Günün öyküsü: Şehir Faresi ve Köy Faresi
Bir zamanlar kır evini çok seven bir fare varmış, ta ki kuzeni onu ziyarete gelene kadar.
“Yaşadığım şehirde,” dedi kuzeni, “peynir, balık ve ekmekle yemek yiyoruz. Her gece yemeğim önüme getiriliyor. Ne istersem onu yiyorum. Sen, kırsal kuzen, bu mütevazı evde mütevazı kırıntılar için patilerini kemiğe kadar çalıştırırken. Ben gösterişliliğe alışkınım. Herkesin kendine göre bir şeyi var, görüyorum!”
Bunu duyan kır faresi tekrar sade kahverengi evine baktı.
Aniden artık tatmin olmadı.
-“Neden yiyecek depolamak için avlanıp kazıyayım ki?” dedi.
-“Kuzen, seninle şehre geliyorum!”
Tombul ve zengin şehir faresinin güzel şehir evine doğru yola koyuldular.
-“Şşş! İnsanlar salonda,” dedi şehir faresi.
-“Biraz peynir ve ekmek almak için mutfağa gizlice girelim.”
Şehir faresi, kocaman gözlü kır kuzenine masadaki kalan yiyecekleri gezdirdi.
-“Kolay hayat,” dedi şehir faresi ve bir parça ekmeği ısırırken gülümsedi.
Tam ikisi de bir parça çedar peynirini ısırmak üzereyken, kedi içeri girdi!
-“Koş! Koş! Kedi evde!”
Köy faresi can havliyle pencereden dışarı kaçarken,
-“Kuzen, ben köye geri dönüyorum! Bana burada bir kedi yaşadığını hiç söylemedin! Teşekkür ederim, ama senin tüm o gösterişli kıyafetlerin yerine kendi mütevazı kırıntılarımı huzur içinde tercih ederim!” dedi.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder