Seçim Üzerine Fıkralar
Adresimi yazacağım
1965 yılı seçimlerinde oyunu kullanan köylü seçmen geri döndü. Görevlilerle aşağıdaki diyaloğu yaptı:
“Ben pusulamı geri istiyorum.”
“Geri verilmez, niçin istiyorsun?”
“Adresimi yazacağım”
“Adres yazılır mı be adam?”
“Ama geçen seçimde adres yazmadık oylar başka partiye gitti…”
İnsana oy verin, insana!..
1970’li yıllarda bazı parti logoları hayvan figürleri içermekteydi.
Adalet Partisi: Kır at… Güven Partisi: Koyun… Milliyetçi Hareket Partisi: Üç hilal, ama partinin en önemli destekçisi durumundaki Ülkü Ocakları’nın amblemi Bozkurt…
Hangi partiydi hatırlamıyorum ama o yıllarda bir partinin ambleminde de, elinde kürekle çalışan bir insan resmi vardı. O partinin genel başkanı radyodan seçmenlere şöyle seslenirdi:
“Değerli vatandaşlarım; Yok atmış, yok koyunmuş, yok kurtmuş bırakın bu hayvanları yahu! İnsana oy verin, insana!…”
Şu zavallıya da birkaç oy verin
1977 seçimlerindeydi. Demirel seçim için Ege’yi dolaşıyordu. Denizli-Aydın-Muğla yolları hıncahınç insanla doluydu. Demirel şöyle dedi: “Acıyorum şu muhalefet partisine. Bakın bütün oylar bize gelecek. Ben halka dönüp de şu zavallı partiye de birkaç oy verin diyemem ki…”
Oyu Bursalılar verecek
Süleyman Demirel Bursa seçim turunda İhsan Sabri Çağlayangil’i meydanda göremeyince refakatindekilere sordu:
” İhsan Sabri nerede?”
” Yok!…” dediler.
” Nerede?” diye sordu.
“Kanada’ya davetliymiş, oraya gitmiş” dediler.
Demirel’den son söz:
“Yahu İhsan Bey’e Kanadalılar oy vermeyecek ki Bursalılar verecek…”
Seçim de balo gibidir
Bunalımlı bir dönemlerden biriydi, seçime gidilmesi teklif ediliyordu. Demirel’e sordular:
” Niçin seçime gitmiyorsunuz efendim?”
Demirel: “Hazır değiliz. “
Soranlar: “Nasıl hazır olacaksınız ki?”
Demirel: “Bakın anlatayım. Seçim de balo gibidir. Hazır olmadan gidilmez. Sen benim arkadaşımsın, bana rastlıyorsun, “Gel seni baloya götüreyim diyorsun. Ben ne yapacağım?” Arkadaş izin ver hazırlanayım diyeceğim. İşte öyle”
“Hep tersine giderdi”
” Zara yakınlarında seçime giren adaylardan biri Kızılırmak’tan geçerken suya düşmüş. Oradakiler hemen koşup parti başkanına söylemişler.
Başkan, “Bizim aday mı?” diye sormuş.
“Bilmiyoruz, adaylardan biri” demişler.
Başkan, “Akıntıya doğru mu gidiyordu, tersine mi?” diye sormuş.
“Akıntıya doğru.”
Başkan, “Tamam anlaşıldı. Bizim aday olamaz. Çünkü bizimki hep tersine giderdi” demiş.
Erdal İnönü’den ilginç çıkış…
Melih Aşık, İnönü’nün tedavi için ABD’ye gittiği ilk günlerde Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde birkaç anıyı yazmıştı:
Erdal Bey’e bir gün, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. Yanıt müthiştir:
– Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!
Teşekkür bana değil, Cizre’ye
Bir seçim dönemi… SHP Genel Başkanı İnönü, Diyarbakır ve Cizre’deki mitinglerde konuştuktan sonra Siirt’te halka hitap edecektir. Ancak Cizre’de bir grup protesto gösterisi yapıp parti otobüsünü taşlayınca buradaki miting iptal edilir, hiç beklenmeden Siirt’e gelinir. Seçim gezilerinde program sarkmasına alışık Siirt İl Başkanı, parti otobüsünün tam zamanında geldiğini görünce biraz şaşkın, İnönü’ye teşekkür eder. Aldığı yanıt:
“Sen bana değil, asıl Cizrelilere teşekkür et…”
Meselenin köküne inelim
Seçim otobüsüyle bir yere gidiliyor. Otobüsün kornası aniden bozulmuş, ötüp duruyor. Şoför otobüsü sağa çekip durdurmuş, arızayı gidermeye çalışıyor ama nafile. Yolculardan birinin şoföre, “Kablosunu kopar”, diye akıl verdiğini duyan İnönü itiraz ediyor:
– Durun yav, koparmayın. Bir derdi var ki inliyor. Meselenin köküne inelim.
Kulaktan kulağa anılar için…
İnönü’yü sinema çıkışında yakalayan gazeteci sorar:
– Sayın İnönü sizi bu sıralar sinema salonlarında göremiyoruz.
İnönü’nün cevabı:
– Göremezsiniz tabii, sinema salonları karanlık.
İnönü’den: Ben kedi miyim?
Sevinç İnönü bağırır:
” Erdal yetiş, fare var!
İnönü’nün cevabı:
– Bana ne söylüyorsun Sevinç! Ben kedi miyim!
Yorum gönder