a limine: “Eşikten doğru” anlamına gelir. Kestirmeden, tez elden, peşin hükümle; meselenin özüne, işin aslına bakmaksızın anlamına gelen Latince bir deyimdir.
A posteriori: Deneyime dayalı anlamına gelmektedir. Doğru önermeler deneye ve duyu verilerine dayanan önermesel bilgilerdir. “Güneş doğudan doğar” veya “Dünya yuvarlaktır” gibi önermeler, bu bilgi sınıflandırmasına…
A priori: Önsel, deneyime dayanmayan anlamına gelmektedir. Deneye dayanmayan, deneyden önce gelen ya da ondan bağımsız olarak ulaşılan bilgi için kullanılır. Örneğin, “bir cisim aynı anda birden çok yerde bulunamaz”…
A vitamini: A vitamini biyolojik aktivitesine sahip hayvansal kaynaklı bileşiklerin tümüne verilen isimdir. Ana işlevlerini, retinol ile onun iki türevi olan retinal ve retinoik asit gerçekleştirir. Sıcağa ve…
a-: Olumsuzluk anlamı katan bir önektir. Örneğin, “apati” kelimesi “ilgisizlik” anlamına gelmektedir.
Aaleniyen Çağı: Günümüzden 174 milyon ile 170.3 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Aaleniyen Çağı, Orta Jura Devresi’nin dört bölümünden en küçüğüdür. Bajosiyen Çağı’nın altında, Alt…
ab-: “Uzağında” anlamına gelen bir önektir. Örneğin, “abnormal” kelimesi “normalden uzak” anlamına gelmektedir.
ABC taşıma sistemi: Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biridir. Şeker ve aminoasit gibi organik moleküller ile sülfat, fosfat ve nadir metaller gibi inorganik materyallerin hücre içine alınımına yarar. İsmini, İngilizcede…
Abell Kataloğu: 1958 yılında Amerikalı astronom George Ogden Abell tarafından yayınlanan ve 2712 gökada kümesini içeren bir gökadalar kataloğudur. Bir kümenin bu kataloğa eklenmesi için; içerisinde en az 50 gökada bulundurması…
Abell Yarıçapı: Astronomide Abell kataloğundaki gökada kümelerinden hareketle, uzunluğu 2,14 megaparsek kabul edilen, tipik bir gökada kümesinin yarıçapı olarak tanımlanır.[1]
Abisal bölge: Açık denizlerin ve okyanusların 4.000 metreden 6.000 metreye kadar olan derin kısımlarına verilen isimdir. Hiçbir zaman Güneş ışığı almamaktadır ve daima karanlıktır. İsmini, Yunancada “dip” anlamına…
Abiyogenez: Canlılığın ve canlılığa dair temel organik moleküllerin; cansızlıktan ve inorganik moleküllerde, doğal yollarla, kimyasal evrim süreciyle ortaya çıkmasını sağlayan sürecin adıdır. Abiyogenez Teorisi çerçevesinde…
Abiyotik: “Cansızlığa özgü” ve “cansızlığa ait” anlamına gelen bir terimdir.
Abiyoz: “Yaşamın noksanlığı ve yokluğu” anlamına gelen bir terimdir.
Absisik asit: Bitkilerin büyüme, gelişme ve stres yanıtlarının regülasyonunda önemli rolleri olan bir bitki hormonudur. Tohum ve tomurcuk dormansisi, filizlenme, stomaların kapanması, yaprakların biyolojik yaşlanması,…
Absorbsiyon: “Emilim” anlamına gelen bir terimdir. Bir şeyin bir diğer şeyi emme olayıdır.
Açık tohumlu: Yaşamının haploit ve diploit evresi eşit olan ve meyve yaprağındaki tohum taslağının etrafı çevrili olmayan odunsu bitkilerdir. Polen tohum taslağının yüzeyinde filizlenir.
Açık yıldız kümesi: Genelde düzensiz şekilde dağılmış, üye sayısı birkaç düzineden birkaç bine kadar değişebilen yıldız toplulukları. Sıklıkla galaktik düzlemde bulunurlar ve küme üyelerinin çoğu, 10 milyar yıldan daha kısa…
Açısal momentum: Herhangi bir cismin dönüş hareketine devam etme isteğidir. Hareket eden bir nesnenin momentuma sahip olduğu söylenir. Bu nesne dönerken, terim açısal momentum halini alır ve bu hareket, başka bir kuvvet…
acou-: “Duyma” veya “duyma ile ilgili” anlamında bir önektir. Örneğin, “akustik” kelimesi “işitilebilir”, “duyulabilir” anlamına gelmektedir.
act-: “Yapmak” anlamına gelen bir önektir.
ad-: “-e doğru” ya da “yanında” anlamında bir önektir. Örneğin, “adrenal” kelimesi “böbreğin yanında” anlamına gelmektedir.
Adalet psikolojisi: Yasaların yapım ve uygulanmasının suç davranışıyla ilgisini araştıran psikoloji dalıdır.
Adaptasyon: Genetik dağılım üzerine uzun süreli etki eden doğal seçilim sonucunda, türlerin çevresel ihtiyaçlara uygun özellikler kazanması veya var olan özelliklerin değişimidir. Örneğin, yassı balıkların atalarında,…
Adaptif bağışıklık: Lenf hücrelerinin antijenlere belirli ve uzun süreli tepkilerini anlatmak için kullanılan genel bir terimdir. Majör histokompatibilite kompleksi, T-hücresi alıcıları (TCR), immunoglobulinlerle birlikte…
Adaptif bağışıklık sistemi: Omurgalılarda patojenlere karşı oldukça spesifik ve uzun süreli savunma sağlayan lenfosit sistemidir. İki ana lenfosit sınıfından oluşur: Patojene veya patojen kaynaklı moleküllere spesifik olarak bağlanan…
Adaptif davranış: Bir hayvanın belirli bir durum ya da çevreye uymasını sağlayan ve hayvanın uzun dönem yaşamkalımını ve üremesini destekleyen herhangi bir davranış.
Adaptif özellik: Bir canlının evrim sürecinde kazandığı ve gelişim sürecinde ortaya çıkan, bunun sonucunda o canlının hayatta kalma ve/veya üreme başarısını artıran nitelikleridir.
Adaptör protein: Temel görevi, iki veya daha fazla sayıda proteini bir hücre içi sinyal yolağında veya protein kompleksinde birbirine bağlamak olan proteinlerin genel adı.
Addüktör kas: Kol ya da bacağın, vücudun orta düşey eksenine doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen isimdir. “Yakınlaştırıcı kas” olarak da isimlendirilmektedir.
aden-: “Bez” anlamına gelen bir önektir. Örneğin, “adenoloji” kelimesi “bez bilimi” anlamına gelmektedir.
Adenom: Kanserli olmayan, iyi huylu ve yavaş büyüyen tümörlerdir. Bezsel kökenlidirler. Sıklıkla glandüler organlar boyunca büyürler. Adrenal adenomlar, kolon polipleri, paratirod adenomları, hipofiz adenomları…
Adenozin difosfat: İçinde adenin, riboz ve iki adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir. Adenozin difosfatın kimyasal formülü C10H15N5O10P2, molar kütlesi 427,20 g/mol’dür.
Adenozin monofosfat: İçinde adenin, riboz ve bir adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir. Adenozin monofosfatın kimyasal formülü C10H14N5O7P, molar kütlesi ise 347,22 g/mol’dür.
Adenozin trifosfat: İçinde adenin, riboz ve üç adet fosfat grubu barındıran organik bir maddedir.
Aderans eklem: Plazma zarının sitoplazmik yüzünün aktin filamanlarına bağlandığı hücreler arası birleşimdir. Örneğin, bitişik epitel hücreleri birbirine bağlayan adezyon kemerleri (zonula adherens) bir aderans eklemdir.…
Âdet: Rahim iç katmanının her ay kanama şeklinde dökülmesi demek olan ve belirli yaş sınırları içerisindeki kadınlarda görülen bir olaydır. Fiil olarak genellikle “adet görmek” şeklinde kullanılır.
Adezyon: Birbirinden farklı yüzeylerin birbirine yapışma eğilimi. Bazı farklar dolayısıyla kimyasal adezyon, dağıtıcı adezyon, elektrostatik adezyon ve difüzyon adezyon gibi kategorilere ayrılabilir.
Adipoz doku: Yağı depolayan dokudur. İki tip adipoz doku bulunmaktadır: beyaz adipoz doku (uniloküler) ve kahverengi adipoz doku (multiloküler).
Adjuvant: Spesifik ve antijenik olmayan, bağışıklık uyarıcı maddelerdir. Özellikle, inaktif aşıların antijenlik değerini arttırmak için birlikte kullanılır. “Artırıcı” ve “destekleyici” kelime anlamları vardır.
Adneks: Anatomide, “bir organın eki” anlamına gelmektedir. Latincede “ek” ve “eklenti” anlamına gelen “adnexa” kelimesinden gelmektedir.
Adrenal bezler: Böbreklerin üzerinde yer alan, üçgen biçimine benzer bir çift endokrin bezidir. Anatomik açıdan böbreklerin üzerinde yer aldıkları için ismini buradan almaktadır.
Adrenalin: Adrenal bezlerin ürettiği hormona verilen isimdir. Korku ve kaçış anlarında kana bol miktarda karışır. “Epinefrin” olarak da isimlendirilmektedir.
Adrenokortikotropik hormon (ACTH): Hipofiz bezinin ön lob tarafında üretilen polipeptit yapıda olan bir hormondur. Adrenal bezlerin dış bölgesinin aktivitesini düzenleyen bir polipeptit hormondur. Adrenokortikotropik hormonun hipofiz tarafından…
Adventif: Botanikte, normal olmayan yer ya da yerlerden çıkan yapılardır. Kelime olarak “beklenmeyen” ve “planlanmayan” anlamına gelmektedir.
Adyabatik denge: Termodinamikte bir sistemin sınırlarından ısı akışının gerçekleşmediği ya da giren ısının çıkan ısıya eşit olduğu denge durumudur.
Aerob: Oksijenin varlığında üreyebilen ve yaşamını sürdüren organizmalardır.
Aerodinamik: Hareket halinde olan bir cisim üzerinde havanın yarattığı etkileri inceleyen bilim dalıdır. Genellikle akışkanların ve spesifik olarak gazların hareketini inceler.
Afazi: Konuşma ve anlama yeteneğinin kaybolmasına neden olan, dille ilgili bir hastalıktır.
aff-: “-e doğru” veya “yanında” anlamında bir önektir. Örneğin, “affix” kelimesi “bir yere sabitlemek” anlamına gelmektedir.
Afinite olgunlaşması: B hücrelerinin belirli bir antijen için afinitelerini artırdığı süreçtir. B hücresi spesifisitesinin bu “ince ayarı”, B hücresi reseptörlerinin somatik hipermutasyonunun tekrarlanan bir döngüsü ve ardından…
Ağaçsıl: “Ağaçta yaşam” anlamına gelmektedir. Örneğin, maymunlar ağaçsıl yaşam göstermektedir. Kelime olarak, “ağaçla ilgili olan” ve “ağaç türünden olan” anlamları bulunmaktadır.
Agar jeli immunodifüzyon testi: Antikor ve antijenlerin saptanmasında kullanılan bir testtir. Bir antijen-antikor reaksiyonudur ve yarı katı agar üzerine uygulanır.
Ağırlık: Bir cisme etki eden yerçekimi kuvvetinin büyüklüğüdür. Bu yüzden ağırlık kelimesi yerçekimi için de kullanılır. “W” ile gösterilir. Dinamometre ile ölçülür. Yerçekimi kuvvetinin büyüklüğü, kütle ile yerçekimi…
Aglomerasyon: “Yığışım, yığılma ve çökelme” anlamına gelen bir kelimedir. Bir sıvı içerisindeki parçacıkların dibe çökmesini anlatmakta kullanılabilir.
Agnatha: Latincede “çenesiz” anlamına gelen bir kelimedir. Taksonomide “çenesiz balıklar” süpersınıfı için kullanılır. Bu sınıf, omurgalılar içerisindeki en ilkin çenesiz hayvanları içerir. Yaklaşık 530 milyon…
Agnostisizm: Nesnelerin kendilerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren anlayış biçimidir. “Bilinmezcilik” olarak da isimlendirilmektedir. Bilinemezcilik terimi asıl anlamında, İngiliz düşünürü David Hume ile…
Agorafobi: Açık veya kalabalık alan korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “bir araya gelme yeri, pazar yeri” anlamına gelen ἀγορά (“agora”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Aidiyet: “Bir kişiye, bir topluma veya bir aileye mensup olma” anlamında kullanılabilir. Arapça kökenli bir kelime olup “ait olma, ilgi, ilişkinlik” anlamını taşımaktadır.
AIDS: Etkeni HIV olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Çoğunlukla vücuttaki CD4+ T lenfosit sayısı µL başına 200 ün altına düşen bireyler AIDS olarak kabul edilir. HIV “+” statüsündeki her birey AIDS değildir.
Ailevi Akdeniz ateşi: Karın, göğüs veya eklemlerde tekrarlayan ağrılı inflamasyon atakları ile karakterize kalıtsal bir durumdur. Bu ataklara genellikle ateş ve bazen döküntü veya baş ağrısı eşlik eder. Bazen kalp, beyni ve…
Ailurofobi: Kedi korkusu. Terim, Yunancada “kedi” anlamına gelen αἴλουρος (“ailouros”) ve “korku” anlamında kullanılan φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşur.
Akalkülya: İnsanların toplama, çıkarma, çarpma ve hatta iki sayıdan hangisinin daha büyük olduğunu belirtme gibi basit matematiksel görevleri yerine getirmekte zorlandıkları sonradan kazanılmış bir bozukluktur.…
Akitaniyen Çağı: Günümüzden 23.03 milyon yıl ile 20.4 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Miyosen Devri kayaçlarının en erken ve en alt bölümü olup adını Güneybatı Fransa’daki Aquitaine bölgesinde…
Akıl yürütme: Bir sonuca varmayı amaçlayan zihinsel faaliyetler. Mevcut öncüller arasında belli bağlantılar kurulur ve yeni bir sonuca varılmaya çalışılır. Akıl yürütme genellikle argüman sunmak veya çıkarım yapmak…
Akım: Tanımlanabilir bir yönde hareket eden su veya hava gibi bir akışkanın hareketidir. Elektrikte, belirli bir süre boyunca bir noktadan geçen elektrik akışı veya elektrik miktarıdır.
Akkorluk: Bir cismin sıcaklığından dolayı ışık yaymasıdır. Bir nesne yeterince sıcak olduğunda, kızılötesi ve ultraviyole radyasyon gibi diğer elektromanyetik radyasyon biçimlerinin yanı sıra görünür ışık yayar.…
Akondrit: İçinde kondrül barındırmayan, taş grubundan bir gök taşıdır.
Akraba farkındalığı: Bir bireyin akrabalarını, türün diğer bireylerinden ayırt edebilme becerisidir.
Akraba seçilimi: Türün bireylerinin yalnızca kendi uyum başarılarına yönelik değil, aynı zamanda akrabalarının uyum başarısına yönelik olarak da deneyimledikleri seçilim tipidir. Genetik açıdan bakıldığında, türün bireylerinin…
Akrabalık katsayısı: İki bireyin akrabalık bağını belirleyen bir ifadedir. r=n(0.5)Lr = n(0.5)^Lr=n(0.5)L ifadesi ile belirlenmektedir. “rrr” akrabalık katsayısı iken “nnn” ortak genlerin yüzde cinsinden bir ifadesi, “LLL”…
Akrofobi: Yükseklik korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “tepe, zirve, kenar” anlamına gelen ἄκρον (“acro”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Akromat: Renk körlüğüne sahip kişi, renk körü anlamına gelen bir terimdir.
Akrosentrik kromozom: Kardeş kromatitlerin birbirine bağlandığı sentromer bölgesi, iki uçtan birine daha yakın bir yerde bulunan kromozom türüdür. İnsan türünün; 13, 14, 15, 21 ve 22. kromozomları bu şekildedir.
Akrozom: Sperm hücresinin hücre zarının altında bulunan ve spermin ön (anterior) bölgesini kaplayan salgı keseciğidir.
Aksiyon potansiyeli: Sinir veya kas hücresi gibi bir hücrenin plazma zarındaki hızlı, geçici ve kendi kendine yayılan elektriksel uyarılmadır. Sinir sisteminde uzun mesafeli sinyal aktarımını mümkün kılar.
Akson: Sinir hücrelerinin gövdelerinden çıkan ve sinir akımlarını diğer uçtaki hücrelere götüren sinir uzantılarıdır.
Aksonem: Ortada bir mikrotübül çifti ve bunu çevreleyen dokuz mikrotübül çiftinden oluşan, sil ve kamçının temel yapısıdır. Çevredeki mikrotübül çiftleri birbirlerine “nexin” adı verilen yapılar ile bağlanmaktadır.…
Akt: “PI-3-Kinaz/Akt” hücre içi sinyal yolağında rol alan bir serin/treonin protein kinaz. Özellikle hücrelerin büyümesi ve hayatta kalması için sinyal göndermede rol oynar. “Protein kinaz B” (PKB) olarak…
Aktif bağışıklık: Bir hastalığa maruz kalınması ile kazanılan bağışıklıktır. Hastalığa sebep olan organizmalara direkt maruz kalma ile ya da organizmanın zayıflatılmış veya öldürülmüş halinin aşı yolu ile vücuda…
Aktif bölge: Bir enzimin kendisine ait substratına spesifik olarak bağlanmasını sağlayan bölgedir.
Aktif leşçillik: Ölü hayvan gövdesinden kaynak sağlamak üzere bir yırtıcıyla çatışarak veya onu avlayarak gövdesinden leş yeme. Ölü hayvan gövdesine daha önce başka yırtıcıların ulaşması, yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne…
Aktif taşıma: Az yoğun ortamdan, çok yoğun ortama geçen büyük moleküllerin enerji harcanarak taşınması olayıdır.
Aktin: Miyozinin yardımı ile kasın kasılma ya da gevşeme işlemini yerine getiren bir tür proteindir.
Akuafobi: Su korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “su” anlamına gelen ὕδωρ (“hudōr”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Akuaporin: Hücre zarında bulunan, suyun hücre içi ve dışı geçişini hızlandıran taşıyıcı proteinlerdir.
Akut: Ani başlayan, kısa süren ve şiddetli seyreden enfeksiyon.
Akut pankreatit: Tipik olarak uzun süren, sırta ve sol skapular bölgeye yayılan epigastrik ağrı, ateş, bulantı ve kusma semptomları ile kendini gösteren “akut karın” tablosudur. Etyolojisinde en sık alkol kullanımı ve…
Akyuvar (Lökosit): Beyaz kan hücreleridir. Vücudu çeşitli mikroplardan korurlar. Bu ya mikroplarla savaşarak ve onları uzantıları içine alarak yutarak (fagositoz) veya mikroplara karşı kana panzehir gibi antitoksin…
Albinizm: Deri, saç ve gözlerdeki pigment eksikliğinden kaynaklanan ve genetik olarak kalıtılan bir hastalık. Bu özelliklere sahip kişilere albino denir. Albinizm geni resesif olduğu için fenotip sadece homozigot…
Albiyen Çağı: Günümüzden 113 milyon yıl ile 100.5 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Alt Kretase Devresi’nin altı ana bölümünden en üstte olanıdır. Albiyen Çağı kayaçları; Apsiyen…
Ale Etkisi: Bireylerin kendi türünden bireylerin varlığından sağladıkları kazanç.
Alektorofobi: Tavuk, horoz korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “horoz” anlamına gelen ἀλέκτωρ (“rooster”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Alel: Kromozom üzerinde belirli bir noktada bulunan, belirli bir genin, bilinen farklı çeşitlerinden (çeşitliliğinden, varyasyonlarından) her birine verilen isimdir. Bir diğer deyişle, bir genin değişik biçimlerine…
Alel Dışlanması: Heterozigotluk durumunda, bir genin bulunabileceği lokustaki iki alelden yalnızca birinin ifade edilmesi durumudur. İmmoglubulin ve T Hücresi Reseptörleri’ni kodlayan genlerde bu durum görülür. T Hücreleri’nde sadece…
Alelopati: Bir canlının, salgıladığı kimyasallardan ötürü bir diğeri üzerinde özellikle büyüme, hayatta kalma ve üreme açılarından olumlu veya olumsuz etkilere neden olmasıdır. Genellikle bitkilerde, alglerde, bakterilerde,…
Alem: Alem, şube denilen daha küçük gruplardan oluşan taksonomik bir sınıflandırma biçimi.
Alerji: Vücudun çevredeki bir maddeye gösterdiği aşırı tepki.
Alfa ritmi: Beyin dinlenme halindeyken kendini gösteren, saniyede 7-10 devreli beyin dalgası ritmidir.
Alfa-sarmal: Protein yapısında yaygın olarak bulunan ikincil bir üç boyutlu yapıdır. Bu dizilimde aminoasitler her peptit içerisindeki karboksil oksijen moleküllerinin hidrojen bağları ile dengelenmesi sayesinde spiral…
Alg: Suda yaşayan ökaryotik ve fotosentetik bir canlı grubudur. Genellikle tek hücreli olsalar da çok hücreli de olabilirler. Tek başlarına ya da koloni halinde yaşayabilmektedirler. Taksonomik konumları…
Algı: Gelen duyusal verileri organize etme, tanımlama, yorumlama ve anlamlaştırma süreci sonucunda ortaya çıkan anlamlı üründür.
Algı değişmezliği: Sürekli değişen, yetersiz, eksik, tutarsız duyusal verilere rağmen, tutarlı ve sürekli bir dünya algılama durumudur.
Algı yanılması: Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymamasıdır.Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan diğer çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.İnsan ve Davranışı Psikolojinin…
Algılama: Gelen duyusal verileri organize ederek anlamlaştırma sürecidir. Bu süreç sonucunda oluşan anlamlı ürüne algı denir.
Algılama kalıbı: Bir grubun bütün üyelerinin aynı güdüleri ve karakteristikleri taşıyacağını kabul eden varsayımdır.
Algısal beklenti: Algılama sürecini etkileyen önceden yapılaşmış zihinsel kurgudur.
Algofobi: Acı korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “acı” anlamına gelen ἄλγος (“álgos”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Alıcı: Belirli türden enerjiye tepkide bulunan uzmanlaşmış duyu sinir hücresidir.
Alkali metal: Periyodik tablonun birinci grubunda (dikey sırasında) yer alan metallerdir. Fransiyum dışındaki alkali metallerin tamamı, yumuşak yapıda ve parlak görünümdedir. Alkali metaller kolaylıkla eriyebilir ve…
Alkalifil: Yüksek pH değerlerinde yani pH 10 gibi aşırı bazik ortamlarda üreyebilen ve gelişebilen mikrop sınıfıdır.
Alkaloid: Azot ve heterosiklik halka içeren, çoğunlukla fizyolojik olarak aktif ve alkali olan ikincil metabolitlerdir. Bağımlılık yapabilme özellikleri bulunmaktadır.
Allee Etkisi: Tür içerisindeki bireylerin, aynı türde olanların etrafında olmasından dolayı kazandığı avantajdır. İlk olarak 1930 yılında Warder Clyde Allee tarafından ileri sürülmüştür.
Allen kuralı: Soğuk bölgelerde yaşayan sıcakkanlı hayvanların, sıcak bölgelerde yaşayanlara göre daha kısa uzuvlarının olduğunu belirten kuraldır. Amerikalı zoolog ve ornitolog Joel Asaph Allen tarafından ileri sürülmüştür.…
Allopatrik türleşme: Fiziksel bariyerler sebebiyle meydana gelen coğrafi ve cinsel izolasyon sonucu oluşan türleşmedir.
Alofenik: Hücrelerinde birden fazla genotip bulunan organizmalardır. İki farklı türün çiftleşmesiyle oluşan döl, hibrit veya kimerik olarak da bilinir. En bilinen örnek at ile eşeğin çiftleşmesi ile oluşan katırdır.
Alojenik: 1. Aynı türe ait olmasına rağmen bireylerin genlerinin farklı olmasıdır. Homo sapiens (modern insan) türünde, tek yumurta ikizleri haricindeki her birey birbiriyle alojeniktir.
Alometri: Vücut büyüklüğünün vücudun şekline, anatomiye, fizyolojiye ve davranışa bağlı olan ilişkisini inceleyen bilim dalıdır. Çoğu zaman, bir canlının gelişimi sırasında farklı parçalarının ya da boyutlarının…
Alometri Denklemi: Genel formu y = bxa olan denklem. Burada; y ve x karşılaştırılan iki değer, a ve b ise sabittir. Büyüme, izometrik yani doğrusal ise allometrik üstel “a” nın değeri 1’dir. a> 1 olduğunda…
Alopatri: Farklı coğrafi alanlarda yaşamak veya farklı bölgelerde yaşayan popülasyonlar anlamlarına gelen bir terim.
Alopatrik model: Bir popülasyonun izole olduğunda seçilimin ve sürüklenmenin izolasyonun iki yanındaki popülasyonlara bağımsız olarak etki etmesi yoluyla türleşmenin gerçekleştiğini ileri süren hipotezdir. Günümüzde bilimsel…
Alosteri: Düzenleyici bir ligandın proteinin katalitik sahası dışındaki bir bölgeye bağlanması yoluyla veya kovalent modifikasyon yoluyla bir proteinin konformasyonunun değişmesi yoluyla protein aktivitesinin değişmesi.
Alosterik protein: En az iki farklı konformasyonu benimseyebilen ve bir ligandın bir bölgesine bağlanmasıyla meydana gelen konformasyonel değişikliğin proteinin ikinci bir bölgesindeki protein aktivitesini değiştirdiği…
Alotanıma: Bir allojenik bireyin antijen sunan hücreler üzerindeki MHC moleküllerinin T hücreleri tarafından tanınması. In vivo ortamda allograf reddine ve karışık lenfosit reaksiyonuna (mixed lymphocyte…
Alozim: Aynı lokusta bulunan farklı alellerden salgılanan farklı özellikteki enzimlerdir.
Alternatif akım: Yönü ve genliği belirli zaman aralığıyla tekrar ederek değişen elektriksel akım. Üretimi, elektrik akımı geçen kabloda oluşan manyetik alan ve manyetik alandan etkilenen kabloda oluşan elektrik akımı…
Alternatif Eşleşme: Aynı öncül RNA ile farklı mRNA’ların oluşturulması. Bu durum, farklı aminoasit kompozisyonlara ait proteinlerin oluşturulmasına sebep olabilir ya da sadece 3′ UTR uzunluğunu değiştirebilir. Alternatif…
Alternatif RNA uçbirleştirmesi: Bir transkriptin belirli bölgelerinin farklı şekillerde birleştirilerek aynı genden farklı RNA’ların üretilmesi. Alternatif RNA splaysı da denebilir.
Altrüizm: Biyolojide; doğrudan kendisine faydası olmasa bile diğer bireyin esenliğini arttıran, kendi esenliğini azaltan davranışlar sergilemektir. Özgecilik de denir.
Alveol: Havayı kılcal damarlara geçmeden önce temizleyen yapı. Hava, nefes alındığında burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, bronşlar, bronşçuklar ve alveoller şeklinde bir yol izler.
Alyuvar: İçindeki hemoglobin ile oksijeni bağlayarak taşınmasını sağlayan kırmızı renkli kan hücresi. Omurgalı hayvanların kanında bulunur. Memelilerde yuvarlak ve çekirdeksiz, sadece lama ve devede diğer omurgalılarda…
Amfetamin: Merkezi sinir sistemini aşırı uyaran bir grup ilaçtır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), narkolepsi ve obezite tedavisinde kullanılır.
Amfipatik: Birbirine zıt, hidrofobik ve hidrofilik molekülün birlikte bulunmasıdır. Yağların bu yapıda olması, canlılığın su içerisinde başlaması için önem arz etmektedir.
Amigdala: Korku, haz ve saldırganlık gibi duyguların ortaya çıkmasını sağlayan beyin bölümüdür. Limbik sistemin bir parçasıdır ve beynin temporal lobuna bitişiktir. Duygusal tepkileri kaydeder, işler ve hatırlar.…
Amino asit: Proteinleri oluşturan temel yapıtaşlarıdır. Bilinen 500 civarında amino asit vardır, bunların 22 tanesi canlıların yapısına katılır ve 20 tanesi standart amino asit olarak bilinir. Her aminoasit…
Amnezi: Beyinde meydana gelen hasarın bir sonucu olarak ortaya çıkan hafıza kaybı. Kazalardan sonra ortaya çıkabildiği gibi bastırma türünde bir savunma mekanizması ile de ortaya çıkabilir.
Amniyon: Sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde dölütü (embriyoyu) saran ve içerisinde amniyon sıvısı bulunan zardır. Karada yumurtlayan hayvanların tümünün yumurtasında da bulunan amniyon, balıkların ve kurbağagillerin…
Amniyon sıvısı: Amniyon kesesi içerisinde bulunan ve dölütün (embriyonun) nemli, su içeren bir ortamda yüzmesini sağlayan sıvıdır.
Amniyosentez: Genellikle hamileliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde yapılan doğum öncesi test. Fetüsteki Down sendromu gibi genetik bozukluklar ya da kromozonal bir durum olup olmadığının teşhis edilebilmesi için…
Amonyum dikromat: Altı değerlikli kromun bir inorganik bileşiği. (NH4)2Cr2O7 formülüne sahiptir, turuncu renkli parlak kristal bir katıdır. Kolayca tutuşur ve yandığı zaman yeşilimsi bir tortu oluşturur.
Amorf katı: Şekilsiz katı veya camsı katı, atomların kararlı bir kristal yapıda bulunmadığı katılar. Rastgele, gelişigüzel bir yapıda olabilirler. Belirli bir sıcaklıkta uzun süre bekletilen amorf katılar yavaş yavaş…
Amper: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) elektrik akımının birimidir.[1] Akım şiddetinin birimi olan Amper, adını Fransız fizikçi André Marie Ampère’den almaktadır.
Ampermetre: Elektrik devrelerinden geçen akım şiddetini ölçen alet.[1]
an-: Olumsuzluk anlamı katan bir ön ektir. Örneğin “Analjezik”, “acısızlaştırıcı” anlamına gelir ve ağrı kesici ilaçlar için kullanılır.
Anabolizma: Canlı hücrelerde basit maddelerden karmaşık moleküller sentezlendiği, enerji gerektiren biyokimyasal reaksiyonlar serisidir.
Anaerob: Oksijenin yokluğunda yaşayabilen ve üreyebilen organizmalardır. Anaerob canlılar, oksijenli solunum yapan aerob canlılara göre daha az kazançlıdır. Bunun sebebi, aerobik solunumda daha fazla enerji açığa…
Anafaz: Hayvan veya bitki hücrelerinin bölünme evresi. Bu evrede iğ iplikleri kardeş kromatitlerin kinetokor bölgelerine tutunur, kardeş kromatitler hücrenin zıt kutuplarına doğru hareket etmeye başlar. Bu evre…
Anagenez: Evrimsel süreçte türlerin modifikasyonlar sonucu değişmesi ancak türleşmenin (atasından farklı yeni türlerin) oluşmaması durumudur.
Anahtar fosil: Dar bir jeolojik zaman aralığında yaşamış ve ortam koşullarının değişimi ile yok olmuş, bu zaman aralığını simgeleyen, farklılıkları ve/veya bollukları ile kolayca ayırt edilen ve tanınabilen, geniş bir…
Anakronizm: Bir kişi, nesne yahut yaşanmış olaylardan bahsederken zamanda geçen olayları ve kişileri karıştırma ve yanlış anlatma, yani tarihte yanılgıya düşme durumudur. Örneğin; “II. Bayezid, oğlu I. Selim’e elektronik…
Analitik Kimya: Maddenin kimyasal bileşenlerini, madde içerisindeki miktarlarını nicel ve nitel olarak inceleyen bilim dalıdır.[1] Analitik kimya ile yiyeceklerin besin içeriği, kan tahlili, idrar tahlili, suyun içerisindeki…
Analjezik: Ağrı dindirmek ve acı yitimine yol açmak için kullanılan her türlü ilaca verilen isim. Yunanca “olmadan” anlamına gelen “an-” ve ağrı anlamına gelen “-algia” kelimelerinden oluşmuştur.
Analog: Biyolojide, görünüş olarak benzer ancak köken olarak farklı yapılar için kullanılan terim. Örneğin midye ve balıklarda solungaçlar köken olarak tamamen farklıdır ancak görünüş ve işlev bakımından benzerdir.
Analoji: Benzeyen ve benzetilen iki nesne veya nesne grubu arasında ortak olduğu düşünülen bir benzetme yönü çerçevesinde kurulan benzerlik veya yapılan karşılaştırmadır. Benzetme yönünün geçerli olduğuna yönelik…
Anamnez: Tıpta; daha etkili teşhis ve daha etkili tedavi için hasta ve yakınlarından hastalığın geçmişi ile ilgili bilgi toplanmasıdır. Hastalık öyküsü olarak da bilinir.
Anapsit: Temporal boşluklara sahip olmayan kafatası tiplerini bulunduran omurgalı grubudur. Evrimsel olarak sürüngenlerin en eski alt sınıfı oldukları düşünülür. Paleontolojik olarak bu kafatası tiplerinin izleri…
Anastomoz: Dallı bir yapıda iki veya daha fazla uzantının gerçekleştirdiği birleşme. Kan damarlarının birleşmesi buna örnektir.
Anatomi: Canlıların vücut yapılarını ve düzenlerini tanımlayan ve inceleyen bilim dalıdır.
Anatomik Pozisyon: Vücudun dik durduğu, her bir kolun vücudun yanına doğru asılı olduğu, avuç içlerinin açık ve dışarıya baktığı, bacakların ve altındaki üyelerin düz ve öne baktığı duruş planıdır. Anatomik pozisyon, vücudun…
Androfobi: Erkeklere karşı duyulan aşırı korku.
Androjen: Erkeklik ile ilişkilendirilen vücut gelişimi, kıl uzaması, ses kalınlaşması gibi özellikleri oluşturan ya da bu özelliklerin gelişmesini uyaran bir kimyasala verilen genel isimdir. Kimi zaman erkek cinsiyet…
Androjeni: Erkeksi ve kadınsı görülen özelliklerinin karışımına verilen isimdir. Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet veya cinsel kimlik ile ilgili olabilir.
Andropoz: Erkeklik hormonu olan testosteronun azalmasıyla ilişkili bir durumdur. Menopozdan farklı olarak testosterondaki azalma ve semptomların gelişimi, kadınlarda meydana gelenden daha kademelidir. 50’li yaşlarındaki…
Anensefali: Bir canlının beyni olmadan ya da beyni gelişmeden doğması durumudur. Bir canlı, beyin sapı var olduğu sürece beynin geri kalanı olmaksızın varlığını bir süre sürdürebilir.
Anestezi: Ameliyat gibi tıbbi işlemler sırasında ağrı hissetmenizi önlemek için anestezik adı verilen ilaçların kullanımıdır. Anestezikler, tıbbi işlem yapılan bölgede sinirlerinizden beyninizdeki merkezlere giden…
Angström: Bir metrenin on milyarda birine karşılık gelen uzunluk birimidir.[1] Yani 1 Angström 0,0000000001 metredir. Matematiksel olarak 1*10-10 m veya 1e-10 m şeklinde gösterilir. Işın dalga boyunun ölçülmesinde…
Aniziyen Çağı: Günümüzden 247.2 milyon yıl önce ile 242 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Orta Triyas Devresi’nde bulunan 2 çağın altta olanıdır.
Anizogami: Bir cinsiyetin diğerinden daha büyük eşey hücresi (yumurta veya sperm) ürettiği eşeyli üreme şeklidir. Heterogami olarak da bilinir.
Anjiyosperm: Üreme organları çiçeklerinde bulunan ve en yakın tarihte evrimleşmiş bitki grubudur. Detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Anlamsız mutasyon: Bir kodonun sentezlemesi gerekenden farklı bir aminoasiti sentezlemesine neden olan nokta mutasyonudur. Örneğin, Orak Hücre Anemisine sebep olan bir anlamsız mutasyonda 11.kromozomda GAG olması gereken…
Anne etkisi: Bireylerin sadece annelerinden kaynaklı, genetik olmayan etkilerden ötürü tür içerisinde çeşitliliğin oluşması durumudur.
Anoksi: Oksijen yetmezliği, vücut hücrelerinin normal fonksiyonlarını gerçekleştirecek oksijenden yoksun kalması anlamına gelen bir terim.
Anomali: Beklenen değer, kural veya özellikten sapma; doğuştan kusurlu oluşum veya normalin dışında olmak anlamlarına gelen bir terim.
Anöplodi: Organizmanın kromozom sayısındaki anormalliktir. Hücrelerin bir ve ya birden fazla kromozom kazanması ya da kaybetmesi ile ortaya çıkar. Anöploidinin insanlardaki örneği 46’dan fazla veya az kromozom…
Anoreksi: Anormal derecede düşük vücut ağırlığı, kilo alma korkusu ve vücut ağırlığının çarpık bir algısı ile karakterize edilmiş bir yeme bozukluğu hastalığıdır. Anoreksi hastası insanlar, kilolarını ve vücut…
Anormal Psikoloji: Toplum tarafından genel kabul görmüş normlardan büyük ölçüde farklılaşan, kabul edilemeyecek türden davranışları tanımlayan, araştıran ve anlamaya çalışan psikoloji dalıdır.
Anot: Yükseltgenme tepkimesinin meydana geldiği noktadır. Genel olarak bir anotta, elektrik potansiyeli nedeniyle negatif iyonlar veya anyonlar reaksiyona girme ve elektron verme eğilimindedir.
Antagonistik pleiotropi: Bir genin hayatın erken dönemlerinde yararlı etkileri olurken ilerleyen zamanlarda zararlı etkilerinin ortaya çıkması. Gen etkisini göstermeye başladığı zamanda taşıyıcı çoktan diğer bireylerden daha…
Antelmintik: Bağırsak solucanlarının üremesini durduran veya onları öldüren ilaç.
Anten: Elektromanyetik dalgaları yakalayan veya yayan cihazlardır. Temelde, alıcı anten ve verici anten olarak ikiye ayrılırlar. Alıcı antenler, elektromanyetik dalgaları yakalayıp iletim hatlarında yayarken…
Anteriyor: Anotomide bir bireyin ön kısmı. Ayrıca ön tarafta bulunma durumunu da ifade eder.
Antianlamlı DNA/RNA: Bir genin kodlayan/anlamlı sarmalını tamamlayan tek sarmallı nükleik asit. Aynı zamanda aynı genden üretilen mRNA’ya da tamamlayıcıdır.
Antibakteriyel: Bakterilerin üremesini durduran veya onları öldüren kimyasal maddeler.
Antibiyogram: Bir bakterinin duyarlı olduğu antibiyotiği belirlemek için yapılan test.
Antibiyotik: Mikrobik canlıların üremesini durduran veya onları öldüren kimyasal maddeler. Bakteri, mantar gibi organizmalar tarafından veya kimyasal yolla sentezlenirler. Virüsleri öldürmek için kullanılamazlar.
Antidot: Bir zehir veya ilacın zararlı etkisini engelleyen veya ortadan kaldıran madde. Panzehir olarak da bilinir. Örneğin metanol zehirlenmesine karşı kullanılan etanol, bir antidot görevi görmektedir.
Antifungal: Mantarların üremesine engel olan veya onların öldürülmesini sağlayan kimyasallardır. Antimikotik de denir.
Antijen: Tek başına veya kompleks bir molekül oluşturduktan sonra bağışıklık tepkisini yaratma yeteneğine sahip olan ve bağışıklık sisteminin bir ürünü ile bağlanabilen vücuda yabancı bir madde.
Antijenik bölge: Proteinlerin savunma sistemimiz tarafından algılanıp bir tepkiye neden olan bölgeleridir.
Antikor: Antijen adı verilen yabancı bir maddenin varlığına yanıt olarak bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve bu etkenlerin patojenik (hastalık yapıcı) yeteneklerini önleyen koruyucu bir protein. Antikorlar…
Antimadde: Maddenin atomaltı parçacıklarına göre zıt özellik taşıyan parçacıklardan oluşan madde. Antimadde, Büyük Patlama’dan sonra oluşmuştur ve evrende çok az bulunur. Evrendeki tüm parçacıkların bir antiparçacığı…
Antimikrobiyal: Mikroorganizmaların üremelerine engel olan veya onları öldüren maddeler. Özellikle patojenik (hastalık yapıcı) mikroorganizmaların etkinliğini durdurmayı amaçlarlar.
Antiparaziter: Parazitlerin üremelerine engel olan veya onları öldüren maddeler. Genellikle belirli bir sınıftaki sınırlı sayıda parazite karşı etkilidirler.
Antiseptik: Mikroorganizmaların üremelerine engel olan veya ölümlerine yol açan kimyasal maddeler. Antiseptikler insanlarda genellikle toksik etkiye sahip değildirler.
Antiserum: İmmunize edilen canlıların kanından elde edilen ve içinde antikor bulunan (korpusküler element içermeyen) sıvı kısım, serum.
Antisosyal kişilik: Toplumun kural ve kanunlarına uyamayan, kendini kontrol edemeyen, çekinme ve kontrol özellikleri olmayan davranışlara sahip kişilik türüdür. “Psikopatik kişilik” veya “psikopat” olarak da bilinir.
Antropoloji: İnsanlığın evrimsel kökenlerini, bir tür olarak diğer türlerden farklılığını, zaman içinde sosyal varoluş biçimlerimizdeki büyük çeşitliliği anlamak amacıyla insanlığın sistematik olarak incelenmesi.…
Aplazi: Bir organ veya dokunun normal olarak gelişmemesi veya işlev görmemesi.
Apoptoz: Hücrelerin genetik olarak embroyonik morfogenez ve gelişim, metamorfoz ve imün sisteminin B ve T hücrelerinin gelişimi sırasında, belli zamanlarda programlı bir şekilde ölümü. Apoptozdaki bozukluklar,…
Aposematizm: Uyarıcı renklenme olayıdır. Zehirli veya av olan türlerin parlak renklerinin ya da çarpıcı desenlerinin avcılar için uyarıcı olarak iş görmesi olarak da bilinir. Çarpıcı renkleri olan zehirli kurbağalar buna…
Apse: Piyojenik mikroorganizmalar tarafından oluşturulan ve içinde irin biriken lokalize şişlik, çıban.
Apsiyen Çağı: Günümüzden 125 milyon ile 113 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimi. Dünya çapında biriken kayaları temsil eden Alt Kretase Devresi’ndeki altı ana bölümden beşincisi. Apsiyen…
Ara nöron: Gelen ve giden duyusal bilgileri koordine eden nöron tipidir.
Ara tür fosili: Evrimsel süreçte hem ata türe, hem de torun türe ait özellikleri bünyesinde barındıran canlı türlerinin fosilleşmiş kalıntıları.
Ara-bul-geriye getir: Bellekte depolanmış olan bir bilgiye ulaşıp onu hatırlama işlemidir.
Araçsal koşullanma: Yapıldığı zaman bir ödüle götüren davranımın gittikçe kuvvetleneceğini ve bu ödülle bir ilişki kurulacağını düşünen koşullanma tekniğidir. Operant koşullanma (İng: “Operant conditioning”) adı da verilir.
Araknofobi: Örümcek korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “örümcek” anlamına gelen ἀράχνη (“arachno”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Ardıllık: Ortamdan (canlı yaşamayan alan) çevreye (canlıların yaşayabildiği alan) dönüşen bir alandaki bitki örtüsünün, ortamın ekolojik koşullarının değişmesiyle sıralı değişimidir. Süksesyon olarak da isimlendirilir.
Aritmetik Ortalama: Bir veri grubunda bulunan verilerin toplamının veri sayısına bölünmesi ile elde edilen değerdir.[1] Matmatiksel olarak şöyle gösterilir:
Arka beyin: Beynin en alt kısmıdır; beyin sapı, medulla ve serebellumdan (beyincik) oluşur.
Arkaplan yok oluşu: “Normal” zamanlarda olan yok oluşlardır. “Kitlesel yok oluşlar” ile tezat gösterirler.
Arkea: Prokaryot grubunun atalarından fazla ayrılmamış bir alemi. Diğer tüm prokaryotlar Öbakteriya’da gruplandırılır. Günümüzdeki Arkebakteri türleri ekstrem koşullarda yaşarlar. Üç ana grubu: halobakteri,…
Arkeoastronomi: Gökyüzündeki olayları, geçmişte insanların nasıl incelediğini, çalıştığını ve kültürel etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Bu alanda yapılan çalışmalarda pek çok bilim dalından faydalanılmaktadır.
Arkeoloji: Çeşitli maddi kalıntılar aracılığıyla eski insan yaşamını ve aktivitelerini inceleyen bilim sahasıdır.[1] Kelime, köken olarak Yunancada eski şeyler anlamına gelen archaia ve bilim ya da mantık anlamına…
Arkezoa: Cavallier-Smith’in önerdiği, çekirdeği ve çubuk şeklindeki kromozomu olan en eski tek hücreli ökaryotları barındıran ama mitokondri ya da plastid içermedeği için prokaryotlar ve ökaryotlar…
Armonik: Temel ses dalgasıyla beraber ortaya çıkan ses dalgalarıdır. Armonilerin frekansı temel ses dalgasının katsayılarından oluşur.
Artinskiyen Çağı: Günümüzden yaklaşık olarak 290.1 milyon yıl ile 279.3 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Artık Bileşik: Daha büyük bir molekülün parçası oldukları zaman, aminoasitlere ya da nükleotitlere verilen isim.
Artkafa lobu: Beyin kabuğunun görme işlevinde kullanılan bölümüdür.
Asefali: Doğuştan başsız olma durumu. Yunanca “baş” anlamına gelen képhalê (İng:”head”) kelimesine olumsuzluk öneki olan “a-” getirilerek oluşturulmuştur.
Aseksüel: Biyolojide eşeysiz olma hali. Cinsel yönelim olarak ise cinsel ilgiye sahip olmayan kişilere verilen ad.
Aseptik: Mikropsuz. Zararlı bakteriler, virüsler veya diğer mikroorganizmaların neden olduğu kontaminasyondan uzak olma durumu.
Asetilkolin: Bazı nöronların sinapslarında bulunan bir tür sinirsel aktarıcıdır. Kısaca “ACh” olarak bilinir.
Asit: Suda çözündüğünde hidrojen iyonu (H+) derişimini artıran, pH’ı 0 ile 7 arasında olan kimyasal çözeltiler. Tatları ekşi olan asitler mavi turnusol kağıdının rengini kırmızıya çevirir. Ayrıca gıdaların…
Aşı: Belirli hastalıklara neden olan patojenlere karşı bağışıklık kazandıran tıbbi araç. Latince “inek” anlamına gelen “vacca” kelimesinden türemiştir. Aşı, 1796 yılında sığır çiçeği lezyonlarının insanlarda…
Asılsız Üstünlük: Kişinin kendi özelliklerini ve becerilerini diğerlerinden üstün görmesi olarak bilinen bir tür bilişsel taraflılık. Özellikle zeka veya bir testi yapabilme yeteneği gibi istenilen kişisel özelliklere…
Aşırı metal biriktiriciler: Öldürücü konsantrasyonlardaki toksik elementleri çevrelerinden tedarik ederek dokularında aktif halde depolayan bitkiler.
Askorbik Asit: C Vitamini olarak da bilinen, suda çözünen doğal bir vitamindir.[1][2] Özellikle portakal, mandalina ve limon gibi turunçgillerde bol miktarda bulunur. Askorbik asit, bakteriyel enfeksiyonlarda, detoksifikasyon…
Asseliyen Çağı: Günümüzden yaklaşık olarak 298,9 milyon ile 295,5 milyon yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Sisuraliyen Devresi’nin dört evresinden ilkidir.
Asterizm: Gece gökyüzünde net bir şekilde gözlemlenebilen, belirgin ve tanıdık şekiller oluşturan popüler yıldız gruplarıdır. Üyeleri aynı takımyıldızında yer alabileceği gibi farklı takımyıldızlarından da olabilir.…
Astım: Bronşiyollerin solunumu çok zorlaştıran kasılmaları (spastik kontraksiyonu) ile karakterize edilen bir hastalıktır. Popülasyonda yaklaşık %3’ünde, yaşamların herhangi bir döneminde ortaya çıkar. Genel…
Astrafobi: Şiddetli gök gürültüsü ve şimşekten aşırı korkmak olarak bilinen, Yunancada “yıldırım” anlamına gelen ἀστραπή (“astrape”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Astrobiyoloji: Evrende yaşamın ortaya çıkmasını, evrimini ve biyolojik süreçleri, jeokimyasal ve biyokimyasal etkenler ile inceleyen disiplinler arası bir bilim dalı. Eksobiyoloji olarak da adlandırılır. Güneş Sistemi’nin…
Astrofizik: Evren de dahil olmak üzere astronomik nesnelerin ve olayların fizik ve kimya kullanarak yapısını ve ne olduklarını inceleyen astronomi dalı. Gök cisimlerinden yayılan ışık ve elektromanyetik dalga gibi…
Astrofoğrafçılık: Gök cisimlerinin fotoğraflanıp bilgisayar ortamında işlenmesi. “Astro” kelimesi, Antik Yunancada “aster” kelimesinden gelip “yıldız” anlamına gelmektedir.
Astrokimya: Evrendeki molekülleri, Dünya dışında bulunan kimyasal elementleri, kimyasal maddeleri ve bunların etkileşimlerini geniş alanlarda, özellikle moleküler gaz bulutlarında inceleyen bilim dalı. Astronomi…
Astronomi: Gök cisimleri ve fenomenlerini inceleyen bilim dalıdır. Gök cisimlerini, fenomenlerini ve gök cisimlerinin kökenlerini açıklamak için fizik, kimya ve matematik kullanır. Astronominin ilgi alanına gezegenler,…
Astronomik birim: Yaklaşık olarak 150 milyon kilometreyi ifade eder. Güneş ile Dünya arasındaki mesafenin yaklaşık değeridir. Güneş ile Dünya arasındaki mesafe zaman zaman değiştiği için en uzak oldukları nokta ile en…
Ataksi: Kasların nasıl çalıştığını koordine etme konusunda yaşanan sorunlardır. Garip, ağır veya sakar hareketlere yol açar. Neden gerçekleştiğine bağlı olarak ataksinin etkilerini tedavi etmek veya tersine çevirmek…
Atarca: Bir atom çekirdeğindeki gibi sıkıca bir araya gelmiş, neredeyse tamamen nötronlardan meydana gelen ve ritmik fasılalarla uzaya radyo dalgaları gönderen, kütlesi içine çökmüş nötron yıldızları. LGM-1,…
Atardamar: Kalpten vücuda kan taşıyan kan damarlarıdır. Atardamarların çoğu oksijen bakımından zengin kan taşır fakat bu durumun istisnaları da bulunmaktadır. Bu istisna damarlar, pulmoner arter ve umblikal arterdir.…
Atasal: Evrim Ağacı üzerinde, ortak atanın torun türlerle ortak olarak paylaştığı özellikler. Zıt anlamlısı edinilmiş ya da gelişmiştir.
Atavizm: Bir canlının yaşayan türdeşlerinden farklı olarak çok eski bir atasal özelliği göstermesi. Tüm canlılarda ve insanda atavizme uyan çok sayıda örnek bulunmaktadır. İnsanda görülen meme başları ya da kuyruklu…
Ateizm: Tanrı veya ruhsal varlıklar gibi metafizik inançları reddetmektir. Tanrıtanımazlık olarak da bilinir.
Atipofobi: Başarısızlıktan ve hata yapmaktan aşırı korkmak olarak bilinen, Yunanca’da “talihsiz” anlamına gelen ᾰ̓τῠχής (İng: “unfortunate”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Atım alanlı jel elektroforezi: Büyük DNA moleküllerini birbirlerinden ayırmak için kullanılan bir elektroforez tekniğidir.
Atlantik Çağı: Kuzeybatı Avrupa’da sıcaklıkların şimdikinden daha sıcak olduğu, günümüzden yaklaşık 7500-5000 yıl öncesine ait ıslak okyanus iklimi dönemi.
Atom fiziği: Atomun ve moleküllerin yapısını, enerji düzeylerini, moleküller arası bağlar ve elektronik geçiş spektrumu gibi olayları inceleyen bilim dalı.[1] Atomlar çok küçük yapıda olduklarından, özellikleri dolaylı…
Atom kütlesi: Bir atomun kütlesinin, atomik kütle birimi cinsinden ifade edilmesidir. Bağıl atom kütlesi veya ortalama kütle olarak da bilinir. Bir atomdaki protonların, nötronların ve elektronların kütlelerinin toplamıdır.
Atom numarası: Kimyasal bir elementin çekirdeğindeki proton sayısı. Almancada sayı anlamına gelen “Zahl” kelimesinin baş harfi olan Z ile gösterilir. Proton sayısı elementler için ayırt edici bir özelliktir. Her elementin…
Atomculuk: Atomizm ya da Bölünmezcilik olarak da bilinir. Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğretidir. Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve “Abdera düşünürleri”…
Atomik Kütle Birimi: Atomik boyutlardaki temel kütle ölçü birimi. Kimyager John Dalton’a ithafen Dalton (Da) olarak da adlandırılır. 1 Atomik Kütle Birimi (AMU), Karbon-12 atomunun kütlesinin 1/12’sine eşittir.
Atomizm: Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğreti. atomculuk ya da bölünmezcilik olarak da bilinir. Kurucuları; Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve “Abdera…
Atriyoventriküler Düğüm: Kalp hızı ve ritmini kontrol eden sisteminin en önemli bölümlerinden biridir. AV düğüm olarak da anılır. Elektrik uyarıları üretir ve onları kalp boyunca iletir ve kalbi kalp uyarımını ve pompalanmasını…
Atriyum: 1. Kalbin üst kısmında bulunan, toplardamarlardan gelen kanı ventriküllere (karıncıklara) aktaran odacıklar.
Australopithecus: Güney ve Doğu Afrika’da bulunan Plio-Pleistosen hominitlerin soyu tükenmiş cinsi. İnsansı maymunlar ve insanlar arasındaki evrimsel bağlantı olarak da bilinir.
Avogadro Sayısı: Bir elementin 1 molündeki atom sayısı veya bir bileşiğin 1 molündeki molekül sayısı.[1] Avogadro Sabiti olarak da bilinir. Avogadro sayısının ismi İtalyan bilim insanı Amedeo Avogadro’dan gelir. Amedeo…
Ayırt edici davranış: Algılamada, iki uyarıcı arasındaki farkı algılayabilme yetisidir.Koşullamada, iki uyarıcıya farklı farklı tepkilerde bulunabilmektir.Sosyal psikolojide; önyargılı davranarak, ırk ya da din ayırımında…
Ayrıklık (Trans-Düzenleme): Ebeveynlerinden mutant ve doğal aleller aktarılmış olan, iki özellik açısından da heterozigot genler. Genlerin karşılıklı iki DNA zincirinde çapraz olarak iki baskın ya da iki çekinik özellik bulunması…
Ayrılmama: Hücre bölünmesi (mitoz/mayoz) sırasında homolog kromozomların veya kardeş kromatitlerin düzgün bir şekilde ayrılamaması. Üç şekilde gerçekleşebilir:
Ayrışım: Hücre bölünmesinin anafaz evresinde kromozom çiftlerinden her birinin zıt kutuplara çekilmesi.
B
B Faktörü: Bir fungal uyumsuzluk faktörü. Basidiomycetes türü Schizophyllum commune’de bulunur (bağışıklık sisteminin B faktörü ile karıştırılmamalıdır).
B Hücreleri: Adaptif bağışıklığın bir parçası olarak antijen spesifik hümoral bağışıklıktan sorumlu olan lenfositlerin büyük bir ailesi. Onların antijen reseptörleri yüzey immünoglobülinleridir (antikorlar).…
B Vitamini: Çeşitli metabolik fonksiyonlara sahip olan, suda çözünen bir grup vitamin. Bunlar: tiamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3), pantotenik asit (B5), B6 vitamini, biotin (B7), folik asit (B9) ve B12 vitamini.
Bademcik: Dilin kaidesinde ve yutağın başlangıç bölgesinde yer alan lenf dokusu.
Bağ kuramı: Kavramsal öğrenmenin iki kavram arasında yer alan pekiştirilmiş tekrarlardan oluştuğunu ifade eden öğrenme kuramıdır.
Bağdaşımcılık: Bir önermenin doğru yolla gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği problemi çağdaş epistemolojinin merkezinde yer almaktadır. İnançlarımız, birbirleriyle bağlantılı ve tutarlı bir ağ oluşturabilmesinin…
Bağımlı değişken: Bağımsız değişkende olan değişiklikler sonucunda (ya da onunla birlikte) ölçülebilen farklılıklar gösteren değişkendir. Psikolojik denemelerde bağımsız değişken genellikle bir uyarıcıya verilen tepkidir.
Bağımsız dağılım ilkesi: Mendel’in İkinci Yasası olarak da bilinen bu yasa, farklı genlerin üreme hücrelerinin oluşması sırasında birbirinden bağımsız olarak ayrıldığını söyler. Çeşitliliğin temel sebeplerinden biridir.
Bağımsız değişken: Deneyicinin denetimi altında olan ve etkisi gözlenmek için değerleri değiştirilen faktördür.
Bağlamsalcılık: Çağdaş Epistemoloji’de en ünlü Bağlamsalcı metinlerden biri David Annis’in “A Contextualist Theory of Epistemic Justification” adlı metnidir. Bağlamsalcılar, doğru inançların epistemik gerekçelendirilmesinin…
Bağlantı dengesi: Eğer bir popülasyon içerisindeki belli lokuslardaki belli genotipler, başka bir lokustaki diğer genotipterden bağımsız olarak olarak aktarılıyorsa, popülasyon bağlantı dengesindedir.
Bağlantı dengesizliği: Eğer bir popülasyon içerisindeki belli lokuslardaki belli genotipler, başka bir lokustaki diğer genotiptere bağımlı olarak olarak aktarılıyorsa, popülasyon bağlantı dengesinde değil demektir.
Bağlantı dengesizliği katsayısı (D): Bir lokusta bulunan genotipin, bir başka lokusta bulunan genotip ile ne kadar rastgele olmadan ilişkili olduğunu hesaplamayı sağlayan bir değerdir.
Bağlılık: İki birey arasında yer alan olumlu duygularla yüklü ilişki durumudur. Bu tür ilişkiler genellikle çocuk, ana-baba, kardeşler ve yakın arkadaşlar arasında olur.
Baily boncukları: Güneş tutulmalarının belirli evrelerinde Ay’ın engebeli arazisinde bulunan boşluklar sebebiyle görülen parlak noktalar. İngiliz amatör astronom Francis Baily tarafından keşfedilmiştir.
Bajosin Epoku: Günümüzden 170.300.000 ile 168.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Baki tür: Günümüzde varlığını koruyabilmiş türlerdir.
Bakteri: Toprakta, suda, canlılarda bulunan, mayalanmaya, çürümeye ya da hastalıklara yol açan, küresel, silindirimsi ya da kıvrık biçimde olan, çok basit yapılı, bölünme yoluyla çoğalan, prokaryotik (tekgözeli)…
Bakteriyofaj: Bir bakteriyi enfekte eden virüs.
Balistik: Mermi ve füzelerin hareketlerini inceleyen bilim dalı.[1] Balistik bilimi 3 dala ayrılır:
Balon Balığı (Pufu): Balon balığı, Fugu rubripes, aslında insan genomuyla aynı sayıda gen içerir ama genomu insan genomundan sekiz kat daha kompakttır. (3 Gb’ye kıyasla yaklaşık 400 Mb).
Barometre: Atmosfer basıncını ölçmeye yarayan alet.[1] Cıvalı ve aneroid (havalı) olmak üzere yaygın olarak kullanılan iki çeşidi vardır. Deniz seviyesinde atmosfer basıncı 760 mmHg (milimetre cıva), 1013.2 milibar…
Barr Cisimciği: Keşfi yapan Murray Barr’dan adını alan, somatik memeli dişi hücrelerindeki inaktif X kromozomudur. Normalde sadece dişi hücrelerde görülür. Dozaj telafisi (dosage compentastion) denilen sürecin sonucudur.
Barremiyan Epoku: Günümüzden 129.400.000 ile 125.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Bartonyan Epoku: Günümüzden 40.400.000 ile 37.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Başarı testi: Toplama ve çıkarma gibi belirli becerileri ölçmeyi amaçlayan testtir.
Başarma gereksinmesi: Mükemmeliyet standartlarına ulaşmak ve aşmak gereksinmesidir.
Basifobi: Düşme korkusu. Yunancada “adım” anlamına gelen βάσις (“básis”) ve “korku” anlamında kullanılan φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terimdir.
Basil: Çubuk biçiminde bakteri.
Basit taşıma: Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biri. (Diğer ikisi; ABC Taşıma sistemi ve Grup Yer Değiştirme) Sadece zar boyunca uzanan proteinlerden oluşur.E. coli’de laktoz; lak permaz ile taşınır.
Basımlama: Kuluçkadan sonra yumurtadan yeni çıkan bir kuşun, örneğin ördeğin, çevresinde ilk yürüyen nesneyi takip etmeye başlaması ve bu nesneye bağlanmasıdır.
Başkalaşım: Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal ve fiziksel değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri olayına denir. Aynı tür içerisinde, morfolojik,…
Baskiryan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 323.200.000 ile 315.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Baskın alel: Çekinik alelin varlığını baskılayan alele.
Baskın genetik varyasyon: Genlerin ekleyici etkisine bağlı olmaksızın popülasyondaki bireylerin birbirlerinden olan farklılıklarıdır. Baskınlık bunun bir örneğidir.
Baskın ölümcül alel: Belirli bir genin tek kopya olması durumunda ölümcül olması durumu. Bu tarz alelelere az rastlanır; çünkü bu alellerin popülasyonda varolması için hastalığı gösteren bireylerin ölümcül alelin etkilerini…
Başlangıç kompleksi: RNA polimeraz-II, halihazırda bulunan veya genel transkripsiyon ya da başlangıç faktörleri (TFII ya da IF/elF), başlatıcı, hızlandırıcı ve susturu elemanlardan oluşmuş, transkripsiyonun başlangıç alanında…
Başlangıçtan Gen Tahmini: Genlerin fonksiyonuna veya organizmanın genetiğine dair herhangi bir bilgi olmamasına rağmen, belirli genleri tespit etmek için kullanılan bir işlemsel biyoloji tekniğidir. Bu başarılabilmektedir, çünkü…
Başlatıcı: Gen ifade sürecinde RNA polimeraz için başlangıç bağlanma noktasıdır. DNA yazılımı sırasında RNA polimeraz ve diğer görevli proteinler (transkripsiyon faktörleri) ilk olarak genin 5′ ucundaki başlatıcıya…
Bastırma: Hoş olmayan düşünce ve duyguları bastırıp, düşünmeme ve bilinç altına itme eğilimidir.
Batarya: Kimyasal enerjiyi doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren cihaz. Her bataryanın bir adet katot adı verilen pozitif yüklü plakası ve bir adet anot adı verilen negatif yüklü plakası vardır. Bu elektrotlar,…
Bateman eğimi: Üreme başarısının, eş bulma başarısıyla olan ilişkisini gösteren grafikteki en uyum doğrusunun (best fit line) eğimidir. Cinsel seçilimin gücünü ölçer.
Bateman Prensibi: Bu prensibe göre dişi bireyler yavru oluşumunda erkeklerden daha fazla enerji harcarlar. Bundan dolayı kadınların erkeklerle yarışında mecburi bir kısıtlama vardır. Yani erkekler enerjilerini daha farklı…
Bathonyan Epoku: Günümüzden 168.300.000 ile 166.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Baz: Suda çözününce dışarıya hidroksil (OH) iyonu veren bileşiktir.
Bazal Metabolizma: Canlılarda, tam dinlenme sırasında kas hareketi yapmadan vücuttaki canlılık olaylarının sürmesi için gereken enerjiyi sağlayan metabolizma seviyesidir.[1]
Beherglas: Kimyada sıvıları tutmaya, karıştırmaya, saklamaya, ısıtmaya ve aktarmaya yarayan silindir şeklinde ucunda sıvıların kolay aktarılabilmesi için dudağı bulunan genellikle camdan üretilen laboratuvar malzemesidir.
Beijerinck Prensibi: Mikrobiyolog Martinus Beijerinck tarafından öne sürülen bir prensiptir. Mikrobiyal ekoloji üzerinde çalışan Beiderinck’e göre her şey her yerdedir; çevre seçer. Yani seçilim sadece makro düzeyde değil…
Bekçi Genler: İnaktif hale getirildiğinde direkt olarak tümörleri teşvik etmeyen bir gen sınıfı; Bunun yerine, inaktivasyonu genetik dengesizliklerle sonuçlanır ve tüm genleri etkileyen mutasyon oranının artmasına…
Bekerel: Radyoaktivitenin birimlerinden birisi.[1] Herhangi bir radyoaktif maddenin bir saniyede gösterdiği bozunma sayısı olarak tanımlanır. Adını Fransız fizikçi Antoine Henri Becquerel’den alır. Curie birimi…
Belleğe yardımcı teknikler: Bildiğimiz materyallerle yeni öğrenmekte olduğumuz materyali ilişki içine sokarak bellekte daha iyi tutmaya yardımcı olan tekniklerdir.
Bellek: Öğrenilen bilgileri depolamaya ve istenildiği zaman kullanmaya yarayan yetenektir.
Bellek genişliği: Bir tek takdimden sonra bireyin tekrar edebildiği maddelerin (harf, sayı, kelime) sayısıdır. Ortalama bellek genişliğinin 5-9 arasında olduğu kabul edilmektedir.İ
Bencillik: Bir bireyin uyum başarısının arttığı, diğerinin ise azaldığı, bireyler arası etkileşimlerdir.
Benlik bilinci: Kendimizle ilgili bütün düşünceler, algılamalar, duygular ve değerlendirmelerin tümünün etkileşiminin sonucunda doğan algıdır.
Bergmann yasası: Şekil olarak benzer iki gövdeden daha büyüğünün hacim başına daha düşük yüzey alanına sahip olduğunu ve bu nedenle kütle başına ısı kaybının daha az olduğunu; böylece büyük gövdelilerin daha soğuk…
Berriasyan Epoku: Günümüzden 145.000.000 ile 139.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Besin kütleleri: Karbonhidrat, lipit ve proteinden oluşan ve mutualist avcılara besin olarak sunulan yoğun, çok hücreli yapılar.
Besin zinciri: Canlı organizmaların beslenme alışkanlıkları arasındaki ilişkilerin gösterildiği bir tablodur.
Besiyeri: Mikroorganizmaları laboratuvar ortamında büyütmek için kullanılan besin solüsyonu.
Beta Yaprak: Proteinlerin düzlemsel sekonder yapı elemanı. İki farklı polipeptit zincirindeki omurga atomlarının veya tek katlanmış bir zincirin kesimleri arasındaki hidrojen bağıyla oluşturulur.
Betimleme Bilgisi: Betimleme yoluyla edinilen bilgi ile tanışıklık yoluyla edinilen bilgi, Russell’ın yaptığı bir ayrım olmakla birlikte kendi felsefesinde de önemli bir konumdadır. Betimleme bilgisi, fizik nesneye yönelik…
Beyaz adipoz doku: Memelilerde bulunan iki tip adipoz dokudan birisidir. Yetişkinlerde bulunan ana adipoz dokudur. Enerji deposu olarak kullanılır. Kasa kıyasla termal geçirgenliği daha az olduğu için ısı kaybını büyük…
Beyin Omurilik Sıvısı: Beyin ve omurilik etrafında bulunan şeffaf bir sıvıdır. Beyin ventriküllerinde üretilir ve beyinle omurilik arasında dolaşarak bu dokuları darbelere karşı korur, besin ve oksijen taşır, metabolik atıkları…
Biejernik Prensibi: Biejernik’in mikrobiyel ekoloji prensibi de denir Her şey her yerdedir, çevre seçer.
Bildiğini Bilmek: Bildiğini bilmek, epistemik öznenin hali hazırda edindiği bilgileri biliyor olduğunu ifade etmektedir. Daha açık bir deyişle epistemik öznenin, belleğinde bulunan bilgileri, hangi şekilde ve nasıl bildiğinin…
Bileşik göz: Eklembacaklılarda bulunan ve “ommatidium” adlı birçok organın birleşmesiyle meydana geldiği için bu adla anılan bir göz çeşididir. Ommatidiumların sayısı ne kadar fazlaysa, görme işlevi de o denli gelişmiştir.…
Bileşik heterozigot: Bileşik homozigotluk, belirli bir gen lokusunda iki veya daha fazla sayıda farklı mutasyonlara uğramış alellerin bulunması durumudur.
Bilinemezcilik: Agnostisizm. Nesnelerin kendilerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren anlayış. Bilinemezcilik deyimi, asıl anlamında, İngiliz düşünürü David Hume’la Alman düşünürü Immanuel Kan’ın öğretilerini…
Bilişsel Yetiler: Bilişsel yetiler, doğru inançların bilgiye dönüşmesi için, epistemik güven ve değer içeren unsurlardır. Bu yetilere hafıza, algı, dikkat, farkındalık, kavrayış, odaklanma, sezgi ve muhakeme örnek verilebilir.…
Bipolar: İki uçlu – iki kutuplu olma durumudur.
Bipolar bozukluk: Hastanın duygudurumunun sürekli olarak değişmesine sebep olan ruhsal bozukluk. Bipolar bozukluk hastaları birbirlerinin zıttı olan manik ve depresif dönemlere girerler.
Birincil cinsiyet oranı: Nüfus içinde erkeklerin kadınlara oranıdır. Birincil cinsiyet oranı memelilerde genellikle yüzde 1 den fazladır. İnsanlarda 100 kadın için 110-160 arası erkek olduğu tahmin edilmektedir.
Birincil Protein Yapısı: Birincil yapı proteini oluşturan amino asit dizilimidir. Birincil yapı yalnızca amino asitleri birbirine bağlayan kovalent bağı içerir. Proteinin kimyasal / biyolojik özellikleri, üç boyutlu veya üçüncül…
Birlik direnci: Bir bitkinin farklı bir bitki türüyle yakın konumsal birlik içinde bulunması nedeniyle edindiği savunma faydaları.
Birlik hassaslığı: Bir bitkinin farklı bir bitki türüyle yakın konumsal birlik içinde bulunması sonucunda daha fazla otçulluğa maruz kalması.
Birlikte evrim: Birlikte yaşayan bazı canlılar, uzun zamanda birbirlerine olan bağımlılıkları artacak şekilde evrimleşmişlerdir. Bu olaya ko-evrim ya da birlikte evrim adı verilir. Arı kuşları ile kuşlarla döllenen bitkilerin…
Biseksüel: Duygusal ve cinsel olarak hem kendi cinsine hem de karşı cinse ilgi duyan bireylere verilen ad.
Bistüri: Genelde laboratuvarda kullanılan bir tür bıçak.
Bitki direnci: Otçulluğu kısıtlayarak veya engelleyerek otçulların bitki uyum başarıları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltan bitki stratejisi.
Biyodizel: Organik yağların alkol ve baz ile karıştırılarak dizel yakıta dönüştürülmesi sonucu elde edilen bir biyoyakıt. Hurma yağı ve soya fasulyesi biyodizel üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Biyoinformatik: Biyolojik bilginin, bilgisayar ile toplanması, yönetilmesi ve analiz edilmesi ile ilgilenen biyoloji disiplini.
Biyokimya: Biyokimya; bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve mantarlar gibi biyolojik organizmalarda gerçekleşen kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalıdır.[1] Biyokimya bilimi ayrıca proteinler, vitaminler,…
Biyokültürel evrim: Doğal seçilimin etkilerinin kültürel buluşlardan etkilendiğini söyleyen insan evrimi modeli. Kültür biyolojik olmayan adaptasyonlar sayesinde çevresel stresi azaltabilir ve evrime yön verebilir. Bu durumda…
Biyokütle: Belli bir habitatta bulunan organizmaların toplam kütlesidir.
Biyoloji: Canlıları inceleyen bir doğa bilimi disiplinidir. Dünya’da bulunan çok çeşitli yaşam nedeniyle çok geniş bir alandır, bu nedenle biyologlar, çalışmalarında belirli alanlara odaklanır. Bu alanlar ya yaşam…
Biyom: Çevrebilim terimi olarak biyom; biyosfer içerisindeki bitki örtüsü ve iklim özelliklerinin aynı olduğu geniş bölümlerdir. Genelde ekosistem ile eş anlamlı kullanılır.Tatlı su balıklarının yaşadığı bazı…
Biyosfer: Okyanuslar ve atmosfer de dahil olmak üzere, canlıların yaşadığı yeryüzü katmanıdır. Biyosferin sınırları, yukarıda atmosferin üst kısmı ile aşağıda yaşamın bulunmadığı ilk kaya katmanı arasıdır.
Bizar sanrı: Gerçekleşmesi açıkça mümkün olmayan sanrı türü. Örneğin kişi, uzaylıların bedenini kontrol ettiğini düşünebilir.
Blefarospazm: Göz kapağı kaslarının herhangi bir anormal kasılmasıdır. Kontrol edilemeyen göz kırpma, seğirme veya göz kapaklarının kapanması durumlarını içerebilir.
Böbreküstü bezleri: Böbreklerin üzerinde yer alan bir çift endokrin bezidir.
Bölgeye özgü mutagenez: Belirli bir gende spesifik silinmeleri, eklemeleri veya yer değiştirmeleri in vitro şekilde oluşturmak için rekombinant DNA teknolojisinin kullanımıdır. Bu teknik sayesinde herhangi bir…
Bölgeye Özgü Rekombinasyon: İki belirli ancak homolog olmak zorunda olmayan DNA dizileri arasındaki değişimdir.
Bölünmezcilik: Atomculuk ya da Atomizm olarak da bilinin. Evrenin bölünmez parçaların (atom) kümelenmesinden meydana geldiğini ileri süren öğretidir. Antik Çağ düşünürleri Empedokles, Anaksagoras ve “Abdera düşünürleri”…
Bombay fenotipi: ABO kan grubu antijen sistemini etkileyen nadir bir durum. Bu fenotipi gösteren bireylerin genotipleri ifade edilememiş A ya da B allelerini bulunduruyor. Fakat kırmızı kan hücreleri bu antijeni…
Boreyal Çağı: Günümüzden 9.000 ile 7.500 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Bortle Ölçeği: Amatör astronomlar tarafından yaygın bir şekilde kullanılan ışık kirliliği skalasıdır. Ölçeğin oluşturulma sebebi, gökyüzü gözlem alanlarının ne kadar karanlık olduğu ve ışık kirliliğinden ne kadar etkilendiğine…
Boş hipotez: Bir deney veya gözlemin, yapılabilecek en basit varsayımlara dayanarak sonuçlarına dair çıkarımlar içeren hipotez türleri. Genellikle boş hipotezlerde, popülasyon içerisindeki değişimlerin var olmadığı,…
Boş model: Bir araştırmacının boş hipotez geliştirebilmesi amacıyla yaptığı basit ve açık varsayımların toplamıdır.
Bozucu seçilim: Bir özelliğin ekstrem (uç) değerlerinin avantajlı olması, ancak ortalama değerlerinin dezavantajlı olması sonucu oluşan seçilim tipidir. Fenotipik varyasyonu arttırıcı ve türleşmeyi hızlandırıcı etkisi…
Bozucu seçilim: Bir özellik için uçlardaki özelliklerin seçilmesi ve ortada kalan özelliğe karşı olunması.2 alelle kontrol edilen bir özellik için çekinik ve baskın homozigot genin tercih edilmesi ve heterozigota karşı…
Bubonik veba: Veba, kemirgenleri, diğer bazı hayvanları ve insanları etkileyen bulaşıcı bir hastalıktır. Yersinia pestis adlı bakteriden kaynaklanır. Bubonik (hıyarcıklı) vebada, ani ateş, baş ağrısı, titreme, halsizlik,…
Budacılık: “Aydınlanmış” anlamına gelen Sanskritçe “buda” deyimiyle anılan Siddharta Gautama’nın Hindistan’ın kuzeydoğu kesiminde kurduğu, bugün bütün Asya’ya yayılmış gizemsel felsefe sistemi ve dinin adıdır. MÖ…
Budizm: “Aydınlanmış” anlamına gelen Sanskritçe “buda” deyimiyle anılan Siddharta Gautama’nın Hindistan’ın kuzeydoğu kesiminde kurduğu, bugün bütün Asya’ya yayılmış gizemsel felsefe sistemi ve dinin adıdır. MÖ…
Bulmer Etkisi: Seçilim sürdükçe genetik çeşitlilik azalır, çünkü çeşitlilik doğa tarafından seçilip azaltılır. Bu azalma ebeveynlerin populasyona göre fenotip çeşitlilik miktarı ile doğru orantılıdır. Çeşitliliği artışı…
Buluşsal Yöntemler: Bilgisayarcılıkta hatasıza yakın sonuçlar elde etmek amaçlı, bir program tarafından yapılan tahminlere verilen isim. Filogenetik ve hesaba dayalı biyolojide yaygın olarak kullanılmaktadır.
Burdigaliyan Epoku: Günümüzden 20.430.000 ile 15.970.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Büyük insansı maymunlar: Hominidae ailesinin üyelerinin her biridir. Şempanzeler ve bonobolar (Pan), goriller, (Gorilla), insanlar (Homo) ve orangutanlar (Pongo) cinsi hayvan türlerini içerisinde barındırır. İnsan (Homo…
Büyüme Hormonu (Somatotropin): Büyüme hormonu, hipofizin bezinin ön lobundaki somatotroflar tarafından sentezlenen ve salgılanan yaklaşık 190 amino asitten oluşan bir proteindir. Büyüme ve metabolizma da dahil olmak üzere…
C
C-ucu: Bir proteinin serbest bir karboksil (-COOH) grubuyla sonlanan ucu. Proteinin diğer ucu: N-ucu.
CAAT Kutusu: CAT Kutusu da denen, ökaryotik genlerde 5′ ucunda, trankripsiyon başlangıç bölgesinin yaklaşık 75bp yukarısında bulunan, oldukça korunmuş bir DNA dizisi. NF-1/CTF transkripsiyon faktörlerine bağlanır.
Caenorhabditis elegans: Normalde kendi kendisini dölleyen, gelişim genetiği ayrıntılı olarak çalışılmış bir kara nematodu. Uzunluğu 1 mm kadardır. Mayotik ayrılma sırasında kaybolan X kormozomu erkeklerin olmuşmasına sebep…
Çağrışım kuramı: Kavramsal öğrenmenin iki kavram arasında yer alan pekiştirilmiş tekrarlardan oluştuğunu ifade eden öğrenme kuramıdır.
Canlıküre: Dünya üzerindeki bütün ekosistemlerin toplamıdır. Kendi kendini idare eden, Dünya üzerindeki canlılığın olduğu her bölgenin toplamı olarak da düşünülebilir.
Caput: Latince köklü, “baş” anlamına gelen bir ektir. Örneğin, “caput vertebralis” ifadesi “omurganın baş kısmı” anlamına gelmektedir.
Çenesiz omurgalılar: En ilkel omurgalılardır (yaklaşık 500 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir). Hagfish ve lamprey, soyu tükenmemiş olan temsilcileridir.
Çerçeve kaydırıcı mutasyon: Genetik kodun içerisine 3 veya 3’ün katlarından farklı sayıda kodun eklenmesi ya da çıkması sonucunda, kodun okunmasında meydana gelen şablon kayması tipi mutasyonlardır. Çoğunlukla yepyeni özelliklerin…
Çevre takibi: Kısa sürede oluşan değişimlerin, uzun vadede belli bir ortalama değer etrafında çeşitlilik göstermesine neden olan morfolojik evrimdir. Dinamik denge olarak da bilinir.
Çevre-genotip etkileşimi: Çevrenin etkisiyle fenotiplerde meydana gelen değişimlerin genotipe bağlı olması durumudur. Aynı yerde yaşayan insanlardan bazılarının mevsimlere bağlı olarak deri rengi değişirken, bazılarının değişmez.…
Çevrebilim: Canlı varlıkları yaşadıkları doğal ortamla ilişkileri (toprağın fiziksel kimyasal etmenleri, iklim, barınakların topografyası ve görünüşü, hayvan ve bitki rekabeti) bakımından inceleyen bilimdir. Bunun…
Çevresel çeşitlilik: Deneyimledikleri çevrelerin farklı olmasından ötürü bir popülasyonun bireylerinde görülen farklılıklardır.
Çevrilme Sonrası Modifikasyon: Oksidasyon kros-linking, kovalent değişikler, asetilasyon, fosforilasyon, glikozasyon gibi polipeptit zincirindeki aminoasitlerin amino terminal peptid, hidroksilasyon ve bölünme gibi traslasyonel modifikasyonların…
Chargaff Kuralı: Herhangi bir türe ait DNA’nın nükleotite parçalandığında ortamda bulunan toplam adenin miktarının timine, guanin miktarının sitozine eşit olması durumudur.
Çiçek: Tohumlu bitkilerde eşeysel üreme organlarını bulunduran yapıdır. Tam çiçek ve eksik çiçek olmak üzere iki çeşit çiçek vardır.
Çiçek-dışı nektar bezleri: Üremeyle doğrudan ilgisi olmayan nektar salgılayıcı yapılar, genellikle dolaylı savunmada kullanılır.
Çift sarmal: Birbirine burgulu bir şekilde bağlanan iki doğrusal yapı bloğudur. Merdiven şekline benzetilmektedir ve moleküler biyolojide DNA’ya atfedilmektedir.
Çift Sarmallı RNA: Ökaryotlarda,yazılım sürecinde kaza ile oluşan bir üründür.Bu ürün belirli bir virüsün genomu olarak karşımıza çıkabilir ya da virüslerin çoğalması sırasında üretililip,v iral enfeksiyonun…
Çifte krosover: Aynı tetrat üzerinde birbirinden bağımsız iki kromozom kırılması ve materyali değişimi.
Çinko parmak protein: Küçük yapısal protein motifidir. Görünümü çinko iyonlarının stabil haline ve parmağa benzediği için bu ismi almıştır.
Cinsel çiftbiçimlilik: Bir popülasyon veya tür içerisindeki bireylerin erkekleri ile dişileri arasındaki fenotipik özelliklerin farklılık göstermesi durumudur.
Cinsel seçilim: Belirli bir fenotipe sahip bireylerin, diğer bireylere göre bu fenotipten ötürü üreme başarısının daha yüksek olması ve buna bağlı olarak bireyler arasında bir seçme ve elemenin oluşmasıdır. Genellikle…
Cinsel yamyamlık: Bir canlının çiftleşme sırasında, öncesinde veya sonrasında partnerini yemesi davranışı. Genelde dişi örümceğimsilerde görülür. Farklı canlılarda evrimsel süreçte birbirinden bağımsız olarak ortaya çıktığı…
Cinsiyet içi seçilim: Cinsel seçilimin alt başlıklarından biridir. Bir türün üzerine etki eden cinsel seçilimin, türün aynı cinsiyetten bireyleri arasındaki ilişkilere ve etkileşime bağlı olması durumudur. Birçok türde…
Cinsiyetler arası seçilim: Cinsel seçilimin alt başlıklarından biridir. Bir tür içerisinde, cinsel seçilimin etkisinin türün farklı cinsiyetleri arasındaki etkileşime bağlı olması durumudur. Birçok kuş türünde dişiler, erkekleri…
Cis-düzenleyici element: Cis-düzenleyici elementi, DNA’nın veya RNA’nın bir bölgesidir ve genlerin ifadesini düzenlemeye yararlar. Genlerin kodlanan bölgelerinin upstream veya downstream bölgelerinde olabileceği gibi kodlanmayan…
Cis-etkili gen: Aynı kromozom üzerinde başka bir gen ile etkileşime giren veya bu gen ile birlikte çalışan gen.
Çıkarım: Mevcut öncüller ile varılan sonuç. Çıkarım yapmak, mevcut kanıtlarla varılan sonuçlara atıfta bulunmak için kullanılır ve akıl yürütme ile bir sonuca varma süreci olarak da ifade edilir. Doğru öncüllerden…
Coğrafi Bariyere Bağlı (Alopatrik) Türleşme: Türleşmenin, türün farklı gruplarının arasına coğrafi bariyer girmesi sonucu gerçekleşmesidir.Pan troglodytes (Modern Şempanze) ve Pan paniscus (Bonobo) türlerinin 2 milyon yıl kadar önce, Kongo Nehri’nin…
Çok dişili ilişki: En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemdir.
Çok erkekli ilişki: En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemler için kullanılır.
Çok kromozomlu: İki haploid (veya bir diploid) set kromozomdan daha fazla kromozom içeren bireyler için kullanılır.
Çokbiçimli: Bir lokusun, alelin ya da özelliğin popülasyon içerisinde birden fazla versiyonunun bulunması durumudur.
Çokbiçimlilik: Genetik biliminde toplumda bir gen lokusun en yaygın varyant ya da allelinin sıklığının %99’u geçmemesi olarak tanımlanır. Biyolojide ise bir türün üyeleri arasında 2 ya da daha fazla fenotipin bulunabilme…
Çökelme (Aglütinasyon): Bu test, bir antijen-antikor reaksiyonudur. Bakterileri, alyuvarların veya antijenle kaplanmış partiküllerin spesifik antikorlar (aglutinin) tarafından bir araya getirilmesi ve kümelenmesi. Test hem antikor…
Çoklu yıldız sistemi: Ortak bir kütle çekim merkezinin yörüngesinde, en az iki yıldızdan oluşan yıldız sistemleri. “Çoklu yıldızlar” olarak da bilinmektedir.
Çokluparmak (Polidaktil): Genetik mutasyon ile el ve ayak parmak sayısının normalin üzerinde olmasına denir. Şimdiye kadar bir insanda görülmüş en fazla parmak sayısı, 34 adet parmak ile Akshat Saxena’nın parmak sayısıdır.…
Cope Kuralı: Amerikalı paleontolog Edward Drinker Cope tarafından öne sürülen bu kurala göre hayvanlar evrimsel süreçte vücutlarını büyütme eğilimindedir. Cope’a göre vücut büyüdükçe, çevre şartlarına olan bağımlılık…
Cope’un özelleşmeme yasası: Yeni büyük takson ile ilişkili evrimsel yeniliklerin atalarının genel özelliklerine benzemesi, özelleşmesinden daha muhtemeldir. Yani evrimsel süreç bu yasaya göre özelleşme için çaba sarf etmez…
Coriolis kuvveti: Dünyanın kendi eksenindeki dönüşünden kaynaklanan bir kuvvettir. Bu kuvvet, havaya atılan bir futbol topu veya havada esen rüzgarlar gibi hareketli nesneleri Kuzey Yarımküre’de sağa ve Güney Yarımküre’de…
Coulomb: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) elektrik yükünün birimidir.[1] C olarak kısaltılır. 1 Coulomb, 1 Amper şiddetindeki bir elektrik akımının iletken bir tel üzerinde 1 saniye boyunca akması durumunda…
cum grano salis: Latince, “bir buz tanesi ile” demek olan kalıptır. İronik anlamda ve dinleyicileri söylenenin veya söylemin her noktada doğruları içermediğine dikkat çekmek için kullanılır. Türkçede benzer anlamda “kaydı…
Ç
C-ucu: Bir proteinin serbest bir karboksil (-COOH) grubuyla sonlanan ucu. Proteinin diğer ucu: N-ucu.
CAAT Kutusu: CAT Kutusu da denen, ökaryotik genlerde 5′ ucunda, trankripsiyon başlangıç bölgesinin yaklaşık 75bp yukarısında bulunan, oldukça korunmuş bir DNA dizisi. NF-1/CTF transkripsiyon faktörlerine bağlanır.
Caenorhabditis elegans: Normalde kendi kendisini dölleyen, gelişim genetiği ayrıntılı olarak çalışılmış bir kara nematodu. Uzunluğu 1 mm kadardır. Mayotik ayrılma sırasında kaybolan X kormozomu erkeklerin olmuşmasına sebep…
Çağrışım kuramı: Kavramsal öğrenmenin iki kavram arasında yer alan pekiştirilmiş tekrarlardan oluştuğunu ifade eden öğrenme kuramıdır.
Canlıküre: Dünya üzerindeki bütün ekosistemlerin toplamıdır. Kendi kendini idare eden, Dünya üzerindeki canlılığın olduğu her bölgenin toplamı olarak da düşünülebilir.
Caput: Latince köklü, “baş” anlamına gelen bir ektir. Örneğin, “caput vertebralis” ifadesi “omurganın baş kısmı” anlamına gelmektedir.
Çenesiz omurgalılar: En ilkel omurgalılardır (yaklaşık 500 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir). Hagfish ve lamprey, soyu tükenmemiş olan temsilcileridir.
Çerçeve kaydırıcı mutasyon: Genetik kodun içerisine 3 veya 3’ün katlarından farklı sayıda kodun eklenmesi ya da çıkması sonucunda, kodun okunmasında meydana gelen şablon kayması tipi mutasyonlardır. Çoğunlukla yepyeni özelliklerin…
Çevre takibi: Kısa sürede oluşan değişimlerin, uzun vadede belli bir ortalama değer etrafında çeşitlilik göstermesine neden olan morfolojik evrimdir. Dinamik denge olarak da bilinir.
Çevre-genotip etkileşimi: Çevrenin etkisiyle fenotiplerde meydana gelen değişimlerin genotipe bağlı olması durumudur. Aynı yerde yaşayan insanlardan bazılarının mevsimlere bağlı olarak deri rengi değişirken, bazılarının değişmez.…
Çevrebilim: Canlı varlıkları yaşadıkları doğal ortamla ilişkileri (toprağın fiziksel kimyasal etmenleri, iklim, barınakların topografyası ve görünüşü, hayvan ve bitki rekabeti) bakımından inceleyen bilimdir. Bunun…
Çevresel çeşitlilik: Deneyimledikleri çevrelerin farklı olmasından ötürü bir popülasyonun bireylerinde görülen farklılıklardır.
Çevrilme Sonrası Modifikasyon: Oksidasyon kros-linking, kovalent değişikler, asetilasyon, fosforilasyon, glikozasyon gibi polipeptit zincirindeki aminoasitlerin amino terminal peptid, hidroksilasyon ve bölünme gibi traslasyonel modifikasyonların…
Chargaff Kuralı: Herhangi bir türe ait DNA’nın nükleotite parçalandığında ortamda bulunan toplam adenin miktarının timine, guanin miktarının sitozine eşit olması durumudur.
Çiçek: Tohumlu bitkilerde eşeysel üreme organlarını bulunduran yapıdır. Tam çiçek ve eksik çiçek olmak üzere iki çeşit çiçek vardır.
Çiçek-dışı nektar bezleri: Üremeyle doğrudan ilgisi olmayan nektar salgılayıcı yapılar, genellikle dolaylı savunmada kullanılır.
Çift sarmal: Birbirine burgulu bir şekilde bağlanan iki doğrusal yapı bloğudur. Merdiven şekline benzetilmektedir ve moleküler biyolojide DNA’ya atfedilmektedir.
Çift Sarmallı RNA: Ökaryotlarda,yazılım sürecinde kaza ile oluşan bir üründür.Bu ürün belirli bir virüsün genomu olarak karşımıza çıkabilir ya da virüslerin çoğalması sırasında üretililip,v iral enfeksiyonun…
Çifte krosover: Aynı tetrat üzerinde birbirinden bağımsız iki kromozom kırılması ve materyali değişimi.
Çinko parmak protein: Küçük yapısal protein motifidir. Görünümü çinko iyonlarının stabil haline ve parmağa benzediği için bu ismi almıştır.
Cinsel çiftbiçimlilik: Bir popülasyon veya tür içerisindeki bireylerin erkekleri ile dişileri arasındaki fenotipik özelliklerin farklılık göstermesi durumudur.
Cinsel seçilim: Belirli bir fenotipe sahip bireylerin, diğer bireylere göre bu fenotipten ötürü üreme başarısının daha yüksek olması ve buna bağlı olarak bireyler arasında bir seçme ve elemenin oluşmasıdır. Genellikle…
Cinsel yamyamlık: Bir canlının çiftleşme sırasında, öncesinde veya sonrasında partnerini yemesi davranışı. Genelde dişi örümceğimsilerde görülür. Farklı canlılarda evrimsel süreçte birbirinden bağımsız olarak ortaya çıktığı…
Cinsiyet içi seçilim: Cinsel seçilimin alt başlıklarından biridir. Bir türün üzerine etki eden cinsel seçilimin, türün aynı cinsiyetten bireyleri arasındaki ilişkilere ve etkileşime bağlı olması durumudur. Birçok türde…
Cinsiyetler arası seçilim: Cinsel seçilimin alt başlıklarından biridir. Bir tür içerisinde, cinsel seçilimin etkisinin türün farklı cinsiyetleri arasındaki etkileşime bağlı olması durumudur. Birçok kuş türünde dişiler, erkekleri…
Cis-düzenleyici element: Cis-düzenleyici elementi, DNA’nın veya RNA’nın bir bölgesidir ve genlerin ifadesini düzenlemeye yararlar. Genlerin kodlanan bölgelerinin upstream veya downstream bölgelerinde olabileceği gibi kodlanmayan…
Cis-etkili gen: Aynı kromozom üzerinde başka bir gen ile etkileşime giren veya bu gen ile birlikte çalışan gen.
Çıkarım: Mevcut öncüller ile varılan sonuç. Çıkarım yapmak, mevcut kanıtlarla varılan sonuçlara atıfta bulunmak için kullanılır ve akıl yürütme ile bir sonuca varma süreci olarak da ifade edilir. Doğru öncüllerden…
Coğrafi Bariyere Bağlı (Alopatrik) Türleşme: Türleşmenin, türün farklı gruplarının arasına coğrafi bariyer girmesi sonucu gerçekleşmesidir.Pan troglodytes (Modern Şempanze) ve Pan paniscus (Bonobo) türlerinin 2 milyon yıl kadar önce, Kongo Nehri’nin…
Çok dişili ilişki: En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemdir.
Çok erkekli ilişki: En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemler için kullanılır.
Çok kromozomlu: İki haploid (veya bir diploid) set kromozomdan daha fazla kromozom içeren bireyler için kullanılır.
Çokbiçimli: Bir lokusun, alelin ya da özelliğin popülasyon içerisinde birden fazla versiyonunun bulunması durumudur.
Çokbiçimlilik: Genetik biliminde toplumda bir gen lokusun en yaygın varyant ya da allelinin sıklığının %99’u geçmemesi olarak tanımlanır. Biyolojide ise bir türün üyeleri arasında 2 ya da daha fazla fenotipin bulunabilme…
Çökelme (Aglütinasyon): Bu test, bir antijen-antikor reaksiyonudur. Bakterileri, alyuvarların veya antijenle kaplanmış partiküllerin spesifik antikorlar (aglutinin) tarafından bir araya getirilmesi ve kümelenmesi. Test hem antikor…
Çoklu yıldız sistemi: Ortak bir kütle çekim merkezinin yörüngesinde, en az iki yıldızdan oluşan yıldız sistemleri. “Çoklu yıldızlar” olarak da bilinmektedir.
Çokluparmak (Polidaktil): Genetik mutasyon ile el ve ayak parmak sayısının normalin üzerinde olmasına denir. Şimdiye kadar bir insanda görülmüş en fazla parmak sayısı, 34 adet parmak ile Akshat Saxena’nın parmak sayısıdır.…
Cope Kuralı: Amerikalı paleontolog Edward Drinker Cope tarafından öne sürülen bu kurala göre hayvanlar evrimsel süreçte vücutlarını büyütme eğilimindedir. Cope’a göre vücut büyüdükçe, çevre şartlarına olan bağımlılık…
Cope’un özelleşmeme yasası: Yeni büyük takson ile ilişkili evrimsel yeniliklerin atalarının genel özelliklerine benzemesi, özelleşmesinden daha muhtemeldir. Yani evrimsel süreç bu yasaya göre özelleşme için çaba sarf etmez…
Coriolis kuvveti: Dünyanın kendi eksenindeki dönüşünden kaynaklanan bir kuvvettir. Bu kuvvet, havaya atılan bir futbol topu veya havada esen rüzgarlar gibi hareketli nesneleri Kuzey Yarımküre’de sağa ve Güney Yarımküre’de…
Coulomb: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) elektrik yükünün birimidir.[1] C olarak kısaltılır. 1 Coulomb, 1 Amper şiddetindeki bir elektrik akımının iletken bir tel üzerinde 1 saniye boyunca akması durumunda…
cum grano salis: Latince, “bir buz tanesi ile” demek olan kalıptır. İronik anlamda ve dinleyicileri söylenenin veya söylemin her noktada doğruları içermediğine dikkat çekmek için kullanılır. Türkçede benzer anlamda “kaydı…
D
Daisyworld Modeli: Lovelock, sıcaklığın düzenlenmesi için biyosferin kasti eyleminin gerekli olmadığını eleştirmenlerine ispatlamak için Daisyworld modelini geliştirdi; bunun yerine doğal seçilimin işlemesinin sıcaklık…
Dalak: Kırmızı kan hücreleri yapımı, akyuvar yapımı, kırmızı hücrelerin yapımı, kan deposu ve hastalıklarda kullanılan, karnın sol tarafında, mide ile diyafram arasında bulunan, süngerimsi yapıda, damarsal lenfoid…
Dallanan seçilim: Bir popülasyondaki genler, en uçtan diğer en uçtaki genleri seçer. Bu durumda popülasyondaki ortalama özellikteki genler silinir. Örneğin; bir böcek popülasyonunda iki farklı ağaç türü varsa, açık renkli…
Dalton: Moleküler kütle birimi olup, bir birimi bir karbon-12 elementinin kütlesinin on ikide biri olan 1.66053892173×10−27 kg kütleye eşittir.
Danyan Epoku: Günümüzden 65.500.000 ile 61.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Darboğaz: Kısa süreli olan ancak popülasyonun büyük bir kısmını etkileyen, popülasyon bireylerinin hızlı bir şekilde sayıca azalmalarıdır. Sonrasında, bireylerin sayısı artar veya popülasyon yok olur.
Darwin uyum başarısı: Bir bireyin gelecek nesillere yapabildiği genetik katkının boyutudur. Bir türün bir bireyinin evrimsel süreçteki başarısını gösterir.
Davranışçılık: Davranışları inceleyen psikoloji dalıdır. Amerikan psikologu John Watson (1878-1958), pozitivizm ve pragmatizmi psikolojiye uygulayarak, psikolojinin bir davranışlar bilimi (etoloji dalı) olduğunu ileri…
De novo: Kelimenin anlamıyla, ‘yeni gelen’, kalıtılanın aksine.
Defibrilasyon: Defibrilasyon, ventriküler fibrilasyon (V-fib) ve kalp atımı alınamayan ventriküler taşikardi (V-tach) gibi hayatı tehlikeye atabilecek kalp ritim bozukluklarında kullanılan, kalbe elektrik şoku vermeye…
Deformite: Şekil bozukluğu.
Degettierizasyon: Gettier’in ‘Gerekçelendirilmiş İnanç Bilgi Midir?’ adlı makalesinden sonra çağdaş epistemoloji, gerekçelendirme unsuruna odaklanmıştır. Bu makalesinde Gettier, geleneksel bilgi tanımında yer alan gerekçelendirme…
Dehidrasyon: Metabolik süreçlerin bozulmasına neden olan vücutta su eksikliği durumudur. Vücuda alınan su, kaybedilen sudan az kaldığında dehidrasyon durumu ortaya çıkabilir.
Dejenerasyon: Bozulma.
Dekarboksilasyon: Bir organik bileşikten bir COOH (karboksil) grubunun ayrılması olayıdır.
Denatürasyon: Bir makromolekülük geri dönüşümü olmaksızın yapısının bozulması ya da değişimidir.Primer yapısını bozmadan bir protein, nükleik asit ya da bir başka makromolekülün fiziksel özelliklerinin ve üç boyutlu…
Dendrit: Nöronların, başka bir nörondan gelen elektrokimyasal uyarıyı almakla görevli hücre uzantısı. Dallanarak ağaç gibi bir yapı kazanır. Genellikle aldığı uyarı nöron gövdesine taşınır ancak Tek-Kutuplu Nöronlarda…
Dendritik Diken: Dendritlerin üzerinde bulunan küçük çıkıntılardır. Bu dikenler, sinaptik bağlantılar aracılığıyla diğer sinir hücrelerinden gelen uyarıları yakalar. Dendritik dikenlerin varlığı, nöronların diğer sinir…
Deney tüpü: Laboratuvarlarda deney ve test işlemlerinin gerçekleştirildiği, düşük miktarlarda sıvı veya katının saklanması için kullanılan cam malzeme.
Deneysel Kontrol: Deneysel müdahaleye maruz kalmayan ama müdahaleye uğramış deneklere diğer tüm bakımlardan benzer olan bireyler.
Dengeleyici Polimorfizm: Heterozigotun seçici avantajı nedeniyle popülasyonda iki veya daha fazla alalelin korunması.
Dengeleyici seçilim: Doğal seleksiyondaki doğal sapmalar aşırı bir boyut ve ortalama kazanırsa bunu dengeleyen mekanizmadır. Temel olarak, çan eğrisi şeklinde oluşan çeşitliliğin, iki ekstrem ucunun dezavantajlı olduğu durumlarda…
Dengeli çokbiçimlilik: Heterozigot avantajı sayesinde bir özellik için olan 2 ya da daha fazla alelin sabit bir frekansa sahip olması.
Deniz kestanesi: Echinodermata şubesine ait küçük, dikenli omurgasız bir hayvandır. Döllenme ve gelişme çalışmaları için örnek bir hayvandır. Yumurtlayarak çoğaldığı için, gametleri büyük miktarlarda elde edilebilir.…
Deoksiriboz: Beş karbonlu bir şekerdir.
Deontolojik Gerekçelendirme: Epistemik olmayan gerekçelendirme türleri arasında yer alan deontolojik gerekçelendirme, çoğunlukla geleneksel epistemolojide kullanılsa da çağdaş epistemolojideki düşünürler tarafından da kullanılmıştır.…
Depersonalizasyon: (Psikolojide) Bireyin kendisinin veya çevresinin gerçek olmadığını hissetmesi durumu. Birey, zihninin vücudundan ayrıldığını ve vücut uzuvlarının boyutlarının değiştiğini hissedebilir, bazı durumlarda…
Deplazmoliz: Bir hücrenin kendisinden daha az yoğun (çözünmüş madde yoğunluğu az) bir ortama konulduğunda, plazmolize uğramış bir hücrenin su alarak şişmesi (kaybettiği suyu geri kazanması) olayıdır. Bu…
Depresyon: Devamlı olarak üzüntü ve ilgi kaybına neden olan psikolojik rahatsızlık. Depresyon; kişinin hislerini, duygularını ve fiziksel davranışlarını etkileyebilir. Kişi günlük aktivitelerini gerçekleştirmekte…
Derişim: Konsantrasyon. Bir ortamda bulunan belirli bir maddenin kütle veya hacminin içinde bulunduğu ortamın kütle veya hacmine oranıdır.
Dermis: Epidermisin altında bulunan ve gerçek deriyi oluşturan; kılcal kan damarları, sinir uçları, ter bezleri, kıl folikülleri ve diğer yapıları içeren kalın canlı doku tabakası.
Desikasyon: Kuruma, kurutma.
Desteklenme: Birbirlerinden yeni farklılaşmış iki yeni türün, yeniden bir araya gelmesi sonrasında eş bulmanın rastgele olmamasından kaynaklı doğal seçilimdir. Kimi kaynakta üremeyle ilgili karakter değişimi olarak…
Determinizm: Gerekircilik. Nesne ve olgular arasındaki zorunlu bağlantıyı dile getiren bilimsel görüştür. Determinizm, nesnel ve evrensel nedenselliğe dayanır.
Detoksifikasyon: Zehirli kimyasalların etkisini azaltma veya yok etme sürecidir. Alternatif tıp yöntemi olarak kullanıldığı gibi, aynı zamanda hücre içerisinde gerçekleştirilebilen de bir yöntemdir.
Detoksifiye: Zehirli etkisi giderilmiş yapılar için kullanılır.
Devoniyen: Devoniyen (419.2-358.9 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Yaklaşık 419.2 milyon yıl önce ile 358.9 milyon yıl önceki zaman dilimini kapsamaktadır. Paleozoyik Zaman’daki 6 majör dönem arasında Siluriyen’den…
Devoniyen Dönemi: Fenerozoik Devir içerisinde bir (410-360 Mya) jeolojik dönem.
Dieletrik Sabiti: Elektromanyetizmada bir malzemenin üzerinde yük depolayabilme yeteneğini ölçmeye yarayan katsayı.[1] Yalıtkanlık sabiti olarak da bilinir. SI birimlerinde ε\varepsilonε ile gösterilir ve şöyle hesaplanır:
Diferansiyel başarı: Belirli fenotipe sahip bireylerin ortalama hayatta kalma ve eş bulma becerisinin, diğer fenotiptekilere göre farklılığıdır.
Difüzyon: Maddelerin daha yüksek konsantrasyonlu ortamdan düşük konsantrasyonlu ortama doğru yayılmasına verilen isimdir. Difüzyona neden olan yoğunluk farkı olduğu için iki ortamdaki yoğunluk eşitlenene kadar…
Dikaryotik: Haploid (n) veya diploitten (2n) farklı olan, iki ayrı haploid çekirdeği (n + n) içeren bir hücre. Doğal olarak mantar heterokaryanlarında görülür. Dikaryosis, fungusların önemli bir genetik…
Dikenli yapılar: Diken gibi sivri, çatal ucuna benzer uzantılar için genel bir terim.
Dikotomi: Cinsiyetin kadın ya da erkek olmak üzere iki kategoriye ayrılabilmesi.
Dinamik denge: Kısa dönemde birçok değişiklik olmasına rağmen, uzun dönemde pek fazla morfolojik değişimin gözlenmediği durumlardır. Net evrimsel değişimin az olduğu durumlar için kullanılır.
Dini Epistemoloji: Dini inançların da diğer inançlar gibi aynı epistemik statüye sahip olduğunu savunan dini epistemoloji, dini inançların rasyonelliğini gösterme çabasından çok bu inançlarında rasyonel olarak tartışılabileceği…
Diploblast: Endoderm (iç deri) ve ektoderm (dış deri) olmak üzere yalnızca iki temel embriyonik hücre katmanını oluşturan, mezoderm (orta deri) katmanını oluşturmayan hayvanlardır.
Diploid: Normalde somatik hücrelerde bulunan tam kromozom sayısıdır. İnsanlar için bu sayı 46’dır.
Diploten: Mayoz I de homolog kromozomlar arasındaki rekombinasyonun gerçekleştiği evre. Dişilerde doğum sırasında oositler bu aşamada dondurulur. Üreme yıllarında her ay mayozun tamamlanmasıyla yalnızca…
Direkt uyum başarısı: Yavru üretebilme becerisiyle ilişkili olan uyum başarısıdır. Hayatta kalabilmeye ve üremeye doğrudan katkı sağlayan her özellik, direkt uyum başarısını arttırmaktadır.
Direnç avı: Avcıların koşma, yürüme ve izleme taktiklerini kullanarak avını tükenmişlik noktasına kadar takip ettiği bir avcılık tekniği.
Dirikesim: Hayvanlar için başta olmak üzere, canlıların bilimsel amaçlar için cerrahi tekniklerle parçalarına ayrılma işlemidir.Aşağıdaki görsel bir hayvan laboratuarında gerçekleştirilen viviseksiyon işlemine aittir.
Disakkarit: İki monosakkaritin glikozit bağı ile birleşmesi ile oluşan şekerdir. Monosakkaritler gibi suda çözünürler ve basit şekerlerdir. Maltoz (malt şekeri), sakkaroz (çay şekeri) ve laktoz (süt şekeri) disakkaritlere…
Diseksiyon: Herhangi bir organizmanın iç yapısını ve anatomisini incelemek üzere dış yapısının açılmasına verilen isimdir. İnsanlar için yapılan otopside ve hayvanlar için yapılan nekropside ölüm nedeninin tespit…
Disentrik kromozom: İki sentromere sahip kromozomdur.
Disgrafi: Başta el yazısı olmak üzere yazma yeteneğini ve aynı zamanda tutarlılığı da etkileyen, yazılı anlatımda bir öğrenme güçlüğüdür. Spesifik bir öğrenme güçlüğü (SLD) olduğu kadar bir transkripsiyon bozukluğudur,…
Diskalkuli: Sayıların anlamını anlamadaki zayıflıklar ve problemleri çözmek için matematiksel ilkeleri uygulamadaki zorluk dahil olmak üzere, matematikle ilgili çok çeşitli zorluklara atıfta bulunan bir terimdir.
Disleksi: Çoğunlukla okuma, yazma ve heceleme ile ilgili sorunlara sebep olan yaygın bir öğrenme güçlüğüdür. Disleksi belirli bir öğrenme güçlüğüdür, yani okuma ve yazma gibi öğrenme için kullanılan belirli yeteneklerde…
Dismenore: Regl (adet) döneminde hissedilen şiddetli sancılar veya ağrılı regl dönemi. Günlük aktiviteleri engelleyecek derecede şiddetli sancılar için kullanılır.
Dispne: Nefes darlığı olarak da bilinen yeterince hava alamama, göğüste sıkışma veya nefes alırken zorlanma olarak tanımlanan tıbbi bir terim.
Distoni: Kasların istemsiz olarak kasılmasına neden olan bir hareket bozukluğudur. Distoni, vücudunuzun bir bölümünü (fokal distoni), iki veya daha fazla bitişik bölümünü (segmental distoni) veya vücudunuzun tüm…
Disülfit Bağ: Bir proteinin farklı bölümlerinde veya iki farklı protein arasında iki sistein kalıntısı arasındaki kovalent bağ. İnsülin (iki polipeptit zincirine sahip küçük bir protein) ve immünoglobülin molekülleri,…
Diurnal: Günlük, yevmi, her günkü; gündüze ait, gündüz olan anlamına gelir. Biyolojide ise sadece gündüzleri görülen, gündüzleri hareket eden ve besin arayan anlamındadır ve genellikle gündüz yaşayan hayvanlar…
Diverjans: Diverjans, diğer adıyla Uzaksama, üç boyutlu uzay işlemlerinde sıkça kullanılan bir terimdir. Akı yoğunluğu olarak tanımlanır. Skaler bir niceliktir.
Diyabet: Anormal derecede yüksek kan şekeri düzeylerinin gözlemlendiği kalıtsal metabolik bir hastalık. İlerleyen safhalarda; katarakt yüzünden körlük, sinir hasarı, ampütasyona sebep veren ayak ve bacaklarda…
Diyalektik: Doğanın, toplumun ve düşüncenin genel hareket ve gelişme yasalarını araştıran felsefi bilim; bağlamlılığın ve gelişimin genel teorisi ve aynı zamanda düşünce ve eylemin genel yöntemidir.
Diyapsit: Türkçe “diyapsit” veya “diapsid” olarak kullanılabilir. Göz çukurunun arkasında iki deliğe sahip kafatası tipini barındıran omurgalı grubudur. Bu kafatası tiplerinde bir üst (superior) ve bir alt (inferior)…
Diyot: Elektrik akımının yalnızca bir yönde akmasına izin veren bir elektronik bileşendir.[1] Devre şemalarında, bir diyot, bir tepe noktası boyunca bir çizgi bulunan bir üçgenle temsil edilir. Ayrıca diyodun…
Dizanteri: Bağırsak sisteminde ortaya çıkan bağırsak iltihabına verilen isim. Şiddetli ishal ile ilişkili bir enfeksiyondur. Shigella basili veya bakteri enfeksiyonu, en yaygın nedenleridir. Bireyde hafif veya şiddetli…
Dış çaprazlama: Akrabalık bağı bulunmayan bireyler arasındaki çiftleşmedir.
Dış döllenme: Döllenme olayının dişinin vücudunun dışında gerçekleştiği döllenme biçimi. İç döllenmenin zıttıdır. Bu döllenme biçiminde dişi ve erkek bireyler gametlerini suya bırakır ve spermler yumurtaları vücut…
Dış grup: Bir filogenetik analizde, diğer taksonlardan daha önce türleşen, farklılaşan, evrimleşen gruba verilen isimdir. Hominidlerin evrimi analiz edilecek olursa, hilobatlar ve gibonlar dış grup olacaklardır.
Dışkı: Genellikle anüs yoluyla vücuttan atılan sindirim artıklarıdır. Doğada çok önemli görevleri vardır. Dışkının oluşmasında besinler ağızdan alınarak vücutta işlenir. Besin içindeki gerekli kimyasallar kullanılır…
Dışsalcılık: Dışsalcılığın, ılımlı dışsalcılık (Goldman) ve radikal dışsalcılık (Quine, Rorty) olarak iki ana formülasyonu mevcuttur. Bunlardan ilki, gerekçelendirmeyi, inançların doğru bir şekilde nedensel olarak…
DNA: Protein sentezi için gereken genetik kodu taşıyan büyük organik molekül. Her kromozom, çoğunlukla DNA molekülünden oluşur. DNA; şekerler, fosfat ve çift sarmal yapıda düzenlenmiş bazlardan oluşur. DNA’nın…
DNA Onarımı: Bir mutasyon veya modifikasyona uğramış olan bir DNA molekülünün doğru nükleotid dizisinin restorasyonu.
DNA Polimeraz: Genel olarak tek zincirli DNA’nın tamamlayıcı zincirini yapmakta kullanılan bir grup enzim. Ökaryotik DNA polimerazlar kromozom replikasyonu, tamiri, krosover ve mitokondriyal replikasyona katılır. Replikasyonu…
DNA Tiplemesi: Bireye özgü DNA dizilerini belirlemek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. İngiliz genetikçi Alec Jeffreys tarafından 1984’te minisatelitlerin varlığını farketmesinden sonra geliştirilmiştir. PCR veya RFLP…
DNAz Ayak izi: Proteinlerin bağlandıkları DNA bölgesinde protein tarafından kapatılan fosfodiester bağlarının deoksiribonükleaz yıkımına karşı korunacağı fikrinden yola çıkılarak belli bir proteine bağlanan bir DNA…
Doğal öldürücü hücreler: Hızlıca salgıladıkları sitokinlerle kemokinlerle ve infekte konak hücrelerini doğrudan öldürebilme yetenekleri ile konak savunmasına katılan hücrelerdir. Dentritik hücrelerle birlikte patojenlere karşı…
Doğal seçilim: Darwin’in evrim teorisine göre iklim, besin, rekabet vb. şartlara uyabilenlerin yaşamaya devam etmesi, uyamayanların ise yok olması sürecidir. Bu süreç sebebiyle, hayatta kalmak konusunda avantajlı olanların…
Doğallaştırılmış Epistemoloji: Bu yaklaşım Dışsalcılığın radikal bir biçimi olarak görülebilir. Çoğu yorumcu bu yaklaşımı bir dönem ünlü Natüralistler savunulduğu ve Natüralizmin ön kabulleri ile epistemolojiye yaklaşıldığını iddia…
Doğru akım: Zamanla kutbu değişmeyen elektrik akımıdır. Doğru akımda elektrik yükleri, yüksek potansiyelden alçak potansiyele doğru akmaktadır. Sürekli akım olarak da bilinmektedir. “DC” olarak kısaltılmaktadır.…
Doğrulama İlkesi: Viyana Çevresi (1920’lerde ortaya çıkmış olan ve Moritz Schlick, Otto Neurath, Fredrich Waismann, Rudolf Carnap ile anılan felsefe ekolü) olarak bilinen ekol tarafından geliştirilen bu yaklaşım anlamlı…
Doğruluğa Uygunluk Kuramı: Geleneksel bilgi tanımının üç koşulundan ilki olan Doğruluk Koşulu, geleneksel olarak gerçeklik ya da olguya uygun olma anlamına gelir. Epistemolojide doğruluk ile ilgili ifadeler zihinsel yapı ve özelliklerden…
Doğruluğu İzleme Kuramı: Robert Nozick’in sistemleştirdiği Doğruyu İzleme Kuramı’na göre, inancın bilgi sayılabilmesi için gerekçelendirilmiş doğru inanca sahip olmak yerine söz konusu inanca farklı koşullarda da sahip olabilmek…
Doğruluk: Doğruluk, gerekçelendirme ve inanç/kabul ile beraber bilginin doğasında yer aldığı düşünülen bir unsurdur. Doğru olmayan bir şey bilinebilir mi? Çoğu epistemolog bu soruya vereceğimiz hayır cevabının,…
Doğum öncesi tanı: Tek gen hastalıkları ya da diğer genetik anormalliklerin görülme olasılığının yüksek olduğu gebeliklerde amniyosentez 16-18 haftalık gebelik veya cvs, 10-12 haftalık gebelik hakkında elde edilen hücreleri…
Doğurganlık: Bir birey tarafından üretilen gametlerin toplamıdır. Genellikle dişilerin ürettiği yumurta sayısı olarak belirlenir.
Doğuştan gelen bağışıklık: Yok sayılabilecek kadar düşük hafızaya sahip, daha önceden varolan ve özgül olmayan savunma sistemi. Genetik kökenli olması açısından ebeveynlerden yavrulara aktarılır.
Doku: Bitki ve hayvan organlarını meydana getiren, aynı görevi yapmak üzere bir arada bulunan, benzer hücre topluluklarının hücreler arası maddeyle beraber oluşturdukları yapı. Dört temel doku: Epitel,…
Dolaylı savunma: Otçulları doğrudan etkilemeden, genellikle avcıları çekerek otçulluğu azaltan özellikler.
Dolaylı uyum başarısı: Bir bireyin akrabalarının üreme başarısındaki artıştan ötürü, kendisine benzer genlerin nesiller içerisindeki başarısının artmasına bağlı olarak, ilgilenilen bireyin uyum başarısının artmasıdır.Bir birey…
Döllenme: Dişi ve erkek haploid gametlerinin diploid bir zigot oluşturmak için birleşmesidir.
Domatia: Avcıları çevre koşullarından veya diğer avcılardan koruyan bitki yapıları (Latincede domus- “yuva” anlamına gelmektedir.).
Dönüşüm Mutasyonu: DNA veya RNA da iki pürin ya da pirimidin bazı arasındaki yer değiştirme. Dönüşüm mutasyonu tipi yer değiştirme transversiyon tipi yer değiştirmeden daha yaygındır.
Dopaminerjik: Hücre ve canlılar için oldukça önemli nöromodülatör bir molekül olarak bilinen dopamin ile ilgili olan, dopamin üzerinde çalışan. Dopaminerjik maddeler veya eylemlerin beyindeki dopamine bağlı aktiviteyi…
Dormansi: Büyüme, gelişme, fiziksel aktivite gibi durumların askıya alındığı, metabolik aktivitenin minimuma indirildiği bir yaşam evresidir. Bitkilerde, hayvanlarda, bakterilerde ve mantarlarda görülür.[1] Genellikle…
Dorsal: Bir hayvanın ya da hayvanın bir parçasının üst yüzeyi; yerde yatay duran bir canlının üst yüzeyi.
Dört Ayaklı: Dört ayak üzerinde hareket eden canlılar için kullanılan bir terimdir. Kuadrupedalizm olarak da bilinmektedir. Köpek, kedi, at gibi dört ayak üzerinde hareket eden canlılar kuadrupedal canlılara örnek…
Dört Bacaklılar (Tetrapod): Balıklar haricindeki omurgalılar. Amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler dahildir.
Döterestom: Belirli bir embriyolojik gelişim şablonuna ortak olarak sahip olan türlerdir. En belirgin özellikleri, embriyolojik gelişim sırasında oluşan radyal çöküntü ve anüsün ağızdan önce oluşması durumudur. Derisidikenlileri…
Down sendromu: Ekstradan 21.kromozomun kalıtılmasıyla oluşan zihinsel özürlülüğe sebep olan genetik hastalık. Down sendromlu bireyler genelde; kısa ve uzuvları bodur olur. Geniş ve yuvarlak suratları, eyer biçimli burunları,…
Drosophila melanogaster: Meyve sineği. Kolaylığı ve yetiştirme hızı nedeniyle genetik çalışmalara büyük katkıda bulundu. Sadece dört çift kromozom içerir.
DSM-5: Mental Bozuklukların Teşhisi ve İstatistik El Kitabı’dır. 200’den fazla uzmanın katkılarıyla hazırlanmış olup bilimsel literatüre dayalı en güncel zihinsel hastalık tanı ölçütüdür. Amerikan Psikiyatri…
Düalizm: İkicilik. Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki başlangıç olduğunu savunan öğretilerin genel adıdır.
Duchenne kas distrofisi (DMD): X e bağlı çekinik hastalık. İlerleyen kas yitimi. Genelde çocuk 3-5 yaşlarına gelene kadar tanı koyacak belirti vermez. Modern tıbba rağmen 20’li yaşların başında ölümcül olur.
Dunbar Sayısı: Dunbar Sayısı bir insanın sağlıklı olarak sürdürebileceği ilişki sayısıdır. Bu sayı 150’dir. Daha fazlasını kaldıramama sebebimiz tamamen yapısal. Genel olarak 150’den sonra grubun üyeleri bağlılık duygusunu…
Dünya Doğumu: Earthrise, Ay’ın ilk insanlı görevi Apollo 8’in astronotlarından William Anders’ın, 24 Aralık 1968’de Ay’dan çektiği Dünya fotoğrafına verilen isimdir.
Dünyalaştırma: Dünyalaştırma, başka bir gezegeni veya gök cismini, Dünya’nın yaşamı destekleyen iklimi ve atmosferiyle benzer koşullara sahip hale getirme sürecine verilen isim. Bu durum genellikle atmosferin bileşiminin…
Durağanlık: Değişimin olmaması halidir.
Durdurma (Sonlandırma) Kodonu: Kodonlar sinyalleri ile büyüyen polipeptit zincirlerini durdurur. Yapılarında UAA, UGA ve UAG vardır. Amino asit kodlamazlar.
Duyarga: Dokunma, koku alma ve bazı durumlarda işitme gibi önemli duyusal işlevlere sahip, eklembacaklılarda algılama için kullanılan çift uzantılardır. Duyargalar, böceklerin dış iskeletinin bir parçası olan…
Duyu Verisi: Zihnimizin dışındaki nesneler, olaylar ve olguların zihnimize ilişkin süreci duyu verileri ile mümkündür. İnsan zihni, dış dünyaya dair nesnelere duyarlıdır, duyu organlarımız yoluyla elde ettiğimiz belli…
Düzenleyici genler: Başka genlerin görevini başlatan ya da sonlandıran genler. İnsanlarda ve diğer organizmalarda bu genler bazı kimyasalların salınma zamanını kontrol ediyor. Döllenmeden biraz sonra bu genler vücut parçalarının…
E
Ebeveyn yatırım teorisi: Ebeveyn yatırımı (PI: parental investment), ebeveynin soyunun devam edebilmesi dolayısıyla kendi özelliklerinin doğada sürdürülebilmesi için yavru bakımına yaptığı harcamalardır. Zaman ve enerji…
Edimsel tepki: Gerçekleştirilmesinin sonuçlarına dayalı olarak yerleşmiş, öğrenilmiş bir davranış.
Edinilmiş: Evrim Ağacı üzerinde ortak atanın sahip olmadığı; ancak torun türlerden biri ya da birkaçının sonradan edindiği özelliklerin her biridir.
Edinilmiş özelliklerin kalıtımı: Çevresiyle kurduğu karşılıklı ilişkiler sonucu organizmada meydana gelen değişiklikler. 1801’de Lamarck, bu edinilmiş özelliklerin kalıtım yoluyla sonraki nesillere iletilebileceğinden bahseden bir çeşit…
Eğim: Matematikte bir doğru için dikey yönde değişimin yatay yönde değişime oranıdır.[1]
Eğitim: Eğitim insanın doğasında var olan bütün bilgi ve kabiliyetleri baz alarak onu yönlendirmek, geleceğe hazırlamak, hayatı boyunca gerekli bilgiyi nasıl elde edeceğini öğrenmesine yardımcı olmaktır.
Egzonükleaz: Fosfodiester bağının hidrolizinde katalizör görevi gören bir çeşit nükleaz. DNA polymeraz I’in 3′ dan 5′ a doğru egzonükleaz aktivitesi vardır.
Ekdisozoan: Ağız-önce (protostom) canlıların deri değiştirme ile bilinen koludur.
Ekdizis: Kabuk veya deri değiştirmenin bilimsel literatürdeki adıdır. Dıştaki kütikula tabakasının dökülmesi demektir. Bu sayede sert yapılı dış iskelet bırakılır. Böceklerde ve kabuklularda görülür.
Ekleme: Öncül mRNA’dan intronların atıldığı ve transkripsiyon sonrası düzenlemeler ile egzonların birbirlerine bağlandıkları sürecin adıdır.
Eklenebilir Parçalar: Kalıtım araştırmalarında genetik materyalin yavruya geçebilen kısımlarını anlatmak için kullanılan bir terimdir.
Eklenemez Parçalar: Kalıtım araştırmalarında genetik materyalin yavruya geçemeyen kısımlarını anlatmak için kullanılan bir terimdir.
Ekleyici etki: Aynı veya farklı lokuslarda bulunan diğer alellerin özelliklerinden bağımsız olarak, bir alelin fenotipe olan katkısıdır.
Ekleyici genetik varyasyon: Genlerin ekleyici etkilerinden ötürü bir popülasyon içerisindeki bireylerin özelliklerinin birbirinden farklı olmasıdır.
Ekogenetik: Ekogenetik, genetik yapının organizmaların her türlü çevresel maddeye nasıl tepki vereceğini araştıran genetik bir dalıdır.
Ekolali: Başka bir kişinin söylediği sözlerin anlamsız bir şekilde tekrar edilmesidir. Psikiyatrik bir bozukluğa işaret eder. Ekolali davranışı sergileyen bireyler kendi düşüncelerini ifade etmekte zorlandıkları…
Ekoloji: Canlı varlıkları yaşadıkları doğal ortamla ilişkileri (toprağın fiziksel kimyasal etmenleri, iklim, barınakların topografyası ve görünüşü, hayvan ve bitki rekabeti) bakımından inceleyen bilimdir. Bunun…
Ekolojik genetik: Ekolojik boyutta organizmanın uyum başarısını çalışan, organizmanın hayatta kalma başarısını ve üremesini inceleyen, genetik biliminin bir dalıdır. Sahadaki çalışmalar, evrimsel değişikliklerin daha çabuk…
Ekolojik niş: Doğadaki popülasyonların ya da organizmaların adapte oldukları spesifik habitat. Genelde besin olanağına göre belirlenir.
Ekopraksi: Başka bir kişinin hareketlerinin istemsiz olarak taklit edilmesidir. Ekopraksi, şizofreni (özellikle katatonik şizofreni), Tourette Sendromu ve diğer bazı nörolojik hastalıkların bir özelliğidir.
Eksen: Bir cismin etrafında döndüğü çizgi, bir tekerlek üzerinde eksen düz olarak merkezden geçer ve her iki tarafta da çıkıntı yapar. Matematikte, bir eksen bir grafiğin dikey ve yatay bölümlerini oluşturan…
Eksik baskınlık: Bir alel ifade edilmezken öbür alelin normal bir şekilde ifade edilmesi sonucu fenotipin alellerden normalde olması gerektiğinden daha az dozda etkilenmesi.
Ekspresivite: İfade edilen bir genin birey üzerindeki etkisidir.
Ekspresyon: Genetik bir yapıdan kaynaklanan yapı veya aktivitedir. Bir genin, uygun şartların olması halinde veya zamanın gelmesi durumunda okunarak içeriğindeki bilginin aminoasit ve protein sentezinde kullanılmasıdır.…
Ekzon: DNA’daki protein kodlayan bölgedir. İnsanda, bütün genlerin %2 civarını oluştururlar. (Ayrıca Bakınız: Intron)
Ekzon Karışması: Ayrık yapısal öğeleri kodlayan ekzonların yerelerinin yeniden düzenlenerek yeni proteinlerin evrimleştiğini öneren bir hipotez.
Ekzositoz: Hücre içindeki büyük moleküllerin hücre zarında membran oluşturarak hücre dışına atılması süreci. Antik Yunancada “dış” anlamına gelen ἔξω (“éxō”) kelimesi ve hücrenin yaptığı bir fenomeni belirten “-cytosis”…
Ekzotermik reaksiyon: Çevresi ısınırken sistemin soğuduğu tepkimelere verilen isimdir. Bu tepkimelerde sistem çevreye ısı vermektedir. Bu sebeple ekzotermik reaksiyona ısıveren reaksiyon da denmektedir. Ekzotermik reaksiyona…
Elektrik Alan: Fizikte sabit ya da hareketli elektrik yüklerine, kendi doğrultusunda bir kuvvet uygulayabilen vektörel alan olarak tanımlanır.[1] Birimi volt/metredir.
Elektrik Dipol Momenti: Elektromanyetizmada elektrik yükleri ile konum vektörleri çarpımlarının toplamına eşit olan elektrik yük dağılımının karakteristik niceliği.[1] Başka bir deyişle iki karşıt yük varlığında, eksi yükten…
Elektriksel direnç: Bir maddenin elektronların hareketine yani elektrik akımına karşı gösterdiği zorluk. Elektrik devrelerinde direnç R harfi ile gösterilir ve SI birim sisteminde birimi Ohm’dur (Ω). Bir maddenin direnci;…
Elektriksel Güç: Akım şiddeti ile gerilimin çarpımına eşit olan ve elektrik enerjisinin ısı, ışık, mekanik, ses gibi başka enerji biçimlerine dönüşümünü belirten fiziksel büyüklük.[1] Elektriksel gücün SI birimi Watt’tır.
Elektriksel iletken: Elektriği ileten maddelerdir. İletken katı maddelere; bakır, gümüş, altın, krom, grafit ve platin örnek verilebilirken iletken sıvı maddelere ise tuzlu su, limonlu su ve sıvı cıva örnek verilebilir.
Elektrokonvülsif terapi (EKT): Hastanın beynine kontrollü bir şekilde elektrik akımı göndererek hastalığın semptomlarını gidermeyi amaçlayan psikiyatrik tedavi yöntemi. Tedaviye artık yanıt vermeyen majör depresyon, bipolar bozukluk…
Elektrolit: Elektrolit, bir çözücüde pozitif ve negatif iyonları ayrıştırarak elektriksel iletkenliğe sahip olan ortamdır. Elektrolitlerin ölçüm birimi “Miliekivalan (mEq)”dır. Vücudumuzda kanda ve hücrelerde bulunan…
Elektromanyetik Spektrum: Bütün elektromanyetik dalgaları (Radyo dalgaları, İnfrared ışınları, Görünür ışık, X ışınları, Gama Işınları, Mikro dalgalar, Kızıl ötesi ışınlar ve mor ötesi ışınlar) barındıran bir ölçektir. Elektromanyetik…
Elektromanyetizma: Evrendeki 4 temel kuvvetten biridir. Aynı zamanda mıknatısları ve yüklü parçacıkların hareketi sonucu oluşan manyetik alan ve kuvvetini inceleyen bilim dalının adıdır.[1] Buzdolabı kapıları yapılması,…
Elektromotor Kuvvet: Bir üretecin devre dışında, uçları arasında ölçülen değerdir.[1] Bir elektrik devresinde akımın olmadığı açık devre durumunda, üretecin uçlarındaki potansiyel farka “elektromotor kuvvet” denir. Elektromotor…
Elektron mikroskobu: Elektron demetlerini görüntü elde etmek için kullanan mikroskoplardır. Işık mikroskobundan daha iyi çözünürlük sağlar çünkü elektronların dalga boyu 0,004 nanometredir, yani görünür ışığın dalga boyundan…
Elektron Spin Rezonansı: Atomların manyetik alanındaki veya dönüşündeki (spin) değişimi ölçme yöntemidir. Atomların dönüşündeki değişim, radyasyonun bir sonucu olarak elektronların normal konumlarını terk edip mineralin kristal…
Elektronegatiflik: Bir bileşikteki atomun kimyasal bir bağı oluşturan elektronları çekme kuvvetinin bağıl ölçüsüdür.[1] Bileşikteki atomun elektronegatifliği ne kadar büyük ise bağ elektronlarını diğerlerine göre o kadar…
Elektrosit: Elektrikli balıklarda, her biri düşük gerilim üreten çok sayıdaki elektrik sağlayan elementlerden oluşan elektrik organında bulunan kas veya sinir hücresine denir. 5.000 kadar elektrosit, 500 wattlık…
Elektroskop: Elektrik yüklerini ve potansiyel farklarını ölçmede kullanılan elektrostatik bir alet.[1]
Elektrot: Bir devrenin metalik olmayan bir parçasıyla (örneğin yarı iletken, elektrolit, vakum veya hava) temas kurmak için kullanılan bir elektrik iletkenidir. Elektrotlar, pil tipine bağlı olarak çeşitli malzemelerden…
Elementsel savunma: Topraktan soğurulup bitki kofullarında, hücre duvarlarında ve trikomlarda depolanan ve otçulluğu azaltan toksik elementler.
ELISA: HIV antikorlarını tanımada kullanılan enzim bağlantılı görüntüleme metodu. Pozitif (HIV bulunmaktadır) ya da negatif (HIV bulunmamaktadır) şeklinde sonuç verir.
Ellis-van Creveld Sendromu: Genetik olarak kalıtılan bir hastalık. Bu kişilerde; cücelik, fazladan parmak, kalpte, kollarda ve bileklerde şekil bozukluğu görülüyor. Bu nadir hastalığa sahip olduğu bilinen bireylerin çoğu Amişler…
Embolizm: Bir cismin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkaması olayıdır. Kan akımıyla sürüklenen cisim, maddenin fiziksel halleri olan katı, sıvı, gaz olabilir. Kan akımıyla sürüklenen bu cisme “embolus” denir.
Embriyo: İnsan biyolojisinde embriyo, fetüsden önceki zigottan sonraki büyüyen organizma evresidir. Embriyo, zigotun hücre bölünmesine başlamasından hemen sonraki aşamadır. 8 hafta boyunca devam eden hücre bölünmeleri…
Embriyogenez: Embriyonun oluşması ve gelişmesi sürecinin tamamıdır.
Embriyoloji: Biyolojinin bir dalıdır. Döllenmiş yumurtadan başlayarak canlıların tam bir şekilde meydana gelişine kadar geçen gelişme aşamalarını inceleyen bilimdir.
Emetofobi: Kusma korkusu olarak bilinen terim.
Emülsifikasyon: Emülsifikasyon, karışmayan iki veya daha fazla sıvının yarı kararlı bir karışım oluşturma amacıyla bir araya getirilmesi işlemidir.
En ilkin form: Kimyasal dönüşümlerden ötürü kendisini kopyalayabilen ve doğal seçilimin etkisi altında evrimleşebilen ilk canlılardır. Diğer tüm canlılar, bu ilkin canlı formlarından evrimleşmiştir. “Koaservatlar” olarak…
En iyi uyum doğrusu: Dağınık veri grafiklerinde, verilerin hepsini en iyi şekilde temsil eden doğrusal çizgidir. Tipik olarak bu doğrular, karelerin en küçüğü çizgisel regresyonu (least-squares linear regression) yöntemiyle…
Endofit: Bitki dokularının hücre içi boşluklarında yaşayan mantarlar; bazıları otçulları caydırmada kullanılan kimyasal toksinleri üretirler.
Endojen Retrovirüs: Virüsler, DNA ve RNA virüsleri olmak üzere iki kısımda incelenirler. Virüslerin kendilerini kopyalama mekanizmaları olmadığı için diğer canlıların kopyalama mekanizmalarını kullanırlar. RNA virüsleri…
Endokrinoloji: Endokrinoloji, salgı bezlerini, bunların salgıladığı hormonları, hormonların organlara etkileri ile endokrin sistem hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır. Endokrinoloji; gelişime bağlı büyüme sorunları,…
Endometrium: Mukoza ile birlikte memeli rahminin iç epitel tabakasına verilen isim. Endometriyumdaki kan damarları ve bezler hamilelikte boyut ve sayı olarak artar. Vasküler boşluklar kaynaşır ve birbirine bağlanır…
Endonükleaz: Polinükleotit zincirindeki nükleotitler arasındaki fosfodiester bağını kesen bir nükleaz. Restirikriyon endonükleazı; DNA yı belirli yerlerden kesen bir endonükleazdır.
Endoplazmik Retikulum: Endoplazmik retikulum; hücrenin veziküllerden, tüplerden ve sisternalardan oluşan organelidir.[1] Bu organel hücrede çeşitli görevlerden sorumludur. Bunlardan bazıları; proteinlerin taşınması ve katlanması,…
Endosimbiyont: Bir organizmanın içerisinde yaşayan diğer bir organizmaya verilen isimdir.Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi, Evrensel Basım Yayın
Endosimbiyotik teori: Mitokondri ve kloroplast gibi ökaryotik organellerin, ilkin ökaryotik canlıların vücuduna endositoz sonucu sindirememekten kaynaklı hapsolmalarıyla evrimleştiğini ileri süren teoridir. Günümüzde oldukça…
Endosimbiyoz: Bir organizmanın diğer bir organizmanın içinde yaşaması biçiminde olan ortak yaşam türüdür.
Endotermik reaksiyon: Çevresi soğurken sistemin ısındığı tepkimelere verilen isimdir. Bu tepkimelerde sistem çevreden ısı almaktadır. Bu sebeple endotermik reaksiyona ısıalan reaksiyon da denmektedir. Endotermik reaksiyona…
Endüklenmiş pluripotent kök hücre: Kısaca iPS hücreleri (Induced pluripotent stem cells); herhangi bir vücut hücresinden belirli transkripsiyon faktörleri ile uygun kültür ortamlarında yeniden genetik olarak programlanmış pluripotent…
Endüksiyon: Fizyolojik gelişme seyrinin tetiklenmesi. Embriyonal gelişmede embriyonun farklılaşması ve determinasyonu için önemli bir faktördür.
Enfarktüs: Enfarktüs, etkilenen bölgeye yetersiz kan akışı nedeniyle doku ölümüdür. Kan akışındaki bir bozulma nedeniyle bir doku bölgesine yetersiz oksijen ve beslenme kaynağı olan uzun süreli iskeminin bir sonucu…
Enflasyon: Ürün ve hizmet fiyatlarının genel seviyesinde süreklilik arz eden bir artış gözlemlenmesi sonucunda alım gücünde meydana gelen düşüştür.[1] Para arzındaki artış, mal ve hizmet miktarında meydana gelen…
Enoklofobi: Kalabalık korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “kalabalık” anlamına gelen ὄχλος (“ókhlos”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Ensest: Ebeveyn ve çocuk ya da kardeşler arası cinsel ilişki.
Entalpi: Entalpi, maddenin yapısında depoladığı enerjinin tanımıdır. Sembolü H’dir. Entalpi, iç enerji, basınç ve hacme bağlıdır. Sıcaklık arttıkça molekül iç etkileşimleri de artacağı için entalpi de artacaktır.…
Entomoloji: Böcekleri inceleyen bilim dalıdır. Bu alanda çalışan insanlara entomolog ya da böcek bilimci denir. Sadece Insecta sınıfı 700 bini aşkın(bilinen) tür kapsar. Dolayısı ile bu denli büyük bir çeşitlilik…
Entrez: Kansere neden olan genlerin bulunduğu kromozomların, gen kitaplarının, genlerin ve genom gibi genetik materyale ait kaynaklara ulaşmayı sağlayan bir erişim sistemidir.
Entropi: Fizikte entropi, bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal (ısıl) enerjisini temsil eden termodinamik birimdir. Çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır ve istatistikten…
Enzim: Enzim, canlı organizmalarda katalizör görevi gören ve bu süreçte bozulmadan kalan ve kimyasal reaksiyonların ilerleme hızını düzenleyen bir maddedir.
Eosen: Eosen (56-34 myö) bir jeolojik zaman dilimidir. Yaklaşık olarak 56 milyon yıl önce ile 33.9 milyon yıl önceki zaman dilimini kapsamaktadır. Paleojen’in orta kısmıdır. Non-avian dinozorların soyunun tükendiği…
Eosen Dönem: Günümüzden 54 ila 38 milyon yıl önce yaşanmış dönemdir. Memeli canlılar bu çağda baskın kara hayvanları haline gelmiştir. İlk olarak İngiliz jeolog Charles Lyell tarafından 1833 yılında tanımlandı. Eosen…
Epidemiyoloji: Popülasyonlardaki sağlıkla ilgili olayların dağılımını inceleyen ve sağlık sorunlarını kontrol eden biyoloji ve tıp dalı. Epidemik hastalıkların çalışılması.
Epidermis: Cildin gözle görülebilen ve vücut için koruma sağlamaya çalışan ince, dış tabakasıdır. Derinin bu kısmı herhangi bir kan damarı içermez ve bu nedenle, besinlere erişim sağlamak ve atıkları atmak için…
Epidural: Özellikle karın veya pelvik bölgesinde duyu kaybı yaratmak amacıyla, alt sırt bölgesinde omuriliğin dura materinin dışındaki boşluğa uygulanan lokal anestezik enjeksiyondur.
Epifiz bezi: Beynin arka ucunda, mercimek tanesi büyüklüğünde bir bezdir. Epifiz başlangıçta ışık duyumlu iki organ iken sonradan tek kalmıştır. Omurgalıların birçoğunda silik bir retina yapısında iken, memelilerde…
Epigenetik: Hücrenin gelişimi ve sürekliliği çok sayıda kimyasal reaksiyon tarafından kontrol edilir. Bazı stratejik zamanlarda genomun bazı kısımları “kapatılır”, diğer zamanlarda bu kısımlar “açılır”. Epigenetik…
Epigenez: Organizmanın yumurta ve spermdeki ham maddelerden tamamen yeni olarak geliştiğini ileri süren ve canlının gelişmesi üzerine ileri sürülen bir teoridir. Sıralı oluş olarak da bilinir.
Epilepsi: Genelde tekrar eden bir beyin hatalığı. Beyindeki anormal elektriklenme mental ve fiziksel işlev bozukluğuna neden olur. Ciddi vakalarda nöbet sırasında gülme krizleri (convulsion) ve bilinç kaybı görülür.
Epistasis: Bir gen çiftinin anlatımının, ifadesinin; başka bir gen çiftini maskelemesi ya da değiştirmesi durumu.
Epistemik Gerekçelendirme: Epistemik gerekçelendirme, doğru inancın bilgi haline gelme sürecinde, doğruluk ve inanç koşulları arasında rasyonel bir bağlantı kurmayı ifade etmektedir. Bu durumda gerekçelendirme ile epistemik gerekçelendirme…
Epistemik Mantık: Önermesel bilgi söz konusu olduğu zaman, bilgi ile ilgili önemli bir ayrım dikkati çeker. Bu ayrım Bertrand Russell tarafından yapılmıştır. Russell şeylerin bilgisi ve şeyler hakkında bilgi arasında bir…
Epistemik Otorite: Bu yaklaşımı ele almadan önce iki önerme ileri sürelim:
Epistemik Sorumluluk: Epistemik sorumluluk, daha çok epistemik deontoloji gibi yaklaşımların savunduğu içselci düşünürler tarafından öne çıkarılmıştır. Bu yaklaşımlara göre gerekçelendirme, inancımızın doğruluğuna yönelik…
Epistemik Suç: Epistemik suç, epistemik deontoloji gibi içselci yaklaşımların ön plana çıkarttığı bir kavramdır. Gerekçelendirmenin deontolojik bir unsur olduğunu savunanlara göre öznenin, bir inancın doğruluğuna ilişkin…
Epistemolojik Başarı: Bilişsel başarı kavramı, Gettier problemi ile birlikte çağdaş epistemolojiye kazandırılmış olan yeni kavramlardan biridir. Bu kavram, bilen öznenin, bilgiyi meydana getiren unsurları farkında olmasını…
Epitet: Taksonomi biliminde, türleri isimlendirmek için kullanılan ikili adlandırmanın ikinci kelimesi. Türü tanımlayan kelimedir ve cins isminden sonra gelir. Örneğin, Homo sapiens türü için “sapiens” epitet…
Epitop: Antijen üzerinde, belli bir savunma tepkisine karşı oluşturulan antikorların, antijenlerle birleştiği özel bir bölgedir.
Erdem Epistemolojisi: Çağdaş analitik felsefe geleneğinde Ernest Sosa ve Linda Zagzebski tarafından temsil edilen bir yaklaşım. Etik bir yaklaşım olan ve kökenleri Aristoteles’e kadar giden erdem etiği ile epistemik gerekçelendirme…
Erime Sıcaklığı: Belirli koşullarda çift sarmallı DNA’nın tek sarmal haline geldiği sıcaklık. Guanin-sitozin oranı arttıkça Tm oranı da artar.
Erişilebilirlik: Erişilebilirlik, doğru inançların bilgiyi meydana getirebilmesi için gerekli olan kanıtlara, nedenlere ve gerekçelere öznenin ulaşabilmesi anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle erişilebilirlik, Hasan…
Erişimcilik: İçselciliğin bir türü olan bu yaklaşım bir öznenin sahip olduğu inancın epistemik gerekçelendirmesini, öznenin zihnindeki bazı özel erişim türleri ile belirlenebileceğini iddia eder. Bir doğru inancı…
Erişkin kök hücreleri: Erişkin kök hücresi, farklılaşmış bir dokuda ayrışmamış halde bulunan ve kendini yenileyip köken aldığı organın spesifik hücresine dönüşebilen hücrelerdir.
Eritem: Kılcal kan damarlarının genişlemesine neden olan yaralanma veya tahriş sonucu cildin genellikle benekler halinde yüzeysel olarak kızarması.Kılcal damar tıkanıklığı nedeniyle ciltte veya mukoza zarında…
Eritroblast fetalis: Annenin anti-Rh+ antikorlarının bebeğin Rh+ kanındaki alyuvarları patlatması. Semptomları; Hayatı tehdit eden anemi, sarılık, ateş, ödem ve şişmiş dalak ve karaciğer. Ciddi vakalar kan değişimi ile tedavi…
Erken Taş Devri: Yaklaşık 2,6 milyon yıl önceden başlayıp 400.000 ila 250.000 yıl önceye kadar süren ve Oldowan ve Acheulean denen taş alet kullanımını içeren bir zaman aralığıdır. Afrika’daki Erken Taş Devri yaklaşık…
Erken ulaşma: Gerek avlayarak gerekse de leş yiyerek ölü hayvan gövdesini tüketmede erken sıralarda (genellikle ilk sırada) yer alarak kaynak elde etme.
Erlenmeyer: Kimyada kullanılan, dibi düz ve koni biçimli cam malzeme. Özellikle titrasyon işlemlerinde kullanılır. Çözelti hazırlamak, çözelti kaynatmak ve saklamak gibi çeşitli amaçlarla da kullanılmaktadır.
Erotomani: Kişinin; yüksek makam, statü, güç, zenginlik veya şöhret bakımından kendisinden yüksekte olan birinin kendisine âşık olduğunu düşünmesine sebep olan sanrı türü. Örneğin kişi, ünlü bir oyuncunun kendisinden…
Erotomanya: Erotomanya bir sanrı türüdür. Bir kişinin, genellikle ünlü, politikacı ya da yüksek mertebe bir kişinin, kendisine aşık olduğunu düşünmesi durumudur. Bu kişiler rastgele kişilere ya da tanıdıklara da…
Eş Anlamlı (Sessiz) Baz Değişimi: Bu tip mutasyonda, nükleotit sırasındaki değişim amino asid değişimine neden olmaz.
Eşanlamlı olmayan yerdeğiştirme: Bir genin ifade ettiği aminoasitlerin sırasının, DNA yerdeğiştirmesi sebebiyle değişmesidir.
Escherichia coli: Genomu tamamiyle dizilmiş bir gram negatif bakteri. Prokaryotların incelenmesi için model organizmalardır.
Eşcinsel: Homoseksüel. Duygusal ve cinsel olarak, hemcinsine ilgi duyan bireylere verilen ad.
Eşey hücre öncülleri: Genetik bilgiler bir nesilden diğerine gametler yoluyla aktarılır. Eşey hücre öncüllerindeki mutasyonlar, o gametten oluşan tüm döllerde bulunur.
Eşeyli Üreme: Mayotik bölünmenin ürünü olan cinsiyet hücrelerinin (gamet) birleşmesini gerektiren üreme türü. Her yavru, mayoz sırasındaki bağımsız kromozom dağılımı nedeniyle benzersiz bir genetik kompozisyona…
Eşeysiz Üreme: Cinsel bir işleme bağlı olmayan herhangi bir üreme biçimi. Tek bir bireyi içerir. Hücre bölünmesi, parçalanma veya tomurcuklanma ile çoğalma.
Eşit olmayan çaprazlama: Doğru eşlenmeyen DNA’da meydana gelen çaprazlanma, yavru hücrelerde bazı dizilimlerin çiftlenmesine ve bazılarında silinmelere neden olur. Buna eşit olmayan çaprazlanma denir.
Esneklik: Cisimlerin, şekil ve büyüklüklerinin, uygulanan kuvvet ile değişebilme ve uyum sağlayabilme, sonrasında tekrar eski haline dönebilme özelliğine esneklik denir.
Et yiyen bakteri: Streptococcacceae familyasına ait bir bakteri türüdür. Küre şeklinde, Gr(+), oksijenli solunum yapar, hareketsizdir ve spor üretmeyen patojen bir bakteridir. Normalde insan florasında boğaz ve burunlarda…
Etanol: Renksiz ve kokusuz bir kimyasal bileşendir. Yanıcı bir bileşendir ve günışığında belli olmayan, mavimsi bir renkte ve dumansız bir şekilde yanar. Aynı zamanda antiseptik, tıbbi çözücü, panzehir gibi görevlerde…
Eteneliler: Plasentalı Memeliler. Memeliler Sınıfının alt sınıflar.(diğer alt sınıflar tek delikliler ve keseliler). Embriyo ve fetus plasenta ile beslenir. Bu hayvanlar doğurucudurlar. (Yumurta bırakmak…
Etiyopik bölge: Büyük Sahra, Habeşistan ve güneyinde kalan ülkelerden meydana gelen bölge.
Etkileşim: Genetik biliminde, bir alelin fenotip üzerindeki etkisinin, aynı veya farklı lokuslardaki diğer alellere bağlı olması durumudur. İstatistikte ise, bir yaklaşımın etkisinin, diğer yaklaşımlara bağlı olmasıdır.
Etkili popülasyon büyüklüğü (Ne): Gerçek, gözlenen bir popülasyondakiyle aynı hızda genetik varyasyonu sürüklenmeye bağlı olarak yitirecek olan, rastgele çiftleşmenin var olduğu (seçilimin, mutasyonun veya göçün olmadığı) popülasyonun…
Etkin yarı ömür: Radyoaktif maddenin vücutta etkili olduğu süre.
Etli meyve: Perikarpı kalın, etli ve su bakımından zengin meyve.
Etnografi: İnsan ırklarının tanınması ve incelenmesi.
Etoloji: Hayvan davranışlarını inceleyen zooloji alt dalıdır. Davranışçılık akımından farklı olarak, hayvanların doğal ortamlarında gözlenmesi gerektiği ekolüne sahiptirler; ancak artık ikisini de kapsayıcı bir…
Evrim: En kısa tanımıyla evrim, popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içerisindeki değişimidir. Bu tanımdaki her bir basamak, evrim için olmazsa olmazdır:
Evrim ağacı: Türlerin veya popülasyonların birbirleriyle olan evrimsel ilişkilerini gösteren çizimlerdir. Belirli canlıları kapsayabileceği gibi, var olmuş, olan ve olacak olan tüm türleri de kapsamaktadır. Paleontolojik…
Evrim ekonomisi: Bir bireyin, türün veya popülasyonun ömürleri içerisinde olay ve olgulara harcadıkları zamanın ve enerjinin, evrimsel açıdan önemidir. Enerjiyi, çevresel ihtiyaç ve zorunluluklara en uygun kullanabilen…
Evrimsel gelişimsel biyoloji (Evo-Devo): Farklı organizmaların gelişme sürecini; bu organizmalar arasındaki atalarının ilişkisini inceleyen ve karşılaştıran, gelişimsel süreçlerin nasıl evrimleştiğini inceleyen bilim dalıdır.
Evrimsel sabitlik stratejisi (ESS): Bu stratejiye göre, eğer bir populasyondaki bütün bireylerin sahip olduğu bir strateji varsa, bu strateji doğal seçilimle başka bir mutant strateji ile değiştirilemez.
Evrimsel silahlanma yarışı: Bir türün (örneğin parazitin) edindiği özelliklerden ötürü bir diğer türün (örneğin konak canlının) evrimsel başarısını düşürmesidir. Bu sebeple, birinci türün özelliklerini egale edecek veya geçecek…
Ewens-Watterson homozigotluk/nötrlük testi: Popülasyon genetiğinde sık kullanılan fakat istatistik olarak güçlü olmayan, bir lokusun seçilimini anlatan testtir.
Ex vivo: Latince’de “canlının dışında” anlamına gelen ex vivo, bilimsel araştırmalarda yapılan deneyin veya çalışılan örneğin canlının dışında doğal ortama mümkün olduğunca benzer bir ortamda gerçekleştirildiğini…
Eylemsizlik: Cisimlerin hareket durumunu koruma eğilimidir. Cismin üzerine etki eden net kuvvet sıfır ise, durmakta olan cisim durmaya, hareket eden cisim ise aynı yönde hareket etmeye devam eder. Örneğin, hareket…
F
F Faktörü (Dölleme Faktörü): Bakterilerde eşey faktörü olarak rol oynayan transfer edilebilen plazmittir. Çift iplikli ve çembersel yapıda olup yaklaşık olarak 94000 baz uzunluğundadır. Konjugasyon ve kromozomal gen transferleri,…
F İstatistiği: Wright’ın F-istatistiği olarak bilinen Sewall Wright (1969, 1978) tarafından geliştirilen genetik yapının ölçüldüğü bir istatistiktir. F-istatistikleri populasyon genetiğinde bir populasyonda…
F- (eksi) suş: F faktörü içermeyen suştur.Konjugasyon esnasında “alıcı” olan E. coli suşu F faktörü içermez.
F-istatistikleri: Wright’ın F-istatistiği olarak da bilinen populasyon genetiğinde genetik çeşitliliği analiz etmek amacıyla Sewall Wright tarafından geliştirilmiştir. FST, alt popülasyonun toplam genetik varyansın toplam…
F’ (F-üssü) faktörü: F faktörü yalnızca konjugasyonla ilgili genleri içerirken, buna ek olarak bakteri genomuna ait parçalar da içeren plazmit F’ (F-prime) faktörü olarak tanımlanır.
F+ (artı) suş: F faktörü içeren suştur.Konjugasyon esnasında “verici” olan E. coli suşu F faktörü içerir.
F1: İlk çaprazlama sonunda çıkan ilk filial (oğul veya kız) melezler. Sonraki nesiller F2, F3 vb. Ile gösterilir. Kantitatif özellik lokusu (QTL) haritalaması ile hayvan çalışmalarında, fenotipin…
Fagozom: Fagositozla alınan maddenin oluşturduğu vakuol.
Faktöriyel: Seçilen bir pozitif tam sayıdan 1’e kadar olan tüm pozitif tam sayıların çarpımıdır. Matematikte “!” işareti ile gösterilir. Gösterimi şöyledir:
Falkat: Ayası orak şeklinde kıvrık olan basit yaprak.
Fameniyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 372.200.000 ile 358.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Farad: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) kapasitansın birimidir ve 1 Coulomb/Volt’a tekabül eder.[1] Adını İngiliz fizikçi Michael Faraday’dan almıştır. Farad, elektronik devreler için oldukça büyük bir…
Farklılaşma: Ayrışmamış bir hücrenin (örn; bir kök hücrenin) vücuttaki spesifik bir hücreye dönüşme işlemine verilen addır. Farklılaşma, bir takım genlerin aktive olduğu, bazılarının inaktive olduğu karmaşık bir süreçtir.…
Farmakokinetik: Farmakolojinin bir alt dalı. Vücudun maruz kaldığı ilaçlarla etkileşimini inceler. 4 başlıktan oluşur: Emilim (absorbsiyon), Dağılım (distribüsyon), Metabolizma ve Atılım (eliminasyon):
Farmakope: İlaçları veya diğer farmakolojik maddeleri, özellikle bunların kullanımını, hazırlanmasını ve düzenlenmesini açıklayan resmî kitap.
FASTA formatı: DNA ve protein sekansları için evrensel yazı formatıdır. “>” işareti ile başlayıp tek satırlık tanımlamadan sonra sekans bilgileri ile devam eder.>gi|129295|sp|P01013|OVAX_CHICK GENE X PROTEIN (OVALBUMIN-RELATED)
Fasya: Latince’de “bant” anlamına gelen fasya; vücut içerisinde kasların üzerini örten, kasları ve iç organları birbirinden ayıran, bağlayan ve sabitleyen kolajen zar yapılı bir bağ doku katmanıdır. Katmanlarına…
Fauna: Bir ülke, bölge, özel bir çevre ya da devreye has tüm hayvanlar.
Fazladan kromozom kalıtımı (Sitoplazmik kalıtım): Mendel kalıtımına uymayan kalıtım tipidir. Bir özelliğin ana hücreden yavruya kromozom üstünden değil, sitoplazma aracılığıyla kalıtılmasına denir. Çeşitliliğe önemli katkı sağlar.Retrieved on 24/12/2012…
Febril konvülsiyon: Genellikle 6 ay ila 6 yaş arası çocuklarda görülen, ateşin 38 derece ve üstüne çıkması ile meydana gelen nöbetlere verilen isimdir. Halk arasında “ateşli havale” olarak da bilinir.
Fenetik: Türlerin fiziksel benzerliklerine göre popülasyonları ve türleri gruplandırma şablonudur.
Fenokopi: Olağandışı çevre koşullarından kaynaklanan ve kendi dışındaki bir genotipin normal dışavurumuna benzeyen fenotipik özellilktir. Farklı genetik yapılara sahip olmalarına rağmen, farklı türlerin aynı fenotipi…
Fenotip: Dışyapı. Genetik ve çevresel etkenlerin yarattığı özelliklerin canlının dış görünüşündeki yansımasıdır. Fenotip çoğunlukla genler tarafından belirlenir; ancak bazı koşullarda diğer etkenler, fenotipin…
Fenotipik çeşitlilik: Bir popülasyon içerisindeki fenotipik farklılıkların ve çeşitliliğin toplamıdır.
Fenotipik esneklik: Genotipe bağlı olarak oluşan fenotipin, çevresel etmenlerin etkisiyle çeşitlilik göstermesidir.
Fermantasyon: Biyoloji’de ve Biyokimya’da birçok anlamı bulunur. Temel olarak, ısı alan, organik elektron kabul edicilerini kullanan, oksijensiz bir sindirim tipidir.
Fermat prensibi: Geometrik optiğin bazı esas kanunları, bircins ortamda ışığın doğru yolla yayılması, iki ortamın sınırında ışığın kırılması ve ışığın yüzey sınırından yansıması eskiden beri bilinen bir gerçektir. Fakat…
Feromon: Aynı türün bireyleri arasında haberleşmeyi ve tür içi bireylerin birbirlerini tanımalarını sağlayan kimyasal madde.İnsanda, eşey organlarından salınan feromonlar, eşey organlarının kendine has kokularını…
Fetüs: Embriyoyu takiben, bir yavrunun doğumdan önceki son gelişme evresidir.
Fikobilin: Fikobilinler fotosentetik pigmentlerdir. Suda çözünebilirler ve bu nedenle sitoplazmada veya kloroplastın stromasında bulunurlar. Sadece Siyanobakteri ve Rhodophyta’da bulunur.
Filetik dönüşüm: Bir türün, popülasyon bazında ve nesiller içerisinde, herhangi bir türleşme veya izolasyon olmaksızın, fiziksel özellikleri (fenotip) bakımından farklılaşması, evrim geçirmesidir. “Anagenez” olarak da…
Filetik kademelilik: Türlerin yaklaşık sabit hızla başka türlere dönüştüğünü gösteren teorik evrimsel modelleme.
Filocoğrafya: Organizmaların coğrafi dağılımlarına dair soruları cevaplandırabilmek adına, evrim ağaçlarının kullanılmasıdır.
Filofobi: Âşık olma fobisi olarak bilinen, Yunanca’da “sevmek” anlamlarına gelen φιλέω (“phileo”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Filogenetik: Çeşitli organizma grupları arasındaki evrimsel ilişkinin araştırılmasını konu alan bilim dalıdır. Filogenetik ağaçlar ise (filogeni ağacı, evrim ağacı ya da yaşam ağacı olarak da bilinir), bu tarihi şematik…
Filogenetik ağaç: Türlerin veya popülasyonların birbirleriyle olan evrimsel ilişkilerini gösteren bir çizimlerdir. Belirli canlıları kapsayabileceği gibi, var olmuş, olan ve olacak olan tüm türleri de kapsamaktadır. Paleontolojik…
Filogenetik ayakizi: Filogenetik karşılaştırmalarda korunmuş işlev ögelerini göstermek için kullanılır.
Filogenetik dal: Evrim Ağacı üzerindeki dalların her bir parçasıdır. Bu çizgiler, belirli bir popülasyonu ya da taksonomik grubun zaman içerisindeki değişimini temsil eder.
Filogeni (Soy oluş): Türlerin ve tür içi popülasyonların geçmişlerini ve diğer türler ile tür içi popülasyonlarla olan evrimsel ilişkilerinin tümüne verilen isimdir. Evrim Ağacı veya Yaşam Ağacı ile temsil edilir. Aşağıdaki…
Filoloji: Filoloji, bir dilin tarihsel süreç içerisindeki hâlini ve geçmişini, yapısını, öbür dillerle olan benzerliklerini ve farklılıklarını inceleyen bilim dalıdır. Kelime, köken olarak Yunancada kelime sevgisi…
Filopodyum: İnce ve aktin bakımından zengin hücre zarı uzatısı. Hücre göçünde, yaraların iyileşmesinde ve nörit büyümesinde önemli bir role sahiptir. Nöronlarda dendritik dallar için precursor (öncü madde) görevi…
Filum: Şube, dal. Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesi ile oluşan birliktir.
FISH (Floresan in situ hibridizasyon): Floresan probların uygulandığı doku ve hücre örneklerinde translokasyon, inversiyon, delesyon ve diğer yapısal ve sayısal kromozom anomalileri gibi spesifik DNA veya RNA dizilerinin belirlenmesi için…
Fisher’ın cinsiyet oranı teoremi: Fisher’ın bu teoremi çoğu türlerde neden cinsiyet oranının 1:1 olduğunu açıklar. Bu teoreme göre rastgele çiftleşmenin olduğu populasyonlarda 1:1 oranı bozulduğunda otomatik bir seçilim baskısı olur ve…
Fisher’ın temel teoremi: R.A. Fisher tarafından öne sürülen bu teorinin tam ismi Fisher’ın doğal seçilim hakkında temel teoremidir. Matematiksel gösterimler içermesine rağmen bu teorem matematiksel bir teorem değildir. Bu…
Fisyon: Fisyon yani nükleer parçalanma, atom ağırlığı (Kütle numarası) büyük olan atomların parçalanarak kütle numarası küçük olan atomlara dönüşmesi olayıdır. Fisyon reaksiyonları kontrollü gerçekleşmelidir…
Fitch-Margoliash Metodu: Eşit evrimleşme hızı varsayımı olmaksızın genetik uzaklık bilgisinden evrim ağacı oluşturmak için kullanılan algoritmadır.
Fitofag: Yalnızca bitkilerle beslenen canlılara verilen isimdir. Fitofag böceklerin 500.000’den fazla olduğu düşünülmektedir. Bu sayı bilinen çok hücreli canlıların yaklaşık olarak %25’ine denk gelmektedir. Orthoptera,…
Fizik: Madde, hareket, kuvvet ve enerjiyi inceleyen bilim dalıdır. Aynı zamanda doğal dünyayı ve herhangi bir ortamdaki nesneler ve enerji arasındaki etkileşimleri incelemeyi de içerir.
Fizik: Maddeyi, maddenin uzay-zaman boyunca hareketlerini ve davranışlarını, maddenin enerji ile olan etkileşimlerini deneye ve gözleme dayalı olarak inceleyen bilim dalı. Fizik; kuarklar, leptonlar ve bozonlar…
Fizikokimya: Kimyasal sistemlerin özellik ve davranışlarını inceleyen, bu özellik ve davranışların sonucunda ortaya çıkan yasaları belirleyen bilim dalıdır.[1] Fizikokimya; sıcaklık, basınç, hacim, derişim gibi fiziksel…
Fizyoloji: Canlı organizmaları ve sistemlerinin parçalarının işlevlerini inceleyen bilim dalıdır. Organizmaların, organ sistemlerinin, organların, hücrelerin ve biyomoleküllerin canlı sistemi içerisinde işlevlerini…
Fıçıdaki Beyin Argümanı: Şüpheciliğin çağdaş bir versiyonudur. Bu argüman, epistemik gerekçelendirmenin zihne içkin süreç ve unsurlar ile mümkün olduğunu iddia eden İçselcilere ve Temelci/Kartezyen epistemologlara yönelik çağdaş…
Flakon: Genellikle camdan yapılan, içine sıvı tıbbi malzemeler (aşılar ve ilaçlar gibi) konulan, küçük kaplara verilen isim, viyal.
FlavrSavr: Genetiği değiştirilerek piyasaya sürülen ilk gıda (GM gıdası). Bu tür domatesler hızlı olgunlaşmayacak şekilde modifiye edilmişti.
Floem (Soymuk Borusu): Bitkilerde yapraklarda üretilen besinleri bitkinin diğer tüm bölgelerine yönlendiren dokulardır.
Florofor: Işığı belirli bir dalga boyunda emme ve daha sonra daha uzun bir dalga boyunda ışık yayma yeteneğine sahip moleküllerdir. Bu süreç “floresan” olarak adlandırılır. Proteinler, nükleik asitler ve küçük…
Fobofobi: Korkma korkusu olarak bilinen terim.
Fonksiyon kaybı mutasyonu: Genlerin fonksiyonlarını bozduğu için işlevsel proteinlerin üretilmesine engel olan mutasyonlardır. “İleri mutasyon”, “nakavt mutasyonu” veya “boş mutasyon” olarak da bilinir.
Fonksiyon kazandırıcı mutasyon: Herhangi bir genin transkripsiyonu sonucunda yeni ya da işlevsel olarak gelişmiş bir protein üretimine sebep olan mutasyon türüdür.
Formül: Bir olgunun, semboller ve sayılar ile özgün bir şekilde ifade edilmesine formül denir.
Fosfolipit: Hücre zarının yapısında bulunan lipit çeşididir. Fosfolipitler, trigliseritlerden farklı olarak 2 yağ asidi, 1 fosforik asit, 1 gliserol molekülü ve kolin bazından oluşur. Bu moleküller suya bırakıldığı…
Fosforile etmek: Bir organik molekülü bir fosforik asit ya da fosfor içerikli bir grupla birleştirmek veya bu birleşime sebep olmak.
Fosil: Çökelti kayaçları ya da taşlar ile kayaların içerisinde rastlanan taşlaşmış, canlı parçaları veya kalıntılarıdır. Taşıl olarak da adlandırılır.
Fosil kaydı: Fosillerin Dünya çapındaki tüm kurum ve kuruluşlardaki örneklerinin resmi kayıtlarının tamamıdır.
Foton: Esas olarak bir elektromanyetik radyasyon paketi olan bir ışık parçacığıdır. Fotonun enerjisi, frekansına bağlıdır. Foton ayrıca elektromanyetik kuvvetin, kuvvet taşıyıcısıdır. Frekans ne kadar yüksekse,…
Fotosentetik Pigmentler: Pigmentler, görünür ışığın sadece belirli dalga boylarını yansıtan kimyasal bileşiklerdir. Bu da onları “renkli” görünmlerine sebep olur. Çiçekler, mercanlar ve hatta hayvan derisi onlara renk veren…
Fotosentez: Fotosentez, yeşil bitkiler ve bazı diğer organizmaların ışık enerjisini organik bileşikleri oluşturmada kullandıkları tepkime. Yeşil bitkilerdeki fotosentez sırasında ışık enerjisini kullanarak; su,…
Frasniyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 382.700.000 ile 372.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Frekans (Biyoloji): Bir fenotipin, genotipin, gametin veya alelin bir popülasyon içerisinde bulunma yüzdesidir.Her 10 bireyden 6’sı belli bir özelliği gösteriyorsa, o özelliğin frekansı %60 ya da 0.6’dır.
Frekansa bağlı seçilim: Bir bireyin uyum başarısını arttıran bir özelliğin, o özelliğin popülasyon içerisindeki frekansına bağlı olduğu durumda görülen seçilim tipidir. Çoğu zaman bu tip seçilimde, frekansı yüksek olan özellikler…
Frontal Lob: Beynin duygusal ifade, problem çözme, hafıza, dil, yargı ve cinsel davranışlar gibi önemli bilişsel becerileri kontrol eden kısmıdır. Beynin en büyük kortikal bölgesidir ve serebral korteksin yaklaşık…
Fruitaryan: Dini, siyasi, çevresel, kültürel, estetik ve ekonomik gibi nedenlerle hayvansal ürünler ve tahıllar olmadan meyve, sebze, kabuklu yemişler ve tohumlar içeren bir diyet uygulayan kişi. Kuru erik,…
Fruktoz: Fruktoz veya meyve şekeri, birçok besinde bulunan altı karbonlu bir monosakkarittir.[1] Beyaz, katı bir görünüme sahip olan fruktoz suda kolaylıkla çözünür. Fruktoz ayrıca başka bir monosakkarit olan…
FSH (Folikül Uyarıcı Hormon): Follikül stimüle edici hormon, gonadotropik hormonlardan biridir (diğeri LH’dır). Her ikisi de hipofiz bezi tarafından kan dolaşımına salınır. Folikül stimüle edici hormon, pubertal gelişim ve kadınlarda…
Fungus: Fungus: maya, küf ve mantarları içeren krallık Mantarlarının yaklaşık 99.000 bilinen organizma türü herhangi biridir. Funguslar, dünyadaki en yaygın organizmalar arasındadır ve büyük çevresel…
Füzyon: Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen Füzyon, bir ya da birden fazla hafif elementin (atom numarası küçük olan elementler) uygun ısı düzeyinde birleşerek ağır bir elementin oluşması olayına verilen isimdir.…
G
G6PD eksikliği: Vücutta yeterli miktarda glikoz-6-fosfat dehidrojenaz (G6PD) enzimi olmadığında ortaya çıkan genetik bir hastalıktır. G6PD, kırmızı kan hücrelerinin çalışmasına yardımcı olur ve onları zararlı maddelerden…
Gaga: Bazı hayvanların baş bölümünde bulunan sert yapıda dışa doğru çıkıntılı bir anatomik oluşumdur. Bilindiği üzere kuşlarda (avian dinozorlarda), non-avian dinozorlarda ve bazı memelilerde bulunur. Kuşlar…
Gaia Hipotezi: Gaia teorisi veya Gaia ilkesi olarak da bilinen Gaia hipotezi, Dünya’nın canlı ve cansız elemanlarının etkileşimini tek bir canlı organizmaya benzeten model. 1972 yılında İngiliz kimyacı…
Galaktoz: Galaktoz; süt ve süt ürünlerinde, şeker pancarında bolca bulunan, basit şekerler olarak bilinen monosakkaritlerin bir üyesidir.[1] Kimyasal formülü C6H12O6C_{6}H_{12}O_6C6H12O6 olan galaktozun moleküler…
Galaktozemi: Galaktozun sindirilememe durumu.
Galton’un Gerileme Kuralı: Regresyon terimi 19. yüzyılda İngiliz istatistikçisi Francis Galton tarafından bir biyolojik inceleme için ortaya atılmıştır. Bu incelemenin ana konusu kalıtım olup, aile içinde baba ve annenin boyu ile…
Gamet: Eşeyli üremede öncül eşey hücrelerinin mayoz bölünmesi sonucunda oluşan özelleşmiş haploit hücredir. Eşeyli üremede sperm ve yumurtanın birleşmesi yeni bir bireyin gelişimini başlatır.
Gamet havuzu: Bir popülasyonda, gelecek popülasyona aktarılabilecek olan veya bu konuda potansiyeli olan bütün gamet genotiplerinin bütün kopyalarıdır. Popülasyon içerisinde var olan gametlerin tamamı olarak düşünülebilir.
Gametofit: Döl almaşında haploid nesle denir. Gametofit haploid gametleri (yumurta ve sperm) üretir. Eğrelti otunun yaşam döngüsü
Garez: Hem uygulayanın, hem de maruz kalanın uyum başarısını düşüren davranışlardır.
Gastroenteroloji: Gastroenteroloji, sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır. Daha kapsamlı bir ifadeyle gastroenteroloji bilimi; ağızdan başlayarak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, safra…
Gastrolit: Bazı hayvanların yuttuğu ve sindirim sisteminde, tipik olarak midede veya taşlıkta depoladığı küçük taşlara veya çakıllara verilen isimdir. Mide taşı veya taşlık taşı olarak da bilinir. Gastrolitlerin…
Gause Kuralı: İki tür aynı anda aynı yerde yaşayamaz (ekolojik olarak aynı türler aynı yaşam ortamında bir arada bulunamaz). Bu, yalnızca niş farklılaşmasının (gaga boyutundaki farklılık, kök derinlikleri, vb.) evrimiyle…
GC Kutusu: Birçok ökaryotik promotörün, özellikle yapısal olarak ekspres edilen genlerin, bir elemanı. GC kutusunun konsensüs dizisi 5′-GGGCGG-3 ‘dir.
Geç ulaşma: Ölü hayvan gövdesini tüketmede ilk değil de daha sonraki sıralarda yer alarak kaynak elde etme. Geç ulaşan yırtıcılar, ölü hayvan gövdesine ilk ulaşan yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne bağlı olarak…
Geçiş türlerinin evrimi: MHC alelik çeşitliliğin çok tercih edilen türü.
Gefirofobi: Köprü korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “köprü” anlamına gelen γέφυρα (“gephura”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Geiger sayacı: Alfa, beta ve gama gibi iyonlaştırıcı radyasyonu ölçen parçacık dedektörüdür. Saniyede veya dakikada ölçülen ışıma sayısını “cpm” değeri olarak gösterir. Dijital sayaçlarda Becquerel, Sievert gibi diğer…
Gelişmiş Tür: Filogenetik araştırmalarda, bir organizmanın veya karakterin, daha ilkin bir formdan evrimsel ıraksama yoluyla daha farklı bir yapıya değişmesi anlamında kullanılır. Mutlak bir gelişmişlikten bahsedilmemektedir.…
Gen: Kromozom üzerinde belirli bir yer işgal eden, fiziksel özelliklerin ve canlıya ait fonksiyonların kalıtımının temel birimidir. Kalıtsal karakterlerin ebeveynden yavrulara aktarılmasını sağlar. Tek…
Gen ailesi: Ortak bir atadan gelen ve birebir aynı veya benzer özellikleri taşıyan lokus gruplarının gruplarıdır.
Gen akışı: Alellerin bir popülasyondan bir diğerine olan hareketidir. Tipik olarak bireylerin fiziksel yer değiştirmeleri veya oluşturulan gametlerin rüzgar, akıntılar, organik taşıyıcılar vb. aracılığıyla mesafe…
Gen çiftlenmesi: Genellikle eşit olmayan çaprazlanma (crossing-over) sonucunda bir lokusun ekstra bir kopyasının oluşturulmasıdır.
Gen etkileşimi: Birden fazla genin bir karakteri etkilemesi durumu.
Gen havuzu: Bir popülasyonda, gelecek popülasyona aktarılabilecek olan veya bu konuda potansiyeli olan bütün genler ve kopyalarıdır. Popülasyon içerisinde var olan genlerin tamamı olarak düşünülebilir.
Gen okunumu: Protein yapımında, RNA dizisini aminoasit zincirine dönüştürme işlemi.Translasyon metionin (AUG) içeren kodon ile başlar. Protein sentezini sonlandırmada mRNA üzerinde 3 kodon etkili olur ve bunlara terminasyon…
Gen terapisi: Bir kişinin genlerini, hastalığı tedavi etmek veya iyileştirmek için değiştiren bir tekniktir. Bu terapinin, kanser ve diğer durumları tedavi etme yolları üzerine yapılan araştırmalar devam etmektedir.
Gen yazılımı: DNA’nın RNA polimeraz tarafından mRNA formatına dönüştürülmesidir. Gen ifadesinin ilk adımıdır.
Genelci bitkiler: Geniş bir kaynak tabanına sahip organizma; genelci otçullar tek bir bitkinin savunmasına karşı iyi bir adaptasyon geliştirmez.
Genetik: Biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve çeşitliliği inceleyen bilim dalıdır. “Genesis”, yani “köken” kelimesinden gelmektedir. Kalıtım bilimi olarak da bilinir. Biyolojinin bir alt dalı olup, canlı organizmalardaki…
Genetik akrabalık (r): Bireyler arasındaki genetik akrabalığın sayısal ölçüsüdür. Diploit türlerde, tam kardeşler veya ebeveyn çocuk arasında r = 1/2; üvey kardeşlerde, hala, amca ile yeğenler arasında, büyük anne…
Genetik bağlantı: İki veya daha fazla genin birlikte bir birim olarak ayrılması durumudur. Genetik bağlantı birlikte daha iyi görev yapabilen genleri bir araya getirmek için ortaya çıktığı düşünülür. Genetik bağlantı iki…
Genetik dağılım: Bir popülasyondaki genetik heterojenitenin sebep olduğu fenotipik dağılım.
Genetik denge: Popülasyonun jenerasyondan jenerasyona evrim geçirmediği; genetic havuzdaki frekansların sabit kaldığı durum
Genetik determinizm: Genlerin fiziksel ve davranışsal fenotipleri belirlediği görüşüdür. Bir canlının özelliklerinin tamamının genlerce belirlendiği düşüncesidir. Büyük oranda doğru olsa da, modern bilim dahilinde, çevrenin…
Genetik düzeltme: DNA sentezinde DNA polimerazın uyumsuz bazları tanıma becerisidir. DNA polimeraz hataları ekzonükleaz enzimiyle düzeltir.
Genetik Haritalama: Bir genin ya da genetik işaretin, kromozomdaki fiziksel yerini tespit etme işidir. Daha önceleri genetik bağlanma ve ilişkilendirme yoluyla yapılan bu yöntem, genom projelerinın bir genomdaki aşağı yukarı…
Genetik heterojenite: Birkaç farklı genotipin varlığının o genotipin hastalığının bileşenlerine katkı sağlamasıdır. Aynı hastalığa sebep olan çeşitli gen bozukluklarının varlığı, ki bu bozukluklar aynı genin farklı pozisyonlarındaki…
Genetik hibritleştirme: Birbirini tamamlayan nükleik asit dizilerinin belirli bir düzende yeniden eşleştirilmesi. Genetik olarak uzak popülasyonlardaki bireylerin hibrit oluiturması için çiftleştirilmesi.
Genetik mesafe: Genetiğin popülasyonla ilgili olan ölçüsüdür. Genetik türler arasında veya bir türün içindeki popülasyonlar arasındaki ayrılıklar. Bunlar çeşitli parametrelerle ölçülür. Geniş genetik mesafeler daha uzak…
Genetik sürüklenme: Genetik sürüklenme ya da Sewall Wright etkisi, evrimsel sürecin temel mekanizmalarından biridir. Bir popülasyonda kuşaktan kuşağa, tümüyle şansa bağlı olaylar sonucu genlerin alel sıklıklarının değişimidir.…
Genetik uyum başarısı: Kimi Türkçe kaynaklarda “uyum başarısı” ya da “uyum gücü” olarak da geçmektedir, (genelde popülasyon genetiğinde w olarak ifade edilir) evrim kuramında önde gelen merkezi bir fikirdir. Hem genotipe göre,…
Genetik varyasyon: Genotipteki farklılıklardan ötürü popülasyon içerisindeki bireylerde oluşan farklılıklardır.
Genetik yük: Popülasyon genetiğinde seçilimin veya mutasyonların sebep olduğu alel kayıplarının maliyetinin ölçüsüdür. 0 ile 1 arasında bir değer ile ifade edilir.
Genitalya: Üreme organları; gonatlar, yardımcı bezler ve dış yapıları.
Genlik: Genlik, bir dalganın periyodik hareketinde, dalganın tepe noktasından çukur noktasına olan uzaklığının yarısıdır. Genlik, yaylarda telin boyuna, gerginliğine, kesitine, cinsine bağlı olarak değişir.
Genokopi: Bir gen/genotipin başka bir gen/genotiple aynı fenotipe sebep olması. Genlerin sesteşliği de denilebilir.
Genom: Bir organizmanın içerisindeki genetik materyalin tamamına verilen isimdir. Bir canlının (genellikle tek bir hücresinin) sahip olduğu bütün genetik kodu belirtir.
Genomik dengesizlik: Kanser oluşumundaki ilk olaydır. DNA onarımı ve hücre döngüsü kontrolünde meydana gelen kusurlar nedeniyle oluşur. Genomik dengesizlik, tümörü önleyen genin mutasyon geçirerek işlevini kaybetmesiyle veya…
Genotip: Soyyapı ya da kalıtyapı olarak bilinir. Organizmanın genetik yapısının tamamına verilen isimdir. Bir hücrede birden fazla gen bulunmaktadır. Bu genler, enzim ve protein sentezini yöneterek, bireyin dışyapısını…
Genotip göreceli riski: Bir lokustaki bir genotipe karşı aynı lokustaki farklı genotipin hastalık riskidir.
Geometrik Ortalama: Bir veri grubunda bulunan verilerin çarpımlarının, n veri sayısı olmak üzere n’inci dereceden köküne denir.[1] Örneğin, 2 veriden oluşan bir veri grubunda x1 ve x2 sayılarının geometrik ortalama şu şekilde…
Gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu: Floresan boyalar yardımıyla “gerçek zamanlı” olarak DNA’nın ayırt edilmesi ve DNA miktarının gösterilmesi tekniğidir.
Gerçekçeneliler: Çeneli omurgalılar, çenesiz omurgalılardan evrimleşmişlerdir. Günümüzde yaşayan en eski çeneli omurgalı canlı kıkırdaklı balıktır.
Gerekçelendirme: “Meşrulaştırma” gibi kullanımı çok nadiren olsa da kullanımdadır. Sait Reçber gibi hocalarımızın ise “haklı çıkarım” olarak kullandığını bildiğimiz bu kavram Gettier’in etkisiyle çağdaş epistemolojinin…
Gerekircilik: Determinizm. Nesne ve olgular arasındaki zorunlu bağlantıyı dile getiren bilimsel görüştür. Determinizm, nesnel ve evrensel nedenselliğe dayanır.
Geri Gidiş Tezi: Geri gidiş tezi, bir inancın gerekçelendirmesinin bir başka inanca dayanması nedeniyle sonsuza kadar geri gidebileceğini ileri süren kuşkucu yaklaşıma yönelik, temele güvenilir bir inanç koyarak bu gerilemeyi…
Geri ıslah: Canlı organizmaların popülasyonları içindeki belirli atasal özelliklerin yeniden ortaya çıkarılması adına yapay seçilimin kullanılması.
Geri mutasyon: Bir önceki bir mutasyonun etkilerini tersine çeviren bir mutasyondur. Tipik olarak, fonksiyon kaybettirici bir mutasyondan sonra meydana gelip, fonksiyonu geri kazandıran mutasyonlar için kullanılır.
Geri soğutucu: Laboratuvarlarda damıtma işleminde kullanılan kaynayan gazın, soğuk su yardımıyla tekrar sıvı hale geçmesine yarayan cam malzeme.
Germinal mozaiklik: Yumurta hücrelerinin farklı sayıdaki kromozomların karışması ya da diğer kromozomal anormallikler. Germinal mozaiklik fenotip olarak normal olan ebeveynlerden farklı kromozom sayısına sahip olan…
Gerontofobi: Yaşlı insanlardan veya yaşlanmaya karşı duyulan aşırı korku olarak bilinen, Yunanca’da “yaşlı insan” anlamına gelen γέρων (“geron”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir…
Gettier Problemi: Edmund Gettier’in 1963 yılında kaleme aldığı “Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?” adlı makalesiyle ortaya konan problemdir. Yalnızca 3 sayfalık bu makale çağdaş epistemolojide çok ses getirecek…
Giraz: DNA replikasyonu sırasında süper burulmanın sebep olduğu moleküler gerilimi düşürmek için görev yapan bakterisel DNA topoizomerazlardan bir tanesidir. DNA giraz üretilir, kapatılır ve çift sarmal kırılır.…
Girdap: Bir miktar sıvı veya gazda gelişen ve ana akıma ters yönde hareket eden dairesel hareket.
Gizhelyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 303.700.000 ile 298.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Gizli enzim: Şartların değiştiği ve uygun hale geldiği anda faaliyet gösteren enzimlerdir.
Gliserit: Gliserinin bir esteri. Bir molekül gliserine bir yağ asidi ya da yağ asitlerinin bağlandığı sıvı ve katı yağlar.
Gliserol: Lipitlerin yapısında bulunan üç karbonlu bir alkol. Gliserin.
Glisin: Asetik asitten türeyen, yan zincir olarak bir hidrojen atomu bulunan, kollagen ve elastin gibi proteinlerin yapısına giren en basit amino asit.
Globofobi: Balon korkusu olarak bilinen terim.
Glossofobi: Topluluk önünde konuşma korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “dil” anlamına gelen γλῶσσα (“glossa”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Glukoz: Basit şekerler (monosakkaritler) olarak bilinen bir grup karbonhidrat. Glikoz (Yunanca glykys, “tatlı”) C6H12O6 molekül formülüne sahiptir. Meyvelerde ve balda bulunur ve hayvanlarda…
Glukoz-6-Fosfat dehidrojenaz (G6PD) eksikliği: X’e bağlı olarak kalıtılan, alyuvarlardaki G6PD’nın yetersiz miktarda olmasından oluşan metabolik hastalık. Bazı çevresel etmenlere maruz kalınca; bazı ilaçar ve bakla gibi, bireyin alyuvarları patlar…
Göç: Evrimsel analiz açısından, alellerin bir popülasyondan bir diğerine doğru hareket etmesidir, geçmesidir. Tipik olarak bu, bireylerin yer değiştirmesi (göç etmeleri) veya rüzgar, su veya tozlaştırıcı hayvanlar…
Gonad: Gamet üreten bir üreme bezi (yumurtalık veya testis gibi).
Gonoteka: Hidrozoon kolonilerinde gonoporun çevresindeki saydam koruyucu örtü
Google Etkisi (Dijital Unutkanlık): Google Etkisi, dijital unutkanlık, Google gibi internet arama motorlarında kolaylıkla bulunabilecek bilgileri unutma yatkınlığıdır.
Göreceli tarihlendirme: Daha yeni ve daha eski kayalar arasındaki ilişkilerden yola çıkarak, kaya dağılımları içerisinde göreceli olarak kayaçları tarihlendirme teknikleridir.
Göreceli uyum başarısı: Bir popülasyon içerisinde, bir bireyin, diğer bireylere göre hesaplanan fenotipik veya genotipik uyum başarısıdır. Bireyin kendi uyum başarısının ya popülasyonun ortalama uyum başarısına bölünmesiyle,…
Görünür parlaklık: Bir gök cisminin Dünya’dan gözlemlenen parlaklığıdır. Nesnenin mesafesine göre değişkenlik gösterir. Görünür parlaklık (m) şu formülle hesaplanır:
Göz sıvısı: Aqueous humor siliyer uzantılar tarafından, kan sıvısının süzülmesiyle oluşur. Kornea ve iris arasındaki boşluğu doldurur ince, sulu bir sıvıdır. Bu sıvı göz içi basıncını oluşturur, kornea…
Göz sümüksel zarı: Göz kapaklarının iç kısmını ve göz küresinin kornea dışındaki ön kısmını örten mukozal bir yapıdır. Kısımları şöyle ayrılır; Palpebral konjuktiva göz kapaklarının iç yüzeyini kaplar,…
Gradualizm: Küçük çapta değişikliklerin sürekli, kararlı birikimine dayalı evrim modelidir. Giderek, yavaş yavaş evrimleşme olarak da bilinir.
Grafestezi: Gözler kapalı iken avuç içine yazılan sayı veya harfi anlayabilme duyusu.
Gram Boyama: Bakterileri hücre duvarlarının kimyasal ve fiziksel özelliklerine göre iki büyük gruba (Gram-pozitif, Gram-negatif) ayırmak için kullanılan empirik (deneysel) bir yöntemdir.
Grandiyöz sanrı: Kişinin, kendisini olduğundan büyük görmesine sebep olduğu sanrı türü. Kişi; kendini zengin, güçlü veya özel güçlere sahip olduğunu düşünebilir. “Büyüklük hezeyanı” olarak da isimlendirilir.
Gravitasyon: Kütlesi bulunan maddelerin birbirlerine doğru ivmelenme eğilimidir, Türkçede yanıltıcı bir biçimde “kütleçekim” olarak da bilinir. Elektromanyetik kuvvet, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet ile birlikte doğadaki…
Grup Yer Değiştirme: Prokaryotlardaki 3 taşıma sisteminden biri. (Diğer ikisi; Basit Taşıma, ABC Taşıma Sistemi) Taşınan maddenin alımı sırasında kimyasal olarak değiştirilmesi ile olur.E. coli’de glukoz ve fruktozun hücre…
GTP (Guanozin 5′ trifosfat): Guanozin trifosfat olarak bilinir. Protein sentezinde rol alan RNA sentezinin öncüsü bir nükleotitdir. GTP
GTPaz: Bağlandıkları guanozin trifosfatı (GTP), guanozin difosfata (GDP) hidrolize eden geniş bir hidrolaz enzimleri ailesi.
Güçlü hibrid: Daha az güçlü homozigot ebeveynlerden oluşan heterozigot dölün alışılmışın dışında bir gelişim, güç gösterip, daha sağlıklı olması.
Gündüzcü: Günlük, yevmi, her günkü; gündüze ait, gündüz olan anlamına gelir. Biyolojide ise sadece gündüzleri görülen, gündüzleri hareket eden ve besin arayan anlamındadır ve genellikle gündüz yaşayan hayvanlar…
Güven aralığı: Bir tahminin istatistiki kesinliğinin belirleyicisidir. Eğer bir çalışmada tekrar tekrar tahminlerin yapılmasını gerektiriyorsa ve her bir tahmin için %95 güven aralığı hesaplanıyorsa, bu güven aralığı,…
Güvenilircilik: Dışsalcılığın ılımlı bir türü olan güvenilircilik, epistemik gerekçelendirme sorununa çözüm olarak ortaya atılan bir kuramdır. Bu kuram, bilme araçlarından hareketle elde ettiğimiz inançların, oluşturulma…
Güvenilirlik: Güvenilirlik, inançlarımızı oluştururken ve doğru inançlarımızı bilgi haline getirirken izlenilen süreçlerin uygunluğuna işaret etmektedir. Çoğunlukla dışsalcı bir yaklaşım olan güvenilirciliğin ön plana…
Gymnophobia: Gymnophobia çıplaklık korkusudur. Bu insanlar bu korkunun gereksiz olduğunu bilmelerine rağmen heyecan, korku duyarlar. Başkalarını çıplak görmek, çıplak olmak ya da ikisinden de korkabilirler. Bu korku…
H
H maddesi: Kırmızı kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan, A ve/veya B antijenlerinin eklenebildiği karbonhidrat yapı. Bir ekleme yapılmaması halinde kan grubu O olur.
H-2 kompleksi: Faredeki ana doku uyuşması kompleksi (MHC). İlk MHC 1937’de Peter Gorer tarafından keşfedildi. H-2 Kompleksi
h2: h2, kalıtılabilirliğin dar anlamlı bir göstergesidir.
Habenular çekirdekleri: Memelilerde medial ve lateral çekirdeklerden oluşan ve dorsal diensefalonda (ara beyin) yer alan habenular çekirdekler; korku, kaygı, isteksizlik, ödül, ağrı, uyuşturucu bağımlılığı, uyku, üreme ve saldırgan…
habilitasyon: Habilitasyon, Asya ve Avrupa ülkelerinin bazılarında, en yüksek dereceli akademik bir prosedür olarak tanımlanabilmektedir. Aday, üniversite tarafından belirlenmiş olan araştırma, ileri eğitim gibi belirli…
Habitat: Grup olarak veya yalnız yaşayan canlıların doğal yaşam alanlarıdır.
Hacimsel şişe: Belirli derişimde ve standart çözelti hazırlamak amacıyla laboratuvarlarda kullanılan cam malzeme. Hacimleri genellikle 1 mL ile 1.000 mL arasındadır.
Haeckel biyogenetik kuralı: Ernst Haeckel tarafından 1874 yılında öne sürülen bu kural ontogeni ile filogeni arasındaki ilişkiyi açıklar. Buna göre ontogeni filogeniyi tekrarlar. Yani bir canlının embriyolok dönemdeki gelişimi,…
Hafefobi: Dokunma korkusu. Yunanca’da “dokunma” anlamına gelen ἁφή (“haphḗ”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşmaktadır.
Hafıza: Öğrenilen bilgileri depolamaya ve istenildiği zaman kullanmaya olanak sağlayan yetenektir.
Haldane Hipotezi: Y kromozomu üzerindeki düşük rekombinasyon seçimi diğer kromozomlar üzerinde rekombinasyon oranlarında pleyotropik azalmaya neden olur. Bu yüzden heterogametik cinsiyetlerde (insanlarda erkek kelebeklerde…
Haller organı: Kenelerde, konukçu hayvanın bulunmasına yarayan, yağ asitlerine duyarlı kimyasal almaçtır.
Halüsinasyon: Kişinin, hiçbir uyarıcı nesne veya durum olmadan gerçek olmayan şeyleri duyduğu, kokladığı, gördüğü veya tattığı durum. “Varsanı” ismiyle de bilinmektedir.
Hamilton kuralı: William Hamilton’ın akraba seçilimi konusunda ileri sürdüğü kuraldır. Hamilton akrabalar için fedakarlık gerektiren durumları matematiksel ifadeye dökmüştür. Fedakarlık gerektiren bir harekette “c”…
Hamiltonın Fedakarlık Teorisi: Hamilton’a göre genetik olarak birbirlerine benzeşen ve yakın olan bireylerin başkalarına oranla birbirleriyle daha çok karşılıklı yardımlaşır. Eğer akrabalarına yardım eden canlı birey, yardım etme…
Haplodiploidi: Erkeklerin döllenmemiş, haploid (tek set kromozomlu) yumurtalardan gelişip, dişilerin döllenmiş, diploid (çift set kromozomlu) yumurtalardan geliştiği üreme sistemidir.
Haploit numarası (n): Mayozdan sonraki gametlerin kromozom numaraları. İnsanlarda haploit sayısı 23 tür.
Haplotip: Genetik olarak bağlanmış gen gruplardaki alellerin belirli kombinasyonları. Bu gruplar aynı kromozomdaki birbirine yakın bölgelerde yer alan genlerin kodlanmasıyla oluşur. CmACS-7 deki tanımlanmış…
Haployetersizlik: Diploit organizmalarda, bir genin sadece bir fonksiyonel grubunun taşınması, diğerinin mutasyonla susturulması. Tek kopyayla üretilen protein miktarı normal fenotip için yetersiz olduğundan anormal bir…
Hardy-Weinberg kuralı: Gen frekanslarının hesaplanması için İngiliz matematikçisi Harold Hardy ve Alman Wilhelm Weinberg’in 1908 yılında geliştirdiği formül, kararlı popülasyonlar için geçerlidir. Bu kararlılıktan kasıt seçilim,…
Hareket Körlüğü: Akinetopsia ya da diğer adıyla hareket körlüğü nörofizyolojik bir rahatsızlıktır. Hasta bu rahatsızlıkta görüş açısı içindeki hareketsiz objeleri görmesinde bir sorun olmamasına rağmen hareketleri algılayamaz.…
Hatalı uygulama: Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanmasıdır, hekim hatasıdır. Hekimin tedavi sırasında standart, güncel uygulamayı yapmaması, beceri…
Haterviyan Epoku: Günümüzden 132.900.000 ile 129.400.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Hava Basıncı: Hava moleküllerinin, atmosferin içinde bulunan maddelere hava ağırlığından dolayı uyguladığı kuvvettir. 0°C’de ve deniz seviyesinde standart olarak 76 cmHg olarak ölçülür. 76 cmHg, yaklaşık 1 atmosferik…
Hava Kütlesi: Genellikle tutarlı bir sıcaklık veya su buharı içeriğine sahip, bazen yüzlerce veya binlerce kilometre kareyi kaplayan büyük hacimli havadır. Hava kütleleri genelde kıtasal, arktik veya tropikal gibi…
Hayatta Kalan Suçluluğu: Hayatta kalan suçluluğu; başkalarının hayatta kalamadığı fakat kendilerinin kurtuldukları bir durumdan sonra hissettikleri hayatta kalarak yanlış birşey yaptığını hissetme duygusudur. Savaştan sağ çıkan…
Hayvanlar: Taksonomide bir alem. Bütün hayvanlar Animalia denilen (Hayvanlar) aleminin üyesidir. Bu alemde prokaryotik canlılar ya da protistler bulunmaz. Hayvanlar aleminin bütün bireyleri çok hücreli ve heterotroftur…
Heksoz: Altı karbonlu monosakkarit.
Hekzapod: Altı bacağı olan.
Helikaz: DNA polimeraz replikasyon çatalındaki görevine başlamadan önce DNA sarmalının açılmasında görevli enzim.
Hemal kanal: Hemal yayların meydana getirdiği ve içinden kan damarları geçen kanal.
Hemal yay: Kuyruk omurlarında her omur merkezinin ventralinde kuyruk atardamarı ve toplardamarlarını koruyan yay.
Hematofagus: Kanla beslenen.
Hematojen: Kan veya bileşenlerinin bir veya daha fazlasının üretimiyle ilgili; kandan kaynaklanan. Kan yoluyla dağılan veya dağıtılan; kan yoluyla bulaşan.
Hematokrom: Bazı kırmızı alglerde bulunan karotenoit pigment.
Hematoksilin: Bakkam ağacı (Haematoxylin campechianum) gövdesinden elde edilen ve doku kesitlerinin boyanmasında yaygın bir şekilde kullanılan doğal bir boya.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri…
Hematoloji: Kan ve kan oluşumunu inceleyen bilim dalı.
Hematopoiez: Ana hücrelerden kan hücrelerinin oluşumu.
Hemeotik bölgeler: Çok hücreli bir embriyo içerisinde, ürünlerinin yer bilgisini sağladığı genlerdir. Yapının oluşumunda neyin nerede olacağını belirleyen genlere denir.
Hemeritrin: Molekülünde “hem grubu” bulunmayan fakat demir bulunan, bazı solucanlarda ve deniz omurgasızlarında görülen bir solunum pigmenti.
Hemikriptofit: Tomurcukları toprak seviyesinde olan rozet şeklindeki bitkiler ile iki yıllık bitkiler.
Hemizigoz: Bir alelin homolog karşılığının olmaması durumu. Erkeklerdeki X kromozomunda meydana gelmiş mutasyonlar veya gen kaybı bu duruma örnek gösterilebilir.
Hemofili: Bir veya birden fazla kan pıhtılaşma faktörlerinin oluşmadığı X’e bağlı genetik çekinik rahatsızlık. En küçük kesiklerde bile devam eden kanama görülür. İç kanamadan dolayı şişen eklemler sık rastlanan…
Hemofobi: Kan korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “kan” anlamına gelen αἷμα (“haima”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Hemoglobin: Hemoglobin, birçok hayvanın kanındaki demir içeren protein. Omurgalıların kırmızı kan hücrelerinde (eritrositler) oksijeni dokulara taşımada görevlidir. Hemoglobin, oksijen ile dengesiz,…
Hemoliz: Kırmızı kan hücrelerinin hücre zarının yıkılması durumu. İngilizce “hemolysis” olan bu kelimede “hemo” kan, “lysis” ise kırılma demektir.
Hemosöl: Eklem bacaklılarda gerçek sölomun yerine geçen ve içinde kanın dolaştığı geniş boşluk.
Hemostaz: Kendi kendine olabilecek bir kanamayı önleyen veya herhangi bir nedenle başlayan bir kanamayı durduran süreçlerin tümüdür. Damar bütünlüğünün bozulmasına bağlı olarak meydana gelen kanamanın durmasıdır.
Hermafroditlik: Tek bir canlının hem erkek, hem de dişi cinsel organlarına sahip olması durumu. Birçok omurgasız canlı ve bitkide rastlanan bir durumdur. Etimolojik olarak, Yunan mitolojisinde haberleşme tanrısı olan…
Hertz: Uluslararası Birimler Sisteminde (SI) frekansın birimidir. Saniyede bir döngü ya da salınım anlamına gelir. “Hz” ile gösterilir ve birimi s-1’dir. İsmini, radyo dalgaların varlığını kanıtlayan Alman fizikçi…
Hetangiyan Epoku: Günümüzden 201.300.000 ile 199.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Hetero: Yunanca “diğer” anlamına gelen ön ek.
Hetero Nükleroprotein Parçacıkları (hnRNP): Çekirdekteki kalıp DNA’dan hemen sentezlenen RNA ürünü. (DNA benzeri RNA veya dRNA da denir) Bu RNA türü çok kısa bir yarı-ömre sahip olmakla beraber, oldukça heterojenik ve büyüktür. hnRNA’lar çekirdekten…
Heteroblasti: Birbirine benzemeyen hücrelerden meydana gelme.
Heterodimerik: Proteinin birbirinin aynı olmayan iki polipeptit zincirinden oluşması hali.
Heterodont: Çeşitli amaçlar için farklılaşmış değişik biçimli dişlere sahip olan.
Heterogametik cinsiyet: İki farklı eşey kromozomuna sahip cinsiyet.
Heterokaryon: Birden fazla genetik olarak farklı çekirdeğe sahip hücre. Fungal (heterokaryon) uyumsuzluk çeşitleri birebir aynı olduğu takdirde, fungilerde doğal olarak gözlemlenen bir durumdur.
Heterokromatin: Genetik olarak etkileşime girmeyen, çokça boyanan, geç kopyalanan kromozom kısımları.
Heterokroni: Canlıların embriyonik safhadan erişkin safhaya geçiş süreçlerinde diğer (yakın) türlerden canlılara göre zamansal farklılıklar yaşanması. Evrim ağacı silsilesinde bazı anatomik özellikler atalara…
Heterotalik: Yalnızca başka bir çeşit çiftleşme/uyum tipiyle üreyen bir canlıyla eşeyli üreyebilen organizmalardır.
Heterotaşi: Bir genin belli bir bölgesine özgü evrimleşme hızının, zaman içindeki değişimleri. İşlevsel çeşitlilik doğurabilen veya nötral mutasyonların hızlarının evrimleşme süreci. “Heterotaşik pozisyonların…
Heterotrof: Dış beslenen canlılar, kendi besinini kendi üretemeyen, yaşamak için ototroflardan ya da diğer heterotroflardan besin alması gereken canlılardır. Hayvanlar, mantarlar ve bakterilerin büyük bir bölümü…
Heteroz: Daha az güçlü homozigot ebeveynlerden oluşan heterozigot dölün alışılmışın dışında bir gelişim, güç gösterip, daha sağlıklı olması.
Heterozigot: Belli bir alel çifti ya da alel serisi bakımından birbirine benzemeyen genlerin bulunduğu kromozomları taşıyan bireylerdir.
Heterozigot avantajı: Aşırıbaskınlık. Bir dengeleyici seçilim çeşididir. Bu durumdaki türlerin bazı özelliklerinin genetik temeli açısından heterozigot olan bireyler, homozigot baskın veya homozigot çekinik genotipe sahip…
Heterozigotluk: Diploit bir organizmanın tek bir lokusunda iki farklı allel bulunması durumu. Anne ve babadan farklı alleller gelmesinin bir sonucudur.
HFR (Yüksek frekanslı rekombinasyon): Kromozomuna F faktörü entegre edilmiş bakteri hücresi.
Hibrit bölge: Türleşmiş, farklılaşmış popülasyonların birbirleriyle çiftleştikleri coğrafi bölgelerdir. Türleşme tamamen gerçekleşmediği için veya farklı tür olmalarına rağmen türlerin modern tür tanımı dahilinde çiftleşebilmeleri…
Hidrojen Bağı: Hidrojen bağı, elektronlar için yüksek afiniteye sahip bir çift atom arasında bulunan bir hidrojen atomunu içeren etkileşim; böyle bir bağ, iyonik bir bağ veya kovalent bağdan zayıf ancak van der Waals…
Hiperkalkuli: Matematiksel hesaplamalar yapma yeteneğinin, genel nüfusun matematiksel öğrenme yeteneğinden ve okul performansından önemli ölçüde üstün olduğu bir zihinsel gelişim durumu.
Hipersalivasyon: Siyalore ya da hipersiyaloz olarak da bilinen hipersalivasyon, kelimenin tam anlamıyla aşırı tükürük akışı anlamına gelir. Ayrıca tükürük klirensinin azalmasından da kaynaklanabilecek ağızdaki tükürük…
Hipertansiyon: Kronik olarak sistolik ve diyastolik arteriyel kan basınçlarının yüksek seyretmesi durumudur.Normal bir insanda sistolik kan basıncı (SKB) 120mmHg’nin; diyastolik kan basıncı (DKB) 80mmHg’nin altında…
Hipertonik Çözelti: Hücre öz suyuna göre yoğunluğu daha fazla olan çözeltilerdir.[1] Bir alyuvar hücresini herhangi bir hipertonik çözeltiye yerleştirirken, hücreden çözeltiye serbest su hareketi olacaktır. Bu hareket ozmoz…
Hipodermis: Deri altı katı. Dermis katının altındaki yağ dokudan zengin gevşek bağ dokudan yapılmış kat.
Hipofiz Bezi: Beynin alt kısmında bulunan bezelye büyüklüğünde küçük bir organdır. Vücudun “ana bezi” olarak, bir çok hormon üretir. Ürettiği hormonlar vücuttaki diğer bezleri uyararak hormon salgılanmasına neden olur.…
Hipokampus: Duyguların oluşumunda, bellekte, uzaysal navigasyonda görev alan beyin bölgesidir. Beynin zeka açısından en önemli bölgelerinden biridir.
Hipotalamus: Hipotalamus, beyin bölgesinin talamusun altına uzananan ve üçüncü serebral ventrikül zeminini oluşturan yapı. Hipotalamus beynin ayrılmaz bir parçasıdır. Beynin altından çıkıntı yapan küçük…
Hipotez: Kanıtlanmamış ancak test edilebilir bilimsel önerme. Test edilmiş, yanlışlanamamış, başka bilim insanlarınca da kontrol edilmiş ve yeniden yanlışlanamamış olan hipotezler, teorilerin inşasında kullanılır. Doğada…
Hipotonik: Hücrenin bulunduğu ortamın konsantrasyonunun kendisinden düşük olması. Yunanca “arasında, az ve altında” anlamına gelen “hypo” ile “gerilebilen” anlamına gelen “tonikos” kelimelerinden gelmektedir.
Hipotonik Çözelti: Hücre öz suyuna göre yoğunluğu daha az olan çözeltilerdir.[1][2] Eğer bir bitki hücresi hipotonik bir ortama konulursa, hücre şişerek turgor durumuna geçer. Hayvan hücresi ise aşırı su alımına bağlı olarak…
His Demeti: Sağ atriyumdaki atriyoventriküler düğümden septum aracılığıyla sağ ve sol ventriküle geçen ve kalp atışının normal düzenini korumasına yardımcı olan koruduğu modifiye edilmiş özellemiş kas demeti.
Histogram: Ele alınan örnek bir grup içerisindeki çeşitliliği gösteren çubuklu tablodur. Her bir çubuk, birey sayısını, bireylerin frenkansını belirli bir değer veya değer aralığıyla gösterir.
Histon: DNA’nın etrafına sarılan ve kromozoma yapısal destek veren bazik protein. Yüksek arginin/lisin içeriğine sahiptirler. DNA’yı paketleyip düzenleyerek nükleozom ismi verilen birimlere ayırırlar. Histon…
Histon deasetilaz: Histonlardaki asetile edilmiş lisin kalıntılarının deasetilasyonunun transkripsiyonel baskılanmasına katkıda bulunan bir enzim.
Histon kodu hipotezi: Özel kümeler halinde bulunan modifiye edilimiş histon kalıntılarının, başka kromatin parçalarıyla olan spesifik etkileşimlerinden doğan eşsiz biyolojik sonuçları düzenlediğini öne süren hipotez.
HIV: Açılımı “Human Immunodeficiency Virus” olan HIV, AIDS’e neden olan bir virüstür. Türkçe’ye “İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü” olarak çevirilebilir. İlk olarak 1981 yılında tanımlanmıştır.
Hız: Hareketli cisimlerin birim zamanda yaptığı yer değiştirmedir. Vektörel bir büyüklük olup “v⃗\vec{v}v” ile gösterilir. Hızın SI birimi “m/s”dir. Bunun yanında “km/h” ve “cm/s” gibi birimler de kullanılabilir.…
HLA kompleksi: İnsanlardaki esas doku uyuşumu kompleksi. (Bkz: Major Histokompatibilite Kompleksi, MHC) 1999 yılında bir HLA haplotipi tamamen analiz edilmiştir.
Holandrik (Erkek-soylu) gen: Y kromozomunda taşınan ve böylelikle babadan oğula aktarılan gen.
Holosen: Hololsen (11.650-günümüz) bir jeolojik devre ismidir. Diğer bir adı “Antroposen” olan ve Pleyistosen’den sonra, yaklaşık 11.650 yıldan önceden günümüze kadarki zaman dilimini kapsayan jeolojik zamanın…
Holosen epoku: 12.000-11.500 yıl öncesinden günümüze kadar gelen ve şu anda da süren jeolojik zaman dilimidir.
Holotip: İlk örnek. İlk tanım yapılırken seçilen tek örnek.
Homeobox (HOX) genleri: Transkripsiyon faktörleri sınıfında bir DNA-bağlayıcı altsınıf oluşturan, korunan bir protein dizisi. Metazoalarda (insan da dahildir), vücudun ön-arka (anterior-posterior) düzlemindeki organ ve yapıların…
Homeoplazi: Karşılıklı evrim, paralellik ya da tersine dönme sonucunda, farklı türlerde bulunan karakterler arasındaki benzerliktir.
Homeostazi: En genel tabiriyle “denge” olarak bilinmektedir. Ayrıca şu şekillerde tanımlanabilir:
Hominid: Hominidae ailesinin bir üyesi.Hominidae ailesinin üyelerinin her biridir. Şempanzeler ve bonobolar (Pan), goriller, (Gorilla), insanlar (Homo) ve orangutanlar (Pongo) cinsi hayvan türlerini içerisinde…
Hominid: Hominidae ailesinin üyelerinin her biridir. Şempanzeler ve bonobolar (Pan), goriller, (Gorilla), insanlar (Homo) ve orangutanlar (Pongo) cinsi hayvan türlerini içerisinde barındırır.
Homolog genler: Aynı atasal kökenden gelen ve farklı organizma türlerinde bulunabilen genler. Farelerde göz oluşumunda yer alan Pax6 geni ve bu genin şekildeki gibi sırasıyla; sinek, köpek balığı, mürekkep…
Homolog kromozomlar: Anne ve babadan gelen kromozomların çift halinde gözlendiği durum. Mayoz bölünme esnasında çift olarak hareket ederler. Homolog kromozomlar aynı gen aralığına sahip olup farklı alleller olarak bulunurlar.
Homoloji: Ortak bir atadan kalıtımın sebep olduğu benzerlik. Memelilerin arka bacakları örnek gösterilebilir. Homoloji, ortoloji (türler arası) ya da paraloji (tür içi) sebebiyle olabilir.
Homotalik: Kendi de dahil olmak üzere benzer bir soydan gelen canlılarla eşeyli olarak üreyebilen organizma. Fungi, alg, bitkilerde yaygın olarak görülür.
Homotaşi: Belli gen bölgelerinin evrimsel süreç içindeki değişim hızlarının aynı kalması durumudur.
Homozigot: Kromozomlarda verilen bir alel çifti veya serisi bakımından aynı genleri taşıyan bireylerdir. Homozigotlar, belli bir özellik bakımından sadece tek tip gamet meydana getirirler ve bu nedenle de saf olarak…
Homozigotluk haritası: Çekinik hastalıkların ortaya çıkması, bir allelin iki kopyası olmasını gerektirir. Bağlardaki bir dengesizlik sebebiyle hastalık taşıyan bölgeyi saran lokuslar homozigot olma eğilimindedir. Hastalık taşıyan…
Homunkulus: Bilimsel çalışmalarda, insanı çeşitli özellikleri bakımından temsil eden model insan-benzeri gösterimlerin genel adıdır. En meşhuru sinirbilimcilerin beynin en üst tabakası olan neokorteksi ve bu…
Hopanoit: Bazı bakterilerde bulunan; katı düzlemsel moleküller ökaryotlardaki sterollerin yapısal analoğudur. (Sterol; ökaryot zarlarını güçlendiren yapılar)
Hormon: Hormonlar, vücudun kimyasal habercileridir ve endokrin sistemin bir parçasıdır. Endokrin bezleri, vücudumuzun büyük sistemlerinin çoğunun dokularına ve organlarına kan akışı olan hormonlar üretir. Endokrin…
Htf adacıkları: Genomun metile edilmemiş, CpG bakımından zengin bölümleri. %80’i genel olarak temel genler olmak üzere, genlerde ve çevrelerinde bulunur. MHC genlerinin çoğunun Htf adacıklarının yakınlarında olmadığı…
Hücre: Genellikle gözle görülemeyecek kadar küçük, yarı geçirgen bir zar ile çevrili, sitoplazma kitlesinden oluşan, sitoplazma içinde çeşitli hayati olayları yürüten çekirdek, endoplazmik retikulum, mitokondri,…
Hücre kültürü: Hayvan ya da bitki dokularının canlılardan çıkarılıp, uygun besi ortamlarında ve uygun yaşam koşullarında (Hayvan hücreleri için 37 santigrat sıcaklıkta %95 hava %5 CO2 ortamda) büyümelerine devam etmesine…
Hücredışı Ortamı: Hayvanların (özellikle memelilerin) dokularında, hücreleri çevreleyen ve destekleyen, bir çok karmaşık yapıyı içerisinde bulunduran; bağ dokuları, kollajen, elastik, fibrillin, fibronektin ve laminin…
Huntington hastalığı: İnsanlarda en gecikmiş başlangıçlı ve en değişken yaşlı hastalık. Otozomal baskındır. Serebral korteks (beyin korteksi)’in ön loblarını etkiler. On yıldan uzun süreyle artarak devam eden hücre ölümü gözükür.…
Hypotrich: Eşeyli üreyen veya bölünerek çoğalan Ciliate takımına ait bir protozoa. Eşeyli üremesi konjugasyon veya gamet füzyonu dolayısıyla olabilir.
I
İatrofobi: Doktorlara ve tıbbi testlere karşı duyulan aşırı korku.
İç denge/Homeostasi: Dış ortamda meydana gelen değişiklikler karşısında iç koşullarında dengeyi sürdürme amacıyla biyolojik sistemlerin yararlandıkları bir çeşit kendi kendini düzenleme mekanizmasıdır. Canlı bir organizmanın…
İç melezlenme depresyonu: Safkanlardaki yaşayabilirliğin ve üreme potansiyelinin kaybolması. Akraba evliliklerinin uzun süre devam etmesi ya da küçük bir popülasyonda görülebilir.
İç Salgı Bezleri/Endokrin Bezleri: Yaptıkları hormonları doğrudan doğruya kan akımına veren kanalsız salgı bezleridir. Bunlar, vücut işlevlerinin gelişimini, mineral dengesini ve metabolizmayı etkileyen bir çok hormon salgılar. Hipofiz,…
İçebakış: İçebakış, öznenin kendi içsel süreçlerini algılaması anlamına gelen bilinçli bir etkinliği ifade etmektedir. Özellikle içselci yaklaşımlar için önemli bir rol oynayan içebakış, özenin kendini gözlemlemesi,…
İçebakışsal Bilinçlilik: Audi’nin kullandığı bir kavram olarak içebakışsal bilinçlilik, farkında olmadan algıladığımız şeylerin bir süre sonra bilincine varılması anlamına gelmektedir. Örneğin bir kimsenin, t anında x nesnesini…
Ichthyosaur: Büyük oranda Mezozoik denizlerde görülen, balık ve domuzbalığı benzeri, soyu tükenmiş bir deniz canlısı.
İçselcilik: İlk kez 1980 yılında BonJour ve Goldman tarafından kullanıldığı bilinen içselcilik (internalism) ve dışsalcılık (externalism) kavramları, çağdaş epistemolojide iki farklı yaklaşımı temsil eder. İçselciler,…
İdrak: Algı. Dış dünyanın uyarısı ile meydana gelen biyofizikokimyasal etkilerin zihinsel yorumudur.
İdyomorf: Birbiriyle hiçbir benzerlik ve iki karşı cinsin soyları arasında homoloji göstermeyen, fungilerde görülen üreme biçimi.
İfade edilebilirlik: İfade edilen bir genin birey üzerindeki etkisidir.
İhtiyofobi: Balık yeme korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “balık” anlamına gelen ἰχθῦς (“ichtus”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
İki Ayaklı: İnsan gibi, ayakları üzerinde dik duran ve yürüyen, iki ayaklı postür.
İkicilik: Düalizm. Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki başlangıç olduğunu savunan öğretilerin genel adıdır.
İkievcikli: Erkek ve dişi üreme fonksiyonlarının ayrı bireylerde oluştuğu canlılardır. Genelde bitkilerin ayırt edilmesinde kullanılır.
İkili adlandırma: Taksonomi biliminde, tür adlarının iki kelimeden oluşacak şekilde gösterilmesi. Carl Linnaeus tarafından geliştirilmiştir. İsimlendirmelerde ilk kelime cins adını ifade ederken, ikinci kelime ise epitet…
İkili Maya Hibridizasyon Sistemi: Protein-Protein ve Protein-DNA etkileşimlerini açığa çıkarmak üzerine proteinlerin fiziksel etkileşimlerini kullanan moleküler biyoloji tekniğidir. Varyasyonları zamanla geliştirilse de ilk orijinal teknik…
İkincil metabolit: Bitki ve hayvanlar tarafından üretilen, ancak temel metabolik süreçlere dahil olmayan kimyasal bileşikler.
İkincil Protein Yapısı: Proteinin ikincil yapısı, proteinin genel özelliklerini etkileyen ve tekrarlanan kıvrım veya katlanmalarla tanımlanır. Bu yapı seviyesi, polipeptit omurgasının katlanma yapısını tarif eder ve N-H ve C…
İkincil temas: Evrimsel süreçte birbirinden ayrılmış türlerin, yeniden coğrafi olarak bir araya gelmesi durumudur.
İlaç: Bir veya daha fazla aktif ve/veya aktif olmayan bileşen içeren dozaj formu. İlaçlar; tablet, kapsül, sıvı ve krem olmak üzere birçok dozaj biçiminde üretilir. Ağız yoluyla, damar içine infüzyonla ya da…
İlkel kordalılar: Kordalılar şubesinin yarım kordalılar, gömlekliler ve başı kordalılar alt şubelerini içeren bölümüdür.
İlüzyon: Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymamasıdır.Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan diğer çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.
İmmünoloji: Bağışıklık sistemini çalışan bilimin adıdır.
İmplantasyon Öncesi Genetik Tanı: İmplantasyon (tıpta embriyonun rahime gömülmesidir) ve gebelik öncesinde embriyoda gerçekleştirilecek erken genetik analizi sağlar.
in situ: (Latince) “yerinde” anlamındadır. Tarih öncesi çalışmalarda, konulduğu yerde bulunan eser veya fosil anlamında kullanılır. In situ (yerinde) malzemeler, tortu tabakası içinde bozulmamış bir halde bulunur;…
In vitro: Latince “cam içinde” demektir. Hayvan ya da bitki hücrelerinin/dokularının canlı dışında ; petri, ependorf tüpü, kültür flaskı içerisinde yaşam döngülerine devam ettiği ortamlardır. Bu ortamlar üzerinde,…
In vivo: Latinceden çeviride tam anlamında “canlı bir organizmada” demektir. Olgu olarak canlı organizma ya da doğada gerçekleştirilen deneyler için kullanılır.
İnanç: “Gerekçelendirilmiş doğru inanç” şeklindeki geleneksel üç parçalı bilgi tanımımızdaki inanç unsuru bilgi içerisindeki öznel ve psikoloji-zihin temelli unsura işaret eder. Burada inanç ifadesinden kastımız,…
Indel çokbiçimliliği: Genlerde ilave/eksilmenin sebep olduğu çokbiçimlilik.
İnduyan Epoku: Günümüzden 252.200.000 ile 251.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Inferior: Alt, altta bulunan, iki ayak üzerinde duran canlılar için ayağa yakın olan taraf, dört ayak üzerinde duran omurgalılar için ventral tarafa yakın olan. Vena cava inferior, kanı vücudun alt tarafından kalbin…
İnflamazom: İnflamazom, patojenik mikroorganizmaları ve steril stres faktörlerini tespit eden ve yüksek derecede pro-inflamatuar sitokinler olan interlökin-1beta (IL-1β) ve IL-18’i aktive eden bir hücre içi multiprotein…
İnorganik Kimya: Genellikle karbon içermeyen, organik olmayan bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.[1] Asitler, bazlar, tuzlar, mineraller, metaller ve ametaller buna örnek olarak verilebilir.…
İnorganik kimyasal savunma: Canlı bir organizma tarafından üretilmeyen, çevreden tedarik edilmesi gereken kimyasal savunma (bknz. elementsel savunma).
İnozin: tRNA (antikodon) üzerinde bulunan, kodonda adenin, timin, urasil ya da sitozinle eşleşebilen, modifikasyona uğramış nükleosit.
İnsular korteks: “Reil Adası” olarak da adlandırılan insular korteks beynin her iki yarım küresinde lateral sulkusun derinliklerinde katlanmış olarak bulunur, insanlarda duyusal işlemeden üst düzey bilişe kadar çeşitli…
İnsülin: Kandaki şeker (glukoz) seviyesini düzenleyen ve pankreas adacıklarında bulunan beta hücreleri tarafından üretilen bir hormon. Kimyasal formülü C257H383N65O77S6, molar kütlesi ise 5803 g/mol’dür. İnsülin…
İntegraz: Bir profaj ve bakteri kromozomu bulunduran, bölgeye özel rekombinasyonları katalizleyen enzim.
İnterfaz: Hücrenin normal hayat döngüsünü gerçekleştirdiği evre. Hücre döngüsünün %90’ını oluşturur. G1, S ve G2 olmak üzere üç evreden oluşur. G1 evresinde ATP ve protein sentezi yapılır, organel sayısı artar.…
İntrogresyon: Gen sızması: bir türden diğer bir türün gen havuzuna gen aktarımı. Türler arası melezlerin ana türlerden bir bireyle tekrar tekrar geri çaprazlaşması yoluyla bir türe ait alellerin bir başka türün gen…
İntron: Peptide dönüştürülmeyen (protein sentezine katılmayan) ve kodlanmayan bir genin DNA parçası. Eksonlar arasında bulunur. Birincil transkriptte (pre-mRNA) bulunup, RNA üzerindeki çeşitli çıkarma/birleştirme…
Iraksak Evrim: Başlangıçta benzer olan soylar arasındaki morfolojik farklılığın artmasına neden olan bir tür evrimsel değişim.
İris: Gözbebeğini çevreleyen ve göze rengini veren kaslı bölge. Lensin önünde ve korneanın arkasında bulunur. İriste bulunan kaslar, gözbebeğinin boyutunu kontrol eder ve retinaya ne kadar ışığın ulaşacağını…
İris heterokromisi: Her iki göz irisinin renk bakımından birbirinden farklı oluşu.
Irk: Popülasyon genetiğinde, bir türün farklı popülasyonlarının alel frekansları bakımından birbirlerinden farklı olmasını tanımlamak için kullanılan bir kelimedir.
Isı şok tepkisi: Isı şok tepkisi her yerde aynı şekilde ve aynı anda olan yüksek korunumlu savunma mekanizmasıdır. Bu mekanizma ile hücreler zararlı durumlardan korunabilir. Bu durumlar ısı şoku, UV ışınları, toksik kimyasallar,…
Işıksız bölge: Işığın uzanamadığı derin deniz bölgesidir.
Isıya duyarlı mutasyonlar: Ekspresyonu sıcaklığa bağlı olan mutasyonlar. Himalaya tavşanının soğuğa maruz kalan kısımlarındaki tüylerin beyazdan siyaha dönmesi.
İskelet: Bir hayvanın destek görevi olan ve vücudu korumaya yarayan sert parçasının tümü; omurgalı hayvanların iç organlarını koruyan ve destekleyen kemik ve az çok kıkırdaklı bir çatı yapısı.
İşlenmiş sahtegen: mRNA dizisinden kopyalanıp kromozoma dahil edilen inaktif gen dizileridir. İntron ya da promotörleri bulunmamaktadır.
İstatistiki bağımsızlık: Veri noktaları arasında ilişkinin olmaması durumudur. Bir diğer deyişle, bir veri noktasının diğerlerini etkilemiyor olmasıdır.
İstatistiki önem: Bir veriyle ilgili yeterli miktarda kanıt olduğunu belirtmeye yarayan istatistiki bir iddiadır. Eğer boş hipotezin gözlenen ihlalleri, şans etkilerine bağlı olarak oluşuyorsa ve bir sonucun olasılığı…
İteropar: Ömrü içerisinde birden fazla defa yavru üretebilen canlılardır.Homo sapiens (Modern İnsan), iteropar bir hayvan türüdür.
İvme: Bir hareketlinin birim zamandaki hız değişimi.[1] İvme vektörel bir nicelik olup “a⃗\vec{a}a” ile gösterilir. SI birimi m/s2dir. İvmenin matematiksel formülü şu şekildedir:
İyon: Pozitif ya da negatif yüklü atom ya da atom gruplarıdır.[1] Pozitif yüklü iyonlara katyon; negatif yüklü iyonlara ise anyon denir. Nötr atomların elektron kazanıp kaybetmesi sonucunda iyon adı verilen…
İyonik Bağ: Kimyasal bir bileşikteki zıt yüklü iyonlar arası elektrostatik çekimden oluşan kimyasal bağ türüdür.[1] Başka bir deyişle, iyonik bağ bir atomdan diğerine elektron transferiyle gerçekleşmesi sonucu oluşur.…
İyonlaşma enerjisi: Gaz hâldeki nötr bir atomdan bir elektron koparmak için gerekli olan enerjidir.[1] Gaz hâlindeki nötr bir atomdan bir elektron koparmak için gereken enerjiye birinci iyonlaşma enerjisi, ikinci elektronu…
İzobar: İzobar, kütle numaraları aynı olan atomlardır. Örneğin, klor-37 ve argon-37 atomları izobardır. Çünkü ikisinin de kütle numarası 37’dir.
İzoenzim: Bir enzimin amino asit dizisi bakımından çok az farklı olan, aynı veya farklı genler tarafından kodlanan fakat katalizledikleri (hızlandırdıkları) kimyasal reaksiyon aynı olan biçimlerinin her birine…
İzopedin: Bazı balıklarda tabakalardan oluşan kozmoyit ve ganoyit pulların en iç tabakası.
İzoton: İzoton, nötron sayıları aynı olan, proton sayıları ve kütle numaraları farklı olan iki ya da daha fazla atom türüdür. Örneğin, klor-37 ve potasyum-39 izotondur. Çünkü Klor-37’nin çekirdeğinde 17 proton…
İzotonik: Hücrenin bulunduğu ortamın konsantrasyonunun kendisi ile eşit olması durumu. Yunanca “eşitçe bölünmüş, eşitçe ayrılan” anlamında olan “isotonos” kelimesinden gelmektedir.
İzotonik Çözelti: Ozmotik basıncı hücre içi ile aynı olan çözeltilere verilen isimdir.[1][2] Bir hayvan hücresi izotonik bir ortama konulduğunda plazmolize veya hemolize uğramaz. Çünkü hücre içi ve hücre dışı yoğunluklar…
İzotop: İzotop, aynı atom numarasına, dolayısıyla periyodik tabloda aynı konuma sahip olan; ancak nötron sayısı farklı olan iki veya daha fazla atom türüdür. Bir elementin izotopları hemen hemen aynı kimyasal…
İ
İatrofobi: Doktorlara ve tıbbi testlere karşı duyulan aşırı korku.
İç denge/Homeostasi: Dış ortamda meydana gelen değişiklikler karşısında iç koşullarında dengeyi sürdürme amacıyla biyolojik sistemlerin yararlandıkları bir çeşit kendi kendini düzenleme mekanizmasıdır. Canlı bir organizmanın…
İç melezlenme depresyonu: Safkanlardaki yaşayabilirliğin ve üreme potansiyelinin kaybolması. Akraba evliliklerinin uzun süre devam etmesi ya da küçük bir popülasyonda görülebilir.
İç Salgı Bezleri/Endokrin Bezleri: Yaptıkları hormonları doğrudan doğruya kan akımına veren kanalsız salgı bezleridir. Bunlar, vücut işlevlerinin gelişimini, mineral dengesini ve metabolizmayı etkileyen bir çok hormon salgılar. Hipofiz,…
İçebakış: İçebakış, öznenin kendi içsel süreçlerini algılaması anlamına gelen bilinçli bir etkinliği ifade etmektedir. Özellikle içselci yaklaşımlar için önemli bir rol oynayan içebakış, özenin kendini gözlemlemesi,…
İçebakışsal Bilinçlilik: Audi’nin kullandığı bir kavram olarak içebakışsal bilinçlilik, farkında olmadan algıladığımız şeylerin bir süre sonra bilincine varılması anlamına gelmektedir. Örneğin bir kimsenin, t anında x nesnesini…
Ichthyosaur: Büyük oranda Mezozoik denizlerde görülen, balık ve domuzbalığı benzeri, soyu tükenmiş bir deniz canlısı.
İçselcilik: İlk kez 1980 yılında BonJour ve Goldman tarafından kullanıldığı bilinen içselcilik (internalism) ve dışsalcılık (externalism) kavramları, çağdaş epistemolojide iki farklı yaklaşımı temsil eder. İçselciler,…
İdrak: Algı. Dış dünyanın uyarısı ile meydana gelen biyofizikokimyasal etkilerin zihinsel yorumudur.
İdyomorf: Birbiriyle hiçbir benzerlik ve iki karşı cinsin soyları arasında homoloji göstermeyen, fungilerde görülen üreme biçimi.
İfade edilebilirlik: İfade edilen bir genin birey üzerindeki etkisidir.
İhtiyofobi: Balık yeme korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “balık” anlamına gelen ἰχθῦς (“ichtus”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
İki Ayaklı: İnsan gibi, ayakları üzerinde dik duran ve yürüyen, iki ayaklı postür.
İkicilik: Düalizm. Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki başlangıç olduğunu savunan öğretilerin genel adıdır.
İkievcikli: Erkek ve dişi üreme fonksiyonlarının ayrı bireylerde oluştuğu canlılardır. Genelde bitkilerin ayırt edilmesinde kullanılır.
İkili adlandırma: Taksonomi biliminde, tür adlarının iki kelimeden oluşacak şekilde gösterilmesi. Carl Linnaeus tarafından geliştirilmiştir. İsimlendirmelerde ilk kelime cins adını ifade ederken, ikinci kelime ise epitet…
İkili Maya Hibridizasyon Sistemi: Protein-Protein ve Protein-DNA etkileşimlerini açığa çıkarmak üzerine proteinlerin fiziksel etkileşimlerini kullanan moleküler biyoloji tekniğidir. Varyasyonları zamanla geliştirilse de ilk orijinal teknik…
İkincil metabolit: Bitki ve hayvanlar tarafından üretilen, ancak temel metabolik süreçlere dahil olmayan kimyasal bileşikler.
İkincil Protein Yapısı: Proteinin ikincil yapısı, proteinin genel özelliklerini etkileyen ve tekrarlanan kıvrım veya katlanmalarla tanımlanır. Bu yapı seviyesi, polipeptit omurgasının katlanma yapısını tarif eder ve N-H ve C…
İkincil temas: Evrimsel süreçte birbirinden ayrılmış türlerin, yeniden coğrafi olarak bir araya gelmesi durumudur.
İlaç: Bir veya daha fazla aktif ve/veya aktif olmayan bileşen içeren dozaj formu. İlaçlar; tablet, kapsül, sıvı ve krem olmak üzere birçok dozaj biçiminde üretilir. Ağız yoluyla, damar içine infüzyonla ya da…
İlkel kordalılar: Kordalılar şubesinin yarım kordalılar, gömlekliler ve başı kordalılar alt şubelerini içeren bölümüdür.
İlüzyon: Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymamasıdır.Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan diğer çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.
İmmünoloji: Bağışıklık sistemini çalışan bilimin adıdır.
İmplantasyon Öncesi Genetik Tanı: İmplantasyon (tıpta embriyonun rahime gömülmesidir) ve gebelik öncesinde embriyoda gerçekleştirilecek erken genetik analizi sağlar.
in situ: (Latince) “yerinde” anlamındadır. Tarih öncesi çalışmalarda, konulduğu yerde bulunan eser veya fosil anlamında kullanılır. In situ (yerinde) malzemeler, tortu tabakası içinde bozulmamış bir halde bulunur;…
In vitro: Latince “cam içinde” demektir. Hayvan ya da bitki hücrelerinin/dokularının canlı dışında ; petri, ependorf tüpü, kültür flaskı içerisinde yaşam döngülerine devam ettiği ortamlardır. Bu ortamlar üzerinde,…
In vivo: Latinceden çeviride tam anlamında “canlı bir organizmada” demektir. Olgu olarak canlı organizma ya da doğada gerçekleştirilen deneyler için kullanılır.
İnanç: “Gerekçelendirilmiş doğru inanç” şeklindeki geleneksel üç parçalı bilgi tanımımızdaki inanç unsuru bilgi içerisindeki öznel ve psikoloji-zihin temelli unsura işaret eder. Burada inanç ifadesinden kastımız,…
Indel çokbiçimliliği: Genlerde ilave/eksilmenin sebep olduğu çokbiçimlilik.
İnduyan Epoku: Günümüzden 252.200.000 ile 251.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Inferior: Alt, altta bulunan, iki ayak üzerinde duran canlılar için ayağa yakın olan taraf, dört ayak üzerinde duran omurgalılar için ventral tarafa yakın olan. Vena cava inferior, kanı vücudun alt tarafından kalbin…
İnflamazom: İnflamazom, patojenik mikroorganizmaları ve steril stres faktörlerini tespit eden ve yüksek derecede pro-inflamatuar sitokinler olan interlökin-1beta (IL-1β) ve IL-18’i aktive eden bir hücre içi multiprotein…
İnorganik Kimya: Genellikle karbon içermeyen, organik olmayan bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.[1] Asitler, bazlar, tuzlar, mineraller, metaller ve ametaller buna örnek olarak verilebilir.…
İnorganik kimyasal savunma: Canlı bir organizma tarafından üretilmeyen, çevreden tedarik edilmesi gereken kimyasal savunma (bknz. elementsel savunma).
İnozin: tRNA (antikodon) üzerinde bulunan, kodonda adenin, timin, urasil ya da sitozinle eşleşebilen, modifikasyona uğramış nükleosit.
İnsular korteks: “Reil Adası” olarak da adlandırılan insular korteks beynin her iki yarım küresinde lateral sulkusun derinliklerinde katlanmış olarak bulunur, insanlarda duyusal işlemeden üst düzey bilişe kadar çeşitli…
İnsülin: Kandaki şeker (glukoz) seviyesini düzenleyen ve pankreas adacıklarında bulunan beta hücreleri tarafından üretilen bir hormon. Kimyasal formülü C257H383N65O77S6, molar kütlesi ise 5803 g/mol’dür. İnsülin…
İntegraz: Bir profaj ve bakteri kromozomu bulunduran, bölgeye özel rekombinasyonları katalizleyen enzim.
İnterfaz: Hücrenin normal hayat döngüsünü gerçekleştirdiği evre. Hücre döngüsünün %90’ını oluşturur. G1, S ve G2 olmak üzere üç evreden oluşur. G1 evresinde ATP ve protein sentezi yapılır, organel sayısı artar.…
İntrogresyon: Gen sızması: bir türden diğer bir türün gen havuzuna gen aktarımı. Türler arası melezlerin ana türlerden bir bireyle tekrar tekrar geri çaprazlaşması yoluyla bir türe ait alellerin bir başka türün gen…
İntron: Peptide dönüştürülmeyen (protein sentezine katılmayan) ve kodlanmayan bir genin DNA parçası. Eksonlar arasında bulunur. Birincil transkriptte (pre-mRNA) bulunup, RNA üzerindeki çeşitli çıkarma/birleştirme…
Iraksak Evrim: Başlangıçta benzer olan soylar arasındaki morfolojik farklılığın artmasına neden olan bir tür evrimsel değişim.
İris: Gözbebeğini çevreleyen ve göze rengini veren kaslı bölge. Lensin önünde ve korneanın arkasında bulunur. İriste bulunan kaslar, gözbebeğinin boyutunu kontrol eder ve retinaya ne kadar ışığın ulaşacağını…
İris heterokromisi: Her iki göz irisinin renk bakımından birbirinden farklı oluşu.
Irk: Popülasyon genetiğinde, bir türün farklı popülasyonlarının alel frekansları bakımından birbirlerinden farklı olmasını tanımlamak için kullanılan bir kelimedir.
Isı şok tepkisi: Isı şok tepkisi her yerde aynı şekilde ve aynı anda olan yüksek korunumlu savunma mekanizmasıdır. Bu mekanizma ile hücreler zararlı durumlardan korunabilir. Bu durumlar ısı şoku, UV ışınları, toksik kimyasallar,…
Işıksız bölge: Işığın uzanamadığı derin deniz bölgesidir.
Isıya duyarlı mutasyonlar: Ekspresyonu sıcaklığa bağlı olan mutasyonlar. Himalaya tavşanının soğuğa maruz kalan kısımlarındaki tüylerin beyazdan siyaha dönmesi.
İskelet: Bir hayvanın destek görevi olan ve vücudu korumaya yarayan sert parçasının tümü; omurgalı hayvanların iç organlarını koruyan ve destekleyen kemik ve az çok kıkırdaklı bir çatı yapısı.
İşlenmiş sahtegen: mRNA dizisinden kopyalanıp kromozoma dahil edilen inaktif gen dizileridir. İntron ya da promotörleri bulunmamaktadır.
İstatistiki bağımsızlık: Veri noktaları arasında ilişkinin olmaması durumudur. Bir diğer deyişle, bir veri noktasının diğerlerini etkilemiyor olmasıdır.
İstatistiki önem: Bir veriyle ilgili yeterli miktarda kanıt olduğunu belirtmeye yarayan istatistiki bir iddiadır. Eğer boş hipotezin gözlenen ihlalleri, şans etkilerine bağlı olarak oluşuyorsa ve bir sonucun olasılığı…
İteropar: Ömrü içerisinde birden fazla defa yavru üretebilen canlılardır.Homo sapiens (Modern İnsan), iteropar bir hayvan türüdür.
İvme: Bir hareketlinin birim zamandaki hız değişimi.[1] İvme vektörel bir nicelik olup “a⃗\vec{a}a” ile gösterilir. SI birimi m/s2dir. İvmenin matematiksel formülü şu şekildedir:
İyon: Pozitif ya da negatif yüklü atom ya da atom gruplarıdır.[1] Pozitif yüklü iyonlara katyon; negatif yüklü iyonlara ise anyon denir. Nötr atomların elektron kazanıp kaybetmesi sonucunda iyon adı verilen…
İyonik Bağ: Kimyasal bir bileşikteki zıt yüklü iyonlar arası elektrostatik çekimden oluşan kimyasal bağ türüdür.[1] Başka bir deyişle, iyonik bağ bir atomdan diğerine elektron transferiyle gerçekleşmesi sonucu oluşur.…
İyonlaşma enerjisi: Gaz hâldeki nötr bir atomdan bir elektron koparmak için gerekli olan enerjidir.[1] Gaz hâlindeki nötr bir atomdan bir elektron koparmak için gereken enerjiye birinci iyonlaşma enerjisi, ikinci elektronu…
İzobar: İzobar, kütle numaraları aynı olan atomlardır. Örneğin, klor-37 ve argon-37 atomları izobardır. Çünkü ikisinin de kütle numarası 37’dir.
İzoenzim: Bir enzimin amino asit dizisi bakımından çok az farklı olan, aynı veya farklı genler tarafından kodlanan fakat katalizledikleri (hızlandırdıkları) kimyasal reaksiyon aynı olan biçimlerinin her birine…
İzopedin: Bazı balıklarda tabakalardan oluşan kozmoyit ve ganoyit pulların en iç tabakası.
İzoton: İzoton, nötron sayıları aynı olan, proton sayıları ve kütle numaraları farklı olan iki ya da daha fazla atom türüdür. Örneğin, klor-37 ve potasyum-39 izotondur. Çünkü Klor-37’nin çekirdeğinde 17 proton…
İzotonik: Hücrenin bulunduğu ortamın konsantrasyonunun kendisi ile eşit olması durumu. Yunanca “eşitçe bölünmüş, eşitçe ayrılan” anlamında olan “isotonos” kelimesinden gelmektedir.
İzotonik Çözelti: Ozmotik basıncı hücre içi ile aynı olan çözeltilere verilen isimdir.[1][2] Bir hayvan hücresi izotonik bir ortama konulduğunda plazmolize veya hemolize uğramaz. Çünkü hücre içi ve hücre dışı yoğunluklar…
İzotop: İzotop, aynı atom numarasına, dolayısıyla periyodik tabloda aynı konuma sahip olan; ancak nötron sayısı farklı olan iki veya daha fazla atom türüdür. Bir elementin izotopları hemen hemen aynı kimyasal…
J
Jacobson organı: Bazı omurgalılarda damaga bağlı olarak gelişen koku organıdır. Feromonların algılanmasında rolü olduğu düşünülmektedir. İnsanda körelmiş bir yapı olarak bulunmaktadır.
Jeofizik: Jeofizik, fizik, matematik ve jeolojiyi birleştirerek, yeryüzünde meydana gelen fiziksel süreçleri ve olayları inceleyen bilim dalıdır.
Jeokimya: Jeolojik sistemleri ve arkasındaki mekanizmaları kimya ve araçları ile açıklamaya çalışan bilim dalı. Kimya ve jeolojinin entegre çalıştığı bir alandır. Jeokimya, Dünya’nın ötesine de uzanmaktadır. Gezegenlerin…
Jeoloji: Ana inceleme ve çalışma konusu olan dünya ve özellikle taş kürenin içeriğini, özelliklerini, yapısını şekillendiren süreçleri inceleyen bilim dalıdır. Temel olarak dünyayı incelemekle beraber, başka gezegenlerinde…
Jeolojik kolon: Belli bir bölgedeki jeolojik olayların, kayaların karışık ve gençten yaşlıya doğru oluşumlarıyla tanımlanmasıdır.Herhangi bir bölgede, yüzeyden Dünya’nın merkezine doğru kazı yapılacak olursa, derinlere…
Jeolojik Zaman Cetveli: Dünya’nın başlangıcından günümüze kadar olan zamanları çeşitli olaylara bağlı olarak bölen ve sınıflandıran çizelgedir.
Jeomanyetik Polarite Zaman Ölçeği: Dünya’nın manyetik polaritesinin terslenme olaylarının kaydıdır. Bu ölçek, kayaların yaşını belirlemeye yardımcı olur.
Jeomorfoloji: Yeryüzü şekillerinin özelliklerini, oluşumlarını ve kökenlerini inceleyen bilim dalıdır. Jeomorfoloji kelimesi Yunancada yer anlamına gelen “Geo”, şekil anlamına gelen “Morph” ve bilim anlamına gelen…
Ji̇nofobi̇: Kadınlara duyulan aşırı korku olarak bilinen, Yunanca’da “kadın” anlamına gelen γυνή (“gunē”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Joule: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) iş ve enerjinin birimi olup 1 ohm’luk dirençten geçen 1 amperlik akımın 1 saniyede tükettiği enerjiye eş değer ısı miktarı ya da 1 Newton’lık kuvvetin bir cismi…
Juguler Damarlar: Beyin, yüz ve boyundan kanı boşaltan ve superior vena kava yoluyla kalbe geri döndüren boyundaki çeşitli damarlar. Juguler ven olarak da bilinirler. Tipik olarak, her biri kanı kafanın farklı bölgelerinden…
Jura: Jura (201.3-145 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Mezozoyik’in 3 majör zaman dilimi olan Triyas, Jura ve Kretase arasında ortancadır. Yaklaşık olarak 201.3 milyon yıl önce ile 145 milyon yıl önceye denk…
K
Kadavra: Ölü, ceset, insan yada hayvan ölüsü.
Kademecilik: Küçük çapta değişikliklerin sürekli, kararlı birikimine dayalı evrim modelidir. Giderek, yavaş yavaş evrimleşme olarak da bilinir.
Kadir ölçeği: Kadir ölçeği, gök cisimlerinin parlaklıklarının belirtilmesini sağlayan bir skaladır. Kadir değeri arttıkça cisim sönükleşir, azaldıkça cisim parlaklaşır. Kadir ölçeği logaritmiktir ve her değer bir öncekinin…
Kafa oluşumu: Hayvanların evriminde, duyu organlarının ve bunlarla ilgili sinirsel dokuların, gövdenin bir ucunda (yani ortamla “yüzyüze” olan ucunda) yoğunlaşması olayıdır. Bu olay sonucu, çoğu hayvanlarda baş ya…
Kafatası: Kafatası, omurgalıların kafasını çevreleyen iskelet yapısı. Kemik veya kıkırdaktan oluşur ve beyin ve bazı duyu organlarını koruyan bir yapı oluşturur. Üst çene (alt çene değil) kafatasının bir parçasıdır.…
Kafein: Kimyasal formülü C8H10N4O2 olan bir alkaloiddir. Kahvede, çayda ve eser miktarda, kakaoda bulunur. Alman kimyager Friedlieb Ferdinand Runge tarafından 1819 yılında keşfedilmiştir. Kafein, merkezî sinir…
Kahverengi adipoz doku: Memelilerde bulunan iki tip adipoz dokudan birisidir. Neredeyse bütün memeli hücrelerinde bulunmaktadır. Sinir bakımından, beyaz adipoz dokusuna göre daha zengindir. Yenidoğanlarda ve kış uykusuna yatan…
Kalça çıkığı: Kalça eklemlerinin birinin ya da ikisinin anormal gelişmesi durumu. Manşon bağlantısı kısmi ya da hiç oluşmamış olabilir.Palomar.edu
Kaldera: Kaldera, bir volkanın kendi içine çökmesi sonucu oluşan büyük, özel bir volkanik bir yerşeklidir. Kalderanın çöküşü, büyük bir volkanik patlama sonucu volkanın altındaki magma odasının boşaltılması…
Kalıtılabilirlik: Genetik farklılıklardan ötürü bir özelliğin, bir popülasyon içerisinde, bireyler arasında gözlenebilir farklılıklar yaratabilme olasılığına denir. Genetik, çevre ve şans faktörleri, kalıtılabilirlik değerini…
Kalıtsal sağırlık: Kulak oluşumundaki basamaklardan birkaçını etkileyerek sağırlığa neden olan mutasyonlar. Ortaya çıkan fenotipe kaltsal sağırlık denir. Klug, W., Concepts of Genetics, 10. Baskı, Sayfa 80, ISBN-13;…
Kalıtsallık: Bir canlıdaki kalıtsal olarak aktarılabilen fenotipik çeşitliliğin, canlının tüm fenotipik çeşitililiğine oranı. Bir diğer deyişle, çeşitliliğin ne kadarlık bir kısmının genetik kökenli olduğunun göstergesidir.
Kallovyan Epoku: Günümüzden 166.100.000 ile 163.500.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.stratigraphy.org/bak/geowhen/stages/Callovian.html
Kalp Atışı: Kalp atışlarını kalpteki özel elektriksel uyarılarla tetiklenir:
Kambriyen: Kambriyen (541-485.4 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik Zaman’ın 6 majör döneminden ilkidir. Yaklaşık olarak 541 milyon yıl önce ile 485.4 milyon yıl öncesine denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır.…
Kampanyan Epoku: Günümüzden 83.600.000 ile 72.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.stratigraphy.org/bak/geowhen/stages/Campanian.html
Kan: Atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağı içerisinde dolaşan, akıcı, plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelen genellikle kırmızı renkte bir sıvı. Kana…
Kan damarı: Canlı vücudunda kanın dolaştığı damarlardır. Dolaşım sistemi organlarıdır ve görevleri kanı vücudun farklı bölümlerine taşımaktır. Kan damarları temelde iki kategoriye ayrılır. Bunlar, atardamarlar (arter)…
Kanat zarı: Yarasalarda ikinci ve beşinci parmaklar arasında uzanan zarKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Kandela: Işık şiddetinin SI (Uluslararası Birim Sistemi) birimidir. Bir ışık kaynağından bir yöne doğru yayılan ışık akısının 1/683 Watt/sr olduğu noktadaki ışık şiddeti şeklinde tanımlanmaktadır.
Kanıtçılık: W.K. Clifford’a göre “yetersiz delile dayanarak herhangi bir şeye inanmak her zaman, her yerde ve herkes için yanlıştır. ” Delilciliğin en açık ve katı ifadelerden biri olarak bu gösterilebilir. Delilciler…
Kanser: Tıpta “kötü huylu neoplazma” olarak da bilinen, kontrol dışı hücre büyümesi ile karakterize edilmiş geniş bir hastalık sınıfı. Kanserli hücreler kontrol edilemez bir biçimde gelişir ve ürerler. Bu yüzden…
Kansingiyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 254.200.000 ile 252.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Kansızlık (Anemi): Kanda alyuvar sayısının normalin altına düşmesi sonu gelişen hastalık hali. Aynı zamanda hemoglobinde de azalma meydana gelmesi sonucu oluşabilir. Birçok farklı tip anemi bulunur.
Kapasitans: Bir elektronik devrede iletkenlerden herhangi biri üzerindeki elektrik yükü miktarının iletkenler arasındaki potansiyel farka “oranıdır.[1] Başka bir ifadeyle, bir cismin elektrik yükü depolama yeteneğidir.…
Kapasitör: Birbirine yakın ve yalıtılmış iki iletkenden oluşan, elektrik enerjisini depolamak için kullanılan bir devre elemanıdır.[1] Kondansatör olarak da bilinir. Kondansatörlerin basit bir örneği, paralel plakalı…
Kapitanyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 265.100.000 ile 259.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Kapsayıcı uyum başarısı: En basit tanımıyla direkt uyum başarısı, bireyin üreme ve hayatta kalma başarısı ile dolaylı uyum başarısının (bireyin akrabalarının üreme başarısından kaynaklı evrimsel başarısıdır) toplamıdır.
Kapsül: Hücreyi saran, yoğun ve sıkı yapıda protein ya da polisakkarit.
Karar verme: Algılanan uyaranı değerlendirip uygun bir davranışsal tepki seçme. Karar verme süreci basit olabilir ya da sorun çözme gibi karmaşık bilişsel süreçleri içerebilir.
Karatenoid: Karotenoidler genellikle kırmızı, turuncu veya sarı pigmentlerdir. Havuçlara renklerini veren bileşik karoteni içerirler. Bu bileşikler, karbon atomlarının bir zincir ile bağlandıkları iki küçük…
Karbonhidrat: Karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomlarından oluşan biyomolekül. Vücudun enerji elde etmek için yıktığı 3 temel depo maddesinden biridir. Karbonhidratlara “şeker” de denmektedir. Bunun sebebi…
Karbonifer: Karbonifer (358.9-298.9 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Yaklaşık 358.9 milyon yıl önce ile 298.9 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Paleozoyik Zaman’ın 6 majör dönemi arasında Devoniyen’den…
Karbonik anhidraz: Kırmızı kan hücrelerinde, mide mukozasında, pankreas hücrelerinde ve böbrek tübüllerinde bulunan bir enzimdir. Yavaş bir reaksiyon olan karbondioksitin (CO2), bikarbonat (HCO3-) ve hidrojen (H+) iyonlarına…
Kardeş gruplar: Bir evrim ağacı üzerinde aynı ortak atasal düğümden farklılaşmış tür grupları ve soy hatlarıdır.
Kardeş kromotit değişimi: Bir kromozom üzerinde bulunan kardeş kromatitler arasında karşılıklı olarak, iki özdeş genetik materyalin değişimidir. Normalde, genetik çeşitlenme, mayoz ile bölünmede görülen homolog kromozomlar arasında…
Kardeş türler: Bir evrim ağacı üzerinde aynı atasal düğüm noktasından farklılaşmış türlerdir.
Kardiyak Arrest: Kardiyak arrest ya da yaygın adıyla kalp durması, kalbin kan pompalama işlevini yerine getirememesidir.[1] Daha ayrıntılı olarak kardiyak arrest miyokardın sistol ve diastol işlemlerini yerine getirememesi…
Kardiyoloji: Kardiyoloji, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalıdır.[1] Öncelerinde iç hastalıkları (dâhiliye) bölümünün alt dalı olan kardiyoloji, günümüzde ayrı bir anabilim dalıdır.[2] Bu alanda…
Karın: Bir canlının uzunlamasına yere paralel durduğunda, yere yakın olan tarafına verilen isim.Chabner D.E. Medical language of medicine (3.Ed) W.B Saunders Company, Philadelpia, 2011
Karışan kalıtım: Fenotipteki kalıtsal özelliklerin birbirine karışarak yavruya aktarıldığını ve bu yüzden yavruda, ebeveynlerinin özelliklerinin bir karışımı olduğunu ileri süren hipotezdir. Günümüzde geçerliliğini yitirmiştir.
Karışık banka teorisi: Kırmızı Kraliçe teorisine alternatif bir teoridir. Bu teori de seksin evrimsel süreçteki rolünü açıklamak için ileri sürülmüştür. Graham Bell tarafından 1982 yılında öne sürülen bu teoriye göre seksin…
Karnitin: Karnitin; neredeyse tüm canlılarda var olan, biyoyararlanım açısından %10’u geçmeyen, suda kolay çözünen, oda sıcaklığında renksiz ve beyaz bir toz hâlinde bulunan bir amonyum bileşiğidir. Yağ asitlerini…
Karniyan Epoku: Günümüzden 235.000.000 ile 228.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.stratigraphy.org/bak/geowhen/stages/Carnian.html
Karsinofobi: Kanser korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “yengeç” anlamına gelen καρκίνος (“karkínos”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Karşı Dölleme: Soy-içi üremenin karşıtı. Aile bağları olmayan bireylerin üremesi.
Karşı Dölleme Krizi: Biyolojide, genetik olarak uzak olan bireyler arasındaki çaprazlamalardan kaynaklanan nesillerin ebeveynlerinden ya da ebeveynlerinin kendi çevrelerindeki bireylerle olan döllerinden daha düşük…
Karşılaştırmalı yöntem: Tür gruplarının sahip oldukları özellikleri ve yaşadıkları çevreleri kıyaslayan bir araştırma yöntemidir. Amacı, adaptasyonla ilgili hipotezleri test etmek ve sonuçlarını görmektir.
Karşılıkçılık: Genellikle iki ayrı türden olan, iki ayrı bireyin, birbirleriyle olan etkileşimlerinden ikisinin de faydalanması durumudur.
Karşılıklı evrim: Birbirleriyle yakından ilişkili olan türlerin, evrimsel süreçte birbirleriyle uyumlu adaptasyonlar geçirmesi durumudur. Bitkiler ve tozlaşmalarını sağlayan hayvanlar arasında karşılıklı evrim görülmektedir.
Karyotip: Bir bireyin kromozomlarının yapısının, kromozom sayısı ve normal durumdan sapmaları da içerecek şekilde tanımlanmasıdır.
Kaşif etkisi: Başlangıçtaki bir popülasyondan rastgele seçilen (ya da doğal yollarla izole olan) daha küçük gruptaki bireylerin genetik dağılımlarından ötürü, bu küçük popülasyondan gelecekte oluşacak büyük popülasyondaki…
Kaşif hipotezi: Gerçekleşen türleşme olaylarının çoğunun, ufak popülasyonların yeni coğrafi alanlara yayılması sonucu oluştuğunu ileri süren hipotezdir. Günümüzde büyük oranda kabul edilmektedir.
Kaşif olayı: Küçük bir popülasyondan, büyük bir popülasyonun oluşması olayıdır.
Kasımovyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 307.000.000 ile 303.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Katabolizma: Enerji bakımından zengin büyük moleküllerin hücre içindeki enzimlerin katalizörlüğünde daha küçük moleküllere parçalanması sürecidir. Metabolizmanın yıkım süreci olarak da isimlendirilebilir. Kelime;…
Katarsis: Psikoanaliz’de önceden karşı karşıya kalınmış bir anıyı ya da duyguyu yeniden ortaya çıkararak bilinçaltındaki bir duygusal baskıyı, gerginliği giderme yöntemidir. Tıpta bu deyim, yapay olarak kusma sağlanması…
Katastrofizm: Jeoloji’de, karasal oluşumların tamamının ya da büyük bir kısmının feci/katastrofik olaylar sonucunda oluştuğunu ileri süren görüştür. Örnek olarak seller, kıta çarpışmaları, depremler, volkanik aktivite…
Katatoni: Kişinin heyecan ve dalgınlık arasında gidip geldiği bir çeşit şizofrenidir.
Katiyan Evresi: Günümüzden 28.400.000 ile 23.030.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Kaval kemiği: Diz ile ayak bileğini bağlayan iki kemikten içte ve kalın olanı. Tibya. Latincede tibia, Osmanlıcada azm-i kasaba olarak kullanılır.
Kayıp halka: Bilim dışı terminolojide, “ara tür” kavramının tahrik edici karşılığıdır. İki canlı grubu arasında henüz keşfedilememiş olan ve bu canlıların birinden diğerine geçişte rol oynadığı düşünülen tür veya…
Kaynak Unutkanlığı: Edindiğimiz bir bilgiyi ne zaman, nerede, nasıl koşullar altında edindiğimizi unuturken, bilgiyi hatırlama durumudur. Evl.uic.edu,. (2016). Retrieved 20 January 2016, from https://www.evl.uic.edu/sugimoto/memSrc.html
Kaynama Noktası: Saf bir maddenin belli bir basınçta sıvı halden gaz haline geçtiği sıcaklıktır.[1] Sıvı haldeki bir maddeye enerji verildiğinde sıcaklığı artar. Ancak bir süre sonra sıcaklığı değişmemeye ve madde kaynamaya…
Kelvin: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) temel sıcaklık birimidir. “Mutlak sıfır sıcaklığı” kavramına dayanan bir sıcaklık ölçeğidir. Genellikle bilimsel gösterimde kullanılır ve diğer sıcaklık ölçeklerinden…
Kemik: Vücut dokularının en sertidir. Organizmanın en önemli destekçilerinden biridir. Kalsiyum bakımından doymuş olduğu için serttir. Damar içerirler. Enine bakılacak olursa dış ve iç yüzeylerinin zarla kaplı…
Kemik Dışzarı: Kemiklerin dış yüzeylerini sıkıca saran ve sıkı bağ dokudan yapılmış zardır.Kemiği korur ve kemik kırıklarında onarımı sağlar.Berkow R., The Merck/Manual, Tehşis/ Tedavi El Kitabı (3. Baskı) Merk yayıncılıki…
Kemik İçzarı: Kemik içindeki boşluklarda yüzeyi örten bağ dokudan zardır.Kemiğe sıkıca yapmışmışlardır. Kemik iliği ile komşudurlar.Berkow R., The Merck/Manual, Tehşis/ Tedavi El Kitabı (3. Baskı) Merk yayıncılıki…
Kemikli Balık: Kemikli balıklar. (sınıf Osteichthyes): Omurgalı sınıfı çenesiz ve kıkırdaklı balıklardan sonra gelişti. Çeneleri bulunur, iskeleti kemikten oluşur ve vücutlarını örten pulları vardır. En…
Kemotaksis: Bir organizmanın kimyasal bir uyarana tepki olarak gerçekleştirdiği hareket. Kimyasal uyarandan uzaklaşma veya kimyasal uyarana yaklaşma şeklinde gerçekleşebilir. Toksik maddelerden uzaklaşma, besin bulma,…
Kendinden Gerekçeli İnanç: Kendinden gerekçeli inanç, kendinden başka bir inanca dayanmaksızın doğru olan temel inanç anlamına gelmektedir. Temelcilik tarafından öne sürülen bu kavram, sonsuz gerileme problemini durdurmak amacıyla…
Keratin: Skleroproteinler olarak bilinen lifli ve yapısal bir protein ailesinin üyelerinden birisidir. Omurgalı hayvanlarda bulunan versiyonu olan α\alphaα-keratin; saç, tırnak, tüy, boynuz, pençe, toynak, nasır…
Kes-ve-Yak: Geleneksel tarla açama yöntemi. Ağaçlar ve yoğun bitki örtüsünün önce baltalar, palalarla kesilip; ardından yakılması işlemi. Yakılmış bitki örtüsünün külü; kalan güdük ağaçların dibine ekilen tarımsal…
Kesintili denge: Türlerin uzun süre değişmediklerini, çevrelerinde meydana gelen büyük değişiklikler sonucu bir anda değiştiklerini söyleyen evrimsel modelleme. Palomar.edu
Kesintili denge teorisi: Niles Eldredge ve Stephen Jay Gould tarafından 1972’de ileri sürülmüştür. Bu teori, türlerin uzun zaman dilimleri boyunca Doğal Seçilim etkisi altında aslında oldukça az değişime uğradığını; ancak asıl…
Kimmeridgiyan Epoku: Günümüzden 157.300.000 ile 152.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Kimya: Maddelerin yapısını, özelliklerini, tepkimelerini ve etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır. Kimya, doğa bilimlerinin içinde sınıflandırılır ve alt dallar bulundurur. Bu alt dallardan bazıları: organik…
Kimyasal Enerji: Kimyasal enerji, bileşikleri oluşturan atomlar arası kimyasal bağlarda depolanan enerjidir. Kimyasal enerji, bir kimyasal tepkime sırasında ısı olarak açığa çıkabilir; bu tür tepkimeler, kimya biliminde…
Kimyasal savunma: Otçulluğu doğrudan caydıran veya kısıtlayan, kimyasal özelliklere sahip bileşikler ve elementler.
Kinaz: Fosfat gruplarının yüksek enerjili fosfat içeren bir molekülden (ATP gibi) bir substrata transferini katalize eden enzimlerin genel adı.
Kinetik Enerji: Kinetik enerji, herhangi bir nesnenin hareketinden dolayı sahip olduğu enerjidir. Hareket eden her nesne kinetik enerjiye sahiptir. Birimi Joule’dür.
Kinetokor: Kromozomlarda sentromerin üzerinde iğ ipliklerinin bağlandığı özelleşmiş proteinler.
Kirotip: Bir takson için tip olarak belirlenmiş ancak henüz tanımlanmamış birey.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Kitin: Eklembacaklıların dış iskeletinin oluşmasında kullanılır ve mantarlarda hücre çeperini oluşturan polisakkarittir. Bilindiği kadarıyla doğada en çok bulunan ikinci polisakkarittir. Kitin, sağlam ve elastik…
Kitlesel yokoluş: Coğrafi veya taksonomik olarak aşırı yaygın bir şekilde meydana gelen, birçok türün tamamen yok olmasıyla sonuçlanan, ani ve kritik yokoluş olaylarıdır. Genellikle göktaşı çarpmaları, volkanik patlamalar,…
Kiyazma: Kardeş olmayan kromatitlerin gen alışverişi yaparken birbirlerine temas ettikleri bölge.
Kıkırdaklı Balıklar (Chondrichthyes): İlkel ‘çeneli’ omurgalılar yaklaşık 400 Myö ortaya çıktılar. İskeletleri tamamen kıkırdaktan oluşur. Sınıf, Elasmobranchii alt sınıfı (köpekbalıklarını, vatozlar) ve Holocephali alt sınıfını…
Kılcal Damar: Vücuttaki en küçük kan damarlarıdır. Çapları yaklaşık 5 ile 10 mikrometre arasında değişmektedir. Kılcal damarların içerisinde diğer kan damalarına kıyasla dolaşım hızı ve basınç düşüktür. Duvar yapıları…
Kırınım: Kırınım; ışık, ses, elektromanyetik dalgaların ya da su dalgalarının, onları doğrusal yollarından saptıracak engellerden geçmesiyle oluşur. Herhangi bir dalga kırınıma uğrayabilir. Işığın kırınmasının…
Kırmızı-Yeşil renk körlüğü: X geni ile kalıtılan renk körlüğü hastalığı. Kırmızı ve yeşil rengi normal görüşlü bir insanınki gibi algılayamıyorlar. Bu durum erkeklerde daha çok etkiliyor.Palomar.edu
Kıstak: Tipik olarak her iki tarafında su bulunan iki büyük kara kütlesini birbirine bağlayan dar bir kara şerididir. Bir kıstak, iki su kütlesini ayıran dar bir kara şeridine de atıfta bulunabilir. Her iki durumda…
Kızıl Kraliçe etkisi: Bu haliyle ABD’li biyolog Leigh van Valen tarafından açıklanmıştır ve ismini Lewis Caroll’un bir öyküsünde Kızıl Kraliçe ve Alice arasında geçen bir diyalogdan dolayı almıştır. Bir çita ve bir…
Kızıl Kraliçe Hipotezi: Bu hipoteze göre bir organizmanın biyotik çevresi sürekli onun zararına gelişir. Bu yüzden seksin evrimsel süreçteki yeri organizmanın çevresine daha az duyarlı hale gelmesini sağlamaktır. Yani canlının…
Klad: Belirli bir ortak atadan evrimleşen torun türlerin tamamıdır. Monofiletik grup ile eş anlamlıdır.
Kladistik: Filogenetik türleşme olaylarının tarihsel sıralamasına göre yapılan bir sınıflandırma şemasıdır. Aynı zamanda torun türlerin atalarından edindikleri özellikleri (sinapomorfik özellikleri) göstermek için…
Kladogram: Kladistik analizlerin sonuçlarını gösteren bir evrim ağacıdır.
Klenow parçası: E. coli bakterisinden izole edilen DNA polimeraz enziminin proteaz subtilisin enzimiyle kesildiği zaman oluşan büyük parçanın adıdır.
Klimatoloji: Klimatoloji veya iklim bilimi, zaman içinde gerçekleşen atmosfer ve hava olaylarını inceleyen bilim dalıdır.[1] Klimatoloji bilimi, hava durumu modellerini analiz etmeye ve bu hava olaylarına neden olan…
Klin: Bir genotip ya da fenotipin coğrafi değişime paralel olarak görülen sistematik değişimidir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Klinefelter sendromu: Erkek bireylerde gözüken birden fazla X kromozomunun olması durumu. Genelde genotipleri XY yerine XXY’dir. Genelde büyük göğüsler, küçük testisler, kısırlık ve hafif mental gerilik görülür.Klug, W., Concepts…
Kloak: Bazı canlı gruplarında bulunan, son bağırsağın dışarıya açıldığı dışkının ve idrarın atıldığı, eşeysel üremenin sağlandığı 3 kısımdan oluşan bir vücut açıklığıdır. Kuşların büyük bir çoğunluğunda penis…
Klon: Ebeveynine genetik olarak birebir benzeyen bir canlıdır. Aynı zamanda, genetik olarak birebir aynı olan canlı bireylerini veya gruplarını da belirtmek için kullanılır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman,…
Klorofil: Bitki kloroplastlarında bulunan yeşil renkli, güneş ışığını emen ve enerjisini CO2 ve sudan karbonhidrat sentezlemek için kullanan fotosentetik pigmettir. Bu tepkimeye fotosentez denir. 2012 de yapılan…
Kloroplast: Bitki hücrelerinde bulunan ve klorofil içeren bir organeldir. Evrim düzeyinin üst basamaklarındaki bitki hücrelerinde 50 kadar kloroplast bulunabilirken, alg hücrelerinin hemen her çeşidinde hücre başına…
Ko-evrim: Birlikte yaşayan bazı canlılar, uzun zamanda birbirlerine olan bağımlılıkları artacak şekilde evrimleşmişlerdir. Bu olaya ko-evrim ya da birlikte evrim adı verilir.Arıkuşları ile kuşlarla döllenen bitkilerin…
Koaservat: Hidrofobik kuvvetler tarafından bir arada tutulan ve çeşitli organik moleküllerden oluşan (özellikle lipit molekülleri) küçük, küresel damlacık. Canlılığın cansızlıktan evrimindeki ilk adım olarak görülmektedir.…
Kodon: Belirli bir aminoasit taşıyıcı tRNA üretimi için kullanılan, DNA’da bulunan üçlü baz dizileridir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Kodon önyargısı: DNA dizilimi içerisindeki kodonların rastgele olmayan dağılımlarıdır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Koful: Koful veya vakuol; bitkiler, mantarlar, hayvanlar, bazı protistalar ve bakterilerde bulunan ve çeşitlerine göre boyutları değişebilen içi sıvı dolu boşluklardır. Kofullar endoplazmik retikulum, golgi…
Kök: Filogenetik çalışmalarda, farklı canlı türlerinin evrimsel tarihinde görülen ortak atalarıdır. Evrim ağaçlarındaki ortak ata noktalarına denir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Kök hücre: Embryodan, fetustan ve erişkinden elde edilebilen, belli şartlar altında uzun süre, erişkinde bir yaşam boyu kendini yenileyebilen hücrelerdir. Bu hücreler ayrıca dokuları ve organları oluşturan spesifik…
Kök uru: Dikotiledöz bitkilerde (hububat hariç tüm tarımsal ürünler) kanser benzeri bir bitki hastalığına (kron gallu) neden olan bir toprak bakterisidir. Ti plazmidini içerir. Bakterinin tümör indüksiyon kabiliyeti,…
Kökene dayalı kimlik (IBD): Kökenlerinin izi sürüldüğünde ortak bir ataya varan aleller. IBD, ebeveynden aynı alelin kalıtılması olayıdır.
Koklama: Küçük konsantrasyonları havada çözülmüş halde bulunan kimyasal maddelerin kullanımı.Olfactory System : Koklama SistemiOlfactory Bulb : Koklama Soğanı Cribriform Plate : Cribriform Tabakası …
Kolajen: Kıkırdak, kemik, eklem ve lif gibi hareket sisteminin yapı taşlarını oluşturan protein. Bağ dokusunun ana bileşeni olarak memelilerde en bol bulunan proteindir.[1] Kolajen, amino asit açısından zengindir…
Kolik asit: Yağ sindirimine yardım eden ve safrada bulunan bir asit.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Kolin: Bir zar fosfoliti olan fosfatidilkolinde ve B vitamin kompleksinde bulunan, bir nörotransmitter olan asetilkolinin, asetillenmemiş hali.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü,…
Kolin asetiltransferaz: Kolini, asetilkoline sentezleyen enzimKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Kolloid: Bir tür homojen karışımdır. 1861’de İskoçyalı bilimci Thomas Graham, değişik maddelerin parşömen zarından geçişlerini incelemiş ve bunlardan bazılarının hızlı, bazılarının yavaş hareket ettiklerini gözlemlemiştir.…
Komensalizm: Tek taraflı ortaklık olarak bilinir. Birlikte yaşayan iki canlıdan birinin yarar gördüğü, diğerinin ise ne yarar ne de zarar gördüğü durumdur. Komensal yaşayan bireyler, birbirlerinden ayrı olduklarında…
Komorbid: Başka bir tıbbi durumla aynı anda ve genellikle ondan bağımsız olarak var olan hastalık veya tıbbi durum. Bir hastada iki veya daha fazla hastalığın veya tıbbi durumun aynı anda bulunması.
Kompansasyon: Organik bir kusurun aşırı gelişme veya başka bir organın ya da aynı organın bozulmamış bölümlerinin işlevinin artırılması yoluyla düzeltilerek dengelenmesi.
Kondrül: Kondrüller çoğunlukla gök taşlarında bulabileceğimiz, boyutları milimetrenin de altında olan ve bazı gök taşlarının %80’lik kısmını oluşturan küçük küresel objelerdir.
Koniyasyan Epoku: Günümüzden 89.800.000 ile 86.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.stratigraphy.org/bak/geowhen/stages/Coniacian.html
Konjenital: Doğumda mevcut olan bir durum veya özellik. Genetik veya genetik olmayan faktörlerin sonucu olabilir.
Konjugasyon: Tek hücreli organizmalarda, tamamlayıcı cinsiyetler arasında geçici hücre teması ve Paramecium aurelia’da olduğu gibi genetik malzeme değişimi veya bakterideki gibi tek yönlü gen transferi.
Konsantrasyon: Derişim. Bir ortamda bulunan belirli bir maddenin kütle veya hacminin içinde bulunduğu ortamın kütle veya hacmine oranıdır. Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi, Evrensel Basım Yayın
Kontraktilite: Kontraktilite (kasılabilirlik), özellikle kasların veya benzer aktif biyolojik dokunun kendi kendine kasılma yeteneğini ifade eder.
Kontrol grubu: Kıyaslama yapılmasını sağlayan bir referans grubudur. Bir deney içerisinde, deney grubunun etkilendiği tüm değişkenlerden biri hariç her birine tabi olan gruptur. Bu tek hariç olan etken, deneyin sonucunda…
Koprolali: Akıl hastalığı veya organik beyin hastalığının bir belirtisi olarak müstehcen dilin istemsiz ve tekrarlayıcı kullanımı.
Koprolit: Koprolit, fosilleşmiş dışkıları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Genellikle paleontologlar ve paleoekologlar tarafından incelenir. Koprolitler; bir hayvanın dışkısı, çamur veya kum gibi tortularda…
Kopyalama: Varolan DNA molekülünün bir kopyasını yapma, duplikasyon.Mitokondri, çekirdek ve bunun gibi organellerin duplikasyonu. Replikasyon.Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi, Evrensel Basım Yayın
Kör nokta: Kör nokta; her bir gözün görme alanı içinde retinada optik diske (göz sinir başları) denk gelen küçük alan. Bu alanda fotoreseptör bulunmadığından bu alanda görüntü algılaması yapılamamaktadır. Sağ…
Kordalılar: Kordalılar (Chordate), gelişimlerinin bir kısmında notokord bulunduran canlılardır. Notokord, tamamen geliştiğinde vücut boyunca uzanan bir çubuktur. Vücudunu sertleştirir ve hareket…
Korelatif: Bağlılaşık olarak Türkçeye çevrilebilir. Karşılıklı bağlantı olanlardan her birine verilen isimdir. Varlıkları birbirlerini gerektirenlerin durumunu dile getirir.Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi, Evrensel…
Körelmiş organlar: Yakın akraba türlerde tam işlevli biçimde bulunan, ancak diğer akrabalarda artık bu işlevini yitirmiş veya kısmen kaybetmiş olan organlardır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Körelmiş yapılar: Yakın akraba türlerde tam işlevli biçimde bulunan, ancak diğer akrabalarda artık bu işlevini yitirmiş veya kısmen kaybetmiş olan yapılardır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Kornea: Gözün ön kısmını kaplayan ve yaklaşık 12 milimetre olan şeffaf zar. Kenarları dışında kan damarı içermez, ancak sinirler bulundurur ve temasa karşı oldukça hassastır.
Korozyon: Korozyon, metallerin oksitlenerek aşınma durumuna verilen isimdir. Demirin paslanması korozyona örnektir.
Korpus Luteum:
Korpuskül: Cisimcik. Genellikle, vücudun en ufak hücreleri olan alyuvarları belirtmek için kullanılan bir kelimedir. Bunun dışında, boyutları çok küçük, ancak belirgin nitelik ve özelliklere sahip olan cisimleri…
Koşucu Kafası: Uzun bir egzersizin ardından bazı insanların coşku, öfori hissi yanında azalmış anksiyete, ve acı hissetme kabiliyetinde azalma şeklinde tanımlanabilecek his yaşama durumuna denir. Bu durumun artan…
Koumpounofobi: Kıyafet düğmesi korkusu olarak bilinen terim.
Kovalent Bağ: Kimyada iki atom arasında bir elektron çiftinin paylaşımından kaynaklanan atomlararası bağlantıyı gösteren bağ. Bağlama çekirdeklerinin aynı elektronları elektrostatik olarak çekiminden kaynaklanır.
Kozak Sekansı: Bazı viral mRNA’larda, başlatma AUG 5 ‘ACCAUGG 3’ü çevreleyen konsensüs dizisi. Ribozomal bağlanmayı ve dolayısıyla protein sentezini kolaylaştırır. En tutarlı konum, başlatma kodonundan (ATG) üç nükleotid…
Kozmogoni: Evrenin kökeninin araştırması veya evrenin kökeni ile teorilere verilen genel isimdir. Kozmoloji ile karıştırılmamalıdır. Kozmoloji, bir başka adıyla evrenbilim, evreni inceleyen daldır. Bu sebeple evreni…
Kozmoloji: Evrenbilim, evren bilimi veya kozmoloji, bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir. Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe,…
Krebs döngüsü: Trikarboksilik asit döngüsü (ayrıca Krebs döngüsü olarak da bilinir) hayvan ve bitki hücrelerinde mitokondri içinde gerçekleşir. Aerobik hücresel solunuma katılan önemli bir metabolik yolaktır. Glikoliz…
Krepüsküler hayvan: Krepüsküler hayvanlar, alacakaranlıkta (şafak ve alacakaranlık dönemlerinde) aktif olan hayvanlardır. Bununla birlikte, terim kesin değildir, çünkü bazı krepüsküler hayvanlar ay ışığı olan bir gecede…
Kretase: Kretase (145-66 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Mezozoyik’in 3 majör zaman dilimi olan Triyas, Jura ve Kretase arasından sonuncusu ve en uzun sürenidir. 145 milyon yıl önce ile meteorun Meksika Körfezi’ne…
Kripsis: Özellikle otçullar ve avcılardan kaçınmak için kullanılan morfolojik adaptasyonlar; bir kamuflaj çeşidi.
Kriyoprezervasyon: Kriyoprezervasyon kısaca, biyolojik materyallerin düşük sıcaklıklarda uzun süreler boyunca saklanabilmesini sağlayan bir yöntemdir. Bu teknik, biyolojik örneklerin veya hücrelerin canlılıklarını korumak…
Kromatin: Çekirdekte genlerin normal durumunu temsil eden ilişkili histon ve histon olmayan DNA kompleksi. İki şekilde bulunur: ökromatin, daha az miktarlarda bulunur, daha serbesttir ve kopyalanabilir, heterokromatin…
Kromozom: Prokaryot ve ökaryot hücrelerin çekirdeğinde bulunan, sayısı ve şekli her canlı için sabit ve belli olan, hücre bölünmesi sırasında iplikler halinde ortaya çıkarak koyu renkli boyanan yapılar. Kromozomlar…
Krosover: Kromozomlar materyallerin homolog kromozomlar arasında kırılma ve tekrar birleşme yöntemiyle değişimidir. Mayoz sırasında kardeş olmayan kromatitler arasındaki parça değişimi genetik rekombinasyonun temelidir.Concepts…
Ksantoma: Lipid birikiminin subepidermal alanda olması sonucu ortaya çıkan fizik muayene bulgusudur. Epidermis kabarık olmakla birlikte lipid birikimine bağlı olarak lezyonlar sarı veya turuncu renkte olur.İç Hastalıkları…
KSE (Kısa Serpiştirilmiş Elemanlar): Memelilerin DNA’sında bolca rastlanan her biri yaklaşık 300 baz çifti uzunluğunda olan genetik kodlardır.http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1356118/
Ksenotransplantasyon: “Kseno”, Yunancada “yabancı” anlamına gelir; “transplantasyon” ise “aktarma” demektir. Farklı tür hayvanlar arasında yapılan, başarı şansı en az olan doku naklidir.
Ksilem (Odunsu Doku): Evrim sürecinin üst basamaklarında yer alan bitkilerde başlıca su iletim sistemini meydana getiren dokudur. Bu doku topraktan aldığı mineralleri (inorganik tuzlar) içeren ham özsuyunu dallara, oradan…
Kuasidominans: Nesiller boyunca akrabalar arası çiftleşme (hibritleşme) sonucunda, popülasyondaki çekinik bir alelin, baskınmış gibi ortaya çıkmasıdır.http://www.dorak.info/genetics/notes05.htmlhttp://dictionary.reference.com/browse/quasidominance
Kuaterner Protein Yapısı: Çoğu protein polipeptit zincirlerinden oluşur. Bu polipeptitiler aynı olabilir (bir homodimerde olduğu gibi) veya farklı olabilir (bir heterodimerde olduğu gibi). Kuaterner yapı, bu polipeptitlerin birbirleriyle…
Küçük Nükleer RNA (knRNA): Protein sentezinde doğrudan yer almayan ancak RNA eklenmesi (splicing) sırasında rol alan, küçük yapılı (90-300 nükleotid), hücresel mimariye sahip RNA parçalarıdır. 6 tip knRNA vardır: U1 den U6’ya kadar…
Küçük popülasyon boyutu etkisi: Küçük popülasyonlarda gen frekansında meydana gelen hızlı değişim.Palomar.edu
Kuiper Kuşağı: Uzay kayaları ve cüce gezegenlerden oluşan, Güneş Sistemi’nin kenarında bulunan bir halkadır. Güneş’ten yaklaşık olarak 30 ile 50 astronomik birim uzakta yer almaktadır.
Kunguryan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 279.300.000 ile 272.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Küratif: Tedavi edici, hastalığı iyileştirici anlamına gelir. Küratif tedavi, hastalığı, geride hiçbir sekil kalmayacak şekilde tedavi etmeyi ifade eder.
Küresel yıldız kümesi: Binlerce, hatta milyonlarca yıldızdan oluşan oldukça yoğun yıldız topluluklarıdır. Çoğunlukla galaksi halesinde dolanırlar ve galaksinin en yaşlı yıldızlarından oluşmaktadırlar. Yüz binlerce yıldızın…
Kursak: Kuşlarda bulunan yemek borusunun kese benzeri bir uzantısıdır. Sindirimden önce yiyecekleri saklamak için kullanılır.
Kürtaj: Hamileliği sonlandırmak için yapılan bir işlemdir. Hamilelik, ilaç alınarak ya da cerrahi bir işlemle sonlandırılır.
Kurucu etkisi: Küçük popülasyonlarda; az miktardaki bireyin genlerinin uzun süre, fazla sayıda dölle kalıtımı.Palomar.edu
Kurucu etkisi hipotezi: Ana popülasyondan ayrılan küçük bir grubun, oluşacak yeni nesiller üzerindeki etkisini açıklamak amacıyla ortaya atılmış hipotezdir. Genetik sürüklenmenin özel bir biçimidir.Havai sineklerinin (Hawaiian…
Kuş yuvası: Kuşların barındığı, yumurtalarını bıraktığı, kuluçkaya yattığı ve yumurtadan çıkan yavruların gelişimini gerçekleştirebildiği oluşuma kuş yuvası denir. Kuşların yuva yapmalarındaki en önemli etmenlerden…
Kütikül: Yaprakların her iki yüzünde bulunan ve suyu sızdırmadığı için bitkinin kurumasına engel olan ince zardır.Kabukluların ve böceklerin örteneğinin koruyucu, kitinli katmanıdır.Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi,…
Kütleçekim: Kütlesi bulunan maddelerin birbirlerine doğru ivmelenme eğilimidir. Gravitasyon kelimesinin Türkçeleştirilmesi sırasında yanıltıcı bir biçimde “kütleçekim” adının verildiği söylenebilir. Elektromanyetik…
Kutup ışıkları: Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların Dünya’nın atmosferiyle etkileşime girmesi sonucu oluşan doğal ışıklardır. Aurora borealis ve aurora australis olmak üzere iki çeşittir.
Kuzey ışıkları: Kutup ışıklarının Kuzey Kutbu üzerinde gerçekleştiğinde aldığı isimdir. Alaska, Kanada ve Norveç önemli gözlem noktalarıdır.
L
Ladinin Epoku: Günümüzden 242.000.000 ile 235.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Laktat dehidrojenaz (LDH): Bir enzimdir. Özellikle kalp, alyuvar, böbrek, iskelet kası, akciğer ve deride bulunur. Bu enzimler, hemen hemen tüm hücrelerin sitoplazmasında bulunmaktadır. Piruvat ile laktatın dönüşümünü katalizler.
Laktoferin: Süt, gözyaşı, mukus, safra ve bazı beyaz kan hücrelerinde bulunan ve kanser tedavisi ve önlenmesinde rol alan bir proteindir. Laktoferin yeni doğanlarda bağırsak düzenlenmesinde görev alır ve aynı zamanda…
Laktoz: Doğada sadece sütte bulunan bir disakkarittir. Sütte bulunan en önemli karbonhidrattır ve süte tadını vermektedir. Suda yavaş bir şekilde çözünmektedir. Sadece kuvvetli asitlerle hidrolize uğrar ve glikoz…
Lamarckçılık: Kuramcı dönüşümcülük olarak da bilinir. Yaşamsal sürecin çevreye uyma zorunluluğundan doğan dönüşümlerini kalıtımla kuşaklardan kuşaklara geçirerek evrimleştiğini öne süren kuramdır. Fransız doğabilimcisi…
Langihan Epoku: Günümüzden 15.970.000 ile 13.650.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Larva: Kurtçuk. Başkalaşım geçiren hayvanların yaşamlarının ilk evresi. Bu evre, yumurtadan çıktıktan sonra pupa evresine geçinceye kadar olan dönemi kapsar. Larvalar cinsel gelişimini tamamlamamış genç hayvanlardır.Kelebeklerde…
Laserat: Kenarları derin ve düzgün olmayan şekilde parçalanmış yaprak.
Latent: Uyku halinde olma ve belli şartlar oluşunca gelişme yeteneğinde olma durumu.
Lazarus Taksonu: Uzun bir süre boyunca nesli tükendiği sanılan, ama tükenmediği zamanla ortaya çıkan canlı türleridir. Paleontolog Karl Flessa ve David Jablonski tarafından bulunan terim, Lazarus ismini Yuhanna İncili…
Lenfatik Sistem: Vücuttaki doku sıvısının (lenf) dolaşımını sağlayan bir ağ sistemidir. Lenf; dokulardaki hücreler tarafından üretilen atık maddeler, fazla sıvı ve bağışıklık hücrelerini içeren bir sıvıdır. Lenfatik sistem;…
Lesch-Nyhan sendromu: X kromozomuna bağlı resesif kalıtımdır. Anormal nükleikasit metabolizması; kanda ve dokularda ürik asit birikmesine sebep olur. Zihinsel gerilik, palsi (felç), dudak ve parmak mutilasyonu (bireyin dudaklarını/parmaklarını…
Leydig Hücreleri:
LH (Luteinleştirici Hormon): LH, hipofiz bezinin ön kısmından salgılanan bir hormondur.
Ligaz: Rekombinant DNA teknolojisinde oldukça önemli olan bir enzim. Bir polinükleotid zincirinin 5′-P ucu ile bir başka polinükleotid zincirinin 3′-OH ucu arasında bir fosfodiester bağı kurarak nükleotidleri…
Lignin: Lignin, birçok bitkinin destek dokusunda bulunan ve bulunduğu dokuya sertlik özelliği veren karmaşık bir organik polimer sınıfıdır. Ağaç kabukları gibi sert bitki dokularında bulunur. Kolayca çürümeyen…
Liposuction: Vücuttaki istenmeyen yağ birikintilerini ortadan kaldıran bir kozmetik cerrahi işlemdir.
Lizozom: Bitkiler ve bazı özelleşmiş hücreler haricinde ökaryotik hücrelerde bulunan ve proteinler gibi makromoleküllerin, mikroorganizmaların ve eski hücre parçalarının sindiriminden sorumlu olan sitoplazmik…
Lobotomi: Bir hastanın beyin lobunun bir veya birkaç bölümünün kesilmesi yoluyla yapılan psikocerrahi yöntem. Eski dönemlerde şizofreni, bipolar bozukluk veya depresyon hastalarının semptomlarını azaltmayı amaçlayan…
Lofotrokozoa: Lofofor isimli beslenme uzantısının bulunduğu, protostom hayvanların bir alt soyudur.
Lokomosyon: Hareket, yer değiştirebilme.
Lokus: Lokus (çoğul hali loci), genetikte, bir DNA dizisinin veya genin kromozom üzerindeki konumunu belirtir. O DNA dizisinin veya genin kromozomlar ve genel olarak genom üzerindeki adresi olarak düşünülebilir. Hemofili’ye…
Lutetin Epoku: Günümüzden 48.600.000 ile 40.400.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Lyon hipotezi: Lyon hipotezi X inaktivasyonunu açıklayan ilk teoridir. 1961 yılında Mary Lyon tarafından öne sürülen bu hipotez yapılan araştırmaların artması sonucu 2011 yılında Lyon kuralı olarak anılmaya başlanmıştır.
M
Magnetozom: Bazı bakteriler kendilerini manyetik alana göre magnetozom sayesinde konumlandırabilirler. Magnetotaksi gösteren canlılarda Fe3O4 bulunur.Brock Biology of Microorganisms, Sayfa 95, ISBN-13;…
Majör Histokompatibilite Kompleksi (MHC): Majör Histokompatibilite Kompleksi, bağışıklık sistemine yabancı maddeleri tanımasında yardımcı, hücrelerin yüzeyinde bulunan proteinleri kodlayan gen grubu. MHC proteinleri tüm yüksek omurgalılarda…
Makrobesin: Fizyolojik fonksiyonları sürdürebilmek açısından fazla miktarda ihtiyaç duyulan besinlerdir. Üç temel makrobesin sınıfı bulunmaktadır. Bunlar; proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır. “Makro” öneki,…
Makroevrim: Genellikle morfolojik olarak değişimlerle eş anlamlı olarak kullanılan, büyük çapta olan, gözlenebilir evrimsel değişimlerdir. Makroevrim sonucunda yeni türler oluşabilir veya var olan türler değişebilir.…
Maksimum olabilirlik: Filogenetik araştırmalarda, olabilir tüm evrim ağaçları arasından, en muhtemel olanının tercih edilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Bu analizde araştırmacılar, eldeki her bir muhtemel evrim ağacının,…
Malik Asit: Birçok meyvede ve sebzede doğal olarak bulunan organik bir bileşiktir.[1] Örneğin elmada yüksek miktarda malik asit bulunmaktadır. IUPAC adı 2-hidroksibütandioik asittir. Kimyasal formülü C4H6O5 olan…
Maltoz: Çimlenmiş arpada, patates tohumlarında görülen bir disakkarittir. Moleküler formülü C12H22O11 olarak gösterilmektedir. Suda iyi çözünen bir disakkarittir ve tatlı bir tada sahiptir. Hidroliz yolu ile…
Mammiller cisim: Hipotalamusun posteroinferior yüzündeki beyin sapı çekirdeklerine mammiller cisim adı verilir.[1] Beynin alt tarafındaki iki küresel yapı olarak gözlemlenirler, başlangıçta beynin testisleri olarak adlandırılan…
Mantar: Çok hücreli veya tek hücreli olabilen ökaryatik bir canlıdır. Klorofil taşımazlar, çoğu parazit ya da saprofittir. Eşeyli ve eşeysiz üreyebilirler. Bu organizmaların oluşturduğu topluluğa Mantarlar Alemi…
Marfan sendromu: Otozomal dominant mutasyondan kaynaklanan, bağdoku proteini olan fibrilini etkileyen bir hastalık.Klug, W., Concepts of Genetics, 10. Baskı, Sayfa 87, ISBN-13; 978-0-321-79578-6
Mastrihyen Epoku: Günümüzden 72.100.000 ile 66.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.stratigraphy.org/bak/geowhen/stages/Maastrichtian.html
Mastürbasyon: Cinsel organın, cinsel birleşme olmaksızın, el veya başka cisimler aracılığıyla orgazm olma derecesine kadar uyarılmasıdır.http://www.webmd.com/sex-relationships/guide/masturbation-guide
Matematik: Sayılar, formüller, şekiller ve hesaplamalar gibi konuları içeren geniş kapsamlı formal bir disiplin. Yunanca máthēma “bilgi, çalışma, öğrenme” anlamlarına gelen kelimeden türetilmiştir. Matematik; doğa…
Materyalizm: Maddecilik, özdekçilik olarak bilinir. Dış dünyanın nesnel varlığını tanıyan ve maddeye öncelik veren felsefi akımdır. Tarihsel süreçte materyalizm çeşitli anlamlar kazanmış, çeşitli adlarla anılmıştır.…
Maya: Mayalar ökaryotik mikroorganizmalardır. Mantar alemi altında incelenir. Bilinen 1500 tür maya vardır ki bu bilinen mantarların sadece %1’i eder. Yaptıkları fermantasyon sayesinde bira ve şarap elde edilir.
Maya yapay kromozomu: Yapay bir kromozom olmakta olup 100 kb (baz çifti) den 3000 kb’ye kadar DNA parçalarını klonlamakta kullanılır. Maya DNA’sı kullanılarak üretildiği için ismi maya yapay kromozomudur.
Mayoz: İki set kromozomlu (diploit) ökaryotik hücrenin, genelde gamet olarak adlandırılan tek set kromozomlu (haploit) hücrelere bölündüğü hücresel bir süreçtir. Gamet hücresinde kromozom sayısının azalmasıyla…
Mekanik Enerji: Bir cismin ya da sistemin kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamıdır.[1] Yani bir cismin hem hareketinden hem de konumundan dolayı sahip olduğu enerjilerin bütününe mekanik enerji denir.
Mekanikçilik: Bütün olayları mekanik nedenlerle açıklama anlayışıdır. Soru şudur: Doğasal nesneler arasındaki farklılaşma neden ileri geliyor? Bilgi, niteliksel farklılıkları saptamakla başlamış ve buna niceliksel…
Melanosit: Epidermis katmanı hücreleri arasında melanin pigmenti içeren ve derinin rengini veren hücreler.Chabner D.E. Medical language of medicine (3.Ed) W.B Saunders Company, Philadelpia, 2011
Melatonin: İnsan vücudunda doğal olarak bulunan ve uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen bir hormon. Bu hormon beynin hemen altında bulunan pineal bez veya diğer adıyla epifiz bezi tarafından salgılanır. Kimyasal…
Melez alanı: Türleşmiş, farklılaşmış popülasyonların birbirleriyle çiftleştikleri coğrafi bölgelerdir. Türleşme tamamen gerçekleşmediği için veya farklı tür olmalarına rağmen türlerin modern tür tanımı dahilinde çiftleşebilmeleri…
Melezleme: Akrabalar arasında gerçekleşen veya gerçekleştirilen çiftleşmedir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Melezleme katsayısı (F): Bir bireyin genomundaki belirli bir lokusta bulunan alellerin, atasında da aynı lokusta, aynı şekilde bulunma ihtimalidir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Mem: Richard Dawkins tarafından ortaya atılan ve “sosyolojik gen” olarak da adlandırılabilecek, kültürel iletim birimidir. Memler, kültürel ve sosyal mirasın, bilgi birikimlerinin gelecek nesillere aktarılmasını…
Memeliler: Memeliler, gençlerini meme bezleri tarafından üretilen sütle besleyen omurgalı hayvanlardır. Hayatlarının herhangi bir noktasında, yalnızca birkaç tane olsa bile (çoğu balina gibi), saçları…
Mendel geni: Mendel’in kalıtım yasalarına tamamen uyan lokuslar için kullanılır. Her lokus, bu yasalara uymaz.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Mendel Kalıtımı: Gregor Mendel’in genetik karakterlerin ana hücreden sonraki nesillere aktarımına yönelik; bezelyeler üzerinde yaptığı deneyler sonucunda çıkan prensiplerin tümüdür. Modern genetik biliminin temelleri…
Mendelin birinci yasası: Ayrışma: Alellerin ayrışımı ilkesi olarak bilinir. Gregor Mendel’in her canlıda, her özelliğe ait, her bir genin iki adet aleli bulunduğunu ve bu alellerlerin üreme hücrelerine eşit bir şekilde dağıldığını…
Menopoz: Kadınlarda düşük hormon seviyeleri nedeniyle menstrüasyonun (adet kanamalarının) durduğu zamandır. Genellikle 45 ila 55 yaş arasında gerçekleşir.
Merkezcil Kuvvet: Merkezcil kuvvet, dairesel hareket sırasında cismi yörüngede tutan kuvvettir. Merkezcil kuvvet, hız vektörünün büyüklüğünü değiştirmez ancak yönünü değiştirir. Bu yüzden bir merkezcil ivme oluşur. Merkezcil…
Messier Kataloğu: 18. yüzyılda yaşamış olan Fransız astronom Charles Messier tarafından oluşturulmuş bir derin uzay cisimleri listesidir. İçerisinde çeşitli galaksilerden yıldız kümelerine, bulutsulardan süpernova kalıntılarına…
Messiniyan Çağı: Günümüzden 7.246.000 ile 5.332.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0037073806000467
Metabolizma: Canlı organizmada ya da canlı hücrede meydana gelen yapıcı ve yıkıcı nitelikteki kimyasal olayların tümü; protoplazmada olan asimilasyon ve parçalanma ile ilgili olayların toplamı; anabolizma ve katabolizma…
Metafaz: Hem mitoz, hem mayoz bölünmede görülen bir evredir. Bu evrede kromozomlar hücrenin metafaz düzleminde toplanırlar. Profaz evresinde oluşan mikrotübüller kinetekorlara tutunurlar.
Metafizik: Duyumlarla algıladığımız deney dünyasının dışına taştığı varsayılan varlığın, özüne ve anlamına ilişkin idealist öğretidir. Diyalektik düşünce tarzının karşısında yer alan düşünce tarzı (yöntem). Metafizik…
Metagenez: Yaşam döngüsü sırasında, haploid (seksüel) ve diploid (aseksüel) evrenin jenerasyonlar içinde değişimi (örneğin; yaprak bitleri). Bitkilerde ve alglerde görülür. Her evrenin baskınlığı…
Metamfetamin: “Met”, “Kristal”, “Buz”, “Cam” gibi isimlerle anılan bir psikouyarıcı kimyasaldır. Fenetilamin ve metilamfetamin grubu psikoaktif uyuşturucuların genel adı olarak bilinir. İki farklı yapısal formda bulunabilir.…
Metan: Normal şartlar altında gaz halinde olan, renksiz, yanıcı bir alkandır. Kimyasal formülü CH4, molekül kütlesi 16,043 g/mol, erime noktası -182°C, kaynama noktası -161,6°C, özkütlesi ise 0,657 kg/m3tür.…
Metanol: Bir metil ve alkol grubu içeren en basit yapılı alkol. Metil alkolün kimyasal formülü CH3OH, molar kütlesi 32.042 g/mol’dür. Metanol veya metil alkol insanlar için son derece toksiktir. Metanolün erime…
Metasentrik kromozom: Sentromeri ortada bulunan ve bu nedenle kromozom kolları birbirine eşit olan, V şeklinde gözüken kromozom. Bu kromozom cinsinde p ve q kolları aynı boydadır.
Metastaz: Kanser hücrelerinin kan ve lenf yoluyla diğer doku ve organlara yayılması.
Metazoa: Protozoanlar ve süngerler dışında bütün hayvanları içine alan Alem. Bu aleme ait canlıların hepsi çok hücreli ve farklılaşmış dokuya sahiptir.Retrieved on 24/12/2012 from http://oxforddictionaries.com/definition/english/Metazoa
Meteorit: Bir gök cismine çarpan bir göktaşının atmosferde yandıktan sonra geri kalan ve yüzeye ulaşabilen parçalarına verilen isimdir. Göktaşının atmosferde bıraktığı ize meteor denir ve halk arasında hatalı bir…
Metilasyon: DNA zincirindeki bazı nükleotitlere metil (CH3) gurubu eklenmesi.
Metodolojik natürelizm: Bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu tarafından kabul edilen, doğal olayların yalnızca doğal nedenlerden kaynaklandığı görüşüdür.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Mevcut Tür: Günümüzde varlığını koruyabilmiş ve halen var olan türlerdir.
Meyve: Tohumlu bitkilerde döllenmeden sonra karpellerin gelişip olgunlaşması ile meydana gelen yapı.
Meyvecil: The FruitarianWikipedia
Mezakson: Miyelinli nöronlarda aksonu çevreleyerek miyelin kılıfı oluşturan Schwann hücre zarlarının karşılaştıkları yerde oluşturdukları yapı. Schwann hücre zarlarının ilk karşılaştıkları yer “iç mezakson”, son…
Mezozoyik: Mezozoyik (251.9-66 myö) bir jeolojik zaman dilimidir. Dinozorların çağı olarak da bilinir. Çünkü dinozorların evrimleşmeye başladığı 251.902 milyon yıl önce ile non-avian dinozorların soyunun tükendiği…
Midriyazis: Gözbebeğinin yani pupillanın genişlemesi (dilatasyon) anlamına gelmektedir. Bunun tam tersi ise miyozis, yani pupil daralmasıdır. Gözbebeği (pupilla), anatomik olarak ışığın merceğe ulaşmadan önce içinden…
Mikoplazma: Mikoplazma; hücre duvarı barındırmayan, hücre duvarının olmamasından ötürü penisilin benzeri yaygın antibiyotiklerden etkilenmeyen, oksijensiz ortamlarda yaşayabilen, ortalama 0,1 mikrometre çapında,…
Mikoriza: Bazı bitkilerin kökleri ile topraktaki özel mantarların oluşturduğu simbiyotik birlik. Ektomikoriza ve endomikoriza olmak üzere iki tipi bulunur.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri…
Mikrobesin: Fizyolojik fonksiyonları sürdürebilmek adına az miktarda ihtiyaç duyulan besin.Brock Biology of Microorganisms, Sayfa 114, ISBN-13; 978-0-321-73551-5
Mikrobiyoloji: Mikroorganizmalarla uğraşan bilim dalı.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mikrobiyota: Herhangi bir ekolojik sistem, habitat, özellikle toprak vb.deki bakteriler, tek hücreli algler, mantarlar, protozoonlar gibi mikroskobik organizmalar populasyonu.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007,…
Mikroenjeksiyon: Özel mikropipetlerle tek bir hücrenin içine madde sokulması.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mikroevrim: Popülasyon ve tür içerisindeki gen frekanslarının ve özelliklerin dağılımlarının zaman ve nesiller içerisinde değişmesidir. Genellikle doğrudan gözlenemez ve genetik analizlere ihtiyaç duyar. Her canlı,…
Mikrohabitat: Özelleşmiş, çok küçük habitatlardır. Genellikle çok dar bir alanı simgeler.Çürüyen bir akasya ağacının üzeri.Şekilli Biyoloji Sözlüğü, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları (2011)KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI,…
Mikroiklim: Küçük coğrafi ölçeklerde (tipik olarak <1 m) değişebilen sıcaklık, nemlilik gibi iklim koşulları.
Mikroklima: Belli bir küçük habitat ya da alandaki iklim.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mikrolimfositotoksisite analizi: HLA moleküllerinin belirlenmesinde kullanılan bir yöntem.
Mikromer: Eşit dağılmış vitellüs maddesine sahip olmayan yumurtanın segmentasyonu sırasında üst tarafta kalan küçük blastomerler.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu…
Mikron: Milimetrenin binde biri büyüklüğünde mikroskobik ölçü birimi. Mikrometre ile eşanlamlıdır.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mikrosefali: Oldukça nadir genetik bir rahatsızlık. Bu hastalıkta bebekler son derece küçük kafa ve beyinle doğarlar. Bu ölümcül rahatsızlık sadece Pennsylvania’ daki 23 Eski Amiş ailesinde görülüyor.Palomar.edu
Mikroskop: Küçük olan bir şeyi büyüterek inceleme imkanı veren ve ışıkla veya elektronla çalışmasına bağlı olarak değişik tipleri bulunan alet.
Mikrotektit: Meteorit ve asteroit çarpmaları sonucunda açığa çıkan yüksek ısı altında minerallerin erimesi nedeniyle oluşan ufak cam parçacıklarıdır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Mikrotom: Keskin bir metal bıçağı olan ve dokuyu mikroskopta inceleyebilmek için çok ince kesit almaya yarayan alet.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları,…
Mikrotrikya: Böcek kanatlarındaki birbirleriyle bağlantısı olmayan kıllar.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mikrotübül: Ökaryot hücrelerde, hücre iskeletinin yapısına katılan, kamçılı ve sillilerde ise sillerin yapısına katılan içi boş protein yapılı tüpçükler. Hücre iskeletinin ana bileşenlerinde birisi olan mikrotübüller…
Mikrozom: Ultrasantrifüjle hücre homojenizatından ayrılabilen en küçük parçalar, özellikle ribozomla kaplı endoplazmik retikulum parçaları.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk…
Mikrozoospor: Küçük, hareketli bir spor.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Miksis: Eşeyli üreme, gametlerin birleşmesi.
Mimikri: Bazı hayvan ve bitki türlerinin başka hayvan, bitki türlerine ve içinde yaşadıkları doğal ortamdaki objelere benzemesi, bir canlı türünün başka bir canlı türünü morfolojik ya da davranışsal olarak taklit…
Mirmekofit: Sağkalım için, mutualist bir ilişki içinde bulunduğu avcı karıncalara oldukça veya bütünüyle muhtaç olan bitkiler (Yunanca murmēx- “karınca” ve phuton- “bitki” demektir.).
Mitokondri: Yunanca mitos (iplik) ve khondrion (tane) sözcüklerinden türetilmiştir. En önemli işlevi adenozin trifosfat (ATP) şeklinde enerji üretmektir. Neredeyse tüm ökaryotik hücrelerin (net olarak tanımlanmış…
Mitokondriyal DNA (mtDNA): Anne tarafından aktarılan, sitoplazmada bulunan mitokondri organeli içerisindeki nükleik asittir. Bitkilerdeki karşılığı kloroplastik DNA’dır. Bakteriyel DNA’ya ökaryotik DNA’dan daha yakındır. Bu da,…
Mitokondriyel hastalık: Mitokondriyel DNA’da meydana gelen mutasyonlar sonucu oluşan hastalıklar.Finsterer J (2007). “Hematological manifestations of primary mitochondrial disorders”. Acta Haematol. 118 (2): 88–98. doi:10.1159/000105676.…
Mitoz: Ökaryot hücrelerin tipik çekirdek bölünmesi. Kopyalanarak sayısı iki katına çıkmış olan kromozomların profaz, metafaz, anafaz ve telofaz safhalarını geçirdikten sonra bölünerek diploit sayıda kromozom…
Miyelin: Beyindeki destek hücreleriyle çevresel sinir sistemindeki Schwann hücrelerinin zarlarından özelleşmiş yağımsı yumuşak bir katman. Sinir liflerinin çevresini saran ve elektriksel açıdan onları yalıtan…
Miyoglobin: Miyoglobin, hayvanların kas hücrelerinde bulunan bir protein. Çalışan kaslara oksijen sağlayan oksijen depolama birimi olarak işlev görür. Balinalar, fokalar gibi dalış yapan memeliler, kaslarında…
Miyokard: Omurgalılarda yalnızca kalpte bulunan üç ana kas türünden biridir. Kalp kası olarak da bilinir. Miyokard yani kalp kası, sarkomer olarak bilinen kontraktil birimlere sahip olması bakımından başka bir…
Miyokard İnfarktüsü: Miyokard infarktüsü veya yaygın adıyla kalp krizi, kalbe kan akışının azalması veya engellenmesi sonucunda gelişen, ölümle sonuçlanabilecek patolojik durumdur.[1] Tüm organlar gibi kalbin de düzgün çalışabilmesi…
Miyokardit: Çeşitli sebeplerden ötürü miyokardın iltihaplanmasıdır. Miyokard veya kalp kası, kalbin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Kalp kası da diğer kaslar gibi iltihaplanabilir. Kalp kası iltihabı belirtileri…
Miyosen: Miyosen (23.03-5.333 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık 23.03 milyon yıl önce ile 5.333 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Miyosen ismi, Charles Lyell’ın İngilizce “less recent” kelimesinden…
Mizofobi: Mikrop korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “kirlilik” anlamına gelen μύσος (“musos”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Mobilom: Organizmalarda genetik çeşitliliğin üretimi için başlıca yardımcı unsurlar olan, hareketli genetik öğeler bütünü. Ökaryotlarda transpozon adı verilen hareketli parçacıklar mobilomları oluştururken, prokaryotlarda…
Model: Gerçek sistemlerin soyut ve basitleştirilmiş hali.
Modern Sentez: Mendel Genetiği sayesinde öğrenilen genetik bilgilerin, 1930 ve 1940lı yıllarda Evrimsel Biyoloji ile birleştirilmesi ve iki kuramın, bir araya gelerek canlılığın nasıl değiştiğini tam olarak açıklayabilir…
Modifikasyon: Canlılarda çevresel etkilerle fenotiplerde meydana gelen değişikliklere denir. Epigenetik faktörler haricinde gelecek nesle aktarılamadığı için kalıtsal değildir.
Mokaisizm: Tek bir zigottan gelen, mitoz sırasında genetik materyalin yanlış dağıtılmasından ya da deneysel manüpilasyon nedeniyle farklı genotiplerdeki iki ya da daha fazla hücre populasyonunun bir organizmada…
Moleküler saat hipotezi: Belirli bir protein ailesi (ribozomal, sitokromal vb.) içinde sabit oranda amino asit meydana getirilir ve iki tür arasındaki ayrışma derecesi akrabalık derecelerini test etmek için kullanılan bir moleküler…
Momentum: Hareket eden kütlenin ölçümüdür. Bir nesnenin momentumu, kütlesinin ve hızının çarpımına eşittir. Vektörel bir büyüklüktür ve Uluslararası Birim Sistemi’nde (SI) birimi kg⋅ms\frac{kg\cdot{m}}sskg⋅m’dir.…
Monera: Eski taksonomik sınıflandırmada, bakterileri, arkebakterileri ve mavi-yeşil algleri içine alan alem.
Monofiletik grup: Tek bir ortak atadan evrimleşmiş türler veya popülasyonların tümünü anlatmak için kullanılır. Monofiletik gruplardan bahsederken, günümüzde var olan türler ile bunların ortak atalarının tamamı bilinmelidir.…
Monofobi: Yalnız kalma korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “bir” anlamına gelen μονόφωνος (“mŏnŏ”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Monosakkarit: Basit şekerler olarak bilinirler. Karbon(C), hidrojen(H) ve oksijen(O) atomlarından oluşan en az üç karbonlu bileşiklerdir. Monosakkaritler, hidroliz tepkimeleriyle daha küçük birimlere ayrılamaz.
Monospesifik: Sadece bir antijenle tepkimeye giren antikordur.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Monospor: Basit ya da bölünmemiş sporKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Monotrem: Monotremler oldukça değişik hayvanlardır. Sadece iki tip monotrem vardır; ekidna ve ornitorenk. Sıcak kanlıdırlar, kılları vardır ve memeliler gibi yavrularını sütle beslerler. Onları değişik kılan yavruları…
Monozomi: Diploit organizmanın tek bir kromozom kaybetmesi durumu.Klug, W., Concepts of Genetics, 10. Baskı, Sayfa 198, ISBN-13; 978-0-321-79578-6
Montikol: Dağlarda yaşayanKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Morbidite: Bir hastalığa veya hastalık semptomuna sahip olmayı veya bir popülasyondaki hastalık miktarını ifade eder. Morbidite oranı, bir hastalık veya hastalığın bir popülasyonda ortaya çıkma oranını ifade eder…
Morfoloji: Canlıların fiziksel görünüşlerini inceleyen bilim dalıdır. Genel olarak, bu görünüşlerin toplamını ifade etmek için de kullanılır. Anatomi ile yakından ilişkilidir; ancak morfoloji daha kapsamlıdır.Evolutionary…
Morfotürler: Morfolojik (şekilsel) bilgilerden yola çıkarak türlerin birbirinden farklılıklarının analizi sonucu belirlenmiş türlerdir.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Morfotürler: Sadece şekline bakılarak aynı türe ait olduğu düşünülen bir grup bireyKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mortalite: Genel populasyonda bir hastalığa bağlı ölüm sayısıdır. Genellikle oran olarak hesaplanır. Mortalite oranı ya da ölüm oranı belirli bir sürede bir hastalığa bağlı olarak gerçekleşen ölüm sayısının aynı…
Morula: Döllenmiş yumurtanın segmentasyonu sırasında oluşan ve hücrelerin dut gibi bir arada bir topluluk teşkil ettiği embriyo safhası.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk…
Moskovyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 315.200.000 ile 307.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Motivasyon: Bir hayvanda bir amaca yönelik bir davranışı kontrol eden iç faktörler.
Motor uç plak: Motor sinirlerin aksonlarının dallanarak kas telleri üzerinde oluşturduğu bağlantı bölgesi. Uç organ.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Mozaik yumurta: Yumurtanın sitoplazmasının farklı kısımlarında bulunan tayin edici maddelerle gelişmesinin yönlendirildiği yumurtaKAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu…
mRNA (mesajcı RNA): Mesajcı ribonükleikasitin kısaltması. Protein sentezinin yapılabilmesi için, proteinin kimyasal yapısını genetik olarak kodlayan RNA’dır.
Muhakeme: Aklın bir yetisi olarak muhakeme, dış dünyayı algılayıp çıkarımlarda bulunma ve aklın kendi kendini denetlemesi anlamına gelmektedir. Muhakeme yetisi sayesinde bellekte hali hazırda bulunan bilgiler ile…
Muller’in mandalı: Silici mutasyonların popülasyonda nesiller içerisinde birikmesi durumudur. Popülasyonun tamamen yok olmasına sebep olabilir.Kaynak ve ileri okuma Retrieved on 25/12/2012 from http://www.genetics.org/content/141/1/431.full.pdf
Multipl skleroz: Multipl skleroz (MS) merkezi sinir sisteminin öngörülemeyen, sakat bırakıcı etkisi olabilen bir omurilik ve beyin hastalığıdır. Beyindeki ve beyin ve vücut arasındaki bilgi akışını…
Mutajen: Mutasyon oluşumuna sebep olan şeylere mutajen denir. Bazı kimyasallar, virüsler ve radyasyon mutajen olarak belirlenmiştir.Palomar.edu
Mutasyon: Bir organizmanın nükleik asit dizisinde meydana gelen, dış etkenlere bağlı ve/veya rastlantısal olarak meydana gelen değişikliklerin tümüne verilen addır. Mutasyonların %70-90 arası nötr etkiye sahiptir…
Mutasyon hızı: Belirli bir mutasyonun bir populasyonun görülme sıklığı ya da herhangi bir mutasyonun bir populasyonun tüm genomunda görülme sıklığı. İnsanlarda mutasyon hızı her hücre bölünmesinde 10 baz çifti…
Mutasyon-Seçilim dengesi: Bir alelin mutasyonlar sebebiyle yeni kopyalarının yaratılmasıyla, seçilim nedeniyle var olan kopyalarının elenmesi arasındaki hızın eşit olması durumudur. Alel, bu sayede popülasyon içerisinde dengede…
Mutualizm: Genellikle iki ayrı türden olan, iki ayrı bireyin, birbirleriyle olan etkileşimlerinden ikisinin de faydalanması durumudur.Evolutionary Analysis by Scott Freeman, Jon Herron (2001)
Müzik terapisi: Kalp rahatsızlıkları, depresyon, otizm, madde bağımlılığı ve Alzheimer hastalığı gibi çeşitli rahatsızlıklara yardımcı olan kanıta dayalı bir tedavi yöntemidir. Hafızaya yardımcı olabilir, kan basıncını…
MYÖ (Milyon Yıl Önce): Türlerin yaşadıkları dönemleri veya jeolojik zamanların günümüzden kaç milyon yıl önce olduğunu anlatmak için kullanılan bir kısaltmadır.
N
N-ucu: Bir proteinin serbest amin (-NH2) grubuyla sonlanan ucu. Şu isimlerle de anılır: N-terminus, amino-terminus, NH2-terminus, N-terminal end, amine-terminus. Proteinin diğer ucu: C-ucu.
Nano-: Milyarda bir anlamına gelen bir birim önekidir. “n” ile gösterilir ve 10⁻⁹’a eşdeğerdir. Son derece küçük ölçekli yapıları ifade etmek için kullanılır. Örneğin, nanosaniye saniyenin milyarda birine eşitken;…
Natüralizm: Her şeyin doğal nedenlerden ve sebeplerden kaynaklandığını, her türlü doğaüstü ve ruhani açıklamaların yanlış olduğunu veya görmezden gelinebileceğini ileri süren felsefi tutumdur.
Negatif seçilim: Silici mutasyonlara karşı olan seçilimdir. “Saflaştırıcı seçilim” olarak da bilinir.
Negatif sınıflandırıcı çiftleşme: Bir çeşit rastlantısal olmayan üreme biçimi. Bu durumda bazı özellikler için benzemeyen bireyler çiftleşirken, bu özellikler için benzer olan bireyler çiftleşmez. Bu durum heterozigotlarda artış gösterir…
Nelofobi: Cam ve camın kırılmasına yönelik aşırı korku. Hiyelofobi ve hiyalofobi olarak da bilinir.
Neokorteks: Memelilerin zekalarındaki yükselişe sebep olan beynin serebrum kısmının en dış katmanıdır. Algıları, kas hareketlerini, uzaysal mantıklamayı, bilinçli düşünceyi ve dili kontrol eder.
Neoplazi: Herhangi bir sınırlama veya sonlanma göstermeyen, konak canlının kontrol mekanizmaları dışında hareket eden, kontrolsüz hücre çoğalmasıyla ortaya çıkan anormal bir doku kitlesidir. Neoplazinin…
Newton: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) kuvvetin birimidir.[1] N olarak kısaltılır. Newton, 1 kilogram kütleye sahip bir cismi 1 m/s2 ivmelendirmek için gereken kuvvet şeklinde tanımlanmıştır. Adını İngiliz…
Nicel genetik: Sürekli olarak değişen özelliklerin birçok lokustaki genotiplerin ve çevrenin ortak etkisi altında evrimlerini inceleyen evrimsel biyoloji dalıdır. Bir diğer deyişle, sadece bir lokusta bulunan genotipten…
Nicel özellik lokusu: Bir nicel özelliğin fenotip çeşitliliğine katkı sağlayan bir genotip çeşitliliği yaratan lokustur.
Nicel özellikler: Fenotipleri farklı kategorilere ayrılamayan, bunun yerine bireyler arasında devamlı çeşitlilik olan özelliklerdir. Bir diğer deyişle, çevre ve küçük etkili birçok lokusun ortak etkisi altında olan özelliklerdir.
Nicel savunma: Konsantrasyonuna göre etkisi artan, genellikle yüksek konsantrasyonlarda üretilen kimyasal savunmalar.
Nihai nedenleme: Uyum başarısı kazancı açısından özelliklerin neden evrimleştiğini açıklamadır.
Nişasta: Deposal polisakkaritlerden biridir. Bitkilerde fotosentez sonucu üretilen glikozun fazlası nişastaya dönüştürülür. Bu nişasta; bitkinin kök, gövde, yaprak, meyve ve tohum gibi organlarında depolanır.…
Nitel özellikler: Bir özellik açısından, farklı kategorilere ayrılabilen fenotiplerdir. Sistik fibroz hastalığından etkilenen ve etkilenmeyen fenotiplerin ayrı kategoriler oluşturması.
Nitel savunma: Düşük konsantrasyonlarda üretilmesine rağmen benzer etkilere sahip olan kimyasal savunmalar.
Nitrat: Bir azot atomuna 3 tane oksijen atomu bağlanması sonucu oluşan, düzlem üçgen modelinde bulunan bir nitrik asit tuzu iyonu. NO3- formülü ile gösterilmektedir.
Nokta mutasyonu: DNA dizilimindeki tek nükleotit değişikliğidir. Bu bir bölgedeki tek nükleotit değişikliği amino asit dizisinin değişmesine neden olabilir de, olmayabilir de. MHC genlerinde nokta mutasyonları fazla görülmez.
Norepinefrin: Sempatik sinir sisteminde bir nörotransmitter olarak işlev gören, doğal olarak oluşan katekolamin hormonudur. Noradrenalin olarak da bilinir. Norepinefrin veya noradrenalin, böbreklerin üstünde bulunan…
Normatif Epistemoloji: Normatif epistemoloji, bilginin doğasının ve sınırlarının nasıl olması gerektiğini araştıran alandır. Genellikle geleneksel epistemolojinin bir özelliği olarak kabul edilen normatiflik, bilginin a priori…
Nörokranyum: Baş iskeletinin beyin ve duyu organlarını saran ve koruyan kıkırdak ve kemik dokusudur. Beyni çevreleyen “frontal”, “occipital”, “sphenoid”, “ethimoid” isimli tek kemiklerden ve “temporal”, “parietal”…
Nöroloji: Nöroloji genel olarak beyin, beyin sapı, omurilik ve çevresel sinir sistemiyle kasların hastalıklarını inceleyen, teşhis ve cerrahi dışındaki tedavi uygulamalarını içeren tıp bilimi dalıdır.
nörotransmitter: Bir nöron ile farklı tür bir hücre arasında ya da nöronlar arasında iletişimi sağlayan kimyasallardır. Sinir hücrelerinden hedef hücrelere sinyal iletmekte olan bu kimyasal haberciler, beynin pek çok…
Noryan Epoku: Günümüzden 208.500.000 ile 228.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Nosiseptif: Doku zedelenmesinden kaynaklanan ağrıdır ve koruyucu işleve sahiptir. En sık görülen örnekler arasında eklem ağrısı, bel ağrısı veya spor yaralanmaları ve ameliyat sonrası ağrı gibi somatik ağrılar bulunmaktadır.
Notokord: Embriyonik mezodermde oluşan ve omurgalı embriyoların ön-arka yönünü sağlayan sopa şeklinde uzantı. Aynı zamanda sinir sistemi, iskelet ve çoğu kasın oluşumunu başlatır.
Nötr (Etkisiz) mutasyon: Meydana geldiği bireyin uyum başarısında hiçbir değişim yaratmayan mutasyondur. Mutasyonların %70-90 arası kısmını oluşturur. Birden fazla etkisiz mutasyon bir araya gelerek, nesiller içerisinde yavaş…
Nötral Evrim Kuramı: Uyum başarısı üzerinde etkisi olmayan mutasyonlar (nötr mutasyonlar) sonucu oluşan alellerin, popülasyon içerisinde sabitlenmesini ve bunun sonucunda meydana gelen yavaş değişimleri inceleyen kuramdır.…
Nötrofil: Vücudun bağışıklık tepkisinde önemli bir rol oynayan beyaz kan hücresi türü.
Nozokomofobi: Hastane korkusu. Yunanca’da “hastane” anlamına gelen νοσοκομεῖον (“nosokomeion”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşmaktadır.
Nüfuz kabiliyeti: Bir genetik özelliğin bir sonraki kuşağa aktarılabilme yüzdesidir/başarısıdır.
Nükleaz: Nükleik asitlerdeki bağları kıran bir enzim. Deoksiribonükleaz (DNAase) ve Ribonükleaz (RNAase).
Nükleer Fizik: Atom çekirdeğinin fiziksel ve kimyasal özelliklerini, yapısını ve etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır.[1] Çekirdek fiziği olarak da bilinir. Fosillerin yaşı ve Dünya’nın kendisi de dahil olmak üzere…
Nükleik asit: Canlılardaki en büyük molekül tipi. Proteinleri kodlayan ve nükleotit zinciri. Nükleik asit çeşitleri; DNA ve RNA.
Nükleosentez: Hazır bulunan proton ve nötronlardan yeni atomik çekirdeklerin oluşmasıdır. Nükleosenteze yönelik teoriler, izotop miktarı hesaplamalarının sonuçlarıyla gözlemlerden elde edilen sonuçların karşılaştırılması…
Nükleotit: Nükleik asitlerin yapı taşı. Riboz ya da deoksiriboza bağlı herhangi bir pürin ya da pürimidinden oluşur.
Nükleozom: Ökaryotik kromozomların boncuk benzeri bir yapısı. Sekiz histon molekülünden oluşan bir çekirdekten ve yaklaşık 150 baz çifti içeren bir DNA parçasından oluşur. Her bir nükleozom yaklaşık 50 baz çifti…
Nümizmatik: Nümizmatik (meskûkât), genellikle eski olmak üzere sikke, kağıt paralar ve madalyaları inceleyen ve bunları sınıflandıran bilim dalıdır. Ayrıca tarih bilimine yardımcı bilim dallarından birisidir. Kimi…
Nutrasötik: Gıda veya gıdanın bir parçası olup hastalığın önlenmesi ve tedavisi de dahil olmak üzere bazı tıbbi yararlar sağlayan herhangi bir madde.
O
Obezofobi: Kilo alma korkusu.
Ofidiyofobi: Yılan korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “yılan” anlamına gelen ὄφις (“ophis”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Öfori: Aşırı mutlu, heyecanlı ve özgüvenli olma hali. Kişi yoğun neşe ve heyecan yaşamakta olup bunların düzeyi, koşulların gerektirdiklerinden çok daha fazladır.
Öğretim: Bilgiyi bulmak, kazanmak, bilgiyi kazanma yolunun ve kazanılan bilgiyi hafızada tutarak yeri geldiğinde kullanabilmek için hatırlamaktır.
Ohm: Uluslararası Birim Sistemi’ne göre bir elektrik devresindeki elektriksel direncin ölçü birimi. Ω işareti ile gösterilir. Adını Alman Fizikçi Georg Ohm’dan alır. 1 ohm, 1 voltluk potansiyel farkın 1 amperlik…
Ohmmetre: Bir elektrik devresindeki devre elemanlarının elektrik akımına karşı gösterdiği direnci ölçmek için kullanılan ölçüm aleti.[1]
Öjenik: İnsan ırkının genetik özelliklerini düzeltmek amacıyla bilimsel olarak yönetilen ayıklama olayının araştırılması ve uygulanmasıdır. Öjenik denetim ilk kez 1883’te Francis Galton tarafından ileri sürülmüştür. Bu…
Ökaryot: Zarlı yapıda organellere sahip hücre tipidir. Genetik materyal, genelde hücrenin merkezinde veya çevresinde bulunan, zarlı bir yapı olan çekirdek içerisinde korunur. Aynı zamanda, bu tip hücrelerden oluşan…
Okazaki Parçacığı: DNA sentezi sırasında şablon olarak kesintili zinciri kullanarak üretilen küçük (<1 kb), kesikli DNA zinciri parçaları. DNA ligazı, kesintisiz bir zincir oluşturması için Okazaki parçalarını birbirine…
Oksfordiyan Epoku: Günümüzden 163.500.000 ile 157.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Oksipital lop: Beyin kabuğunun görme işlevinde kullanılan bölümüdür.
Oksitosin: Oksitosin, hipotalamus tarafından üretilen ve hipofiz bezi tarafından salgılanan bir hormondur. Bu önemli hormon, doğum sürecinde çok önemli bir rol oynar.
Olabilirlik: Belli bir sürece bağlı olarak belirli bir sonucun oluşabilmesi ihtimalidir.Genetik analizlerde, ebeveynlerin yavrularının çoklokuslu genlere sahip olup olmayacağının anlaşılması, olabilirlik incelemeleriyle…
Olabilirlik oranı: İki farklı durumun olabilirlikleri arasındaki orandır. Pratik ve tipik olarak, belli bir modelin belli bir sonucunun olabilirliği ile, aynı sonucun, aynı modelin boş model versiyonu içerisindeki olabilirliği…
Olenekiyan Epoku: Günümüzden 251.200.000 ile 247.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Oligonükleotit: Genetik çalışmalarda prob (sonda) olarak kullanılan, kısa, sentetik DNA dizisidir.
Oligosakkarit: Üç ila altı birimlik monosakkaritlerin yaptığı bileşiklere verilen genel isim. Yunanca “birkaç” anlamına gelen ὀλίγος (“olígos”) ve “şeker” anlamına gelen σάκχαρ (“sácchar”) kelimelerinden oluşmuştur.…
Oligosen: Oligosen (34-23 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık olarak 33.9 milyon yıl önce ile 23 milyon yıl önceki zaman dilimini kapsamaktadır. Oligosen’den önce Eosen, sonrasında ise Miyosen gelmektedir.…
Ölü Katılığı: Ölümden bir kaç saat sonra vücut kaslarında ortaya çıkan ve kas içindeki biyokimyasal değişikliklerin neden olduğu sertliktir. Vücut, değişikliklerin başladığı andaki durumunda kalır.
Omnivor: Hem ot hem de et ile beslenen bir diyete sahip canlılara verilen isimdir. Hepçil olarak da bilinmektedir. İnsan, maymun, fare, ayı ve domuz bu canlılara örnektir. Bir canlının omnivor olup olmadığına…
Omur: Omurgayı oluşturan kemiklerin her birine verilen isimdir. Latince tekil ismi vertebra.
Omurgalılar: Hayvanlar alemi içerisindeki kordalılar şubesine ait bir alt şube. Tüm üyelerinde notokord ve kafatası vardır. Balıkları, amfibileri, sürüngenleri, kuşları, ve memelileri (tekdelikliler, keseliler,…
Omurgasızlar: Chordata şubesindeki hayvanlar dışındaki tüm hayvanlar. Bir notokord veya vertebral kolona sahip değildirler. Örnekler solucanlar, mercanlar, süngerler vb.
Ön adaptasyon: Evrim süreci içerisinde çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşan, ancak ileride, seçilim sürecinde çok büyük öneme sahip olacak olan adaptasyonlardır. Evrim, geleceğe yönelik adımlar atmasa da, önceki dönemde…
Ön beyin: Beynin hareketlerimizi kontrol eden bölgesidir.
Ön Lob: Frontal Lob da denir. Beynin en büyük kortikal bölgesidir ve serebral korteksin yaklaşık %40’ını oluşturur. Beynin duygusal ifade, problem çözme, hafıza, dil, yargı ve cinsel davranışlar gibi önemli bilişsel…
Önbaskı: Akademik yayıncılıkta kullanılan önbaskı terimi, akademik bir makalenin resmî hakem denetiminden geçip de hakemli bir dergide yayınlanmadan önce internet üzerinden okumaya açılması anlamına gelmektedir.…
Öncül: Bir sonuca veya çıkarıma ulaşmakta kullanılan önermeler. Öncüller, savunulan iddia veya argümanın dayandırıldığı temel fikir veya yargılardır. Argüman sunarken doğru öncüller sunmak argümanı daha sağlam…
Öncül mRNA: Birincil transkript ve ara ürün işleme için işlevsel mRNA türüdür.
Önerme: Önermeyi, doğru ve yanlış değerine sahip bir yargı, bir iddia taşıyan cümle olarak düşünmek mümkündür. Pritchard, önermesel bilginin insana özgü olduğunu ve daha sofistike entelektüel yetenekler gerektirdiğini…
Onkojen (Onkogen): Bir onkojen, kanser gelişimine katkıda bulunan, mutasyona uğramış bir gendir. Normal, mutasyona uğramamış hallerine proto-onkojen denir ve bunlar, hücre bölünmesinin düzenlenmesinde rol oynarlar. Bazı…
Önlenmiş görüş: Soluk nesneleri daha iyi gözlemleyebilmek için doğrudan nesneye değil, nesnenin 8° ila 16° civarına odaklanma tekniğidir. Normale kıyasla 40 kat daha hassas bir görüş sunduğu için amatör astronomlar tarafından…
Ontolojik natüralizm: Doğanın tamamının, var olanlardan ibaret olduğunu savunan felsefi duruştur.
Önyükleme: Evrim Ağacı inşası sırasında, belirli bir ortak atanın varlığına dair verilerin sağlamlığını tahmin etmekte kullanılan bir yöntemdir. Yükleme değerleri %0 ile %100 arasında değişir ve sayı arttıkça, verisel…
Oosfer: Alglerde ve mantarlarda (fungus) erkek gamet tarafından döllenerek yumurtayı oluşturan dişi gamet, yumurta hücresi.
Oosit: Olgunlaşmamış yumurta hücresi, dişi gametosit.
Operant koşullanma: Yapıldığı zaman bir ödüle götüren davranımın gittikçe kuvvetleneceğini ve bu ödülle bir ilişki kurulacağını düşünen koşullanma tekniğidir. “Araçsal/Enstrümental koşullanma” adı da verilir.
Optik: Işık özelliklerini, hareketlerini, ışığın ölçümünü, sınıflandırılmasını ve ışığın etkileşimini inceleyen fiziğin alt dalı. Günlük hayatta ve teknolojide sıklıkla yararlanılan optik, gözle görülebilen…
Ora Serrata: Retinanın en uç uzantısı Ora serrata olarak adlandırılır, koroid ve siliyer cisim arasında bağlantıdır. Retina kendi içinde 2 tabakaya ayrılır, bunlar dışta vasküler tabakaya yaslı olan pigment tabakası…
Orak hücre özelliği: Genetik olarak kalıtılan çekinik hastalık. Kırmızı kan hücrelerinin bir kısmı ya da tamamı orak bir şekile sahip oluyor. Semptomları; acı ve aşırı aneminin yanında kalp, ciğler ve böbrek sorunları. Bu…
Ordovisiyen: Ordovisiyen (485.4-443.8 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik’in 6 majör dönemi arasında Kambriyen’den sonra gelen ikincidir. Yaklaşık 41.6 milyon yıl sürmüştür ve 485.4 milyon yıl önce ile 443.8…
Orfon: İzole olmuş lokasyonlarda bulunan, izole olmuş bir gen kümesinin üyesi olan gen.
Organ: Organizma içinde özel görevleri olan ve dokulardan oluşmuş, karaciğer, böbrek, kalp gibi yapılar.
Organel: Ökaryot hücrelerde belirli bir görev yapmak üzere özelleşmiş mitokondri, çekirdek, kloroplast vb. gibi yapıların her biri.
Organik Kimya: Temel yapısını karbon atomunun oluşturduğu, karbon atomunun yanında hidrojen, oksijen, azot, fosfor gibi atomları da içeren bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.[1]…
Organik kimyasal savunma: Canlı bir organizma, bu durumda bir bitki ya da onun mutualist bir ilişki içinde bulunduğu canlı tarafından üretilen kimyasal savunma.
Organik tarım: Bitkileri, toprak verimliliğini korumak ve zararlıları kontrol etmek için sadece doğal yöntemlerle yetiştirme sürecidir.
Organizma: Bir bütün olarak, hayati olaylarını devam ettirebilen herhangi bir canlı varlık.
Organoid: Organoid; laboratuvar ortamında üretilen ve gerçekçi mikro anatomik gösterime yardım etme amacı taşıyan, bir organın minyatürleştirilmiş ve basitleştirilmiş versiyonudur.
Ori: Bir DNA dizisinin, DNA replikasyonu proteinleri tarafından tanınan, DNA sentezinin başlatıldığı bölümü. İngilizce açılımı: Origin of replication. Türkçe karşılığı: Replikasyon orijini veya ikileşme orijini.
Öriyapsit: Göz çukurunun arkasında, sinapsitlere benzer olarak tek bir açıklığa sahip omurgalı grubudur. Ancak deliğin konumu sinapsitlerden farklı olarak göz çukurunun arka üstünde (posterosuperior) yer alır, üstelik…
Örnekleme hatası: Bir bireyin taşıdığı özelliklerin, popülasyonun genelindeki özelliklerden rastlantısal olarak farklı olması durumudur. Örnekleme hatası, küçük örnek grupları için fazla, büyük örnek grupları için düşüktür.…
Ornitofobi: Kuşlara karşı duyulan aşırı korku olarak bilinen, Yunanca’da “kuş” anlamına gelen ὄρνις (“ornis”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Orojenez: Birbirlerine yaklaşan levhalar arasında sıkışan tortul tabakaların yükselip kıvrılması veya kırılması yoluyla gerçekleşen dağ oluşum süreci.
Orta lamel: Bitki hücresinin bölünmesi sırasında hücre plağını oluşturan, yan yana iki bitki hücresi duvarı arasındaki çoğunlukla pektinden oluşan tabaka.
Ortadöl Değeri: Bir ailedeki yavruların ortalama fenotiplerini belirtmek için kullanılır.
Ortaebeveyn Değeri: Bir bireyin iki ebeveyninin ortalama fenotip değeridir.
Ortak Bahçe Deneyi: Farklı popülasyonların benzer koşullar altında bir araya getirilmesine dayanan bir deneydir.
Ortak kültür: Organ-Organ etkileşimi olan organların (Karaciğer-Böbrek, Mide-Bağırsak, Akciğer-Karaciğer vb.) sinerjisini, gelişim fizyolojisini, toksikolojisini ve metabolizmasının hücre kültürü ortamına ko-kültür…
Ortak Yaşama (Simbiyoz): Ayrı türden iki canlı arasında karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı olarak süren, birlikte yaşama biçimidir. Simbiyoz olarak da bilinmektedir. Ortak yaşama biçimi iki ayrı bitki türü, iki ayrı…
Ortalama fazlalık: Bir a aleli için ortalama fazlalık, a alelini taşıyan bireylerin ortalama uyum başarılarının, popülasyonun genel ortalama uyum başarısından olan fazlalığı ya da eksikliğidir. Eğer ortalama fazlalık pozitif…
Ortolog genler: Farklı organizmalarda bulunan, atasal kökeni aynı, dolayısıyla yapısal ve işlevsel benzerliği olan fakat tür oluş sürecinde ayrılmış olan genler. Şekilde A atasal geninin tür içinde A ve B genlerine ikilenmesinden…
Ortoloji: Türleşme nedeniyle (gen kopyalanmasından değil) farklı türlerde bulunan homolog genler.
Os irregular: Düzensiz kemik yapısına verilen isimdir. Sakrum, koksa ve mandibula bu gruba girer.
Oşinografi: Okyanusların fiziksel ve kimyasal özelliklerini, okyanuslarda yaşayan canlı türlerini, okyanusların oluşumlarını ve gelişimlerini inceleyen bilim dalıdır.
Osmotik basınç: Hücrenin içerisindeki çözünmüş hâldeki maddelerin oluşturduğu su alma isteğidir. Pasif taşımada önemli rol oynamaktadır. Turgor basıncı ile ters, emme kuvveti ile doğru orantılıdır.
Osmoz: Az derişik bir ortamdan seçici geçirgen zar aracılığı ile çok derişik bir ortama geçiş. Yunanca “itiş, itme” anlamındaki “ōsmos” kelimesinden gelir.
Ösosyal: Çakışan nesiller, ortak olarak yavru yetiştirme ve özelleşmiş eşeysel ve eşeysel olmayan görev dağılımları ile karakterize edilen sosyal yapılardır.
Osteodontokeratik kültür: Avustralya’lı antropolog Raymond Arthur Dart tarafından ortaya atılmış olan, insanın erken atalarından kimi türlerin fosilleşmiş kalıntıları çevresinde, herhangi bir alet kalıntısı bulunmamasını, alet…
Osteosit: Kemik hücresidir, kemik içinde lakuna denen boşluklarda yerleşiktirler.
Östrojen: Estrojenler özellikle kadınlarda cinsel üreme ve gelişiminde önemli olan hormondur. Bunlara ayrıca kadın seks hormonları denir. “Östrojen” terimi, bu gruptaki, estron, östradiol (üreme çağındaki…
Ötegezegen: Güneş sistemi dışındaki gezegenlerdir. Bu tanıma hem diğer yıldızlar etrafında yörüngede olan hem de yıldızının yörüngesinden ayrılmış veya galaksi merkezinin yörüngesinde olan “başıboş” gezegenler girer.…
Öterya: Memeliler sınıfından dişileri keseli olmayan canlılardır.
Otofaji: Vücudun zarar görmüş hücrelerinin yerine sağlıklı ve yeni hücreler koyarak gerçekleştirdiği temizleme işlemidir. Yunancada kendi kendine anlamına gelen “oto” ile yeme anlamına gelen “faji” sözcüklerinden…
Otoimmün Hastalık: Vücudun kendi dokularına karşı oluşan hücre aracılı bağışıklık reaksiyonu veya özgün antikor üretimi sonucu ortaya çıkan özel hastalık grubudur.[1]
Otopomorfi: Eşsiz kazanılmış karakteristik; Bir soyun yalnızca bir üyesinde ya da birkaç soyun sadece birisinde bulunan özellik.
Otostop: Yakın bir şekilde bağlı olduğu lokuslar üzerinde oluşan seçilimden ötürü bir alelin frekansının değişmesidir. Seçici süpürme olarak da bilinir.
Ototomi: Hayvanların avcılardan kaçmak amacıyla seçilim gösterdiği uzuv bırakma davranışı. Bazı sürüngen ve amfibiyenlerde kuyruk bırakma davranışına “kaudal ototomi” denir.
Ototrof: Beslenebilmesi için yalnızca inorganik bileşiklerle güneş enerjisine gereksinim duyan organizmadır. Ototroflar, beslenme zincirinin ilk halkasını oluştururlar. Yeşil bitkiler ve bazı bakteriler ototroftur.
Otozom: Cinsiyet kromozomu dışında kalan bütün kromozomlar.
Oviparite: Yumurtlama yeteneği
Ovum: Ovum, insan fizyolojisinde, bir sperm hücresi ile döllendiğinde yeni bir organizma haline gelebilen, dişi üreme organlarından birinden salınan tek hücre, yumurtadır.
Öz Isı: Bir saf maddenin birim kütlesinin (1 g ya da 1 kg) sıcaklığını 1 °C (ya da 1 K) arttırmak için verilmesi gereken ısı miktarıdır.[1] Birimi J/kg°C ya da J/kgK’dir. Ancak cal/g°C da kullanılabilir. Skaler…
Özbiçimlilik: Birbiriyle hiçbir benzerlik ve iki karşı cinsin soyları arasıda homoloji göstermeyen, fungilerde görülen üreme biçimi.
Özelci bitkiler: Dar bir kaynak tabanına sahip organizma. Özelci otçullar tek bir veya birkaç bitkinin savunmasına karşı iyi bir adaptasyon geliştirir.
Özgecilik: Direk bir fayda sağlamadan, hatta bazı durumlarda zarar görerek, başkalarına yardım etmek.
Ö
Obezofobi: Kilo alma korkusu.
Ofidiyofobi: Yılan korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “yılan” anlamına gelen ὄφις (“ophis”) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Öfori: Aşırı mutlu, heyecanlı ve özgüvenli olma hali. Kişi yoğun neşe ve heyecan yaşamakta olup bunların düzeyi, koşulların gerektirdiklerinden çok daha fazladır.
Öğretim: Bilgiyi bulmak, kazanmak, bilgiyi kazanma yolunun ve kazanılan bilgiyi hafızada tutarak yeri geldiğinde kullanabilmek için hatırlamaktır.
Ohm: Uluslararası Birim Sistemi’ne göre bir elektrik devresindeki elektriksel direncin ölçü birimi. Ω işareti ile gösterilir. Adını Alman Fizikçi Georg Ohm’dan alır. 1 ohm, 1 voltluk potansiyel farkın 1 amperlik…
Ohmmetre: Bir elektrik devresindeki devre elemanlarının elektrik akımına karşı gösterdiği direnci ölçmek için kullanılan ölçüm aleti.[1]
Öjenik: İnsan ırkının genetik özelliklerini düzeltmek amacıyla bilimsel olarak yönetilen ayıklama olayının araştırılması ve uygulanmasıdır. Öjenik denetim ilk kez 1883’te Francis Galton tarafından ileri sürülmüştür. Bu…
Ökaryot: Zarlı yapıda organellere sahip hücre tipidir. Genetik materyal, genelde hücrenin merkezinde veya çevresinde bulunan, zarlı bir yapı olan çekirdek içerisinde korunur. Aynı zamanda, bu tip hücrelerden oluşan…
Okazaki Parçacığı: DNA sentezi sırasında şablon olarak kesintili zinciri kullanarak üretilen küçük (<1 kb), kesikli DNA zinciri parçaları. DNA ligazı, kesintisiz bir zincir oluşturması için Okazaki parçalarını birbirine…
Oksfordiyan Epoku: Günümüzden 163.500.000 ile 157.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Oksipital lop: Beyin kabuğunun görme işlevinde kullanılan bölümüdür.
Oksitosin: Oksitosin, hipotalamus tarafından üretilen ve hipofiz bezi tarafından salgılanan bir hormondur. Bu önemli hormon, doğum sürecinde çok önemli bir rol oynar.
Olabilirlik: Belli bir sürece bağlı olarak belirli bir sonucun oluşabilmesi ihtimalidir.Genetik analizlerde, ebeveynlerin yavrularının çoklokuslu genlere sahip olup olmayacağının anlaşılması, olabilirlik incelemeleriyle…
Olabilirlik oranı: İki farklı durumun olabilirlikleri arasındaki orandır. Pratik ve tipik olarak, belli bir modelin belli bir sonucunun olabilirliği ile, aynı sonucun, aynı modelin boş model versiyonu içerisindeki olabilirliği…
Olenekiyan Epoku: Günümüzden 251.200.000 ile 247.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Oligonükleotit: Genetik çalışmalarda prob (sonda) olarak kullanılan, kısa, sentetik DNA dizisidir.
Oligosakkarit: Üç ila altı birimlik monosakkaritlerin yaptığı bileşiklere verilen genel isim. Yunanca “birkaç” anlamına gelen ὀλίγος (“olígos”) ve “şeker” anlamına gelen σάκχαρ (“sácchar”) kelimelerinden oluşmuştur.…
Oligosen: Oligosen (34-23 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık olarak 33.9 milyon yıl önce ile 23 milyon yıl önceki zaman dilimini kapsamaktadır. Oligosen’den önce Eosen, sonrasında ise Miyosen gelmektedir.…
Ölü Katılığı: Ölümden bir kaç saat sonra vücut kaslarında ortaya çıkan ve kas içindeki biyokimyasal değişikliklerin neden olduğu sertliktir. Vücut, değişikliklerin başladığı andaki durumunda kalır.
Omnivor: Hem ot hem de et ile beslenen bir diyete sahip canlılara verilen isimdir. Hepçil olarak da bilinmektedir. İnsan, maymun, fare, ayı ve domuz bu canlılara örnektir. Bir canlının omnivor olup olmadığına…
Omur: Omurgayı oluşturan kemiklerin her birine verilen isimdir. Latince tekil ismi vertebra.
Omurgalılar: Hayvanlar alemi içerisindeki kordalılar şubesine ait bir alt şube. Tüm üyelerinde notokord ve kafatası vardır. Balıkları, amfibileri, sürüngenleri, kuşları, ve memelileri (tekdelikliler, keseliler,…
Omurgasızlar: Chordata şubesindeki hayvanlar dışındaki tüm hayvanlar. Bir notokord veya vertebral kolona sahip değildirler. Örnekler solucanlar, mercanlar, süngerler vb.
Ön adaptasyon: Evrim süreci içerisinde çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşan, ancak ileride, seçilim sürecinde çok büyük öneme sahip olacak olan adaptasyonlardır. Evrim, geleceğe yönelik adımlar atmasa da, önceki dönemde…
Ön beyin: Beynin hareketlerimizi kontrol eden bölgesidir.
Ön Lob: Frontal Lob da denir. Beynin en büyük kortikal bölgesidir ve serebral korteksin yaklaşık %40’ını oluşturur. Beynin duygusal ifade, problem çözme, hafıza, dil, yargı ve cinsel davranışlar gibi önemli bilişsel…
Önbaskı: Akademik yayıncılıkta kullanılan önbaskı terimi, akademik bir makalenin resmî hakem denetiminden geçip de hakemli bir dergide yayınlanmadan önce internet üzerinden okumaya açılması anlamına gelmektedir.…
Öncül: Bir sonuca veya çıkarıma ulaşmakta kullanılan önermeler. Öncüller, savunulan iddia veya argümanın dayandırıldığı temel fikir veya yargılardır. Argüman sunarken doğru öncüller sunmak argümanı daha sağlam…
Öncül mRNA: Birincil transkript ve ara ürün işleme için işlevsel mRNA türüdür.
Önerme: Önermeyi, doğru ve yanlış değerine sahip bir yargı, bir iddia taşıyan cümle olarak düşünmek mümkündür. Pritchard, önermesel bilginin insana özgü olduğunu ve daha sofistike entelektüel yetenekler gerektirdiğini…
Onkojen (Onkogen): Bir onkojen, kanser gelişimine katkıda bulunan, mutasyona uğramış bir gendir. Normal, mutasyona uğramamış hallerine proto-onkojen denir ve bunlar, hücre bölünmesinin düzenlenmesinde rol oynarlar. Bazı…
Önlenmiş görüş: Soluk nesneleri daha iyi gözlemleyebilmek için doğrudan nesneye değil, nesnenin 8° ila 16° civarına odaklanma tekniğidir. Normale kıyasla 40 kat daha hassas bir görüş sunduğu için amatör astronomlar tarafından…
Ontolojik natüralizm: Doğanın tamamının, var olanlardan ibaret olduğunu savunan felsefi duruştur.
Önyükleme: Evrim Ağacı inşası sırasında, belirli bir ortak atanın varlığına dair verilerin sağlamlığını tahmin etmekte kullanılan bir yöntemdir. Yükleme değerleri %0 ile %100 arasında değişir ve sayı arttıkça, verisel…
Oosfer: Alglerde ve mantarlarda (fungus) erkek gamet tarafından döllenerek yumurtayı oluşturan dişi gamet, yumurta hücresi.
Oosit: Olgunlaşmamış yumurta hücresi, dişi gametosit.
Operant koşullanma: Yapıldığı zaman bir ödüle götüren davranımın gittikçe kuvvetleneceğini ve bu ödülle bir ilişki kurulacağını düşünen koşullanma tekniğidir. “Araçsal/Enstrümental koşullanma” adı da verilir.
Optik: Işık özelliklerini, hareketlerini, ışığın ölçümünü, sınıflandırılmasını ve ışığın etkileşimini inceleyen fiziğin alt dalı. Günlük hayatta ve teknolojide sıklıkla yararlanılan optik, gözle görülebilen…
Ora Serrata: Retinanın en uç uzantısı Ora serrata olarak adlandırılır, koroid ve siliyer cisim arasında bağlantıdır. Retina kendi içinde 2 tabakaya ayrılır, bunlar dışta vasküler tabakaya yaslı olan pigment tabakası…
Orak hücre özelliği: Genetik olarak kalıtılan çekinik hastalık. Kırmızı kan hücrelerinin bir kısmı ya da tamamı orak bir şekile sahip oluyor. Semptomları; acı ve aşırı aneminin yanında kalp, ciğler ve böbrek sorunları. Bu…
Ordovisiyen: Ordovisiyen (485.4-443.8 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik’in 6 majör dönemi arasında Kambriyen’den sonra gelen ikincidir. Yaklaşık 41.6 milyon yıl sürmüştür ve 485.4 milyon yıl önce ile 443.8…
Orfon: İzole olmuş lokasyonlarda bulunan, izole olmuş bir gen kümesinin üyesi olan gen.
Organ: Organizma içinde özel görevleri olan ve dokulardan oluşmuş, karaciğer, böbrek, kalp gibi yapılar.
Organel: Ökaryot hücrelerde belirli bir görev yapmak üzere özelleşmiş mitokondri, çekirdek, kloroplast vb. gibi yapıların her biri.
Organik Kimya: Temel yapısını karbon atomunun oluşturduğu, karbon atomunun yanında hidrojen, oksijen, azot, fosfor gibi atomları da içeren bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.[1]…
Organik kimyasal savunma: Canlı bir organizma, bu durumda bir bitki ya da onun mutualist bir ilişki içinde bulunduğu canlı tarafından üretilen kimyasal savunma.
Organik tarım: Bitkileri, toprak verimliliğini korumak ve zararlıları kontrol etmek için sadece doğal yöntemlerle yetiştirme sürecidir.
Organizma: Bir bütün olarak, hayati olaylarını devam ettirebilen herhangi bir canlı varlık.
Organoid: Organoid; laboratuvar ortamında üretilen ve gerçekçi mikro anatomik gösterime yardım etme amacı taşıyan, bir organın minyatürleştirilmiş ve basitleştirilmiş versiyonudur.
Ori: Bir DNA dizisinin, DNA replikasyonu proteinleri tarafından tanınan, DNA sentezinin başlatıldığı bölümü. İngilizce açılımı: Origin of replication. Türkçe karşılığı: Replikasyon orijini veya ikileşme orijini.
Öriyapsit: Göz çukurunun arkasında, sinapsitlere benzer olarak tek bir açıklığa sahip omurgalı grubudur. Ancak deliğin konumu sinapsitlerden farklı olarak göz çukurunun arka üstünde (posterosuperior) yer alır, üstelik…
Örnekleme hatası: Bir bireyin taşıdığı özelliklerin, popülasyonun genelindeki özelliklerden rastlantısal olarak farklı olması durumudur. Örnekleme hatası, küçük örnek grupları için fazla, büyük örnek grupları için düşüktür.…
Ornitofobi: Kuşlara karşı duyulan aşırı korku olarak bilinen, Yunanca’da “kuş” anlamına gelen ὄρνις (“ornis”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Orojenez: Birbirlerine yaklaşan levhalar arasında sıkışan tortul tabakaların yükselip kıvrılması veya kırılması yoluyla gerçekleşen dağ oluşum süreci.
Orta lamel: Bitki hücresinin bölünmesi sırasında hücre plağını oluşturan, yan yana iki bitki hücresi duvarı arasındaki çoğunlukla pektinden oluşan tabaka.
Ortadöl Değeri: Bir ailedeki yavruların ortalama fenotiplerini belirtmek için kullanılır.
Ortaebeveyn Değeri: Bir bireyin iki ebeveyninin ortalama fenotip değeridir.
Ortak Bahçe Deneyi: Farklı popülasyonların benzer koşullar altında bir araya getirilmesine dayanan bir deneydir.
Ortak kültür: Organ-Organ etkileşimi olan organların (Karaciğer-Böbrek, Mide-Bağırsak, Akciğer-Karaciğer vb.) sinerjisini, gelişim fizyolojisini, toksikolojisini ve metabolizmasının hücre kültürü ortamına ko-kültür…
Ortak Yaşama (Simbiyoz): Ayrı türden iki canlı arasında karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı olarak süren, birlikte yaşama biçimidir. Simbiyoz olarak da bilinmektedir. Ortak yaşama biçimi iki ayrı bitki türü, iki ayrı…
Ortalama fazlalık: Bir a aleli için ortalama fazlalık, a alelini taşıyan bireylerin ortalama uyum başarılarının, popülasyonun genel ortalama uyum başarısından olan fazlalığı ya da eksikliğidir. Eğer ortalama fazlalık pozitif…
Ortolog genler: Farklı organizmalarda bulunan, atasal kökeni aynı, dolayısıyla yapısal ve işlevsel benzerliği olan fakat tür oluş sürecinde ayrılmış olan genler. Şekilde A atasal geninin tür içinde A ve B genlerine ikilenmesinden…
Ortoloji: Türleşme nedeniyle (gen kopyalanmasından değil) farklı türlerde bulunan homolog genler.
Os irregular: Düzensiz kemik yapısına verilen isimdir. Sakrum, koksa ve mandibula bu gruba girer.
Oşinografi: Okyanusların fiziksel ve kimyasal özelliklerini, okyanuslarda yaşayan canlı türlerini, okyanusların oluşumlarını ve gelişimlerini inceleyen bilim dalıdır.
Osmotik basınç: Hücrenin içerisindeki çözünmüş hâldeki maddelerin oluşturduğu su alma isteğidir. Pasif taşımada önemli rol oynamaktadır. Turgor basıncı ile ters, emme kuvveti ile doğru orantılıdır.
Osmoz: Az derişik bir ortamdan seçici geçirgen zar aracılığı ile çok derişik bir ortama geçiş. Yunanca “itiş, itme” anlamındaki “ōsmos” kelimesinden gelir.
Ösosyal: Çakışan nesiller, ortak olarak yavru yetiştirme ve özelleşmiş eşeysel ve eşeysel olmayan görev dağılımları ile karakterize edilen sosyal yapılardır.
Osteodontokeratik kültür: Avustralya’lı antropolog Raymond Arthur Dart tarafından ortaya atılmış olan, insanın erken atalarından kimi türlerin fosilleşmiş kalıntıları çevresinde, herhangi bir alet kalıntısı bulunmamasını, alet…
Osteosit: Kemik hücresidir, kemik içinde lakuna denen boşluklarda yerleşiktirler.
Östrojen: Estrojenler özellikle kadınlarda cinsel üreme ve gelişiminde önemli olan hormondur. Bunlara ayrıca kadın seks hormonları denir. “Östrojen” terimi, bu gruptaki, estron, östradiol (üreme çağındaki…
Ötegezegen: Güneş sistemi dışındaki gezegenlerdir. Bu tanıma hem diğer yıldızlar etrafında yörüngede olan hem de yıldızının yörüngesinden ayrılmış veya galaksi merkezinin yörüngesinde olan “başıboş” gezegenler girer.…
Öterya: Memeliler sınıfından dişileri keseli olmayan canlılardır.
Otofaji: Vücudun zarar görmüş hücrelerinin yerine sağlıklı ve yeni hücreler koyarak gerçekleştirdiği temizleme işlemidir. Yunancada kendi kendine anlamına gelen “oto” ile yeme anlamına gelen “faji” sözcüklerinden…
Otoimmün Hastalık: Vücudun kendi dokularına karşı oluşan hücre aracılı bağışıklık reaksiyonu veya özgün antikor üretimi sonucu ortaya çıkan özel hastalık grubudur.[1]
Otopomorfi: Eşsiz kazanılmış karakteristik; Bir soyun yalnızca bir üyesinde ya da birkaç soyun sadece birisinde bulunan özellik.
Otostop: Yakın bir şekilde bağlı olduğu lokuslar üzerinde oluşan seçilimden ötürü bir alelin frekansının değişmesidir. Seçici süpürme olarak da bilinir.
Ototomi: Hayvanların avcılardan kaçmak amacıyla seçilim gösterdiği uzuv bırakma davranışı. Bazı sürüngen ve amfibiyenlerde kuyruk bırakma davranışına “kaudal ototomi” denir.
Ototrof: Beslenebilmesi için yalnızca inorganik bileşiklerle güneş enerjisine gereksinim duyan organizmadır. Ototroflar, beslenme zincirinin ilk halkasını oluştururlar. Yeşil bitkiler ve bazı bakteriler ototroftur.
Otozom: Cinsiyet kromozomu dışında kalan bütün kromozomlar.
Oviparite: Yumurtlama yeteneği
Ovum: Ovum, insan fizyolojisinde, bir sperm hücresi ile döllendiğinde yeni bir organizma haline gelebilen, dişi üreme organlarından birinden salınan tek hücre, yumurtadır.
Öz Isı: Bir saf maddenin birim kütlesinin (1 g ya da 1 kg) sıcaklığını 1 °C (ya da 1 K) arttırmak için verilmesi gereken ısı miktarıdır.[1] Birimi J/kg°C ya da J/kgK’dir. Ancak cal/g°C da kullanılabilir. Skaler…
Özbiçimlilik: Birbiriyle hiçbir benzerlik ve iki karşı cinsin soyları arasıda homoloji göstermeyen, fungilerde görülen üreme biçimi.
Özelci bitkiler: Dar bir kaynak tabanına sahip organizma. Özelci otçullar tek bir veya birkaç bitkinin savunmasına karşı iyi bir adaptasyon geliştirir.
Özgecilik: Direk bir fayda sağlamadan, hatta bazı durumlarda zarar görerek, başkalarına yardım etmek.
P
P değeri: Verilerdeki şablonlar ile ilgili iddialarda bulunabilmek açısından istatistiki destek miktarını gösteren bir tahmindir. Küçük değerleri, istatistiki verilerin iddiayı daha fazla desteklediğini gösterir.…
Paleografya: Paleografya (paleografi), tarih boyunca kullanılmış eski yazıları inceleyen bilim dalıdır. Eski alfabeleri çözmeye yardımcı olarak geçmişte yazılmış çeşitli tarihi belgelerin okunmasına katkı sağlar.…
Paleojen: Paleojen (66-23 myö) bir jeolojik dönemdir. Yaklaşık olarak 66 milyon yıl önce ile 23 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Yaklaşık 43 milyon yıl sürmüştür. İçerisinde Paleosen,…
Paleontoloji: Fosiller üzerinde çalışan bilim alanı. Bu dalın uzmanları paleontolog olarak isimlendirilir.
Paleosen: Paleosen (66-56 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık olarak 66 milyon yıl önce ile 56 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Senozoyik Zaman’ın ve Paleojen Dönemi’nin ilk zaman…
Paleozoyik: Paleozoyik (541-251.9 myö) bir jeolojik zaman ismidir. Yaklaşık olarak 541 milyon yıl önce ile 251.902 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır. Paleozoyik’ten sonra Mezozoyik, sonra…
Palindrom: Sağdan sola ve soldan sağa aynı okunan sayı, kelime, ifade. Örneğin; 2002, ada, ses. Moleküler biyolojide ise bir DNA parçası üzerinde 5′-3′ dizisinin komplementer iplik üzerindeki dizi…
Palyatif: Bir sorunun etkilerini hafifletmeyi amaçlayan ancak sorunu fiilen çözmeyen bir eylemdir. Bu bir ilaç veya tedavi olabilir. Palyatif bakım, ciddi bir hastalıkla (örneğin kanser) yaşayan insanlar için uzmanlaşmış…
Panzehir: Herhangi bir zehir veya ilacın zararlı etkisini engelleyen veya ortadan kaldıran madde, antidot. Metanol zehirlenmesine karşı kullanılan etanol bir panzehir görevi görmektedir.
Papez halkası: Duyguların deneyimlenmesi, etiketlenmesi ve ifade edilmesinde Papez halkası rol oynar.[1] Ön talamik çekirdekler, lateral dorsal çekirdek ve medial dorsal çekirdekten oluşan ve uzaysal oryantasyon ve…
Paradoks: Genel bilinenene ters ya da karşı olan fakat doğru olan ifade.
Parafiletik grup: Evrimsel bir soy ağacının ortak atasını ve o atanın soyundan gelen türlerin çoğunu içeren, ancak bir veya daha fazla alt grubu herhangi bir nedenle ayrı tutan filogenetik gruplara verilen addır. Böylesi…
Paralel Evrim: Paralel evrim, benzer akrabalarda, benzer niteliklerin bağımsız evrimleşmesidir.
Paralog genler: Bir tek genomda gen ikilenmesi ile oluşmuş ve işlevleri farklılaşmış, benzer genler.
Paramesyum: Ciliates grubuna ait tek hücreli bir Protoktist. Normalde aseksüel çoğalmalarına rağmen, eşleşme tiplerinin de rol oynadığı cinsel konjugasyon da yaparlar. Paramecium aurelia’nın, 16 farklı…
Paramutasyon: İki alel arasında bir etkileşim olması sonucunda bir alel, diğerinin genetik yapısında bir değişikliğe neden olması sonucu oluşur. Epigenetik bir mekanizmadır.
Parapatrik türleşme: Kesintisiz bir coğrafi bölgede yeni ekolojik konumların ortaya çıkması ile populasyon ikiye ayrılır ve türler arası etkileşim azalır. Heterezigotların az uyumlu olması nedeniyle iki topluluğun birbiriyle…
Parasempatik Sinir Sistemi: Vücudun gergin bir durumda adrenalin algıladıktan sonra dinlenme ve sindirim gibi normal faaliyetlere dönmesini sağlayan sinir sistemidir. Vücudun enerjiyi korumasını, sindirim süreçlerinin iyileştirilmesini…
Parçacık Fiziği: Parçacık fiziği veya yüksek enerji ve plazma fiziği, atom altı parçacıkları inceleyen bilim dalıdır.[1] Daha kapsamlı bir ifadeyle parçacık fiziği; baryonlar, mezonlar, kuarklar, leptonlar ve bozonlar…
Parestezi: Genellikle ellerde, kollarda, bacaklarda veya ayaklarda hissedilen ancak vücudun diğer kısımlarında da görülebilen yanma veya karıncalanma hissi. Uyarı olmaksızın gerçekleşen his çoğunlukla ağrısızdır…
Pariyetal lob: Uzaysal duyular ve yönelimleri kontrol eden beyin bölgesidir. Dokunma bölgesini ve görsel bölgenin arka kısmını içerir. Cisimlerin görsel manipülasyonunda, soyutlanmasında ve hayal gücünde görev alır.
Paroloji: Türleşme yerine gen kopyalanması sebebiyle oluşan homolog gen ürünleri.
Parsimoni: Özellikle bilimsel araştırmalarda ve felsefi irdelemlerde, olası birden fazla açıklama veya şablondan, en az varsayıma dayananını ve en az karmaşık olanını tercih etme prensibidir.
Partenogenez: Döllenme olmaksızın gerçekleştirilen üremedir. Hayvanlarda ve bitkilerde döllenmemiş bir dişi gametin gelişip yeni bir birey meydana getirmesidir. Sürüngenlerde görülürken, memelilerde ve kuşlarda görülmemektedir.…
Partikül: Çevremizde bulunan, canlı veya cansız çok küçük fiziksel yapılardır. Ekoloji’de ise atmosferin, tatlı suların ve denizlerin kirlenmesine neden olan yapılara verilen isimdir.
Pasif leşçillik: Başka bir yırtıcı tarafından öldürülen veya doğal nedenlerle ölen hayvanın gövdesinden leş yeme. Ölü hayvan gövdesine daha önce başka yırtıcıların ulaşması, yırtıcılarla avın türü ve büyüklüğüne bağlı…
Patognomonik: Belirli bir hastalık veya durumun ayırt edici veya karakteristiği olan ve tanıyı koydurucu bulgular. Birkaç örnek aşağıdakileri içerir:
Patojen: Konak olarak bulaştığı canlının fizyolojisini bozan ve genelde hastalıklara neden olan mikroorganizmalar (virüsler, bakteriler, prionlar ve mantarlar) için kullanılır. Kelimenin kökeni Yunancadan…
Patoloji: Hastalıkların başlangıç nedenleri (etiyolojileri), adım adım ilerlemeleri (patogenez) ve normal yapı ve işlev üzerindeki etkileri ile ilgilenen bilim dalı veya hastalık, hasta şikayetleri (semptomlar)…
Pazu Kemiği: Pazu kemiği veya Latince adıyla humerus, omuz ve ön kol arasındaki uzun kemiktir. Kürek kemiği ile ön kol kemiklerini birbirine bağlar. Humerus, Latince’de omuz veya üst kol anlamına gelmektedir.
Pedofobi: Çocuk korkusu. “Paedofobi” ve “pediafobi” de denmektedir. Yunanca “çocuk” anlamına gelen παιδί (“pedo”) ve “fobi” anlamına gelen φόβος (“fobos”) kelimelerinden oluşmaktadır.
Pedomorfoz: Gelişim biyolojisi alanında çalışılan bir konudur. Gençlerde görülen özelliklerin yetişkinlerde de değişmeden görülmesidir.
Pelet: Bazı canlı türlerinin beslendikten sonra sindirilemeyen kısımlarının bir kütle halinde midesinden ağız yoluyla dışarıya atılmasıyla meydana gelen biyokütledir (kusmuk).
Penis: Penis, memelilerde erkeklerinin çiftleşme organıdır ve genellikle idrarın vücuttan çıktığı kanalı barındırır.
Pentoz: Beş karbonlu monosakkarit.
Perforasyon: İçi boş bir organın yırtılması.
Permiyen: Permiyen (298.9-251.902 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Yaklaşık olarak 298.9 milyon yıl önce ile 251.9 milyon yıl öncesine denk gelen zamanı kapsamaktadır. Paleozoyik’in 6 majör dönemi arasında Karbonifer’den…
Pernisiyöz anemi: Temel patoloji otoimmün bir mekanizma ile gelişen atrofik gastrit ve buna bağlı intrinsik faktör eksikliğidir. En sık görülen B12 vitamini (kobalamin) eksikliği tablosudur.
Peteşi: Epidermisin altında küçük kan sızıntısının neden olduğu ufak benek, nokta.
PHYLIP: Filogenetik program PHYLIP popülasyonlar arası genetik mesafe tahmininde kullanılan en popüler ayrıca ücretsiz bir programdır. PHYLIP’in bir çok bileşenleri internet üzerinden çalıştırılabilir. Bir PHYLIP…
Pirin: Doğal (innate) bağışıklık sisteminde ve inflamatuar tepki mekanizmalarında görev alan bir protein. MEFV geni tarafından ifade edilir. Bu genin mutasyonu halinde Ailevi Akdeniz ateşi görülebilir. Pirin,…
Pirofobi: Ateş korkusu olarak bilinen terim.
Pirojen: Tipik olarak bir bakteri tarafından üretilen, kana karıştığında veya salındığında ateş üreten bir madde.
Piroklastik Akıntı: Piroklastik akıntı, yüksek yoğunluklu bir sıcak, parçalanmış katı madde ve genişleyen gaz karışımıdır. Saatte 100 kilometreden (saatte 60 mil) daha yüksek hızlara ve 200° ile 700° Santigrat (392° ile…
Pisagor Teoremi: Bir dik üçgende, hipotenüs ile dik kenarların uzunlukları arasındaki ilişkiyi ifade eden teoremdir.[1] Başka bir tanımı da şöyle yapılabilir: Bir dik üçgenin iki dik kenarının uzunluklarının kareleri…
Piyojenik: İltihap oluşturan.
Planck Zamanı: Işığın Planck uzunluğunu kat edebilmesi için gereken zamandır. Planck zamanı 5,39106(32) × 10−44 s’dir.
Plasebo: Hiçbir kimyasal ve biyolojik etkisi olmayan, hastaya ilaç olduğu söylenerek verilen maddelerdir, amaç hasta üstünde deneyi yapılan ilaca psikolojik kontrol grubu oluşturmaktır. Plasebo, etkisi farmakolojik…
Plasentofaji: İnsanlar, deniz memelileri, devegiller ve keseliler dışında çoğu hayvanda doğumdan hemen sonra annenin göbek kordonunu kemirerek yavrudan koparması ve plasentayı yemesine verilen isimdir.
Plastit: Bitki hücrelerinin ve alglerin stoplazmalarında bulunan pigmentli (renkli) ya da pigmentsiz (renksiz) cisimciklerdir. Hücrenin çok önemli besin kaynaklarının üretim ve depolanma yeridir. Kimi fotosentezde…
Plazma: Genelde, kanın tüm hücreler uzaklaştırıldıktan sonra geride kalan ve pıhtılaşma etmenlerini içeren bölümünü tanımlamak için kullanılır. Ancak biyolojide, aynı zamanda hücre içi sıvısı (sitoplazma), çekirdek…
Plazmid: Kendi kendini eşleyebilen kromozomdan ayrı bir DNA parçasıdır. Tipik olarak dairesel ve çift sarmallıdır. Prokaryotların genetik materyali bu şekildedir.
Pleiotropi: Tek bir genin fenotipteki birden fazla özelliği etkilemesi olayıdır. Etkileri aynı anda veya ardışık olarak oluşabilir.
Pleiotropik Gen: Birbiriyle alakasız gibi gözüken fenotipik (fiziksel) özellikleri tek başına, aynı anda etkileyebilen genlere verilen bir isimdir. Bu genlerde meydana gelen mutasyonlar, söz konusu özelliklerin hepsini…
Pleyistosen: Senozoyik Zaman’ın sonlarında 2.580.000 milyon yıl ile 11.700 milyon yıl öncesini kapsayan jeolojik zaman dilimi. Kuvarter Dönemi’nin başlarına denk gelir. Genellikle “Buz Devri” olarak nitelendirilir.…
Plisbasiyan Epoku: Günümüzden 190.800.000 ile 182.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Pliyosen: Pliyosen (5.33-2.58 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık 5.333 milyon yıl önce ile 2.58 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Senozoyik Zaman’daki Neojen Dönemi’nin en genç dilimidir.…
Pluripotent kök hücre: Pluripotent kök hücreler, bölünerek kendini yenileme ve erken dönem embriyonun üç birincil germ hücre katmanının hepsine ve dolayısıyla yetişkin vücudunun tüm hücrelerine dönüşme kapasitesine sahip (plasenta…
Pnömoni: Pnömoni terimi, alvoelleri sıvı ve kan hücreleriyle dolduran iltihabi koşulları tanımlar. Pnömoninin en yaygın olan şekli, çoğunlukla pnömokokların neden olduğu bakteriyel pnömonidir.Guyton/Textbook Of…
Podofobi: Ayak korkusu olarak bilinen terim.
Polen taneleri: Tohumlu bitkilerin mikrosporlarıdır. Çiçekli bitkilerde bulunan küçük granüler erkek hücreleri vardır.
Polen-Tüp rekabeti: Bitkilerde hayvanlar alemindeki sperm rekabetine eşdeğerdir. Polenlerin dişi organlara ulaşabilmek ve dölleyebilmek için verdikleri mücadeledir ve evrimsel süreçte büyük önemi vardır.
Poliandri: En azından bazı dişilerin birden fazla erkekle çiftleştiği cinsel sistemlerdir.
Policini: En azından bazı erkeklerin birden fazla dişiyle çiftleştikleri cinsel sistemlerdir.
Polifag: Bir organizmanın çok sayıda farklı besin türü ile beslenebilme özelliğidir.
Polifarmasi: Bir hastanın içinde bulunduğu duruma göre birden fazla (beş veya daha fazla) ilacı düzenli olarak kullanmasıdır. Polifarmasi genellikle multimorbiditenin (çok sayıda uzun vadeli tıbbi duruma sahip olmanın)…
Polifiletik grup: Taksonomik analizlerde, birbirlerine benzer olan ancak yakın bir ortak ataya sahip olmayan canlı gruplarını belirtmek için kullanılır.”Uçan canlılar” incelenecek olursa, yarasalar, kuşlar ve uçan sürüngenler…
Polimer: Doğal veya sentetik monomerlerin bir araya gelerek oluşturduğu büyük yapılara verilen genel isim. Yunanca “polymeres” kelimesinden gelmektedir. “Polys”, “birkaç, birçok” anlamına; “meros” “parça, birim”…
Polimeraz Zincir Tepkimesi (PZT): Çok kısa sürede belirli DNA parçalarının amplifikasyonuna (tek bir zinciri bir yığın DNA arasından seçip çoğaltma) olanak sağlayan bir tekniktir. PCR`a dayalı RAPD, AFLP, SSR, ISSR gibi teknikler geliştirilmiştir.
Polimorfizm: Genetik biliminde toplumda bir gen lokusun en yaygın varyant ya da allelinin sıklığının %99’u geçmemesi olarak tanımlanır. Biyolojide ise bir türün üyeleri arasında 2 ya da daha fazla fenotipin bulunabilme…
Polip: Knidliler (Sölenterler) şubesindeki türlerin yaşamları boyunca aldıkları iki formdan birisidir. Diğerine “medusa” denir. Polipler, yaklaşık olarak silindiriktirler ve bir vazoya benzerler.
Poliploidi: Organizma kümesinin kromozomunun 2n den fazla olması durumudur. 3n, 4n yada daha fazla olabilir.
Polisakkarit: Birden fazla ve ayrı monosakkaritlerin bir araya gelmesi ile oluşan uzun zincirli polimerik karbonhidratlardır. Gıdalarda en bol bulunan karbonhidratlardır. Hücre zarından difüzyon ile geçemezler.…
Politomi: Evrim ağacı üzerinde, bir ortak atadan ikiden daha fazla türün evrimleşmesi ve farklılaşması durumudur. Bir düğüm noktasından, ikiden fazla torun türün dallanmasıdır.
Popülasyon: Cinselliğe sahip (seksüel) türlerde, birbirleriyle çiftleşebilen bireylerin ve yavrularının oluşturduğu gruplardır. Cinsellik bulunmayan (aseksüel) türlerde ise aynı bölgede yaşayan bireylerin oluşturduğu…
Populasyon biyolojisi: Organizmaların zaman ve mekan içerisindeki ilişkilerini inceler. Popülasyon genetiği, ekoloji, etoloji, taksonomi gibi disiplinleri bir arada bulundurur.
Populasyon genetiği: Popülasyondaki alellerin sıklığı üzerine yapılan çalışmalardır. Dört ana evrimsel sürecin etkisi altındadır. Bunlar; doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyon ve gen akışıdır.
Potansiyel Enerji: Potansiyel enerji, bir cismin ya da sistemin konumundan ötürü sahip olduğu enerji türüdür.[1] Yani bir cisim hareket etmediği halde sadece konumundan ötürü iş yapabiliyorsa bu cismin potansiyel enerjisi…
Pozisyon Etkisi: Genin ekspresyonunun (ve fenotipe olan etkisinin) genellikle komşu genlerle olan etkileşiminden etkilendiği ve genlerin mekansal yerleri değiştiğinde (translokasyonda olduğu gibi) ekpresyonunun…
Pozitif asortatif çiftleşme: Benzer genotip ve fenotipe sahip bireylerde daha sık görülen çiftleşme modeli altında beklenebilecek olandan birbiriyle çiftleşen tesadüfi olmayan çiftleşme kalıbıdır.
Pozitif seçilim: Avantaj sağlayan mutasyonların seçilerek popülasyon içerisinde artması durumudur.
Pozitif sınıflandırıcı çiftleşme: Bir çeşit rastlantısal olmayan üreme biçimi. Bu durumda bazı özellikler için benzeyen bireyler çiftleşirken, bu özellikler için benzer olmayan bireyler çiftleşmez. Bu durum homozigotlarda artışa yol açar…
Pre-Kambriyen: Pre-Kambriyen (4600–541 myö) bir jeolojik üst zaman adıdır. Yaklaşık 541 milyon yıl öncesindeki tüm zaman dilimini kapsamaktadır. 4.6 milyar yıl önce canlılığın evrimleşmeye başlayacağı gezegenin ilk…
Preboreyal Çağ: Günümüzden 10.300 ile 9.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Pribonyan Epoku: Günümüzden 37.200.000 ile 33.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Primat: Temel olarak içerisinde maymunlar (simiyenler) ve ön maymunlar (prosimiyenler) gibi öteryen memelileri barındıran, ilk olarak 85-55 milyon yıl önce küçük kemirgen hayvan türlerinden ayrılarak evrimleşmiş…
Primaz: DNA replikasyonu sırasında RNA primerini üreten RNA’ya bağlı DNA polimeraz enzimidir.
Primer (Öncül): DNA sentezinin başlamasını sağlayan nükleik asit dizisidir. Polimerin “3′ ucu”na DNA polimeraz bağlanır ve tepkimeleri (DNA kopyalama/replikasyonu) başlatır.
Primozom: DNA replikasyonu sırasında RNA primerinin sentezlenmesinden sorumlu protein topluluğudur.
Prion: Hiç bir nükleik asit içermeyen, yanlış katlanmış proteinden oluşan patojen, yani hastalık yapıcı bir maddedir.
Pro-inflamatuar: (Sıfat) İnflamasyon yükseltici.
Profaj: Bakteri kromozomuna yerleşmiş faj DNA’sıdır.
Profaz: Mitoz ve mayoz bölünmenin ilk evresi. Bu evrede kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozomlara dönüşür, sentrozom organeli kendini eşler ve çift kutuplara dağılır, iğ iplikleri oluşur ve son olarak…
Progesteron: Progesteron, dişi üreme sistemi tarafından salgılanan hormondur. Esas olarak rahim iç duvarının (endometrium) durumunu düzenlemede görevlidir. Progesteron, yumurtalıklar, plasenta ve adrenal…
Prokaryot: Evrim süreci içerisinde 3.8 milyar yıl kadar önce evrimleşip, günümüze kadar ulaşabilmiş, bakteriler ve arkeleri kapsayan, zarla çevrili gerçek bir çekirdeği ve endoplazmik retikulum, golgi cisimciği,…
Prolaktin: Memelilerde laktasyona (süt üretimine) yardımcı olan ve bir dizi başka işlev ve sistemden sorumlu olan bir hormondur. Prolaktin, beyindeki hipofiz bezinin ön kısmının yanı sıra rahim, beyin, göğüsler,…
Proliferasyon: Hücrelerin uygun koşullar altında hızlı bir şekilde hücre döngüsünü tamamlayarak çoğalması durumudur. Bölünme, iyi huylu olabileceği gibi, kötü huylu da olabilir.
Prosimiyen: Önmaymunlar. Primatlar takımının Lemurları, Lorisleri ve Tersiyerleri içeren alttakımıdır. Tersiyerler.
Prostat Bezi: Mesane tabanında olmak üzere üretrayı (sidik borusunu) kuşatan ve meni salgılayan erkek üreme bezidir. Bu meni, erbezlerinde yapılan spermleri penise taşır. Yaşlılıkta prostatın iyi huylu olarak…
Protein: Bir ya da birden fazla aminoasit zincirinden oluşan kompleks organik moleküller. Proteinler başka moleküllere bağlanma yetenekleri sayesinde bir çok değişik görev üstlenebilirler. Proteinler; enzim, hormon,…
Protein saat hipotezi: Moleküler saat hipotezinin diğer adıdır. Belirli bir protein ailesi (ribozomal, sitokromal vb.) içinde sabit oranda amino asit meydana getirilir ve iki tür arasındaki ayrışma derecesi akrabalık derecelerini…
Protein Sentezi: Canlıların protein yapımı için kullandığı mekanizmanın genel adıdır. Herhangi bir canlı organizmada bulunan tüm proteinler sürekli bir yıkılma ve yeniden yapılma durumundadır. Sentezlenme sırasında, genetik…
Protein Yapısı: Yapı sözcüğü protein için kullanıldığında, küçük moleküller için olduğundan çok daha karmaşık bir anlam taşıyor. Proteinler makromoleküllerdir ve dört farklı yapı seviyesine sahiptir – birincil,…
Proteom: Bir hücrenin, dokunun veya organizmanın genomu tarafından sentezlenen proteinlerin tamamına verilen isimdir.
Protokordata: Kordalılar şubesinin yarım kordalılar, gömlekliler ve başı kordalılar alt şubelerini içeren bölümüdür.
Protoktista: 1860’lı yıllarda, günümüzde Protista olarak bilinen alem için John Hogg tarafından önerilen ilk isimdir. Hogg, sadece bitki veya hayvanlara benzeyen tekhücreli canlıları gruba dahil etmiştir.
Protostom: Belirli bir embriyolojik gelişim şablonuna ortak olarak sahip olan türlerdir. En belirgin özellikleri, embriyolojik gelişim sırasında oluşan radyal çöküntü ve anüsün ağızdan sonra oluşması durumudur.…
Protozoa: Protozoa kelimesi, ilk hayvanlar anlamına gelir. Genellikle bir hücreli, ökaryot ve parazit canlıları içeren bir Protista alt alemidir. Öglena.
Psikedelik: Halüsinojenler olarak da bilinen psikedelikler; kişinin algılarında, ruh halinde, duygularında ve bilişsel süreçlerinde değişiklikler oluşturan bir psikoaktif madde sınıfıdır.[1] LSD, Meskalin, Sihirli…
Psikiyatri: Zihinsel, duygusal ve davranışsal bozuklukların; tanı, tedavi ve yönetilmesi ile ilgilenen tıp dalı.
Psikiyatrist: Zihinsel, duygusal ve davranışsal bozuklukların; tanı, tedavi ve yönetilmesi ile ilgilenen hekim. “Psikiyatr” olarak da bilinmektedir.
Psikoaktif madde: Merkezi sinir sisteminde etkili olan, beynin fonksiyonlarını değiştiren, duyularda, bilinçte, davranışta ve psikolojik durumda değişikliklere neden olan maddelerdir. Bu maddeler, tıbbi alandan, dini ritüellere…
Psikoterapi: Bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşarak sağlıksız duygu, düşünce ve davranışları belirlemeyi ve değiştirmeyi amaçlayan tedavi yöntemidir. Psikoterapi, stres ve ilişki sorunlarından zihinsel sağlık koşullarına…
Psikoz: Gerçeklikten kopma hali. Kişinin gerçek olmayan inanışlara sahip olması, gerçek dışı şeyler görmesi veya duyması durumudur. Psikoz olan kişiler gerçeklerle, gerçek olmayanları ayırt etmekte zorlanırlar.…
Psödogen: Anlamsız mutasyona sahip ve transkripsiyon yeteneğini olmayan bir gen. Bazı psödogenler, işlenmiş mRNA’nın retropozisyonundan kaynaklanır ve intronların ekspresyonu için gerekli düzenleyici…
Pterostigma: Pterostigma, bazı böcek türlerinin kanatlarının ön kenarında bulunan koyu renk pigmentli bir noktadır. Pterostigma, yusufçukların ve kızböceklerinin ön ve arka kanatlarında bulunur. Bazı hymenoptera ve…
Pulmoner amfizem: Pulmoner Amfizem terimi, akciğerlerde fazla hava bulunması anlamını taşır. Bununla beraber kronik pulmoner amfizem söz edildiği zaman, genel olarak çok azı dışında bütün hastalarda, sigara içmeye bağılı…
Pulmoner Döngü / Küçük Kan Dolaşımı: Pulmoner Döngü, Küçük Kan Dolaşımı ya da Akciğer dolaşımı, kalp ile akciğerler arasında kapalı devre oluşturan kan damar sistemi. Kalp ile diğer tüm vücut dokuları arasındaki sistemik döngüden farklıdır.
Pulmoner Emboli: Pulmoner emboli, akciğerlerde bulunan pulmoner arterlerden birisinin tıkanmasıdır.[1] Pulmoner emboli vakalarının çoğunda bacaklarda derin ven trombozu oluşur. Vücudun alt ekstremite adı verilen bacak…
Pulsar: Çok yüksek süratlerde kendi etraflarında dönen, radyasyonunu iki ince ışın halinde dışarı atan, yoğun bir manyetik alana, yüksek sıcaklığa ve hıza sahip olan bir nötron yıldızıdır. “Atarca” olarak da…
Punnett karesi: Basit grafik modelleme. Gelecek döllerde oluşabilecek her türlü genotipi gösteren yöntem. Punnet karesi genetik rehberler tarafından çiftin belli bir özelliği sonraki nesillere kalıtma olasılığını hesaplamak…
Pürin: Nükleik asitlerin yapısında bulunan çift halkalı azotlu organik bazlardır.[
R
Radyometrik tarihlendirme: Radyoaktif elementlerin bozunumuna dayalı olarak kayaların oluştukları tarihlerin kesin olarak belirlenmesinde kullanılan bir tekniktir.
Rastgele eşleşme: Canlıların eşlerini herhangi bir tercih gözetmeksizin seçmesidir. Hardy-Weinberg kuralının varsayımlarından biridir.
Rastlantısal olmayan çiftleşme: Eş seçiminin bir ya da birden fazla karaktere bağlı olduğu; bu özelliklerinde eş seçilimini iyi ya da kötü yönde etkilemesi durumu. Evrimin bir mekanizmasıdır.
Rayetiya Epoku: Günümüzden 208.500.000 ile 201.300.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Referans sanrısı: Kişinin, çevresinde duyduğu sözlerin ve/veya olaylardan kendisi ile ilgili olduğunu sanmasına sebep olan sanrı türü. Örneğin kişi, televizyonda veya radyoda duyduğu bir cümlenin kendisine mesaj olarak…
Regl/Menstürasyon: Rahimin döllenmiş yumurtaya hazırlanmak için her ay oluşturduğu iç katmanının (endometrium), döllenme olmaması halinde kanama şeklinde dökülmesidir. Kadınların ilk gençlik yıllarından menopoza kadar…
Regürjitasyon: Genellikle sindirilmemiş gıda veya kan varlığı ile karakterize edilen ve ağız, yutak ya da yemek borusu yoluyla gerçekleşen madde atımı.
Rejenerasyon: Bir organizmanın zarar gören ya da kaybolan bir bölümünün yeniden büyümesi, meydana gelmesidir. Bitkilerde çok yaygındır. Tüm hayvanlarda da bir miktar rejenerasyon yeteneği vardır. Süngerlerde geniş…
Rekabetçi dışlanım ilkesi: Bu ilke Gause yasası olarak da bilinir. Diğer ekolojik faktörlerin sabit ve değişmez olması durumunda aynı kaynaklar için rekabet eden iki türün bir arada olamayacağını belirten bir…
Reklam Körlüğü: Reklam körlüğü; insanların bilerek ya da bilmeyerek girdikleri internet sitelerindeki reklam, ya da reklam benzeri bilgileri görmezden gelmesi durumudur.
Rekombinasyon: Mayoz bölünme sırasında kromozomun homolog çifti arasında görülen genetik materyal değişimidir.
Rekombinasyon oranı: Birbiriyle bağlantılı iki lokus arasında, mayoz sırasında meydana gelen çaprazlanma (crossing-over) sıklığıdır. “r” ile gösterilir ve 0 ile 0.5 arasında değerler alır.Evolutionary Analysis by Scott Freeman,…
Rekombinaz: Genetik çeşitlenme reaksiyonlarını katalizleyen enzimlerdir.
Renk körlüğü: Bazı belli renkleri normal insanların gördüğü şekilde görememe durumu. Bu görme bozukluğunda en sık rastlanan durum X genine bağlı genetik olarak kalıtılan kırmızı-yeşil renk körlüğüdür.
Reosta: İletkenin direncini değiştirmek için kullanılan elektronik cihazdır. İki uçlu ve değeri ayarlanabilen bir dirençtir. Aydınlatma, ısıtma sistemleri, elektronik cihazlar ve özellikle laboratuvar uygulamaları…
Replikon: DNA sentezinde tek seferde kopyalanan genetik materyalin birimi olarak tanımlanır. Bakterilerin çoğunda kromozomun tamamı replikondur. Ökaryotlarda kromozom yüzlerce replikondan oluşur. Ökaryotların oldukça…
Resesif ölümcül alel: Homozigot durumda ölümcül olan alel.Farelerde sarı tüye neden olan alel;
Restriksiyon Parça Uzunluk Polimorfizmi (RFLP): Restriksiyon (kısaltma) görevli belli endonükleaz enzimlerinin (EcoRI, PstI, BglII gibi) DNA parçalarını oluşturması ile belirlenen genetik bir çok çeşitlilik. Homolog DNA dizilerindeki bu farklılık,…
Retina: Işığa duyarlı hücrelerin bulunduğu göz sinir dokusu tabakası. Beynin bir uzantısıdır ve embriyonik olarak sinir dokusundan oluşur.
Retinol: A vitamininin bir formu olan Retinol, cilt kremlerine, losyonlara ve serumlara eklenen bir bileşendir. Yaşlanma karşıtı etkileri vardır ve sivilcelerin temizlenmesine yardımcı olabilir.
Retrogradasyon: Jelatinleşmiş nişastanın soğuma ve depolama süresine bağlı olarak, zamanla jel yapısındaki nişastanın çözünürlüğünün azalması ve kısmen kristallenmesi olayı.
Retrotranspozon: RNA aracılığıyla yer değiştirebilen ve ters transkriptaz enziminin genetik kodlarına sahip yer değiştirebilir elemanlardır (transpozonlardır). Retrovirüsler ile evrimsel olarak yakın akrabadırlar.
Retrovirüs: Genomu ters transkripsiyon yoluyla DNA üretebilecek olan RNA virüsleridir.
Rho ailesi: Hücre içi sinyal iletim yolaklarında moleküler anahtar olarak görev alan, GTP veya GDP’ye bağlanarak hangisine bağlandığına göre aktif ve inaktif haller arasında geçiş yapan bir küçük GTPaz ailesi. Açılımı:…
RhoA: Küçük GTPaz enzimlerinden Rho ailesinin bir üyesi. RhoA’nın açılımı: Ras Homology Family Member A, yani Ras homoloji ailesinin A üyesi.
Riboflavin: Riboflavin deyimi vitamin yapısında bulunan “riboz” ve flavin” gruplarından gelmektedir. B2 vitamini olarak da bilinir. Bitkiler bu vitamini sentez edebilir. Genç bitkilerde yaşlılara oranla daha…
Ribozim: Kendi kendinin üretilmesi tepkimesini katalize eden bir RNA molekülüdür. Canlılığın başlangıcındaki ilk genetik materyal ya da ona oldukça yakın olduğu düşünülmektedir.
Ribozom: mRNA translasyonunun, yani protein sentezinin, gerçekleştiği küçük bir sitoplazmik organel.
Ribozomal RNA: Ökaryotik hücrelerde bulunan 4 RNA çeşidinden biri. Oldukça düşük bir mutasyon hızına sahiptir. Bu nedenle, alem ya da şube düzeyindeki filogenetik analizlerde kullanışlıdır. Ribozom yapısı, proteinlerin…
Rijidite: Sert, sabit veya bükülmesi imkânsız olma niteliği. (Psikolojide) Bir bireyin değişime karşı direnci; düşüncelerinde, davranışlarında veya duygularında esnek olmaması. Yeni durumlara veya fikirlere uyum…
RNA: Bir cins nükleik asit. Hücrelerin çekirdeği be sitoplazmasında bulunur. DNA’nın aksine RNA tek zincirlidir.
RNA girişimi: mRNA’nın RNA’ya tepki veren susturma düzeneği (RTVSD) tarafından tanınmasına dayalı olarak enzimlerce kesilmesi. RTVSD içinde bulunan ve hedef mRNA dizisindeki bir kısma karşılık gelen kısa bir RNA kalıbı…
RNA Polimeraz: DNA’yı şablon alarak bir RNA molekülünü transkribe eden bir enzim. Substrat olarak ribonükleotid trifosfatlar (rNTP) kullanır. RNA molekülünün 3′ ucuna her seferinde bir nükleotid ekleyerek…
Roadyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 272.300.000 ile 268.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Roche Limiti: Kütleçekimi göreceli olarak az olan bir cisim, kütleçekimi yüksek bir cisme belli bir değerden daha fazla yakınlaşırsa cisim kendi bütünlüğünü kütleçekimi ile sağlayamaz olur, tedirginlik kuvveti parçacıklar…
Rodopsin: GPCR (G proteini bağlı reseptörler) ailesinden yedi-geçişli bir hücre zarı proteini. Omurgalı retinasındaki çubuk fotoreseptör hücrelerinde ışık sensörü görevi görür. Işığa duyarlı bir prostetik grup…
Rupelyan Epoku: Günümüzden 33.900.000 ile 28.400.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
S
Sabitlenme: Bir popülasyonda, tek bir alel haricindeki bütün alellerin, tüm bireylerden silinmesi, dolayısıyla o alelin popülasyonda %100 (1) oranına ulaşmasıdır. Bu durumda alel “sabitlendi” denir.
Sabitleyici Seçilim: Sabitleyici seçilim, doğal seçilim nedeniyle popülasyonda iki alelin birden korunmasıdır. Bir alelin diğerine göre seçilim değerinin daha yüksek olması beklenir, dolayısoyla da diğer alelden daha üstün…
Saccharomycetes cerevisiae: Tek hücreli Ascomycete mayası, fırıncı veya bira mayası olarak da bilinir. Özellikle rekombinant DNA ve hücre döngüsü, çiftleşme tipi ve heterokaryon uyumluluğu çalışmalarında basit bir ökaryotik…
Saçılma: Dalga ya da parçacıkların bir engele çarpıp dağılmasına verilen genel isimdir. Örneğin, daha uzun dalga boylarına sahip kırmızı ışık daha az saçılırken, daha kısa dalga boylarına sahip mavi ışık daha…
Saf su: Organik ve inorganik maddelerden arıtılmış sudur. Laboratuvarlarda ve bilimsel çalışmalarda genellikle saf su kullanılmaktadır. Araştırmada saf su ile çalışılmadıysa bu durum bilimsel çalışmada belirtilir.…
Saflaştırıcı seçilim: Silici mutasyonları eleyecek şekilde olan seçilim sürecidir. Negatif seçilim olarak da bilinir.
Safsata: Safsatalar, akıl yürütürken yapılan hatalardır. Mantık hatası ya da mantıksal yanılgı şeklinde de anılırlar. Safsata içeren argüman veya düşünceler, dikkatlice incelenmediğinde oldukça ikna edici ve mantıksal…
Şahitlik: Şahitlik, muhakeme, algı, hafıza ya da iç-gözlem gibi bilişsel bir sistem değildir. Bu yüzden epistemik kaynaklar içinde kendine özel bir yeri vardır. Şahitlik, en basit haliyle, başka insanların ifade…
Sahtealeller: Gen gibi davranan ama çaprazlanma (crossing-over) sırasında ayrılabilen gen çiftidir.
Sahtebilim: Bilimsel olarak sunulan fakat bilimsel olmayan iddia, inanış, bilgi ve uygulamaların hepsine verilen isimdir. Bir sahtebilim dışarıdan bakıldığında kolaylıkla anlaşılamayabilir fakat bilimsel yollar,…
Sahtegen: “Anlamsız mutasyon” isimli bir mutasyon tipi sonucu oluşmuş, bölünme yeteneği olmayan gendir. Psödogenler genellikle “y” sembolü ile ifade edilirler. DNA dizisindeki psödogenler ancak protein sentezi…
Sakmaryan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 295.500.000 ile 290.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Sanrı: Gerçek olmadığına dair sağlam kanıtlar olmasına rağmen kişinin inandığı mantıksız, gerçek dışı inançlar. “Delüzyon” olarak da bilinmektedir. Akıl hastalığına sahip bir birey sanrılar yaşayabilir. Örneğin,…
Santonyan Epoku: Günümüzden 86.300.000 ile 83.600.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Şaperonlar: Hücre içinde proteinlerin görevlerini yerine getirebilmesi için üç boyutlu şekle sahip olması gerekmektedir. Tüm organizmalarda bulunan, proteinlerin doğru biçimde katlanarak üç boyutlu hâle gelmesi işleminde…
Sarsılmazlık: Sarsılmazlık, Lehrer ve Paxson’un ‘Bilgi: Sarsılmaz Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç’ makalesinde ele aldıkları, bilginin dördüncü koşulu ifade etmektedir. Buna göre temel olmayan inançların gerekçelendirilmesi…
Schwann Hücresi: Çevresel sinir sisteminin gliyal hücresidir. Görevi aksonları çevrelemektir. 2 tiptir: miyelinleyen ve miyelinlemeyen. Miyelinleyici Schwann hücreleri çevreledikleri aksonlarının etrafını miyelin halkalarıyla…
Schwarzschild Yarıçapı: Bir maddeyi karadeliğe çevirmek için sıkıştırmanız gereken yarıçapa “Schwarzschild yarıçapı” denir. Bir kütle, bu yarıçapa kadar sıkıştırılırsa hiçbir kuvvet onun uzay-zaman tekilliğine çökmesini yani…
Seçici Süpürme: Yakından bağlantılı bir lokustaki seçilimden ötürü, bağlantılı diğer alelin frekansının değişmesidir. “Otostop” olarak da bilinir.
Seçilim diferansiyeli (S) ve seçilime tepki (R): Hayvan ve bitki türlerinde yapay seçilim gösterilecek tepki matematiksel bir eşitlikle açıklanabilir.
Seçilim katsayısı: Seçilim katsayısı populasyon genetiğinde bir fenotipin, diğerlerine göre evrimsel süreç içerisindeki uyum başarısını gösteren bir ölçüttür. “s” ile ifade edilen bu katsayı 0 ile 1 değeri arasında değerler…
Seçilim tepkisi: Nicel genetik alanında yapılan çalışmalarda, seçilen bireylerin yavrularının ortalama uyum başarısı ile popülasyondaki diğer bireylerin yavrularının ortalama uyum başarısı arasındaki farktır. “R” ile…
Seçilim unsuru: Belirli fenotiplere sahip bireylerin, ortalama olarak, başka fenotiplere sahip diğer bireylerden daha yüksek uyum başarısına sahip olmalarına neden olan herhangi bir faktördür.
Seçilimci teorisi: Moleküler düzeydeki birçok değişimden doğal seçilimin sorumlu olduğunu iddia eden bilimsel duruştur.
Segmentasyon (Bölütlenme): Hayvan gövdesinin uzunlamasına olan ekseni boyunca aynı organ ya da oluşumların dizi halinde yinelenmesidir. Bu vücut planına sahip canlılarda, birbirini tekrar eden kısımlar, bölütler evrimleşmiştir.…
Sekel: Geçirilen bir hastalık veya yaralanmadan sonra vücutta kalan işlev ve doku bozukluğu.
Şekilbilim: Canlıların fiziksel görünüşlerini inceleyen bilim dalıdır. Genel olarak, bu görünüşlerin toplamını ifade etmek için de kullanılır. Anatomi ile yakından ilişkilidir ancak morfoloji daha kapsamlıdır.
Selandiyan Epoku: Günümüzden 61.700.000 ile 58.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Semelparoz: Tipik bir ömür içerisinde yalnızca bir defa üreyen popülasyon veya türlerdir.Somon balığı.
Sempatik Sinir Sistemi: Vücudun stresli durumlarla başa çıkmasına yardımcı olan ve “savaş ya da kaç” tepkisini etkinleştiren sinir sistemidir. Sempatik sinir sistemi, tehlikeli veya zorlu durumlarda vücudun uyanık kalmasını…
Senata: Günümüzde var olan canlıların en eski ortak atasıdır.
Senkop: Bayılma veya “kendinden geçme” olarak bilinen, kısa süreli bilinç kaybını tanımlamak için kullanılan bir tıbbi terimdir.
Senomanyan Epoku: Günümüzden 100.500.000 ile 93.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Senozoyik: Senozoyik (66-0 myö) bir jeolojik zaman ismidir. Dinozorların çağı olarak bilinen Mezozoyik’ten sonra gelir ve memelilerin çağı olarak bilinir. İçerisinde Paleojen, Neojen ve Kuvarterner olmak üzere 3…
Sentetik A Priori: Kant’ın felsefeye kazandırdığı bir kavram olan sentetik a priori, saf görü ile empirik görünün birlikte çalışması sonucunda ortaya çıkan bilgi türüdür. Bir yargının a priori olması, deneyime dayanmaksızın…
Sentromer: Mitotik kromozomlarda kardeş kromatidlerin birbirlerine tutturulduğu sınırlandırılmış bölge. Sentromerler genellikle tekrarlanan DNA dizilerinden oluşur ve kopyalanması geç olur. Sentromer yaklaşık…
Septicemia: Bakteri ya da toksinlerin kana geçmesi sonucu oluşan ateş ve titreme ile beliren durum.
Serbest davranış örneklemesi: Bir hayvan ya da hayvanlardan oluşan bir grup tarafından sergilenen tüm davranışların kayıt altına alınması. Davranışın nasıl kaydedileceği ya da hangi hayvanların kaydedileceği ile ilgili belirli bir…
Serotonin: İnsanlarda bağırsaklarda ve beyinde üretilen bir nörotransmitter. Kimyasal formülü 5-hydroxytryptamine (5-HT) olan serotonin, sinir hücreleri arasında sinyaller gönderir ve hormon görevi görür.[1][2]…
Serpukovyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 330.900.000 ile 323.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Serravalyan Epoku: Günümüzden 13.650.000 ile 11.608.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Sesamoit: Tendonların içinde gelişmiş ve diğer kemiklerle bağlantısı olmayan kemik.
Sesil: Bir gövde, sap, pedisel vb. yapılar olmaksızın doğrudan bir yere oturma, aktif olarak yer değiştirememe. Süngerler sesil hayvanlardır.
Sessiz yer değiştirme: Bir DNA kodonundaki bir değişikliğin amino asit çevirisinde bir değişikliğe neden olmadığı bir mutasyon.
Siberkondri: İnternette takıntılı bir biçimde hastalık arayıp kişinin kendini hasta zannetmesine verilen isim. Yunanca “hypochondrium” kelimesinden gelip aşırı derecede ciddi bir durumu olduğunu zannedip gereksiz…
Siderofor: Demir şelasyonu. Çok düşük konsantrasyonda bile demire (Fe+3) bağlanıp hücre içine alınımını sağlayan molekül.
Şifreli türler: Morfolojik olarak birbirlerinden ayırt edilemeyen; ancak şarkıları, çağırma tipleri, kokuları ve diğer özellikleri bakımından birbirlerinden ayrılmış türlerdir.Kuşlarda ve bazı bitkilerde bu durum sıklıkla…
Siklohekzan: C₆H₁₂ moleküler formülüne sahip bir sikloalkandır. Renksiz, yanıcı bir sıvıdır. Parlama noktası -20 C°, özkütlesi 779 kg/m3, molar kütlesi ise 84,16 g/mol’dür. Naylon yapımında, adipik asit ve kaprolaktam…
Siklon: Genellikle rüzgar nedeniyle oluşan güçlü, dönen girdaplara verilen genel isim. Dikkate değer örnekleri arasında kasırga ve hortum bulunur.
Siluriyen: Siluriyen (443.8-419.2 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik’in 6 majör dönemi arasında Ordovisiyen’den sonra gelen üçüncüdür. Yaklaşık olarak 443.8 milyon yıl önce ile 419.2 milyon yıl önceye denk…
Simbiyoz: Birlikte yaşayıp iki canlının da bundan faydalandığı yaşam biçimi. Örnekler, mercan polipleri ve zooxanthellae algi, geviş getiren hayvanlar ve rumenlerindeki selülozik bakteriler.
Simpatrik: Aynı coğrafyada yaşayan canlıları belirtmek için kullanılır.
Simpatrik türleşme: Allopatrik türleşmenin aksine fiziksel bariyerlerle birbirlerinden ayrılmayan popülasyonlar içerisinde meydana gelen türleşmeye verilen isimdir. Genellikle çok-kromozomluluk (polyploidy) veya zamansal…
Sinapomorfi: Filogenetik analizde, bir kladı diğerlerinden veya dış gruptan ayırt eden, atalarında bulunmayan ve sonradan evrimleşmiş, torun türlerden bazıları tarafından paylaşılan özelliklerdir.
Sinapsis: Mayoz bölünme sırasında meydana gelen iki kromozomun eşleşmesi olayı. Genellikle sinaptonemal kompleksi oluşturan mayotik kromozom çekirdeklerinin paralel hizalanması yoluyla gerçekleşir.
Sinapsit: Göz çukurunun arka altında tek bir temporal açıklığa sahip olan omurgalı grubu. Diapsidlerdeki arka alt (posteroinferior) çukura yakın bir konumda bulunur. Bu kafatası tipindeki bütün sürüngenlerin soyu…
Sinemuriyan Epoku: Günümüzden 199.300.000 ile 190.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Singami: Morfolojik olarak benzer iki hücrenin birleşmesi ile olan ve bir hücrelilerde görülen bir üreme biçimi.
Singenik: Genetiği özdeş (izogenik) üyeleri aynı türden monozigotik ikizlere denir.
Sinkaryon: Somatik veya gametik hücrelerin çekirdeklerinin birleşmesi.
Sinoatriyal Düğüm: Kalbin doğal pacemakerı olarak bilinir. SA düğüm, kalp atış hızınızı ve ritmini ayarlar. Normal kalp ritmine normal sinüs ritmi denir, çünkü SA (sinüs) düğüm düzenli olarak uyarı oluşturur.
Sinodont: Kafatasında göz çukurunun arkasında tek delik barındıran sinapsitler içerisinde memelilere gidecek dal olan terapsitler grubunda insanlar dahil memelilere ve yakın akrabalarına evrimleşecek grubu oluşturan…
Sinofobi: Köpek korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “köpek” anlamına gelen κύων (“kýōn”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Sinonim: 1. Aynı kategoride kullanılan aynı taksonu ifade eden iki ya da daha fazla sayıdaki bilimsel isim.
Sinteni: Ele alınan bir genomun, belli gruplarla bağlantılı genleri korunmuş bölgeleridir. Farelerde 17 kromozom ve insanlarda 6 kromozom parçası sinteniktir. Mayoz sırasında ortak olarak ayrışırlar, dolayısıyla…
Şişman fobisi: Fat phobia, isminden de anlaşılacağı üzere şişman insanlardan ve yağ tüketiminden takıntılı bir biçimde korkma anlamına gelir. Bu durum patolojik bir durumdur ve bir tutum ya da davranış içinde kendini…
Sismograf: Depremlerin ölçümünde kullanılan ve yer hareketlerini büyüklükleri, zamanları ve merkezleri ile birlikte sürekli olarak kaydeden cihazdır. Sismograflar, ilk olarak depremleri tespit etmek için tasarlanmış…
Sistematik: Evrimsel ilişkiler ile canlıların sınıflandırılması bilimidir. Taksonomi ile eş anlamlı olarak kullanılabilir.
Sistemik döngü / Büyük Kan Dolaşımı: Kalp ile diğer tüm vücut dokuları arasındaki döngüye denir. Kalp ile akciğerler arasındaki pulmoner döngüden farklıdır.
Sitokinez: Hücre bölünmesi sırasında sitoplazmanın bölünme süreci. Hayvan hücrelerinde anafaz, bitki hücrelerinde ise telofaz evresinde başlar. Sitokinez süreci; hayvan hücrelerinde boğumlanma, bitki hücrelerinde…
Sitoplazma: Sitoplazma, hücre zarı ile hücre çekirdeği arasında bulunan yarı sıvı maddeye verilen isimdir. Ökaryotlarda (çekirdeğe sahip hücreler) sitoplazma tüm organelleri barındırır.
Sitotaksi: Hücrenin bir uyartıya doğru ya da uyartıdan uzağa doğru hareketi.
Sitotaksonomi: Kromozom sayısı ve yapısına göre yapılan sınıflandırma.
Sitotip: Hücrelerin sitoplazmik bir bölgesi ile tanınan kalıtsal bir karakter.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Sitotoksik: Hücrelerin ölümüne neden olan. Sitosidal.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Sitozol: Sitozol; hücre biyolojisinde tüm canlı hücrelerde bulunan, hücre içi organellerinin ve maddelerinin yerleştiği, sitoplazmanın çoğunluğu sudan oluşan sıvı kısmına verilen isimdir. Sitozol hücre zarı ile…
Sitrik Asit: Turunçgillerde bulunan organik bir trikarboksilik asittir. Halk arasında limon tuzu olarak da bilinir.[1] IUPAC adı 2-hidroksipropan-1,2,3-trikarboksilik asittir. Sitrik asit, antioksidan özelliklerinden…
Siyam İkizleri: Çoğunlukla kalçalarından, göğüs ya da karınlarından bağlı olan bu ikizler döllenmiş bir tek yumurtanın gelişmesi ve bu gelişim sırasındaki ayrışma sorunları ve gelişimsel bozukluklar ile oluşurlar. Seyrek…
Siyanobakteri: Tek hücreli, fotosentetik prokaryot. Mavi-yeşil alg olarak da isimlendirilir. Klorofil a içerir, ancak kloroplast içermez.
Şizofreni: Kişinin sanrılar ve halüsinasyonlar görmesine, düzensiz düşünce ve davranışlarda bulunmasına sebep olan zihinsel bozukluk. Şizofreni hastaları sanrılar ve halüsinasyonlar sebebiyle günlük hayatlarında…
Sıcaklığa Bağlı Cinsiyet Tespiti (TSD): Canlının cinsiyeti ortam sıcaklığına göre belirlenir.Timsahların tamamı, çoğu kaplumbağa, bazı kertenkeleler; embriyonik gelişmenin kritik bir döneminde yumurtaların inkübasyon sıcaklıklarına göre cinsiyetleri…
Sıçrayıcı nabız: Nabız atım hacminin ve ejeksiyon hızının birlikte artması ile ortaya çıkan nabız tipidir. Nabız dalgasında, inen ve çıkan kollar dikleşmiş ve tepe noktası sivrileşmiştir.Kronik aort yetersizliğinde diastolde…
Sınıflandırıcı çiftleşme: Bireylerin, kendileriyle benzer genleri (genotipi) veya fiziksel özellikleri (fenotipi) taşıyan bireylerle çiftleşmeye olan eğilimleri sonucu oluşan çiftleşmedir.Eşin bazı özel nitelikleri nedeniyle eş…
Sınırlandırma: Bir popülasyonun, bir özellik bakımından en uygun (optimum) değere doğru evrimleşmesine engel olan her faktördür.
Sıralanma yasası: Bir bölgedeki fosillerin, jeolojik katmanlar içerisinde birbirlerini evrimsel süreçteki gibi takip ettiğini gösteren yasadır. Jeolojik olarak Dünya’nın yüzeyinden, merkezine doğru ilerledikçe, zamanda…
Sırt: Bir hayvanın ya da hayvanın bir parçasının üst yüzeyi; yerde yatay duran bir canlının üst yüzeyi.
Sıtma: Genelde tropik ve yarı tropik bölgelerde görülen, yaşamı tehdit eden hastalık. Sıtmaya plasmodya’nın 4 cinsinden herhangi birisi sebep olabilir (Plasmodium falciparum, vivax, ovale, ve malariae). Anafol…
Sıvı hidrojen: Bir element olan hidrojenin (H2) sıvı formudur. LH2 olarak gösterilmektedir. Uzay ve havacılık alanlarında sıkça kullanılmaktadır. Hem daha düşük basınçlarda saklanabildiği için güvenli olması hem de…
Skaler: Sadece büyüklüğü olan, yönü olmayan bir niceliktir. Bir sayı ve birimle ifade edilir. Cebirsel olarak işlem yapılabilir. Koordinat dönüşümleri altında değişmezler. Sıcaklık, kütle, zaman, enerji, ısı,…
Sklerofili: Bir çeşit yapısal savunma olarak kullanılan sert veya kart yapraklar (Yunanca sklēros- “sert” ve phullon- “yaprak” demektir.).
Sklerotom: Embriyonik gelişim sırasında somitten ayrılıp, notokordu ve omuriliği çevreleyen ardından omurlara farklılaşan embriyonik hücre kümesi. Somitler arasında bulunurlar.
Skotofobi: Karanlık korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “karanlık” anlamına gelen σκότος (“scoto-“) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
snRNA: Doğrudan protein sentezinde yer almayan küçük (90 ila 300 nükleotid) RNA molekülleri. RNA işlemesinde (ekleme) ve hücresel mimaride rol oynayabilir. Altı çeşit snRNA vardır: U1’den U6’ya. Onların genleri,…
Solunum: Solunum, biyolojik olarak birçok anlama gelebilir: solunum sistemini, hücresel solunumu, fizyolojik solunumu (nefes alıp verme), solunum tiplerini vb. anlamları akla getirir.
Soma: Üreme haricindeki biyolojik işlevleri gerçekleştiren beden bölümleri.
Somatik hipermutasyon: B hücrelerinin antikor üretmek için kullandıkları genleri mutasyona uğratmasına izin veren bir süreç. B hücrelerinin antijenlere daha iyi bağlanabilen antikorlar üretmesini sağlar yani antikorların antijen…
Somatik hücre (Vücut hücresi): Vücuttaki üreme ile direkt ilgisi olmayan hücreler. Bitki ve hayvan hücrelerinde çoğu hücre somatik hücre. Mitoz ile ürerler ve diploit sayıda kromozomları vardır.
Somatik rekombinasyon: Üreme hücreleri haricinde, vücut hücrelerinde oluşan genetik düzenlemelerdir. T Hücresi reseptörleri ve immunoglobulinlerdeki aşırı miktardaki çeşitliliği sağlamaktadır.
Somatik sanrı: Kişinin, bedeninde bir sorun olduğuna inanmasına sebep olan sanrı türü. Örneğin kişi, kanser olduğunu veya bedeninde bazı eksik parçalar olduğunu düşünebilir. Sanrıya sahip olan kişinin bedeninde herhangi…
Somnifobi: Uyku korkusu olarak bilinen terim. Klinofobi ve hipnofobi de denmektedir.
Sonsuz Gerileme Problemi: Sonsuz gerileme problemi, bir inancı gerekçelendirirken kullanılan gerekçeleyicilerin ya da nedenlerin, gerekçeleyicilerini ya da nedenlerini sorgulamak anlamına gelmektedir. Bu sorgulama sonucunda epistemik…
SÖOP: Sıraya özgü oligonükleotid probu: Polimeraz zincir reaksiyonu ve SSP ile birlikte, amplifikasyon sonrasında, klasik MHC genlerinin tiplerinin belirlenmesi için kullanılır.
Southern blot: DNA parçalarının elektroforez sayesinde ayrılması, nitroselüloz/naylon bir membrana taşınması, biyokimyasal ya da radyoaktif şekilde etiketlenen bir DNA probu ile istenen dizinin hibritleştirilmesi ve…
Soy: Belli bir ortak atadan evrimleşen ata ve torun türlerden oluşan gruptur. Bir türün evrimsel geçmişindeki akrabalarını belirtmek için kullanılır.
Soy gaz: Periyodik tablonun 8A grubunda bulunan ve kararlı yapılarından dolayı tepkimeye girmeyen elementler. Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon bu sınıfa aittirler. “Asal gaz” da denmektedir.
Soy-içi üreme (Akraba Evliliği): Arasında kan bağı olan bireylerin döl meydana getirmesi. En uç noktası hermafroditlerin kendini döllemesidir.
Soy-içi üreme krizi: Akrabalar arası üreme dolayısıyla bu yolla oluşan döllerin hayatta kalma şansındaki azalma.
Sözde tür: Tüm populasyondaki ilgili virüs çeşitliliğinin tek bir bireyi enfekte etmesidir. Yüksek oranda mutasyona maruz kalmış HIV, HCV gibi virüsler bu şekilde gözlenebilirler. Kıyaslama olması açısından şu söylenebilir:…
Spektroskopi: Işık ve maddenin etkileşimini inceleyen bilim dalı. Maddenin özelliklerini; ışık, ses, soğrulan ve salınan parçacıklar aracılığı ile inceler ve yorum yapar. Yaygın olarak tayf bilimi olarak da bilinmektedir.…
Sperm: Erkek üreme hücresi, gamet.
Sperm rekabeti: Dişi yumurtaları dölleyebilmek için spermlerin birbirleriyle girdiği rekabettir.
Spermatosit: Mayoz bölünmenin de oluştuğu gelişimin spermatogenez evresinde, spermatogonyumdan üretilen erkek gametositidir. Testislerin sperm kanalcıklarında üretilir.
Splen: DalakDiyaframın altında, karın boşluğunda, yaklaşık bir yumruk büyüklüğünde yumuşak bir organdır. Dalak, dolaşım sistemine bağlı bir çıkmaz sokağa benzetilebilir. Kan, dalak içerisindeki geniş kanallar…
Spor: Bazı şartlarda üremeyi sağlayan ya da yeni hücre yavrulayan küçük organdır. Eşeyli ya da eşeysiz olabilir. Genellikle başka bir hücre ile füzyon olmadan filizlenir. Bitkilerde cinsel sporlar mayoz tarafından…
Sporofit: Döl almaşı ile spor üreten bitki nesli. Bir sporofit, gametofit ile gerçekleştirilen cinsel birleşme esnasında oluşur. Yüksek bitkilerde görülür. Alt bitkilerde (örn. yosun) gametofit baskındır.
Standart hata: Bir fenotipin, popülasyon içerisinde ortalama bulunma miktarı gibi tahmin edilmiş bir değerin, şans faktörüne bağlı olarak muhtemel hata büyüklüğüdür.
Standart sapma: Bir listedeki sayılar arasındaki çeşitliliği ölçen bir değerdir. Varyansın karekökü olarak bilinir.
Stendhal sendromu: Stendhal Sendromu ya da Florence (Floransa) Sendromu, kişi için kişisel önem taşıyan bir deneyim yaşayınca, özellikle sanatla alakalı, hızlı kalp atışlarına, baş dönmesine, bayılmaya, kafa karışıklığına…
Stent: Atardamarı açık tutmak için, atardamarın içine koyulabilen küçük bir tüptür. Stentler takıldıktan sonra kalıcıdır ve atardamarın tekrar daralmasını önleyebilir.
Stereognozi: Gözler kapalı iken sadece dokunma ile cisimleri tanıma duyusu.
Sterol: Ökaryotların ve bir kaç prokaryotun hücre zarını kuvvetlendiren hidrofobik, çoklu halkalı yapılar.
Stiloid proses: Stiloid proses temporal kemiğin petröz parçasının alt kısmında ortalama 2 ila 3 cm arasında iğne benzeri bir çıkıntıdır.[1] Stiloid proses doğumdan sonraki 5-8 yıl arasında kemikleşir ve uzamaya devam…
Stockholm sendromu: Tutsak veya taciz edici bir durumla başa çıkmak zorunda kalan bazı insanların, zaman içinde kendilerini kaçıranlara veya taciz edenlere karşı olumlu duygular geliştirmesi durumudur. Bu durum; çocuk istismarı,…
Stratovolkan: Sertleşmiş lav, kaya ve külün bulunduğu sarp volkandır. Kompozit volkan olarak da bilinir.
Streoit Hormonlar: Steroid hormon, steroid olarak bilinen kimyasal bileşik sınıfına ait herhangi bir hormon grubu. Üç “steroid salgı bezi” (adrenal korteks, testisler ve yumurtalıklar) ve plasenta tarafından gebelik…
Stroma: Kloroplastın içini dolduran yarı akışkan, renksiz sıvı.
Su Döngüsü: Dünyadaki suların karalar, okyanuslar ve atmosfer arasındaki dolanımı, döngüsü. Okyanuslardaki su buharlaşarak atmosfere geçer ve burada bulutlar oluşturabilir. Bu suyun büyük bir bölümü yağmur halinde…
Subaraknoid Aralık: Beyin ve omurilik etrafında bulunan bir boşluktur ve beyin omurilik sıvısının dolaştığı alanı ifade eder. BOS, ventriküllerden çıkarak subaraknoid aralığa ulaşır ve beyinle omurilik etrafında dolaşır.
Subatlantik Çağı: Holosen epoku içerisindeki son periyottur. 2.500 yıl öncesinden başlar. Halen devam etmektedir.
Subboreyal Çağı: Günümüzden 5.000 ile 2.500 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Şube: Filum, dal. Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesi ile oluşan birliktir.
Submetasentrik kromozom: Sentromerin konumundan dolayı bir kromozom kolunun (p) diğerinden (q) biraz daha kısa olduğu kromozom cinsi (asimetri akrosentrik kromozoma göre daha azdır). İnsan kromozomunun 4 ve 12 numaralı…
Substantia nigra: Motor hareketi ve ödül fonksiyonlarını modüle etmede kritik rolü olan bir orta beyin dopaminerjik çekirdeği olan substantia nigra, bazal ganglion devresinin bir parçasıdır. Parkinson hastalığında gözlenen…
Substrat: Bir kimyasal tepkime sırasında bir diğer substrat veya ayıraç ile tepkimeye girerek harcanan, bunun sonucunda kimyasal ürün üretilmesini sağlayan kimyasal maddelere verilen bir isimdir. Daha basit tanımıyla…
Sucul Ortam: Bazı canlıların içinde yaşadığı ve çoğaldığı sıvı (su) ortamdır.
Sükroz: Sükroz veya diğer adıyla sakkaroz, glukoz ve fruktoz moleküllerinin birleşmesiyle oluşan 12 karbonlu bir disakkarittir.[1] Suda çözünen, renksiz ve tatlı bir molekül olan sakkarozun kimyasal formülü C12H22O11…
Sülfürik asit: Kimyasal formülü “H2SO4” olan güçlü ve tehlikeli bir mineral asididir. Halk adında “zaç yağı” olarak da bilinmektedir. Otomotiv sektöründe, akü sıvısı üretiminde kullanılmaktadır.
Süngerler: Süngerler (Porifera), (Latince, porus (delik) ve ferre (taşımak)tan); su diplerinde, kayalar, hayvan kabukları veya zemin üzerine yapışarak yaşayan basit yapılı canlıları kapsayan omurgasız hayvan şubesidir.…
Süper Sarmal / Süper Bükülmüş DNA: Genellikle bu DNA mölekülünün içi yoğun bir şekilde bükülmüş formdadır. Canlılarda görülen burulmuş DNA, sol-elli (negatif) olacak şekilde görülür. Sağ-elli (pozitif) burulma canlılarda gözlenmemiştir.
Süperantijen: MHC sınıf II moleküllerinin polimorfik olmayan kısımlarına (antijen bağlayıcı yarık dışına) bağlanan ve T hücresi reseptörünün Vb alanı ile etkileşen bir virüsün veya bakterilerin bir antijenidir. Bu…
Superior: Üst, üstte bulunan, iki ayak üzerinde duran canlılar için başa yakın olan taraf, kraniyal taraf. Vena cava superior, kanı vücudun üst tarafından kalbin sağ atrium`una (kulakçık) getirir.
Süpernova: Büyük yıldızların ömürlerinin sonuna geldiklerinde çok parlak ve şiddetli bir şekilde patlamasına verilen isim. Süpernovalar öylesine şiddetlidir ki evrendeki en güçlü patlamalardan birisi süpernovalardır.…
Şüphecilik: Sezgilerimize yaslanarak neleri bildiğimizi düşünürsek birçok şeyi bildiğimiz sonucunu çıkarmamız zor olmaz. Kendimle, çevredeki şeylerle ya da geçmiş ve gelecek ile ilgili şeyleri bildiğimizi varsayan…
Sürat: Bir hareketli cismin birim zamanda aldığı yoldur. Alınan yol, skaler bir büyüklük olduğundan sürat de skaler bir büyüklüktür ve yönü yoktur. Süratin matematiksel formülü şu şekildedir:
Sylvian oluğu: Beyinde, frontal (ön) lob ile pariyetal lob kısımlarını birbirinden ayıran hattın adıdır. Kısımların göreceli büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.
Syngamy: Zigotun tek (diploit) çekirdeğini oluşturmak üzere iki gamet çekirdeğin birbiri içine kaynaması, birleşmesi sonucu oluşan durumdur.
Ş
Sabitlenme: Bir popülasyonda, tek bir alel haricindeki bütün alellerin, tüm bireylerden silinmesi, dolayısıyla o alelin popülasyonda %100 (1) oranına ulaşmasıdır. Bu durumda alel “sabitlendi” denir.
Sabitleyici Seçilim: Sabitleyici seçilim, doğal seçilim nedeniyle popülasyonda iki alelin birden korunmasıdır. Bir alelin diğerine göre seçilim değerinin daha yüksek olması beklenir, dolayısoyla da diğer alelden daha üstün…
Saccharomycetes cerevisiae: Tek hücreli Ascomycete mayası, fırıncı veya bira mayası olarak da bilinir. Özellikle rekombinant DNA ve hücre döngüsü, çiftleşme tipi ve heterokaryon uyumluluğu çalışmalarında basit bir ökaryotik…
Saçılma: Dalga ya da parçacıkların bir engele çarpıp dağılmasına verilen genel isimdir. Örneğin, daha uzun dalga boylarına sahip kırmızı ışık daha az saçılırken, daha kısa dalga boylarına sahip mavi ışık daha…
Saf su: Organik ve inorganik maddelerden arıtılmış sudur. Laboratuvarlarda ve bilimsel çalışmalarda genellikle saf su kullanılmaktadır. Araştırmada saf su ile çalışılmadıysa bu durum bilimsel çalışmada belirtilir.…
Saflaştırıcı seçilim: Silici mutasyonları eleyecek şekilde olan seçilim sürecidir. Negatif seçilim olarak da bilinir.
Safsata: Safsatalar, akıl yürütürken yapılan hatalardır. Mantık hatası ya da mantıksal yanılgı şeklinde de anılırlar. Safsata içeren argüman veya düşünceler, dikkatlice incelenmediğinde oldukça ikna edici ve mantıksal…
Şahitlik: Şahitlik, muhakeme, algı, hafıza ya da iç-gözlem gibi bilişsel bir sistem değildir. Bu yüzden epistemik kaynaklar içinde kendine özel bir yeri vardır. Şahitlik, en basit haliyle, başka insanların ifade…
Sahtealeller: Gen gibi davranan ama çaprazlanma (crossing-over) sırasında ayrılabilen gen çiftidir.
Sahtebilim: Bilimsel olarak sunulan fakat bilimsel olmayan iddia, inanış, bilgi ve uygulamaların hepsine verilen isimdir. Bir sahtebilim dışarıdan bakıldığında kolaylıkla anlaşılamayabilir fakat bilimsel yollar,…
Sahtegen: “Anlamsız mutasyon” isimli bir mutasyon tipi sonucu oluşmuş, bölünme yeteneği olmayan gendir. Psödogenler genellikle “y” sembolü ile ifade edilirler. DNA dizisindeki psödogenler ancak protein sentezi…
Sakmaryan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 295.500.000 ile 290.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Sanrı: Gerçek olmadığına dair sağlam kanıtlar olmasına rağmen kişinin inandığı mantıksız, gerçek dışı inançlar. “Delüzyon” olarak da bilinmektedir. Akıl hastalığına sahip bir birey sanrılar yaşayabilir. Örneğin,…
Santonyan Epoku: Günümüzden 86.300.000 ile 83.600.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Şaperonlar: Hücre içinde proteinlerin görevlerini yerine getirebilmesi için üç boyutlu şekle sahip olması gerekmektedir. Tüm organizmalarda bulunan, proteinlerin doğru biçimde katlanarak üç boyutlu hâle gelmesi işleminde…
Sarsılmazlık: Sarsılmazlık, Lehrer ve Paxson’un ‘Bilgi: Sarsılmaz Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç’ makalesinde ele aldıkları, bilginin dördüncü koşulu ifade etmektedir. Buna göre temel olmayan inançların gerekçelendirilmesi…
Schwann Hücresi: Çevresel sinir sisteminin gliyal hücresidir. Görevi aksonları çevrelemektir. 2 tiptir: miyelinleyen ve miyelinlemeyen. Miyelinleyici Schwann hücreleri çevreledikleri aksonlarının etrafını miyelin halkalarıyla…
Schwarzschild Yarıçapı: Bir maddeyi karadeliğe çevirmek için sıkıştırmanız gereken yarıçapa “Schwarzschild yarıçapı” denir. Bir kütle, bu yarıçapa kadar sıkıştırılırsa hiçbir kuvvet onun uzay-zaman tekilliğine çökmesini yani…
Seçici Süpürme: Yakından bağlantılı bir lokustaki seçilimden ötürü, bağlantılı diğer alelin frekansının değişmesidir. “Otostop” olarak da bilinir.
Seçilim diferansiyeli (S) ve seçilime tepki (R): Hayvan ve bitki türlerinde yapay seçilim gösterilecek tepki matematiksel bir eşitlikle açıklanabilir.
Seçilim katsayısı: Seçilim katsayısı populasyon genetiğinde bir fenotipin, diğerlerine göre evrimsel süreç içerisindeki uyum başarısını gösteren bir ölçüttür. “s” ile ifade edilen bu katsayı 0 ile 1 değeri arasında değerler…
Seçilim tepkisi: Nicel genetik alanında yapılan çalışmalarda, seçilen bireylerin yavrularının ortalama uyum başarısı ile popülasyondaki diğer bireylerin yavrularının ortalama uyum başarısı arasındaki farktır. “R” ile…
Seçilim unsuru: Belirli fenotiplere sahip bireylerin, ortalama olarak, başka fenotiplere sahip diğer bireylerden daha yüksek uyum başarısına sahip olmalarına neden olan herhangi bir faktördür.
Seçilimci teorisi: Moleküler düzeydeki birçok değişimden doğal seçilimin sorumlu olduğunu iddia eden bilimsel duruştur.
Segmentasyon (Bölütlenme): Hayvan gövdesinin uzunlamasına olan ekseni boyunca aynı organ ya da oluşumların dizi halinde yinelenmesidir. Bu vücut planına sahip canlılarda, birbirini tekrar eden kısımlar, bölütler evrimleşmiştir.…
Sekel: Geçirilen bir hastalık veya yaralanmadan sonra vücutta kalan işlev ve doku bozukluğu.
Şekilbilim: Canlıların fiziksel görünüşlerini inceleyen bilim dalıdır. Genel olarak, bu görünüşlerin toplamını ifade etmek için de kullanılır. Anatomi ile yakından ilişkilidir ancak morfoloji daha kapsamlıdır.
Selandiyan Epoku: Günümüzden 61.700.000 ile 58.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Semelparoz: Tipik bir ömür içerisinde yalnızca bir defa üreyen popülasyon veya türlerdir.Somon balığı.
Sempatik Sinir Sistemi: Vücudun stresli durumlarla başa çıkmasına yardımcı olan ve “savaş ya da kaç” tepkisini etkinleştiren sinir sistemidir. Sempatik sinir sistemi, tehlikeli veya zorlu durumlarda vücudun uyanık kalmasını…
Senata: Günümüzde var olan canlıların en eski ortak atasıdır.
Senkop: Bayılma veya “kendinden geçme” olarak bilinen, kısa süreli bilinç kaybını tanımlamak için kullanılan bir tıbbi terimdir.
Senomanyan Epoku: Günümüzden 100.500.000 ile 93.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Senozoyik: Senozoyik (66-0 myö) bir jeolojik zaman ismidir. Dinozorların çağı olarak bilinen Mezozoyik’ten sonra gelir ve memelilerin çağı olarak bilinir. İçerisinde Paleojen, Neojen ve Kuvarterner olmak üzere 3…
Sentetik A Priori: Kant’ın felsefeye kazandırdığı bir kavram olan sentetik a priori, saf görü ile empirik görünün birlikte çalışması sonucunda ortaya çıkan bilgi türüdür. Bir yargının a priori olması, deneyime dayanmaksızın…
Sentromer: Mitotik kromozomlarda kardeş kromatidlerin birbirlerine tutturulduğu sınırlandırılmış bölge. Sentromerler genellikle tekrarlanan DNA dizilerinden oluşur ve kopyalanması geç olur. Sentromer yaklaşık…
Septicemia: Bakteri ya da toksinlerin kana geçmesi sonucu oluşan ateş ve titreme ile beliren durum.
Serbest davranış örneklemesi: Bir hayvan ya da hayvanlardan oluşan bir grup tarafından sergilenen tüm davranışların kayıt altına alınması. Davranışın nasıl kaydedileceği ya da hangi hayvanların kaydedileceği ile ilgili belirli bir…
Serotonin: İnsanlarda bağırsaklarda ve beyinde üretilen bir nörotransmitter. Kimyasal formülü 5-hydroxytryptamine (5-HT) olan serotonin, sinir hücreleri arasında sinyaller gönderir ve hormon görevi görür.[1][2]…
Serpukovyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 330.900.000 ile 323.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Serravalyan Epoku: Günümüzden 13.650.000 ile 11.608.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Sesamoit: Tendonların içinde gelişmiş ve diğer kemiklerle bağlantısı olmayan kemik.
Sesil: Bir gövde, sap, pedisel vb. yapılar olmaksızın doğrudan bir yere oturma, aktif olarak yer değiştirememe. Süngerler sesil hayvanlardır.
Sessiz yer değiştirme: Bir DNA kodonundaki bir değişikliğin amino asit çevirisinde bir değişikliğe neden olmadığı bir mutasyon.
Siberkondri: İnternette takıntılı bir biçimde hastalık arayıp kişinin kendini hasta zannetmesine verilen isim. Yunanca “hypochondrium” kelimesinden gelip aşırı derecede ciddi bir durumu olduğunu zannedip gereksiz…
Siderofor: Demir şelasyonu. Çok düşük konsantrasyonda bile demire (Fe+3) bağlanıp hücre içine alınımını sağlayan molekül.
Şifreli türler: Morfolojik olarak birbirlerinden ayırt edilemeyen; ancak şarkıları, çağırma tipleri, kokuları ve diğer özellikleri bakımından birbirlerinden ayrılmış türlerdir.Kuşlarda ve bazı bitkilerde bu durum sıklıkla…
Siklohekzan: C₆H₁₂ moleküler formülüne sahip bir sikloalkandır. Renksiz, yanıcı bir sıvıdır. Parlama noktası -20 C°, özkütlesi 779 kg/m3, molar kütlesi ise 84,16 g/mol’dür. Naylon yapımında, adipik asit ve kaprolaktam…
Siklohekzanol: Genellikle sabun ve plastik yapımında kullanılan bir organik bileşiktir. Moleküler formülü C6H12O, molekül ağırlığı 100,16 g/mol, normal koşullar altındaki özkütlesi 0,9624 g/cm3, erime noktası 25,93°C,…
Siklon: Genellikle rüzgar nedeniyle oluşan güçlü, dönen girdaplara verilen genel isim. Dikkate değer örnekleri arasında kasırga ve hortum bulunur.
Siluriyen: Siluriyen (443.8-419.2 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Paleozoyik’in 6 majör dönemi arasında Ordovisiyen’den sonra gelen üçüncüdür. Yaklaşık olarak 443.8 milyon yıl önce ile 419.2 milyon yıl önceye denk…
Simbiyoz: Birlikte yaşayıp iki canlının da bundan faydalandığı yaşam biçimi. Örnekler, mercan polipleri ve zooxanthellae algi, geviş getiren hayvanlar ve rumenlerindeki selülozik bakteriler.
Simpatrik: Aynı coğrafyada yaşayan canlıları belirtmek için kullanılır.
Simpatrik türleşme: Allopatrik türleşmenin aksine fiziksel bariyerlerle birbirlerinden ayrılmayan popülasyonlar içerisinde meydana gelen türleşmeye verilen isimdir. Genellikle çok-kromozomluluk (polyploidy) veya zamansal…
Sinapomorfi: Filogenetik analizde, bir kladı diğerlerinden veya dış gruptan ayırt eden, atalarında bulunmayan ve sonradan evrimleşmiş, torun türlerden bazıları tarafından paylaşılan özelliklerdir.
Sinapsis: Mayoz bölünme sırasında meydana gelen iki kromozomun eşleşmesi olayı. Genellikle sinaptonemal kompleksi oluşturan mayotik kromozom çekirdeklerinin paralel hizalanması yoluyla gerçekleşir.
Sinapsit: Göz çukurunun arka altında tek bir temporal açıklığa sahip olan omurgalı grubu. Diapsidlerdeki arka alt (posteroinferior) çukura yakın bir konumda bulunur. Bu kafatası tipindeki bütün sürüngenlerin soyu…
Sinemuriyan Epoku: Günümüzden 199.300.000 ile 190.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Singami: Morfolojik olarak benzer iki hücrenin birleşmesi ile olan ve bir hücrelilerde görülen bir üreme biçimi.
Singenik: Genetiği özdeş (izogenik) üyeleri aynı türden monozigotik ikizlere denir.
Sinkaryon: Somatik veya gametik hücrelerin çekirdeklerinin birleşmesi.
Sinoatriyal Düğüm: Kalbin doğal pacemakerı olarak bilinir. SA düğüm, kalp atış hızınızı ve ritmini ayarlar. Normal kalp ritmine normal sinüs ritmi denir, çünkü SA (sinüs) düğüm düzenli olarak uyarı oluşturur.
Sinodont: Kafatasında göz çukurunun arkasında tek delik barındıran sinapsitler içerisinde memelilere gidecek dal olan terapsitler grubunda insanlar dahil memelilere ve yakın akrabalarına evrimleşecek grubu oluşturan…
Sinofobi: Köpek korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “köpek” anlamına gelen κύων (“kýōn”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Sinonim: 1. Aynı kategoride kullanılan aynı taksonu ifade eden iki ya da daha fazla sayıdaki bilimsel isim.
Sinteni: Ele alınan bir genomun, belli gruplarla bağlantılı genleri korunmuş bölgeleridir. Farelerde 17 kromozom ve insanlarda 6 kromozom parçası sinteniktir. Mayoz sırasında ortak olarak ayrışırlar, dolayısıyla…
Şişman fobisi: Fat phobia, isminden de anlaşılacağı üzere şişman insanlardan ve yağ tüketiminden takıntılı bir biçimde korkma anlamına gelir. Bu durum patolojik bir durumdur ve bir tutum ya da davranış içinde kendini…
Sismograf: Depremlerin ölçümünde kullanılan ve yer hareketlerini büyüklükleri, zamanları ve merkezleri ile birlikte sürekli olarak kaydeden cihazdır. Sismograflar, ilk olarak depremleri tespit etmek için tasarlanmış…
Sistematik: Evrimsel ilişkiler ile canlıların sınıflandırılması bilimidir. Taksonomi ile eş anlamlı olarak kullanılabilir.
Sistemik döngü / Büyük Kan Dolaşımı: Kalp ile diğer tüm vücut dokuları arasındaki döngüye denir. Kalp ile akciğerler arasındaki pulmoner döngüden farklıdır.
Sitokinez: Hücre bölünmesi sırasında sitoplazmanın bölünme süreci. Hayvan hücrelerinde anafaz, bitki hücrelerinde ise telofaz evresinde başlar. Sitokinez süreci; hayvan hücrelerinde boğumlanma, bitki hücrelerinde…
Sitoplazma: Sitoplazma, hücre zarı ile hücre çekirdeği arasında bulunan yarı sıvı maddeye verilen isimdir. Ökaryotlarda (çekirdeğe sahip hücreler) sitoplazma tüm organelleri barındırır.
Sitotaksi: Hücrenin bir uyartıya doğru ya da uyartıdan uzağa doğru hareketi.
Sitotaksonomi: Kromozom sayısı ve yapısına göre yapılan sınıflandırma.
Sitotip: Hücrelerin sitoplazmik bir bölgesi ile tanınan kalıtsal bir karakter.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Sitotoksik: Hücrelerin ölümüne neden olan. Sitosidal.KAROL, S., SULUDERE, Z., AYVALI, C. 2007, Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
Sitozol: Sitozol; hücre biyolojisinde tüm canlı hücrelerde bulunan, hücre içi organellerinin ve maddelerinin yerleştiği, sitoplazmanın çoğunluğu sudan oluşan sıvı kısmına verilen isimdir. Sitozol hücre zarı ile…
Sitrik Asit: Turunçgillerde bulunan organik bir trikarboksilik asittir. Halk arasında limon tuzu olarak da bilinir.[1] IUPAC adı 2-hidroksipropan-1,2,3-trikarboksilik asittir. Sitrik asit, antioksidan özelliklerinden…
Siyam İkizleri: Çoğunlukla kalçalarından, göğüs ya da karınlarından bağlı olan bu ikizler döllenmiş bir tek yumurtanın gelişmesi ve bu gelişim sırasındaki ayrışma sorunları ve gelişimsel bozukluklar ile oluşurlar. Seyrek…
Siyanobakteri: Tek hücreli, fotosentetik prokaryot. Mavi-yeşil alg olarak da isimlendirilir. Klorofil a içerir, ancak kloroplast içermez.
Şizofreni: Kişinin sanrılar ve halüsinasyonlar görmesine, düzensiz düşünce ve davranışlarda bulunmasına sebep olan zihinsel bozukluk. Şizofreni hastaları sanrılar ve halüsinasyonlar sebebiyle günlük hayatlarında…
Sıcaklığa Bağlı Cinsiyet Tespiti (TSD): Canlının cinsiyeti ortam sıcaklığına göre belirlenir.Timsahların tamamı, çoğu kaplumbağa, bazı kertenkeleler; embriyonik gelişmenin kritik bir döneminde yumurtaların inkübasyon sıcaklıklarına göre cinsiyetleri…
Sıçrayıcı nabız: Nabız atım hacminin ve ejeksiyon hızının birlikte artması ile ortaya çıkan nabız tipidir. Nabız dalgasında, inen ve çıkan kollar dikleşmiş ve tepe noktası sivrileşmiştir.Kronik aort yetersizliğinde diastolde…
Sınıflandırıcı çiftleşme: Bireylerin, kendileriyle benzer genleri (genotipi) veya fiziksel özellikleri (fenotipi) taşıyan bireylerle çiftleşmeye olan eğilimleri sonucu oluşan çiftleşmedir.Eşin bazı özel nitelikleri nedeniyle eş…
Sınırlandırma: Bir popülasyonun, bir özellik bakımından en uygun (optimum) değere doğru evrimleşmesine engel olan her faktördür.
Sıralanma yasası: Bir bölgedeki fosillerin, jeolojik katmanlar içerisinde birbirlerini evrimsel süreçteki gibi takip ettiğini gösteren yasadır. Jeolojik olarak Dünya’nın yüzeyinden, merkezine doğru ilerledikçe, zamanda…
Sırt: Bir hayvanın ya da hayvanın bir parçasının üst yüzeyi; yerde yatay duran bir canlının üst yüzeyi.
Sıtma: Genelde tropik ve yarı tropik bölgelerde görülen, yaşamı tehdit eden hastalık. Sıtmaya plasmodya’nın 4 cinsinden herhangi birisi sebep olabilir (Plasmodium falciparum, vivax, ovale, ve malariae). Anafol…
Sıvı hidrojen: Bir element olan hidrojenin (H2) sıvı formudur. LH2 olarak gösterilmektedir. Uzay ve havacılık alanlarında sıkça kullanılmaktadır. Hem daha düşük basınçlarda saklanabildiği için güvenli olması hem de…
Skaler: Sadece büyüklüğü olan, yönü olmayan bir niceliktir. Bir sayı ve birimle ifade edilir. Cebirsel olarak işlem yapılabilir. Koordinat dönüşümleri altında değişmezler. Sıcaklık, kütle, zaman, enerji, ısı,…
Sklerofili: Bir çeşit yapısal savunma olarak kullanılan sert veya kart yapraklar (Yunanca sklēros- “sert” ve phullon- “yaprak” demektir.).
Sklerotom: Embriyonik gelişim sırasında somitten ayrılıp, notokordu ve omuriliği çevreleyen ardından omurlara farklılaşan embriyonik hücre kümesi. Somitler arasında bulunurlar.
Skotofobi: Karanlık korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “karanlık” anlamına gelen σκότος (“scoto-“) ve “korku” anlamında gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
snRNA: Doğrudan protein sentezinde yer almayan küçük (90 ila 300 nükleotid) RNA molekülleri. RNA işlemesinde (ekleme) ve hücresel mimaride rol oynayabilir. Altı çeşit snRNA vardır: U1’den U6’ya. Onların genleri,…
Solunum: Solunum, biyolojik olarak birçok anlama gelebilir: solunum sistemini, hücresel solunumu, fizyolojik solunumu (nefes alıp verme), solunum tiplerini vb. anlamları akla getirir.
Soma: Üreme haricindeki biyolojik işlevleri gerçekleştiren beden bölümleri.
Somatik hipermutasyon: B hücrelerinin antikor üretmek için kullandıkları genleri mutasyona uğratmasına izin veren bir süreç. B hücrelerinin antijenlere daha iyi bağlanabilen antikorlar üretmesini sağlar yani antikorların antijen…
Somatik hücre (Vücut hücresi): Vücuttaki üreme ile direkt ilgisi olmayan hücreler. Bitki ve hayvan hücrelerinde çoğu hücre somatik hücre. Mitoz ile ürerler ve diploit sayıda kromozomları vardır.
Somatik rekombinasyon: Üreme hücreleri haricinde, vücut hücrelerinde oluşan genetik düzenlemelerdir. T Hücresi reseptörleri ve immunoglobulinlerdeki aşırı miktardaki çeşitliliği sağlamaktadır.
Somatik sanrı: Kişinin, bedeninde bir sorun olduğuna inanmasına sebep olan sanrı türü. Örneğin kişi, kanser olduğunu veya bedeninde bazı eksik parçalar olduğunu düşünebilir. Sanrıya sahip olan kişinin bedeninde herhangi…
Somnifobi: Uyku korkusu olarak bilinen terim. Klinofobi ve hipnofobi de denmektedir.
Sonsuz Gerileme Problemi: Sonsuz gerileme problemi, bir inancı gerekçelendirirken kullanılan gerekçeleyicilerin ya da nedenlerin, gerekçeleyicilerini ya da nedenlerini sorgulamak anlamına gelmektedir. Bu sorgulama sonucunda epistemik…
SÖOP: Sıraya özgü oligonükleotid probu: Polimeraz zincir reaksiyonu ve SSP ile birlikte, amplifikasyon sonrasında, klasik MHC genlerinin tiplerinin belirlenmesi için kullanılır.
Southern blot: DNA parçalarının elektroforez sayesinde ayrılması, nitroselüloz/naylon bir membrana taşınması, biyokimyasal ya da radyoaktif şekilde etiketlenen bir DNA probu ile istenen dizinin hibritleştirilmesi ve…
Soy: Belli bir ortak atadan evrimleşen ata ve torun türlerden oluşan gruptur. Bir türün evrimsel geçmişindeki akrabalarını belirtmek için kullanılır.
Soy gaz: Periyodik tablonun 8A grubunda bulunan ve kararlı yapılarından dolayı tepkimeye girmeyen elementler. Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon bu sınıfa aittirler. “Asal gaz” da denmektedir.
Soy-içi üreme (Akraba Evliliği): Arasında kan bağı olan bireylerin döl meydana getirmesi. En uç noktası hermafroditlerin kendini döllemesidir.
Soy-içi üreme krizi: Akrabalar arası üreme dolayısıyla bu yolla oluşan döllerin hayatta kalma şansındaki azalma.
Sözde tür: Tüm populasyondaki ilgili virüs çeşitliliğinin tek bir bireyi enfekte etmesidir. Yüksek oranda mutasyona maruz kalmış HIV, HCV gibi virüsler bu şekilde gözlenebilirler. Kıyaslama olması açısından şu söylenebilir:…
Spektroskopi: Işık ve maddenin etkileşimini inceleyen bilim dalı. Maddenin özelliklerini; ışık, ses, soğrulan ve salınan parçacıklar aracılığı ile inceler ve yorum yapar. Yaygın olarak tayf bilimi olarak da bilinmektedir.…
Sperm: Erkek üreme hücresi, gamet.
Sperm rekabeti: Dişi yumurtaları dölleyebilmek için spermlerin birbirleriyle girdiği rekabettir.
Spermatosit: Mayoz bölünmenin de oluştuğu gelişimin spermatogenez evresinde, spermatogonyumdan üretilen erkek gametositidir. Testislerin sperm kanalcıklarında üretilir.
Splen: DalakDiyaframın altında, karın boşluğunda, yaklaşık bir yumruk büyüklüğünde yumuşak bir organdır. Dalak, dolaşım sistemine bağlı bir çıkmaz sokağa benzetilebilir. Kan, dalak içerisindeki geniş kanallar…
Spor: Bazı şartlarda üremeyi sağlayan ya da yeni hücre yavrulayan küçük organdır. Eşeyli ya da eşeysiz olabilir. Genellikle başka bir hücre ile füzyon olmadan filizlenir. Bitkilerde cinsel sporlar mayoz tarafından…
Sporofit: Döl almaşı ile spor üreten bitki nesli. Bir sporofit, gametofit ile gerçekleştirilen cinsel birleşme esnasında oluşur. Yüksek bitkilerde görülür. Alt bitkilerde (örn. yosun) gametofit baskındır.
Standart hata: Bir fenotipin, popülasyon içerisinde ortalama bulunma miktarı gibi tahmin edilmiş bir değerin, şans faktörüne bağlı olarak muhtemel hata büyüklüğüdür.
Standart sapma: Bir listedeki sayılar arasındaki çeşitliliği ölçen bir değerdir. Varyansın karekökü olarak bilinir.
Stendhal sendromu: Stendhal Sendromu ya da Florence (Floransa) Sendromu, kişi için kişisel önem taşıyan bir deneyim yaşayınca, özellikle sanatla alakalı, hızlı kalp atışlarına, baş dönmesine, bayılmaya, kafa karışıklığına…
Stent: Atardamarı açık tutmak için, atardamarın içine koyulabilen küçük bir tüptür. Stentler takıldıktan sonra kalıcıdır ve atardamarın tekrar daralmasını önleyebilir.
Stereognozi: Gözler kapalı iken sadece dokunma ile cisimleri tanıma duyusu.
Sterol: Ökaryotların ve bir kaç prokaryotun hücre zarını kuvvetlendiren hidrofobik, çoklu halkalı yapılar.
Stiloid proses: Stiloid proses temporal kemiğin petröz parçasının alt kısmında ortalama 2 ila 3 cm arasında iğne benzeri bir çıkıntıdır.[1] Stiloid proses doğumdan sonraki 5-8 yıl arasında kemikleşir ve uzamaya devam…
Stockholm sendromu: Tutsak veya taciz edici bir durumla başa çıkmak zorunda kalan bazı insanların, zaman içinde kendilerini kaçıranlara veya taciz edenlere karşı olumlu duygular geliştirmesi durumudur. Bu durum; çocuk istismarı,…
Stratovolkan: Sertleşmiş lav, kaya ve külün bulunduğu sarp volkandır. Kompozit volkan olarak da bilinir.
Streoit Hormonlar: Steroid hormon, steroid olarak bilinen kimyasal bileşik sınıfına ait herhangi bir hormon grubu. Üç “steroid salgı bezi” (adrenal korteks, testisler ve yumurtalıklar) ve plasenta tarafından gebelik…
Stroma: Kloroplastın içini dolduran yarı akışkan, renksiz sıvı.
Su Döngüsü: Dünyadaki suların karalar, okyanuslar ve atmosfer arasındaki dolanımı, döngüsü. Okyanuslardaki su buharlaşarak atmosfere geçer ve burada bulutlar oluşturabilir. Bu suyun büyük bir bölümü yağmur halinde…
Subaraknoid Aralık: Beyin ve omurilik etrafında bulunan bir boşluktur ve beyin omurilik sıvısının dolaştığı alanı ifade eder. BOS, ventriküllerden çıkarak subaraknoid aralığa ulaşır ve beyinle omurilik etrafında dolaşır.
Subatlantik Çağı: Holosen epoku içerisindeki son periyottur. 2.500 yıl öncesinden başlar. Halen devam etmektedir.
Subboreyal Çağı: Günümüzden 5.000 ile 2.500 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Şube: Filum, dal. Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesi ile oluşan birliktir.
Submetasentrik kromozom: Sentromerin konumundan dolayı bir kromozom kolunun (p) diğerinden (q) biraz daha kısa olduğu kromozom cinsi (asimetri akrosentrik kromozoma göre daha azdır). İnsan kromozomunun 4 ve 12 numaralı…
Substantia nigra: Motor hareketi ve ödül fonksiyonlarını modüle etmede kritik rolü olan bir orta beyin dopaminerjik çekirdeği olan substantia nigra, bazal ganglion devresinin bir parçasıdır. Parkinson hastalığında gözlenen…
Substrat: Bir kimyasal tepkime sırasında bir diğer substrat veya ayıraç ile tepkimeye girerek harcanan, bunun sonucunda kimyasal ürün üretilmesini sağlayan kimyasal maddelere verilen bir isimdir. Daha basit tanımıyla…
Sucul Ortam: Bazı canlıların içinde yaşadığı ve çoğaldığı sıvı (su) ortamdır.
Sükroz: Sükroz veya diğer adıyla sakkaroz, glukoz ve fruktoz moleküllerinin birleşmesiyle oluşan 12 karbonlu bir disakkarittir.[1] Suda çözünen, renksiz ve tatlı bir molekül olan sakkarozun kimyasal formülü C12H22O11…
Sülfürik asit: Kimyasal formülü “H2SO4” olan güçlü ve tehlikeli bir mineral asididir. Halk adında “zaç yağı” olarak da bilinmektedir. Otomotiv sektöründe, akü sıvısı üretiminde kullanılmaktadır.
Süngerler: Süngerler (Porifera), (Latince, porus (delik) ve ferre (taşımak)tan); su diplerinde, kayalar, hayvan kabukları veya zemin üzerine yapışarak yaşayan basit yapılı canlıları kapsayan omurgasız hayvan şubesidir.…
Süper Sarmal / Süper Bükülmüş DNA: Genellikle bu DNA mölekülünün içi yoğun bir şekilde bükülmüş formdadır. Canlılarda görülen burulmuş DNA, sol-elli (negatif) olacak şekilde görülür. Sağ-elli (pozitif) burulma canlılarda gözlenmemiştir.
Süperantijen: MHC sınıf II moleküllerinin polimorfik olmayan kısımlarına (antijen bağlayıcı yarık dışına) bağlanan ve T hücresi reseptörünün Vb alanı ile etkileşen bir virüsün veya bakterilerin bir antijenidir. Bu…
Superior: Üst, üstte bulunan, iki ayak üzerinde duran canlılar için başa yakın olan taraf, kraniyal taraf. Vena cava superior, kanı vücudun üst tarafından kalbin sağ atrium`una (kulakçık) getirir.
Süpernova: Büyük yıldızların ömürlerinin sonuna geldiklerinde çok parlak ve şiddetli bir şekilde patlamasına verilen isim. Süpernovalar öylesine şiddetlidir ki evrendeki en güçlü patlamalardan birisi süpernovalardır.…
Şüphecilik: Sezgilerimize yaslanarak neleri bildiğimizi düşünürsek birçok şeyi bildiğimiz sonucunu çıkarmamız zor olmaz. Kendimle, çevredeki şeylerle ya da geçmiş ve gelecek ile ilgili şeyleri bildiğimizi varsayan…
Sürat: Bir hareketli cismin birim zamanda aldığı yoldur. Alınan yol, skaler bir büyüklük olduğundan sürat de skaler bir büyüklüktür ve yönü yoktur. Süratin matematiksel formülü şu şekildedir:
Sylvian oluğu: Beyinde, frontal (ön) lob ile pariyetal lob kısımlarını birbirinden ayıran hattın adıdır. Kısımların göreceli büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.
Syngamy: Zigotun tek (diploit) çekirdeğini oluşturmak üzere iki gamet çekirdeğin birbiri içine kaynaması, birleşmesi sonucu oluşan durumdur.
T
T Hücreleri: T-hücresi reseptörü (TCR) kompleksi ve CD3 yüzey markörü ile bulunduran, T lenfositlerinin bir alt grubu. T hücreleri CD4+ yardımcı T hücreleri, CD8+ sitotoksik ve baskılayıcı T hücreleri, gruplarına…
Taklit: Bir canlı türünün başka bir canlı türünü morfolojik ya da davranışsal olarak taklit etmesi. Sesiidae ailesinden Podosesia syringae türü kül güveleri, sıradan eşekarılarını fiziksel olarak taklit edecek…
Takson: Taksonomide, organizma gruplarının her birine verilen isimdir. Çoğulu taksa (İng: taxa) olarak bilinir.
Taksonomi: Geniş anlamda sınıflandırma bilimi. Daha detaylı bir tanımlama ise; yaşayan ve yok olmuş organizmaların sınıflandırılması-yani biyolojik sınıflandırma. Terim, Yunanca taxis (“düzenleme”)…
Taksonomik hiyerarşi: Sınıflandırma bilimi dahilinde, canlıların dikey bir hiyerarşi içerisinde sınıflandırılmasıdır. Günümüzde oldukça detaylı bir hiyerarşi kullanılmaktadır. En genel hatlarıyla, aşağıdan (spesifikten) yukarıya…
Talasemi: Bir grup genetik olarak kalıtılan anemi; narin hemoglobinlerin oluşur ve kolayca parçalanır. Talaemi Güneydoğu Asya ve Akdeniz havzasında yaygın olarak görülür. Bu bireyler sıtmaya karşılık bağışıklık…
Tamamlayıcı baz çiftleri: DNA molekülünün veya DNA-RNA ikiliğinin karşılıklı uçlarında, hidrojen bağlarıyla birbirleriyle eşleşen nükleotitlerdir. Sitozin (C), Guanin (G) ile tamamlayıcıdır, Adenin (A) ise Urasil (U) ve Timin…
Tampon madde: Canlılarda pH değerlerinin sabit kalmasında rol alan bileşiklerdir. Bu bileşikler ortamdaki hidrojen iyonu (H+) miktarı arttığı zaman onu tutabilecek ya da hidrojen iyonu (H+) miktarı azaldığı zaman onu…
Tanatofobi: Ölüm korkusu.
Tanetiyan Epoku: Günümüzden 58.700.000 ile 55.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Tanı: Doğada, herhangi bir şeyin nedenini tanımlama işidir. Genellikle hastalıkların tanımlanması olarak kullanılır.
Tanımlanma: bkz. Genomik tanımlanma
Tanrıtanımazlık: Ateizm. Dünyayı, dünyanın kendisiyle açıklayan ve bu nedenle Tanrı inancını kesin olarak reddeden tüm dünya görüşlerinin tanımandığı sıfattır.
Tarihin-Sonu İlüzyonu: Tarihin Sonu İlüzyonu psikolojik bir ilüzyondur. Her yaştan insanın, kişisel olarak geliştiğini ve ileriki zamanlarda ciddi ölçüde büyümeyeceğini ya da olgunlaşmayacağını düşünmesidir. Bakış açılarının…
Tarsal: Ayak bileği kemiklerine ait.
Taşikardi: Taşikardi veya taşiaritmi; kalp ritminin dinlenme sırasında olması gereken değerini aşmasıdır. Bu durum bir hastalık belirtisi olabilecekken aynı zamanda yoğun egzersiz, sindirim hâli, alkol veya kafein…
Taşıyıcı proteinler: Çözünen bir kimyasalın konsantrasyon farkına zıt yönde taşıyan, hücre zarında bulunan proteinler.
Taşıyıcı RNA: Biyolojik organizmalarda protein sentezi sırasında serbest amino asitlere bağlanıp bu aminoasitleri uygun sırayla ribozom organeline taşıyan RNA molekülüdür. RNA tek zincirli bir yapı gösterdiği için…
TATA Kutusu: RNA polimeraz II’nin bağlandığı ökaryotik genlerin transkripsiyon başlatma alanının 25 ila 35 bp yukarısında bulunan kısa nükleotid dizisi. Konsensus dizisi 5′-TATAA / TAA-3 ‘dir.…
Taurin: Taurin; kimyasal formülü C2H7NO3S olan, hayvan dokusunda doğal olarak bulunan, nörolojik iletişim sistemini koruyan ve düzenleyen, iskelet kaslarının kasılmasında yardımcı, retina gelişimi ve fonksiyonu…
Tay-Sachs hastalığı: Otozomal resesif kalıtımı vardır. Ölümcül yağ-metabolizması hastalığı. Anormal bir enzim içerir; Heksosaminidaz A. Yeni doğanlar ilk bir kaç ay fenotip olarak normal gözükür. Daha sonraları gelişimsel…
Tayga: Sibirya bölgesinde iğne yapraklı bitkilerin oluşturduğu orman.
TCA Döngüsü: Trikarboksilik asit döngüsü (Krebs döngüsü olarak da bilinir). Hayvan ve bitki hücrelerinin mitokondrilerinde gerçekleşen aerobik hücresel solunum (enerji üretimi) ile ilgili önemli bir metabolik yol.…
Tegmentum: Orta beyin, ventral kısım yani tegmentum ve dorsal kısım yani tektum olarak ayrılabilir.[1] Tegmentum tüm beyin sapı boyunca uzanır, üst kısmıysa orta beynin bir parçasını oluşturur. Hareketlerin koordinasyonunda…
Tek biçimcilik: İlk olarak modern jeolojinin babası olarak bilinen James Hutton tarafından ileri sürülen, günümüzde bir doğa yasası olarak kabul gören, günümüzdeki süreçlerin benzerlerinin geçmişte de işlediği ve gelecekte…
Tek delikliler: Tek delikliler oldukça değişik hayvanlardır. Sadece iki tip tek delikli vardır; ekidna ve ornitorenk. Sıcak kanlı, tüylüler ve memeliler gibi yavrularını sütle beslerler. Onları değişik kılan…
Tek ebeveynli disomi: Bir ebeveynden karşılık gelen homologun kaybıyla, diğer ebeveynden gelen bir kromozomun her iki homologunun katılımı. Mol gebelik, ebeveyin disomi bozukluğudur.
Tek Kullanımlık Soma Teorisi: 1977’de, Thomas Kirkwood adlı bir istatistikçi tarafından ortaya atılan, organizmaların yalnızca üreme faaliyetleri ile organizmanın üreme-olmayan yönlerinin korunması (soma) arasında bölünmesi gereken…
Tek Nükleotit Çokbiçimliliği (TNÇ): DNA kodundaki tek bir nükleotitin değişimidir. Genetik çeşitliliğin istikrarlı bir şekilde sağlanmasına katkı sağlayan en yaygın değişimlerdendir ve genelde çift-alelik olarak oluşur. TNÇ, sessiz (fenotipte…
Tekevcikli: Tipik olarak bitkilerde görülür. Erkek ve dişi organların tek bir bireyde, bir arada bulunması durumu anlamında kullanılabildiği gibi, erkek ve dişiye ait olan çiçek yapılarının aynı bireyde bulunması…
Tekrarlanan evrim: Morfolojik olarak benzer yapıların, evrim tarihi içerisinde, birbirinden bağımsız olarak tekrar tekrar evrimleşmesidir.
Tekrarlayan DNA: Kromozom DNA’sının anlamı olmayan DNA zinciri parçalarıdır. Normalde herhangi bir işlevleri yoktur; ama kromozoma başlık oluşturarak (capping) kopyalamanın ardından gerçekleşebilecek genetik bilgi kayıplarını…
Tektum: Tektum, serebral akuadukt arkasındaki orta beyin bölgesidir. Bu bölge üst ve alt koliküllerin çekirdeklerini içerir.[1] Üst kolikül, talamusun altında ve epifiz bezinin çevresinde bulunur, görsel bilgilerin…
Teleoloji: Teleoloji, Yunanca telos (amaç) sözcüğünden, doğanın işleyişinin arkasında bir amaç ya da tasarım olduğunu düşünce biçimi.
Teleonomi: Organizmanın başarısına katkıda bulunan bütün yapılar, bütün edimler ve bütün etkinlikleri kapsayan düzenek/düzen. Teleonomi, “amaca uygunluk” gibi keyfi bir tanımdan doğan ve bilim felsefesi tartışmalarında…
Teleost: İyi bir biçimde gelişmiş kemiklere sahip olan kemikli balıklardır.
Telofaz: Mitoz ve mayoz bölünmenin son evresi. Bu evrede kromozomlar kromatin ipliğe dönüşür, çekirdek zarı ve çekirdekçik tekrar oluşur, iğ iplikleri yok olur ve sitoplazma bölünmeye başlar.
Telomer: Ökaryotik kromozomların sonunda ardarda tekrarlanan dizilerden oluşur. Kromozomlar, hücrenin her bölünmesinde yaklaşık 100bp kaybeder. Telomeraz enzimi kayıp bazları ekleyebilir. Telomer, doğrusal kromozomların uçlarında…
Telomeraz: RNA molekülü (hTR) içeren ters transkriptaz (hTERT) telomer de tandem tekrarlanması için şablon olarak işlev görür. Her hücre, bölünmesi sonrası uzunluğunu korumak için telomer sentezler. Bu, embriyonik…
Telosentrik kromozom: Sentromer kromozomun bir ucuna çok yakın olduğu için sopa şeklinde olan kromozom. p kolu bulunmaz. Bu cins kromozom insanlarda bulunmaz.
Temel İnançlar: İnancın gerekçelendirilmesi noktasında ya da bir inancın bilgi statüsü elde etmesi hususunda, nedenler dizgesinin en başında, tüm nedenler için destek sağlayan, ancak kendisinin herhangi bir desteğe ihtiyaç…
Temelcilik: Temelciler, bir inançla başlayan, gerekçelendirilmek için başka inançlara bağlı olmayan bir nedenler dizgesi olduğunu öne sürer. Bir inancı temel kabul etmek suretiyle sonsuz gerileme problemi karşısında…
Teminat Koşulu: Teminat koşulu, bildiğini bilmeyi (knowing that one knows) sağlayan ve gerekçelendirmenin normatif anlamı nedeniyle dışsalcılar tarafından bir alternatif olarak sunulan dördüncü koşuldur. Dördüncü koşul,…
Tendon: Tendon veya kiriş; vücutta kas dokuyu kemik dokuya bağlayan sert, gergin, oldukça güçlü bant yapısında sıkı fibröz bağ dokuya verilen isimdir. Kolajen yapılı tendonlar ligamentlere benzer özellik gösterir.…
Tenotomi: Vücuttaki tendonlardan birindeki ağrıyı tedavi etmek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Halk arasında “tendon bölünmesi” olarak da bilinir.
Teodise: Din felsefesinde; her şeyi bilen ve mutlak iyi olan Tanrı’nın kötülüğe neden izin verdiğini açıklamaya dair çabaların tümü. Kelime, Yunanca theos “tanrı” ve dikē “adalet” kelimelerinin bir araya gelmesinden…
Tepal: Bir çiçekte sepal (çanak yapraklar) ve petal (taç yapraklar) ayrımı yapılamıyorsa, çiçek örtüsünü oluşturan kısımlar tepal olarak adlandırılır. Monokotil (tek çenekli) ve bazı “ilkel” dikotil (çift çenekli)…
Tepki normu: Bir genotip tarafından gösterilen fenotipik esneklik şablonudur.
Terapötik İndeks: Terapötik indeks (veya terapötik aralık, terapötik pencere), tedavi edici bir ilaç maddesinin minimum etki gösteren doz konsantrasyonu ile minimum toksik etki gösteren doz konsantrasyonu arasındaki fark…
Terapsit: Memelileri ve yakın akrabalarını barındıran, yaklaşık 275 milyon yıl önce yaşamış sinapsit alt grubudur. Sinapsitler gibi kafatasında, göz çukurunun arkasında tek delik bulundururlar. Bacak pozisyonları…
Teratojen: Seks hücrelerinde mutasyon oluşumuna sebep olan mutajen. Bu mutasyonlar kalıtılabilir. Vücut hücrelerinde oluşan mutasyonlar kalıtılamaz fakat kanser oluşturabilir.
Termodinamik: Termodinamik; ısı, sıcaklık, enerji ve iş arasındaki ilişkiyi inceleyen ve araştıran bilim dalıdır.[1] Daha kapsamlı bir ifadeyle termodinamik; ısı, sıcaklık, entropi, entalpi, termodinamik yasaları,…
Termometre: Bir cismin ya da sistemin sıcaklığını ölçmede kullanılan alettir. Ölçülen sıcaklığın SI birimi Kelvin’dir.
Ters özgecilik: Farklı zamanlarda, iki birey arasında görülen uyum başarısı değişimidir.
Ters transkriptaz: RNA yapısını kalıp olarak kullanarak DNA sentezini gerçekleştiren polimeraz enzimi.Telomeraz enziminde bulunan terz transkriptaz sayesinde DNA dizinin sonunda tamamlanamayan kısımlar (telomer uçları),…
Tersinim: Sonradan evrimleşen bir özelliğin, evrimsel süreç içerisinde, atasal formuna geri dönmesidir.
Testiküler kadınsallık: Y kromozomu üzerindeki SRY geninin eksikliğinden kaynaklanan interseks biçimi. Bu özelliğe sahip olan ve XY seks kromozomunu taşıyan bireyler, androjen hormonuna karşı yeterli tepki veremediklerinden…
Testis: Testis, hayvanlarda, sperm ve erkek hormonları olan androjenleri üreten organ. İnsanlarda testisler iki tanedir ve oval şekilindedir. Bunlar, penisin hemen arkasında ve anüsün…
Testosteron: Testosteron, cinsel ve üreme gelişiminde önemli olan bir erkek cinsiyet hormonudur. Kadınlar yumurtalıklarda ve adrenal bezlerde testosteron üretir fakat seviyesi erkeklerin yaklaşık onda biri…
Tetrapolar: Basidiomycete’in çiftleşme tiplerini açıklarken haploid misel arasındaki dört farklı etkileşim biçimini tanımlamak için kullanılır. Bu mantarların iki çiftleşme lokusu vardır ve dört derecede…
Tetris Etkisi: Tetris Etkisi (Tetris Sendromu); insanların bir aktiviteye çok fazla zaman harcaması sonucu bu aktivitenin düşüncelerini, zihinsel imajını ve hayallerini etkilemesi durumudur. İsmini, bilgisayar oyunu…
Thagomizer: Stegosauridlerin kuyruğunun ucunda, yırtıcılara karşı savunma aracı olarak kullanılan 4-10 adet kemiksi çıkıntı. 1982’de Gary Lanson adında bir karikatürist tarafından ilk defa kullanılmıştır.…
Thanatofobi: Ölüm korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “delik” anlamına gelen τρῦπα (“trŷpa”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Ti (tümör tetikleyici) plazmid: Genellikle bitki genetik mühendisliğinde vektör olarak kullanılan Agrobacterium tumefaciens’in plazmid DNA’sıdır. Bu plazmid, bitki hücrelerini enfekte edip tümör oluşmasına neden olur.
Tiamin: Tiamin, “kükürt bulunan amin” anlamına gelmektedir. B-kompleks grubu vitaminlerin ilk tanınan örneğidir. B1 vitamini olarak da bilinir. Metilen köprüsü ile bağlanmış bir pirimidin ile bir tiazol çekirdeği…
Tiroid Bezi: Tiroid bezi boyundaki kelebek şeklindeki bir endokrin bezdir. Dolaşım sistemine salınan iki hormon üretir: tiroksin (T4) ve triiodotironin (T3). Bu hormonlar, vücudunuzdaki tüm hücrelerin normal şekilde…
Titonyan Epoku: Günümüzden 152.100.000 ile 145.000.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Titrasyon: Tanımlanmış analiz edilecek bir kimyasalın konsantrasyonunu belirlemek için kullanılan yöntemdir. Titrasyon yapılırken büret, erlen (titrasyon şişesi olarak da bilinir) ve indikatör gibi laboratuvar malzemeleri…
Tohum: Ekildiğinde yeni bir bitki haline gelecek döllenmiş ve olgun bir yumurta. Besleyici hücre olan endospermi (ya da perisperm) içerir ve genelde bir tane döllenmiş ovum (embryo) bulundurur.
Toksikoloji: Zehirleri ve zehirlerin biyolojik organizmalara olan etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Biyokimya, histoloji, farmakoloji, patoloji ve diğer birçok disiplinle etkileşim halindedir. Toksik yani zehirli…
Tomurcuklanma: Ana canlıdan çıkıntı oluşması yoluyla gerçekleşen eşeysiz üreme biçimi. Oluşan çıkıntı yeterince büyüdükten sonra ana canlıdan ayrılır veya ana canlıya bağlı kalarak koloni oluşturur. Bu üreme biçimi…
Toplardamar: Kanı kalbe taşıyan kan damarlarıdır. Akciğer toplardamarı hariç; oksijen yoğunluğu az, karbondioksit bakımından zengin kanın kalbe geri dönüşünü sağlarlar. Dolaşım sisteminin bir bölümünü oluşturmaktadırlar.…
Topoizomeraz: Bir topolojik formdan digerine DNA’yı dönüştüren enzimlerin bir sınıfıdır. DNA replikasyonunda bükümlü DNA nın dönerek açılmasını kolaylaştırır. DNA’nın topolojisinde görülen bir izomeraz enzimidir. İlk…
Torasik: Göğüs ve göğüs kafesini kapsar, bunlarla ilişkili yapıları kastetmek için kullanılır.
Tork: Kuvvetin bir cismi bir eksen etrafındaki döndürme etkisidir.[1] Tork dönme momenti veya kuvvet momenti olarak da bilinir.[1] Tork Yunan alfabesindeki tau (τττ) harfi ile gösterilir, vektörel ve türetilmiş…
Tornasyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 358.900.000 ile 346.700.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Torsin Epoku: Günümüzden 182.700.000 ile 174.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Tortoniyan Çağı: Günümüzden 11.608.000 ile 7.246.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Toynaklı: Toynaklı ayakları ve otçul beslenmeleri ile bilinen bir memeli hayvan grubu. Modern toynaklı memeliler iki ana takımda sınıflandırılırmaktadır: Artiodactyla, yani çift parmaklı toynaklılar (domuzlar,…
Trakea: Nefes borusu; kıkırdak halkalarla güçlendirilmiş, gırtlaktan bronşiyal tüplere uzanan ve akciğerlere ve akciğerlerden hava taşıyan büyük bir membranöz tüp.
Trans-etkili gen: Farklı bir kromozom üstündeki başka bir gen ile hareket ya da işbirliği eden gendir.
Transdüksiyon: Bir bakterinin DNA’sının, bir diğer bakteriye, genellikle bir virüs aracılığıyla bulaşması, geçmesi durumudur. Kalıtsal maddelerde özel bir çeşit yeniden düzenleme (Genlerde Yeniden Düzenleniş) durumudur.…
Transfeksiyon: Ökaryotik hücre içindeki serbest DNA’ya yabancı DNA eklenmesidir. Bakteri genetiğinde, transformasyon olarak adlandırılır
Transferin: Kan plazmasında bulunan demir taşıyıcı protein.
Transformasyon: Bakteriyel dönüşümlerde, DNA parçalarının çözünür biçimlerinin içinde bir bakteriden diğerine gen transferi anlamına gelir; kötü niyetli dönüşümlerde ise, normal hayvan hücre dönüşümü düzensiz büyümeye…
Transformatör: İki veya daha fazla devre arasındaki elektrik enerjisi aktarımını elektromanyetik indüksiyonla sağlayan cihazlardır.[1] Trafo olarak da bilinir. Trafolar, doğru akım devrelerinde değil alternatif akım…
Transgenik: Başka türlerin genleri kendilerine bulaşmış olan organizmalardır. Genler, türler arasında yatay gen transferi ile, virüsler aracılığıyla taşınabilir. Aynı zamanda laboratuvar ortamında transgenik…
Transkraniyal Manyetik Stimülasyon: Beyindeki sinir hücrelerini uyararak depresyon semptomlarını iyileştirmek için manyetik alanları kullanan invaziv olmayan bir prosedür. Tipik olarak diğer depresyon tedavileri etkili olmadığında kullanılır.
Transkripsiyon: DNA’nın RNA polimeraz tarafından mRNA formatına dönüştürülmesidir. Gen ifadesinin ilk adımıdır.
Transkripsiyon başlama konumu: mRNA sentezinin başladığı gen pozisyonu.Bu akış yönünde 5 UTR olarak anılan translasyon başlama bölgesine giden konum.
Transkripsiyon birimi: Öncü kodon ve sonlandırma kodonu arasında uzanan DNA bölgesi.
Transkripsiyon faktörleri: Transkripsiyon başlama düzenlenmesine kontrol elemanlarını bağlayarak ve RNA polimerlerinin hareket etmesine izin vererek direk olarak katılan proteinlerdir. Transkripsiyon faktörü genlerin transkripsiyonunu…
Transkriptoma: Herhangi bir zamanda, hücre popülasyonu olarak ifade edilen bütün genlerin kimlik ve ekspresyon seviyesini gösterir.
Translasyon: Protein yapımında, RNA dizisini aminoasit zincirine dönüştürme işlemi.Translasyon metionin (AUG) içeren kodon ile başlar. Protein sentezini sonlandırmada mRNA üzerinde 3 kodon etkili olur…
Translokasyon: Kromozomlar (genellikla karşılıklı olanlar) arasındaki kromozomal metaryalin aktarımıdır.
Transpirasyon: Bitkilerin stomalar aracılığı ile su kaybetmesi.
Transposaz: Transpozon yerleştirmesini katelize eden enzimdir.
Transpozon: DNA sentezi ve transpoz içeren bir mekanizma tarafından genomun içinde hareket eden uzun bir mobil DNA elemanıdır. Kromozomlar üzerinde rastlantısal olarak sıçrayabilen ve yer değiştirebilen yapılardır.…
Transversiyon: Bir pürin bazının pirimidin bazıyla veya tam tersi yer değiştirmesiyle oluşan mutasyondur.
Trehaloz: İki glikoz molekülünden oluşan bir şekerdir. C12H22O11 formülü ile gösterilir. Bazı omurgasız hayvanlar, bakteriler, mantarlar ve bitkiler donmaktan ve susuzluktan korunmak için enerji kaynağı olarak…
Trigliserit: Bitki ve hayvan hücrelerinde lipitlerin depo şeklidir. Nötral yağ olarak da bilinir. İnsan vücuduna alınan lipitlerin fazlası, nötral yağlara dönüştürülerek deri altında ve organların etrafında depolanır.…
Triküspit Kapakçık: Triküspit kapak (veya sağ atriyoventriküler kapak) memeli kalbinin sağ dorsal tarafında, sağ ventrikülün üst kısmında bulunur. Valfin işlevi, sağ ventrikül kasılması sırasında kanın sağ ventrikülden sağ…
Tripanofobi: İğne korkusu olarak bilinen, Yunanca’da “delmek” anlamına gelen τρυπάω (“trupáō”) ve “korku” anlamına gelen φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terim.
Triploblast: 3 temel embriyonik hücre katmanını da (endoderm, mezoderm, ektoderm) oluşturan hayvanlar için kullanılır.
Trivers-Willard hipotezi: Doğum sonrası ebeveyn bakımı uzun süren bireylerde çevre şartlarına göre yavru bakımında bir önyargı oluşur. Eğer çevre şartları kısıtlı ise ebeveynler türün devamı için dişi bireylere önem verecektir.…
Triyas: Triyas (251.9-201 myö) bir jeolojik dönem ismidir. Mezozoyik’in 3 majör zaman diliminden ilkidir. Yaklaşık olarak 251.902 milyon yıl önce ile 201.3 milyon yıl önceye denk gelen zaman dilimini kapsamaktadır.…
Trizomi: Belirli bir kromozomda 3 kopya bulunmasıdır. En yaygın trizomi 21. kromozomdadır. 18. kromozomda da mümkündür.
Troglomorfizm: Troglomorfizm, mağara ve yeraltı gibi karanlık yaşam alanlarına uyum sağlamış canlıların sahip olduğu morfolojik karakterlere denir. Örneğin pigment kaybı, görme alanının azalması ve körelmiş uzuvlar…
Trombosit: Trombosit, kan pıhtılaşmasında önemli bir rol oynayan ve kemik iliğinde üretilen küçük kan bileşenleridır. Trombositlerin temel işlevi yaralı kan damarlarındaki kanamayı durdurmaktır. Memelilerde trombositler…
TSH: TSH (Tiroid Uyarıcı Hormon), tiroid işlevini kontrol eden bir hormondur. Hipofiz bezi tarafından üretilir. Tiroid bezini, triiodotironin (T3) ve tiroksin (T4) hormonlarının üretmesi için uyarır. Bu…
TSSB (Travma sonrası stres bozukluğu): Cinsel saldırı, savaş, trafik kazaları, çocuk istismarı, aile içi şiddet veya diğer tehditler gibi travmatik bir olaya maruz kalma nedeniyle gelişebilen bir zihinsel ve davranışsal bozukluktur.
Tümör: Herhangi bir sınırlama veya sonlanma göstermeyen, konak canlının kontrol mekanizmaları dışında hareket eden, kontrolsüz hücre çoğalmasıyla ortaya çıkan anormal bir doku kitlesidir. Neoplazinin tıp dilinde…
Tümör baskılayıcı genler: Hücre döngüsü kontrol noktalarını düzenleyen ve apoptozis sürecini başlatan genlerdir. Tümör baskılayıcı genler tarafından kodlanan proteinler DNA hasarına ya da dış çevreden gelen büyümeyi baskılayan…
Tür: Biyolojik sınıflandırmanın en küçük taksonomik birimidir. Kesin sınırlarla çizilmiş bir tanımı bulunmamaktadır ve birden fazla tanımı yapılmaktadır. En yaygın olan “üremeye dayalı biyolojik tür tanımına”…
Türdirilltimi: Soyu tükenmiş türlerin bireylerine (genellikle genetik olarak) benzer canlı organizmaların yeniden oluşturulma süreci. Daha uzun tanımıyla türdiriltimi; soyu tükenmiş bir türün genetik açıdan benzer canlılarda…
Turgor basıncı: Suyun hücre çeperine yaptığı basınçtır. Bitki hücresi, saf su alarak bir miktar şişer. Hücre özsuyunun yüksek seviyedeki osmotik yoğunluğu dolayısıyla dış ortamdaki su, iç ortama doğru hareket eder ve…
Türleşme: Evrimsel süreç içerisinde, çeşitli izolasyon mekanizmaları dahilinde birbirinden ayrılan, eskiden aynı türe ait olan popülasyonların, farklı evrim mekanizmalarının farklı etkileri altında, nesiller içerisinde…
Turonin Epoku: Günümüzden 93.900.000 ile 89.800.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Tutumluluk: Özellikle bilimsel araştırmalarda ve felsefi irdelemlerde, olası birden fazla açıklama veya şablondan, en az varsayıma dayananını ve en az karmaşık olanını tercih etme prensibidir.
Tüylenme: Kuşlar yumurtadan çıktıkları ilk dönemlerde zıplama, sekme, kanat çırpma, yürüme ve bazı beden hareketlerini yapabilme yetilerine sahiptir. Bu yetiler ile uçabilme yetisi arasında kalan zaman diliminde…
U
U ilmeği: Tek sarmal arasındaki ikili oluşum tarafından oluşturulan nükleik asit ilmiği. Eğer PCR primerinde oluşursa, bir işlevi olmaz. U ilmiği
Ubikitin: Ökaryot hücrelerde yaygın olarak bulunan, hücre proteinlerinin proteazlarla parçalanabilmesi için parçalanacak proteine kovalent bağlarla bağlanan, enzim özelliği bulunmayan, sıcaklığa dayanıklı, 76 amino…
Uç: Evrim ağacı üzerindeki dalların en uç noktasıdır. Gününümüzde var olan türleri veya taksonları, yaşayan tüm bireylerle birlikte kapsayan noktalardır.
Üç Ayaklı: Canlılarda üç uzvun kullanılması ile yapılan harekete verilen isimdir. Papağanlar, bilinen tek tripedal canlı türüdür. Tripedal sözcüğü, Latince’de “tri = üç” + “ped = ayak” anlamlarına gelen sözcüklerden…
Üç-üssü (3′) ucu: Transkripsiyon ucuna karşılık gelen serbest 3′ hidroksil grubu içeren bir DNA ya da RNA zincir sonu.
Üçlü adlandırma: Taksonomi biliminde, alttürleri ve alttür altı taksonları ifade etmek için kullanılan bir isimlendirme biçimi. Örneğin, Panthera pardus pardus alttürü bu biçimde ifade edilmiştir. Üçlü adlandırmaya, akademik…
Üçlü tekrarlama: Gendeki nükleotitlerden bir üçlünün sayısının artmasıdır.Bir mutasyon, özellikle merkezi sinir sistemi bozukluklarında ortaya çıkan, bu üçlü nükleotit grubunun sayısının artışındandır. Örnekler myotonik…
Üçüncül Protein Yapısı: Bu yapı seviyesi, ikincil yapının bölgelerinin nasıl katlandığını, diğer bir deyişle bir alfa sarmalı, beta yapraklarını ve katlanmaları içeren 3D düzenini açıklar. Üçüncül yapı, yan zincirler arasındaki…
Ulna: Dirsek kemiği veya ulna; ön kolda en küçük parmaktan dirseğe kadar uzanan, anatomik pozisyonda medial yani iç tarafta bulunan, dirsekten bileğe daralan şekle sahip uzun bir kemiktir. Ön kolda radius kemiğine…
Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi (NCBI): 1988 yılında Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün bir kolu olarak Moleküler Biyoloji Bilgi Araştırma Merkezi olarak kuruldu. Özellikle genetik bilimciler ve moleküler biyologların araştırma yaparken en fazla kullandığı…
Üniformateriyenizm: İlk olarak modern jeolojinin babası olarak bilinen James Hutton tarafından ileri sürülen, günümüzde bir doğa yasası olarak kabul gören, günümüzdeki süreçlerin benzerlerinin geçmişte de işlediği ve gelecekte…
Ünivoltin: Bir senede meydana getirilen döl sayısına “voltinizm” veya “voltin” denir. Eğer yılda bir döl veriliyorsa ünivoltin; yılda iki döl veriliyorsa bivoltin adı verilir.
Unkus: Unkus, temporal lobun ön ve en medialinde yer alır. Birincil koku alma alanının en büyük kısmını oluşturur.[1] Koku alma, duyular ve bu işlevlerle ilgili olan bir çok çekirdek ve korteks ile olan bağlantıları…
Urasil: Sadece ribonükleik asidin (RNA) yapısında bulunan azotlu organik baz tipidir.[1] Kimyasal formülü C4H4N2O2 olup IUPAC adı Pirimidin-2,4(1H, 3H)-Dion’dur.[1]
Üreme: Canlı organizmalardan kendilerine benzeyen başka canlılar oluşması; çoğalma. Üreme sadece canlılarda görülen, cansız cisimlerde bulunmayan bir niteliktir.Canlılarda görülen çeşitli üreme yolları başlıca…
Üreme başarısı: Bir birey tarafından üretilen yaşayabilir ve verimli döl verebilir yavruların sayısıdır.
Üreme hattı mozaikliği: Bir kişide genetik yapısı farklı iki veya daha çok eşey hücre öncüllerinin bulunması.
Üreme yalıtımı: İki farklı canlı türünün çiftleşip verimli döller vermesini engelleyen coğrafi, davranışsal, fizyolojik veya genetik etkenler. Bu etkenler iki farklı popülasyon arasındaki gen akışını engeller, bu sebeple…
Üreteç: Kimyasal, mekanik, ısı ve ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren devre elemanına üreteç denir.
Ürün izotop: Radyoaktif bozunma sonucu oluşan izotoptur.
Ustilago: Mantar Aleminin Basidiomycetes Şubesinden bir cins. Çok polimorfik çiftleşme türleri ile bilinen smut mantarlarını temsil eder.
Uygun İşlevselcilik: Gettier sonrasında gerekçelendirme koşuluna odaklanan çağdaş epistemolojideki kuramlardan biri olan uygun işlevselcilik, gerekçelendirmenin neliğine yönelik bir araştırma olarak kaşımıza çıkmaktadır.…
Uyluk Kemiği: Uyluk kemiği; memeli iskelet sistemindeki en uzun, en güçlü ve en hacimli kemiktir. Kalçanın bir bölümünü oluşturan bu kemik dizin bir bölümüne kadar uzanır ve vücut yükünün önemli bir bölümünü taşır.…
Uyum başarısı: Bir türün gelecek nesillere ne kadar gen aktardığını gösteren veya gelecek nesillere aktaracağı gen performansının ölçülmesinde kullanılan, ömür boyu eşeysel başarıyı ve hayatta kalma becerisini gösteren…
Uyumluluk sahası: Sewall Wright (1931) tarafından ortaya atılan bu kavram, uyarlanmış bireylerin oluşturduğu bir evrim “uzayını” ifade eder. Bir popülasyonun üyeleri arasında uyumluluk farklarını gösterebilmek…
Uyumsal Yayılım: Özelleşmemiş bir grup organizmanın geçirdiği ve sonunda özel yaşam biçimlerine uyum sağlamış farklı tiplerin meydana gelmesiyle sonuçlanan bir dizi evrim olayıdır. Bu tip bir evrimsel/uyumsal yayılım…
Uzama Katsayısı: Bir maddenin 1 cm’lik uzunluğunun sıcaklığını 1°C artırdığımızda boyundaki uzama miktarına “Uzama katsayısı” denir. SI birim sisteminde birimi 1/K’dir. Sıcaklık °C olursa, birimi 1/°C olur. Madde için…
Ü
U ilmeği: Tek sarmal arasındaki ikili oluşum tarafından oluşturulan nükleik asit ilmiği. Eğer PCR primerinde oluşursa, bir işlevi olmaz. U ilmiği
Ubikitin: Ökaryot hücrelerde yaygın olarak bulunan, hücre proteinlerinin proteazlarla parçalanabilmesi için parçalanacak proteine kovalent bağlarla bağlanan, enzim özelliği bulunmayan, sıcaklığa dayanıklı, 76 amino…
Uç: Evrim ağacı üzerindeki dalların en uç noktasıdır. Gününümüzde var olan türleri veya taksonları, yaşayan tüm bireylerle birlikte kapsayan noktalardır.
Üç Ayaklı: Canlılarda üç uzvun kullanılması ile yapılan harekete verilen isimdir. Papağanlar, bilinen tek tripedal canlı türüdür. Tripedal sözcüğü, Latince’de “tri = üç” + “ped = ayak” anlamlarına gelen sözcüklerden…
Üç-üssü (3′) ucu: Transkripsiyon ucuna karşılık gelen serbest 3′ hidroksil grubu içeren bir DNA ya da RNA zincir sonu.
Üçlü adlandırma: Taksonomi biliminde, alttürleri ve alttür altı taksonları ifade etmek için kullanılan bir isimlendirme biçimi. Örneğin, Panthera pardus pardus alttürü bu biçimde ifade edilmiştir. Üçlü adlandırmaya, akademik…
Üçlü tekrarlama: Gendeki nükleotitlerden bir üçlünün sayısının artmasıdır.Bir mutasyon, özellikle merkezi sinir sistemi bozukluklarında ortaya çıkan, bu üçlü nükleotit grubunun sayısının artışındandır. Örnekler myotonik…
Üçüncül Protein Yapısı: Bu yapı seviyesi, ikincil yapının bölgelerinin nasıl katlandığını, diğer bir deyişle bir alfa sarmalı, beta yapraklarını ve katlanmaları içeren 3D düzenini açıklar. Üçüncül yapı, yan zincirler arasındaki…
Ulna: Dirsek kemiği veya ulna; ön kolda en küçük parmaktan dirseğe kadar uzanan, anatomik pozisyonda medial yani iç tarafta bulunan, dirsekten bileğe daralan şekle sahip uzun bir kemiktir. Ön kolda radius kemiğine…
Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi (NCBI): 1988 yılında Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün bir kolu olarak Moleküler Biyoloji Bilgi Araştırma Merkezi olarak kuruldu. Özellikle genetik bilimciler ve moleküler biyologların araştırma yaparken en fazla kullandığı…
Üniformateriyenizm: İlk olarak modern jeolojinin babası olarak bilinen James Hutton tarafından ileri sürülen, günümüzde bir doğa yasası olarak kabul gören, günümüzdeki süreçlerin benzerlerinin geçmişte de işlediği ve gelecekte…
Ünivoltin: Bir senede meydana getirilen döl sayısına “voltinizm” veya “voltin” denir. Eğer yılda bir döl veriliyorsa ünivoltin; yılda iki döl veriliyorsa bivoltin adı verilir.
Unkus: Unkus, temporal lobun ön ve en medialinde yer alır. Birincil koku alma alanının en büyük kısmını oluşturur.[1] Koku alma, duyular ve bu işlevlerle ilgili olan bir çok çekirdek ve korteks ile olan bağlantıları…
Urasil: Sadece ribonükleik asidin (RNA) yapısında bulunan azotlu organik baz tipidir.[1] Kimyasal formülü C4H4N2O2 olup IUPAC adı Pirimidin-2,4(1H, 3H)-Dion’dur.[1]
Üreme: Canlı organizmalardan kendilerine benzeyen başka canlılar oluşması; çoğalma. Üreme sadece canlılarda görülen, cansız cisimlerde bulunmayan bir niteliktir.Canlılarda görülen çeşitli üreme yolları başlıca…
Üreme başarısı: Bir birey tarafından üretilen yaşayabilir ve verimli döl verebilir yavruların sayısıdır.
Üreme hattı mozaikliği: Bir kişide genetik yapısı farklı iki veya daha çok eşey hücre öncüllerinin bulunması.
Üreme yalıtımı: İki farklı canlı türünün çiftleşip verimli döller vermesini engelleyen coğrafi, davranışsal, fizyolojik veya genetik etkenler. Bu etkenler iki farklı popülasyon arasındaki gen akışını engeller, bu sebeple…
Üreteç: Kimyasal, mekanik, ısı ve ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren devre elemanına üreteç denir.
Ürün izotop: Radyoaktif bozunma sonucu oluşan izotoptur.
Ustilago: Mantar Aleminin Basidiomycetes Şubesinden bir cins. Çok polimorfik çiftleşme türleri ile bilinen smut mantarlarını temsil eder.
Uygun İşlevselcilik: Gettier sonrasında gerekçelendirme koşuluna odaklanan çağdaş epistemolojideki kuramlardan biri olan uygun işlevselcilik, gerekçelendirmenin neliğine yönelik bir araştırma olarak kaşımıza çıkmaktadır.…
Uyluk Kemiği: Uyluk kemiği; memeli iskelet sistemindeki en uzun, en güçlü ve en hacimli kemiktir. Kalçanın bir bölümünü oluşturan bu kemik dizin bir bölümüne kadar uzanır ve vücut yükünün önemli bir bölümünü taşır.…
Uyum başarısı: Bir türün gelecek nesillere ne kadar gen aktardığını gösteren veya gelecek nesillere aktaracağı gen performansının ölçülmesinde kullanılan, ömür boyu eşeysel başarıyı ve hayatta kalma becerisini gösteren…
Uyumluluk sahası: Sewall Wright (1931) tarafından ortaya atılan bu kavram, uyarlanmış bireylerin oluşturduğu bir evrim “uzayını” ifade eder. Bir popülasyonun üyeleri arasında uyumluluk farklarını gösterebilmek…
Uyumsal Yayılım: Özelleşmemiş bir grup organizmanın geçirdiği ve sonunda özel yaşam biçimlerine uyum sağlamış farklı tiplerin meydana gelmesiyle sonuçlanan bir dizi evrim olayıdır. Bu tip bir evrimsel/uyumsal yayılım…
Uzama Katsayısı: Bir maddenin 1 cm’lik uzunluğunun sıcaklığını 1°C artırdığımızda boyundaki uzama miktarına “Uzama katsayısı” denir. SI birim sisteminde birimi 1/K’dir. Sıcaklık °C olursa, birimi 1/°C olur. Madde için…
V
Vahşi tip: Doğada yaygın olarak bulunan bir alel veya fenotip için kullanılır.
Vajina: Latincede “vāgīna” kelimesinden gelen, Türkçeye “vajina” olarak giren bu sözcüğün kelime anlamı “kılıf” veya “kın”dır. Dişilerin, lifli ve kaslı (fibromasküler) yapıda olan üreme organının bilimsel adıdır.…
Valanginyan Epoku: Günümüzden 139.800.000 ile 132.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Valin: Protein sentezinde kullanılan amino asitlerden biridir. İsmi valerian isimli bir bitkiye dayanır.
Varis: Kan akımının önündeki bir engel veya venlerin fonksiyonel bozuklukları sonucu ortaya çıkan bir toplardamar hastalığıdır. En yaygın görüldüğü yer bacaklardır. İnsanlarda oldukça sık görülmektedir ve ciddi…
Varoluşsal doğalcılık: Doğanın tamamının, var olanlardan ibaret olduğunu savunan felsefi duruştur.
Varyans: Bir listedeki sayıların arasındaki çeşitliliğin ölçüsüdür. Hesaplamak için, öncelikle her sayının, tüm sayıların ortalaması ile arasındaki farkın karesi alınır, bu kareler toplanır ve listedekilerin toplam…
Varyant: Mutasyon ve polimorfizm tanımlarındaki belirsizlik nedeniyle, her genetik değişim bir dizi varyasyon olarak ve alleler ise varyant olarak adlandırılır.
Vasa Vasorum: Damarların damarları olarak tanımlanan Vasa Vasorum daha büyük arterlerin ve venlerin duvarlarını besleyen küçük kan damarlarıdır.[1] Bu damarların işlevi arteriyel ve venöz duvarlara besin ve oksijen…
Vasektomi: Bir erkeğin spermini taşıyan tüpleri, hamileliği kalıcı olarak önlemek için kesmek veya kapatmak amacıyla yapılan cerrahi bir işlemdir. Genellikle lokal anestezi altında yapılır. İşlemin gerçekleşmesi…
Vazokonstriksiyon: Kan damarlarının duvarlarındaki düz kasların daraldığı veya büzüştüğü fizyolojik süreç.
Vazopressin (Antidiüretik Hormon): Antidiüretik hormon (ADH) ile eş anlamlı olarak kullanılır. Hipotalamus ve arka Hipofiz Bezi tarafından salgılanan, hafif bir damar daraltıcı etkisi olan ancak başlıca işlevi idrarla su kaybını önlemek…
Vehofobi: Araba kullanma korkusu. Vehofobi, Yunancada “sürmek” anlamına gelen ὄχλος (“vĕho”) ve “korku” kelimesinin karşılığı olarak kullanılan φόβος (“phobos”) kelimelerinden oluşan bir terimdir.
Vejetasyon: Coğrafi bir bölgedeki bitkilerin oluşumu ve yayılımıdır. Bunu inceleyen bilim dalına da vejetasyon denebilir. Sinekoloji olarak da bilinir. Ekolojik istekleri aynı olan bitkilerin birlikler oluşturarak…
Vektör: Biyoloji: Plazmit, faj ya da kosmidin yabancı DNA ya klonlamak için yerleştirilmesi.
Ventrikül/Karıncık: Kalbin alt kısmında, vücudun anterior bölgesinde bulunan iki adet odacığın adıdır. Karıncık da denir.
Verim: Bir sistemde yapılan işin harcanan enerjiye oranıdır. Yüzde olarak gösterilir ve %100’e yakın olduğunda sistemdeki enerji kayıpları en düşük düzeydedir. Ancak pratik olarak herhangi bir sistemde enerji…
Vezikül: Vezikül; hücre içinde maddeleri depolayan, madde aktarımı yapan, hücre ürünlerini sindiren ve boşaltan, diğer organellerden daha küçük bir keseciktir. Çift katlı lipit katmanına sahiptir. Çift katmanlı…
Vikaryans: Popülasyonun önceki bulunma menzilinin iki veya daha fazla kısma bölünmesidir.
Viroid: Sadece tek sarmalı olan, kısa (270-380 nükleotid) hastalık etkeni molekül. Virüslerin viroidlerden farkı; virüslerde protein kapsülü bulunmasına karşılık viroidler çıplak RNA molekülü içerirler.
Virülans: Bir patojenin veya mikroorganizmanın konakta hastalığa neden olabilme yeteneği. Genellikle mikrobun konağa verdiği zararın derecesi olarak ifade edilmektedir.
Virüs: Bakteri veya ökaryotik bir hücreye nüfuz ederek enfekte eden varlık. Virüsler otonom replikasyonda acizdir ve başka bir konak hücrenin translasyon sistemini kullanmak zorundadır. Nükleik asit ve protein…
Viseyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 346.700.000 ile 330.900.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Vitalizm (Dirimselcilik): Yaşayan organizmalarda bulunan bir gücün (“yaşam gücü”), cansız organizmalarda olmadığını ileri süren ve kökü Aristo’ya kadar dayanan bir teoridir. Bu görüş, bütün uzvi aksiyonları kapsar. Modern bilim…
Volkanizma: Erimiş kayaçlardan oluşan magmanın yerkabuğundaki çatlaklar yoluyla yeryüzüne ulaşması hareketi.
Volt: Uluslararası Birimler Sistemi’nde (SI) potansiyel farkın (gerilimin) birimidir.[1] Volt, aynı zamanda elektromotor kuvvetin de birimidir. Gerilimin birimi olan volt, adını İtalyan fizikçi Alessandro Volta’dan…
Voltmetre: Bir elektrik devresinde herhangi iki nokta arasındaki potansiyel farkı ölçmek için kullanılan ölçüm aleti.[1]
Von Baer kuralı: Karl Ernst von Baer’in embriyoloji hakkında öne sürdüğü kuraldır. Bu kurala göre bir hayvanın embriyosunda ilk önce taksonomik sınıflandırma içerisinde ait olduğu daha genel gruba has özellikler, sonrasında…
Von Baer Kurarlı: Karl Ernst von Baer 1828’de Almanya Königsberg Üniversitesi’nde çalışırken, hayvanların gelişme sürecini anlatan dört maddeden oluşan ve daha sonra von Baer’in embriyoloji kanunları olarak…
Vordyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 268.800.000 ile 265.100.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Vuçiyapingiyan Epoku: Günümüzden yaklaşık olarak 259.900.000 ile 254.200.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir. Bu zaman aralığı, çok önemli değişimler göstermemekle birlikte, farklı kaynaklarda biraz daha…
Vurgun: Yüksek basınçlı bir bölgeden alçak basınçlı bir bölgeye geçilmesi durumunda vücutta gaz kabarcıklarının oluşması durumudur. Basınç azalması anlamına gelen bir terimdir. Bu durum dalgıçlarda ve pilotlarda…
W
W ve Z kromozomları: Yılan, kuş ve güve gibi bazı canlı gruplarında bulunan cinsiyet belirleyici kromozomlardır. Bu türlerin dişi bireyleri WZ dizilimine, erkekleri ise ZZ dizilimine sahiptir. Dolayısıyla bu türlerde cinsiyeti…
Wahlund Etkisi: Bir popülasyon içerisinde bulunan alt popülasyonlardaki alel frekansının dağılımından ötürü, popülasyon genelinde heterozigotluğun nesiller içerisinde azalmasına denir. 1928 yılında Sten Wahlund keşfetmiştir.
Weismann hipotezi: Weismann hipotezine göre cinselliğin evrimsel işlevi doğal seleksiyon için varyasyonlar yaratmasıdır.
Wernicke–Korsakoff sendromu: Çoğunlukla kronik alkol bağımlılığında ortaya çıkan ender bir sinirsel bozukluktur. Sendromun temel nedeni beyin ve sinir sistemini etkileyen tiamin (B1 vitamini) eksikliğidir.
Western blot: Bir protein solüsyonunda aranan bir proteinin olup olmadığını ve varsa ne kadar olduğunu belirlemekte kullanılan yöntemdir. Elektroforezle ayırt edilen proteinler bir zara gönderilir ve daha sonra etiketli…
Wobble hipotezi: Bir antikodonun üçüncü bazının mRNA’daki kodonlarda birden fazla bazı tanıyarak eşleşme bakımından esneklik sağlamasıdır. Wobble hipotezine göre, bir baz, birden fazla baz ile hidrojen köprüsü yapabilir.…
Wright-Fisher modeli: Wright-Fisher modeli genetik sürüklenmenin açıklanmasında sıkça kullanılan matematiksel bir modeldir. Popülasyonların sınırlı ve sabit bir büyüklükte olduğunu ve çiftleşmenin rastgele oluştuğunu varsayar.…
Wrightın ilişki katsayısı (RC): Populasyon genetiğinde Sewall Wright tarafından öne sürülmüş ilişki katsayısıdır. “r” ile ifade edilir. Verilen iki birey arasındaki akrabalık ölçüsünü ifade eder. Tek yumurta ikizlerinde bu katsayı…
X
X bağlantısı: X kromozomundaki genlerin kalıtım şekline denir.
X kromozomu: Birçok hayvan türünün hem erkek hem de dişi bireylerinde bulunan cinsiyet belirleyici bir kromozomdur. XY ve X0 cinsiyet belirleyici kromozom sistemlerinin bir parçasıdır. İnsanlarda; kadınlarda iki adet…
Xenopus: Memelilerle yaklaşık 350 milyon yıl önce ortak bir ata bulunduran bir amfibi (kurbağa). MHC’nin her üç bölgesinin birbiriyle bağlantılı olduğu en eski tür. Yumurtaları çok büyüktür ve döllenmeden…
XIST: İngilizce X inactive-specific transcript kelimelerinin kısaltmasıdır. Plesentalı memelilerin X kromozomu üzerindeki bir RNA genidir. Bu gen X inaktivasyonunda baş aktördür.X inaktivasyonu, dişi memeli hücrelerinde…
Y
Yabani tip: Bir türün doğadaki tipik, alışılagelmiş, yaygın fenotipidir. Tükettiğimiz, yapay seçilim ile üretilen, genetik müdahalelerden geçen muzdan farklı olarak gerçekte muzun yabani tipi çok sayıda sert tohumlara…
Yağ asidi: Esterlerle bileşik yapıp yağ molekülü meydana getiren kimyasaldır.
Yakınsak evrim: Aralarında hiçbir doğrudan evrimsel bağ bulunmayan (ata-torun ilişkisi bulunmayan) canlıların, geçirdikleri evrim sonucu birbirlerine benzer özellikler kazanmalarıdır. Genellikle benzer çevrelerde, benzer…
Yaklaşık nedenleme: Özelliklerin fizyolojik ve moleküler olarak nasıl çalıştığının açıklanması işidir.
Yalancı ayak (Psödopod): Akyuvarlar ile amipler gibi bazı birhücrelilerin, özellikle protozoanın kök-ayaklılar sınıfındaki birhücrelilerin hareketini sağlayan sitoplazma çıkıntılarıdır. Hücre içi basıncı nedeni ile esnek…
Yalancı meyve: Bir çiçeğin yumurtalık haricindeki, bir başka bölümünün gelişmesi ile oluşan etli yerdir. Böyle meyvelerin etli bölümleri çiçek sapı, çiçek tablası, hatta çiçek örtüsü (çanakyapraklar ya da taçyapraklar)…
Yamyamlık: Bir türün bireyinin, kendisi ile aynı türden olan bir başka bireyi gıda olarak tüketmesi davranışı. “Kanibalizm” de denmektedir. Türün bireylerinin tamamında kaniballik görülebilirken, başka bir türde…
Yanal çizgi: Balıklarda ve kuyruklu sürüngenlerde vücudun yan tarafında çukurlar ya da kanallar biçiminde görülen bir duyu hücreleri sistemidir. Bu organlar muhtemelen avlanan balıkların ve gruplarının sudaki hareketlerinden…
Yanallaşma: Beynin iki yarım küresinin (hemisfer) birbirinden farklı fonksiyonları gerçekleştirmek amacıyla özelleşmesi.
Yanılsama: Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymamasıdır.Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan diğer çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.
Yanlış Ortaklık Etkisi: Başka insanlarla; davranış, tutum, inanç bakımından benzerliklerinin abartılması durumudur.
Yapay döllenme: Cinsel birleşme dışında, başka bir yolla, genellikle deneysel olarak spermlerin vajinaya iletilmesidir. Bu yöntem, seçkin bir erkekten çok sayıda yavru alınmasına yaradığı için hayvancılıkta çok…
Yapay seçilim: İstenen karakterleri taşıyan canlıların, bir diğer canlı tarafından (genelde insan tarafından) seçilerek bunlardan döl alınması. Pratik olarak bakıldığında, insanoğlunun evrim üzerinde sahip olduğu bir…
Yarı ömür: Radyoaktif elementlerin atomlarının bozunması sırasında, başlangıç miktarının yarısına kadar düşmesi için gereken süredir.Karbon-14 radyoaktif elementinin yarı ömrü 5715 yıldır. Dolayısıyla, Karbon-14…
Yarıbaskınlık: Nesiller boyunca akrabalar arası çiftleşme (hibritleşme) sonucunda, popülasyondaki çekinik bir alelin, baskınmış gibi ortaya çıkmasıdır.
Yaşam tarihi: Bir bireyin ömrü içerisinde zaman ve enerjisini nasıl ve ne için kullandığını gösteren şablondur. Evrimsel ekonomi, türün nasıl evrimleşeceğiyle doğrudan ilgili olduğundan, bireylerin yaşam tarihi de…
Yaşayan fosil: Eski çağlardan günümüze büyük yapısal değişikliklere uğramadan soyunu devam ettiren canlılardır. Geçmişte kitlesel yok oluş dönemlerinden geçmiş ve yakın akraba oldukları türlerin soyları tükenmiştir.
Yaşlılık: İlerleyen yaşa bağlı olarak üreme performansının, fizyolojik fonksiyonların ve hayatta kalma başarısının düşmesidir.
Yatay gen transferi: Evrim Ağacı’nın farklı dalları arasında, yani farklı türler arasında, özellikle virüsler veya bakteriler sebebiyle genetik materyalin taşınmasıdır. Genetik çeşitliliğe önemli katkılar sağlar. Farklı türler…
Yavru kıyımı: Bir canlının, aynı türdeki bir başka yavruyu öldürmesi davranışı. Aslanlarda sık görülen bir davranıştır. Dişi aslanlar, yavruları sütten kesilmeden tekrar yavru verebilmek için çiftleşmezler. Bu durumda…
Yeni Dünya Maymunları: Yeni Dünya Maymunları geniş aralıklı burun deliklerine sahiptir ve Merkez ile Güney Amerika`da yaşarlar. Ayrıca Yeni Dünya Maymunları 55 milyon yıl önce Eski Dünya Maymunları ile ortak bir atadan ayrılmıştır.
Yeni Genel Katalog: Danimarkalı astronom John Louis Emil Dreyer tarafından 1888 yılında derlenen gök cisimleri listesidir. İçerisinde, gökadalardan süpernova kalıntılarına ve bulutsulardan yıldız kümelerine kadar 7.840 nesne…
Yer değiştirme: Bir mutasyonun sabitlenmesidir. Var olan bir alelin yerini bir başkasının almasını da kapsar.
Yer etkisi: Genenin genom içindeki yer değişimine bağlı olarak genin ekspresyonundaki değişim.
Yetişkin: Latincede adultus kelimesinden köken alan bu sözcük, insanların genellikle cinsel üreme yaşına gelmesiyle edindikleri yaş durumuna işaret eder. Yetişkin, erişkin olarak kullanılır. Psikolojide ise,…
Yipresiyan Epoku: Günümüzden 55.800.000 ile 48.600.000 yıl öncesi arasını kapsayan jeolojik zaman dilimidir.
Yoğunluk: Yoğunluk, diğer adıyla özkütle, belirli sıcaklık ve basınç koşullarında birim hacimdeki madde miktarıdır. Madde için ayırt edici bir özelliktir. SI birimi kg/m3’tür. ppp veya ddd harfi ile gösterilir.
Yönlü seçilim: Bu tip seçilim türünde, bir popülasyonun belli bir özelliği artış ya da azalış yönünde bir seyir izler. Popülasyonun ortalama özellik değerlerinde düzenli bir değişime neden olabilir.Bir popülasyonda…
Yöntemsel doğalcılık: Bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu tarafından kabul edilen, doğal olayların yalnızca doğal nedenlerden kaynaklandığı görüşüdür.
Yumru Kök: Patates gibi bazı bitkilerin özellikle besin depolama amacıyla kullandığı şişkin yer altı gövdesi.
Yumurta: Yumurta, biyolojide, dişi üreme hücresi. Botanikte, yumurta bazen makrogamet olarak da adlandırılır.
Yumurtalık: Yumurtalıklar dişi gonadlarıdır – başlıca dişi üreme organlarıdır. Bu bezlerin üç önemli fonksiyonu vardır: hormon salgılamak, yumurtaları korumak ve muhtemel döllenme için yumurta üretmek. İnsanlarda…
Yüz Körlüğü: Prosopagnosia da denen bu rahatsızlığa sahip kişiler aile bireylerinin, partnerlerinin ya da arkadaşlarının yüzlerini tanıyamazlar.
Yüzme kesesi: Birçok kemikli balıkta çeperi sindirim kanalı ile aynı yapıda, içi hava ve diğer gazlarla dolu olan, hidrostatik denge, solunum, ses çıkarma ve ses almada görevli yapı.
Z
Zankleyan Çağı: Milattan önce 5.332.000 ile milattan önce 3.600.000 yılları arasındaki zaman dilimini kapsayan jeolojik zaman dilimi.
Zeatin: Mısırdan elde edilen adeninin bir türevi.
Zebra Balığı: Omurgalıların biyolojisi, fizyolojisi ve insan hastalıklarını incelemek için kullanılan bir model organizma (Danio rerio). Yüksek doğurganlık ve kısa üretim süresi, genetik çalışmalar için de elverişlidir.…
Zeis bezleri: Göz kapaklarında Meibomian ve Moll bezleriyle birlikte bulunan, salgılarını kirpik diplerine boşaltan, küçük, sebase bezler.
Zener diyot: Belirli bir gerilim değerine kadar akım geçirmeyen diyotlardır. Silikon yapılıdır ve P ile N tipi yarı iletken malzemelerden oluşmaktadır. Devreye doğru bağlandıklarında normal bir diyot görevi görürler.…
Zeno: Yunanca acayip, yabancı anlamlarına gelen ön ek.
Zenobiyoz: Bir sosyal böcek türü kolonisinin diğer böyle bir türün yuvasında yaşaması durumu. Kendi yavrularını ayrı tutarlar, fakat serbestçe dolaşarak besinleri yerler.
Zenoik: Başka organizmaların boş kabuklarında yaşama.
Zenolog: İki organizma arasındaki yatay gen transferinin homologluk sonucuna zenolog denir. Bu gen alışverişi canlılara yeni özellikler kazandırabileceği gibi genelde zenologlar iki canlıda da aynı fonksiyona…
Zigot: Bir yumurta ve spermin birleşmesiyle oluşan ilk hücredir. Zigot, anneden ve babadan birer set olmak üzere iki set kromozom bulundurur. Ancak yumurta ve sperm hücrelerinin her biri, mayoz bölünme sebebiyle…
Zigot öncesi izolasyon: Eş seçimi, zamanlama ve benzeri farklılıklardan ötürü popülasyonlar arasında zigot daha oluşmadan önce ortaya çıkan izolasyon durumudur. Böylece hibrit zigotlar oluşamaz. “Zigot öncesi bariyer” olarak…
Zigot sonrası izolasyon: Türler arası çiftleşme sonucu oluşan hibrit formlarda görülen gelişim bozuklukları veya kısırlık durumlarından ötürü popülasyon içerisinde üremeye dayalı izolasyonun oluşması durumudur. “Zigot sonrası…
Zigotaksi: Dişi ve erkek gametler arasındaki doğal çekim.
Zihincilik: Bir içselcilik türü olan bu yaklaşıma göre öre bir öznenin inançlarını sadece o öznenin zihnine içsel olan şeylerle gerekçelendirmemiz mümkündür. Pollock ve Steup gibi isimler bu konuda okunabilir. Zihinciliğin…
Zıt boya: Bir kesitin farklı kısımlarına kontrast vermek için kullanılan bir boya.Hematoksilen boyası çekirdeği boyarken, eozin boyası sitoplazmayı boyar.
Zooloji: Hayvanların sınıflandırılması, dağılımı, davranışı, yapıları ve görevleri ile ilgili bilim dalı.
Zoonoz: Hayvanlardan insanlara geçebilen her hastalık için kullanılabilir. 2001’de yapılan bir araştırmaya göre, insanlara bulaşan 1415 patojenin %60’ı zoonotiktir.
Zorunluluk: Zorunluluk, başka türlüsü düşünülemeyen ve tüm olanaklı dünyalarda aynı olan şeyi ifade etmektedir. Örneğin bir önerme zorunlu olarak doğruysa o önermenin yanlış olduğu düşünülemez. Zorunluluk kavramını…
Zulüm sanrısı: Kişinin, elinde yeterli kanıt bulunmamasına rağmen kendisine veya bir başka sevdiğine zarar verildiğini veya verilmeye çalışıldığını düşünmesine sebep olan sanrı türü. Örneğin kişi, polisin ona işkence…
Yorum gönder