Günün sorusu: Depresyon ile ilaç almadan başa çıkmak mümkün mü?
Uzmanlara göre hafif seyreden bir tabloda depresyon ve kaygı bozukluğu varsa, ilaç almadan durumu idare etmenin çeşitli yöntemleri var. Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Serap Aydoğan Taycan ilaçsız tedavinin süresi ve etkilerinin de önemli olduğunu hatırlatarak “Çok göze almamak gerekiyor” diyor.

Yataktan çıkmak istemiyorsunuz. Yorganı kaldırmak bile size dağ gibi bir iş geliyor.
Hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz. Herhangi bir şeyden, o çok sevdiğiniz diziden, en gözde yazarınızın son romanından bile keyif almıyorsunuz.
Ya da telefon çalıyor, açmadan önce “Acaba hangi kötü haberi alacağım?” diye kaygılanıyorsunuz.
Hemen endişelenmenize gerek yok.
Bu iki tablo, neredeyse herkesin zaman zaman karşılaştığı haller.
Fakat bu iki duygu halinden biri iki haftadan uzun sürüyorsa, hele hele sosyal yaşamınızı, işinizi veya özel ilişkilerinizi olumsuz etkiliyorsa önemli olabilir.
DEPRESYON VE KAYGI BOZUKLUĞU NEDİR?
Tecrübeli psikiyatri uzmanı Dr. Tuncay Barut depresyonu “normal duygu durumundan daha isteksiz, keyifsiz, mutsuz hissetme hali” olarak tarif ediyor.
“Anksiyete ya da kaygı bozukluğunu da yaşamı işlevselliğini bozacak kadar negatif yorumlama, negatif düşünme, olumsuz senaryoyu peşinen satın alma diye özetleyebiliriz” diye devam ediyor.
Milas’ta yıllardır klinik psikologluk yapan Eda Can da kaygı bozukluğunu kaza yapma örneğiyle tarif ediyor:
“Kaza geçirmişse, tekrar kaza yaparsam diye endişelenmeye başlar. Kaza yaptığımızda hepimiz endişeleniriz ama bir şekilde yavaş yavaş da olsa araç kullanmaya başlarız, bir süre biraz daha dikkatli olur, sonra eski otomatik düzene döner.

“Kaygı bozukluğu olan kişiler ise böyle bir durumda araç kullanmamaya gayret eder ve kaygı da gittikçe büyür.”
Hangi belirtiler ön plana çıkıyor?
Sağlık Bakanlığı depresyon belirtileri şöyle sıralıyor:
- Kendini boşlukta ya da üzgün hissetme
- Hayattan zevk almama
- İştahta artma ya da azalma
- Uykuda artma ya da azalma
- Huzursuzluk ya da durgunluk
- Halsizlik ve yorgunluk
- Kendini değersiz ya da suçlu hissetme
- Konsantrasyon güçlüğü ya da kararsızlık
- Aklınıza sık sık ölüm ya da intihar fikirlerinin gelmesi
Yine Sağlık Bakanlığı’nın tanımına göre kaygı bozukluğunun temel belirtisi “bir neden yokken ya da bir neden olsa bile durumla uygunsuz olan, aşırı olan, denetlenemeyen nitelikteki endişe”.
Kişi, endişelerinin aşırı olduğunun farkında olsa bile endişelerini denetleyemiyor ve sakinleşemiyor.
Kaygı bozukluğu ve depresyon aslında birbirinden çok farklı psikolojik sorunlar. Fakat birinin diğerini tetiklediği durumlar da sık görülüyor.
Dr. Tuncay Barut, klinik deneyimlerine göre vakaların yarısından fazlasında bu iki rahatsızlığın birden görüldüğünü söylüyor ve ekliyor:
“Kaygı bir müddet sonra çökkünlüğe sebep olabiliyor. Çökkünlük de bir süre sonra umutsuzlukla beraber kaygıya sebep olabiliyor.”

İLAÇ ALMADAN BAŞA ÇIKMAK MÜMKÜN MÜ?
Bu sorunun yanıtı hem evet hem hayır.
Uzmanlara göre hafif seyreden bir tabloda depresyon ve kaygı bozukluğu varsa, ilaç almadan durumu idare etmenin çeşitli yöntemleri var.
Hem psikolog Can’ın hem de psikiyatrist Dr. Tuncay Barut’un listelerinin ilk sıralarında fiziksel egzersiz bulunuyor.
Barut “Kendimizi ihmal etmezsek, sosyal hayatımızı ihmal etmezsek, egzersizimizi, beslenmemizi, fiziki sağlığımızı ihmal etmezsek depresyonun gelişmesini engelleme şansımız olur” diyor.
Barut’a göre aynı tavsiyeler, kaygı bozukluğu için de geçerli.
BBC Türkçe’ye konuşan Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Serap Aydoğan Taycan da hafif seyreden depresyon ve kaygı bozukluğu tablolarında kişiye yardımcı olabilecek tavsiyeleri şöyle özetliyor:
- Hayatımızın sorun alanlarını kaçmadan çözmeye çalışmak.
- Sosyal çevremizin desteğini sağlamak, artırmak ve sosyal ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışmak.
- Bedenimizi fiziksel olarak da sağlıklı tutmaya çalışmak.
Can ise “Siz neyi seviyorsunuz? Önce bu sorunun yanıtını bulmanız gerekiyor” diyor.
“‘Sevdiğim, benim yıllardır yapmayı ertelediğim ya da unuttuğum neler var? Bana ne iyi gelir?’ sorularının yanıtı neyse, kişinin yapması gereken şey de odur” diye de ekliyor.
Fakat uzmanlara göre hasta yukarıdaki tavsiyelerden sonuç almakta zorlanıyorsa ilaç kullanmak kaçınılmaz hale geliyor.
Aynı zamanda Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü hocası olan Prof. Dr. Taycan hafif tablolarda beyindeki önemli kimyasallarının kendini toparlamasıyla durumun düzelebildiğini söylüyor fakat şu vurguyu da yapıyor:
“Ama bu kadar uzun sürmesine değer mi diye de bakmak gerekiyor.
“Biz ilaç tedavisine başladığımızda bunun aşağı yukarı ne kadar sürede geçeceğini öngörebiliyorsak, fakat kişiye bazı destekler sunup, kendi haline bıraktığımızda bunun daha uzun sürme ihtimali varsa, çok göze almamak gerekiyor diye düşünüyoruz biz hekim olarak.”
Prof. Taycan ayrıca depresyon ve kaygı bozukluğu uzadıkça, işlevsellik ve sosyal ilişkilerde bozulmanın yanı sıra güven kaybı da yaşandığını söylüyor.
Eda Can orta ve ağır seyreden depresyon ve kaygı bozukluklarında ilaç kullanımının önemli olduğunu vurguluyor:
“Böyle hastalara hadi git ‘resim yap’, ‘egzersiz yap’ diyemeyiz. Beyin kimyası bozuk. Önce beyin kimyası düzelecek ki terapiyi alabilecek hale gelsin.”
‘KOL KIRILINCA ALÇIYA ALMAK GİBİ’
Prof. Dr Taycan anksiyete ve kaygı bozukluğu ilaçlarından korkulmaması gerektiğinin de altını çiziyor:
“Yeşil ya da kırmızı reçeteli değilse bir ilaç, herhangi bir bağımlılık yapıcı etkisi yok demektir.
“Elbette bazı yan etkileri olabilir ama hekimle birlikte bu süreci doğru yönetirsek kişinin maksimum konforunu sağlayacak şekilde kullanmasına olanak tanıyabiliriz.”
Doç. Dr. Barut da depresyon ve kaygı bozukluğu ilaçlarını kol kırılınca alçıya almaya benzetiyor:
“Kolumuz kırılıp alçıya alındığında, iyileşmeyi derliyor, toparlıyor, süreyi kısaltıyor.
“İlaç da depresif bozukluklarda ya da kaygı bozukluklarında alçı gibi hem iyileşme sürecini kısaltıyor hem de konforunu artırıyor.”
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder