Pazar fıkraları – 3
Adam eve gelmiş, karısı çırılçıplak, kızmış:-“Sırtına giyecek bir şey bulamadın mı?”
-“Ne yapayım elbisem kalmadı!.. Kocacığım!”
Adam hırsla gardolabın kapağını açmış, birer birer saymaya başlamış:
-“Bunlar elbise değil mi? İşte maksi, işte mini, işte döpiyes, işte askılı…
-“Bu da komşunun gencecik delikanlı oğlu!”
….. ….. …..
Lokantada garsonu çağırmışlar; kürdan istemişler, gelmemiş:
-“Kürdan demiştik…”
Garsona patronu göstermiş:
-“Almıyor!”
-“Niye?”
-“İsraf diyor, bir kere kullanıp atıyorlar!”
….. ….. …..
Şeytan taşlanıyormuş, sıraya girmişler, herkes eteğindeki, kucağındaki taşları şeytana fırlatıyormuş…
Sıra birine gelmiş, adam her attığında şeytanın bir yerini vuruyormuş, en acımasız…
Şeytan bir ara doğrulup koşup gelmiş:
-“Ayıp yahu, kanka değil miyiz?”
Akrabanın akrabaya ettiğini, kanka etmezmiş, akrebin günahına girmişler, akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez diyerek…
….. ….. …..
Köy halkı susuzluktan kıvranıyormuş, bir damla yağmur düşmemiş…
Nefesi kuvvetli bir hocayı çağırıp yağmur duasına çıkarmışlar, nafile, yine yağmur yok, yağmur değil bulut bile yok!
Dönerken hoca:
-“Sizin köye yağmur yağmaz!” demiş:
-“Niye?”
-“İnancınız yok da ondan. Eğer inancınız olsaydı, yağmur duasının yağmur getireceğine inanır, yanınıza şemsiye alırdınız…
Hiçbirinizin şemsiyesi yok!”
Çevrenize bakın, inancım tamam diyen kaç kişinin şemsiyesi var?
….. ….. …..
Adamın köy yerinde lakabı “eşek”miş, eşek aşağı eşek yukarı…
Ağaya gitmiş:
-“Ağam şu lakabımı değiştir!”
Eve dönünce karısı sormuş:
-“Ne oldu?”
-“Ağa değiştirdi artık bana sıpa diyecekler!”
-“Hiç merak etme, büyüyünce yine eşek olursun!”
….. ….. …..
Süleyman Nazif, ‘İkdam’ın kapısında tanıdığı bir gence rastlamış:
-“Hayrola, nereye?”
-“Ahmet Cevdet Bey’e çıkıyorum!”
Süleyman Nazif kaşlarını çatmış:
-“O adama çıkılmaz, inilir!”
….. ….. …..
Başbakanlık sözcüsü, her akşam başbakanın o gün neler yaptığını gazetecilere aktarırmış…
-“Sayın Başbakan bugün filanla konuştu, falanı kabul etti, şu toplantıya katıldı” gibi.
Sözcü o gün söyleyecek icraat bulamamış:
-“Sayın Başbakan, bugün gölü yürüyerek geçti.”
Ertesi gün gazetede “icraatın içinden” çıkmış…
-“Yüzme bilmeyen Başbakan gölü yürüyerek geçti.”
Ağzınla kuş tutman da yetmiyor, gölü yürüyerek geçmek de…
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder