İçimizdeki zehir…
Günün birinde güzel bir genç kız sevmiş olduğu insanla evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile beraber yaşamaya başlar.
Oldukça mutludur. Fakat zamanla kaynanası ile geçinememeye başlamıştır. Kuşak farkı nedeniyle kişilikleri tamamen farklıdır. Bu yüzden ve daha birçok ufak sebeple her gün kavga edip tartışırlar.
Kocası da anası ve karısı içinde kalmaktan sıkılmış, mutsuz olmuştur.
Genç kız, bu bu şekilde gitmez, bir şeyler yapmak gerek diye düşünür, eski bir tanıdıkları olan baharatçıya gider ve derdini ona anlatır. Yaşlı adam baharatlardan bir karışım hazırlar, kaynanasını zehirlediği belli olmasın diye der ki:
-“Bu karışımı 3 ay süresince her gün kaynanan için yaptığın yemeklerin içine azca bir miktar koyacaksın. Kimsenin şüphelenmemesi için kaynanana fazlaca iyi davranacaksın, onun en sevmiş olduğu, güzel yiyecekleri yapmalısın.”
Eve dönünce genç kız yaşlı insanın dediklerini aynen uygular. Her gün kaynanasının sevmiş olduğu en güzel yiyecekleri yapar. Kaynanasının yemeğine azar oranda zehri damlatır. Kimse şüphelenmesin diye de
ona fazlaca iyi davranır.
Bir süre sonrasında kaynanası da fazlaca değişir ve ona kendi kızı şeklinde davranır. Evde artık herkes mutludur. Genç kız suçluluk duymaya başlamıştır. Pişman bir vaziyette baharatçı dükkanının
yolunu tutar ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehrin tesirini yok edecek panzehir için yalvarır. Kaynanasının ölmesini artık istememektedir.
Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran genç kıza bakar, gülmeye başlar ve der ki:
-“Merak etme sana verdiğim karışım çeşitli vitaminler içeriyordu. Olsa olsa kaynananı daha da güçlendirmiştir. Gerçek zehir ise senin ile kaynanan arasındaydı. Sen ona iyi davrandıkça o da değişti ve
aranızdaki zehir yerini sevgiye bıraktı, böylece siz gelin kayna değil, gerçek bir ana kız oldunuz.”
Kendi içimizdeki zehirlerin panzeheri birbirimize daha fazlaca sevgiyle yaklaşmaktır.
Çin atasözü; “Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandır.”
Yorum gönder