Artvin manileri
Mani, çoğunlukla birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan halk yazını koşuğudur. Sözlü ve yazılı manilerin geçmişi diğer edebiyat türlerimizle hemen hemen aynıdır. Kısa olduğu için kolay belleklerde kalması, günlük yaşamda fazlasıyla yer alması manilere ilgiyi artırmıştır. Mani söyleme ve dinleme alışkanlığı, bu konuda bazı gelenekleri de oluşturmuştur. Dilden dile dolaşması, her konumdaki kişiler tarafından sevilmesi, doğaçlama söylenebilmesi, manilerin anonim olmasını sağlamıştır.
Uyaklanışı, maninin temel özelliğini oluşturur. En yaygın söylenen dört dizelik manilerde uyaklar aaba biçimindedir. Kesik mani denilen, üç dizeden oluşanlarda ise uyak aba’dır. Örnek: Ok değmiş yara sızlar/Yaralının halinden/Ne bilsin yarasızlar(1). Çok az da olsa dize sayısı dörtten fazla olan maniler de vardır. Bunların uyakları aabaca’ya dönüşür. Örnek: Ağlarım çağlar gibi/Derdim var dağlar gibi/Ciğerden yaralıyım/Gülerim sağlar gibi/Her gelen bir Gül ister/Sahipsiz bağlar gibi.
Manilerin en yaygını yedi heceli olanıdır. Sekizli heceyle söylenenlere daha çok davulcu manileri denir. On bir heceli maniler de bulunmaktadır. Manilerde uyak temel kural sayılmakla birlikte, ilk iki ile son iki dize arasında anlam ilişkisi de bulunmayabilir.
Söylenişi aynı anlamı değişik sözcüklerle yapılan uyaklı manilere cinaslı mani denir. Buna bir örnek verelim: Âşık der oda yansın/Odun vur oda yansın/Gidin söyleyin yâre/Ben yandım o da yansın. Bayramlarda, düğünlerde, imece yöntemi bağ ve bahçedeki çalışmalarda söylenişlerine göre maniler gruplandırılabilir. Davulcu, bekçi, satıcı vb. gibilerin söylediği maniler de vardır.
Maniler hakkında bu kısa değinmeden sonra esas konumuz olan halkbilimi açısından manileri değerlendirmeye çalışalım. Öncelikle manilerin, halkın duygularını, düşüncelerini, istemlerini, öfkelerini, sevdalarını, yaşama bakışlarını, dostluk anlayışlarını vb. gibi kültürel değer taşıyan niteliklerini yansıttığını söylemeliyiz. Kültürün kaynağının insan olduğundan yola çıkarak, manilerin kültürümüzün bir değişik halkasını oluşturduğunu göz ardı etmemeliyiz. Halkımız az okuduğu için şiir, öykü, roman gibi yazın türlerine uzak dursa da, manilerle ilişkisini her zaman sürdürmüştür. Toplumun ortak değeri olan maniler, eski çağlardan günümüze kadar sürüp gelmiş, toplumsal bellek sayesinde geniş kitlelerin ilgi odağı olmuştur. Halkımız bu sözlü yazın türünü, çağlar öncesinden günümüze kadar taşımış, kendi kültürel değerlerini oluşturmuştur.
Sözlü edebiyatımızda önemli yeri olması ve sosyal içerik taşıması nedeniyle maniler, hemen hemen her yörede dinlenir söylenir. Yöre ağzına göre, manilerin uyaklarında bazı farklılıklar oluşur. Yöre ağzıyla bir mani örneği: Karşida davar izi/Tokun tavara tuzi/Anam beni nedacah/Ordadur oğli kızi. Aynı mani bazı yerlerde ise şöyle söylenmektedir: Karşıda davar izi/Dökün davara tuzu/Anam beni nedecek/Orada oğlu kızı.
Daha çok Doğu Karadeniz yöresinde karşılıklı söylenen ve de birbiriyle anlam ve uyak bakımından bağlantılı olan maniler de vardır. Ab, ab uyağıyla karşılıklı söylenen bu manilere karşıberi manileri denir. Bu maniler tek söyleniyormuş gibi birbirini tamamlar.
Karadeniz genelinden Artvin yöresi özeline geldiğimizde, manilerin eski dönemlerde sosyal bir iletişim aracı olduğunu belirtmeliyiz. Artvin’in kırık arazisi, yeşil örtüsü, birbiriyle konuşma olanağı bulamayan kız ve erkek gençler için iyi bir ortam oluştururdu. Derenin bu yanında çalışan bir delikanlı, derenin karşı kıyısında iş yapan kıza manilerle sevgisini yansıtabilirdi. Bu karşılıklı türkü biçiminde söylenen manilerle sevdalılar birbirine dertlerini anlatırlardı. Bu yönteme, delikanlıların bir yanda, genç kızların bir yanda bulunduğu sıralarda da başvurulurdu. Bazen kızlı erkekli gençler birbirini manilerle alaya da alırlardı. Artvinli gençlerin bu yolla ürettiği çok sevda manisi vardır.
Bu arada Sovyetlerle sınır çizilirken Sarp’taki bir köyün ortasından geçen derenin esas alınması, caminin bu tarafta imamın karşı tarafta kalması, akrabaların ikiye bölünmesi nedeniyle iletişim türkü ve manilerle sağlanmıştı. O dönemin baskıcı yönetimi karşılıklı konuşmayı yasakladığından, derenin iki yakasında kalan köylüler, ölenin ve düğün yapanın kimler olduğunu bu yöntemle öğreniyor, acı ve mutluluklarını türkü ve manilerle dile getirip paylaşıyorlardı.
Bizim çocukluğumuzdaki bu durum zamanla ortadan kalktı. Sosyal gelişmeler sayesinde, köy yerinde de olsa bir genç kızla bir delikanlının konuşması artık yadırganmıyor. Eskiden olduğu gibi ahlaki açıdan başka biçimde yorumlanmıyor.
Ama bunların yazılması, eski geleneklerin belgelenmesi halkbilimi açısından önemli. Artvin’de söylenen manileri derlemek kadar, bu manilerin sosyal yaşamdaki yerini, bazı ilişkilerde üstlendiği rolünü, yöre kültürüne etkilerini de irdelemek durumundayız.
Artvin yöresindeki manilerin içeriği daha çok gurbet, sevda, askerlik, günlük yaşam, alaya alma, saygı gösterme, bir düşünceyi açığa vurma, bazı olayları eleştirme ile ilgilidir. Bunların yanında niyet ve fal manileri de yörede önemsenmiştir. Bu manilerden kayıt altına alınanların sayısı iki bin dolayındadır. Yaptığım incelemeler sonucunda, bu manilerin çok azının türkülerden alınma, bir bölümünün de hece ve uyak yönünden eksik olduğunu saptamış bulunuyorum.
Bizim çocukluğumuzda kâğıtlı şekerlerin içinden maniler çıkardı. Mani biriktirmek onları okumak, 50-60 yıl öncesinin çocukları için ilgi çekici bir oyundu. Hatta şekerlerden ve sakızlardan çıkan bu maniler bir torbaya konur, karıştırıldıktan sonra çocuklar tarafından sırayla çekilirdi. Kime ne kısmet çıktığı merak edilir ve o mani üzerinde fikir yürütülürdü. Büyük kentlerde, bazı kişilerin sokaklarda tezgâh açıp tavşanlara mani çektirmesi ve bunun halk tarafından önemsenmesi gibi..
Günümüzde köylerde kimse kalmasa, bağ bahçe ekilmese de, karşılıklı söylenen türkü ve maniler tümüyle unutulmuş değil. Fındık, mısır toplarken, fasulye ayıklanırken, kırda bayırda çalışırken, kına gecesi yapılırken, ağıtlar yakılırken yine türkü ve mani söylenmektedir. Radyonun bulunmadığı o eski günler kadar olmasa da bu gelenek sürdürülmektedir. Ramazanda davulcuların sahura kalkış için çaldıkları davulun yanı sıra, mani söyleme gelenekleri terk edilecek gibi gözükmüyor.
Çünkü halkın ortak ürünü olan maniler, halkın sosyal yaşamını yansıtır. Örneğin Artvin eğitime tutkun bir yöredir. O zamanki koşullarda, kısa yoldan iş yaşamına atılmak için öğretmen olmak yeğlenirdi. Bu olgu Artvin manilerine de yansımıştır. Halkın önemsediği bu konuya bir örnek verelim: Kaya kayaya bakar/Kayadan sular akar/Öğretmenler var iken/Cahillere kim bakar? Eskiden Artvin’in bazı ilçelerinde, lisede okuyan gençler bazı düşüncelerle akraba kızlarıyla ya da köyden başka biriyle evlendirilirdi. Bu gelenek, son 50 yıllık sosyal ve kültürel değişim sonucunda tamamen ortadan kalkmıştır. Ancak o dönemlerde okuyanlarla ilgili çok sayıda yöresel mani üretilmiştir. Bunlardan ikisini aktaralım: Masa üstünde roman/Okurum zaman zaman/Ben seni alacağım/Okul bittiği zaman. Boğazında kravat/Geliyor rahat rahat/Yârin memur olunca/Sen de çokça hava at.
Başbakanlığın ve Milli Eğitim Bakanlığının ayrı ayrı zamanlarda açtığı “Halkbilimi Derleme Kursu”na Artvin’den tek ben katılmıştım. Bu kurslarda edindiğim bilgilerin yanında kendimi yöre kültürünü araştırma konusunda sorumlu saymam, o zamanki coşkum beni halkbilimi alanında da çalışmalara yöneltti. 1960’lı yılların ortasından, 1970’li yılların başına kadar, diğer araştırmalarımın yanında çok sayıda mani de derledim. Gazete ve dergilerde yayınlayarak kayıtlara geçirdim. Bu alanda tez hazırlayanlara, amatörce uğraşmak isteyenlere bu manileri verdim. Son yıllarda bazı arkadaşlar halkbilimine heveslenip bazı derlemeler yapmaktadırlar. Bunlar sevindirici gelişmelerdir. Ancak, daha önce yayın organlarında kayıtlara geçmesine ve anonim olmasına karşın, bu manileri sahiplenmek doğru bir davranış değildir.
Bunun dışında, yörenin kültürüne uygun mani yazan araştırmacılarımız da vardır. Örneğin “Artvin Yöresi Folkloru” kitabının yazarı, halkbilimi araştırmacısı rahmetli Hayrettin Tokdemir bunlardan biridir. Bu araştırmacıların yazdıkları elbette ki, belli bir zaman için anonim sayılamaz. Kendi adlarıyla anılmalıdır. İleride anonimleşme olasılığı bulunsa da bunları yazanları belirtmek gerekir. Hayrettin Tokdemir’in derlediklerinin dışında kendi yazdığı (97 adet) manilerden de, bu bölümün sonunda örnek vermeyi yararlı gördüm (*).
Kendi derlediğim ve de bazı dergi ve yöresel gazetelerde beşer onar yayınladığım çok sayıdaki manilere bu bölümde yer vermek istiyorum. Bu arada, uzun yıllara dayalı araştırmalarım sonucu not aldığım, yayın organlarında yayımlanmış, başka araştırmacıların da derlediği bazı manileri de benimkilere ekledim. Yöremizin sahil kesimi ile iç kesimdeki ilçelerimizin sosyal, ekonomik ve kültürel farklılık göstermesini de göz önüne alarak, manileri gruplandırmaya çalıştım. Geriye kalanlar ise ilimizin her yerinde bilinen, söylenen manilerdir. Bir ilçede yaygın söylenişi, o yöredeki kaynaklara geçişi, manilerin başka yerlerde bilinmediği anlamına gelmez. Hem ilimiz genelinde hem de ülke genelinde, anonim olduğu için maniler değişik ağızla söylenmekte ve sözcüklerinde ufak değişiklikler görülmektedir. Ahıska manileri ile Artvin manilerinin benzeşmesi buna güzel bir örnektir. Bu da manilerin ulusumuzun ortak malı olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu arada, her ne kadar anonim olsalar da, taradığım, araştırdığım kitap, dergi ve gazetelerdeki manilerin derleyenlerini belirtmeye de özen gösterdim.
Yöremiz kültürüne ilgi duyanların rahat anlamaları için arı dil kullanmayı yeğledim. Yöresel ağzı bilenlerin dışında bu manileri okuyacak olanlar, bunu göz önüne almalıdırlar.
Şahver KARASÜLEYMANOĞLU
ARTVİN MANİLERİ
Yorum gönder