Mutluluk ve iyimserlik / Prof. Dr. Acar Baltaş
“Mutluluk” günümüzde Batı kültüründeki en büyük takıntı durumuna gelmiştir. 18.yüzyılda aydınlanma dönemiyle birlikte mutluluğun değerli bir hayat için gerekli olduğu inancının yerleşmesinden sonra, “mutluluk arayışı” politikadan dine, iş hayatından çocuk yetiştirmeye kadar her alanda hayata egemen olmuştur. 1776 yılında ABD’nin bağımsızlık bildirgesine her insanın “mutluluğu arama” hakkı yazılmıştır. 1926 yılında “Happy Birthday” şarkısı bestelenmiş ve İlham Gencer buna 1966 yılında herkesin dilinde olan iki satırlık sözü yazmıştır (Bugün bu sözlerin telifi vardır ve izinsiz kullananlar yasal yükümlülük altına girmeleri muhtemeldir). 1977’de McDonalds “Happy Meal” menüsünü çıkartmıştır. Buna karşılık Batı kültürünün dışında yer alan bir kültür olan Slav kültüründe “sürekli gülen bir insan ya delidir ya da Amerikalı” mealinde bir halk deyişi vardır.
1986 yılında, 1528 kişinin hayatının seksen yıl süreyle incelendiği Terman araştırması katılımcılarından hayatta olanlar 75 yaşına gelmişti. Bu katılımcılarla ayrıntılı bir görüşme yapıldı ve açık uçlu sorulara cevap vermeleri istendi. Daha sonra Cornell Üniversitesi araştırmacıları bu cevapların ayrıntılı bir analizini yaptı. Bu insanların hepsinin topluma katkı yapmış olduğu ortaya çıktı. Pişmanlıkları sorulduğunda, daha çok yaptıkları eylemler ve aldıkları kararlarla ilgili olduğu görüldü. Bunlar genç yaşta evlenmek, çok sigara ve içki içmek ve kariyere fazla odaklanmayı içeriyordu. Yapmadıklarıyla ilgili pişmanlıklarına gelince, eğitimini tamamlamamak, okulda yeterince sıkı çalışmamak, meslekte daha yükseği hedeflememek ve yeterince güçlü sosyal ilişkiler kurmamak öne çıkmıştı.
İyi bir duygu durumunda olan insanlar, yeni beceriler kazanmaya daha istekli olur, konulara daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşır, sorunlara daha yaratıcı çözümler üretir ve zorluklar karşısında daha dirençli olur. Bunlar gerçekte klişe gibi gözükse de hayatı etkileyen özelliklerdir. Bu nedenle üniversite öğrencilerinden oluşan bir topluluğa “hayatta başarı” konusunda bir konuşma yapacak olsanız, büyük bir ihtimalle bu özellikler konuşmanızın ara başlıklarını oluşturur. Dikkat edilirse bu başlıkların hepsinin eyleme dönük olduğu görülür ve belki de bu nedenle İngilizce ‘de “happen” ve “happiness” kelimeleri aynı kökten gelmektedir.
İYİMSERLİK BİR ZİHNİYETTİR
Pozitif psikoloji akımının öncüleri mutluluğun öğrenilebilir olduğunu iddia ederken; bazı bilim adamları da mutluluğun doğuştan getirilen bir özellik olduğunu ve insanları mutlu olmaya “zorlamanın”, boyunu uzatmaya çalışmak gibi, sonuçsuz bir çaba olduğunu söylemiştir.
Mutluluk ve iyimserlik çok kere birlikte görülen özellikler olarak kabul edilir ve bu kabul birçok kişiyi hatalı çıkarımlara götürür. Aslında mutluluk deneyimlenen bir duygu, iyimserlik ise öğrenilen bir beceri ve olumlu tutumdur.
Olumlu tutum, hayal kırıklığı yaşayan kişinin enerjisini değiştirebilecek olduğu noktalara odaklamasıdır. Olumsuz tutum ise kendini suçlamak, başkasını sorumlu tutmak ve koşullara öfke duymak gibi, olmuş olan ve bu nedenle de değişmesi mümkün olmayan konulara takılmaktır. Olumlu tutum ile başarı arasında yüksek bir korelasyon vardır çünkü enerjimizi nereye koyarsak hayat orada gelişir.
Mutluluk, sebebi ne kadar şaşırtıcı olursa olsun, uzun sürmez. Çünkü bir zihniyet değil, duygudur. Ancak iyimserlik mutluluktan farklıdır. Çünkü zihniyettir, koşullar ne kadar zor olursa olsun benimseyebileceğiniz bir olumlu tutumdur. Hissettiğiniz veya deneyimlediğiniz olumsuz olsa da her zaman iyiyi aramayı seçebilirsiniz. Buradaki “iyi”, önünde sonunda sizi güçlendirecek bir hayat dersi de olabilir. Bazen hayattaki seçimlerinize bağlı olarak mutluluk sizin kontrolünüzde olabilir, ancak mutsuzluğa neden olan ve kontrol edemediğimiz birçok yaşantı vardır. Olumlu tutum ise her zaman kişinin kontrolündedir. Çünkü bu anlamda iyimserlik bir seçimdir. İnsan mutsuz olabilir, ancak olumlu bir tutumla daha iyi şeylerin başına geleceğine ve her deneyimden anlamlı bir ders çıkarabileceğine inanmayı sürdürebilir.1
Buradaki önemli çıktı, mutlu insanların hiçbir zaman olumsuz duygu yaşamadığı değil, bu duyguları kabullenerek eski olumlu duygu durumuna dönebilmeyi başarmalarıdır. Bu da olumlu tutumla mümkün olabilir.
Lyubomirsky ve Ross’un yürüttüğü bir laboratuvar çalışmasında, sürekli olarak mutlu insanlar, kendi performanslarıyla ilgili olumsuz geri bildirim aldıklarında olumsuz duygularla (üzgün, endişeli ve cesareti kırılmış vb.) tepki verdiklerini bildirmiştir.2 Mutlu insanların bu şekilde olumsuz duygularını görmezden gelmemeleri, hayat başarılarını açıklayabilir. Lyubomirsky ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği başka bir çalışmada, sürekli olarak mutlu bireyler, daha önceki bir görevde “başarısız olduklarına” inanmaya yönlendirildikten sonra, okuduğunu anlama sınavında daha az mutlu olanlara göre daha başarılı olmuşlardır.3 Lyubomirsky’nin farklı çalışmalarında vurguladığı gibi, günlük yaşamda mutlu insanlar da olumsuz tepki verebilir, ancak daha sonra olumlu bir duygu duruma geri dönmeyi başarabilirler.
İYİMSERLİK HER ZAMAN KAZANDIRMAZ
İyimserlik ve neşe konusundaki araştırmalar gülmenin sağlık üzerindeki etkisine kadar uzanmıştır. Tennesse’li araştırmacılar 15 dakika göbeği hoplatarak gülmenin enerji tüketimini %10-20 oranında artırdığını ve 10-40 kalori yakıldığını bildirmiştir. Bu sonuç iyimserleri çok mutlu etse de ortaya çıkan etki etki çok zayıf görünmektedir.4
Terman araştırması, gençliklerinde neşeli olanların daha uzun yaşadıkları inancını yıkmıştır.5 1528 Çocuğun 11 yaşından başlayarak ölümlerine kadar izlendiği araştırma grubunda, iyimser ve neşeli olan çocukların erken yaşta ölüm oranının çok yüksek olduğu bulunmuştur. Bunun nedeni olarak yetişkinlik döneminde riskli davranışlar gösterme eğilimi işaret edilmiştir.
Katıldığım bir toplantıda Jim Collins, koşulları son derece ağır olan Vietnam savaş esiri kampında uzun yıllar tutkulu kalan albaya “kampta hayatta kalmayı belirleyenin ne olduğunu” sorduğunda ilginç bir cevap aldığını anlatmıştı. “İyimser olanlar erken öldüler, çünkü her Noel, şükran günü ve paskalyadan önce serbest bırakılacaklarına inanıyorlardı. Gerçekleşmeyince de büyük hayal kırıklığı yaşıyorlardı”. 6
Bir zayıflama programında iyimserlerin kendilerine güven konusundaki gerçekçi olmayan değerlendirmeleri, program sonunda göstermeleri beklenen başarı ile desteklenmemiştir.
Literatürde iyimserliğin başarı ve kazanç getirdiğini ileri süren birçok çalışmayla karşılaşmak mümkündür. 1976 yılında yapılan bir araştırmada üniversitenin birinci sınıfındaki öğrencilerin “neşelilik” düzeyleri değerlendirilmiş ve en üst dilimde yer alanların, yirmi yıl sonra kazanç düzeylerinin en alt düzeyde yer alanlara kıyasla %31 daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ancak buradaki değişkenleri iyi değerlendirmesine ihtiyaç vardır. Olumlu duygular, başarıya eşlik eden kaynaklarla ilişkilidir. Bu kaynaklar kişinin geçmiş başarıları, sosyal ilişkilerini yönetme becerisi, yaratıcılığı ve yardımseverliği gibi birçok özellik olabilir. Özellikle finansal ve mesleki başarıya kişiliğin tedbirlilik boyutunun eşlik ettiği “Hayatın Hakkını Vermek” kitabında ayrıntılı biçimde anlatılmıştır.
İyimserlik, kişilikteki tedbirlilik özelliğiyle birleştiğinde kişinin amacına ulaşması için yardımcı olabilir. Buna karşılık iyimserlik, fevrilikle (ataklık) birleştiğinde gerçekçi olmayan beklentiler yıkıcı ölçüde artar. Bu değerlendirmenin önemi karar mekanizmasındaki kişilerin kararlarının toplumsal sonuçlarında görülebilir. 2008 yılında ABD’de başlayıp dünyayı etkileyen ekonomik krizin arkasında, büyük finans kurumu yöneticilerinin tamamına yakınının yüksek hırs düzeyine sahip olmaları ve tedbirsiz iyimserlikleri vardır. Benzer şekilde korona virüs sürecinde, dünyada bilimin en ileri olduğu ABD’de, başkanın narsistik yapısı ve düşük tedbirliliği, yüzbinlerce kişinin önlenebilir ölümüne neden olmuştur.
SONUÇ
Mutluluk gelip geçicidir ama iyimserlik, başka özelliklerle birleştiğinde hayat başarısına olumlu veya olumsuz etki eden bir zihniyettir. Sahip olduğu tedbirlilik ve iyimserlik düzeyi kişiye hayatta yarar ve imkânlar sunarken, aynı zamanda zarar verir ve bazı imkânlardan yoksun bırakır. Bu nedenle siz bu özelliklerinizi mutlak erdem saymayın, hangi durumda size zarar verdiğine veya fırsatlar kaçırmanıza neden olduğunu anlamaya çalışın. Çünkü insanı meslek hayatında zor durumda bırakan çok kere zayıf yönleri değil, güçlü olduğuna inandığı özelliklerini uygun olmayan zamanda, yerde ve dozda kullanmasıdır.
Kaynaklar:
- Happiness vs. positivity: what’s the difference? [İnternet]. Uygun erişim: https://www.positivelypresent.com/2018/11/happiness-vs-positivity-whats-the-difference.html
- Lyubomirsky S, Ross L. Hedonic consequences of social comparison: a contrast of happy and unhappy people. Journal of Personality and Social Psychology 1997; 73: 1141–1157.
- Lyubomirsky S, Kasri F, Zehm K, Dickerhoof R. The cognitive and hedonic costs of excessive self-reflection.
- Harvard Men’s Health Watch. Optimism and your health [İnternet]. Uygun erişim: https://www.health.harvard.edu/heart-health/optimism-and-your-health
- Friedman HS, Martin LR. The longevity project. Plume; 2012.
- Collins,J.: Keynote speech in World Business Forum, New York 2018
Kaynak: acarbaltaş.com
Yorum gönder