McCarthy dersleri ve ‘Cointelpro’ örgütlenmesi / Muhsin YAZICI
Başarısız bir avukat olmasına rağmen hırsının etkisiyle partide giderek etkin olmaya başlar. McCarthy, Sovyetler Birliği’nin giderek güçlenmesinin etkisiyle, günün modası olan anti-komünizmin bayraktarlığını üstlenmeyi başarır.
Elinde, ABD’nin her yerinde örgütlenmiş komünistlerin listesi olduğunu; bunların kısa süre sonra Amerika Birleşik Devletleri için büyük tehlike yaratacağını ileri sürer.
Büyük tehlike “Komünizme” karşı yetkin mücadele yapılmadığı için herkesi suçlamaya başlar.
FBI şefi Hoover’in de desteğiyle 1954’ün ilk aylarında, McCarthy’nin çirkin yüzünü sergileyen televizyon programları artık ulusal kanallarda yayınlanarak kamuoyu oluşturuluyordu. Yapılan kamuoyu anketleri, Amerikan halkının yüzde 50’sinin onu desteklediğini ve yüzde 21’inin de kararsız olduğunu ortaya koyacaktı…
Cumhuriyetçi liderler bu ahlaksız demagogu Demokratlara karşı 1950’de ve 1952 kongre ve başkanlık seçimlerinde tetikçi olarak kullandılar.
Artık hedefte ABD Komünist Partisi, sosyalistler, liberaller, sanatçılar, bilim insanları yani Cumhuriyetçileri eleştiren herkes hedef tahtasına konmuştu.
Kocaman bir cadı kazanı oluşturdular; ilişkilendirilen kişiler bu kazana atılmaya başlandı. Birbirini tanımayan herkes cadı kazanı içerisinde tanışır oldular. Tek ortak noktaları demokrasiyi savunmaları ve Cumhuriyetçileri eleştirmeleriydi.
Wisconsinli demagogun ikinci desteği ise, FBI’ın şefi Hoover idi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kadroları iki misli artırılan bu örgüt, sol ve liberal düşünceli herkesi sindirmek için McCarthy’yi kullandı.
Senatör elinde boş kağıtlarla televizyon karşısında bağırıp çağırıyor, açıklamakla tehdit ediyor ve kimse ona karşı çıkamıyordu; ama bir süre sonra asılsız suçlamaların geri tepeceği de açıktı.
Ama o her yerde ve kurumu hedefine koymuştu. Amerikan kütüphanelerinde bulunan yıkıcı yayınları tespite ettirdi. McCarthy, hazırladıkları listelerdeki kitapları toplattırdı ve bunların bir kısmı da yaktırıldı.
McCarthy, Hitler ile aynı sırayı izliyordu: Kitap yakmanın ardından Protestan din adamlarına el atıldı! Hükümet tüm bunları onaylamıyor ama engelleme yoluna da gitmiyor ya da gidemiyordu; bu yüzden de itibar yitirmeye başladı.
Amerikan ve Avrupa kamuoyundan giderek artan eleştiriler sonucu başkan Eisenhower’a şunlar yazılacaktır: “Burada herkes bizim demokratik hükümet ve kişi haklarıyla ilgili kavramlarımızın, komünistler veya faşistlerden farklı olup olmadığını soruyor.”
1954 başında, McCarthy en büyük hatasını yaparak Amerikan ordusuna da çattı. Bir subayın bağlılık yemini yapmadan terhisi konusunu büyüterek, kamuoyunda orduyu yıpratmaya çalıştı. Ordu sözcüleri ise, McCarthy’nin, yardımcıları için, kanun dışı yollarla askerlikten muafiyet temin etmek istediğini sergileyerek buna yanıt verdiler. Bu tartışmalar televizyona yansıyınca, milyonlarca Amerikalı, onun ne denli küstah, yalancı, acımasız ve kaçamak dövüşen bir politikacı olduğunu daha iyi gördü.
McCarthy’nin önünü kesen cesur bir yayıncı Edward R. Murrow oldu. 3 Mart 1954’te “Joseph McCarthy Raporu” adlı bir dosya televizyonda yayınladı. Burada, senatörün ahlaksızlığı ve acımasızlığı açıkça sergileniyordu. Nihayet Senato, 1954’ün Aralık ayında McCarthy’nin bazı eylemlerini kınayan bir kararı, 76’ya karşı 22 oyla onayladı.
Bu olay oyunun sonu idi. McCarthy bir avuç şakşakçısıyla baş başa kalınca, kendisini, eski alışkanlığı olan içkiye verdi. Karaciğeri iflas edince de, 1957 yılında öldü.
Amerikan yönetimi ise, bu olaydan, öncelikle basını denetim altına almak gerektiği dersini çıkardı. Çünkü basın özgür olduğu sürece toplum mühendisliği yapılamayacağını çok iyi kavramışlardı.
Diktatörlerin ve faşist yönetimlerin ilk yaptığı basını denetim altına almalarıdır. Özgür basın baskının panzehiridir.
McCarthy olayı yalana dayanan propaganda tekniklerinin geçerliliğini ve Amerikan kamuoyunun uzun sürelerle yönlendirilebildiği gerçeğini tekrar ortaya koydu.
Yıllarca McCarthy’yi desteklemiş olan FBI ve ünlü şefi Hoover, McCarthy sonrasında solcu avı için yeni yollar buldu. Özellikle 1956 ve 1957 yıllarında, Yüksek Mahkeme kişi haklarını koruyan bazı kararlar alınca, 1957′den 1970 yılına kadar, resmen sürdürülen ve “Cointelpro” adı verilen bir program hayata geçirildi.
Bu programın amacı, “komitelere çağrılamayacak ve normal yollarla suçlanamayacak olanları etkisizleştirmek” diye ifade ediliyordu. Bu çerçevede solculara, savaş karşıtlarına -özellikle Vietnam Savaşı sırasında- ve sivil haklar savunucularına karşı psikolojik bir savaş yürütülüyor, kuruluşlara ajanlar yerleştiriliyor, korku yaratılarak, hizipçilik desteklenerek veya dedikodular çıkartılarak hedeflerin yıpratılması yoluna gidiliyordu.
Adli merciler bu tür yıpratıcı davalarla bu oyuna alet ediliyordu. Nihayet zaman zaman şiddet kullanma yoluna da gidiliyordu ki, FBI’ın bu programının benzerleri, aynı dönemde birçok ülkede uygulanacaktı. Konuya başka bir açıdan bakıldığında, McCarthy varken, tüm bunlar onun sayesinde yapılıyordu ve onun sahneden inmesi, bu programın yaratılmasını sağlamıştı.
“Cointelpro” programının en büyük hedeflerinden birisi, Martin Luther King Jr. olacaktı. FBI kiliseleri ona karşı tehdit edecek, özel hayatını dinleyecek, karısıyla arasını açmaya çalışacak, intihara teşvik edecek, dostlarını ve destekçilerini korkutacaktı.
Ve yukarıda anlatılanları, günümüzün dikta özentilerinin nasıl içselleştirip kullandıklarını gözlemlemek zor olmasa gerek…
Herkes kendine göre bir gerekçe bulacaktır…
Dış güçleri önlemek;
Faiz lobisine karşı olmak;
Darbecileri tasfiye etmek;
Siyasal İslamın önündeki engelleri kaldırmak;
Laik ve demokratik toplum gücünü kırmak için;
Tek becermediğimiz, demokratik değerlerin getirdiği toplumsal değerlerin güçlenmesi.
Demokrasiden şeytan görmüşcesine kaçan kişilerin demokrat diye geçindikleri günleri yaşıyoruz.
Hoover’in yöntem ve taktiklerinin McCarthy kaba ve doğrudan şantajından daha tehlikeli hal almıştır. Hoover’in günümüz öğrencileri, yeni teknolojik yenilikleri de ekleyerek inanılmaz güce kavuştular. İstediklerini istedikleri biçimde suçlayıp yargı önüne çıkarmaya başladılar. Hele demokratik kurumların zayıf olduğu toplumlarda bu yöntem çok etkili olmaya başlamıştır.
Ve günümüze kadar gelmiştir. Uzakdoğu’dan; Afrika’ya, Güney Amerika’dan, Orta Amerika’ya ve Ortadoğu’da her yerde etkin şekilde sürdürülmüştür ve sürdürülmektedir.
McCarthy tarzı cadı avı, Hoover’in propaganda dişlileri günümüzde acımasızca uygulanmaktadır. Üstelik kuzu postuna bürünmüş kurt misali, hem koyunu yiyor hem de koyunu suçluyor.
Gözümün önünde gezip duruyor; “ben ne yapabilirim ki…” deyip yiyor.
Muhsin YAZICI 07.03.2024
Yorum gönder