Pazar fıkraları: 12
Sen ye torunun ödesin…
Adamın cebinde meteliği yoktu. Bir lokantanın önünde durdu, gözü vitrinde levhaya takıldı.
Levhada:
-“Sen ye torunun ödesin! Giriniz ve istediğinizi yiyiniz. Hesabınızı torununuz ödesin.” yazıyordu.
Adam:
-“Tam bana göre,” diye mırıldanarak içeri daldı.
Canının istediği ne varsa söyledi. Yemeğini bitirince, çıkmak üzere hazırlandı. Fakat garson gelip önüne bir hesap pusulası koymasın mı? Hem de kabarık bir hesap…
Adam şaşırdı ve itiraz etti;
-“Ama… vitrininizde ‘sen ye torunun ödesin’ diye yazmıyor mu?”
Garson gayet nazik, yanıt verdi;
-“Yazıyor tabii efendim… Ama bu size takdim ettiğim hesap, sizin büyük babanızın…”
Üç yaşlı kadın
Bir gün, eski arkadaş olan üç yaşlı kadın yaşlılıktan yakınıyorlarmış.
1. Yaşlı kadın:
-“Aman bu yaşlılık ne zor şeymiş, geçen gün kapıyı açtım, içeri mi girecektim, dışarı mı çıkacaktım unuttum.” demiş.
Bunun üzerine 2. yaşlı kadın:
-“Al benden de o kadar. Geçenlerde ben de merdivenlerde yoruldum, biraz oturup nefesleneyim dedim. Sonrasında aşağı mı inecektim yukarı mı çıkacaktım, şaşırdım. Günleri ‘bugün Pazartesi miydi Salı mıydı…’ diye karıştırdığım da cabası.” diyerek, kendi halinden şikâyetlermiş.
İki arkadaşını dinleyen -ve ev sahibi de olan- 3. yaşlı kadın:
-“Ayy! Siz de iyice bunamışsınız! Allah korusun!.. Şeytan kulağına kurşun, ben çok iyiyim çook!” ekleme
sini yaparken, eliyle yan taraftaki ahşap sehpaya üç sefer ‘tak, tak, tak’ vurmuş.
Hemen arkasından da;
-“Kim ooo?” diye seslenerek kapıyı açmak üzere ayağa kalkmış. Birkaç adım atmıştır ki,
1.teyze:
-“Hayırdır, Muazzez Hanım, nereye gidiyorsun?”
-“Kapı vuruldu, duymadınız mı?”
Öğüt
Büyük bir iş adamı oğluna öğüt veriyordu:
-“Oğlum!.. İş hayatında muvaffak olmak istiyorsan, iki kurala sürekli dikkat edeceksin.”
-“Neymiş onlar baba?”
-“Birincisi şerefli, onurlu olmak… İkincisi de ihtiyatlı (tedbirli) olmak.”
-“Şerefli olmak nedir baba?”
-“Daima, başına felaket geleceğini bilsen bile, verdiğin sözden asla dönmemek.”
-“Anladım. Peki ya ihtiyatlı nasıl olunur baba?”
-“O da hayatta asla söz vermemektir oğul!”-
Rahatsız mı ettim?
Gece yarısı 03’te uykudaki genç adamın telefonu çalar. Endişeyle telefonu açar. Telefondaki ses annesine aittir.
Annesi;
-“Nasılsın oğlum, iyi misin? “ diye sorar. Oğlu şaşkın bir ifadeyle;
-“İyiyim de anne, hayırdır bir şey mi oldu?“ der.
Annesi;
-“Bir şey yok oğlum, sadece sesini duymak istedim.” Deyince, bu sefer oğlu;
-“Anne sesimi duymak için bu saatte mi aranır?” der.
Anne;
-“Rahatsız mı ettim oğlum? “ dediğinde ise oğlu;
-“Ee anne! Saat gecenin kaçı! Bu normal bir şey mi şimdi!” deyince de annesi şöyle yanıt verir:
-“27 sene önce sen de beni bu saatte rahatsız etmiştin. Doğum günün kutlu olsun oğlum!..
Balık avcıları
Dört evli erkek balığa avına çıkarlar
Birinci erkek:
-“Balığa çıkabilmek için karıma gelecek hafta bütün evi badana yapma sözü verdim.” der.
İkinci erkek:
-“Sen gene iyisin, ben karıma evdeki bütün beyaz eşyaları yenileme sözü verdim.” der.
Üçüncü erkek:
-“İkiniz de ucuz atlatmışsınız, ben karıma yeni araba sözü verdim.” dedikten sonra, dördüncü arkadaşlarına dönüp;
-“Ne o sen karına bir söz vermedin mi yoksa? Sesin çıkmıyor.” dediklerinde, o da kolayca nasıl izin aldığını açıklıyor:
-“Yooo, ben hiçbir şeye söz vermedim. Saati sabah 5.30’a kurdum, çalınca karımın kulağına; ‘karıcığım benimle annemlere mi gelirsin, yoksa balığa mı çıkayım?’ diye fısıldadım.
Karımın yanıtı kesindi;
-“Sıkı giyin üşütürsün!”
Nankör adam
Evin hanımı, oturduğu yerden sürekli emirler yağdırıyordu:
-“Kocacığım! Yemeği bir tabağa boşalt da tencereyi de yıkayıver.”
-“Kocacığım! Süt kaynadıysa indiriver.“
-“Kocacığım! Kapı çalınıyor bakıver.”
-“Kocacığım! Balkondaki çiçekleri de sulayıver.”
Adamcağız kan ter içinde oradan oraya koşuşurken hanım söyleniyordu:
-“Acaba ben olmasam, bu adamın hali ne olur?”
Biiiiirrrr….
Bir köy ağasının oğlu, ilkokuldan sonra babasıyla köyünde kalıp çiftçilik yapmayı tercih etmiş. Askerliğini de bitirince evlenmesine karar verilmiş.
Bir akrabalarının tavsiyesi üzerine şehirden bir gelin adayı bulunmuş. Görüşülmüş, söz kesilmiş, önce nişan sonra da düğünleri yapılmış.
Şehirde yapılan düğün öncesi damat bey, müstakbel eşine belli başlı şartlarını bildirmiş:
-“Köyde ailesiyle oturacaklar ve çiftçiliğe devam edeceklerdir, bayramlar dahil senede üç seferden fazla şehre aile ziyaretine gelinmeyecektir, yiyecek ve giyecek olarak getirilene razı olunacaktır… ve de -en
önemlisi- yaptığı işlere müdahale ve itiraz edilmeyecektir.”
Kızcağız şartları kabul eder, düğün sonrası bey, atına eşini bindirir ve birlikte köyün yolunu tutarlar.
Yol dar, yokuşlu ve taşlıdır. Bir ara atın ayağı bir taşa sürter ve at sendeler. Atın üzerindeki eşi düşecek gibi olur.
Delikanlı atın kulağına yaklaşır ve;
-“Biir!” der.
Biraz ilerledikten sonra bu sürçme işi tekrarlanır.
Bu sefer delikanlı ata;
-“İkii!” der.
Biraz daha ilerlediklerinde aynı durum üçüncü sefer tekrarlanınca, delikanlı eşini attan indirir ve tabancasını çıkartıp atı vurur.
Eşi irkilir, üzülür, can çekişen hayvana acır. Olay ani geliştiği için müdahale de edememiştir.
Yine de;
-“Efendi, şu yaptığın oldu mu?” diye itiraz edecek olur.
Delikanlı eşine döner ve;
-“Biiirrr!” der.
İki ıslık
Delikanlı, sözlüsüne nişan yüzüğü almak için kuyumcuya girdi. Elmas taşlı birini beğenip, fiyatını sordu,
Fiyatını öğrenen delikanlı hayretle bir ıslık çaldı, sonra bir başkasını gösterip:
-“Ya bu kaça diye?” ekledi.
Kuyumcu;
-“O mu? O da iki ıslık!…”
Endişeye gerek yok
Bindikleri istasyondan hareket eden trende karı koca karşılıklı oturuyorlardır. Tren hareket ettikten yarım saat kadar sonra, hanımefendi acı bir feryat atıp birden bire yerinden sıçrar;
-“Aman Allah’ım!” diye bağırmaya başlar,
-““Evde ütüyü prizde takılı unuttum!”
Kocası son derece sakin bir sesle:
-“Hiç endişe etme. Baksana ben ne kadar sakinim.”
-“Endişe etmeyeyim mi! Yangın çıkar ayol!”
-“Mümkünü yok. Çünkü ben de şimdi banyonun iki musluğu nu birden açık unuttuğumu düşünüyordum.”
Çocukların kavgası
Adamın karısı ölür. İki çocuğuyla birlikte dul kalır. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra İki çocuklu dul bir kadınla evlenir. Bu evlilikten de iki çocukları olur.
Yıllar geçmiş ve iyice ihtiyarlamışlardır. Günün birinde hanım seslenir:
-“Efendi, bahçeden çok gürültü geliyor, ne olduğuna bir baksanız.”
Adam bahçeye çıkıp durumu öğrenir. Geri döner ve eşine bilgi verir:
-“Önemli değilmiş karıcığım! Seninkilerle, benimkiler bir olmuş, bizimkileri dövüyorlar…
www,bilimsanatyolu.com
Yorum gönder