Rasathanenin Hazin Sonu Osmanlının batışının başlangıcı
Astronomi, Müslüman bilginler için İslamiyet’in ilk asırlarından itibaren en gözde bilim dallarından biri oldu. İslam dünyasının önde gelen birçok şehri, 12. ile 15. yüzyıllar arasında hem çeşitli bilimlerin merkezi, hem birer astronomi okulu halindeydi.
Nasıreddin-i Tusî’nin 13. asrın sonlarında Maraga’da kurduğu rasathane, devrinin en büyük gözlem merkeziydi. Onu, Timur’un hükümdarlık eden bir torunu, Uluğ Bey takip etti ve 15. yüzyılın ortalarında, Semerkand’da, sadece zamanının değil, tarihin en büyük rasathanelerinden birini kurdu. Uluğ Bey çağının en önemli astronomuydu ve gök cisimlerinin hareketlerinden söz eden ve bizzat kaleme aldığı eseri, “Ziycnâme-i Sultani”, zamanımıza kadar öneminden hiçbirşey kaybetmedi. Beş asır önce yaptığı hesaplarda bugün ancak bilgisayarlarla yapılan hesaplara göre sadece onbinde birlik hata yapmış olması astronomideki büyüklüğünün ispatı oldu ve Uluğ Bey’e hep saygı duyuldu.
Zamanın en önemli astronomlarından olan Takiyüddin, 1526 yılında Şam’da doğdu, Mısır ve Şam’da yetişti. Kepler’in hocası Tycho Brahe ile aynı zamanda yaşadı ve yaklaşık aynı gözlemleri yaptı. Sinüs/tanjant hesaplarını tablolar halinde kullanıma sundu, 841’i Türkçe 1337 eser oluşturdu.
Gök bilimciliğindeki parlak geçmiş, Uluğ Bey sonrasında öteki bütün İslam devletlerinde bir astronomi hevesi yarattı. Birçok hükümdar zamanının en modern rasathanesini kurdurabilmek için kolları sıvadı, o devrin önde gelen astronomlarını davet etti, kimisi maksadına ulaşabildi ve rasathane sahibi oldu, kimisi de hüsrana uğradı.
İstanbul da tarihe geçmiş böyle bir rasathaneye sahip olabilmiş sayılı şehirlerden biri olma şansına sahipti zira elde 1570 yılında İstanbul’a ikinci kez gelip 1571’de müneccimbaşı Mustafa Çelebi’nin ölümü üzerine II. Selim döneminde sarayın müneccimbaşılığına tayin edilmiş sonra da 1574’de Üçüncü Murad’ın müneccimbaşısı olmuş Takiyüddin vardı. İşi padişaha geleceği söylemekti ama bununla yetinmiyor, geceleri Galata Kulesi’nin tepesinde yıldızların hareketlerini takip ediyordu. Rasathane kurma fırsatı böylece Üçüncü Murad zamanına nasip oldu. Padişahın hocası Sadeddin Efendi, zamanının en meşhur tarihçisiydi ve bilimsel bir kafaya sahipti. Uluğ Bey’in o devirden iki asır önce yaptığı hesapların gözden geçirilmesi zamanının geldiği konusunda ve Sokullu Mehmet Paşa’nın desteği ile hükümdarı ikna etti. İstanbul’da rasathane kurulması için bir ferman çıkarttı ve işi Takiyüddîn’e verdirdi.
Takiyüddîn, 1577 yılında hükümdardan tam 10 bin altın aldı ve son kuruşuna kadar harcayıp , rasathaneyi kurdu. 1579’da açılan rasathane, günümüzdeki Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü ile Rusya Başkonsolosluğu binalarını kapsayan alanda bulunuyordu. Binanın içi mekanik saat, gönye, kum saati, gök küreleri, pergel ve cedvel gibi mesleki araçlarla doluydu ve Takiyüddîn rasat aletlerini bizzat kendisi imal etti. Gözlem araçları, zamanın en büyük astronomu sayılan Danimarkalı astronom Tycho Brahe’nin (1546-1601) rasathanesindeki aletlerle eşdeğer nitelikteydi. Takiyüddin üç yıla yaklaşan çalışma süresi içinde hem gök cisimleri ile ilgili önemli gözlemler yaptı, hem de gözlem aletlerini daha iyi hale getirmeye çalıştı. 16. yüzyıl dünya astronomisi göz önüne alındığında, Güneş parametrelerinin hesaplanmasında en doğru sonuçlara Takiyüddin’in ulaşmış olduğu bilinmektedir.
Ama, rasathanenin ömrü kısa oldu. Takiyüddîn’in en büyük destekçisi olan Sadeddin Efendi, zamanın şeyhülislâmı Ahmed Şemseddin Efendi ile bozuştu, şeyhülislâm saray kadınlarının da desteğini alıp padişahı rasathanenin “günah” olduğu yolunda doldurmaya başladı. Şeyhülislam’ın günümüz Türkçesiyle “Gözlem yapılan hiçbir memlekette mamur devletin tahrip olmadığı ve devlet yapısının zelzeleye uğramadığı görülmedi.” fetvasıyla Üçüncü Murad 21 Ocak 1580’de “Derhal yıkıla!” buyurdu ve Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa, Takiyüddîn’in rasathanesini bir gecede topa tutarak yerle bir etti.
Rasathanenin yıkılışında, 1577 yılında İstanbul’da gözlenen kuyrukluyıldızın ve bu olayı hayra yorarak 1578’de çıkılan İran Seferi’nin hazin sonuçlarının etkisi olduğunu da tahmin edilmektedir. Gerçekten de Sokullu Mehmed Paşa’nın zorlamasıyla başlayan ve ilk ağızda Tiflis, Şiraz ve Revan’ın fethiyle mutlu sona ulaşan İran Seferi yüzünden, hazine büyük açıklar vermiş ve devlet ilk kez yüksek enflasyonla tanışmıştı. Ardından bir de veba salgını çıkınca, başarısızlığı yükleyecek bir yer arayan Saray çevrelerinin suçu Takiyüddin’e yıkmış olmaları muhtemeldir. Bazı kaynaklarda müneccimbaşı Takiyüddin’in Şeyhülislam Aziz Efendi’yi de yanına alarak padişahın huzuruna çıktığı ve III. Murad’a; “Ey alemin medarı olan padişah! Güzel meclisin aydınlık olsun! İran’ı fethetmek için sana müjdeler olsun! Zira düşman toprakta nefesi kesilmiş bir halde kaldı. Böyle semavi bir ateşin zuhuru burada uğur ve iyilik alametidir. Fakat İran üzerine bela, felaket şerareleri yağacaktır!” dediği kaydedilir. Kürdizade adlı bir saray imamının, Takiyüddin’in sarığının kendi sarığından büyük oluşunu bir türlü hazmedemeyip yangına körükle gittiği de söylentiler arasındadır.
İstanbul, dünyanın en önemli astronomi merkezlerinden biri olma şansını işte böyle kaybetti. Takiyüddîn bu olaydan 5 yıl sonra öldü. Yeni bir gözlemevi de ancak 300 yıl sonra 1868 de kuruldu ama bu sefer de 31 Mart ayaklanmasına kurban gitti. Pera’da kurulmuş bu Rasathane-i Amire 12 Nisan 1909’da yağmalanarak kullanılamaz hale geldi. İstanbul’un 3. rasathanesi için 1911 yılını beklemek gerekti.
Kaynaklar:
Takiyüddin. Vikipedi, http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvVGFraXnDvGRkaW4
İstanbul’un ilk rasathanesini müftüden fetva alıp yıkmıştık. Murat Bardakçı. Habertürk 28.08.2009 http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/221164-istanbulun-ilk-rasathanesini-muftuden-fetva-alip-yikmistik
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder