Hayırsız evlatlar
Allah ne verirse hayırlısından versin. Hanife teyze adında yaşlı bir komşumuz vardı. 8 aydır konuya, komşuya,
-“Bayat ekmeğiniz var mı? Varsa verin kuşlar cama geliyor ıslayıp veriyorum” diyordu…
Çok da zayıflamıştı. Kiracıydı. Çok ucuza oturuyorum diye rutubetini çekiyorum diyordu.
Eşinden dul maaşı alıyordu. 8 aydır gülen, şaka yapan Hanife teyze gitmiş, yerine suskun, düşünceli Hanife teyze gelmişti.
Bir gün annem dolma yapmıştı. Bir tabak dolmayı elime uzatarak;
-“Hadi götür Hanife teyzene de sıcak sıcak yesin” dedi.
Zilini çaldım 75 yaşındaki Hanife teyze, yavaş yavaş gelerek,
–“Kim o” dedi.
-“Ben Zeynep, Hanife teyze” dedim.
-“Tamam açıyorum kızım” dedi,
-“Annem dolma yolladı” dedim.
Elimden aldı, yüzüme baktı, yutkundu.
-“Allah razı olsun. Ben de yemek yiyecektim, şimdi yerim” dedi.
-“Hanife teyze annem tabağı istedi” deyince, Hanife teyze kapıyı kapatmayı bıraktı, mutfağa yöneldi.
İçeriye baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığı yaktım, masanın üstünde bir bardak su ve ıslatılmış ekmekler tabağa doğranmıştı. Hemen kapının önüne çıktım. Hanife Teyze tabağı uzattı.
-“İki cihanda aziz olun evladım” dedi.
-“Sağ ol Hanife teyze” dedim.
Eve geldiğimde annem;
-“Ne o, ne oldu suratından düşen bin parça” dedi.
-“Anne, Hanife teyze tabağa bayat ekmekleri doğramış, onları yiyordu” dedim.
-“Olur mu kızım? Baban da emekli, o da eşinden emekli maaşı baban kadar alıyor. Sen yanlış görmüşsündür, kuşlar içindir o. Biz geçiniyorsak ki 3 kişiyiz, o tek başına hayli hayli geçinir”, dedi.
Ertesi akşam anneme ne pişirdiğini sordum,
Etli kuru fasulye olduğunu öğrendim. İçimi bir kurt kemiriyordu. Akşam yemeğine oturmadan,
-“Anne Hanife teyzeye de bir tabak götüreyim mi?”
Annem,
-“Kuru fasulye bir tanem. Götür de, güzel bir şey değil.”
-“Olsun hadi ver götüreyim” dedim. Sıcak tabağı elime aldım ve yürüdüm.
Hanife Teyzenin sesi:
-“Kim o.”
-“Ben Zeynep” dedim. Kapıyı açtı gülümseyerek, yüzüme baktı.
-“Annem kuru fasulye yolladı bilmem sever misiniz?” Dedim..
-“Nimeti ayırt etmem tabii ki severim. Allah razı olsun kızım” dedi.
-“Ha unutmadan annem tabağı istiyor” dedim.
Hanife teyze mutfak yoluna yönelir yönelmez, ben doğru içeriye girdim. Masanın üstünde bir bardak su, ıslak ekmeklerin konduğu yarısı yenmiş tabak ve annemin bir gün önce verdiği dolmadan kalan 4 tane… Soracaktım, sormalıydım. İçim içimi kemiriyordu…
Hanife teyze beni kapıda göremeyince içeriye yanıma geldi. Sanki sor der gibi yüzüme bakıyordu.
Dayanamayıp sordum.
-“Bu ıslak ekmekleri sen mi yiyorsun, hani kuşlara verecektin?” diye sordum
Buğulu mavi gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Üzmüş müydüm acaba anlayamadım, daha 15 yaşındaydım, ama o’nu ağlatmıştım.
-“Evet ben yiyorum canım kızım. Benim bir oğlum bir de kızım var. Burada değiller. Başka şehirdeler. İkisi de çalışıyor. Araba alacaklarmış. Bana kredi çektirdiler. Kalan para ancak kiraya elektrik ve suya gidiyor. Üç beş kuruş ya kalıyor ya kalmıyor elimde. Ben de ekmek isteyemedim. Kol kırılır yen içinde kalır. Böyle biliriz, üç yıl böyle idare edeceğim, kimseye söyleme evladım emi,” dedi.
Bu sefer benim gözlerim yaşardı. Tabağı aldım, kapıdan çıkarken arkamdan,
-“Kimseye söyleme güzel kız”, diye sesleniyordu.
Eve geldiğimde bağıra bağıra ağlıyordum.
Annem şaşırarak,
-“Ne oldu kızım biri bir şey mi söyledi” dedi.
Olanı anneme anlattım, o da çok üzüldü.
O gün,
-“Böyle vicdansız evlat olmayacağım anneciğim” dedim. 3 yıl boyunca tüm mahalle Hanife Teyze’ye kimimiz sabah kahvaltılıkları götürüyor, kimimiz öğlen yemekleri kimimizse akşam yemekleri…
Birgün, Hanife teyze hastayken okul çıkışı yanına uğramıştım.
Bana,
-“İyi kalpli meleğim sen mi geldin? Çok şükür borç bitti” dedi.
-“Artık rahat edersin Hanife teyzem” dedim.
-“Evet senin sayende sıkıntısız, ekmek düşünmeden üç yıl bitti, Rabbim seni korusun” dedi.
Meğer bu Hanife Teyze’yi son ziyaretimmiş. İki gün sonra vefat etti. Güzel bir insan bu dünyadan göçüp gitti. Hanife teyzeleri unutmayın, sizler de arayın bulun onları.
Alıntı.
Yorum gönder