelişmelerine önem veren okul. |
iş testleri | El araçlarıyle ya da bu gibi araçlar olmadan bir iş yapılmasını gerektiren testler. |
işçi eğitimi | Özellikle sendika üyesi yetişkin işçilere daha çok iş ekonomisi ve sanayi ilişkileri gibi konularda yüksek okul, üniversite ve işçi sendikalarınca verilen eğitim. |
işitme özürü | Olağan yakınlıktaki bir kaynaktan çıkan olağan güçteki sesin dış, orta ve iç kulaktan geçerek beyne ulaşıp tam olarak algılanmaması sonucu sağırlık ya da ağır işitme biçiminde beliren özür. bk. ağır işiten, sağır. |
işitsel | İşitme duyusu, işitme yetisiyle ilgili. |
işitsel araçlar | Eğitimde kullanılan plak, bant ve radyo gibi kulağa seslenen araçlar. |
işitsel bellek tipi | İşitimle kazanılan izlenimleri uzun süre bellekte tutan ve kolayca anımsayan bellek tipi. |
işlev yitimi | Kas ortakgüdümü (koordinasyon) için gereken düzenli devinimleri yapma yeteneğinin yitirilmesi biçiminde kendini gösteren bozukluk. |
işlik | Okullarda işbilgisi, resim-iş, biçki-dikiş gibi uygulamalı derslerin yapıldığı, gerekli araç ve gereçler ile donatılmış çalışma yerlerine verilen ad. |
itki | 1. Açlık, susuzluk, cinsel istek gibi ancak bir etkinlikle sona eren ya da hafifleyen fizyolojik ya da ruhsal gerginlik. 2. Herhangi bir güdü ya da davranımı belirleyen şey. |
iyileştirmecilik | Toplumsal yaşayışın hangi bölümünde olursa olsun istenilen değişme ve gelişmelerin, devrimsel girişimler yerine birbirini izleyen ve yavaş yavaş uygulanan düzeltici önlemlerle gerçekleşebileceğini ileri süren görüş. |
jimnastik | 1. İnsanın beden ve ruh yeteneklerini geliştirmek amacıyla biyolojik olanaklar içinde uygulanan yöntemli, ölçülü ve düzenli vücut alıştırmaları. 2. Vücut alıştırmalarının, yöntemine ve kurallarına göre öğretildiği ders. |
kafatası bilimi | Kafatasını dışından inceleyerek insanın karakteri, ruhsal ve düşünsel yetenekleri üzerinde sonuçlar çıkaran bilim kolu. |
kâğıt işleri | Genellikle kâğıt, karton ve mukavva gibi gereçlerden yararlanarak çocuğa bükme, kesme, yapıştırma, boyama gibi işlerle ilgili el becerilerinin kazandırıldığı ve yaratma zevkinin verildiği ders ya da etkinlik alanı. |
kanı notu | Öğrencilere, genellikle güz ve bahar dönemi sonlarında, okudukları derslerdeki başarılarına göre verilen not. |
kanı notu dönemi | İlk ve orta dereceli okullar ile kimi yüksek okullarda öğrenci başarılarının sınav, yoklama ve ödev yoluyla değerlendirildiği ve kanı notu ile sonuçlandırıldığı dönem. |
kapsam | 1. Bir şeyin içinde bulunan. 2. Konuşma ya da yazıda sunulan düşünce, bilgi ve görüşlerin bütünü. 3. Bir öğretim programında üzerinde durulması ya da işlenilmesi istenilen etkinlikler, üniteler ve konular. 4. Konu. |
kapsam çözümlemesi | Öğretim programında bulunan ders konularının belli ölçütlere göre eleştirmeli bir bakışla çözümlenmesi. |
kapsam geçerliği | Bir testte bulunan soruların, kapsanılması öngörülen ders programı ya da çalışma sonuçlarını içerme derecesi. |
karakter | 1. Belli ahlak ölçülerine göre değerlendirilen kişilik. 2. Bir organizmanın belirgin yönü ya da yönleri. 3. Bir şeyi benzerlerinden ayıran temel özellik. |
karakter bilimi | Bireylerde karakterin gelişimini ve özelliklerini inceleyen, bu konuda ortaya çıkan sorunları nesnel yaklaşımlarla çözmeye çalışan bilim dalı. |
karakter eğitimi | 1. Öğrencilerde belli bir ahlak anlayış ve ölçüsüne göre birtakım özellikler geliştirme amacını güden eğitim. 2. Eğitimin ahlaksal yönüne önem veren ve öğrencilerin özellikle davranış bakımından iyi nitelikler geliştirmeleri üzerinde duran eğitim. |
karakter testi | Kişiliğin ahlak, istenç ve değerler ile ilgili yönleri üzerinde bilgi edinmeye ve sanılarda bulunmaya yarayan test. |
kararlılık katsayısı | 1. Bir testin ne derece güvenilir nitelikte olduğunu gösteren katsayı. 2-Bir testin aralıklı olarak aynı kimselere uygulanması ile elde edilen dağılımlar arasındaki bağlılaşma. |
karatahta | Okullarda üzerine tebeşirle yazı yazılan, çoğunlukla tahtadan, kara renkte, geniş levha. |
kardeş okul | Bir okulun, toplumsal ve kültürel bakımdan yardımı gereksediğinden ötürü seçtiği ve türlü konularda özdeksel ve tinsel yardımda bulunduğu okul. |
karma eğitim | Erkek ve kız öğrencilerin aynı okulda okumalarına ve türlü okul çalışmalarını birlikte yürütmelerine olanak sağlayan eğitim. |
karma okul | Karma eğitim uygulayan okul. |
karmaşa | Bilinçaltına itilen birçok tutum, duygu ve anıların etkisi altında oluşan ve çok kez sinirli davranışlarla sonuçlanan ruhsal durum. |
karne | Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimlerince verilen ve her dersten aldıkları notlar ile devam, sağlık ve genel gidiş durumlarını gösteren belge. |
karne yazım defteri | Öğrencilere dönem sonlarında ya da bütünleme sınavlarında verilen notlar ile bu notların ortalamasının işlendiği defter. |
karşılaştırmalı eğitim | Eğitim sorunlarının daha geniş bir çerçeve içinde ele alınması ve kavranması amacıyla değişik ülkelere ilişkin eğitim kuram ve uygulamalarını inceleyen eğitim dalı. |
karşılıklı ket vurma | Birbiriyle karıştırılmaları yüzünden aralarında çok sıkı ilişki bulunan şeylerden her ikisinin de anımsanamaması. |
kavram | 1. Bir şey üzerinde birçok ayrı algıları kapsayan genel düşünce. 2. Bir olay, bir nitelik ya da nicelik üzerinde oluşan zihinsel imge. 3. Kaplamı ve içeriği bir im ya da sözle anlatılarak anlam kazandırılan soyut düşünce. |
kavramak | 1. Karşılaşılan sorunları, yeni durumları ve düşünceleri zihinde oluşturmak. 2. Düşünmek. 3.-Anlamak. |
kavrayış | 1. Kavrama, anlama yetisi. 2. Görüş, anlayış. |
kaynak gereç | 1. Eğitim araştırma ve incelemelerinde ileri sürülen varsayımları sınamak amacıyla belli kurallara göre derlenen belge, sayısal bilgi ve veri gibi şeylere verilen ad. 2.-Araştırma ve inceleme sonuçlarının dayandığı temel veri. |
kaynak ünite | Bir ders konusu ya da öğretim programında yer alan derslerle ilgili bir sorunun derslikte nasıl işleneceğini, bunun için ne gibi yöntem ve tekniklere baş vurulması gerektiğini ve hangi kaynaklardan yararlanılabileceğini açıklayan ve öğretmenler ile öğrenc |
kekemelik | Tutukluk, bir sözcüğü ya da sesi yineleyerek duraklama, kimi sesleri uzatma ya da patlatma nedeniyle konuşmayı olağan ritim ve akıcılığı ile sürdürememe durumu. |
kemik yaşı | Bebeklikten yetişkinlik dönemine değin insan vücudundaki kemiklerin gelişme derecesi göz önünde tutularak saptanan yaş. |
kemiksel büyüme | Vücuttaki kemik yapısının yaş ilerledikçe büyüklük, sayı ve dokusal nitelik bakımından değişiklik göstermesi. |
kendiliğinden | Başka şeylerin etkisi altında kalmaksızın kendi kendine oluşan. |
kendiliğindenlik | 1. Dışarıdan gelen hiç bir etkinin altında kalmaksızın kendi kendine oluşma. 2. Sıkılmak ve utanmak söz konusu olmaksızın davranışların özgürlüğü ya da esnekliği. 3. İçten gelen isteklerin kendiliğinden etkinliğe dönüşümü. |
kendine güven | Bireyin kendi yeteneğine, beceri ve yetilerine güven beslemesinden doğan duygu. |
kendini eğitme | Bir kimsenin, istek ve istenciyle, genel ya da özel bir alanda kendi kendini yetiştirip geliştirmesi. |
kendini savunma | Bireyin, çatışmalarını çözemediği zaman saygınlığını korumak için tepkide bulunması ya da kaçamak yollar araması. |
kent okulu | Kentte yaşayan çocukların eğitim gereksinmesini karşılamak üzere kent sınırları içinde açılan ve genellikle binası, yönetici ve öğretmen sayısı bakımından köy okuluna göre daha büyük bir birim oluşturan okul. |
kesin bilgi | bk. sağlam bilgi. |
kesin yazılma | Bir üniversiteye aday olarak ön yazımını yaptıran öğrencinin, giriş sınavında aldığı puanlar bakımından devam etmek istediği fakültenin ya da bölümün koşullarını yerine getirdiği anlaşıldıktan ve gerekli belgeleri gösterdikten sonra o üniversiteye sürekli |
kestirim düzeltmesi | Rastlantı etkisini ortadan kaldırmak ya da azaltmak için, bir testin doğru-yanlış ve doğru-seçmeli maddelerinden elde edilen puanların, yanlış yanıtların sayısına göre ve kuralına uygun olarak azaltılması işlemi. |
kestirim geçerliği | Bir testin, kestirimde bulunmak amacıyla kullanıldığı konuda verdiği sonucun, geleceğe ilişkin doğruluk derecesi. |
kestirim testleri | Bir kimsenin belli bir dal ya da konuda ne derece başarılı olacağını kestirmeye yarayan testler. |
ket vurma | Bir içtepi, istek ya da davranışın içten ya da dıştan gelen bir gücün etkisiyle ya bilinçli ya da bilinçsiz olarak açığa vurulmaması, engellenmesi durumu. |
kılavuz | Okul yöneticilerine, öğretmenlere ve kimi durumlarda öğrencilere yeni programlar, yöntem ve teknikler ile uygulama biçimleri üzerinde bilgi veren ve yol gösteren yapıt. |
kılavuz öğretmen | Okulda kılavuzluk etkinlikleri bakımından kendi kümesine düşen öğrencileri yakından tanımak, onların kişisel ya da derslerle ilgili her türlü sorunlarını çözmek,.çalışmalarında ve toplumsal ilişkilerinde başarılarını arttırmak ile görevli öğretmen. |
kılavuzluk | 1. Bireyleri ilgi, anıklık ve yeteneklerine en uygun etkinliklere yöneltmek amacıyla uzmanlarca yapılan düzenli ve sürekli yardım. 2. Öğrencilerin bağımsız birer kişilik kazanmalarını amaç edinen düzenli ve sürekli yol gösterme etkinliği. |
kılavuzluk kurulu | Okulun ilgili yönetici ve öğretmenleri ile veli ve öğrencilerden oluşan, kılavuzluk programının öğrencilerin gereksinmelerine uygun ve gerçekçi bir yaklaşımla hazırlanmasını sağlamakla görevli geçici danışma kurulu. |
kılavuzluk programı | Öğrenci gereksinmeleri, çevresel iş ve meslek olanakları göz önünde bulundurularak okuldaki kılavuzluk çalışmalarının amaçlarını, kapsamını ve yöntemlerini belirleyen program. |
kılavuzluk servisi | Bir eğitim kurumunda okuyan öğrencilere kendilerini ve çevrelerini tanıyabilmeleri, yeteneklerini anlayabilmeleri konusunda yardımcı olmak amacıyla örgütlenen kuruluş. |
kılavuzluk ve araştırma merkezi | Okul öncesinden üniversiteye değin her öğrenim basamağındaki okulda başarısızlığa uğrayan öğrencilerin durumlarını incelemek, gerekli düzeltici önlemleri almak ve bu işleri yaparken aile, okul ve öteki ilgili kurumlar ile sıkı işbirliği yapmak üzere kurul |
kılgı | Kuramı olan bir şeyi, düşünce alanından uygulama alanına geçirip gerçekleştirme işi. |
kılgılı sanat okulu | Öğrencilere döşemecilik, frezecilik, kaynakçılık vb. yeni bir meslek öğreten, belli bir işte bilgi ve yeterliklerini arttırmak isteyen gençlere ve yetişkinlere eğitim olanağı sağlayan, ilkokula dayalı meslek okulu. |
kılgısal çocukbilim | 1. Çocuk biyolojisi, ruhbilim ve toplumbilim ilkelerinin çocukların eğitiminde kılgılı bir erekle uygulanması. 2. Bu tür uygulamalarla uğraşan bilim dalı. |
kılgısal, (kılgılı) | Yalnız düşünce alanında kalmayıp eyleme dönüşen, uygulanabilen. |
kılgısal zekâ | 1. Uygulamalı bilgiler edinmeye ya da iş başında öğrenmeye yatkın zekâ. 2. Seçme ve değerlendirme gerektiren durumlarda uygun karar verme bakımından başarılı zekâ. |
kınama | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrenciye davranışının beğenilmediğinin yazılı olarak bildirilmesi. |
kız enstitüsü | Kız öğrencilere yurttaşlık eğitimi veren, onları aile yaşamına bilgili ve becerikli birer ev kadını olarak hazırlayan, el uzluğu isteyen kadın işleriyle ilgili, kazanç getirici nitelik ve becerilerle yetiştiren okul. |
kız lisesi | Yalnız kız öğrencilerin okuduğu lise. |
kız ortaokulu | Yalnız kız öğrencilere açık olan ortaokul. |
kız sanat ortaokulu | Kız öğrencileri, genel ortaokul programındaki derslere ek olarak, aile bilgisi, ve işlik çalışmaları ile bir meslek ortamı içinde yetiştiren, ilkokula dayalı üç yıllık öğretim kurumu. |
`kimdir bil` tekniği | Kendilerine kimleri örnek edindiklerini anlamak amacıyla fotoğraf, plak ve türlü basılı gereçlerden yararlanarak bireylere ve kümelere uygulanan bir kılavuzluk tekniği. |
kimya | 1. Yalınç cisimlerin özelliklerini, bu cisimlerin molekülce birbiri üzerindeki etkilerini ve bu etkileşimden ortaya çıkan bileşimleri inceleyen bilim. 2. Öğrencilere doğayı oluşturan özdeklerin yapısını, bu özdeklerin hangi koşullar altında ve hangi ilkel |
kişilik | 1. Bireyin, toplumsal çevresi içinde karşılaştığı ve edindiği izlenimlerle oluşturduğu davranış özelliği. 2. Bireyin ruhsal ve toplumsal tepkilerinin tümüne verilen ad. 3. Bir kimsenin kendine göre belirgin bir özelliği olması durumu. |
kişilik bozukluğu | Kişideki özelliklerde, gereksinmelerde ya da alışkanlıklarda uyumsuzluğa yol açan ruh durumu. |
kişilik testleri | Bir kimsenin daha çok toplumsal davranışlarıyla ilgili özelliklerini ölçmeye yarayan testler. |
kişisel görüşme | Bir kılavuzluk uzmanının (danışman), şikâyeti ya da sorunu olan bir öğrenciyle yaptığı özel görüşme. |
kişisel kılavuzluk | Bireye kişisel alışkanlıkları ve tutumları ile özel sorunlarına ilişkin konularda yardımı öngören kılavuzluk türü. |
kişisel rapor | Değerlendirilmesi söz konusu olan kimsenin kendi davranışları, duyguları ya da başka özellikleri üzerine düşüncelerini kapsayan ve değerlendirme sırasında yararlanılan rapor. |
kişiselcilik | 1. Kişiliğin bütün gerçeklik ve değerlerin temeli olduğu görüşünü savunan felsefe kuramı. 2. Ruhbilimde “ben”in temel bir kavram olduğu ve ona en yüksek değerin verilmesi gerektiği savını ileri süren yöntemli tutum. |
kitapla iyileştirme | Kişilerin sorunlarını öğrenmek ve onları iyileştirmek için kitaplardan yararlanma yolu. |
klasik insancılık | Ortaçağda, Aristoteles’e dayanan skolastik görüşü bırakarak, insanlık sevgisini işleyen yazın ürünlerini, özellikle Yunan, Latin klasiklerini, bağımsız olarak incelemeye yönelen bir düşünce çığırı. |
klasik okul | 1. Öğretim programında el işlerine ve kılgısal çalışmalara yer verilmeyen ya da bu gibi etkinliklerin zihin gelişmesini etkilemeyeceği görüşünü benimseyen okul. 2. Latince, Yunanca ve öteki geleneksel derslerin öğretimine önem veren orta dereceli okul. 3. |
klasik öğretim programı | 1. Bir okulu bitirmek için eskiden beri okunması zorunlu görülen geleneksel derslerin ya da konuların düzenli biçimde sıralanıp kümeleştirilmesinden oluşan öğretim programı. 2-Yunanca’ya, Latince’ye ya da her iki dilin öğretimine çok zaman ayıran ve öteki |
klinik kestirim | Bir görüşme sonunda elde edilen verilere, nesnel test sonuçlarından çıkarılan sayılamasal yorumlara ve öznel yargılara dayanarak bir kimsenin akademik başarısının önceden kestirilmesi. |
klinik ruhbilim | Bir kimsenin davranımsal bozukluklarını ve kişisel özelliklerini ölçme, çözümleme ve gözleme yöntemlerinden yararlanarak ortaya çıkaran, özel eğitim konusunda tanısal çalışmalar ve düzeltici programlar için yararlı ilkeler geliştiren bir ruhbilim kolu. |
kolej | 1. Öğretim programında, genellikle İngilizce olmak üzere, yabancı bir dil öğretimine ağırlık veren lise dengi okul. 2. Kimi meslek okullarına verilen ad (örn. Sağlık Koleji, Polis Koleji). |
komünizm | Marx ile Engels’in kurduğu ve siyasal etkinliklere ilişkin düşünceler yanında kendine özgü eğitim kuramlarını da kapsayan felsefe okulu. |
konservatuvar | Müzik, tiyatro ve bale alanlarının türlü dallarında sanatçı yetiştirme amacını güden, öğrenim süresi 7-9 yıl arasında değişen parasız yatılı, gündüzlü meslek okulu. |
konu | 1. Ele alınan, üzerinde konuşulan ya da yazı yazılan düşünce, sorun, durum ya da olay. 2. Herhangi bir ders kapsamının, belli bir sürede öğretilecek bölümlerinden her biri. |
konuşma bozukluğu | Konuşmanın akışını bozan ve niteliğini etkileyen her tür olağandışı aksaklığa verilen ad. |
konuşma eğitimi | Sağır çocuklara yaşlarına ve cinsiyetlerine uygun, iletişimi sağlayacak nitelikte bir konuşma becerisi kazandırmak için yapılan sözlü çalışmalara verilen ad. |
konuşma özürlüler | Konuşmalarının akışında, ritminde, tizliğinde, vurgusunda ve boğumlanışında bozukluk bulunanlar. |
konuşma özürü | Pepemelik, kekemelik, yanlış söyleyiş gibi konuşma bozukluklarını da kapsayan ve heceleri, sözcükleri, cümleleri seslendirme konusunda görülen yetersizlik. |
konuşma özürü uzmanı | Gördüğü özel öğrenim ve meslek çalışmaları ile konuşma özürlerinin düzeltilmesi alanında yeterlik kazanmış olup bir okul ya da özel eğitim kurumunda bu işle görevlendirilen kimse. |
konuşma yanlışı | Herkesçe benimsenen doğal konuşma tarzından soluk alma, sesleyiş, boğumlanma (artikülasyon) vb. bakımından herhangi bir biçimde uzaklaşma. |
kopyacı | Sınavlarda kopya yapan ya da kopya yapmayı alışkanlık durumuna getiren öğrenci. |
kopyacılık | Genellikle yazılı sınavlarda sorulara karşılık yazarken gizlice kitaba, ders notlarına ya da başkasının kâğıdına bakma alışkanlığı. |
korunması gerekli çocuklar | Ana babasız oldukları, ana ve babaları belli olmadığı, ana ve babalarınca bırakıldıkları ya da iyi bakılmadıkları için beden, ruh ve ahlak gelişimleri tehlikede olup, korunmaları gereken çocuklar. |
koruyucu aile | Bırakılmış ya da öksüz kalmış bir çocuğun bakımını yasaya uygun bir biçimde üzerine alan aile. |
koruyucu anne | Kendisinin olmayan bir çocuğun bakımını ve yetiştirilmesi sorumluluğunu üzerine alan kadın. |
koşut oyun | Çocuğun bir arkadaşı ile birlikte aynı gereçleri hemen hemen aynı biçimde kullanarak, ancak etkin bir işbirliği kurmadan ve ortaklaşa bir amaç gütmeden oynadığı oyun türü. |
koşutçuluk | Zihin ile bedenin aynı zamanda görev yapmalarına karşın aralarında herhangi bir ilişki bulunmayan iki ayrı varlık olduğunu, ruhsal olaylar ile bedensel olayların birbirini hiç etkilemeyen karşılıklı iki dizi biçiminde oluştuğunu ileri süren öğreti. |
kovma | Çok ağır bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin hiçbir okula devamına olanak bırakmayacak biçimde okuldan uzaklaştırılması. |
köktencilik | Bilimde, dinde, siyasada var olan düzene ve ilişkilere karşı olma, bu alanlarda kökten değişiklikler yapma eğilimi. |
kör | Hiç görmeyen ya da bütün düzeltmelere karşın iki gözündeki görme gücü, onda birden aşağı olan, bu nedenle eğitim ve öğretim etkinliklerinde görme gücünden yararlanamayan kimse. |
körler okulu | Altı yıllık ilk ve üç yıllık ortaokul öğrenimi yanında yardımcı sanat çalışmalarına da yer vererek kör çocukları özel yöntemlerle üst öğrenime ya da yaşama yetiştiren eğitim kurumu. |
körlük | 1. Tıp yönünden gözün ışık karşısında bütünüyle duyuşuz olması durumu. 2. Görüş gücünün onda birden az olması durumu. |
köy ilköğretim kurulu | Köy muhtarının başkanlığında köy okulu yönetmeni, bir “köy ihtiyar heyeti” temsilcisi ile öğrenci velilerini ya da köy halkını temsil eden iki kişiden oluşan ve ilköğretim sorunlarıyle uğraşan kurul. |
köy kursları | Köylünün iş ve gücünde daha verimli olması, yaşayış koşularının iyleştirilmesi ve yurt kalkınmasına yardımcı olması amacıyla kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı açılan kısa süreli meslek kurslarına verilen genel ad. |
köy okulu | Köyde yaşayan çocukların eğitim gereksinmesini karşılamak üzere açılan, özellikle köy yaşamına ilişkin konulara ağırlık veren bir öğretim programı uygulayan binası, yönetici ve öğretmen sayısı bakımından kent okuluna göre çok küçük bir birim durumunda oku |
kuder-richardson formülü | Bir testte bulunan maddelerin incelenmesi, sonucu elde edilen bilgiden, ortalama puandan, ölçünlü sapmadan ve soru sayısından, o testin güvenirliğini kestirmeye yarayan formül. |
kulak eğitimi | Okulda müzik çalışmalarında öğrencilerin ritim duygularını, müzik seslerini işitme yeteneklerini, müzik bellek ve dikkatlerini, müzik tasarımlarını ve yaratma güçlerini geliştirmeyi amaç edinen eğitim. |
kum masası | Üstünde kum tablası bulunan ve öğrencilerin okuma, yazma, hayat bilgisi, coğrafya gibi derslerde uygulama yaptıkları yüksek ayaklı masa. |
kum oyunu | 1. Anaokulları ile ilkokullarda çocukların kum havuzunda ya da kum masasında oynadıkları oyun. 2. Kum, taş ve su gibi şeylerle serbestçe oynamalarına izin verilen çocukların davranış özelliklerini denetleyerek incelemeye olanak sağlayan gözlem tekniği. |
kumaş kaplı tahta | Birtakım öğretim gereçlerini tutturmak ve yapıştırmak için kontraplak, duralit ya da kalın mukavvadan yapılan ve üzeri çoğu kez pazen ya da çuha ile kaplanan levha. |
kuram | 1. Düşünce alanında kalan bilgi ve bu nitelikteki bilginin bilimsel temel ve kuralları. 2. Gözlem konusu olan bir sınıf olay ve ilişki üzerinde yapılan deneyler sonucu doğruluğu hemen hemen kesinleşen yöntemli açıklama. |
kuramsal dersler | Çoğunlukla ya da bütünüyle kuramsal konu ve sorunların ele alındığı, tartışıldığı dersler. |
kurs | Resmî ya da özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda birtakım bilgi, beceri ve davranışlar kazandırmak amacıyla düzenlenen ve kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği. |
kurum denetimi | bk. genel denetim. |
kurumsal değerlendirme | Bir eğitim kurumunun, özellikle başka bir eğitim kurumuyle denkliğinin tanınması konusunda bir karara varabilmek için, güçlü ve zayıf yönlerinin tümüyle incelenmesi ve çözümlenmesi işlemi. |
kuşkuculuk | İnakçı düşünceye bir tepki olarak gelişen, insan zihninin hiç bir alanda gerçek bilgiye ya da kesin yargıya ulaşamayacağını ileri süren ve hep kuşku içinde kalmayı gerekli bulan öğreti. |
kültür | 1. Bir toplumu ya da halkı duyuş, düşünüş, yaşayış bakımından öbürlerinden ayıran ve gerek özdeksel gerek tinsel alanlarda oluşturulan ürünlerin tümü. 2. Bir topluma ya da bir halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat yapıtlarının tümü. 3. Usavurma, beğeni v |
kültür değişmesi | Bir kültüre ilişkin özelliklerin türlü etmenlerle zaman içinde değişmesi. |
kültürce yoksun çocuklar | Ulusal kültür ölçünlerinin gerektirdiği davranışları ve yaşayış özelliklerini kazanma olanağı bulamadıkları için uyumsuzluk gösteren çocuklar. |
kültürel insanbilim | İnsanı, toplumsal ve kültürel davranışları bakımından inceleyen ve kazıbilim ile budunbilimi de kapsayan insanbilim kolu. |
merkezden yönetim | Eğitim etkinliklerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi konusunda genel siyasanın saptanması, denetim ve işletmeyle ilgili işlerin yürütülmesi bakımından en büyük sorumluluğu devletin ya da ulusal hükümetin üzerine aldığı yönetim biçimi. |
merkezî eğitim | 1. Ortalama, ortanca, mod gibi bir sıklık dağılımını gösteren puan. 2. Bir dağılımdaki gözlem ya da deneklerin, mutlak değer ya da yineleniş oranına göre bir noktada toplanma eğilimi. |
meslek bilgisi | 1. Herhangi bir meslek için öğrenilmesi ve sürekli olarak anımsanması gereken bilgilere verilen genel ad. 2. Öğrencilere ileride katılacakları belli bir meslekle ilgili temel bilgi, anlayış ve yöntemleri kazandırmak amacıyla meslek okullarının programları |
meslek danışması | Meslek seçimi, mesleğe hazırlık ve iş bulma gibi konularla ilgili sorunları olan bir kimseye görüşerek yardımda bulunma. |
küme | 1. Deneyim ya da çözümleme için birtakım birey, nesne ya da gözlemlerden oluşan topluluk. 2. Bir okulda, bir derslikte öğrencilerin belli bir eğitim ya da öğretim amacıyla bir süre için oluşturdukları takım ya da öbeklere verilen ad. |
küme çalışması | Öğrencilerin aralarından seçtikleri bir başkanın kılavuzluğu altında işbirliği yaparak ortak amaçlar doğrultusunda çalışmalarına olanak sağlayan bir eğitim yöntemi. |
küme dirikliği | Bir küme içinde üyelerin paylaşılan duygu ve heyecanlara dayalı ortak bir anlayış geliştirmelerine ortam hazırlayan, belirli eylem ya da davranışları doğuran ve yöneten karmaşık, karşılıklı ilişki ve etkileşim örüntüsü. |
küme kılavuzluğu | 1. Tek tek öğrenciler yerine küme durumundaki öğrencilere yardımı öngören kılavuzluk alanı. 2. Okul kılavuzluk programına göre öğrencilerin kişisel ya da ortak sorunlarını bir küme içinde inceleyip tartışarak çözme yöntemi. |
küme öğretimi | 1. Programda yer alan konu ya da ünitelerin birlikte işlenmeden önce, ilgi ve yeteneklerine göre kümelere ayrılan öğrencilerce in celenmesi ve sınıfa sunulması temeline dayanan bir öğretim yolu. 2. Tek öğretmenli okullarda ya da birleştirilmiş sınıflarda |
küme testi | Bir sorumlunun birçok kimseye aynı zamanda uygulayabildiği test. |
kümeyle iyileştirme | Öğrencilerin kişisel sorunlarını danışman, okul ruhbilimcisi ya da ruh çözümleyicininin de bulunduğu küçük bir küme içinde tartışarak çözmeleri ve yeniden eğitilmeleri için baş vurulan bir iyileştirme tekniği. |
kürsü | 1. Öğretim kurumlarında öğretmenlerin ders vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe yer. 2. Üniversitelerde aynı alanda ya da birbirine çok yakın alanlardaki bilim dallarında oluşan bir çalışma birimi. 3. Profesörlük yeri. |
layik eğitim | Din etkisinden kurtulmuş olan, bireylerin dinsel inançlarına herhangi bir biçimde karışmayan ve öğretim kurumlarındaki çalışmalar ile din işlerini birbirinden ayrı tutan eğitim. |
lisans | 1. Genellikle dört yıl süren üniversite ya da yüksek okul öğrenimi. 2. Bu öğrenim sonunda elde edilen ve diploma ile belgelendirilen akademik derece. |
lisans üstü eğitim | Lisans derecesi ya da diploması almış olanlara ilgi duydukları bir bilim dalında yüksek lisans (bilim uzmanlığı) ya da doktora öğrenimi yaparak uzmanlaşma olanağı sağlamak üzere düzenlenen eğitim. |
lise | Öğrencileri ortaokuldan sonra en az üç yıllık bir eğitimle yaşama ya da yüksek öğretime hazırlayan orta öğretim kurumu. |
madde | Bir testte yer alan soru ya da alıştırmalardan her birine verilen ad. |
madde çözümlemesi | Bir test maddesinin güçlük derecesini, ayırma gücünü ve bir ölçütle bağlılaşma durumunu düzenli olarak saptama işlemi. |
mantık | 1. Gerçeği aramaya yönelen zihin işlemlerinden hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış yola çıktığını açıklayan ilkeleri yöntemli olarak inceleyen bilim. 2. Çıkarım ve kanıt gösterme bilimi. 3. Gereklik, erek ya da yargı ile iş, araç ya da kanıt arasında |
mantıklı bellek | Düşünceler, kavramlar ve simgeler arasında mantık ilkelerine göre bağlantılar kuran bellek türü. |
mantıklı düzenleme | Öğretim programında yer alan derslerin, bu derslerde üzerinde durulup çalışılması öngörülen ünitelerin ya da konuların bir bütünü tamamlayacak biçimde yalınçtan karmaşığa doğru düzenlenmesi. |
mantıklı yöntem | 1. Gözlenerek elde edilen verilere dayanıp genellemelerde bulunma (tümevarım) ya da doğruluğu kabul edilen öncüllere göre özel örnekler üzerinde sonuçlara varma (tümdengelim) yöntemine verilen ad. 2. Ders konularının saptanması ve işlenmesi sırasında önce |
matematik | 1. Biçim, sayı ve çoklukların yapılarını, özelliklerini ve aralarındaki bağıntıları mantık yoluyla inceleyen, aritmetik, cebir, geometri gibi dallara ayrılan bilim kolu. 2. Orta dereceli ve yüksek okullarda öğrencilere biçim, sayı ve çoklukların yapıları, |
mekanik | 1. Devim ve denge yasalarını, devindirici güçleri, makinelerin devim ve dirençlerim inceleyen bilim. 2. Bu bilime ilişkin. |
mekanik anıklık | Bir kimsenin makineleri kullanma ya da mekanik süreci kavrama konusundaki gizilgücü. |
mekanik yetenek | Bireyin el araçları ve makineler ile uğraşma, bunlara ilişkin sorunları çözme konusunda gösterdiği ya da geliştirdiği yetenek. |
mekanik zekâ | Makineler, el araç ve gereçleri ile uğraşma ya da bunların kullanılmasıyle ilgili sorunları çözme gücü. |
mekanikçilik | Gerçeğin aslında özdeksel olduğunu, doğal özelliği bakımından gerekirci bir nitelik taşıdığını, ruh ve doğa üstü güçlere bağlı olmaksızın neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde belirdiğini ileri süren ve bütün olayları devimlerle açıklamaya çalışan bir felse |
mektupla öğretim | 1. Bir öğretim kurumu, bir eğitim dairesi ya da özel bir kuruluş tarafından mektupla yürütülen öğretim. 2. Mektupla öğretim kurslarına yazılan öğrencilere ders hazırlamak, onlardan gelen yazılı ödevleri düzeltmek ve değerlendirmekle görevli öğretmen ya da |
merkezcilik | Yönetim, denetim, program hazırlama ve geliştirme ile ilgili eğitim etkinliklerinin bir ya da birkaç merkeze bağlanmasını doğru bulan görüş bu görüşe dayalı tutum. |
meslek ilgileri | 1. Başarılı meslek adamları üzerinde yapılan deneylerle saptanan ve türlü mesleklere karşı yakınlık ya da soğukluk duygularını gösteren ilgiler. 2. Meslek seçimi söz konusu olduğu durumlarda öğrencilerce belirtilen ilgiler. |
meslek kılavuzluğu | 1. Bireyin kendi nitelik ve koşullarına uygun bir mesleği seçmesi, o meslek için yetişmesi ve girmesi, o meslekte ilerlemesi ile ilgili sorunları inceleme konusu yapan kılavuzluk alanı. 2. Öğrencilere meslek seçimi, mesleğe yetiştirme ve işe yerleştirme k |
meslek kursu | Henüz bir mesleğe girmemiş olanlar ile girdikleri halde mesleklerindeki yeterliklerini arttırmak isteyenleri eğitmek amacıyla düzenlenen kısa ya da uzun süreli kurs. |
meslek okulu | Öğrencilerini belli bir meslek için yetiştiren ve programında genel bilgi dersleri yanında geniş ölçüde meslek bilgisi derslerine de yer veren okul. |
meslek öncesi eğitim | Bir meslek dalında çalışmaya başlamadan önce ya da bir meslekten başka bir mesleğe geçişte ilgililere uygulanan eğitim. |
meslek taraması | Okul çevresinde ya da yurt içinde ne gibi iş ve mesleklerin bulunduğunu öğrenmek, bu iş ve mesleklerle ilgili çalışma olanaklarını saptamak amacıyla danışmanların gözetimi altında öğrencilerce kümeler halinde planlı ve yöntemli olarak yapılan araştırma. |
millî eğitim yönetmeni | İl millî eğitim örgütünün başı olan, bu yetkiyle il sınırları içindeki bütün eğitim ve öğretim çalışmalarını düzenleyen, denetleyen kimse. |
millî güvenlik bilgisi | Öğrencilere savaş teknikleri, modern savaş araçları ve silâhlı kuvvetler üzerine bilgi vermek onları ruh ve düşünce bakımından yurt savunmasında görev almaya hazırlamak amacını güden ve orta dereceli okullar ile üniversite ve yüksek okullarda okutulan der |
montessori yöntemi | Okul öncesi ve ilkokulun birinci döneminde verilen eğitime ilişkin olarak Maria Montessori’nin geliştirdiği ve serbest beden etkinlikleri, okuma yazma becerilerinin erken kazandırılması ile duygusal ve devimsel yetişmeye önem veren bir öğretim yöntemi. |
mozaik testi | Bir kimsenin düşünme özelliğini anlamak ve onun kişiliği üzerinde bilgi edinmek için uygulanan renkli geometrik biçimlerden oluşan test. |
müzik | 1. Duygu, düşünce ve imgeleri, tek ya da çok sesli olarak türlü biçimlerde anlatma sanatı bu biçimde düzenlenmiş eserlerin söylenmesi ya da çalınması. 2. Öğrencilere kendi sesleriyle şarkı söylemek, müzik dilini doğru olarak okuyup yazmak, herhangi bir ça |
müzik belleği | Ton kalıplarını ve türlü müzik seslerini anımsayabilme yeteneği. |
müzik eğitimi | Müzik öğretimi bilimi ve sanatı. |
müzik kulağı | Çocuğun, tek ve çok sesleri, yükseklikleri bakımından tanıma, ayırt etme ve işitme yeteneği. |
müzikbilim | Müzik konularını, fizik, ruhbilimi, insanbilim, budunbilim gibi bilimlere özgü bulgu ve tekniklerden yararlanarak bilimsel yöntemlerle inceleyen bilim. |
müzikle iyileştirme | Özellikle ruh hastalarının iyileştirilmesinde müzikten yararlanma ilkesine dayanan yöntem. |
nesne | Doğal çevresinden olduğu gibi alınarak incelenmek üzere dersliğe ya da deney odasına getirilen herhangi bir konu. |
nesnel duyumculuk | Bilgi yerine bilginin konularıyle uğraşan ve tanınabilecek tek şeyin özdek (madde) olduğunu ileri süren görüş. |
nesnel sınav | Değerlendirici durumda olan kimselerin özel kanı ya da yargılarının hiç bir biçimde sonucu etkilemediği ve değerlendirici sayısı çok olsa bile değişik sonuçlar elde etmenin söz konusu olmadığı sınav türü. |
nesnel yöntem | Bir konuyu ya da sorunu, kişisel kanı ve eğilimlerin etkisi altında kalmaksızın, sadece olgulara dayanarak ele alış, inceleyiş ve öğretiş yolu. |
nesnelleştirme | Bir olayı ya da kavramı, değişik kimselerin üzerinde görüş birliğine vararak anlaşabilecekleri biçimde duyulara açık duruma getirme işlemi. |
nesnellik | Nesnel olma, nesnelerin gerçeğine göre davranma. |
nevroloji | bk. sinirbilim. |
not | Okullarda öğretmenlerce her öğrencinin başarısı üzerinde edinilen kanıyı, varılan yargıyı gösteren değer. |
not tutma | Öğretmenin anlattıklarını, derslikte yapılan tartışma ve konuşmaları olduğu gibi ya da kısaltarak yazma işi. |
not verme | Okullarda öğrencilerin çalışmalarını ve başarılarını değerlendirme işlemi. |
nüfusbilim | Biyolojik ve toplumsal etmenlerin insan toplulukları üzerindeki etkilerini inceleyen, nüfus hareket ve dağılımlarını konu edinen ve daha çok sayılama yöntemlerinden yararlanan bilim. |
okul | 1. Türlü bilgi, beceri ve alışkanlıkların belli amaçlara göre düzenli bir biçimde öğretildiği ve kazandırıldığı eğitim kurumu. 2. Öğrenci, öğretmen ve yöneticilerden oluşan eğitim topluluğu. 3. Bir bilim, felsefe ve sanat kolunda belirli nitelik ve özelli |
okul dışı eğitim | bk. yaygın eğitim. |
okul dışından bitirme sınavı | bk. dışardan bitirme sınavı. |
okul dizgesi | Belli bir eğitim kurulu ya da özeksel bir yürütme organınca denetlenen ve yönetilen bütün okullardan oluşan örgüt. |
okul doktoru | Okul içinde sağlık önlemlerinin alınması öğrenci, öğretmen, yönetici, memur ve hizmetlilerin sağlık durumlarının denetimi, bu kimseler hastalandıklarında bakımlarıyle görevli doktor. |
okul eğitimi | Okuma çağında bulunan kimselere öğretim kurumlarında verilen eğitim. |
okul filmi | Okulun eğitim ve öğretim etkinliklerine yardımcı olmak amacıyla hazırlanmış olup öğretimde ya da eğitsel çalışmalarda bir ders aracı olarak kullanılan film. |
okul gezisi | Bir okulun öğrencilerinin topluca yaptıkları eğitsel ya da eğlendirici gezilere verilen ad. |
okul kitaplığı | Okulda derslerle ilgili ve genel kültürü arttırıcı her türlü yayının topluca saklandığı, özellikle öğretmen ve öğrenciler için yararlanmaya sunulduğu ya da ödünç verildiği yer. |
okul kooperatifi | Okullarda öğrencilere bir arada çalışmanın yararını göstermek, birlikte iş görme zevkini tattırmak, kooperatifçiliği öğretmek gibi ahlaksal, toplumsal ve ekonomik amaçlarla kurulan kurum. |
okul mimarı | Okul binalarının yapımı ve geliştirilmesi konularında uzman olan mimar. |
okul mimarlığı | Okul binalarının büyüklüğü, eğitim ve öğretim bakımından görevselliği, ısıtma ve ışıklandırma durumu, güzelduyusal niteliği gibi sorunları inceleme ve uygulama konusu yapan mimarlık alanı. |
okul müzesi | Çevreden derlenen değerli tarih ve sanat eserleri ile derslere ilişkin birtakım gereç ve örneklerin de saklandığı, başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere ilgililerin gezme ve incelemelerine açık tutulan yer. |
okul müziği | Okulun eğitim amaçları ile müzik dersinin öğretim amaçlarına ulaşılmasına katkıda bulunacak biçimde düzenlenen, okunması ya da çalınması öngörülen yapıtların genellikle eğitsel nitelikler taşımasına özen gösterilen müzik. |
okul ruhbilimcisi | İlk ve orta dereceli okullarda okuyan öğrencilerin ruhsal sorunlarını çözmek, okulda karşılaşılan önemli disiplin sorunlarında ilgililere yardım etmek ile görevli kimse. |
okul sergisi | Okul etkinlikleri ile öğrenci çalışmaları sonucu elde edilen ve eğitsel değer taşıyan ürünleri öğrencilere, velilere ve çevre halkına göstermek amacıyla genellikle öğretim yılı sonunda düzenlenen sergi. |
okul sonrası eğitimi | Belli bir çağda okuldan ayrılanlar ile okulu bitirenlerin kişisel yönden ya da meslek bakımından yeni durumlara uymalarını sağlamak için düzenlenen eğitim. |
okul sosyal yardım hizmetleri | Öğrencilere daha verimli bir öğretim ortamı sağlamak onlara beslenme, giyim, sağlık yoklaması, diş bakımı vb. konularda doğrudan doğruya yardımda bulunmak için okulca yapılan her türlü çalışmaya verilen ad. |
okul sosyal yardımcısı | Sosyal hizmet yöntem ve teknikleri konusunda yetişmiş olup aileler, çevresel kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yaparak öğrencilerin kişisel uyum sorunlarının çözümüne yardım etmek üzere okulca görevlendirilen kimse bu gibi işlere bakmak için okul yönetimi |
okul şarkıları | Eğitsel amaçla bestelenmiş ya da okul müziği özelliklerini taşıyan tek sesli, çok sesli, eşlikli ve eşliksiz şarkılar. |
okul uygulama bahçesi | bk. uygulama bahçesi. |
okul ücreti | Türlü eğitim ve öğretim giderlerinin bir bölümünü karşılamak amacıyla okulca öğrencilerden alınan para. bk. öğrenim ücreti. |
okul ve öğrencileri koruma derneği | Bir okula devam eden öğrencilerin daha iyi koşullar içinde eğitim görmelerini sağlamak için giyim, ders kitabı ve aracı gibi konularda yardımda bulunmak ve gerekirse yeni okul binası yapmak ya da yapılmış binaları onartmak gibi amaçlarla çalışan ve Dernek |
okul yaşı | Zihin ve beden gelişmesi bakımından durumları uygun bütün çocukların okula devam etmelerinin gerektiği ve yasayla saptanmış olan çağa rastlayan herhangi bir yaş. |
okul yönetimi | Öğretim çalışmalarının düzenlenmesi ve değerlendirilmesi, bütçenin hazırlanması, verilen ödeneğin harcanması, okul binasının bakımı vb. işlerin tümüne verilen ad. |
okul-aile birliği | İlkokullar ile orta dereceli okullarda aile ile okul arasındaki bağlan güçlendirmek ve öğrencilerin iyi bir ortamda yetişmelerini sağlamak amacıyla kurulan dernek (O.A.B.). |
okuldan çıkarma | Disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin, başka bir okula yazılmasına yarayacak bir gerçekleme belgesi verilerek, bulunduğu okuldan çıkarılması. |
okuldaş | Aynı okulda okuyan öğrencilerden her biri. |
okullaşma | Okul çağındaki çocuklara okuma olanağının sağlanmış olması. |
okullaşma oranı | Okul çağındaki çocuklardan okula gidenlerin sayısı (oranı). |
okullu | Okul öğrencisi, okulda okuyan. |
okulöncesi | Çocuğun, okula başlamasından önceki çağ ile ilgili bu çağa özgü. |
okulöncesi çağı | Genellikle üç yaşından başlayarak çocukların, oyun çağını da kapsamak üzere, altı yaşına kadar süren gelişme dönemine verilen ad. |
okulöncesi eğitimi | 1. Doğumdan zorunlu eğitim yaşına kadar çocukların gelişim özellikleri, kişisel ayrılıkları ve yetenekleri göz önünde bulundurularak onların bedensel duygusal ve toplumsal gelişmelerine yardım etmek amacıyla aileler ve birtakım kurumlar tarafından uygulan |
okulöncesi kurumları | Okul öncesi çağında bulunan çocukların bakımları ve eğitimleri ile ilgili kurumlar. |
okulsal | 1. Kuramsal yönü ağır basan, kılgısal olmaktan uzak. 2. Öğretim kurumlan ile ilgili, bu kurumlara özgü (okulsal başarı gibi). |
okulsonrası | 1. Örgün eğitimi izleyen dönem. 2. Okul çağından sonra gelen çağ. 3. Bu çağla ilgili, bu çağa özgü. |
okuma anıklığı | Okuma becerisini kazanmak ve geliştirmek için gerekli olan, zekâ ile ilişkisi bulunduğuna inanılan içsel öğrenme yeteneği. |
okuma anıklığı testi | Çocuğun okuma gücünü saptamaya yarayan test. |
okuma becerisi | Sözcükleri tanımak, anlamak ya da anımsamak gibi başarılı okumanın gereği olan konularda yeterlik, ustalık. |
okuma filmi | Özel olarak seçilip düzenlenen okuma parçalarını kapsayan ve öğrencilerin okuma hızını arttırmak için kullanılan film. |
okuma gücü testi | bk. okuma anıklığı testi. |
okuma güçlüğü | 1. Gerekli becerilerden herhangi birinin elde edilmemiş olmasından dolayı öğrencinin okuma sırasında karşılaştığı güçlük. 2. Herhangi bir metnin okunmasında sözcük ve deyimlerin anlamını kavramak ya da cümle yapısını çözümlemek bakımından karşılaşılan zor |
okuma hızı | Genellikle bir kimsenin bir dakikada ya da bir saniyede kavrayarak okuduğu sözcük ya da harflerin sayısına göre ölçülen hız. |
okuma kitabı | Okuma öğrenen çocuklar ya da yetişkinler için hazırlanan, içinde sınıf ya da yaş düzeyine uygun kısalıkta okuma parçaları ve bu parçaların anlaşılmasına yardım eden resimler bulunan bir temel okuma gereci. |
okuma ölçeği | Güçlük sırasına göre düzenlenen birtakım okuma parçalarını kapsayan bir test türü. |
okuma yaşı | Bir çocuğun, okuma yeteneği bakımından, önceden saptanmış düzgülere göre yaşı. |
okuma yeteneği | Bir dile özgü basılı ya da yazılı simgeleri olağan göz hareketleriyle bir bakışta tanıyabilme ve doğru olarak yorumlayabilme gücü. |
okuma yitimi | Gözlerde hiç bir bozukluk olmadığı halde ruhsal nedenlerle okuma yetisini yitirme. |
okumaya hazır oluş | 1. Okumanın öğrenilmesi için gerekli ruhsal düzeye erişmiş olma durumu. 2. Belli bir düzeydeki okuma eğitiminden yararlanabilmek için gereken beden, zihin ve duygu olgunluğu. |
okumaya hazırlık etkinlikleri | Öykü anlatmak, konuşmak ve sözcük dağarcığını zenginleştirici alıştırmalar yapmak gibi çocuğu okuma çalışmasına hazırlayan etkinlikler. |
okutman | Üniversitelerde dil dersi öğretimi ya da eski dillerde yazılmış metinlerin çözümlenmesi gibi bir işle görevli kimse. |
olağan ilerleme | 1. Bir öğrencinin her yıl sınıfını geçerek öğrenimini beklenilen zamanda sona erdirmesi. 2-Zihin olgunluğu yönünde büyümeye koşut olarak gerçekleşen gelişme. |
olağan zekâlı çocuklar | Zekâ bölümleri 90-110 arasında bulunan çocuklar. |
olağandışı çocuk | Bedensel, zihinsel ya da toplumsal özellikler bakımından olağandışı ayrılıklar gösteren çocuk. |
olasıcılık | Bilgide salt doğruluk ya da değişmezlik olamayacağını, ancak daha olası görünen sanılar ile düşünceler bulunabileceğini ileri süren öğreti. |
olay | 1. Bilim konusu olarak gözleme açık her türlü olgu ya da koşul. 2. Deneme sonucu sezilen ya da bilinen ilk özdek, nesne, 3. Doğa olgusu. |
olay yazımı | 1. Tipik durumlar ve etkinlikler içinde gözlenen bir öğrencinin ilginç davranışları ile önemli gelişme özelliklerinin bir yere yazılması. 2-Bir çocuk için bu biçimde tutulan notların tümü. |
olaycılık | Olaylardan başka hiç bir gerçek tanımayan, özdeğin birtakım olaylardan oluştuğunu ve bilgi kaynağının yalnızca olaylar olabileceğini ileri süren öğreti. |
olguculuk | Bilginin * Fr. phénomène, İng. phenomenon karşılığı Ruhbilim Terimleri Sözlüğü’nde görüngü terimi önerilmiştir. gözlenebilen olgularla sınırlı olduğunu, toplum ve felsefe sorunlarının olgulara dayanılarak ancak deneysel bilimlerin yardımıyla çözülebileceğ |
olgunlaşma | 1. Kalıtım ve çevre koşulları arasında etkileşim sonucu olan biyolojik gelişme. 2. Bedensel, fizyolojik ve sinirsel gelişme dolayısıyle bir organizmanın özelliklerinde görülen değişmeler. 3. Bireyin davranışlarında öğrenme ve alıştırma yapma yoluyla değil |
olgunlaşma enstitüsü | Kız enstitüsünü, kız sanat ortaokulunu ve akşam kız sanat okulunu bitiren öğrencilerin seçtikleri meslek dallarında bilgi, beceri ve alışkanlıklarını geliştirerek yaşamlarını kazanmalarını ya da birer ev kadını olarak daha yeterli olabilmelerini sağlamak |
olgunluk | Hücreler, örgenler, beden ve zihnin görevleri bakımından gelişmenin en üst sınıra ulaştığı ve büyümenin son bulduğu evre. 2. Yetişkinlik. |
olgunluk sınavı | Liseyi bitirip de yüksek öğrenim yapmak isteyenlerin akademik olgunluğunu anlamak için düzenlenen ve uygulanan sınav. |
olumlu geçiş | Önceden kazanılmış herhangi bir alışkanlık, beceri ya da düşüncenin aynı özellikleri taşıyan sonraki alışkanlık, beceri ya da düşüncelerin öğrenilmesini kolaylaştırması. |
olumlu uyum | 1. Gücü gittikçe azalan bir uyarıcı karşısında bile istenilen tepkiyi gösterme. 2. Çevreye uyma. |
olumsuz geçiş | Önceden edinilmiş herhangi bir bilgi, beceri ya da alışkanlığın aynı türden sonraki öğrenme etkinlikleri üzerinde olumsuz etki yapması. |
olumsuz uyum | 1. Gücü gittikçe artan bir uyarıcı karşısında bile pek az tepki gösterme ya da istenilen tepkide bulunmama. 2. Çevreye uymada güçlük çekme. |
olumsuzluk | 1. Öğütlere karşı gelmek ya da öğütlenenlerin tersini yapmak biçiminde kendini gösteren ve daha çok çocuklara özgü davranış. 2. Yemek yenmek, giyinmek, söz dinlemek gibi olağan etkinlik ve durumlara karşı koyma biçimindeki davranış. 3. İşbirliğinden ya da |
oluşum | 1. Belli bir varlık kazanma, oluşma süreci. 2. Herhangi bir varlığın zamanla belli bir biçime ve yapı özelliğine kavuşması. 3. Kişinin belli bir eğitim sürecinde kazandığı niteliklerin tümüne verilen ad. |
onur kurulu | Uyarma ve dikkat çekme gibi cezaları gerektiren küçük disiplin olaylarını incelemek ve sonuçlandırmak, okul düzenine aykırı hareketler olup olmadığını denetlemek amacıyla bir öğretmenin başkanlığında çalışan kurul. |
onur kurulu genel toplantısı | Okullarda öğrenciliğe yakışmayan davranışları incelemek ve bunların düzeltilmesi için alınması gereken önlemler üzerinde önerilerde bulunmak amacıyla sınıf temsilcilerinden oluşan kurul. |
orman tekniker okulu | Ortaokulu bitirenlerden ormancılık alanında teknik görev almak isteyenleri yetiştirme amacını güden, lise dengi 4 yıllık parasız yatılı meslek okulu. |
orta çocukluk | Yedi, sekiz yaşları ile on bir, on iki yaşları arasındaki çocukluk dönemi. |
orta dereceli okul | Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokul, lise, ilköğretmen okulu, ticaret lisesi, imam-hatip okulu, teknisyen okulu, kılgılı sanat okulu ve her türlü sanat enstitüleri ile benzerleri ve bunların dengi özel okullardan herhangi birine verilen genel ad. |
ortaklaşa davranım | 1. Aynı tavırları geliştirmek aynı amaçları benimsemek, aynı ruh durumu içinde ya da aynı, tehlikeler karşısında bulunmak gibi etmenlerin sonucu olarak bir kümenin üyelerinde görülen davranım. 2. Kümece benimsenen davranım. |
ortalama | Aritmetik ortalama, ortanca ve mod gibi özeksel eğilimi anlamaya yarayan ölçülere verilen genel ad. |
ortam | Bir kimsenin ya da bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü. |
ortanca | Bir çokluk dağılımında denekleri iki eşit bölüme ayırdığı varsayılan nokta ya da puan değeri yüzde ellinci nokta (değeri). |
ortaokul | Öğrencileri genel eğitim yoluyla bir yandan yaşama, öte yandan daha sonraki öğretim basamağına hazırlayan üç yıllık okul. |
ortaöğretim | 1. İlköğretim ile yükseköğretim kurumları arasında yer alan genel okulları, teknik ve meslek okullarını yönetmek görev ve sorumluluğunu yüklenmiş bulunan örgüt. 2-İlköğretimden geçtikten sonra öğrenimini sürdürmek isteyen gençleri ulusal eğitim amaçlarına |
ortopedik özürlüler | Kemik ve eklemlerinin biçim ve yapısında aksaklık bulunan kas gücü gelişimi, ortakgüdümü ya da denetiminde sapmalar gösteren kimseler. |
otelcilik okulu | Genel kültür ve meslek dersleri yanında uygulama çalışmaları ile okul ve motel görevlisi yetiştiren, ortaokula dayalı üç yıllık meslek okulu. |
oyun | Uzak bir amacı ya da ileriye dönük bir memnunluk duygusu ile ilişkisi olmayan, amacı özünde bulunan zevk verici herhangi bir etkinlik. |
oyun alanı | 1. Eğlendirici ve dinlendirici etkinlikler için genellikle okul bahçesinin bir bölümünde ayrılan, uygun araç ve gereçlerle donatılan yer. 2-Okulda beden eğitimi çalışmalarının, özellikle oyun ve spor gibi etkinliklerin yapıldığı alan. |
oyun araçları | Oyun sırasında çocukların kullandıkları ve yararlandıkları araçlar. |
oyun odası | Okulda beden eğitimi çalışmaları ya da serbest oyun etkinlikleri için ayrılan özel oda. |
oyun yeri | bk. oyun alanı. |
oyun yuvası | Öğrencileri, yaş ve yeteneklerine uygun çalışmalarla, spor yurtlarına yetiştirmek amacıyla ortaokullarda kurulan ve okul yönetmeninin başkanlığında etkinlik gösteren spor derneği. |
oyunla iyileştirme | Duygusal bakımdan tedirgin çocukların içe itilmiş isteklerini, bilinçaltı korku ve yılgılarını öğrenmek, özel biçimde hazırlanmış gereçlerle onların davranım bozukluklarını gidermek için başvurulan bir yöntem. |
oyunlaştırma | 1. Devinim, konuşma, yansılama gibi öğelerden yararlanarak doğa ve toplum olaylarının imgesel bir ortam içinde canlandırılması. 2. Bir öykünün bir masalın ya da tiyatro türünden olmayan herhangi bir eserin teknik yönden oynanabilir duruma gelmesi. 3. Çocu |
oyunsal yöntemler | Öğrencilerin eğitimden en verimli biçimde ancak uygulayarak ve yaşayarak yararlanabilecekleri görüşünü savunan bir piyesi yansılama, bir öykü ya da romanın bir bölümünü canlandırma, bir işlemi ya da tekniği uygulayarak açıklama gibi öğretim yöntemlerine v |
ödev | 1. Belli bir ders konusu ya da ünitesi ile ilgili olarak öğrencinin yapması gereken zihin ya da beden çalışması. 2. Tek bir öğrenciye ya da bütün bir sınıfa, üzerinde düşünmeleri ve çalışmaları için verilen konu, sorun, iş. bk. ev ödevi, sınıf ödevi. |
ödevbilim | Herhangi bir meslekten olan kişilerin birbirleri ve başkaları ile olan ilişkilerinde izlemeleri gereken ahlak ilkeleri ve yerine getirmek zorunda bulundukları ödevler üzerinde duran bilim dalı. |
ödül | İyi bir çalışma, üstün bir başarı gösteren öğrenci, öğretmen ve yöneticilere verilen armağan. |
ödünleme | Bireyin, belli bir çalışma alanında başarı göstererek ya da özel bir davranış yolu seçerek, bilinçli ya da bilinçsiz olarak geliştirdiği yetersizlik ve aşağılık duygularını yenmesiyle kişiliğini dengede tutması. |
öfke nöbeti | Özellikle küçük çocukların herhangi bir şeyi yapmaları engellendiği zaman gösterdikleri güçlü ve olağanüstü kızgınlık. |
öğlenci | İkili öğretim yapılan bir okulda öğleden sonraları ders gören öğrenci. |
öğrenci | 1. Öğrenim görmek amacıyla herhangi bir öğretim kurumunda okuyan kimse. 2. Bir öğretmenin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konu üzerinde çalışan kimse. |
öğrenci derneği | Bir üniversite, akademi ya da yüksek okulda okuyan gençlerce ortak sorunlarını tartışmak bunlara çözüm yolu bulmak ve toplumsal dayanışma için gerekli önlemleri almak üzere özel yasalara uygun olarak kurulan dernek. |
öğrenci dinlenme yeri | Genellikle üniversite ve yüksek okullarda öğrencilerin dinlenmeleri, toplumsal gereksinmelerini gidermeleri ve boş zamanlarını değerlendirmeleri için ayrılan yer ya da bu amaçla yapılmış olan bina. |
öğrenci dökülüşü | Bir eğitim kurumunda okuyan öğrencilerden bir bölümünün başarısızlık, disiplin cezası, ekonomik güçlük gibi değişik nedenlerle öğrenimi bırakmaları durumu. |
öğrenci evi | Öğrencilerin okurken para ödeyerek kaldıkları yer. bk. öğrenci yurdu. |
öğrenci kütüğü | Öğrenciler okula yazıldıkları zaman tutulmaya başlanan ve her öğrencinin kimliği ile ev adresinin, velisinin, sınıfının, sınıf geçme durumunun, diploma ya da geçiş belgesine ilişkin bilgilerin işlendiği defter. |
öğrenci özlük işleri | Bir öğretim kurumunda öğrencilerin bireysel, akademik ve toplumsal yaşayışı ile ilgili olan kılavuzluk etkinliklerine verilen ad. |
öğrenci yurdu | Öğrencilerin barınma, yatma, yemek yeme, çalışma ve dinlenme gereksinmelerini karşılamak üzere devlet, özel kurumlar ya da kişilerce açılan ve yönetilen kuruluş. |
öğrencilik | Öğrenci olma durumu. |
öğrenim | Herhangi bir iş, sanat ya da meslek için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma. |
öğrenim belgesi | Bir öğrenimi başarı ile tamamlayanlara, bir kurs ya da seminer çalışmasına katılıp bitirenlere verilen belge. |
öğrenim değeri | Belli bir öğrenimin tamamlanması için öğrencilerden istenilen her türlü kuramsal ve uygulamalı çalışmalar göz önünde tutularak, bir yarı-yıl ya da bir öğretim yılı okutulan herhangi bir dersin, okul programı bütünlüğü içindeki değerini niceliksel olarak g |
öğrenim ödencesi | Yüksek öğrenim gören öğrencilerden burslu ve parasız yatılılar dışında kalanlara devlet, kamu kuruluşları ya da özel kuruluşlarca verilen ödünç para. |
öğrenim ücreti | Bir eğitim kurumunca ders araç ve gereçleri, ders kitapları ve deney odası giderleri dışında sadece öğretim giderlerini karşılamak üzere öğrenciden ya da velisinden alınan ücret. bk. okul ücreti. |
öğrenimde gecikme | Okulu bitirme yaşı ile yönetmelikçe saptanan en küçük yaş arasındaki ayırıma verilen ad. |
öğrenme | 1. Kavramsal düzenlemeler yapma süreci. 2-Alıştırma ve uygulamaların oldukça sürekli olan etkilerine verilen ad. 3. Belli bilgi, beceri ve anlayışlar edinme. 4. Tepki ve davranışlarda her zaman ya da kimi durumlarda yaşantıların oluşturduğu değişme. |
öğrenme anıklığı | Hızlı ve kolay öğrenmeyi sağlayan içsel güc. |
öğrenme çevresi | Her türlü özdeksel ve tinsel özellikleri ya da koşulları ile öğrenmeyi etkileyen ortam. |
öğrenme düzlüğü | Öğrenme sürecinde herhangi bir ilerlemenin görülmediği döneme verilen ad. |
öğrenme eğrisi | Birbirini izleyen uygulamalar sırasında öğrenmede görülen ilerlemenin kimi yönlerini çizgisel olarak belirten, genellikle başlangıçta hızla yükselen, sonra düz giden ve öğrencinin öğrenme gücüne göre biçim alan eğri. |
öğrenme gücü | 1. Kavram ve verileri öğrenme, hatırda tutma ile beceriler edinme gücü. 2. Beynin anlayış ve kavrayış sınırı. 3.- Bireyin, davranımlarını değiştirebilme yönünden, kalıtım ve çevre ile belirlenen gizilgücü. |
öğrenme hazırlığı | Belli bir konunun ya da becerinin öğrenilebilmesi için beden, zihin ve duygu bakımından gerekli olgunluğa erişmiş olma. |
öğrenmede geçiş | Önceden edinilmiş olan bilgi, beceri, anlayış, hüner ve düşüncelerin daha sonraki benzeri öğrenme çabalarını etkilemesi. |
öğreti | 1. Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve inakların tümüne verilen ad. 2. İnan ya da inanca dayanak olan ilke ya da ilkeler dizisi. |
öğretici | Öğretme, yetiştirme ve açıklama özelliği bulunan. |
öğretici film | 1. Öğretim etkinliklerinde kullanılmak için hazırlanan ve öğretici niteliği bulunan film. 2. Bir öğretim gereci olarak yararlanılan herhangi bir sinema filmi. |
öğretilebilir geri zekâlılar | bk. ağır derecede geri zekâlılar. |
öğretim | 1. Belli bir amaca göre gereken şeyleri öğretme işi. 2. Bir eğitim kurumunda bir küme öğrenciye belli dal ya da konularda bilgi verme. 3. Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme eylemi. |
öğretim bilgisi | Öğretim ilke, yöntem ve yollarına ilişkin genel sorunları inceleyen bilgi dalı. |
öğretim gereci | Ders kitabı, sözlük, film vb. gibi öğretimde kullanılan türlü gereçlere verilen genel ad. |
öğretim görevlisi | Üniversitelerde öğretim üyesi bulunmayan dersler için geçici olarak görevlendirilen kimse. |
öğretim ilkeleri | Öğrencileri öğretim yoluyla belli eğitim amaçlarına ulaştırmada öğretmenlere yol gösteren ilkeler. |
öğretim kurulu | 1. Bir okulun yönetim ve öğretim ile ilgili işlerinden sorumlu kimselerden oluşan kurul. 2. Bir eğitim kurumunda görevli öğretmenlerin tümü. |
öğretim makinesi | 1. Öğrenciye, bir öğretmenin yardımı olmaksızın, soru-yanıt yöntemine göre kendi kendine öğrenme olanağı sağlayan mekanik aygıt. 2. Bir program sunan herhangi bir aygıta verilen ad. |
öğretim merkezi | Birbirine çok yakın yerleşme yerleri ile ulaşım koşullarının elverişli olduğu birden çok mahalle ve benzeri küçük yerlerdeki çocuklara ilköğretim olanağının sağlandığı merkez, bk. gezici öğretmenlik bölgesi. |
öğretim özgürlüğü | Gerek öğretim üyelerinin ve öğretmenlerin, gerekse öğrencilerin sansür, siyasal baskı ve her türlü korkudan uzak bir ortamda öğretme ve öğrenme olanağı bulması durumu. |
öğretim programı | 1. Bir okulu bitirmek ya da bir alanda uzmanlaşmak için okunması gereken ders ve konuları kapsayan program. 2. Öğretilmesi istenilen ders ya da konuların amaçlar, yönergeler ve ders gereçleri ile birlikte sıralı olarak düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan kıl |
öğretim tekniği | 1. Öğretmenin, ders verirken benimsediği ve izlediği yol. 2. Öğretim gereçlerinin kullanılmasında ya da öğretim etkinliklerinin yönetiminde tutulan yol. |
öğretim ünitesi | Belli bir sınıfın ya da bir küme öğrencinin yapacağı bir ünite çalışmasıyle ilgili olarak öğretim etkinliklerine yol göstermek amacıyla hazırlanmış olan ayrıntılı plan. bk. kaynak ünite. |
öğretim üyesi | Bir üniversite ya da bir yüksek okulun öğretim kadrosunda görevli olan kimse. |
öğretim yılı | İlk, orta ve yüksek okullar ile üniversitelerde öğretimin başladığı ve sona erdiği gün arasında geçen süre. |
öğretim yöntemi | 1. Öğrencilerin özellikleri, ders araç ve gereçleri ile tüm öğrenme durumu göz önünde tutularak saptanan ve izlenen mantıklı yol. 2. Öğretim etkinliklerinin düzenlenmesi ve öğretim gereçlerinin kullanılması bakımından ölçünleşmiş olan yol. |
öğretim yükü | Bir öğretmenin ders vermek, ders hazırlığı yapmak, ödev düzeltmek ve okuldaki öteki eğitim çalışmalarına katılmak için bir haftada harcadığı zamanın saat olarak tutarı. |
öğretimde toplulaştırma | Çocuğun kavrayış gücünü göz önünde tutarak özellikle ilk ve orta okullarda ders konularını “üniteler” çevresinde toplama ya da ayrı ayrı okutulan dersleri gereken bağlantıları sağlayarak bir ders adı altında birleştirme, bk. toplu öğretim. |
öğretime başlama izni | Yönetmelik ve öğretim programına ilişkin koşulları yerine getiren bir özel öğretim kurumuna öğretime başlaması için Millî Eğitim Bakanlığınca verilen izin. |
öğretimin bireyselleştirilmesi | 1. Öğretim yöntem ve tekniklerinin uygulanımı ile öğretim gereçlerinin kullanımında, öğrenciler arasındaki bireysel değişikliklerin göz önünde tutulması. 2. Bütün öğretim etkinliklerinin bireysel gereksinmeleri karşılayacak biçimde düzenlenmesi. |
öğretmen | 1. Resmî ya da özel bir eğitim kurumunda çocukların, gençlerin ya da yetişkinlerin istenilen öğrenme yaşantıları kazanmalarına kılavuzluk etmek ve yön vermekle görevlendirilmiş kimse. 2. Bilgi, görgü ve yaşantısı ile belli dal ve alanlarda başkalarının ye |
öğretmen kitaplığı | 1. Okulda öğretmenlerin meslekî ve genel bilgilerini zenginleştirecek nitelikte kitapların bulunduğu kitaplık. 2. Belli bir bölgede görevli öğretmenlerin okuma ve yetişme gereksinmelerini karşılamak için kurulan kitaplık. |
öğretmen konutu | Okul sınırları içinde ya da okula yakın bir yerde öğretmenler için devletçe yapılıp kiraya verilen konut. |
öğretmen not defteri | Öğretmenin, yoklama, ödev ve dönem sonu kanı notları ile öğrenciler üzerindeki gözlem ve düşüncelerini yazdığı resmî defter. |
öğretmen okulu | Değişik okullara öğretmen yetiştirmek üzere açılan ve dereceleri ile programları arasında amaçlarına göre ayrılık gösteren meslek okullarına verilen ad. |
öğretmen yetiştirme | 1. İlgilileri öğretmenlik mesleğine yetiştirmek amacıyla yapılan her türlü etkinlik. 2. Öğretmen eğitimiyle uğraşan bir okul ya da üniversitenin belli programlara uyarak gördüğü iş. |
öğretmen-öğrenci oranı | 1. Sınıf öğretmenlerinin herbirine düşen öğrenci sayısı. 2. Bir okul dizgesi içinde öğretmen sayısının öğrenci sayısına oranı. |
öğretmen-öğrenci planlaması | Öğrencilerin, öğretmenlerinin yol göstericiliği altında ve serbest bir ortam içinde, konuların seçimi ve çalışmaların değerlendirilmesine ilişkin işleri düzenlemesi. |
öğretmenler derneği | Öğretmenlerin meslekî, sosyal ve kültürel gereksinmelerini karşılamak ve aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek için kurdukları derneklere verilen ad. |
öğretmenler kurulu | Okulun asıl ve yetişmen (stajyer) bütün öğretmenlerinden oluşan, okulun amaçlarıyla ilgili her türlü çalışmaları yasa, tüzük, yönetmelik, öğretim programı ve emirler çerçevesinde planlayıp sonuçları değerlendiren kurul. |
öğretmenler toplantısı | Okul öğretmenler kurulunun eğitsel kollar ve türlü yarkurul çalışmalarıyla ilgili işleri konuşmak, öğretim programını incelemek, eğitim ve öğretimde izlenecek yolu saptamak, belli konulara ilişkin önerileri ve raporları karara bağlamak, öğrencilerin geliş |
ölçme | 1. Bir ya da daha çok kişiye ilişkin bir değişken niteliğin niceliğini ya da derecesini saptama ve sayısal olarak belirtme işi. 2. Öğrencilerin belli bir alan ya da konudaki gelişme ve başarılarını uygun araçlar ve yöntemler uygulayarak sayısal sonuçlarla |
ölçme ve değerlendirme görevlisi | Çocukların tanınması, uygun bir okula ya da işe yerleştirilmesi ve izlenmesi amacıyla çocuklara testler uygulayan ve sonuçlarını değerlendiren, genellikle kılavuzluk ve araştırma merkezlerinde çalışan uzman. |
ölçün | 1. Sayısal ya da felsefî olarak anlatılan eğitim ereği, amacı ya da ölçütü. 2. Eğitimde ulaşılmak istenilen amaç ya da düzey. |
ölçünleştirme | Bir testin uygulanması ve puanlanması konusunda değişmez kural ve yöntemlere uyulmasını sağlama işi. |
ölçünlü dokuz nokta | Bir ile dokuz arasında normalleştirilmiş ölçünlü dokuz noktadan oluşan, ortalaması 5 ve ölçünlü sapması 2 olan ölçek. |
ölçünlü puan | Herhangi bir puanın ait olduğu dizinin ölçünlü sapmasına göre ortalamadan uzaklığını belirtmeye yarayan değer. |
ölçünlü sapma | Bir dizi puanın, değişkenliğini ya da yayılışını gösteren ölçü. |
ölçünlü test | Belli amaç ve koşullar göz önünde tutularak hazırlanan, önceden saptanmış kurallara göre puanlanan, uygulandığı bireyin ya da kümenin düzgüsel (normatif) kümeye oranla yerini ve düzeyini belirlemeye yarayan test. |
ölçünlü yanlış | 1. Elde edilen gerçek puan ile varsayımsal puan arasındaki başkalığın önceden kestirilmesi. 2. Yapılan bir gözlem ya da sayılama işlemi ile ilgili ölçme yanlışı. |
ölçüt | 1. Niteliksel ya da niceliksel bir karşılaştırmayı ve ayırımı güvenle yapmaya yarayan kavram ya da ölçünlü düzgü (norm). 2. Bir etkinliği ya da nesneyi değerlendirirken baş vurulan ölçü ya da ana kural. 3. Bir testin değerlendirilmesine yarayan ölçün. |
ön yazılma | Bir öğrencinin, üniversite giriş sınavında aldığı puanlara göre, istediği fakülte ya da bölümleri belirterek, belli bir üniversiteye aday olarak yazılması. |
önalıştırma | Bir kimsenin, ileride kendisine uygulanacak bir teste hazırlanmak için, özel olarak düzenlenmiş örnek test maddelerinden yararlanarak yaptığı ön çalışma. |
önsel | 1. Hiç bir gözlem ve deneye dayanmayan. 2. Deney öncesi. |
önsel bilgi | 1. Gözlem ve deney dışında anlıksal çıkarsama yolu ile edinilen bilgi. 2. Doğuştan var olan bilgi. 3. Deney öncesi bilgi. |
öntest | Belli bir konuda öğretime başlamadan önce bir kimsenin ya da bir kümenin durumunu öğrenmek için uygulanan test. |
örgün eğitim | Kişilerin yaşama atılmadan, iş ve meslek kollarında çalışmaya başlamadan önce okul ya da okul niteliği taşıyan yerlerde genel ve özel bilgiler bakımından yetişmelerini sağlamak amacıyla belli yasalara göre düzenlenen eğitim. 2. Düzenli, planlı ve yöntemli |
örnek | 1. Anlatılmak istenen bir düşünceyi açıklamak için ileri sürülen ve onu daha somut hale getiren olay ya da olgu. 2. Bir bütünün özelliklerini belirtmek amacıyla ondan alınan ya da ayrılıp verilen küçük parça. |
örnek ders | Ya bir öğretmen okulu öğrencisi, ya bir usta öğretmen ya da bir denetmen tarafından meslek yönünden yetişmeye, bilgi alış verişine ve bilimsel tartışmaya olanak hazırlamak için bir uygulama sınıfında ve öğretmen adayları ya da tecrübeli öğretmenler karşıs |
örnekleme | Gözlem, olgu ya da birey (denek) gibi bir evreni oluşturan birimler arasından, o evreni gösteren belli sayıda gözlem, birey ya da olguları seçme işi. |
örnekleme dağılımı | Bir evrenden seçilerek alınan belli sayıdaki örneklere ilişkin sayılama sonuçlarının bağıntılı sıklık dağılımı. |
övünç çizelgesi | Bir okulda ulusçu ve insanca davranışları, derslerindeki başarıları ile dikkat çeken seçkin öğrencilerin adlarının yazıldığı çizelge. |
özdeğerlendiri | Bir kimsenin, türlü öğrenme alanlarındaki ilerleyişini ya da başarısını belli amaçlara göre kendi kendine ölçüp değerlendirmesi. |
özdekçi bilgi kuramı | Bilginin doğal özelliğini, temel ve ölçütleri ile sınırlarını özdekçilik anlayışına göre açıklayan bilgi kuramı. |
özdeşleme | 1. Çocuğun, beğendiği ve sevdiği bir yetişkinin davranışlarını, hemen hemen bilincinde olmadan öykünerek toplumsal çevresinde kendine özgü görevleri öğrenmesi. 2. Bireyin, kendine güvenini sağlamak amacıyla, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, gerçek ya da d |
özel anıklık testleri | Kişilerin özel yetenek, ustalık ve gizilgüçlerini ölçmeye yarayan testler. |
özel ders | 1. Bir öğretim kurumunda bir ya da birkaç öğrenciye belli ders ya da konulardaki eksikliklerini tamamlamak amacıyla yetkili öğretmenlerce normal programın dışında verilen ders. 2. Bir öğrenciye, belli bir daldaki eksikliğini tamamlamak ya da onu sınava ha |
özel derslik | 1. Okullarda işlik, resim salonu, müzik odası vb. yerlere verilen ad. 2. Her yaştan öğrencilerin belli dal ve konularda yetişmelerini, bilgi ve beceri bakımından eksikliklerinin giderilmesini sağlamak amacıyla gerçek ya da tüzel kişilerce açılan bir tür ö |
özel eğitim | Genel eğitim önlemleri ve olağan öğretim programları ile eğitilemeyen kimseler için düzenlenen eğitim. |
özel eğitim denetmeni | Özel eğitim kurumlarını ve özel eğitim alanına giren çalışmaları denetlemekle görevli denetmen. |
özel eğitim gerekseyen çocuk | Bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal gelişmesindeki özür ve özellikleri yönünden özel bakım ve önlemler gerektiren çocuk. |
özel eğitim kurumu | Beden, zihin ve toplumsal özürleri ya da özellikleri dolayısıyla düzgülü eğitim olanaklarından yeterince yararlanamayacak durumdaki çocuklar için devletçe ya da özel kişilerce açılan ve kendine özgü bir öğretim programı uygulayan eğitim kurumu. |
özel eğitim okulu | İlköğrenim çağındaki eğitimi güç ve geri zekâlı çocukların yetişmesi için açılan ve kimi gündüzlü öğrencilerin de gidebildiği parasız yatılı okul. |
özel eğitim öğretmeni | Özel eğitim gerekseyen çocukların eğitimiyle uğraşan ve bunun için önceden özel bir öğrenimden geçmiş olan öğretmen. |
özel eğitim sınıfı | 1. Aynı cinsten özürlü ortalama on öğrencinin bulunmasıyla okullarda ya da hastanelerin çocuk ve ortopedi servisleri içinde açılan sınıf. 2. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocuklar için açılan ve özel olarak yetiştirilmiş öğretmenlerce yönetilen sınıf. |
özel okul | Devlet, özel idareler ya da belediyeler yerine kişiler, dernekler ya da ortaklıklarca açılan ve işletilen okul. |
özel öğrenci | 1. Bir özel kuruluş adına ya da kendi adına – çok kez yabancı bir ülkede – öğrenim yapan öğrenci. 2. Bir eğitim kurumunda, bir diploma ya da herhangi bir öğretim belgesi almayı düşünmeksizin, özel izinle okuyan öğrenci. |
özel öğretim kurumları | Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ya da özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişilerce açılan, Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi altında çalışan her derecedeki okullar, mektupla öğretim yapan yerler, |
özel öğretim yöntemleri | 1. Türlü eğitim kurumlarının programlarında yer alan derslerin öğretimine ilişkin ilke, yöntem ve teknikleri açıklayan bilgi dalı. 2. Öğretmen yetiştiren kurumlarda öğretmen adaylarına ileride okutacakları derslerle ilgili olarak verilen yöntem bilgileri. |
özel yetenek | 1. Belirli alan ve konularda başarı göstermek için gerekli, genel yetenekten ayrı yetenek, 2. Bireyin öteki yetenekleriyle uygunluk göstermeyen yetenek. |
özel yetenek testleri | Bir özel yeteneği ya da sınırlı birtakım yetenekleri ölçmek üzere hazırlanmış olan testlere verilen ad. |
özel yetenekliler | Zekâ bölümü sürekli olarak 120 ve daha yukarı olup da güzel sanatlar, matematik, fen ve teknik gibi alanlarda yaşıtlarından belirgin ölçüde üstün olan çocuklar. |
özerk | 1. Yönetim bakımından kimi koşullar altında bağımsız hareket eden (eğitim kurumu). 2. Ahlak, ilişki ve davranışlarında usun yol göstericiliğini tanıyan (kimse). |
özerklik | 1. Yönetim bakımından dış denetimden bağımsız olma. 2. Kişinin, kendi davranışlarını düzenleme ve bu davranışlara yön verme konusunda bir ölçüde bağımsız oluşu. |
özet | Bir metnin, bir sözün, üzerinde durulan bir konunun en önemli bölümlerinin sözlü ya da yazılı olarak kısaca anlatılan özü. |
özetleme | Okunan bir parçanın, dinlenen bir konuşmanın ana düşüncelerini belirtmek üzere sözlü ya da yazılı özetini çıkarma. |
özgecilik | 1. Çıkar gözetmeksizin başkalarının iyiliği için özveride bulunmayı bir ilke olarak benimseyen ahlak tutum ve görüşü. 2. Her kişinin asıl yükümlülüğünün, kendisini başkalarına, topluma adamak olduğu düşüncesine dayanan ve A. Comte ile Spencer’in temelini |
öznel | 1. Özneyle ilişkisi olan öznede oluşan. 2. Nesnelerin gerçeği yerine öznenin düşünce ve duygularına dayanan. |
öznel yanlış | Gözlemde bulunan ya da veriler üzerinde çalışan bir kimsenin bilinçli ya da bilinçsiz olarak yan tutması nedeniyle ortaya çıkan yanlış. |
öznelcilik | 1. Herkesin kendi usu ve kavrayışı ölçüsünde bilebileceğini ve nesneler üzerine olan bilgilerimizin bunların bize yaptıkları etkilerden öteye geçemeyeceğini ileri süren bilgi kuramı. 2. Yaşantının öznel öğelerine önem veren herhangi bir kurama verilen ad. |
özsevi | 1. Bir kimsenin, kendini aşırı derecede güzel bulması ve gövdesine karşı olağandışı ilgi göstermesi. 2. Cinsel gücün kendine yönelmesi. 3. Ruhsal-cinsel gelişmenin, çocuklarda görüldüğü gibi, kendinden haz alma düzeyini aşamamış olması durumu. |
özümleme | 1. Bir kimsenin öğrenmekte olduklarını kendi düşünce kalıbı içine sokması süreci. 2-Herbart’ın ruhbilim anlayışına göre yeni yaşantıların eski yaşantılarla birleştirilmesi süreci. 3. Yabancı kültür öğelerinin türdeş bir toplulukça benimsenmesi olayı. |
özürlü çocuk | Bedensel ya da zihinsel bakımdan bir özürü bulunan, yetişmesi ve gelişmesi için özel eğitim önlemlerinin alınması gereken çocuk. |
özyaşamöyküsü | Kılavuzluk çalışmalarında, bireyin kendini ve sorunlarını nasıl gördüğüne ilişkin değerli bilgiler elde etmeye yarayan kişisel yaşamöyküsü. |
özyaşamöyküsü yöntemi | bk. yaşamöyküsü yöntemi. |
özyöneltim | Bir kimsenin edinmiş olduğu bilgileri kullanarak, yaşantılarını değerlendirerek, vardığı yargı ve kararlara dayanarak kendi kendine kılavuzluk etmesi. |
özyönetim | 1. Öğrencilerin, yönetmelik hükümlerine ve okul kurallarına göre seçilen temsilcileri aracılığıyla, sınıf dışı etkinlikleri yönetmeleri. 2. Okul düzeninin büyük ölçüde öğrencilerce sağlanması. |
parasız yatılı öğrenci | Yeme içme, yatma, barınma, giyim, ders kitabı ve gereci gibi her türlü gereksinmesi devletçe karşılanan ve geceleri okulda ya da okulun yurdunda kalan öğrenci. |
pekiştirme | 1. Öğrenme bakımından, koşullu bir tepkiyi bir ödül ya da kıvanç verici yeni bir uyaran ile güçlendirme. 2. Önceden belli bir uyarana karşı gösterilmiş olan bir tepkinin yoğunluğunun ve etkisinin arttırılması. |
pelteklik | Ses örgenleriyle ilgili bir özür yüzünden r, s, z gibi seslerden birini ya da birkaçını söyleyememek biçiminde kendini gösteren bir konuşma bozukluğu. |
pepemelik | Sözcüklerin ilk seslerini güçlükle söyleyebilme dil tutukluğu. |
politeknik | 1. Türlü teknik bilgilerin ve uygulamalı fen derslerinin öğretimine ağırlık tanıyan (program ya da okul). 2. Birçok teknikleri kapsayan. |
politeknik okul | Uygulamalı fen bilimleri ile kılgılı sanatların türlü dallarında öğretim yapan okul. |
pragmacılık | Bir düşüncenin doğruluğunun ancak o düşüncenin sonucuyla ölçülebileceğini ve düşünmenin, eyleme götürücü görevsel bir süreç olduğunu ileri süren bilgiyi insanın hizmetinde bir araç biçiminde değerlendiren ve kılgılı başarıyı gerçeğin tek ölçütü olarak ben |
profesör | Üniversitede ve yüksek okullarda doçentten bir aşama üstün olup belli hak, görev ve sorumlulukları bulunan öğretim üyesi. |
profil | 1. Bir kişiye ya da bir kümeye uygulanmış olan birtakım testlerden elde edilen sonuçların çizgesel olarak görünümü. 2. Gözlenilen ve ölçülen bir özellik ya da niceliğin durumunu ya da değişimini gösteren şema. |
program | Belli bir çalışmanın amacını, bölümlerini, yöntemini ve süresini gösteren plan. |
program geliştirme | Toplumdaki yeni gelişmeler göz önünde tutularak belli bir öğretim programının ya da tüm programların genel ve özel amaçlar, ders konuları, öğretim yöntemleri ve değerlendirme yolları vb. bakımından araştırma yoluyla düzeltilmesi, yenileştirilmesi ve öneri |
psikiyatri | bk. ruh hekimliği. |
psikoanaliz | bk. ruh çözümlemesi. |
puan | 1. Bir testten, genellikle doğru olarak yanıtlanan madde sayısına göre elde edilen sonuca sayıyla biçilen değer. 2-Üzerinde matematiksel bir işlem yapılmamış olan puan ham puan. |
puanlama | 1. Test maddelerinden ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış yanıtlandırıldığını saptama işi. 1. Ölçülen herhangi bir şeyin özelliklerini değerlendirme işlemi. |
radyo ile eğitim | 1. Okul içi ya da okul dışı eğitimi tamamlamak, zenginleştirmek gibi düşüncelerle radyo yayınlarından amaçlı ve planlı biçimde yararlanma. 2. Öğrenciler için hazırlanan özel radyo programlarıyla yapılan eğitim. |
rasgele örnekleme | Evreni oluşturan gözlem, birey ya da olgulardan her birine eşit derecede seçilme olasılığı tanıyan örnekleme türü. |
rastlantısal öğrenme | Önceden planlanıp amaç edinilmeyen bir etkinlik ya da yaşantı sonucu oluşan öğrenme. |
rektör | Özerk üniversitelerin senatolarınca belli bir süre için profesörler arasından seçilen, özerk olmayan üniversitelere işe Millî Eğitim Bakanlığınca atanan ve üniversite yönetiminden başlıca sorumlu olan kimse. |
renk körlüğü | Nesnelerin renksiz algılanması ya da kimi renklerin algılanmamasından ileri gelen bir görme bozukluğu. |
resim | Öğrencilere gözlem, izlenim ve imgelemleri ile duygu ve tasarımlarını resimle anlatabilme bilgi, beceri ve yetisini kazandırmak sanat yapıtlarını değerlendirmek için gerekli ölçüleri kavramaları konusunda onlara yardımcı olmak boş zamanlarını yararlı biçi |
resimli çocuk kitabı | Okul öncesi çağındaki çocukların yararlanması için yayımlanan az yazılı, bol resimli kitap. |
resimli çocuk sözlüğü | Küçük çocuklar için hazırlanan ve abece düzeninde sıralanan resimler ile sözcüklerden oluşan sözlük. |
resimli test | İçinde yazı ve şekillerden çok resim bulunan ya da yalnız resimlerden oluşan bir test türü. |
resmî eğitim | Devlete bağlı eğitim ve öğretim kurumlarınca verilen eğitim. |
resmî okul | Millî Eğitim Bakanlığına bağlı, her türlü giderleri genel bütçe ile il bütçesinden karşılanan ve öğrenim çağındaki çocukları ulusal eğitim amaçlarına göre eğiten okul. |
resmî olmayan test | Genellikle, belli bir sınıf ya da okul öğrencilerine uygulanmak için sınıf öğretmeni ya da birkaç öğretmenin hazırladığı test. |
resmî öğrenci | Genel ve katma bütçelerle yönetilen devlet daireleri, il özel idareleri, belediyeler, anaparasının en az yarısı devletin olan bütün kuruluşlar ile, sözleşmeleri gereğince öğrenci okutmak durumunda olan kurumlar adına genellikle yabancı ülkelerde öğrenim y |
ruh | Dinlerin ve birtakım ikici felsefe öğretilerinin bedenden ayrı ve ölümsüz bir yaşamı olduğunu ileri sürdükleri varlık. |
ruh argınlığı | Saplantılar, yılgılar, tikler edinme ve nedensiz korkulara kapılma gibi belirtileri olan karmaşık ruh durumu. |
ruh çözümlemesi | Bilinçaltında, karmaşa olarak bulunup birtakım ruhsal ve bedensel rahatsızlıklara yol açan anı, istek ve imgeleri bilinç alanına çekmek yoluyla ruh hastalarını iyileştirmeyi amaç edinen ve ilkeleri Freud’ca saptanan bir hekimlik yöntemi. (Not: Fr. psychan |
ruh durumu | Kimi zaman kısa, kimi zaman uzun süren duygusal koşul ya da tutum. |
ruh düşümü | Bedensel ve ruhsal gücü yitirme, umutsuzluk duygusuna kapılma durumu. |
ruh hastalığı | Benlikteki çatışmalar nedeniyle görülen ruhsal düzensizlik. |
ruh hastalıkları bilimi | Her türlü ruh ve kişilik bozukluklarının tanılanması ve iyileştirilmesiyle uğraşan, ortaya koyduğu bulgu ve yöntemler ile davranış sorunları olan çocukların eğitimine katkıda bulunan hekimlik dalı. |
ruh hastası | 1. Yalnızca karakter yönünden olağandışı kararsızlık içinde bulunan kimse. 2-Topluma karşı olumsuz bir tutum içinde bulunan ve başkalarına düşmanlık duyguları besleyen kimselere verilen genel ad. |
ruh hekimliği | Ussal bozuklukların, kişisel uyum sorunlarının ve örgensel hastalıkların ruhsal yönlerinin tanınması ve iyileştirilmesi ile uğraşan ve bu konularda incelemelere girişen hekimlik dalı. |
ruh ölçümcüsü | Ruhbilim testlerini uygulayan, puanlayan ve yorumlayan ölçme uzmanı. |
ruh ölçümü | 1. Ruhbilim testlerinin ruh ölçümcüsünce uygulanması ve değerlendirilmesi işi. 2. Ruhsal verilerin çözümlenmesinde kullanılan matematik ve sayılama yöntemlerinin geliştirilmesi ile uğraşan bilim dalı. 3. Ruhbilim çalışmalarında yapılan herhangi bir ölçme |
ruh sağlığı | 1. Beden sağlığına koşut ve onunla yakından ilişkili olarak ruh ve zihin etkinliklerinin sağlıklı oluşu. 2. Bireyin ruhsal ve zihinsel yönden çevresine uyumuyla ilgili konu ve sorunları inceleyen eğitim alanı. |
ruh yazımı | Yetenek, başarı ve kişisel nitelikler gibi ölçülebilen ruhsal özelliklerin çizgesel olarak belirtilmesi. |
ruhbilim | 1. Organizmanın, özellikle insan organizmasının çevreye uyması ile ilgili sorunları inceleyen bilim. 2. İnsanların duyum, heyecan, usavurma, algılama vb. özellikleri üzerinde araştırmalar yapan bilim. 3. İnsanın ruhsal yaşamını etkileyen koşulları, etkenl |
ruhbilim kliniği | Kişilik ya da davranım bozukluklarının tanımlanması ve giderilmesi için kurulan, içinde ruhbilimcilerin türlü testler, ölçme ve tanıma gereçleri ile özel eğitim gereksindiren çocukları da inceledikleri bakımevi. |
ruhbilimci | Ruhbilim alanında araştırmalar yapan ve ruhbilim yöntemlerini uygulayan kimse. |
ruhbilimcilik | 1. Ruhbilimini, felsefenin ve insan bilimlerinin temeli ve başlıca konusu sayan görüş. 2. Toplum olaylarını, ruhsal yönlerden açıklamak eğilimi gösteren akım. 3. Ruhbilimin ileri sürdüğü görüşleri eleştirel, toplumbilimsel ve mantıksal görüşlerden üstün t |
ruhbilimsel gerekircilik | 1. Hiç bir davranımın rasgele olmayacağını, her eylemin bilinçli ya da bilinçsiz bir nedene dayandığını ileri süren ruhbilim öğretisi. 2. Zihinsel yeteneklerin tümüyle doğuştan geldiğini ve çevresel etkilerin altında bulunmadığını ileri süren görüş. |
ruhsal engel | Bir kimsenin, öğrenme karşısındaki ruhsal tutumunu olumsuz yönden etkileyen duygusal yaşantı ya da durum. |
ruhsal oyun | Ruhsal sorunları bulunan birtakım kimselerin tanılanması ve iyileştirilmesinde baş vurulan bireyin, tiyatro özelliği taşıyan kimi kısa oyunlarda oynayarak iç dünyasını açığa vurması ve anlatması ilkesine dayanan bir önlem ya da yol. |
ruhsal testler | Bir kimsenin doğal yeteneklerini ya da yaşantılar sonucu oluşan kişiliğini ölçmek amacıyla hazırlanan ve uygulanan testler. |
ruhsal yaşam alanı | Belli bir anda bireyin davranımına yön veren olguların tümü, bütün ruhsal çevre. |
ruhsal-cinsel | Cinsliğin ruhsal ve duygusal yönleriyle ilişkili olan. |
ruhsal-cinsel gelişmezlik | Yetişkin bir kimsenin cinsel tutumlar, davranımlar ve duygular bakımından çocukluk ya da gençlik döneminin özelliklerini sürdürmesi durumu. |
ruhsallık | Ruhsal durumların tümüne verilen ad. |
sağır | Bütün düzeltmelere karşın işitme yitimi 70 desibelden daha çok olan, eğitim-öğretim çalışmalarında işitme gücünden yararlanamayan (kimse). |
sağır-kör | Gerek işitme gerek görme örgenleri değişik derecelerde özürlü bulunan ve bu nedenle özel eğitim önlemi gereksindiren kimse. |
sağırlar okulu | Yedi ile dokuz yaşları arasında bulunan ve çoğunlukla yoksul, dar gelirli ailelerden gelen sağır çocukları özel eğitimle yetiştiren okul. |
sağlam bilgi | İleri sürülen nedenler geçerli olduğu için yanlışlığa düşme korkusu olmaksızın, doğruluğu ya da kesinliği kabul edilen bilgi. |
sağlamlık katsayısı | bk. kararlılık katsayısı. |
sağlık bilgisi | 1. Bireysel ve toplumsal açıdan beden sağlığının önemi üzerinde duran, okulda, çevrede ve ülkede beden sağlığına ilişkin olumlu ve olumsuz etmenleri inceleyen bilgi alanı. 2. Sağlıklı öğrenim ve öğretim koşullarıyla ilişkili olan bilgi ve ilkelerin tümü. |
sağlık eğitimi | 1. Genel sağlık konularının, sağlıkla ilgili davranış ve uygulamaların incelendiği eğitim alanı. 2. Öğrencilere, öğretim programları çerçevesinde verilen bilgiler yanında, önemli sağlık alışkanlık ve becerilerinin kazandırılması için düzenlenen okul içi v |
sağlık koleji | Ortaokulu bitirmiş kız ve erkek öğrencileri hemşirelik, ebelik, çevre sağlığı, sağlık memurluğu ve radyoloji uzmanlığı dallarından birinde yetiştiren, genellikle yatılı, dört yıllık meslek okulu. |
sağlık okulu | İlkokulu bitiren kız öğrencileri köy ebeliği ve sağlık bakımı alanlarında yetiştirmek amacıyla açılan üç yıllık parasız yatılı meslek okulu. |
sanat enstitüsü | Endüstrinin türlü dallarına ve küçük sanatlar alanına bilgili usta işçi ve teknisyen yetiştirmek amacını güden, ortaokula dayalı ve öğrenim süresi 3 yıl olan öğretim kurumu. |
sanayi ruhbilimi | Ruhsal araştırmalardan elde edilen ilke ve sonuçların sanayide çalışanların seçimi, yetiştirilmesi ve yönetimi ile ilgili etkinliklere uygulanması ile uğraşan, bu konularda karşılaşılan sorunları inceleyen ruhbilim dalı. |
sapınç | 1. Özel bir görevin olağan sonucuna varmasını engelleyen sapıklık. 2. Doğal yoldan herhangi bir biçimde ayrılış. |
sapkın | Davranışlarıyla yaşadığı toplumun gelenek ve göreneklerine ters düşen, o toplumun yasa ve kurallarına uymamakta direnen, sapınca düşen (genç). |
sapkınlık | Toplumun benimsediği ahlak ölçüleriyle sürekli olarak çelişme durumunda olma. |
saplantı | 1. Belli bir düşünce ya da yararsız bir eylem üzerinde direnme biçiminde kendini gösteren ve engel olunamayan içtepi. 2-Bir kimsenin saplanmış olduğu ve kendini kurtaramadığı yanlış düşünce. |
savlı tartışma | İki konuşmacı kümesinin, belli bir konu ya da sorun üzerinde kendi savlarını karşılıklı olarak savunmasından oluşan bir tartışma türü. |
savlı tartışma yöntemi | Ders konularının tartışma yoluyla işlenmesine ve öğrencilerin ileri sürülen savlar üzerinde düşüncelerini düzenli bir biçimde açıklamalarına olanak sağlayan öğretim yöntemi. |
savunma düzenleşimi | Organizmanın, yeni bir durum karşısında bedensel güvenliğini, ruh ve zihin erincini korumak için seçtiği davranış biçimi. |
saydam perde | Bir yüzünde yansıyan görüntüler öteki yüzünden izlenebilen perde. |
sayılama | 1. Bir sonuç çıkarmak amacıyla olguları düzenli biçimde gözleme, derleme, elde edilen verileri sayı olarak gösterme işi ve bu işi kendine konu edinen bilim. 2. Bir dizi sayısal gözlem ya da sonucu gösteren değer ya da ölçü. |
sayısal derecelendirme ölçeği | Bir kimsenin belli bir konudaki özelliği üzerinde yargıya varmayı sağlamak üzere geliştirilen eşit aralıklarla sayısal olarak ve genellikle O’dan 10’a değin derecelenmiş olan, değerlendirmecinin bu sayılardan birini imleyerek kanısını belirttiği ölçek. |
seçmeci usavurma | Birbirlerine karşıt iki ya da daha çok yöntem, öğreti ya da kuram ile ilgili düşünce ya da görüşlerden seçilen öğelere dayanan usavurma. |
seçmeci yöntem | 1.-Türlü yöntemlerden yararlanma düşüncesine dayanan ve birleştirici bir anlayışı yansıtan yöntem. 2. Gerekseme ve zorunluklar karşısında çoğunlukla yabancı dil öğretiminde baş vurulan, türlü yöntemlerin özelliklerini taşıyan karma yönteme verilen ad. 3. |
seçmecilik | Birbirlerine karşıt olan türlü öğretilerden seçilen düşüncelerden yararlanarak tek ve uyumlu bir inanç ya da düşünme dizgesi oluşturmaya çalışan felsefe görüşü. |
seçmeli dersler | Birtakım dersler arasında alınıp alınmaması öğrencinin isteğine ve seçimine bırakılmış olan dersler, bk. temel dersler, zorunlu dersler. |
seminer | 1. Bir konu üzerinde bilgi alışverişinde bulunmak ya da tartışma yapmak amacıyla düzenlenen toplantı. 2. Üniversitelerde ve yüksek okullarda, bir öğretim üyesinin yönetimi altında birtakım konu ve sorunlar üzerinde öğrencilerin yaptıkları incelemelerle il |
senato | Rektörün başkanlığında, öğretim görevi başında bulunan bir önceki rektör, rektör yardımcıları, fakülte dekanları, her fakülte kurulunun kendi üyeleri arasından üç yıl için seçeceği ikişer profesörle üniversite ya da fakültelere bağlı her yüksek okulun yön |
serbest çalışma | Öğrencilerin kişisel gereksinme ve ilgilerine göre kümeler halinde okul kitaplığında, deney odasında, işlikte, uygulama bahçesinde ve derslikte, kimi zaman öğretmenlerin gözetimi altında, kimi zaman da kendi kendilerine yaptıkları tamamlayıcı ve yetiştiri |
serbest çalışma kümesi | Okulda serbest çalışma saatlerinde ilgi ve gereksinmelerine göre bir araya gelen ve kimi durumlarda ilgili öğretmenlerin yardımlarından da yararlanan küçük öğrenci topluluğu. |
serbest oyun | Çocuğun, etkin olma gereksinmesini karşılamak üzere kendiliğinden kurduğu ve hiç bir kurala bağlı olmayan oyun. |
ses bozukluğu | Sesin sürekli olarak güç, perde, nitelik ve esneklik bakımından dikkati çekecek ölçüde farklılık göstermesi konuşurken sesin kısık, çok yüksek, tiz, pes, soluk ya da tekdüze olması durumu. |
ses eğitimi | Müzik derslerinde çocukların gırtlaklarını eğitme, onlara iyi ve doğru şarkı söyleme becerisini kazandırma amacını güden soluk alıştırmaları, ses ve söyleme alıştırmaları, ritmik okuma gibi çalışmaları kapsayan etkinliklere verilen ad. |
ses makinesi | Bir sesi, bir sözü, gereğinde yinelenmek üzere, manyetik tele ya da şeride almaya yarayan ve özellikle anadil, yabancı dil ve müzik öğretiminde çok kullanılan bir ders aracı. |
ses yitimi | Bedensel, sinirsel ya da ruhsal-genetik nedenlerle ses kirişlerinin işleyememesi sonucu sesin kısılıp yok olması. |
sesli okuma | Bir yazılı parçayı seslendirerek okuma yüksek sesle okuma. |
sessiz okuma | 1. Bir yazılı parçayı yalnızca gözle izleyerek okuma. 2. Kör çocukların kendilerine özgü kabartma yazıları parmaklarıyla dokunarak sessizce okumaları. |
sezgi | 1. Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş ya da olacak bir şeyi kestirme anıklığı. 2. Deney yapmadan ya da usavurmadan bir kavramı, bir genellemeyi doğrudan doğruya anlayıverme. |
sezgicilik | Sezgiye önem veren ve sezgi yoluyla kavranılan gerçeklerin insan bilgisinin temelini oluşturduğunu ileri süren felsefe öğretisi. |
sığınanlar eğitimi | Baskı altında ülke değiştirenlerin, sığındıkları yeni ülkeye uymalarını sağlamak için yapılan eğitim. |
sıklık | 1. Belli bir puanla gösterilen ya da herhangi bir sınıf genişliği içinde yer alan denek, gözlem ya da olay sayısı. 2. Bir gözlem dizisinde aynı değerlerin yinelenmiş sayısı. |
sıklık dağılımı | 1. Bir sıraya göre düzenlenen gözlem değerlerinin dağılımı. 2. Bir dizi içinde yer alan gözlem ya da puanların değer basamaklarına göre dağılımı ve yineleniş sayısı. 3. Puanların, her puana eşdüşen ya da her bir sınıf genişliğine rastlayan gözlem ya da de |
sınama ve yanılma | Yeni sorunlar ve durumlar karşısında düşünme, plan yapma ve yöntemli biçimde hareket etme yerine denemelere girişerek çözüm ve uyma yolları arama davranımı. |
sınama ve yanılma yoluyla öğrenme | Yeni öğrenme durumları karşısında öğrencinin, başarılı sonuç alıncaya, ya da hoşnut oluncaya değin kimi tepkileri hemen hemen rasgele yinelemesi ve sınaması temeline dayalı öğrenme. |
sınama-yeniden sınama güvenirliği | Bir testin kısa bir aralıkla aynı kümeye iki kez uygulanmasından elde edilen puanlar arasındaki bağlılaşma. |
sınav | Sınıf geçme, bir okulu bitirme, bir üst okula yazılma durumunda bulunan öğrencilerin ya da bir işe girmek isteyenlerin anıklık, yetenek, bilgi ve beceri derecesini anlamak için yapılan yoklama, bk. sözlü sınav, yazılı sınav. |
sınav denetimi | Bir okulda sınavların düzenlenmesi, yapılması, değerlendirilmesi ve sonuçlarının saptanması ile ilgili çalışmaların yönetmelik hükümlerine göre yürütülüp yürütülmediğini incelemeyi öngören denetim türü. |
sınav kurulu | Öğrencileri sınamakla görevli kimselerden oluşan kurul. |
sınav programı | Sınavların türünü, gününü, saatini ve yerini gösteren çizelge. |
sınıf | 1. Belli bir yerde toplanarak bir ya da birkaç öğretmenin gözetim ve yönetimi altında ders gören öğrenci kümesi. 2. Bir eğitim kurumuna aynı zamanda yazılan ve bu eğitim kurumunu aynı zamanda bitirmeleri beklenen öğrenci kümesi. 3. bk. derslik. 4. Kimi yö |
sınıf çözümleme tablosu | Genellikle başarı testleriyle ilişkili olarak hazırlanan ve öğrencilerin bu testlerden elde ettikleri başarı oranlarını gösteren tablo. |
sınıf dışı etkinlikler | Sınıf içinde düzenlenme olanağı bulunmayan, ancak öğrencilerin katılmaları eğitsel bakımdan yararlı ve kimi durumlarda da zorunlu olan etkinlikler. |
sınıf düzgüleri | Değişik sınıflarda okuyan öğrenci kümelerinin tipik ya da ortalama başarılarını gösteren değerler. |
sınıf eşdeğerliği | Bir testin ham puanına göre değer biçilen ve öğrencilerin ortalama sınıf düzeyini belirleyen sınıf puanı. |
sınıf geçme | Bir öğretim yılı süresince başarı gösteren öğrencinin, yönetmelik gereğince bir üst sınıfa yükselmesi. |
sınıf genişliği | Sayılama işlemlerinde sınıfın alt ve üst sınırları arasındaki ayrıma verilen ad. |
sınıf içi testleri | Öğretmenlerin yalnızca kendi sınıfları ya da dersleri için hazırlayıp uyguladıkları ölçünleştirilmemiş testler, bk. resmî olmayan testler. |
sınıf kitaplığı | 1. Öğrencilerin girişimiyle kurulan, içinde türlü derslerin işlenmesine yarayan kaynak kitapların bulunduğu kitaplık. 2. Öğretmen ve öğrencilerin yararlanması için okul kitaplığınca bir sınıfa gönderilen türlü yapıtlardan oluşan kitaplık. |
sınıf ortamı | Aynı sınıfta okuyan öğrenciler arasındaki düşünsel ve duygusal etkileşim sonucu zamanla oluşan benzer beklentilerin, değer yargılarının ve davranış örüntülerinin gelişmesine yol açan durum. |
sınıf ödevi | Sınıfta yapılmak üzere verilen ödev. |
sınıf öğretmeni | 1. Görevlendirildiği sınıfa özgü öğretim programının öngördüğü çalışmaları planlayan, bu çalışmaları yönetip değerlendiren ve her öğrencinin sorunuyla yakından ilgilenen öğretmen. 2. Görevlendirildiği sınıfın bütün derslerini okutan öğretmen. |
sınıf sergisi | Okul programının bütünlüğü içinde, sınıf çalışmaları sırasında yapılan kişisel ve ortaklaşa işleri velilere ve öteki öğrencilere göstermek için genellikle öğretim yılı sonunda düzenlenen sergi. |
sınıf yönetimi | Bir öğretmenin, sınıfta, göreviyle ilişkili bütün eğitim ve öğretim etkinliklerini yönetmesi işi. |
sınıflama | Birbirine benzeyen nesne, gözlem ve olayları belli bir amaca göre bölümlere ayırma. |
sınıfta kalma | Bir öğretim yılı süresince başarı gösteremeyen öğrencinin, yönetmelik gereğince bulunduğu sınıfta bir yıl daha okumak zorunda bırakılması. |
simge | 1. Soyut bir kavramı, örneğin bir ülküyü, amacı ya da düşünceyi gösteren ve anlamı herkesçe bilinen biçim, harf, bitki vb. im. 2. Ruh çözümlemesinde bilinçsiz bir düşünceyi, duygu ya da isteği belirten herhangi bir im. |
simgecilik | 1. İnsan usunun ancak simgeleri bildiğini ileri süren felsefe öğretisi. 2. Ruh çözümlemesi kuramına göre, baskı altında tutulan bir düşüncenin, bir isteğin, olumsuz bir yaşantıyla ilgili bir anının anlaşılmasın da simgelerden yararlanma. |
sinirbilim | Sinir dizgesinin yapısı ve görevi üzerinde inceleme ve araştırmalar yapan bilim dalı. |
sinirceli çocuk | 1. Birtakım korkuları, saplantıları, kaygıları nedeniyle acı duyan çocuk. 2. Aşırı derecede düşsever olan ya da sinir argınlığı içinde bulunan çocuk. |
sinirceli karakter | Toplumun koyduğu ve benimsediği kurallar ile yöntemlere aldırmaksızın içtepilerine göre davranma eğilimi gösteren kişilik. |
siyasal bilimler | Siyasal olguları ve düşünceleri, türlü siyasal yetke biçimlerini yöntemli olarak inceleyen bilimlere verilen genel ad. |
skolastik | 1. Aristoteles’in yapıtlarından alınıp Hıristiyan kilisesi anlayışına göre değiştirilmiş olan ve Orta Çağ boyunca Batı üniversitelerinde okutulan biçimci ve gelenekçi felsefe. 2. Bu felsefeye ilişkin. |
slayt | Yarı ya da tam karartılmış bir odada bir gösterici ile beyaz perdeye ya da duvara yansıtılarak öğretim etkinliklerinde kullanılan saydam resim. |
slayt göstericisi | Güçlü bir elektrik ışığının yardımıyla slaytları beyaz perdeye ya da duvara yansıtan ders aracı. |
sokrates yöntemi: | bk. doğurtuculuk. |
son çocukluk | Yaklaşık olarak 11-14 yaşları arasındaki yaşam dönemi. |
sonucu izleme bölümü | Öğrencilerin gelişmelerinde ve yeni durumlara uymalarında kılavuzluk etkinliklerinin ne ölçüde etkili olabildiğini saptamakla görevli olup genel olarak okulu bitirenler üzerinde araştırma ve değerlendirme çalışmaları yapan kılavuzluk bölümü. |
soru | 1. Bütün öğeleri tam olarak verilmeyen bir düşüncenin, bir görüşün tamamlanmasına, yorumlanmasına ve eksiksiz bir anlatım biçiminde belirlenmesine yardımcı olan söz. 2. Topluca ortaya atılan birkaç düşünce ya da görüşten en doğru olanını seçmek için insan |
soru kâğıdı | Belli bir sorun ya da konu üzerinde önceden düzenlenen sorulara ilgililerce verilecek yanıtların yazılması için geliştirilen bir bilgi derleme aracı. |
soru listesi | Bir amaca göre seçilmiş olan davranım biçimleri ile birtakım beceri ya da düşünceleri temsil eden maddelerden oluşan ve bir gözlemcinin deneklerde gördüğü nitelikleri saptamasına yardım eden değerlendirme aracı. |
soru-yanıt yöntemi | Öğrencilerin, belli soruların karşılığı olan kalıplaşmış yanıtları öğrenmelerini ve bu sorular sorulduğunda yanıtlarını ezbere söylemelerini isteyen eski bir öğretim yöntemi. |
sorun | 1. Çözümü, yaratıcı düşünmeyi gerektiren önemli ve güç durum. 2. Bir soru ya da bir dizi soru aracılığıyla kişiyi soruların nedenleri ile sonuçlarını araştırmaya yönelten durum. |
sorun çözme | Yeni olay ya da durumlar karşısında var olan ilişkileri ortaya çıkarma, yeni ilişkiler kurma ve güdülen amaca göre belli bir sonuç elde etme işi. |
sorun çözme yöntemi | Sorunu anlama ve tanımlama, varsayımsal bir çözüm biçimi tasarlama, bu çözüm biçimini doyurucu kanıtlar buluncaya değin deneme gibi etkinlikleri kapsayan düşünme ve uygulama yolu. |
sorun tarama listesi | Bir okulda okuyan öğrencilerin karşılaştığı en önemli sorunların saptanması için düzenlenen, bu konuda bilgi derlemeye yarayan liste. |
sorunlara dönük program | Öğrenme etkinliklerinin günlük, önemli ve çocukların yaşantılarıyla ilgili sorunlar çevresinde düzenlenmesini ve buna uygun gereçler ile yöntemlerden yararlanılmasını öngören öğretim programı. |
sorunlu çocuk | Zekâsı, kişiliği ve davranışları bakımından olağandışı özellik gösteren, olumlu bir gelişme gösterebilmesi için özel çaba ya da eğitim isteyen çocuk. |
sosyal bilimler | bk. toplum bilimleri. |
sosyal çalışma | Toplumda genellikle yoksulluk, hastalık ve karakter bozuklukları nedeniyle uyumsuzluk gösteren özürlü kimselerin sorunlarını çözmek, bu gibileri sağlıklı bir yaşama kavuşturmak için düzenlenen gönüllü ya da resmî etkinlikler. |
soyut usavurma | Somut veriler yerine, simge ya da genellemelerden yararlanarak sonuçlara varma işlemi. |
soyut zekâ | Düşünme ve yeni durumlara uyma konularında soyut kavramlar ile simgelerden başarılı biçimde yararlanma yeteneği. |
soyutlama | Zihnin, gerçekte ayrı ve başlı başına bir varlığı ya da özelliği olmayan bir şeyi, bağımsız olarak ya da öteki özelliklerden ayırarak düşünmesi. |
söz yitimi | Konuşma ya da konuşulanları anlama yeteneğinde görülen bozukluk. |
sözcük karışıklığı | Bir düşünceyi anlatırken yanlış sözcük kullanma ve sözcükleri yanlış söyleme biçiminde kendini gösteren konuşma bozukluğu. |
sözcük yöntemi | Sözcüklerin önce birer bütün olarak ele alınması ve bundan sonra parçalara bölünerek çözümlenmesi ilkesine dayanan bir okuma öğretimi yöntemi. |
sözel öğrenme | Düşüncelerin iletişimi ve açıklanması için gerekli konuşma becerilerini elde etme işi. |
sözlü iş testleri | Bir kimsenin belli bir iş ya da meslek üzerinde bilgisini sözlü olarak ölçen testler. |
sözlü sınav | Bir öğrencinin bilgi, yetenek ve beceri derecesini anlamak için soru-yanıt yönteminden yararlanılarak genellikle bir kurulca yapılan yoklama. |
sözlü yoklama | Öğrencilerin, işlenen konular ya da üniteler çerçevesinde kazandıkları bilgi ve beceri yönünden durumlarını düşünme ve kavrayış bakımından olgunluk derecelerini anlamak ve değerlendirmek amacıyla, soru-yanıt yönteminden yararlanarak yapılan küçük sınav. |
sözlü yöntem | 1. Sağırlara ya da sağır-körlere ses titreşimlerinden yararlanarak konuşmayı ve konuşulanı anlamayı öğretme yöntemi. 2. Öğrencinin, sözcükleri tanıyıp tanıyamadığını ve doğru seslendirip seslendiremediğini anlamak için baş vurulan, basılı simgelere |
sözlü-yazılı anlatım | 1. Düşüncelerin seçilmesi, sıraya konması, geliştirilmesi ve yazılı ya da sözlü olarak düzgün bir biçimde anlatılması işi. 2. Birtakım öğeleri bir bütün elde etmek amacıyla birleştirme, kaynaştırma işlemi ya da sanatı. 3. Öğrencilere anadillerini doğru, e |
spor yurdu | Spor etkinliklerini okulun doğal çalışmaları içinde düzene bağlamak ve öğrencileri sporun türlü dallarında yetiştirmek amacıyla lise ve dengi okullarda kurulan dernek. |
suçlu çocuk | 1. İçinde yaşadığı toplumun gelenek ve törelerine karşı koyan çocuk. 2. Sürekli olarak yasaları çiğneme eğilimi gösteren çocuk. 3. Okul ya da benzeri eğitim kurumlarının koyduğu kurallara uymamakta direnerek sık sık suç işleyen çocuk. |
suçluluk duygusu | Bireyin birtakım toplum törelerine, yasalara aykırı davrandığı sanısına kapılması ya da öyle davrandığını anlaması sonucu içinde bulunduğu gergin ruh durumu. |
süreç | 1. Bir amaca yönelmiş olan sürekli değişimlerin tümü. 2. Olayların zaman içinde belli bir gelişme göstererek sürüp gitmesi. |
sürekli eğitim | 1. Tam gün okul ya da üniversite öğrenimini bitiren ya da belli bir öğrenim basamağından ayrılan gençler ile yetişkinlere yaşamları boyunca sürekli olarak öğrenme ve yetişme olanakları sağlanmasını öngören eğitim anlayışı. 2. Özel nitelikte okullar, eğiti |
sürekli hayat durumları | Bireyin, çocukluktan başlayarak erginlik ve yetişkinlik çağında değişik biçimlerde sürekli olarak karşılaştığı sorunlar. |
süt çocuğu | Bir yaşını doldurmamış, genellikle emzirme döneminde bulunan çocuk. |
şarkı dağarcığı | Öğrencilerin okulda öğrendikleri ya da öğrenmeleri öngörülen değişik türde şarkıların tümü. |
tabiat bilgisi | Öğrencilere doğal olayları gözleme ve inceleme yollarını öğretmek, doğa ve doğal olaylar ile insan yaşayışı arasındaki ilişkileri kavratmak, doğal çevreyi iyileştirme alışkanlığı kazandırmak, doğal güzellikleri duyurabilmek ve onlarda doğa sevgisini uyand |
takvim yaşı | Bireyin doğum gününden başlayarak, hesaplanan güne dek yaşadığı, yıl, ay ve gün olarak belirlenmiş süre. |
tamalgı | 1. Algının belli bir konu ya da nokta üzerinde toplanması, öğrenilenin tam olarak bilincine varılması durumu. 2. Bir kimsenin yeni öğrenilen şeyi daha önceki yaşantılarıyla bütünleştirmesi, kaynaştırması işlemi. 3. Algıdan daha üstün ve daha karmaşık bir |
tamamlama maddesi | Bir ya da birden çok bölümü eksik bırakılan bir cümlenin, bir tanımın tamamlanmasının istenildiği test sorusu. |
tanıma | 1. Daha önce bilinen bir şeyi, bir kimseyi anımsama. 2. Bir şey ya da bir kimse ile ilgili doğru ve tam bilgisi bulunma. 3. Var olan bir şeyi algılama. |
tanıma maddesi | Sınava giren kimseden, iki ya da daha çok sayıda yanıttan doğru olanını tanıyıp seçmesi istenilen test sorusu, bk. anımsatma maddesi. |
tanısal teknik | Kılavuzlukta öğrencinin özel yeteneklerini, güçlük ve ilgilerini öğrenmek için tanısal testler uygulanmasını, onun yaşamı ve ruhsal gelişimiyle ilgili yazı ya da dosyalar üzerinde yapılan çözümlemelerin incelenmesini ve görüşmeler sonucu elde edilen birey |
tanısal testler | Deneklerin belli bir gelişme ve öğrenme alanıyla ilgili olarak güçlü ye güçsüz yönlerini tanımak amacıyla uygulanan testler. |
tanısızlık | Bildik nesneleri ya da durumları tanıyamamak biçiminde kendini gösteren algı yetersizliği. |
tanrıbilim | Tanrı’nın varlığı ve nitelikleri üzerinde ileri sürülen bilgi, görüş ve inançları yöntemli biçimde inceleyen bilim dalı. |
tarama testi | Belli bir konu ya da alanda genel başarıyı ölçen ve bireylerden çok, kümelerin durumunu saptamak için uygulanan test. |
tarama yöntemi | Tarama listesi, görüşme vb. araçlardan yararlanarak var olan bir durumu en son özelliğiyle saptama amacını güden ve öğrencilerin başlıca eğilimlerini ortaya çıkarmaya, karşılaştırmalar yapmaya, sanılamaya yarayan bir araştırma yolu. |
tarım eğitimi | 1. İleride tarımla ilgili iş ya da görevlerden birini seçeceklere verilen meslek eğitimi. 2. İlk ve orta dereceli okul öğrencilerine kılgısal tarım bilgi ve becerileri vermek, onlarda doğa ve toprak sevgisi uyandırmak, ilgili öğrencileri tarım alanına yön |
tarım meslek okulu | Çiftçi çocuklarının tarımsal üretime daha yeterli biçimde katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla Tarım Bakanlığına bağlı kimi kurumlarda ve çiftliklerde açılan, ortaokula dayalı ve öğrenim süresi üç yıl olan okul. |
tarih | 1. Ulusların geçmişte oluşturdukları kültür ürünlerini, yaptıkları savaşları, kurdukları siyasal ve ekonomik ilişkileri yöntemli bir biçimde inceleyen, geçmişe değgin olayları yer ve zaman göstererek gerçeğe uygun biçimde açıklayan bilim dalı. 2. Öğrencil |
tartışma | Birbirine aykırı düşünce, görüş ve tutumların karşılıklı savunulması. |
tasarı | Belli bir amaç doğrultusunda, öğretmen ve öğrencilerin işbirliğiyle hazırlanan öğrencileri sorun çözme, çevre inceleme, türlü araçları kullanma gibi eğitsel değer taşıyan etkinliklere yönelten çalışma planı. |
tasarı yöntemi | Ders konuları ve ünitelerinin, öğretmenin kılavuzluğu altında küçük öğrenci kümelerince ödev olarak işlenmesi temeline dayalı bir öğretim yöntemi, bk. etkinci yöntem. |
tasarım | 1. Bir şeyin biçimini zihinde canlandırma işi ya da tasarlanan biçim. 2. Önceki bir algının yeniden canlandırılması. |
tatil dinlenekleri | Okul çağındaki çocukların ve gençlerin yaz tatillerini kırlık yerlerde ya da deniz kıyılarında, sağlık kurallarına uygun ve toplumsal ilişkileri geliştirici bir ortam içinde geçirmeleri için resmî ya da özel eğitim kurumları, kamu kuruluşları ve gönüllü d |
tavan | Test aracılığıyla ölçülen yeteneğin en üst sınırı. |
tek öğretmenli okul | Bütün sınıfları bir tek öğretmence okutulan ve yönetim işleri de aynı öğretmen yoluyla yürütülen okul. |
tekbencilik | 1. Gerçeğin yalnızca bireysel benlik olduğunu, bütün bilginin “ben” ile başladığını, insan dışı her şeyin gerçek sayılmaması gerektiğini savunan bir bilgi kuramı görüşü. 2. Gerçekliğin bütün olarak ancak bireyin zihinsel etkinliğiyle anlaşılabileceğini il |
teknik | 1. Herhangi bir sanat, üretim ve öğretim etkinliği için baş vurulması gereken beceri, işlem ya da yol. 2. Mekanik uğraşılara, sanayi ile ilgili işlere ya da uygulamalı bilimlere ilişkin. |
teknik öğretim | Bir tekniğin ya da teknik yöntem ve becerilerin kazandırılmasına önem veren mühendis, teknisyen ve işçi yetiştirmeyi amaç edinen öğretim alanı ya da türü. |
teknisyen okulu | Endüstri alanında makine, elektrik, kimya, motor vb. dallarda çalışacak teknik görevlileri yetiştirme amacını güden ve öğrenim süresi dört yıl olan lise dengi meslek okulu. |
teknoloji | Bir endüstri dalıyla ilgili yapım yöntemlerinin, yollarının ve araçlarının inclenmesinden oluşan bilgi dalı. |
teknolojik eğitim | Kuramsal yönden gelişme yerine ilkelerin uygulanışına önem veren eğitim. |
televizyon | Elektromanyetik dalgaları canlı resim haline getiren ve eğitim alanında kendisinden etkili biçimde yararlanılan araç. |
televizyonla eğitim | 1. Televizyonun görsel-işitsel etki ve olanaklarından yararlanarak çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin gereksemelerini karşılamak üzere televizyon yolu ile yapılan eğitim. 2. Kimi okul ve üniversitelerde, özellikle kalabalık sınıflarda birtakım dersler |
tema | Bir ders programı, bir öğretim ünitesi, bir eğitim etkinliği için temel olarak benimsenen ve yinelenen düşünce ya da konu. |
temel beceriler | Okullarda okutulan türlü derslerde istenilen yeterliği kazanmak için temel sayılan beceriler. |
temel bilimler | Yüksek öğrenimde öğrencilerin seçtikleri bilim dallarında başarılı bir biçimde öğrenim yapmalarını sağlamak amacıyla, gerekli temel bilgileri veren dersler. |
temel dersler | 1. Öğrencilerin yazılı ve sözlü anlatım becerisini geliştirmeyi amaç edinen dersler, örneğin okuma, yazma, kompozisyon, dilbilgisi ile aritmetik dersine verilen ad. 2. Öğrencilere yaşamlarında başarılı olmaları için gerekli olan bilgi, beceri ya da değer |
temel eğitim | 1. Örgün eğitimden yararlanma olanağı bulamamış kimselere uygulanan ve onları toplumsal, ekonomik ve kültürel yönlerden aydınlatıp yetiştirmeyi amaç edinen eğitim. 2. Öğrencilere okuma-yazma, aritmetik, meslek becerileri, ev yönetimi, sağlık bilgisi, fen |
temel gereksinmeler | Yaş, cins, toplumsal durum ve özdeksel koşullar ne olursa olsun her insanın duyduğu gereksinmeler. |
temel kaynak | Eğitim araştırmalarında baş vurulan ve herhangi bir olay ya da olgu üzerinde doğrudan doğruya bilgi edinilmesini sağlayan belge, yapıt, yazı ve sözlü tanıklık. |
temel okuma kitabı | İlk okuma kitabına ya da kitaplarına dayalı olarak ve belli yaşlardaki öğrencilerin en çok kullandıkları sözcükler göz önünde tutularak dizi biçiminde hazırlanan okuma kitapları. |
temsil edici örnekleme | Göz önünde tutulan amaçlar bakımından evrenin bütün özelliklerini temsil ettiği düşünülen örnekleme. |
tepki | Organizmanın bir etki (uyaran, uyarıcı) karşısında gösterdiği herhangi bir zihinsel ya da duygusal davranım. |
test | 1. Kişilerin yetenek, bilgi ve becerileri ile anıklıklarını ölçmeye yarayan herhangi bir araç ya da yöntem. 2. Zihinsel bir çalışmanın niteliğini belirtmek ve saptamak amacıyla yapılan 3. Nesnel olarak değerlendirilebilen sınav sorularının tümüne verilen |
test alt-bölümü | Bir testin içinde bulunan ve yoklanacak alanla ilişkili değişik konuları ölçmek üzere düzenlenen bölümlerden her biri. |
test takımı | Aynı deneğe ya da deneklere, başka bir deyişle aynı evrene uygulanarak ölçünleştirilen birkaç testin bir araya getirilmesiyle oluşan test topluluğu. |
tez | Üniversitelerde ve yüksek okullarda öğrencilerin ya da öğretim üyelerinin hazırlayıp kimi zaman bir sınav kurulu önünde savundukları bilimsel yapıt. bk. sav. |
ticaret lisesi | Öğrencileri, genel eğitim ve meslek eğitimiyle, iş yaşamına ve yetenekleriyle ilgili bir yüksek öğretim kurumuna hazırlayan, ortaokula dayalı meslek okulu. |
ticaret ortaokulu | İlkokuldan sonra genel eğitim ve meslek eğitimiyle öğrencileri başta ticaret lisesi olmak üzere lise ve dengi okullara hazırlayan öğretim kurumu. |
toplu dosya | Öğrenciye etkili bir biçimde yardım edebilmek için derlenen bütün önemli ve anlamlı bilgilerin düzenli biçimde özetlenip yazıldığı dosya. |
toplu etkinlik üniteleri | Öğrencileri kümeler halinde araştırma ve inceleme çalışmalarına yönelten öğretim üniteleri. |
toplu öğretim | İşlenilen konuların dikkate alınması gereken organik bir yapısı bulunduğu, öğretimde ayrıntıların birbirlerine eklenmesi yerine daha önceden bütünün bilinmesinin ve ve anlaşılmasının zorunlu olduğu düşüncesine dayanan, çocukların özellikle temel eğitimler |
toplu tartışma | Belli bir konu üzerinde birbiri ardına yapılan konuşmalardan oluşan ve kimi durumlarda sınıf ya da okul içi etkinliklerde yararlanılan bir küme tartışması. |
toplu test | Türlü işlevleri ölçen soruların birkaç bölümde sunulması yerine bütün soruların birbirini izlediği ve uygulama sonunda tek bir puanın elde edildiği test türü. |
toplum bilgileri | Öğrencileri toplumsal yönden eğitmek, onlara içinde yaşadıkları toplumun yönetim düzeni, ekonomik özellikleri, geçmişi üzerinde gerekli bilgi ve anlayışları kazandırmak, yurttaşlığın hak ve görevlerini kavratmak amacıyla ilk ve ortaokullarda okutulan, kon |
toplum bilgileri odası | İçinde kaynak, ve baş vurma kitapları ile dergi, model, harita vb. ders araçlarının bulunduğu, öğrencilerin bireysel olarak ya da kümeler halinde toplum bilgileri konuları üzerinde incelemeler yaptığı özel oda. |
toplum bilimleri | Tarih, ekonomi, toplumbilim ve ruh-bilim gibi toplum içindeki küme etkinliklerini, insan ilişkilerini ve toplum yaşayışını inceleyen bilimlere verilen genel ad. |
toplum felsefesi | 1. Toplumsal kurumlar, gelenekler, töreler ve toplum yaşayışının öteki özellikleri ile bütün bunların ahlak yönünden kapsamını ve sonuçlarını inceleyen felsefe dalı. 2. Toplumsal yaşayış, devlet, yurttaşlık gibi konularla bunlara ilişkin demokrasi, toplum |
toplum ruhbilimi | 1. Küme davranımı, küme etkilerinin kişilik gelişmesi üzerindeki rolü ve kişiler arası etkileşim gibi sorunları inceleyen ruhbilim dalı. 2. Öğrencilere, toplumsal yaşayışla ilgili ruhbilim sorunları üzerinde gerekli bilgi ve görüşleri kazandırmak amacıyla |
toplumbilim | 1. İnsan topluluklarının kökenlerini, yapı ve görev bakımından gelişmelerini, özelliklerini ve sorunlarını inceleyen bilim. 2. İnsan topluluklarının yaşayışı ve bu toplulukları yöneten yasalar üzerinde öğrencilere gerekli bilgi ve görüşleri kazandırmak am |
toplumculuk | Ana üretim maddelerinin elde edilmesi, dağıtımı ve kullanılmasında ortaklaşa mülk iyeliğini ya da devletçiliği öngören kooperatifçiliğe, toplumsal hizmetlerin etkili biçimde görülmesine ve gelirin doğrulukla dağıtımına önem veren bir siyasa ve ekonomi gör |
toplumsal | 1. Organizmaların kümeler içinde etkileşimine ilişkin olan. 2. Toplum ya da topluluklarla ilgili, onlara ilişkin. 3. Bireyin başkalarıyla olumlu ilişkiler kurabilme yeteneğini denediği gelişme evresiyle ya da bu evredeki etkinliklerle ilgili bulunan. |
toplumsal baskı | 1. Kişilerin inançlarına ve değerlendirmelerine belli bir yön, bir biçim vermek için toplumca yapılan baskı. 2. Başkalarının kararlarını etkilemek için toplumun belli üyelerince yapılan sürekli ve amaçlı baskı. 3. Bireylerin ya da kümelerin düşünce ve dav |
toplumsal çevre | 1. Bireylerin ve insan topluluklarının yaşayış ve davranımları ile ulusların ve kültürlerin gelişimi üzerinde rol oynayan toplumsal koşulların ve etkilerin tümü toplumsal ortam. 2. Çocuğun gelişmesini ve kişilik kazanmasını etkileyen ve aileyi, arkadaş kü |
toplumsal davranım | 1. Bireyin bir toplumun üyesi olarak gösterdiği eylemler. 2. Küme eylemlerine verilen ad. 3. Toplumca uygun bulunan, onaylanan davranım. |
toplumsal değerler | İyi ve geçimli yaşamayı sağladığı, insan ilişkilerini düzenlediği düşüncesiyle toplumca korunması ve geliştirilmesi istenilen değerler. |
toplumsal değişme | 1. Bir toplumun, gelişmemiş ya da az gelişmiş durumdan gelişmiş duruma, gelişmiş durumdan az gelişmiş ya da gelişmemiş duruma gelmesi. 2-Toplum yaşamında ortaya çıkan her türlü değişmeye verilen ad. |
toplumsal eğilim | Uzun bir zaman süresi içinde değişik toplumsal etmenlerin etkisi altında, toplumsal kurumların ve ilişkilerin gösterdiği belirgin yönseme. |
toplumsal gelişme | 1. Toplumsal davranım, duygular, tutumlar, değerler vb. bakımından bireyin yaşam boyunca gösterdiği sürekli ve olumlu değişmelerin tümü. 2. Bir toplumun, o toplumu oluşturan kişilere kıvanç verecek yönde gösterdiği toplumsal ve kültürel gelişme. |
toplumsal gereksinmeler | Bireyleri toplumsal bir amaca doğru yönelten ve girişimler yapma isteği veren dirik gereksinmeler. |
toplumsal güdüler | Birlikte yaşamak, bir yöneticiye uymak ve birtakım örgütlere bağlanmak biçiminde kendini belli eden yönsemeler. |
toplumsal ilişki çizgesi | 1. Bir kümenin üyeleri arasında saptanan seçme ve yadsıma örüntülerinin çizgesel olarak anlatımı. 2. Bir kümeye uygulanan ve toplumsal ilişkileri ölçen test sonuçlarına göre o kümeyi oluşturan kişiler arasındaki bağları gösteren çizge. |
toplumsal ilişki ölçümü | 1. Bir kümenin üyeleri arasında var olan kişiler arası ilişkilerin ölçümü. 2. İnsan topluluklarının ruhsal durum ve özelliklerinin matematik yöntem ve kurallarla incelenmesi. |
toplumsal ilişki ölçümü tekniği | Bir kümenin ya da bir topluluğun üyesi olan kimselerin birbirlerine karşı ne gibi düşünceler, kanılar ve duygular beslediklerini öğrenmek amacıyla baş vurulan bir ölçme yolu. |
toplumsal olgunluk | Bir kimsenin anlayış, duygu, tutum ve beceri gibi özellikler bakımından içinde yaşadığı toplumun yetişkin üyelerinin genellikle erişmiş oldukları düzeye gelmesi durumu. |
toplumsal oyun | Öğrencilere, insan ilişkileri konusunda daha çok bilgi, beceri ve anlayış kazandırmayı öngören ve oyun (drama) tekniklerinden yararlanma temeline dayalı deneysel bir eğitim yöntemi. |
toplumsal uyum | Bireyin, sürekli olarak değişen koşullar içinde ve toplumsal çevrenin baskısı altında, durumunu korumak ya da geliştirmek amacıyla yaptığı girişimlerin tümü. |
toplumsal uyumsuzluk gösteren çocuklar | bk. uyumsuz çocuklar. |
toplumsal zekâ | 1. Toplumsal çevreye uyma ve onu geliştirme yeteneği. 2. Toplumsal ilişkileri etkili biçimde kurabilme, sürdürebilme ve değişen toplumsal durumlara uyabilme gücü. |
toplumsallaştırma | Bireye, özellikle çocuğa, üyesi olduğu topluluğun ya da toplumun töre, gelenek ve kültürel değerleri ile ölçünlerini öğretme, benimsetme işi. |
töre | Bir toplumda yürürlükte olan ve insanların tutumlarına yön veren görenek, inanç ve alışkıların tümü. |
törebilim | Ahlak ilke ve sorunlarını inceleyen, insan davranışlarını “doğruluk-yanlışlık” ve “iyilik-kötülük” gibi değer yargıları bakımından çözümleyen bilim dalı. |
tutum | Bireyin insanlar, olaylar ve cansız varlıklar karşısında takındığı davranış biçimi. |
tutum testi | Bir kimsenin ya da bir kümenin nelere ne derece değer verdiğini saptamaya yarayan test. |
tümevarım yöntemi | 1. Öğretimde örneklerden, sorunlardan, olaylardan ve özel durumlardan başlayarak genel sonuçlara, kurallara ya da kanılara varma yolu. 2. Özel durumlardan genel bir sonuca erişmek için yapılan, usavurmaya dayanan bir çalışma, araştırma ve tartışma yöntemi |
türetilmiş puan | Birtakım sayılama teknikleriyle ham puandan elde edilen puan. |
türkçe | Öğrencilere Türk dilini doğru ve etkili bir biçimde kullanma alışkanlığını kazandırmak ereğiyle ilkokuldan başlayarak bütün ortaöğretim kurumlarıyla kimi üniversite ve yüksek okullarda okutulan ders. |
ulamalı yazım | Bir öğrencinin başarı, devam, sağlık, ders dışı etkinlikler vb. bakımından eğitimsel geçmişi üzerinde oldukça kesin bir kanı edinmeye yarayan bilgilerin tümü. |
ulusçuluk | Her ulusun kendi kültür değerlerini, çıkarlarını ve bağımsızlığını her şeyin üstünde tutarak ve koruyarak varlığını sürdürebileceğine inanan, çok kez bölgesel, uluslararası ya da başka tür değerler üzerinde durmayan görüş. |
umu düzeyi | Bir kimsenin ya da bir kümenin, belli bir etkinlik sonunda elde etmeyi düşündüğü başarıya ilişkin umu (emel) ya da isteğinin derecesi. |
unutma | Önceden öğrenilmiş, görülmüş olan herhangi bir şeyi anımsayamama ya da tanıyamama. |
us | İnsanlara özgü, onların tümel ve zorunlu olan ilkelere hiç bir güç harcamadan uymalarını sağlayan bilme, düşünme ve önlem alma yetisi. |
usavurma | 1. Mantık ilkelerine uygun biçimde düşünme ya da bu ilkelerden yararlanarak sorun çözme. 2. Düşüncenin, belirli birtakım önermeleri birbirine bağlayarak yeni bir önermeye (sonuca) erişmesi. |
usçuluk | Yalnızca usun bilgi kaynağı olabileceğini ve doğrunun deneye baş vurulmadan yalnızca önsel ilkelere dayanarak ortaya konulabileceğini ileri süren felsefe öğretisi. |
uslamlama | bk. usavurma. |
ussal insancılık | Bireyi belli bir toplumun üyesi olarak düşünmeyip onu yalnızca insan olarak ele alan ve eğitimin asıl kaynağı sayan felsefe görüşü. |
ussallaştırma | Bir sorunun çözümünde ya da belli bir ortama uymada başarısızlığa uğradığı zaman, bireyin kendine karşı saygısını yitirmemek amacıyla durumu gerçeğe aykırı, ancak usa uygun gibi görünen bir nedenle açıklamaya çalışması. |
uyaran | Bir uyarım, bir tepki yaratan herhangi bir güç uyarıcı. |
uyarım | 1. Bir uyaran karşısında organizmanın gösterdiği tepki. 2. Bir uyarma nedeniyle herhangi bir kas ya da salgıbezinde olan açık ya da gizli değişme. |
uyarlama eğitimi | Görevlilerin işlerine alıştırılmaları ve bağlanmaları, iş sorumluluğunu benimsemeleri, görev sırasında karşılaşacakları sorunları kolaylıkla çözebilmeleri için gerekli bilgi, beceri ve anlayışların kazandırılması amacıyla yapılan bir eğitim türü. |
uyarlık | 1. Denetim altına alınamayan bir toplumsal çevrenin koşullarına uyma. 2. Gizli ya da açık etkilere ve baskılara boyun eğme. 3. Yürürlükte olan töreleri ve görgü kurallarını pek incelemeden benimseme. 4. Genel olarak herkesin görüş ve düşüncelerine uyma. |
uyarma | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrenciye davranışının kusurlu olduğunun yazılı olarak bildirilmesi. |
uygulama | 1. Bir düşünceyi, bir ilkeyi ya da, bir kuramı gerçekleştirme işi. 2. Öğrencilerin kuramsal olarak öğrendikleri ilke ve yasaların derslik içinde ya da dışında doğrulanması için yapılan çalışmalar. 3. Öğretmen adaylarının çevrelerindeki okullara giderek tü |
uygulama bahçesi | Okullarda, özellikle köy ilkokullarında, tarım dersi başta olmak üzere kimi derslerle ilgili kılgısal çalışmalara olanak sağlamak amacıyla düzenlenen bahçe. |
uygulama dersi | Öğretmen adaylarınca verilen ve sonra ilgili öğretmen ya da öğretmenlerin de katılmasıyla değerlendirilen ders. bk. örnek ders. |
uygulama okulu | Öğretmen adaylarına bir programa göre sürekli olarak gözlemde bulunma, denemeler yapma, etkinliklere katılma ve uygulama dersleri verme olanağını sağlayan, öğretmen okuluna bağlı ya da onunla sıkı işbirliği yapan okul. |
uygulamalı dersler | Deney odası etkinliğini, işlik ve klinik çalışmalarını ya da alan incelemelerini gerektiren dersler. |
uygunluk | Testten elde edilen puanlar ile ölçüte ilişkin puanlar arasındaki bağlılaşma katsayısı. |
uysallık | Başkalarının önderliğini benimseme, başkalarına uyma, boyun eğme, bağımlı davranma biçiminde kendini gösteren bir kişilik özelliği. |
uyum düzenleşimi | Bireyin çevresine uyma yolunda yaptığı birbiriyle ilişkili eylemlerin tümü. |
uyumsuz çocuklar | Duygusal bozuklukları nedeniyle saldırganca davranan, suça yönelen ve suç işleyen çocuklar. |
uzaylama | Genellikle, eldeki verilerin sınırı dışında kalan bir işleve özgü değerleri önceden kestirmek için yapılan çalışma. |
uzman | 1. Bir bilim dalında, belli bir teknik alanda yoğun bir öğrenim görerek ya da türlü uygulamalara katılarak yüksek derecede yeterlik kazanmış olan kimse. 2. Üniversite ve yüksek okulların deney odası, kitaplık, enstitü, klinik ve işliklerinde, öğretimle do |
ücretli öğretmen | Bir okulda asıl öğretmeni bulunmayan dersleri saat başına aldığı ücret karşılığında okutan kimse. |
üçüncü dörtte birlik (nokta): | Bir ölçekte deneklerin yüzde 75’inin üzerinde bulunduğu varsayılan nokta. |
ülkü | 1. Gerçekte değil de ancak düşüncede var olan şey. 2. Erişilmesi düşünülmeyen ya da her zaman gerçekleşemeyen, ancak uğrunda özveride bulunmaktan çekinilmeyen yüce düşünce, dilek. |
ünite | 1. Bir ders programının ya da bir ders kitabının başlıca bölümlerine verilen ad. 2. Öğretmenin gözetim ve denetimi altında öğrencilere belirli bir süre içinde ve eğitim amaçlarına uygun olarak birtakım bilgi, beceri ve anlayışlar kazandırmayı öngören, bel |
üniversite | Genellikle fen, edebiyat, hukuk, tıp, mühendislik gibi alanlarda eğitim ve araştırma yapan fakültelerden oluşan yüksek öğretim kurumu. |
üniversite yönetim kurulu | Rektörün başkanlığında, öğretim görevi başında bulunan bir önceki rektörle, rektör yardımcılarından, fakülte dekanlarından ve doğrudan doğruya üniversiteye bağlı yüksek okul yönetmenlerinden oluşan yasa, tüzük ve yönetmelik hükümleriyle senato kararlarını |
üniversiteli | Üniversitede okuyan öğrenci. |
üst disiplin kurulu | İl merkezlerinde Millî Eğitim yönetmeninin ya da görevlendireceği bir yönetmen yardımcısının başkanlığında, il merkezinde bulunan her türlü orta dereceli okulların yönetmenlerinden oluşan ve okullardan gönderilen disiplin kurulu kararlarını inceleyip onay |
üstün özel yetenekli çocuklar | bk. özel yetenekliler. |
üstün zekâlı çocuklar | Geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde sürekli olarak 130 ve daha yukarı zekâ bölümü sağlayan kendi yaşıtlarından rasgele seçilmiş bir kümenin yüzde 98’inden üstün olan çocuklar. |
üstünlük duygusu | Kişinin belli bir yetersizlik duygusunu gizlemek için yararlandığı, üstünlük varsayımına dayalı ruh durumu. |
üstyapı | Ekonomik altyapının etkisinde gelişen hukuk, ahlak, eğitim, sanat, din ve benzeri alanlarla ilgili düzgü, ilke ve kurallardan oluşan toplumsal yapı. |
varoluşçu ruhbilim | İnsan davranımının, olabilirlik açısından ya da ülküsel bakımdan değil de duyumlar, imgeler ya da duygular gibi gerçek ve nesnel verilere göre incelenmesi gerektiğini savunan ruhbilim görüşü. |
vekil öğretmen | Hasta ya da özürü olan bir asil öğretmenin yerine derse giren ve onun öteki görevlerini de yapan geçici öğretmen. |
veli | Okula giden bir çocuğun her türlü davranış ve tutumundan sorumlu olup onunla ilgili işleri izleyen kimse. |
veri | 1. Sonuç çıkarmak, çıkarsama yapmak, ya da bir incelemeyi sürdürmek için gerekli olaylara, ilişkilere ve sayısal ham bilgilere verilen ad. 2. Bir araştırmada sorunun çözümünü sağlamak amacıyla derlenen bilgiler. |
verim | Bir öğretim etkinliği sonunda öğrencilerin başarı durumlarına göre elde edilen sonuç. |
verimlilik | Belli bir sürede bir öğrencinin, bir öğrenci kümesinin ya da bir eğitim kurumunun yaptığı çalışma ya da gösterdiği başarı. |
yabancı dil | Öğrencilere, akademik, toplumsal ve meslekle ilgili gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla anadili dışında öğretilen dil. Fransızca, Almanca, İngilizce gibi. |
yabancı okullar | Yabancılarca açılmış bulunan ve Özel Öğretim Kurumları Yasası hükümlerine göre etkinlik gösteren okullar. |
yabancı öğrenci | Öğrenim yapmak için bir başka ülkeye giden ve orada okuyan öğrenci. |
yabancı öğretmen | Kendisiyle yapılan bir sözleşme gereğince belli bir süre herhangi bir okulda ders veren yabancı uyruklu öğretmen. |
yaderklik | 1. Başkalarınca yapılan yasalara ve konan kurallara uyma. 2.-Kendini yönetememe, kendi kendine karar verememe durumu. 3. Bir insan topluluğunun yabancı kişilerce yönetilmesi. |
yadgerekircilik | Neden ve sonucun birbirini izlemesinde kesin bir zorunluk olmadığını yenilik, bağımsızlık ve şans gibi etmenlerin de neden – sonuç bağıntısı kadar olaylar arasındaki ilişkiyi belirlediğini ileri süren, bu bakımdan gerekirciliğin karşıtı olan öğreti, bk. g |
yan tutma | Örnekleme işleminde, konuyu canlandırma niteliği yönünden deneklerin seçimine gereken önemin verilmemesi yüzünden yapılan yanlışlık. |
yanılma | Sayılamada dikkatsizlik ya da unutkanlık yüzünden hesaplama işlemlerinde, verilerin yorumlanmasında yapılan yanlışlık. |
yanılsama | Duyu ergenlerinin aldanması bir görünüşün gerçek sanılması bir görünüşü gerçek sandıran duygu ve us yanılması. |
yankıca | 1. Bir sözcüğü ya da cümleyi anlamını bilmeden yineleme. 2. Başkalarının kullandığı sözleri elde olmayarak yineleme biçiminde kendini gösteren zihin bozukluğu. 3. Çocukların, konuşmayı öğrenmeye başlarken her duyulanı anlamadan ya da pek az anlayarak süre |
yanlış çözümlemesi | Bir testte öğrencilerin yaptığı yanlışların sıklık bakımından sayımı ve belirtilmesi işlemi. |
yansıtıcı teknik | Denekten, mürekkep lekeleri, resimler, bitmemiş cümleler vb. bir dizi uyaran arasından seçtiği herhangi birine özgürce tepki göstermesi istenen kişilik inceleme yolu. |
yansıtma testleri | Bir kimsenin birtakım cümleler ya da belirsiz resimler üzerinde yaptığı yorumlarla birtakım kişilik özelliklerini ortaya çıkaran testler |
yapı enstitüsü | Sanayi ve bayındırlık alanlarıyla ilgili işler için, bilgili işçiler yetiştirmek ve yetenekli öğrencileri de üst teknik öğretime hazırlamak amacıyla açılan, ortaokula dayalı üç yıllık sanat okulu. |
yapı geçerliği | Test sonuçlarının, ölçülmek istenilen özelliklere ilişkin belirtilere uygunluk derecesi. |
yapıcı düşünme | bk. yaratıcı düşünme. |
yaradılış | 1. Beden ve ruh yapılışından gelen anıklıkların tümü. 2. Kişiliğin duygusal ve heyecansal yönleri. 3. Duygusal görevlerin ya da beden yapısına ilişkin belirleyicilerin sürekli niteliği, bk. huy. |
yararcılık | 1. Bir işin, bir eylemin doğruluk derecesini o iş ve eylemdeki yararlıkla değerlendiren, yarar ilkesini doğru davranışların ölçüsü olarak kabul eden ve böylece yarar ile ahlak arasında sıkı bir ilişki kuran öğreti. 2. Genel mutluluğa uymayı ahlaksal değer |
yaratıcı düşünme | Buluşçu, yenilik arayan ya da eski sorunlara yeni çözümler getiren ve özgün düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlayan bir düşünme biçimi. |
yardımcı ders kitabı | Ders kitabı olarak kabul ve ilân edilmemekle birlikte belli bir dersin öğretiminde öğrencilerin yararlanabileceği düşünülen kitap. |
yarı test katsayısı | Bir testin her iki yarısından elde edilen dağılımların (puanların) bağlılaşması yoluyla sağlanan katsayı yarı test güvenirliği. |
yarı-yıl | Öğretim yılının ayrıldığı dönemlerden her biri öğrenim dönemi. |
yarı-yıl ortası sınavı | Yarı-yıllık bir öğrenim döneminin birinci bölümünün sonunda yapılan sınav. |
yaş düzgüleri | Değişik yaş kümelerinde bulunan kimselerin tipik ya da ortalama başarılarını gösteren değerler. |
yaşama dönük program | Amaçları ve konuları öğrencilerin istek, ilgi ve gereksinmelerine uygun olarak saptanıp düzenlenmiş olan öğretim programı. |
yaşama uyarlayıcı eğitim | Öğretim programlarının gerçekçi, işe ve mesleğe dönük, toplumsal beceriler kazandırıcı nitelikte olmasına ağırlık veren eğitim. |
yaşamöyküsü yöntemi | 1. Çocuk gelişimi araştırmalarında, gözlenen davranımların yöntemli biçimde izlenmesi ve yazılması temeline dayanan bir inceleme yolu. 2. Öğretim amacıyla, tarihle ilgili konu ya da bilgileri, ünlü kişilerin yaşamöyküleri çevresinde düzenleme yöntemi. |
yaşantı | 1. Bireyin algılayarak ve doğrudan doğruya etkinlik göstererek edindiği bilgi, tutum ve becerilerin tümü. 2. İnsanın, özdeksel ve toplumsal çevresiyle ilişki kurması sonucu gerçekleşen etkileşim süreci. |
yaşlılık bilimi | Yaşlanma süreci ve yaşlılık üzerinde bilimsel araştırmalar yapan ve yaşlıların türlü duygusal sorunlarını inceleyen bilim dalı. |
yatılı bölge okulu | Öğrenim çağındaki okulsuz köy çocuklarına ilk ve ortaokul eğitimi sağlayan parasız yatılı okul. |
yatılı okul | Öğrencilerin tümünü ya da büyük bir bölümünü gece de barındıran ve onların yeme içme yanında öteki günlük gereksinmelerini karşılayan okul. |
yatılı öğrenci | Geceleri de okulda ya da okula bağlı bir yurtta kalan ve orada yiyip içen öğrenci. |
yatılılıktan çıkarma | Yatılı okullarda yatılılık kurallarına uymayan paralı yatılı öğrencilerin ceza olarak bu haklarının ellerinden alınması.. |
yatkınlık | Alışık olmaktan doğan beceriklilik, bk. alışkanlık. |
yaygın eğitim | Örgün eğitim olanaklarından hiç yararlanmamış durumda olanlara, gittikleri okullardan erken ayrılanlara ya da örgün eğitim kurumlarında okumakta olanlara ve meslek dallarında daha yeterli duruma gelmek isteyenlere uygulanan eğitim. |
yayılma genişliği | Bir küme öğrencinin bir testte elde ettiği en yüksek ve en düşük puanlar arasındaki ayrım. |
yayım çalışmaları | Üniversite, yüksek okul, kitaplık, müze gibi eğitim ve kültür kurumlarıyla tarım ve ev ekonomisi örgütünün, her türlü kurum dışı, topluma dönük eğitim ve öğretim çalışmalarına verilen ad. |
yaz okulu | Okulların açık olmadığı yaz aylarında eğitim ve öğretim etkinliklerini sürdüren okul. |
yazgıcılık | 1. Bütün olayları önceden ve kesinlikle Tanrı’nın kararlaştırdığını, bunun karşısında herhangi bir gelişme olamayacağını ileri süren felsefe görüşü. 2. Olayları ve başa gelenleri, önceden saptanmış, önlenemez ve insan istenciyle değiştirilemez inancıyla, |
yazı (dersi) | Öğrencilere okunaklı, işlek ve güzel yazı yazma gücünü ve alışkanlığını kazandırmak amacıyla ilkokullar ile kimi orta dereceli okullarda okutulan ders. |
yazı tahtası | bk. karatahta. |
yazılı sınav | Bir öğrencinin ya da bir öğrenci kümesinin anıklık, bilgi ve yetenek derecesini anlamak için kalem ve kâğıt kullanmayı gerektiren testlerden yararlanılarak yapılan, sonuçları genellikle bir kurulca değerlendirilen yoklama. |
yazılı test | Öğrencinin belli bir konu ya da sorun üzerinde karşılaştırma ve açıklama yaparak belli bir uzunlukta yazı yazmasını gerektiren bir test türü. |
yazılı yoklama | Belli bir süre içinde uygulanan öğretim programıyla ilişkili olarak öğrencilerin ilerleme derecelerini ve başarılarını saptamak amacıyla ders öğretmenince yapılan, kalem ve kâğıt kullanmaya dayalı küçük sınav. |
yazılma. | Bir okula, bir üniversiteye ya da kursa girme işlemi. |
yazılma ücreti | Bir öğretim kurumuna yazılırken öğrenciden ya da velisinden alınan para. |
yazılma ve kabul | Bir aday öğrencinin başvurduğu öğretim kurumuna girmesi için gerekli yazılı işlemleri yaptırması ve asıl öğrenci olarak okula alınması. |
yazma yitimi | Ellerinde, parmaklarında hiç bir sakatlık olmamasına karşın ruhsal nedenlerle yazma yetisini yitirme. |
yazmanlık okulu | Resmî ve özel iş alanlarına gerekli bilgi ve becerilerle donatılmış yazmanlar yetiştiren iki yıllık yüksek meslek okulu. |
yedek test | Bir testin eşdeğerli ya da benzeri olan öteki biçimlerine verilen ad. |
yedek test güvenirliği | Bir testin yedek ya da birbirine benzer biçiminden elde edilen sonuçlar arasındaki bağlılaşma. |
yeni okul | Çağın ve günün eğitim amaç ve ilkelerine uygun programların, yöntem ve tekniklerin uygulandığı okul. |
yer algısı testleri | Sanayide, özellikle mühendislik alanında kullanılan ve deneklerin yer algısı ile ilgili olarak uyguladıkları yöntemleri, sorun çözme özelliklerini, güçlükler karşısında gösterdikleri tepkileri saptamaya yarayan testler. |
yerbilim | 1. Yerküresinin oluşunu, yapısını, kaya ve maden türlerini inceleyen bilim. 2. Öğrencilere yerküresinin genel yapısı, yer kabuğunun değişmesine etmen olan iç ve dış güçler, yer kabuğunun devinimleri, doğal enerji kaynakları ile yer tarihi üzerinde temel b |
yerel toplum | Yeryüzünün belli bir bölgesinde yaşayan ve düşünce, duygu, ilgi ve uğraşı bakımından ortak özellikler taşıyan, kimi durumlarda aralarında akrabalık bağları da bulunan insan topluluğu. |
yerinden yönetim | Eğitim programlarını yerel gereksinmelere uydurmada yerel orunlara, okul yöneticilerine ve öğretmenlere özgürlük tanıyan yönetim biçimi. |
yerleştirme bölümü | Üniversite, akademi ve yüksek okullara giriş koşulları, açık işler, burs yarışmaları gibi konularda bilgi toplayıp bunları öğrencilere duyuran, istedikleri yüksek okul ve işlere girmelerinde onlara yol gösteren okul kılavuzluk bölümü. |
yetenek | 1. Herhangi bir şeyi öğrenmek, bir işi yapmak ve tamamlamak ya da bir duruma başarıyla uymak konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç. 2. Kişinin kalıtımsal olarak öğrenmesini çerçeveleyen sınır. 3. Dışarıdan gelen bir etkiyi alabilme gücü. |
yeterlik eğitimi | Bir görev dalında ya da belli bir konuda ön bilgili ve yetenekli kişilerin, bu bilgi ve yeteneklerini güçlendirmeye yarayan ve bu gibi kimselere gerekli yeterliği kazandıran eğitim. |
yeti | Geleneksel olarak bellek, usavurma, algılama ya da imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri. a. bk. zihin yetileri. |
yetişkin | 1. Bedensel, ruhsal ve duygusal bakımdan olgunluğa erişmiş olan kimse. 2. Yasaların belirttiği belli bir yaşı aşmış olup toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç insan. |
yetişkinler eğitimi | 1. Resmî ya da özel kuruluşlarca yetişkinlere türlü alanlarda bilgi kazandırmak ve anlayışlarını geliştirmek amacıyla düzenlenip yürütülen planlı eğitim etkinlikleri. 2. Yetişkin yurttaşların çalışma güçlerini arttırmak, yaşayış düzeylerini yükseltmek, ul |
yetişmen öğretmen | Göreve yeni atanmış olup tecrübeli bir ya da birkaç öğretmenin gözetimi altında eğitim ve öğretim çalışmalarına katılarak kendini yetiştirmekte olan öğretmen, bk. asil öğretmen. |
yetiştirici öğretim | Herhangi bir alanda, bir konuda yetersizliği görülen bir öğrenciyi ya da öğrenci kümesini yetiştirmek amacıyla yapılan özel öğretim. |
yetiştirim | Bir hayvana şu ya da bu amaçla birtakım alışkanlıklar ve beceriler kazandırma işi. |
yetiştirme yurdu | Anası babası olmayan ya da anası babasınca bırakılan ve haklarında koruma kararı alınan (olağan, olağandışı, toplumdan kaçan ve özürlü) 7-18 yaşlarındaki çocukların aile ocağına benzer bir ortam içinde barındırılıp yetiştirildikleri bir eğitim kurumu. |
yığın eğitimi | Sorunlarını anlama ve çözme, yaşayış düzeylerini yükseltme konularında büyük halk yığınlarına gerekli bilgi ve becerileri kazandırma, toplum kalkınmasına katılmada onlara yardım etme amacını güden eğitim düzeni. |
yıllık plan | Öğretmenin bir öğretim yılı süresince ders vermekle yükümlü bulunduğu sınıflarda, program uyarınca belli üniteleri ya da konuları hangi aylarda, yaklaşık olarak ne kadar zamanda işleyeceğini gösteren ve öğretmence hazırlanarak ders yılı başında okul yönet |
yokçuluk | 1. Birey üstü .gerçek ve değerleri yadsıyan, gerçeğin nesnel bir temeli bulunmadığını ileri süren görüş her türlü gerçek varlığı yadsıyan aşırı kuşkuculuk. 2. Dine, ahlak ilkeleri ve yükümlülüklerine, yerleşik yasa ve kurumlara karşı kökten inançsızlık. |
yoklama | 1. Verilmiş bir ders, işlenmiş bir konu ya da tamamlanmış bir ünite ile ilişkili olarak öğrencilerin başarı durumlarını anlamak için ders öğretmenince yapılan kısa süreli, küçük sınav. bk. sözlü yoklama, yazılı yoklama. 2. Öğrencilerin derste (derslikte, |
yoksundurma | Bir disiplin suçu işlemiş olan öğrencinin belli bir süre spor yarışmaları, okul gezileri gibi etkinliklere katılmaktan alıkonması. |
yorumlama | 1. Sayılamada bölümlenen ve çözümlenen ham bilgileri değerlendirme ve anlamlı kılma işi. 2. Öğretim sırasında açıkça anlaşılmayan söz, düşünce ve görüşlere açıklık kazandırmak için kimi durumlarda kişisel kanılara da yer verilerek yapılan açıklama. |
yönelim | 1. Bireyin, karşılaştığı karışık ve sorunlu durumlarda kendi yönünü, tutumunu belirlemesi. 2. Bir kimsenin türlü ilişkiler içinde yer ve zamanı seçme, koşulları değerlendirme konusunda bilinçli olarak davranması. |
yöneltme | 1. Öğrenciyi, başarılı uyum yapabilmesini kolaylaştırmak amacıyla, yönetmelik hükümleri, öğretim programı, eğitsel kol çalışmaları gibi okul yaşayışıyla yakından ilgili konularda bilinçlendirme süreci. 2. Öğrencilerin, ileride seçecekleri iş ve meslek ala |
yönetim düzenleşimi | 1. Eğitim hizmetinin görülmesine ve istenilen sonuçların elde edilmesine yarayan kuruluşlar, araçlar. 2. Bir eğitim kurumunun ya da dizgesinin denetimi ve yönetiminde baş vurulan değişmez, çok kez kendiliğinden işleyen kural ve uygulamaların tümü. |
yönetim kurulu | Başta yönetmen, yönetmen başyardımcısı ve öteki yardımcılar olmak üzere bir eğitim kurumunun yönetim sorumluluğunu taşıyan kimselerden oluşan kurul. |
yönetim örgütü | 1. Bir okul örgütünün gereği gibi yönetilmesi, eğitim amaçlarının en iyi biçimde gerçekleştirilmesi ve görevliler arasında uyum ve işbirliğinin sağlanması için ödev ve sorumlulukların bilinmesi, çalışanlar arasındaki ilişkilerin belirlenmesi bakımından ta |
yönetim siyasası | 1. Bir eğitim kurumunun, bir okul örgütünün yönetiminde bütün görevlilerin izleyecekleri ilkeler ile uyacakları kuralları kapsayan temel görüş. 2. Yetkili makam ya da kurullarca saptanan ve uygulayıcılarca değiştirilmesi söz konusu olmayan yönetim tutumu. |
yönetmen | Resmî ya da özel bir okulun, bir eğitim kurumunun, Millî Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra örgütünde bir yönetim biriminin yönetiminden sorumlu olan kimse. |
yönetmen başyardımcısı | Okulda türlü eğitim ve öğretim etkinliklerinin yönetmeliklere göre yürütülmesinden ve bütün çalışmaların okulun amacına uygun olarak düzenlenmesinden ikinci derecede sorumlu olan, yönetmen bulunmadığı zamanlarda onun görevine bakan yönetici. |
yönetsel denetleme | 1. Bir eğitim kurumu ya da örgütü ile ilgili işleri yürütmek ve yönetmek konusunda tanınan yetkinin kullanılması. 2. Yasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerinin bir durumun aydınlanması, bir sonuca varılması için bir yönetici ya da kendisine yetki verilmiş bir |
yönseme | Belli bir amaca ya da sonuca yönelen, ancak etkinliğe dönüşmeyen etki gücü. |
yöntem | 1. Bir sorunu çözmek, bir deneyi sonuçlandırmak, bir konuyu öğrenmek ya da öğretmek gibi amaçlara ulaşmak için bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yol. 2. Yeni gerçekleri bulmak, bilinen gerçekleri yorumlamak ve açıklamak için tutulan mantıklı düşü |
yöntembiiim | 1. Öğretimde kullanılan yöntemlerin niteliği, yeri ve türlerine ilişkin kuram. 2. Araştırma ve incelemelerde baş vurulan yöntemler ile yolları uğraşı konusu yapan mantık kolu. |
yurttaşlık bilgisi | 1. Siyasal bilimlerin, yurttaşların hak ve görevleri ile uğraşan kolu. 2. Toplum yaşamının siyasal, toplumsal ve ekonomik yönleriyle ilgili olarak öğrencilere gerekli bilgileri vermek, başta anayasa olmak üzere yasaların sağladığı hakları ve gerektirdiği |
yurttaşlık eğitimi | Programı ve yöntemi ile, her yaştaki öğrencinin toplumca benimsenen davranışları geliştirmesi ve iyi bir yurttaş olarak yetişmesi amacını güden eğitim etkinliği. |
yuva | Üç ve dört yaşlarındaki çocuklar için açılan ve genellikle gündüzleri çalışan kadınların çocuklarını sabah bırakıp akşam aldıkları okulöncesi eğitim kurumu. |
yüceltme | 1. Bir içtepiyi ilkel erek ya da amacından, üstün toplumsal değerler taşıyan erek ya da amaçlara yöneltme. 2. Ruhsal çözümlemede çocuksu cinsel amaçları toplumsal bakımdan benimsenen etkinliklere yöneltme çabası. |
yüksek islam enstitüsü | Vaizlik ve “müftülük” gibi din görevlerine atanacaklar ile orta dereceli okullarda din bilgisi ve imam-hatip okullarında meslek derslerini okutacak öğretmenleri yetiştirmek amacıyla açılan, öğrenim süresi üç yıl olan parasız yatılı bir yüksek öğretim kuru |
yüksek okul | Üst düzeyde uygulayıcı meslek elemanı yetiştiren yüksek öğretim kurumu. |
yüksek öğretim | 1. Ortaöğretimin üstünde, üniversite, akademi ve yüksek okullar ile bu eğitim kurumlarını yönetmek görevini ve sorumluluğunu taşıyan birimlerden oluşan örgüt. 2. Daha önce ortaöğretimden geçen ve ileri derecede bir düşünü olgunluğu düzeyine ulaşan kimsele |
yüksek öğretmen okulu | Liselere ve dengi okullara türlü dallarda öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumu. |
yüzdelik | Bir sıklık dağılımında belli bir yüzdeliğin altında kalan denek kümesinin yüzdesi. |
yüzdelik düzgü | Bir testten elde edilen ham puanın, düzgüsel kümeye göre yüzdelik değeri. |
yüzdelik sırası | Belli bir sıraya uygun düşen puana eşit ya da o puandan daha aşağıda bulunmak üzere bir dağılım içinde yer alan puanların yüzdesi. |
yüzeyden okuma | Bir okuma parçasını, zihin çabası göstermeden ve anlamını kavramaya çalışmadan, alışkanlığın sağladığı kolaylıkla okuma. |
zanaat | 1. Özdeksel gereksinme ve zorunlukları karşılamak için el ve araçla yapılan iş. 2. El uzluğu isteyen işler. |
zekâ | 1. Olayları bağımsız olarak düşünebilme, yeni durumlara başarıyla uyabilme, eylem ve tutumları belli bir düşünce ya da erek çevresinde toplayabilme yeteneği. 2. Algılama, belleme, çağrışım yapma, imgeleme, yargıda bulunma, usavurma, soyutlama, genelleme g |
zekâ bölümü | Zekâ yaşının, takvim yaşına bölünmesinden ortaya çıkan sayının 100 ile çarpımından elde edilen ve bir kimsenin zihin gücünün hangi düzeyde bulunduğunu gösteren değer. (Z.B.) |
zekâ geriliği | Türlü nedenlerle zihnin görevini yapmada gösterdiği sürekli yavaşlama, duraklama ve gerileme durumu. |
zekâ testleri | Bir kimsenin doğal yeteneğini ya da genel yaşantılar yoluyla gelişen kişiliğini ölçmek için hazırlanmış olan testler. |
zekâ yaşı | Bir zekâ testinden elde edilen ham puanın, o zekâ testinin ölçünlü ortalamasına göre gösterdiği yaş. (Z.Y.) |
zihin | 1. Bilincin, algılama ve düşünme görevini yerine getiren bölümü 2. Zihinsel yetilerin tümü. 3. Bellek. |
zihin çöküşü | Yaşlılıkta ya da erken bunamada zihnin görevini yavaş yavaş yerine getirememesi durumu. |
zihin etkinliği | 1. Salt zihince yapılan etkinliklere verilen ad. 2. Uyaranlara karşı organizmanın gösterdiği toplu tepki. |
zihin evrimi | Zihnin görevini derece derece arttırması ve bu görevin incelik kazanması. |
zihin gelişmesi | İleri yaşların bir özelliği olarak zihinsel yetenek, etkinlik ve tutumlarda görülen gelişme. |
zihin gücü | 1. Bireyin fiziksel özelliğine ve ruhsal yapısına bağlı olarak gelişen genel ya da özel zihin yeteneği. 2. Bireyin çevresindeki canlı ve cansız varlıklar ile türlü sorunları tanıyarak yapılması gereken işlemleri öğrenme, elde edilen yaşantılardan yararlan |
zihin olgunluğu | Zihin gelişimi bakımından yetkinlik noktasına erişmiş olmak durumu. |
zihin yaşı | bk. zekâ yaşı. |
zihin yetileri | Zihin etkinliğini açıklayan eski ruhbilim öğretisine göre zihnin usavurma, imgeleme, algı biçiminde ayrı ayrı var olduğu düşünülen yetileri. |
zorunlu dersler | Bir sınıf ya da okulda bütün öğrencilerin devam etmesi istenilen dersler, bk. seçmeli dersler, temel dersler. |
zorunlu ilköğretim çağı | Her çocuğun, altı yaş ile on beş yaş arasında zorunlu olarak ilköğrenimden geçmesi gereken okuma çağı. |
zorunlu öğrenim | Her çocuğun görmek zorunda bulunduğu ve başlama yılı ile süresi yasalarla belirlenen öğrenim. |
zorunlu-seçme maddesi | Sınava giren kimsenin belli yanıtlar arasından birini ya da birkaçını seçmek zorunda kaldığı çoktan-seçmeli herhangi bir test maddesi |
Yorum gönder