Çiftler gerçekten de zamanla birbirine benzer mi?
Tam tersine araştırmalar, insanların ilk başta birbirine benzer özelliklere sahip kişilere ilgi duyduğuna işaret ediyor.
Ruh bilimciler, uzun süreli ilişkilerde çiftlerin giderek birbirine benzemeye başladığı konusuna yıllardır kafa yoruyor. Çiftlerin uzun erimde birbirine benzediğiyle ilgili ilk ipuçları 1980’lerde ortaya çıktı ve o günden bu yana da ruh bilim derslerine konu oldu. Ne var ki, daha sonraki yıllarda bu gözlemin hiçbir bilimsel temele dayandırılmamış olduğu görüldü.
Bu konuyu çağdaş teknolojinin yardımıyla aydınlatmaya çalışan ve çiftlerin kamuyla paylaşılan binlerce fotoğrafını inceleyen bilim insanları sonunda kesin bir sonuca ulaşıldığına inanıyorlar. Stanford Üniversitesi doktora öğrencilerinden Pin Pin Tea-makorn, “İnsanlar arasında böyle bir inanç söz konusuydu ve biz de bunun ne denli doğru olduğunu merak ediyorduk. İlk aşamada insanların yüzlerinin zamanla birbirine benzediği varsayımından yola çıkıp, bu benzerliklerin öncelikle ne tür özellikler içerdiğini araştırdık” diyor.
Araştırmayı Stanford’lu meslektaşı Michael Kosinski ile birlikte yürüten Tea-makorn, Google üzerinden gazetelerdeki yıldönümü ilanlarını ve soy kütüğü sitelerini tarayıp, çiftlerin evliliklerinin başında ve daha sonraki yıllarda çekilmiş fotoğraflarını bulmaya çalıştı. Bu taramalar sonucunda 517 çiftin evliliklerinin ilk iki yılında ve 20 ile 69 yıl sonrasında çekilen resimlerinden oluşan bir veritabanına ulaştılar.
Araştırmacılar çiftlerin yüzlerinin giderek birbirlerine benzeyip benzemediğini anlamak için gönüllülere “hedef” bir kişinin yüzü eşliğinde, aralarında eşinin de bulunduğu, gelişigüzel seçilen başka altı kişinin yüzünün olduğu bir fotoğraf gösterdiler. Ardından gönüllülerden bu 6 yüzden her birinin hedef kişinin yüzüyle olan benzerliklerini değerlendirmelerini istediler. Aynı işlem bir kez de en ileri teknolojiye sahip yüz tanıma yazılımıyla yinelendi.
Benzer bir araştırma 1987 yılında, Michigan Üniversitesi’nden Robert Zajonk tarafından yapılmıştı. O araştırmada deneklerden yalnızca bir düzine çiftin fotoğraflarını değerlendirmeleri istenmişti. Zajonk, çiftlerin yüzlerinin birliktelikleri sürdükçe giderek birbirlerine benzemeye başladığı ve benzerliğin çiftlerin mutluluğu oranında arttığı sonucuna varmıştı. Ruh bilimcilere göre, bu benzerliğin temelinde yaşamın paylaşılması yatıyordu; ortak bir beslenme düzeni, yaşam biçemi, ev dışında geçirilen süre ve birlikte gülünen şakalar yüzün biçimlenmesinde topluca etkili olabilen unsurlardı.
Tea-makorn ile Kosinski, Scientific Reports dergisinde yayımlanan araştırmaları ise bunu çürütüyor.
Araştırmadan elde edilen bulgular Benedict Cumberbatch ile Sophie Hunter (sağdaki görsel) ve Gisele Bündchen ile Tom Brady gibi ünlü çiftlerin zamanla birbirlerine benzemeyecekleri, bu kişileri ilk başında birbirlerine çeken şeyin aralarındaki ortak benzerlikler olduğu anlamına geliyor. Tee-makorn, insanların – genelde benzer kişilik özellikleri ve değerlere sahip kişilere ilgi duydukları gibi – yüz hatları da kendilerine benzer kişileri eş olarak seçiyor olabileceklerini dile getiriyor.
Araştırma, eski çalışmaları yeniden gözden geçirip bulguların geçerli olup olmadığını anlamanın önemini bir kez daha vurguluyor. “Bilimde kesinlikle güncellenmesi gereken konulardan biri de budur,” diyen Kosinski; “Toplum bilimlerinde karşılaşılan en ciddi sorunlardan biri de, alışılmışın dışında, şaşırtıcı ve haber değeri taşıyan görüşlerin baskısıdır. Yalnızca bu tür görüşler yayımlanmaya ve paylaşılmaya değer görüldüğünden, doğruluğu gerektiği gibi kanıtlanmamış, fazlasıyla abartılı kavram ve görüşlerle doludur” diye ekliyor.
Rita Urgan
Kaynak: herkesebilimteknik.com
Yorum gönder