Hitler faşizminin eğitim sistemi: Tornadan geçirilen bir kuşak
Nazi Almanya’sında eğitim sistemi, anasınıfından üniversitelere dek çocukların, gençlerin beynine faşist ideolojiyi işlemek üzere inceden inceye planlanmıştı.
Okullar fikirlerin yayılmasında önemli bir rol oynuyordu. Faşist eğitim sisteminden geçen gençlerin adeta bir torna makinesinden çıkmış parçalar gibi tek tip olması isteniyordu.
“Führer’e yürekten bağlı, Almanların üstün ırk olduğu, komünistlerin Almanya düşmanı, vatan haini olduğu, Yahudilerin aşağı ırktan olduğu” düşüncesine sahip olunmalıydı.
İlkokul okuma kitaplarından çizgi filmlere varıncaya kadar tüm araçlar bu amaç doğrultusunda hazırlanıyordu. Kitaplar sansürleniyor, Hitler sevgisini, devlet otoritesini, militarizmi, ırkçılığı aşılamak amacıyla yeni kitaplar basılıyordu.
Kitapların ilk sayfaları “Heil Hitler” sözcükleriyle başlıyor, okuma yazmayı yeni öğrenen çocukların kitapları Nazi sembolleriyle, gamalı haçlarla dolduruluyor, Nazizme sempati yaratılmaya çalışılıyordu. Meselâ 1938 tarihli ilkokul Almanca okuma kitabında işsizlik ve yoksulluktan bunalan, patates çorbasından başka bir yiyecek bulamayan bir ailenin hikâyesi anlatılıyor ve faşist rejim onları sefalet koşullarından kurtarıyordu.
Birinci Dünya Savaşında ayağından vurulmuş, işsiz baba, bir gün gururla eve dönüyor, 200 kişiyle birlikte yeni bir köprünün inşaatında çalışmaya başlayacağını ailesine müjdeliyordu. Kitaplarda, Nazi ideolojisinin bütün öğeleri bulunuyordu. Bilim, Eğitim ve Ulusal Kültür Bakanı Bernhard Rust, 1934’teki bir konuşmasında okul ders kitaplarının ne amaçla basıldığını açıkça dile getiriyordu: “Bu kitaplar, genç Alman halkının ideolojik eğitimini sağlamalı, onları ulusal topluluğun hizmet etmeye ve fedakârlığa hazır birer bireyi haline getirmeyi amaçlamalıdır.” Faşist ideolojiye göre “sakıncalı” olan kitaplar ise bir an önce imha edilmeliydi.
Kitapların yanı sıra çocukların oyunları bile ırkçı faşist ideoloji temelinde şekillendiriliyordu. Oyunlarda Yahudiler dışlanıyor, aşağılanıyordu. Peri masalları bile Nazi ideolojisine göre farklılaştırılıp çocuk filmlerine konu oluyordu. Örneğin Ekim 1939’da gösterime giren “Kırmızı Başlıklı Kız” adlı filmde, küçük kızı kötü kurttan SS üniforması giymiş bir adam kurtarıyordu. Pamuk Prenses’in babası, doğuya doğru Almanların Rusya seferini andıran bir savaşa gidiyor, Çizmeli Kedi bir Hitler figürü gibi çocukların “Heil Çizmeli Kedi! Sen bizim kurtarıcımızsın!” tezahüratıyla karşılanıyordu.
Nazi ideolojisi adeta bir dine dönüştürülmüştü. Hitler efsanevi, kutsal bir kişi olarak algılatılıyordu. Özellikle Hitler’in suikastlardan kurtulması bu düşünceyi besliyordu.
Küçücük çocukların beynine bu düşünceleri yerleştirmek daha kolay ve ilerleyen yıllarda daha kalıcı hale getirilebilirdi. Bu nedenle de anasınıflarında çocuklara “Hitler duası” okutularak Hitler’e şükran duymaları sağlanır, onun “yüce” kişiliği beslenirdi. Çocuklar yemeklerden önce el ele tutuşturulur ve dua ederlerdi: “Ellerini aç, başını eğ ve Adolf Hitler’i düşün. Hitler bize rızkımızı verir ve bizi yokluktan kurtarır. Amin.”
Nazi Almanya’sında yakılan kitaplar.
Almanya’da faşizm döneminde 6 yaşından 18 yaşına kadar bütün kız ve erkek çocuklar için çeşitli örgütler oluşturulmuştu: Pimpf (6-10 yaşındaki erkek çocukları), Alman Gençliği (10-14 yaşındaki erkek çocukları), Hitler Gençliği (14-18 yaşındaki erkek çocukları), Alman Kızları Birliği (10-14 yaşındaki kızlar), Alman Genç Kızları Birliği (14-18 yaşındaki kızlar). Bu örgütlerde faşist ideolojinin yanı sıra erkek çocuklara spor ve askeri eğitim; kız çocuklara ise ev işleri, rahat bir gebelik ve doğum için jimnastik eğitimi veriliyordu.
Hitler Gençliği örgütü, Hitler faşizminin geleceği açısından büyük öneme sahipti. Bir yanda gençler buradan askere seçilebilecek hale getiriliyor, diğer yanda ise Gestapo ile kurulan bağla gençler ihbarcılığa teşvik ediliyordu. Gençler, mahallelerinde, okullarında hatta ailelerinde en ufak bir şüpheye kapıldıklarında Gestapo’ya rapor etmek yani ihbar etmek mecburiyetindeydiler. 1933 yılında 50 bin üyesi olan Hitler Gençliğine, 1 Temmuz 1936’da bütün “ari” Alman gençlerinin katılmaları zorunlu hale getirildi.
Hitler, faşist ideoloji beyinlerine işlenmeden gençlerin okuldan ayrılmalarını istemiyordu: “Hiçbir kız veya oğlan çocuk, saf kanın gerekliliği ve önemini tam olarak anlamadan okuldan ayrılmamalıdır.”
Tarih derslerinde öğrencilere “efsanevi” bir Alman tarihi okutuluyordu. Tarih kitaplarında Prusya Kralı Büyük Friedrich’in bütün Avrupa’yı yendiği, I. Wilhelm döneminde Fransa’nın ezilerek “İkinci Reich”ın kurulduğu dönemler parlatılıyor, askeri kahramanlık temalarıyla militarizm körükleniyordu. Bu örneklerle Hitler ve faşist iktidarı arasında bağlar kuruluyordu. Fizik, biyoloji, matematik gibi derslerde de müfredat ideolojik saldırılarla doluydu. Matematik problemlerinde bile engelli bireyler, Yahudiler toplum üzerinde bir yükmüş gibi algılatılıyor, onların beslendiği paralarla kaç kişiye evlilik kredilerinin verilebileceği hesaplatılacak kadar vicdandan yoksun, ırkçılığın fışkırdığı sorular soruluyordu.
Alman faşizmi beden eğitimi derslerine ayrı bir önem veriyordu. Beden eğitimi, bu militarist rejimde, bütün ders saatlerinin %15’ini kapsıyordu. Hitler spora ve beden eğitimine verdiği önemi şöyle dile getirmişti: “Genç bir Alman, bir tazı gibi çevik, deri gibi sert, Krupp çeliği gibi sağlam olmalıdır.”
Öğretmenlerin %97’si Nazi Öğretmen Birliği, %33’ü ise doğrudan Nazi Partisi üyesiydi ve okula Nazi üniformalarıyla geliyordu. Hitler faşizmi üniversitelerde de kıyıcılığını ortaya koymuştu. 1933-1934’te Almanya’daki üniversitelerde 1800 akademisyen işten çıkarılmıştı. Özellikle büyük kentlerdeki üniversitelerin kadroları tam bir kıyımdan geçirilmişti. Aydın düşmanlığı körüklenmiş, Nazilere biat etmeyenler cezalandırılmıştı.
10 Mayıs 1933’te meydanlarda kitaplar yakılmıştı. Üniversitelerdeki öğrenci sayısında ciddi bir düşüş vardı. Üniversitelerdeki kız öğrenci sayısı %10 ile sınırlandırılmıştı. Genç kızlara üniversitelerde boşuna zaman kaybetmemeleri ve kutsal annelik görevlerini yerine getirmeleri salık veriliyordu.
Yorum gönder