İmam, müzik ve tehdit! / Muhsin YAZICI
Antalya’nın Kaş ilçesinde ‘Rockçı imam’ olarak tanınan Pınarbaşı Köyü Camisi İmamı Ahmet Muhsin Tüzer, verdiği konser sonrası aldığı yüzlerce tehdit ve hakaret iletisi nedeniyle Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmak zorunda kalmış.
İmamın aldığı tehditlerden birkaçı:
“Gel de Kütahya’da yap cahil imam”.
“Namaz kılarken aklından beste yapmak geçiyor olmasın”.
“Bu işi Kaş’ta hoş görebilirler, gelsin de Mardin Kızıltepe’de namazdan sonra gitar çalsın bakalım muhahaha”.
“Burnuma fitne kokusu geliyor. Almanlar, Fransızlar koşup haber yapıyor. Hatun yabancı, pek de takva sahibi gibi değil”.
“Bunun gibilerin kafasını gövdesinden ayıracaksın”.
Şöyle merak edip İslam – müzik ilişkisi konusunda ilgili kişilerin dediklerine bakınca kafanız iyice karışacaktır.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Orhan Çeker; “Müzik için haram diyemeyiz ama helâl de diyemeyiz. İçeriği İslam’a uygun olmalıdır. Ama kadın sesi içeren müzik kesinlikle caiz değildir” diyor.
Müziğin evrensellik özelliğini yok sayıyor sayın hocamız, haram diyemiyor, ama helal de diyemiyor. Hele kadın sesi denince akan sular duruyor zinhar haramdır diyor.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren; “Çalgı aletleri, bunları çalmak, satmak ya da şarkı söylemekten para kazanmak, nefsi azdıran, örneğin diri bir kadını ya da şarabın heyecan verici niteliklerini anlatan şarkılar (çalgısız dahi olsa) caiz değildir” diyor.
Prof. Dr. Orhan Çeker, Prof. Dr. Hamdi Döndüren’e gören daha esnekmiş. Döndüren müziği ve müzik aletlerini toptan günah sayıyor. Selçuklu dönemindeki hekimlerin tümünün zinhar günah işlediklerini söylemiş oluyor. Diri kadın yorumunu İslam kültürüne de katıyor. Sayın Döndüren diri kadın anlayışını biraz daha açsa da öğrensek…
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, şarkı denilen şeyin ancak “eğer çalgı ve kadın sesi içermiyor, sözleri de dinen sakıncalı değilse” dinlenebileceğini belirtiyor…
Kadın sesi yoksa ve din dışı değilse dinlenebileceğini buyurmuş, Prof. Ekrem Buğra Ekinci de…
Bunlar kadın sesine takmışlar durumdalar…
Türkiye Gazetesi yazarı Mehmet Ali Demirbaş; “Müzik ne kelime, ilahi bile haramdır” diyor.
Ne diyelim, diyecek bir şey yok… Ortaçağa doğru yolculuğa çıkmışa benzer…
İstanbul Müftü Yardımcısı, Yeni Cami ve Şehzadebaşı Camii vaizliği yapmış Timurtaş Hoca da (tüyler ürperten konuşmasında) aynı şeyi söylüyor ve okullara müzik dersi koyanları lanetliyor.
Artık geldiğimiz noktada okullardaki müzik dersinin bile günah olduğundan yasaklanması gerektiği belirtiliyor… Onun için olsa gerek; Fazlı Say’a kızdıklarında hemen kendisine yeni ülke bulmasını istiyorlar…
Beyoğlu Belediye Başkanı’n babası ve “İslami seks uzman” olarak da ünlenmiş Ali Rıza Demircan, “iş yerlerinin telefonlarında arayanı bekletme süresi içinde İslam zaviyesinden sakıncalı olabilecek türden müzik çalınmaması” gerektiğine bile işaret ediyor.
İslam Hukuku profesörü Hayrettin Karaman “Hanefî mezhebine göre müziğin icrası da, dinlenmesi de haramdır. Bir değneğin, bir çubuğun bir yere ahenkli bir şekilde vurulması bile bu hükme dahildir ve haramdır” hükmünü aktarıyor.
İslam Hukuku profesörü Hayrettin Karaman hızını alamıyor ve bırakın müzik aletleriyle bir şeyler çalmak, çevrenizdeki nesnelerle ahenkli sesler çıkarmanın da günah olduğunu söylüyor.
Bu büyük hukukçuya göre yaşamakta günah olsa gerek…
İslami yazarların müzikle ilgili düşünceleri böyle…
Ne diyelim, bunları okuyup duyduktan sonra türkü de rakı geçiyor diye kızanlara nasıl kızacağız…
Bu kafaların ürettiği zihniyetin topluma egemen olduğu zaman kadınların, bilim insanlarının ve sanatçıların başına neler gelebileceğini anlayabiliyorsunuz.
Bilimi, sanatı, müziği anlamayanların vardığı yer tehdit ve din adına ölüm duygusudur.
Bir insanı ölümle tehdit edebilecek en son kişinin din adamı ve bilgini olması gerekmiyor mu?
Allah’ın verdiği canı almak ancak Allah’a mahsus diye inanıyoruz. Ama gelin görün ki, kendilerini din adına yetkili görenler, her farklı sese, davranışa, etkinliğe karşı ölüm duygusu kusuyorlar.
İslam dünyasında, adeta taassup denizi içinde boğulmuş din adamları, yüzyıllardır müziğe, sinemaya, tiyatroya, resme vb sanatsal ve kültürel kollara günah-haram damgası vurmuşlar.
Sanatla ilgilenenleri ve farklı düşünenleri cehennemle tehdit etmişler, bu yönlere yeteneği olan gençleri bu alanlardan uzaklaştırmışlar; bunun neticesinde de “İslâm Dünyası” günümüzün bu en önemli tanıtım yollarını batılı egemen güçlerin ellerine bırakmışlardır.
Yukarıda sayılan tehditlerden yola çıkarak şunları açıkça ifade edebiliriz.
Bu ayıbın sorumluları da, sanata ve bilime karşı kendi kafalarından oluşturdukları şüphelerle Allah’ın haram kılmadığı, aslen mubah olmakla birlikte iyi kullanıldığında etkili sonuçlar verebilecek; ama kötüye kullanıldığında da büyük yıkımlara yol açacağı son derece önemli bir güç olan bu alanlar ile ilgilenmeyi haram kılan günümüz dünyasına yabancı kalmış din adamlarıdır.
Unutmamalıyız ki, “Müslümanlar Kur’ân’ın mantığına ve ruhuna tam anlamıyla egemen olduklarında ve Kur’ân’ın ilke ve prensipleri doğrultusunda hareket ettiklerinde “İslam dünyası” bilimde, kültürde, fende, felsefede, sanatta, sporda, ekonomide, yani yaşamın her alanında zirvelere çıkarabilecektir.
Aydınlanmamış ve hoşgörüyü kendilerine rehber etmemiş kafalardan bilim ve sanat anlayışı çıkmayacağını anlarsınız.
Fatih İstanbul’u kuşatmıştır; papazlar kendi aralarında hala meleklerin cinsiyetini tartışmaktadırlar.
Günümüz bilim dünyası inanılmaz buluşlara imza atarken müziğe haram-helal açısından bakan zihniyete sahip kişilerin, kuruluşların bulduğu tek bir buluş var mı?
Sanata ve müziğe ilgi duymuş imamı tehdit etmeyi marifet zannedenlerin üç beş bilim insanı ve buluşu hakkında bilgisi var mıdır?
Günümüzde bu kafaya “Taliban kafası” deyimi gelip dilimize yerleşti.
Çünkü bu kafaya göre, radyo dinlemek, tıraş olmak ve müzik eşliğinde şarkı söylemek hele hele kadın sesi ise zinhar günah ve yasak hale geliyor…
Bunun içindir ki, erkek müzisyenler kadınlara ancak perdelerin arkasından çalıp söyledikleri döneme girdik…
Günah ve yasaklı ileri demokrasi çağına girdik…
Ben buna: “Postmodern ileri demokrasi çağı” diyorum.
Muhsin YAZICI
Yorum gönder