Bir başarı hikayesi
1930’lu yıllarda bütün dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz döneminde işe erken yaşta atılmış ancak diploması olmayan çok yetenekli bir motor ustası Honda. Minicik bir atölyesi var ve yepyeni bir motor icat etmek istiyor. Bunu yapmasının tek sebebi de, bu motor projesini Toyota’ya satmak.
Yıllarca çalışıyor ve bu küçücük atölyesinde projesini tamamlıyor. Fakat bir engeli var. Motorun prototipini üretmek. Ancak, parası yok Honda’nın. Bunun için karısının mücevherleri dahil, elinde avucunda ne varsa satıyor ve bu sermaye ile prototipi üretip Toyota mühendislerinin karşısına çıkıyor. Fakat, eğitimsiz olduğu için, Toyota mühendisleri, Honda’yı hakir görüyor. O’na, teknik şartnameye uygun olmadığı için projeyi kabul edemeyeceklerini söylüyorlar. Tabii ki de proje reddediliyor.
Peki Honda yılıyor mu; hayır!
Teknik eksikliğini fark ettiği için, iki yıl boyunca, Japonya’daki bütün üniversiteleri gezip, oradaki akademisyen ve mühendislerle görüşerek bu fikrini anlatıyor. Bir çok yerlerde alay ediliyor, dalga geçiliyor ama bazı yerlerde çok etkin, derin ve net bilgiler alıyor. İki yılın sonunda kendini teknik olarak geliştiriyor ve kusursuz bir motor üretiyor. Ardından, Toyota fabrikasındaki mühendislerin karşısına çıkıyor ve mühendislerin söyleyeceği tek bir kelime kalıyor;
-“Anlaşalım”.
Ama anlaşma için bir tek şart sunuyorlar Honda’ya. Bir fabrika kuracak ve motorları orada üretecek. Fakat, tam da o esnada Japonya savaşa girdiği ve bütün hammaddeler ordunun hizmetinde olduğu için fabrika kurmak için beton bulması imkansız hale dönüşüyor.
Honda vazgeçiyor mu; hayır!
Dedim ya; şartların değişmesi için bir dönüşüme ihtiyacı var Honda’nın. Bu edindiği teknik bilgilerle yepyeni bir beton tekniği geliştirerek fabrikayı inşa ediyor. Her türlü zorluğa karşı, anlaşmasını yapıp fabrikasını kursa da üretime başlayamıyor. Çünkü fabrikası bombalanıyor. Honda ardından fabrikayı yeniden inşa ediyor ve fabrika, üretime geçmeden ikinci kez bombalanıyor.
Honda yine yılmıyor.
Üçüncü kez inşa etmeye karar veriyor. Fakat, bu sefer de kaynakları tükenmeye başlayan Japonya’da çelik kıtlığı var. Eh, motorları üretmek için de çeliğe ihtiyaç var. İşte bu noktada, bir dönüşüm adımı oluyor. Bombardıman uçakları, her gün Japonya’nın her yerini bombalıyor ve dönüş yolunda boşalan yakıt depolarını aşağı atıyor. Honda, Japonya’nın her tarafından bu yakıt tanklarını toplatarak kendi fabrikasına getiriyor ve bu çeliği işleyerek motorları üretmeye başlıyor.
İşte bu noktada bir şey daha oluyor. Fabrikanın olduğu yer olan Kobe’de çok büyük bir deprem oluyor ve fabrika tamamen yıkılıyor. Ardından da İkinci Dünya Savaşı sona eriyor.
Ülkede öyle büyük bir benzin kıtlığı var. Araçlar bir mezar gibi hareketsiz dururken, Toyota, Honda motorları üretse bile satın almayacağını söylüyor.
Honda yine pes ediyor mu? Hayır.
Değişim ve dönüşüm için tekrar bir plan yapıyor.
Çoğu insan gibi o da işine giderken bisiklet kullanıyor ve bisikletine özel, küçük ve çok az yakıt tüketen bir motor yapıyor. İşine gidip gelirken bu motorlu bisikleti gören herkes bundan bir tane edinmek istiyor. Ama zaten beş kuruş parası olmayan Honda’nın, bu kıtlık ve insanların alım gücüne göre üretmesi mümkün olamıyor.
Honda vazgeçiyor mu? Yine hayır!
Japonya’daki 18.000 bisiklet satıcısına tek tek mektup gönderiyor ve bu fikrini anlatıyor. Bu firmalardan 5000 tanesi hammadde veya maddi yardım yaparak, Honda’nın bu motoru üretmesini sağlıyor. Bu destekle ilerleyen Honda, bir çok denemeden sonra, “Super Cup” isimli bir model üreterek, önce Japonya’da ve ardından da dünyada motor devi olarak kendi adını yazıyor.
Hikaye burada bitti mi; hayır.
1960’ların sonu, yetmişlerin başında Amerika’da çıkan petrol krizi, günümüzde Musscle Car denilen devasa motorlu araçların kullanılmasında büyük bir azalma oluyor. İnsanlar daha az benzin yakan, daha kompakt araçlara ihtiyaç duruyor. Otomotiv konusunda hiçbir bilgisi olmayan Honda, az benzin yakan bir otomobil yapıyor ve pazar lideri oluyor.
Honda’nın hikayesi, değişime karar veren, dönüşümüne olanak tanımış, değişen şartlarda yılmadan yeniden dönüşen ve sonraki hedefi için sürekli değişim ve dönüşüme açık olan birinin hikayesi.
Benim için ise yolculuğumda hiç unutmayacağım bir başucu rehberi.
Ben bu değişim ve dönüşüm ile yürüyen biri olarak çok inanıyorum;
Siz de kendi değişim ve dönüşümünüz için vazgeçmeden mücadele edebilirsiniz. Biliyorum, o yolda çok değişken olacak, çok farklı şeylere dönüşebileceksiniz. Ama yılmadan, sükunetle ve pes etmedikçe, hedefinize gayet tabii ki de ulaşacaksınız.
Hepimiz hedefimize ulaşacağız.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder