Bilim ve Sanat İnsanlığın Ortak Değerleridir

Dijital emperyalizm ve yapay zeka savaşı / Ozcan YAZICI

Dijital emperyalizm ve yapay zeka savaşı / Ozcan YAZICI

Nükleer silahlarla 3. Dünya savaşı çıkacak mı?

Bana göre asla!

Nedeni çok basit. 

Tarihte “silah”ve “şiddet”, gücü korumanın, kabul ettirmenin siyasi olarak kullanılan en ileri aracıdır. 

Endüstri 1.0 çağının (tarım) silahı taş, ok, kılıçtı. Endüstri 2.0 çağının (makine) silahı barut ve ateşli silahlardı. Endüstri 3.0 çağının (otomasyon) silahı ise nükleer silahtı.

Bu silahların gücü, insanlık tarihine yön verdi. Kabileler, devletler, imparatorluklar yarattı, yıktı.

Bugün ise, Endüstri 4.0 çağının (dijital) yeni bir silahı var. Bu silah, tarihte bildiğimiz tarzda, fiziksel temelli bir silah değil. Henüz tam görünür olmamakla birlikte 2020’li yıllarda daha net ortaya çıkacak olan “teknoloji, dijital temelli” bir silah: Yapay Zeka

“Nükleer silah”, devletler arasında siyaset, hukuk ve ekonominin bir parçası, gücü olmaya devam etse de bundan sonra çevre sorunlarının yarattığından daha fazla insanlık için asla bir tehlike olmayacak. 

Çünkü, bir nükleer silahın “düşman” üzerinde yaratacağı en büyük yıkımları ve siyasi baskıyı bugün“teknoloji ve dijital”alandaki operasyon ve saldırılarla yapabiliyorsunuz! 

Amacınız savaşla düşmanı yıkıma uğratmak ve çaresiz hale getirmekse bunun için nükleer bir silah kullanmanıza gerek yok! 

Bunu ulaştığınız “teknoloji ve dijital güç ve hakimiyetle” pek ala yapabilirsiniz…

Bugünlerde olan ve bundan sonra da sık sık olacak olan da tam bu…

Anımsatalım…

ABD Başkanı Trump, Çin’e yönelik başlattığı “ticaret savaşı” kapsamında Huawei’ye yönelik hamlesiyle sürece yepyeni bir boyut ve anlam kattı.

Trump’ın Huawei’nin ABD topraklarında satışına yönelik kısıtlama ve yasaklama adımlarının ardından Google da Android işbirliğini sona erdirerek Trump politikalarının yazılım cephesinde destekçisi oldu.

Bu adımlara Microsoft da Huawei’nin Windows dizüstü bilgisayarlarını kendi internet mağazalarından kaldırarak devam etti. 

ABD kökenli Google ve Microsoft gibi dev teknoloji şirketlerinin attığı bu adımları yine ABD kökenli farklı teknoloji şirketlerinin de izleme ihtimalinin yüksek olduğu tahmin etmek zor değil.

Nitekim ABD yönetiminin yaptırım kararı sonrasında, Huawei’ye Facebook’tan da ‘zorunlu’ bir darbe geldi. Yaptırımlar uyarınca, yeni model Huawei telefonlara bundan böyle Facebook yüklenmeyecek. Aynı şekilde, Facebook’un sahibi olduğu Instagram ve WhatsApp uygulamaları da yeni Huawei telefonlara yüklü halde gelmeyecek.

Özellikle Google, Microsoft, Apple, Facebook gibi teknoloji ve dijital platform şirketlerinin global düzeydeki yaygınlık ve gücüne bakılırsa bu yasaklama ve işbirliklerini sona erdirme kararlarının etkisinin yalnızca ABD ve Çin topraklarında sınırlı kalmadığı aşikar.

Örneğin, Google bundan sonra Çin kökenli Huawei gibi telefon markalarına Android desteği vermeyeceğini ve işbirliğini bitirdiğini açıkladığında bu aynı zamanda dünyanın diğer ülkelerindeki telefon alıcılarının kararlarını da etkiliyor.  

Bir kişi eğer Android desteği olmayacaksa neden bir Çin markası telefonu alsın ki! Google Play Store’dan uygulama indiremeyecekse neden böyle bir telefonu tercih etsin!

Trump ve ABD’nin attığı bu adımların büyüyen yeni ekosistemin gücüyle birlikte küresel düzeyde yepyeni süreçleri tetikleyeceği, yeni bir çağı başlattığını göreceğiz.

ABD’nin teknoloji ve dijitalleşme alanında küresel markalar ve küresel bir güçle oluşturduğu hakim güç, Çin’in son 5 yıl içerisinde Huawei ve onlarca başka teknoloji şirketi ve hamlesiyle önlenemeyen ve durdurulamayan yükselişiyle karşılaştı.

Muhtemelen bugünlerin gelmekte olduğunu gören Çin’in, ABD’nin hamlelerine nasıl bir karşılık vereceğini bilmiyoruz. Google ve Microsoft gibi dev markaların küresel yaygınlık ve pazar hakimiyetlerine bakılırsa, Çin’in vereceği yanıtların etkisinin ne olacağı da şüpheli.

Ancak medyaya yansıyan son haberlere bakılırsa bu “ticaret savaşlarında” Çin’in de farklı araçları kullanmaktan çekinmeyeceği anlaşılıyor. Çin’in “nadir toprak elementleri” kozu bile yetti…

“Periyodik tabloda 21 ile 71 numaralı elementler arasında yer alan doğal manyetik nadir toprak elementleri, cep telefonlarından yeni nesil araba motorlarına, rüzgar tribünlerinden güç reaktörlerine dek pek çok teknolojik sektörde kullanılıyor. Nadir toprak elementleri piyasası ise neredeyse tamamen Çin tarafından kontrol ediliyor. Tüm dünya üretiminin yüzde 92’sinin Çin tarafından yapılıyor olmasının yanında, Çin bütün tedarik zincirini de kontrol ediyor.

ABD ise nadir toprak elementlerinin yaklaşık yüzde 80’ini Çinli şirketlerden temin ediyor Yani ticari savaşta nadir toprak elementleri üzerinden açılacak yeni cephe ABD’nin pek de üstesinden gelemeyeceği bir mücadelenin içine çekilmesi anlamına geliyor.” (Haberin tamamı buradan okuyabilirsiniz)

Çin’in bu hamlesi bile Trump’ın Huawei’yi yasaklama kararını 90 gün ertelemesine yetti.

Belki 90 günün sonunda da bu yasağı belirsiz bir süreye kadar yine erteleyecekler ve hiçbir zaman uygulamayacaklar. Ama tüm dünya ve tüketicilerde şu algıyı oluşturdular: 

“Aman ha, sakın Çin malı telefon almayın; bir yasak getiririm telefonu hiç kullanamazsınız.”

Bu girişimin dünya genelinde tüketicilerde, “Ne olur ne olmaz ben en iyisi Çin markalı bir telefon almayayayım” duygu ve algısı yaratmaya yönelik olduğunu söylenebilir.

Devlet olarak ABD’nin, Çin’in, şirket olarak Google, Microsoft, Apple gibi markaların aldığı kararlar, yalnızca ABD ve Çin ulusal pazarlarını ve ekonomilerini etkilemiyor, aynı zamanda Fransız, Alman, Cezayir, Arjantin, Türkiye gibi ülkelerin ekonomilerini de etkiliyor.

ABD ve Google entegre aldıkları kararla yalnızca kendi pazarını bu markalara kapatmakla kalmıyor, aynı zamanda diyor ki dünya vatandaşlarına “Çin kökenli telefonları almayın, yoksa o telefonları kullanamayacaksınız”…

Bu karar ve zorlama dünyada farklı onlarca ülkenin ekonomilerini de derinden etkiliyor. Çin’den Huawei ithal eden şirketleri, servislerinde çalışanları, yatırımları, çalışanları hepsini bir kararla işsiz bırakabiliyor.

Öyle görünüyor ki, ABD ve şirketlerinin liderliğinde teknoloji ve dijitalleşmenin derinleştiği, küreselleştiği bir dönemde, Çin’in teknoloji ve dijitalleşme alanında bir güç olarak tarih sahnesine çıkması ve ABD’yi aşma ihtimalinin çok yükseldiği bir anda kapitalist serbest piyasa retoriğinin de hızla sonuna yaklaşıyoruz.

Google, Microsoft, Facebook gibi şirketlerin gönüllü olarak Trump politikalarının coşkulu biçimde destekçisi haline gelmesi, aynı zamanda pazar paylarını kaybetme risk ve korkusunun da ne derece büyüdüğünü gösteriyor.

Bu gelişmeler aynı zamanda, bildiğiniz klasik “ulus devletlerin” sonun yaklaşmakta olduğunun işaretçilerinden birisi. ABD ve Çin ticaret savaşları yalnızca kendi ulusal pazarları değil, aynı zamanda küresel pazarları ve ekonomileri de aynı zamanda etkilemeye dönük savaşlar. Kurucusu ve ana aktörü olamadıkça ulusal ekonomileri yeni ekosistemde ABD ve Çin’li şirketlerin kurucusu olduğu oyunun figüranından başka bir işlevi olamıyor.

Eğer donanım ve yazılım alanında mutlak hakimiyet ve gücü elinizde tutarsanız, bütün dünya ülkelerinin neredeyse tüm sektörlerini de güç alanınızda, etki alanınızda tutarsınız. Apple’ın iPhone telefonları, yine Apple’ın App Store ve Google’ın Play Store uygulama mağazaları global hakimiyetini sürdürürse, önümüzdeki yıllarda küresel olarak tüm ülkelerin otomotivden tekstile, gıdadan turizme, ulaşımdan sağlığa, eğitimden perakendeye tüm sektörlerini de yönlendirme imkanınız sürecek demektir.

WikiLeaks ve başkaca olgularca da gözler önüne serildiği gibi ABD ve Çinli teknoloji şirketlerinin artık masum birer teknoloji girişimcileri olmadıkları, dolaylı ya da doğrudan sürdürdükleri operasyonlarla devlet kurumları ve sistemleriyle işbirliklerini giderek artırdıkları, entegre oldukları görülüyor.

Teknoloji geliştirmeleri ve yaygınlaşma dönemlerinde ulusal sınırlamalar ve yasaklar Google ve Apple gibi şirketlerin önünde engel ve aşılması gereken bürokrasiler gibi görünürken, küresel bir yaygınlık ve güç haline geldikten sonra Trump hamlelerinde görüldüğü gibi eski kapitalist devletin korumasına ve gücüne ihtiyaç duyuyor.

Pek muhtemeldir ki, diğer ulusal devletlerin ve ekonomilerinin içine de sirayet eden ve derinden etkileyen bu mutlak güce karşı küresel olarak itirazların ve tepkilerin yükseldiğini de önümüzdeki yıllarda göreceğiz. 

İşte o zaman, bu sorunların aşılması yönünde güçlenecek çözüm arayışları safhasında, bugün uygulama ve krizlerle işaretlerini gördüğümüz ulusal devletlerin sonunu hızlandıracak küresel düzeyde yeni siyasi, hukuki mekanizma ve arayışların da had safhaya ulaşacağını da göreceğiz.

Yani çözüm aşamasında bugün ABD ve Çin kökenli birkaç teknoloji şirketinin gücünü kırmak, alışageldiğimiz devletlerin kendi ulusal teknoloji markalarını çıkartarak aşma şansı, imkanı ve ihtiyacı da hiçbir zaman oluşmayacak. 

Uluslar adına değil, insanlık adına yeni bir ekonomik, hukuki ve siyasi düzen ihtiyacı, şimdilik ABD ve Çin’in bağrından doğan küresel teknoloji şirketlerinin güç ve hakimiyet kavgalarının arasında filizlenip gelişecek.

Bu süre zarfı içerisinde de kapitalizm sonrası döneme geçene kadar “dijital emperyalizm” çabalarına ve “yapay zeka savaşlarına” da sık sık tanıklık edeceğiz. 

Ozcan YAZICI

Spread the love

Yorum gönder