Günün öyküsü: Bir yudum su
Çanakkale’de Savaş şiddetli bir şekilde sürmektedir. İki tarafın da çok büyük can kayıpları vardır. Bir ara harp durur. İki taraf da yaralılarını aramaya başlar.
Bir askerimiz,
Mehmetçiklerimiz arasında yaralı var mı, diye dolaşmaktadır. Bu sırada Mehmetçik bir yaralıya rastlar.
Yaralı:
-“Su! Su! …” diye inlemektedir. Anlaşılan son nefesini vermek üzeredir. Mehmetçik matarasını çıkarır ve yaralının kurumuş, çatlamış dudaklarına ıslatması için uzatır.
Ama tam bu sırada başka bir yerden,
-“Su! Su!…” sesleri gelmektedir. Başka bir Mehmetçik son nefesinde bir yudum suya olan hasretini dile getirmektedir.
Dudaklarını sudan çeken ilk Mehmetçik konuşamamaktadır; ama gözleriyle, su isteyen diğer yaralıyı işaret etmektedir. Ne kadar ısrar edilse de suyu içmemiş ve arkadaşı adına fedakarlık yapmıştır.
Askerimiz koşar ve hemen suyu ikinci Mehmetçiğin çatlamış dudaklarına uzatır. Tam suyu içecekken yine yakınlardan başka bir vatan evladından.
-“Su! Su!…”sesleri duyulur. İkinci yaralı da suyu içmez ve üçüncü askeri gözüyle işaret eder.
Mehmetçik koşar üçüncü şehit adayına. Ama yetişemez. O çoktan sevdiklerine ulamıştır şehit olan diğerleri gibi.
Asker:
-“Bari döneyim de suyu içemeyen diğer askerlere yetiştireyim” diye düşünür.
İkinci askerin yanına gelir. Ama o da ölmüştür.
-”Bari ilk asker … İlk askere yetişeyim!” der…
Koşar… Ama o da ölmüştür.
Bir matara suyu kimse içememiştir. Her asker, bir başka asker için özveride bulunmuştur.
Son nefeslerini verirken bile arkadaşlarını düşünmüşlerdir. Ve sonra da en büyük makam olan şehitlik rütbesini kazanmışlardır.
İşte biz bugün böyle özverili atalarımızın, uğruna seve seve canlarını armağan ettikleri bir yurtta yaşıyoruz.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder