Başından sonuna kadar hakaret içeren bir yazı
22.01.2025 tarihli “Yeni Şafak” Gazetesi’nde Ahmet Can Karahasanoğlu tarafından kaleme alınan “Türkiye’den Suriyeliler giderse ne olur?” yazısı baştan sona kadar aşağılama, hakaret, kin kuşmuş.
Yazıyı aşağıda aynen yayınlıyorum.
Türkiye’den Suriyeliler giderse ne olur?

Düşün, bir sabah uyandığında sokaklarda ne bir çocuk sesi, ne de kızışmış kokonaların mültecileri lanetleyecek bahanesi kalmış.
Günün ilk ışıkları her sabah eskiye dair hatıraları fısıldar kulağına, ama artık sesi kısılmışsa hayatın ve sokakların… “Hiçbir şey eskisi gibi değil” makamında beylik sözler gelir aklına, ama gerçekten de değildir artık; büyüsü kaçmıştır kentin.
“İşte bir sabah uyandığında…” diye başlayan bir Grup Yorum şarkısı düşer aklına. İşte o sabah uyandığında, “Bir rüyaydı galiba, kaybolup gitmişler mi?” diyeceksin.
Fötr şapkalı acemi dünyalı! Zaten çok öfkeliydin; keyfin yerine gelir şimdi. Sahi sen nereden gelmiştin ki? “Edirne’den/Van’dan öte bir yerden” mi dedin?
Faşizan, ırkçı ve ayrılıkçı kafalarınızın hepsi örümcekli ve çürümeye yüz tutmuş. Sloganlarınız fazlasıyla komik. Hâlen bir kalp taşıyorsan bayım, bu gidenlerin sessizliğini anlamaya çalış derim. Çünkü bu anlayış, kalbinin derinliklerinde bir yara açacak.
Savaşın izlerini taşıyan insanların yüzlerine saklı olanı görebilir misin? “Benim akşam dizilerim ve maç skorlarıyla hiçleşmiş bir beynim var” diyeceksin. O halde bayım, zorlukları, umutları, kayıpları sen sadece filmlerde izlersin. Yüreğindeki taşı eritmeden iman etmiş sayılmazsın, değil mi?
Düşün bir kere; bu topraklarda büyüyen bir insanın göçüyle ne kaybolur? O çocukların fakir kahkahası bile senin şampanyandan daha sahici, biliyorsun… “Korkup kaçtılar” diyorsun ya bayım, evladı için vatanını terk etmek zorunda kalmayı bilir misin sen? Yaşamadığın imtihanın kahramanı gibi bol keseden atarsın, çünkü damarlarındaki asil kan(!) beyninin dumuruna şifa olamamış.
Bütün gün yayınlarda “Nitelikli insanlar yurt dışına kaçıyor, doktorlar Avrupa’ya gidiyor. İşte beyin göçü şöyle böyle” diye kına yakarsınız. Söz konusu bir mülteci olduğunda değil mi? Çünkü hayatları boyunca sadece Türk olmak, çalışkan(!) olmak, Ata’sını saymaktan ibaret sandınız insan olmayı. Ama insan olmak empati kurabilmekti düşmanına bile.
“Gereksiz fazla güzelleme olmuş” diyorsun bu yazı için değil mi bayım? Tabii ki öyle diyeceksin, çünkü sen hiç mülteci olmadın. Konfor alanının dışına hiç çıkmadın ki… Sen bir anda savaşın içinde bulmadın kendini… Çocuklarınla birlikte kilometrelerce aç biilaç yürümedin. Kendi vatanından başka bir vatana sürüklenmek nedir bilir misin peki?
Beğenmediğin ve sürekli aşağıladığın mültecilere normalin iki üç katı kiraya sen veya benzerlerin vermemişti, değil mi? Bunları yapanlar Türk değildi; Suriyeli idi, değil mi?
Sokaklarda aşağılanan, otobüslerde, metrolarda taciz edilenler kimdi? Her suçu Suriyelilerin üzerine atan ırkçı, Kemalist Zafer Partililer değil miydi?
Ufak bir çocuk var, Suriyeli. İki sokak alt mahallede oturduğum yere yakın. Bazen gidiyorum, ailesiyle tanışıyorum. Okulda çocuklarının sürekli aşağılandığını söylüyor annesi. O çocuğun yaşadığı travmayı bütün ülke bir araya gelse onaramaz. Irkçı, kafatasçı faşistlerin anlayamayacağı kadar büyük bir meseledir bu ötekileştirme bahsi…
Acının kök saldığı bir toprak bugün Suriye. Ve biz, o acıdan kendini kanatırcasına kopup ülkemize sığınan mültecilere inanılmaz zulümler yaptık. Elbette herkes aynı ırkçı söylemlerde değildi; onları tenzih ediyorum. Mültecilerin gitmesi bir anlamda bizden de bir parça gitmesi demek işte bunu sokun nemli kuş beyninize.
Türkçe, Arapça, Kürtçe, Farsça… Her dilin bir çığlığı vardır burada. Ve bir çığlık daha eksik olursa, bu topraklar belki de bir adım daha eksilecektir. Ama ya ekonomiye ne olur? Suriyelilerin çalıştığı fabrikalarda, tarlalarda, inşaatlarda onların emeği yok olur mu? Ticaretin çarkları bir gün durur mu?
Bu gidişin ardında en çok hatırlanacak şey, onların sadece misafir değil, bu toprağın da bir parçası oldukları gerçeği.
Suriyeliler giderse buna en çok Kemalistler sevinecek, sadece bu şen sıpaların sevinci bizi hüzünlendirmeye yeter.
Ahmet Can Karahasanoğlu – 22.01.2025 Yeni Şafak Gazetesi
Aşağıdaki değerlendirmeler aynen kendisinindir. Sözde “İnsan Sevgisini” anlatmaya çaşıtlığı yazısında baştan sona kadar “kin, öfke, hakaret, aşağılama” içeren yazı olmuş.
Suriye’yi İş Savaşa sürükleyip bulanık suda balık avlamaya çıkmak isteyen kimlerdi? İhvan sevdasına kapılıp Suriye vatandaşların ellerine silah verip kendi devletine karşı kışkırtan kimlerdi?
Her neyse sorular çok ama geçelim…
“Kızışmış kokonalar” kim?
Suriyeli göçmenlerin yaşadığı sorunlardan yola çıkarak “kokona” dediği insanlara ağır hakaret ederek “kızışmış” demek densizliğin de bulunuyor. “Kızışmış” sözcüğü canlılarda ergenliğe geçişte cinsel dürtüleri gelişmiş bir durumu ifade etmektedir.
“Fötr şapkalı acemi dünyalı!”
“Fötr şapkası” zatı muhtereme göre zalim, duygusuz batılı yaşam alışkanlığı kazanmış kişi. Giyim, kuşam yoluyla modern giyinen Atatürkçülere saldırmadan edemiyor. Kavuğu Arap/din giysisi sanıyor. Oysa bir Hint geleneğidir. Fes ise bir görüşe göre Yunan, başka bir görüşe göre Fas giysisidir. Fes’i Osmanlı da resmi kıyafet kabul edem 2. Mahmut gavur padişah ilan etmişlerdir. Fes yerine şapka giyilecek diye Mustafa Kemal Atatürk de aynı akıbete uğramıştır.
“O çocukların fakir kahkahası bile senin şampanyandan daha sahici“
Suriyeli göçmenler konusunda önlem alınsın diyenler şampanya içenler diye abuk subuk, kışkırtıcı bir değerlendirme. Suriyeli sığınmacı sorununu eleştirenler, karşı çıkanlara yönelik böyle kaba saba eleştiriler ancak kini, öfkesi kontrol edemeyeler tarafından yapılmaktadır.
“Çünkü damarlarındaki asil kan(!) beyninin dumuruna şifa olamamış.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”nde geçen: “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Türk kültürünü, Mustafa Kemal Atatürk’e bu yolla saldırmayı, aşağılamayı marifet sanıyor. 1912 – 1913 yıllarında milyonlarca Türk’ün Suriyelilerden daha ağır koşullarda göç edip Anadolu’ya gelmelerine yol açan dramlar bunları ilgilendirmez.
“Çünkü hayatları boyunca sadece Türk olmak, çalışkan(!) olmak, Ata’sını saymaktan ibaret sandınız insan olmayı“
Ve altın vuruşlardan birisini yapıyor zatı muhterem. Kendisi ve camiası ile de çelişiyor. Bu kafalara bakarsanız Mustafa Kemal Atatürk Türk değil. Atarlar. yok Rum dönmesi, yok Yahudi kökenli derler. Sıkıştıklarında ırkçı Türk derler. Ulusal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasını hala kabul edemiyorlar.
Beğenmediğin ve sürekli aşağıladığın mültecilere normalin iki üç katı kiraya sen veya benzerlerin vermemişti, değil mi? Bunları yapanlar Türk değildi; Suriyeli idi, değil mi?
Kini, öfkesi, önyargısı o kadar büyümüş ki, kira sorununu bile kendince Türk olan insanlara yüklüyor. Ekonomik sorunların, konut sorunun nedeni de kendini Türküm diyen insanlara yüklüyor.
Acının kök saldığı bir toprak bugün Suriye. Ve biz, o acıdan kendini kanatırcasına kopup ülkemize sığınan mültecilere inanılmaz zulümler yaptık.
Türk insanını zulüm yapan, zorbacı konuma düşürmüş. Tecavüz, şiddet, taciz olaylarına karşı oluşan tepkileri zorbalık gören kafa yapısı böyle ortaya çıkıyor. Çok sevdiğiniz Suudiler, Körfez Arap ülkeleri bir tek Suriyeliyi kabul etmediler. Çünkü “İhvan” sevdası için bu insanları kim kışkırttı ise onlar baksın deyip işin içinden çıktılar. Üstelik bunu diyen Araplar idi.
Mültecilerin gitmesi bir anlamda bizden de bir parça gitmesi demek işte bunu sokun nemli kuş beyninize.
4 milyonun üzenindeki Suriyeli sığınmacılara: “Buyurun ülkenizde iç savaş biti. İstediğiniz yönetim iş başına geldi. Artık gidebilirsiniz. Gitmelisiniz. Demek kuş beyinli olmak oluyor. Üstelik nem almış, küflenmiş beyinli oluyorlar. Her satırında Türk’e, Türk kültürüne saldırmayı marifet sanıyor.
Suriyeliler giderse buna en çok Kemalistler sevinecek, sadece bu şen sıpaların sevinci bizi hüzünlendirmeye yeter.
Kinin, öfkesini, kışkırtıcılığını, bölücülüğünü, toplumun bir kesimini diğerine karşı kışkırtmak için altın vuruşunu yapıyor. Atatürkçüleri, Kemalistleri eşek, yavrusu sıpa diyerek tamamlamış…
Biz de Sayın Ahmet Can Karahasanoğlu’nu çok sevdiği Suriyelilerle birlikte gitmesini öneriyoruz. Ne de olsa din adına kafa kesenlerin ülkesini kurdular… Bir zalimden başka bir zalimin kucağına attılar Suriye halkını…
Türk halkı Suriye iç savaşını çıkarmadı. Türk halkı hastahaneye gidip sıra beklerken gelen Suriyelilere öncelik verildiğinde de ses çıkarmasın. Vergisiz, kayıtsız kuyutsuz ticaret yaptıklarında da ses çıkarmasın. Taciz, tecavüz, şiddet olaylarına karıştıklarında da ses çıkarmasın? Suriyelilere asgari ücretten fazla destek verildiğinde de ses çıkarmasın diyorsunuz…
Her insanın insanca yaşam hakkı vardır. İster göçmen olsun, ister o ülkenin vatandaşı. Suriyeli diye kimsenin aşağılaması kabul edilebilir değil.
Ama biz Suriyelileri iç savaş var diye misafir ettik. İç savaş bittiğine göre gitsinler demek neden suç olsun? Irkçılık olsun?
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder