İki Diyarbakırlı Haca gidiyor
İki Diyarbakırlı arkadaş hacca niyetlenirler, fukaralık zamanı çıkarlar sefere, yokuşlarda nefesi tıkanan Diyarbakır – Mekke otobüsüyle varırlar Harem’i Şerif’e. Allah mübarek etsin.
Arafat vakfesinden sonra Müzdelife’ye gelirler; burada, Mina’da şeytanı taşlamak için fındık büyüklüğünde taşlar toplamaları lazımdır.
İki arkadaştan Hüseyin taş toplarken, Abdullah eğilip de taş toplamaz mukaddes topraklardan.
Hüseyin sorar;
-“Oğlim Apo, niye taş toplamisan?”
Abdullah yanıt verir;
-“Mana şeytan bahan ne yapmiş? Oni taşlamiyacağam.”
Mina’da herkes şeytanı taşlarken, bizim Apo şeytanı taşlamaz.
Gece uyurken bir rüya görür ki Apo, şeytan ona teşekkür ediy, diyi ki,
-“Kardaş, ben sahan teşekkür ediyem.”
Apo sorar,
-“Bahan niye teşekkür edisan?”
Şeytan der ki,
-“Sen beni taşlamadın, ben de sahan bir hediye verecağam.”
Tutar Apo’nun kolundan, onu bir yere götürür, toprağı eşeleyip, bir küp çil çil altın çıkarır,
-“Ahan kardaş, bunlar benim sahan hediyamdır.”
Gariban, fukara Apo’nun yüzüne kocaman bir gülücük yerleşir, sevinir, içinden der ki,
-“İyi ki, Hüso’ya uyup da taşlamadım şeytani.”
Şeytan onu uyarır;
-“La kardaş, sen şimdi hacısan, amma bu altınları yanına alırsan, diğer hacılar sende gomaz, elinden alırlar.”
Apo der,
-“Heye şeytan kardaş, dorgu diyisan; hele ne yapah?”
Şeytan diyi ki,
-“Bu küpü al, hama beni takip et.”
Şeytan önde, Apo arkada, varırlar çadırlardan uzakça bir yere;
-“La Apo kardaş, ahan burayı kaz, küpü içine koy, üstünü torpaanan kapat.”
Apo, küpü toprağa gömer.
Ancak şeytan yine sivri sakalının ucunu kıvırır sanki bir şey düşünüyormuş gibi;
-“La Apo kardaş, bunu buraya gömdük de senin hac bitince ahan bu koca çölde nasıl bulacahsan gömdügün yeri?”
Apo der,
-“Heye, dorgu diyisan, ne yapah?”
Şeytan, yerdeki büyükçe bir taşı gösterir,
-“Ahan bunu al, gömdügün yerin üstüne koy, hama bulursan.”
Apo gider, taşı alır gelir, küpü gömdüğü yerin üstüne koyar.
Ancak şeytan yine sivri sakalını tutar, der,
-“La Apo kardaş, her yannı taş dolu buranın, gömdüğün yer neresi, nerden bulacahsan, nerden bilecahsan bu taş, o taştır?”
Apo, yine şeytanın zekâsına hayran olur,
-“Ne yapah?” diye sorar.
Şeytan der ki,
-“Apo kardaş, indir şalvarını, hezinenin yerini keybetmemağ için üstüne büyük abdestini yap, haccın bitince, sebehinde buraya gel. Hangi taşın üstünde pohun varsa, o taşın altındaki hezineyi al götür, ömrüyün sonuna cek zengin yaşa.”
Apo, bir ıkınır, iki ıkınır, zorlanır, derken büyük abdestini yapar taşın üstüne; ancak bir uyanır ki, gecenin kör vakti bembeyaz ihram batmış; belinden aşağı inci gibi ihram, olmuş kahverengi.
O yıllarda mahrumiyet gırtlağa kadar; çöl yerinde su yok, sabun yok…
Apo kalkar, diğer hacılar görüp de kendini ayıplamasın diye bin zahmet, bin mihnet, kan ter içinde ihramını temizler.
Sabah olur, tüm hacılar uyanırlar, Mina’ya şeytan taşlamaya çıkarlar yine.
Ertesi gün herkes fındık büyüklüğünde taşlar atarken, bizim Apo, öfkeyle, hışımla koca koca taşlar atar şeytana.
Arkadaşı Hüso sorar;
-“Ula oğlım, dün taş atmidın, bu gün ne oldi taşlaşan oni?”
Yüzü öfkeden kıpkırmızı Apo, oflayıp ıhlarken yanıt verir;
“O kebehetini bili.”
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder