Günün öyküsü: Çöp tenekesi…
Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmekti arzusu. Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti, güzeldi ama geri çevirmişti evlenme tekliflerini; oğlunu yaban ellere vermemek istiyordu. Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiçbir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca artık kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti.
Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle bitti yıllar. Nihayet oğlu hukuk okudu, hâkimlik görevine başladı. Anne sevincinden yere göğe sığmıyordu. Sıra oğluna layık kız bulmaya geldi, bunu da bulunca artık gözleri arkasında kalmayacaktı. Tam istediği gibi bir kız buldu. Dışını görüyor, içinden haberi yoktu. Seviyordu gelinini öz evladı gibi. Bir an önce düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Bir an önce taşınmak istiyordu yeni evlerine; artık bir köşeye oturup torunlarını sevecek, geçmiş onun için tatlı bir hatıra olacaktı
Nikah gününe bir ay kalmıştı, damat gelini alarak yeni evlerine yerleşecek, eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerleri ayarlanmış, tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı. Bu sırada gelin kız nişanlısına dönerek “Cihan! Böyle güzel oldu ama şu Çöp Tenekesini nereye koyacağız?”
Şaşırdı genç adam, hayret dolu sesle
-“Koskoca evde bir çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?”
Tezgâhın altına koy!
-“Yok yok hiç olur mu? Balkona koyarsın? Oraya da hiç uymaz. Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?”
-“Onu demiyorum canım anneni diyorum anneni!”
Genç kızın ağzından çıkan cümleler genç adamın kalbine işlemiş, beynini döndürmüştü. Varlığında baş tacı olan annesi, Kendisi için el kapılarında çalışan annesi demek bir çöp tenekesi yerine koyuluyordu. Demek Annesi çöp tenekesiydi. O çilekâr o fedakâr kadını, canı gibi sevdiği annesini koyacak yer bulamıyordu. Hayat arkadaşı olan kız da, anasına çöp tenekesi diyordu!
Tek kelime konuşmadı, eve dönünce de bir şeyden bahsetmedi; zavallı anne gelinin kendisi hakkında düşündüklerinden habersiz. Nasıl olduğunu soruyordu. Durmadan, onu övüyordu. Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam.
Nihayet nikah günü gelmişti. Bütün hazırlıklar bitmiş, arabalar dairenin yolunu mekân tutmuşlardı. Salon ağzına kadar doluydu. Dışarıya taşan davetli kulesinde heyecan kol geziyordu, yeni evlileri görebilmek için.
Ve memur geline sordu:
-“Kızım! Ahmet oğlu Cihan’ı zevceliğe kabul ediyor musun?”
-“Evet”
-“Peki oğlum sen Zeynep kızı Zeliha’yı zevceliğe kabul ediyor musun?”
-“Hayııırr. Etmiyorum”
Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerinde hayret ifadesiyle herkes şok geçirmiş gibi erkeğe, Cihan’a bakıyorlardı Memur şaşırmıştı:
-“Peki şimdiye kadar neredeydin”
-“Efendim! Babam beni küçük yaşlarda bırakıp vefat etti. Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcadı, çalıştı ve çabaladı. Giymedi giydirdi, yemedi yedirdi. Beni büyüttü okutup adam etti. Annem benim yanımda oturacak, rahat edeceği zaman bu gördüğünüz gelin hanım annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak evde onu koyacak yer bulamıyor. Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve istemiyor. Benim annemi istemeyen, ona o şekilde muamele yapan kadını bende istemiyorum. Varsa annesine çöp tenekesi dedirtecek, buyursun gelini alsın!”
Yerinden kalkarak annesini aldı, hayret ve gözyaşları içerisinde salondan ayrıldı. Bu olaydan sonra gelin kız evine döndü ve aradan 20 yıl geçmesine rağmen evlenemedi.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder