Günün fıkrası: Bir dedektif, bir bilim insanı ve halkın soyulması
Bir dedektif ile bir bilim insanı ormanda kamp kurar; keyifle yedikleri akşam yemeğinden sonra uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra dedektif uyanır ve arkadaşını da dürterek uyandırır.
Bilim insanı,
-“Ne oldu?” diye merakla arkadaşına sorar.
Dedektif, eliyle gökyüzünü işaret eder:
-“Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü bana söyle.”
Bilim insanı, önce gökyüzüne bakar, sonra arkadaşına döner:
-“Bunun için mi uyandırdın beni, hiç mi yıldız görmedin? Bak işte, hepsi de çok güzel görünen milyonlarca yıldız gökyüzünü süslemiş.”
Dedektifin soruları bitmez:
-“Peki bu durum senin için ne ifade ediyor?”
Bilim insanı,
-“Gecenin bu saatinde böyle bir soru mu olur?” demez, “tam benlik” diyerek, keyifle anlatmaya başlar:
-“Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını… Yıldızların konumuna bakarak saatin 3’ü geçtiğini çıkartabiliyorum. Meteorolojik açıdan da havanın bugün çok güzel olacağını tahmin edebiliyorum.”
Sonra aniden duraksar ve arkadaşına sorar:
-“Gecenin bu saatinde bu soruyu neden sordun bilemedim ama peki bu durum senin için ne anlama geliyor?”
Dedektifin yanıtı kısa ve nettir:
-“Çadırımızın çalındığını.”
Yıllarca her şeyimiz çaldılar: Limanlarımızı, madenlerimizi, tarımı, hayvancılığı, iletişim araçlarını, elektriğini, deresini, çayırını, dağını her şeyi çalarken gökyüzünün ne kadar güzel olduğunu hayal kurdurarak anlattılar. Bu arada halkın eline gecenin karanlığında Kuran-ı Kerim’i tutuşturdular. Sabah uyanıldığında halkın elinde Kuran-ı Kerim varken halkın olan ne varsa hepsinin çalındığını gördüler…
Yorum gönder