Günün öyküsü: Nar çiçeği
Efsaneye göre Cihangir Hanlığı’nın genç Prensi Salim Şah, bir gün raksını görüp hayran kaldığı, Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye aşık olur.
Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister. Kurallar ise farklı..
Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi yasak, hele bir rakkase ile evlenmesi akıldan bile geçmemesi gereken bir düşüncedir.
Zamanla bu aşk yasağa rağmen büyür, iyice alevlenir. Bütün Hanlığı sarar. Anarkali ile Salim Şah’ın aşkı ağızdan ağıza anlatılır.
Bu hâl prensin babası olan Han Akbar tarafında ise büyük bir rahatsızlık yaratır. Aşıkların birbirini görmesi yasaklanır.
Ama ferman dinlemeyen gönül, burada da ferman dinlemez. Aşıkların ilişkisi sürer gider. Aşk hükmünü sürdürür.
Efsane aşk iyice dillenir. Civar hanlıklara da yayılır. Bununla baş edemeyeceğini anlayan Akbar Han çareyi sevdalıları ayırmada bulur.
Çözüm çok zalimcedir.
Güzel rakkase Anarkali ibret için kentin ortasında yapılan, penceresi olmayan dört duvardan ibaret dar bir odaya hapsedilir. Arkasından giriş kapısı da duvarla örülüp kapatılır. Ölüme terk ediştir bu..
Prens şaşkın ve çaresiz, bu aşkı efsaneleştiren şehir halkı ise ağlamaklıdır. Her gün gelip bu hücrenin önünde, Hanın insafa gelip güzel Anarkali’yi affetmesini bekler. Bir müddet sonra umutlar kesilir.
Artık duvarlar yıkılsa da güzeller güzeli Anarkali’nın sağ çıkma ihtimali yoktur.
Halk yavaş yavaş çekilir. Bekleme duvarının önü boşalır.
Ama Aşk mecnunu prens, maşukunun çevresindedir hep. Gönüldeki sevda ve sevilen ölmemiştir.
Gözleri kapının örüldüğü duvarda sesiz bir bağlılık ile beklemededir. Mevsimler geçer bahar olur, doğa canlanır.
Bir gün o taş duvarda da bir kıpırtı başlar. Prensin gözünü hiç ayırmadığı o duvarda güzel Anarkali’nın girdiği kapının taş örgüleri arasından ince zarif bir dal filizlenmiştir.
Bunu duyan halk tekrar toplanmaya ve her gün bu hayat izini izlemeye başlar.
Günler geçtikçe yeni dallar, yeni filizler çıkar o taşın bağrından ve tüm dallar tomurcuklarla yüklüdür, çiçek açacaktır aşk. Bir sabah duvarın önüne gelenler, duvarın baştanbaşa kırmızı narçiçekleriyle kaplı olduğunu görürler.
Hayranlık veren bir güzellik vardır. Adeta güzel Anarkali’nin tüm güzelliği narçiçeklerinin.
Bir gecede bütün narçiçekleri açmıştır. Mevsimler boyu orada aşkın umuduyla bekleyen prens ise duvara yaslanmış nar çiçekleri arasında mutlu bir ifade ile ruhunu teslim etmiştir..
Aşk çiçekleri açmış, aşığın kalbi ise Anarkali’nin güzelliğini seyrettiği o çiçeklerin ihtişamına dayanamamıştır. Sevdalarıyla birlikte maşukunun yanındadır artık.
Rivayet şu ki; O güzelim ateş rengi narçiçeklerinin çıkış yeri güzeller güzeli Anarkalinin aşk dolu kalbidir. Taşları delip sevdiğine kendini göstermiştir…
Not: Anarkali Hint dilinde narçiçeği demektir.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder