En Güzel Deniz Roman: Aganta Burina Burinata / Halikarnas Balıkçısı
Aganta Burina Burinata, Türk edebiyatının kilometre taşlarından birisi. Yazıldığı 1946 yılından beri, Ege’nin, Akdeniz’in, rüzgârla dolu yelkenlerin, aşkın, umudun, yaşama sevincinin romanı olmuş. Eleştirmenlere göre Halikarnas Balıkçısının en güzel eseri, her edebiyat meraklısının mutlaka okuması gereken bir başyapıt Aganta Burina Burinata. Yaşar Kemal’e “Bizden Nobel’e aday düşünülünce, aklıma ilk Halikarnas Balıkçısı geliyor” dedirten, Nazım Hikmet’e “Cevat Şakir, hepimizden büyük şair” yazdıran yetmiş yıllık bir destan.
Roman Bodrum’da yaşayan bir çocuğun deniz tutkusunu anlatır. Her ne kadar babası onu denizden uzak tutmaya çalışsa da, deniz, dalga dalga Mahmut’un içinde büyüyüp onu içine çekmeye başlar. Bodrum kıyılarından denizi seyreden Mahmut’la birlikte Halikarnas Balıkçısı da dile gelir. Palamut Bükü, Rodos, Sömbeki, Fethiye, Girit, Sporad Adaları, Pire Limanı, İda Dağı, Messina, Taormina, Strumbuli Yanardağı, Cenova ve Napoli ipe dizili boncuklar gibi satır satır, sayfa sayfa önünüze dizilir. Akdeniz’in, Ege’nin şiirini yazıyor gibidir Balıkçı, sadece denizi değil toprağı da aynı güzellikte anlatır. Fethi Naci Balıkçı’ya çoğu kez Deniz Şairi dendiğini anımsatıp, onun aslında bir Doğa Şairi olduğunu söyler. Gerçekten de Aganta Burina Burinata, okumaya başladığınız andan itibaren odanızın duvarına, doğanın tomurcuklanıp çiçeğe döndüğü, denizin dalga dalga köpürdüğü, fidanların serpilip geliştiği, eşsiz bir Bodrum tablosu asar. Erkek Fatma’nın, Halil Usta’nın, Kalafat Ahmet’in, Nusret Ağa’nın, Aliş’in, Gâvur Ali’nin öyküsü içinize öylesine işler ki kimi zaman gözleriniz dolar, kimi zaman öfkelenir, kimi zamansa katıla katıla gülersiniz:
Nusret Ağa bir gün denizde gusül abdesti alıyormuş. Bir yandan burnuna su çekip ağzını çalkalıyor, bir yandan da cenabetliğe seslenerek “Çık ya cenabet!” diyerek cenabetliğe sesleniyormuş. Kaya arkasına gizlenen alaycı bir çocuk “Çıkmam” diye bağrışmış, Nusret Ağa da cenabetliğin dile geldiğini sanarak “Sen ister çık, ister çıkma, bu soğuk suda üşüdüm artık, ben çıkıyorum.” demiş.
Aganta Burina Burinata’yı okurken denizcilik terimlerinin arasında kaybolursunuz. Çok güzel bir kayboluştur bu, sözcüklerin anlamlarını öğrenmeye gerek duymaz, sık sık sözlüğe bakıp da Balıkçı’nın şiirini bozmak istemezsiniz:
“Dümenci dümeni orsaalabandaya basar. Maestra yelkeninin rüzgârı boşanır. Yelken gök gürültüsü gibi gürleyerek, yapraklanır. Kaptan, ‘Mola kontra, iss punya!’ emrini verir. Punyaları basar, babafingo burnalarını mola eder, maestra prassiyalarını alesta ederiz. O zaman rüzgâr geminin başından gelmeye başlar. ‘Mola burina grandi, tira mola maestra!’ diye bağrılınca ve biz de söylenenleri yapınca geminin başı rüzgârdan açılmaya koyulur. İşte o zaman burinaları mola, trinket yelkenini tumba ederiz. Bazılarımız prova serenlerini prassiya tokaya alır. Dümenci dümen yekesini ortaya getirir. “Aganta skuta flok!” denince flok skutalarını çeker, kasarız. Artık bütün yelkenler rüzgârla dolmuştur. İşte o zaman, son emir, yani “Aganta burina burinata!” kumandası verilir. Kayık şarıl şarıl rüzgârın gözüne işler.”
Ustası son emri tekrar etmesini söyleyince önce Mahmut, ciğerlerini doldurarak olanca sesiyle, sonra da ustası bir dinamit patlayışı şiddetiyle haykırır: “Aganta burina burinata!” diye…
Aganta Burina Burinata, yelkenini özgürlük rüzgârıyla doldurup, umutlu bir geleceğe açılan tüm güzel insanların çığlığıdır. Doğanın, denizin, hayvanın, insanın tükenmeyen coşkusudur Aganta Burina Burinata. Yaşama sevincidir, umuttur. Açık denizlere sevdadır, aşktır. Ufuktaki belirsiz maviliğe duyulan özlemdir. Güzel insanların haykırışıdır Aganta Burina Burinata.
Kitabı bitirdiğinizde, bir öğrenci yurdunun beş kişilik odasında veya denizden çok uzakta bir dağ köyünde olsanız bile, açık denizlere yelken açan tüm denizciler gibi siz de var gücünüzle bağırın: Aganta Burina Burinata!
Ege’nin derinliklerindeki balıkçılar bile sesinizi duyacak…
Yorum gönder