Einstein’ın Naziler’den kaçış serüveni
Yeni bir belgesel drama, dünyanın önde gelen bilim insanlarından biri sayılan Einstein’ın Naziler’den kaçış sürecinin tarihin akışını nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor.
Bir kulübede 3 hafta
1933 Eylül’ünde, doğu Britanya’nın Norfolk bölgesindeki gözlerden ırak ahşap bir kulübe tarihin en önemli sığınaklarından birine dönüştü.
Yaklaşık yüz yıl sonra, Einstein’ın pek dile getirilmeyen bu üç haftalık Naziler’den kaçış süreci olağanüstü bir belgesel dramaya dönüştürüldü.
Einstein ve Atom Bombası adlı Netflix yapımı belgesel drama, Almanya doğumlu Yahudi bilim insanının kısa süreliğine Roughton kırsalındaki bu kulübede gizlenmek zorunda kaldığı sürecin fizikçinin kendi yaşamının, sonuçta da, tarihin bir dönüm noktasına ışık tutuyor.
Senaryosunu kuramsal fizikçinin kendi konuşmalarından, mektuplaşmalarından ve söyleşilerinden bire bir yararlanarak kaleme alan Philip Ralph, “Bu sürece ancak daha derinden baktığımızda Einstein’ın yaşamının önemli bir parçasını oluşturduğunu fark ettik. Araştırmalarım sonucunda bu sürecin, çeşitli açılardan, Einstein’ın yaşamındaki en önemli dönüm noktası olduğu sonucuna vardım” diyor.
Bir numaralı halk düşmanı ilan edilmiştiha
O yıllarda Almanya’nın bir numaralı halk düşmanı ilan edilen Einstein, Mayıs 1933’te “Gerçek olmayan söylemlerle Adolf Hitler’i karalamaya çalışmakla” suçlanıyor ve bildirilerdeki resminin altında “Henüz asılmadı” sözcüklerine yer veriliyordu.
Aynı yılın Eylül ayında Yahudi düşün insanı Theodor Lessing’in Alman gizli ajanları tarafından Çekoslovakya’da bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından, Einstein’ın birikimine el koyan, yazlığını ele geçiren, Berlin’deki apartman dairesini yağmalayan ve kemanını alan Naziler, onu öldürecek olan kişiye ciddi bir para ödülü vereceklerini bildirdiler.
Ertesi gün Einstein, karısı Elsa’nın önerisine uyarak, tek başına Belçika’nın Ostend kentinde bir süredir kiraladıkları tatil evine, oradan da deniz yoluyla İngiltere’ye gitti. O günden sonra da Avrupa’ya hiç ayak basmadı.
“O güne dek Einstein şiddet karşıtlığının ve pasif direnişin ateşli savunucularından biri olarak biliniyordu. Ancak kaçak olarak geçirdiği o üç haftalık sürenin bitiminde Royal Albert Hall konser salonunda 10.000 kişiye seslendiği son derece etkileyici konuşmasında, Avrupa uygarlığının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve bunun için insanların savaşmak zorunda kalacaklarını açıkça dile getiriyordu” diyor Ralph.
1939’da, Naziler’in daha erken davranabilecekleri korkusuyla Einstein, Başkan Franklin Roosevelt’e yazılan ve ABD’nin atom bombası geliştirme projesine hız vermesi gerektiğinin savunulduğu mektubu imzaladı. Einstein’ın bu kararı gişe rekorları kıran ve 2024 Oscar ödüllerine 13 dalda aday gösterilen Christopher Nolan’ın Oppenheimer filmine de sahne oldu.
Einstein insanların Naziler’e karşı seslerini yükseltmeleri ve dünya liderlerinin eyleme geçebilmeleri için ağırlığını koymak zorunda olduğunu ilk kez silahlı nöbetçilerin korumasındaki o uzak kulübede ayrımsadı.
Ralph, belgesel için “Einstein and the Bomb” adını seçmemizin nedeni, Roosevelt’e yazılan mektubun altına imzasını atmasına doğrudan yol açan düşünce biçimindeki değişiminin sürgünde geçen o üç haftalık sürenin bir ürünü olmasındandı” diyor.
Norfolk’ta sahibi olduğu küçük barakaya sığınmasını öneren, Einstein’ın güvendiği bir dostu olan faşizm karşıtı, Muhafazakar Parti milletvekillerinden, deniz kuvvetleri komutanı Oliver Locker-Lampson’du.
Belki de Einstein’ın içinde bulunduğu kötü duruma dikkat çekmek amacıyla, Locker-Lampson basın üyelerini yok yere Nobel ödüllü fizikçinin gizlendiği yere söyleşi yapmak ve fotoğraf çekmek üzere çağırdı.
Einstein’ın yaşamını tehlikeye düşüren bu çağrı karşısında dehşete kapılan Observer gazetesi muhabirlerinden biri 17 Eylül 1933 tarihinde, “İngiltere gizlenmek için çok iyi bir yer değil. Nazi zulmünden kaçarak buraya sığınan Einstein’ın gizlendiği kulübenin gazetelerde tüm çıplaklığıyla sergilendiğini gördük. Almanya, kanımca görmezden geldi” diyordu.
Almanya’dan kaçan sığınmacı Yahudi akademisyenler için para toplanması amacıyla Royal Albert Hall’da düzenlenen bir etkinlikte konuşmayı kabul ettiğinde, Einstein’ın bu kararı Daily Mail tarafından eleştirildi. Gazetede yayımlanan ve bu ezince hedef olan Alman Yahudilerini destekleyen yazıda Einstein’dan “ülkede Nazi rejimine karşı sürdürdüğü bu yersiz kışkırtmalara son verme” çağrısında bulunuldu.
Einstein, tüm ulusları atalarımızın amansız bir savaşımla elde ettikleri düşünce özgürlüğünü ve bireysel hakları tehlikeye düşüren güçlere karşı direnmeye çağıran tarihsel konuşmasından iki gün sonra ABD’ye giderek Princeton Üniversitesi’nde yeni kurulan İleri Araştırmalar Enstitüsü’nde çalışmaya başladı. Elsa’nın da yolda kendisine katılmasıyla, yaşamının sonuna dek sürgünde geçiren Einstein bu süre içinde ABD hükümetine Naziler’den kaçan Yahudilere vize verilmesini önerdiği bildirimlerini kaleme alıp, dünyanın ilk sığınmacılara yardım kuruluşu olan Uluslararası Kurtarma Komitesi’nin de kurulmasına yardımcı oldu.
Kaynak: herkesebilimteknoloji.com
Yorum gönder