Akıl ve nakil mücadelesi / Muhsin YAZICI
TÜBİTAK’ın dergisinde Darwin’in sansür edilmesi birdenbire gündemin başına oturdu. Darwin ve karşıtlarının mücadelesi, dünyada akıl ve bilime karşı dogmanın mücadelesini simgeler. Bu nedenle Türkiye’de bilimin kalesi olması gereken bir kurumun akıl – dogma mücadelesinde dogmadan yana bir davranış göstermesi üzerinde çok ciddi düşünülmesi gereken bir olaydır.
Atatürk’ün “en hakiki mürşit ilimdir” ilkesinden yıllar sonra ülkemizin en önemli bilim kurumu dogmadan yana tavır koyuyorsa, bunun nedenlerini ve almamız gereken önlemleri bulmalıyız.
TÜBİTAK dergisinde başlayan sansür anlayışı yeni müfredat anlayışında da aynen yaşama geçirilmeye çalışılıyor. İmam Gazali’nin ruhu ve isteği programın üzerine çökmüş gibi.
1058 – 1111 yılları arasında yaşayan İmam Gazali nakilci düşüncenin en önemli düşünürüdür. Gazali, Farabi gibi bazı Müslüman filozofların tersine, mutlak ve sonsuzu kavramak için aklın yetersizliğini savunur. Akla dayanan disiplinleri yani geometri, mantık, doğa bilimleri ve felsefeyi eleştirir, bunların hiçbirinin, mutlak gerçeğe ulaşmak için kesin bir yol göstermediğini iddia eder. Ona göre insanın bu dünyayı kavraması ve bilmesi mümkün değildir. Matematik, mantık gibi pozitif bilimler bile kuşkuludur. Bundan dolayı din ve felsefe arasında kesin bir ayrım yaparak tavrını dinden yana koyar. İnanç, Gazali’de temel düşüncedir. Mutlak, gerçek ve kesin bilgiye buradan varılacağını belirtir. Doğruyu bulmanın bir akıl işinden çok, bir iman sorunu olduğunu ve doğru bilginin insana ancak vahiy yoluyla geldiğini savunur.
1126 – 1198 yılları arasında Endülüs’te yaşayan İbni Rüşd’ün bütün eserlerindeki ortak tema, din ve felsefenin iyi anlaşıldığı takdirde aralarında uyumsuzluk olmadığıdır. İbni Rüşd’ün felsefeye katkıları Aristo’nun ayrıntılı yorumlanmasından, felsefeyi İslam’a karşı bulanların, özellikle Gazali’nin hücumlarına karşı savunmaya kadar uzanır. İbni Rüşd “Akıl Allah’ın bize bir ihsanıdır ve aklımızı kullanarak onun yarattığı eserleri daha iyi anlayabiliriz” der.
İbn Rüşd’ün, Gazali ile olan anlaşmazlığı İslam’da biliminin neden ilerleyemediğine bir ipucu verebilir. İbn Rüşd, Aristo’nun etkisinde kalarak dünyanın düzenli olduğuna, gerçek neden-sonuç bağlantılarının bir düzen içinde sergilendiğine inanıyordu. Gazali, böyle bir inancın Araplar için salt egemen olan Tanrı kavramını yok ettiğini sanıyordu. Gazali’ye göre fiziksel nedenler gerçek nedenler değildir fakat Tanrı’nın doğrudan doğruya müdahalesi için bir araçtır.
Bir çok tarihçiye göre Abbasiler dönemindeki akılcılığın terk edilmesinin nedenleri olarak İslam Coğrafyası üzerindeki büyük Moğol yıkımı ve Haçlı Seferleri’nin etkileri olduğu görüşü hakimdir. Bu iki büyük tarihsel gelişim süreci sonucu İslam Coğrafyası içe kapanarak durağan toplumlar haline gelmiştir. Bu süreçte İmam Gazali’nın nakilci anlayışı da etkin bir şekilde kabul görünce akılcılık ve sonucu bilimsel anlayış çok zayıflamıştır.
Akılcılık – nakilcilik tartışmasında, son halkası Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, hemen hemen bütün Müslüman devletlerde devlet otoritesi Gazali’nin tavrını benimsemeyi tercih etti. Batı’da bu şekilde bir siyasi iktidar tekeli Reform, Rönesans ve aydınlanma gerçekleştiği için, siyasi ve toplumsal otoritenin müdahale etmesi söz konusu değildi. Aydınlanma dönemi dünyaca ünlü düşünürleri çıkarmıştır. Almanya’da Johann Gottfried Herder, Immanuel Kant, Christian Wolff; Fransa’da Denis Diderot, Claude Adrien Helvétius, Baron d’Holbach, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Voltaire; Büyük Britanya’da David Hume, John Locke ve Thomas Paine Aydınlanma Çağı’nın en önemli temsilcileridir. Katolik kilisesi ve Papa, doğal olarak, Gazali ile aynı kategoride ele alınması gereken bir tavır takındı. Ama Vatikan’ın da yetki alanı, özellikle Protestan hareketinden sonra sınırlı kalıyordu.
Geldik 2024 Türkiye’sinde Gazali – İbn Rüşd anlayışı mücadelesini görüyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk tartışmasız İbn Rüşd’ün tarafındadır. Akılcılığın karşıtı nakilcilerde Atatürk’e karşıdırlar.
Bu mücadelenin kazananı kim olacak tartışması aslında sonuçlanmıştır. Akılcılık artık tartışmasız olarak insanlık tarihinde kabul edilmiştir. İnsanoğlu artık iradesini bir krala, imparatora, papaya, hahama, imama, budistlere, brahmanlara bırakmıyor. Kazananı belli olan ama bir çok yerde mücadelesi ve çatışması hala devam ediyor..
30.05.2024
Muhsin YAZICI
Yorum gönder