Pazar fıkraları: 13
Polislere derdini anlatamamış
Adam iflah olmaz azılı bir hırsızdır. Nihayet yakalanır ve yargıcın huzuruna çıkartılır.
Yargıç büyük bir öfkeyle bağırır:
-“Amma uslanmaz adamsın sen. Ben sana ‘seni bir daha karşımda görmeyeyim’ demedim mi?” deyince,
Hırsız der ki;
-“Haklısınız sayın yargıcım. Ama sizin bir daha beni karşınızda görmek istemediğinizi polislere bir türlü anlatamadım.”
Enayiliğine doymasın…
Hakim, mahkemeye düşen davacıyı dinledikten sonra sanığa dönerek;
-“Tam beş defadır bu beyi dolandırıyormuşsun! Bir diyeceğin var mı?”
Başını önüne eğen sanık;
-“Ne diyeyim Sayın Yargıç… Enayiliğine doymasın!”
Ben yargıçtım…
Yabancı bir avukat, bir dava takibi için Türkiye’ye gelmiş. Doğruca Adalet Sarayı’ndan içeri girerek elinde vesikalarıyla yüksek yargıçlar kurulunun huzuruna çıkmış.
Kendisine,
-“‘Ne istediğini’ sormuşlar.
Avukat ‘ne için geldiğini ve gün istediğini’ söylemiş.
Başyargıç:
-“Durun bakalım, o kadar acele etmeyin. Hem ne kadar güzel elbiseniz var! Kumaşı da, dikişi de gerçekten mükemmel!..” demiş.
Avukat tuhaf bulduğu Başyargıç’tan bir iş çıkmayacağını anlayınca yanındaki yargıca başvurup isteğini tekrarlamış.
O da:
-“Çok acele etmeyin bakalım.” demiş ve;
-“Ne güzel kravatınız var! Gömleğinize de diyecek yok doğrusu!” diye eklemiş.
Avukat bundan da bir yardım alamayınca üçüncü yargıca başvurup isteğini bir de ona tekrarlamış. Fakat onun da öncekilerden aşağı kalır yanı yokmuş:
-“Dur bakalım sayın avukat!”
Arkasından da;
-“Bu işler bu kadar çabuk olmaz! Ne kadar da güzel ayakkabılarınız var. Hem yeni, hem sağlam, hem rahat!” demiş.
Çaresiz avukat yargıçların bu sorumsuz tutumlarından ve alakasız yorumlarından bir mana çıkaramamış, mecburen rastladığı mübaşire dönerek:
-“Yahu, şu işimi kime gördüreceğim? “ diye sormuş ve serzenişte bulunmuş;
-“Bunlar hep üzerimdekileri methetmekten başka bir şey yapmıyorlar!”
Mübaşir hemen defteri açıp avukatın kaydını yapıp en yakın tarih için bir de gün verdikten sonra avukatın kulağına doğru şunları fısıldamış:
-“Bunlar böyledirler üstat. Çünkü ihtilalden önce biri terzi, biri konfeksiyoncu, biri de eskiciydi…”
-“Peki ya siz?”
-“Ben mi?” dedi mübaşir,
-“Ben de yargıçtım!”
Üç kere neden?
Ali bir mağazada hırsızlık yapmak suçundan mahkeme huzuruna çıkarılmıştı.
Hakim sormuş:
-“Ne diye üst üste üç kere aynı mağazayı soydun?”
Ali yanıt vermiş:
-“Evli olduğum için, efendim.”
Hakim:
-“Bu ikisi arasında bir münasebet göremiyorum.”
Sanık:
-“Ama doğrusu bu efendim. İlk defasında oradan karıma bir elbise çalmıştım. Diğer iki sefer de o elbiseyi değiştirmeye gittim.”
Ölen yargıcın önerisi..
Atina’da yargıcın biri, ölüm döşeğinde iken yardımcısı yargıcı çağırıp der ki:
-“Ben artık ölüyorum, yargıçlığı sana bırakıyorum.”
-“Ben nasıl yapabilirim efendim?”
-“Hiç merak etme! Eğer bir akıllı ile bir deli arasında dava olursa, akıllıyı dinler ve kararını ona göre verirsin. İki deli gelirse, zaten mübaşir senin haberin olmadan onların işini halleder.”
-“Peki efendim. Ya iki akıllı gelirse ne yapayım?”
-“Olacak şey mi? Ben 40 yıllık hakimim, daha hiç iki akıllının birden mahkemeye geldiğini görmedim.”
Hinoğlu Hin…
‘Hinoğlu hin’ diyen davalının avukatı savunma yaptı:
-“Sayın yargıç, siz de bilirsiniz ki, açıkgöz kişilere ‘hinoğlu hin’ deriz. Sevimli bulduğumuz bir hareketi yapan kimse için de aynı sözü kullanırız. Hiç beklemediğimiz bir hareketle karşılaşıp da şaşırınca, bu hareketi yapan için ‘hinoğlu hine bak!’ deriz.”
‘Hinoğlu hin’ sözüne bunlara benzer başka anlamlar da yakıştıran avukat, savunmasını şöyle tamamladı:
-“Müvekkilim bu sözü karşı tarafı aşağılamak kastıyla kullanmamıştır. Beraatına karar verilmesini dilerim”.
Hakim, davalı pozisyonundaki İzmir’in ünlü şairlerinden Cin Ahmet (Ahmet Celadet) Bey’e dönerek;
-“Siz ne diyorsunuz?” deyince,
Davalı;
-“Bana söyleyecek bir şey kalmadı. İyi savunma yaptı hinoğlu hin!”
Ücreti nasıl ödeyecektin…
Avukat, banka soygunu sanığı ile baş başa kalınca sordu:
-“Şimdi bana dürüst cevap ver! Bu soygunu yaptın mı, yapmadın mı?”
Sanık açık konuştu:
-“Kesinlikle yapmadım.“
Avukat tekrar sordu:
-“Öyleyse ücretimi nasıl ödeyeceksin?”
Avukat ve doktor..
Bir avukat ile mesleği doktorluk olan bir bey kaza yaparlar.
Aracından inen avukat, doktorun arabasının yanına giderek:
-“Geçmiş olsun bir şeyin var mı?” diye sorar.
Doktor:
-“Önemli bir şeyim yok, ufak tefek sıyrıklar.”
Avukat arabadan bir içki şişesi çıkarır ve doktora:
-“Çek bir fırt, rahatlarsın.”
Doktor birkaç yudum aldıktan sonra:
-“Sağ ol!” der ve şişeyi avukata geri uzatırken:
-“Sen de alsana!” dediğinde
Avukat:
-“Yok, ben polisler geldikten sonra alacağım.”
Medeni hali
Yargıç, kadın tanığa medeni durumunu sorup, kadın derin bir iç çekince, devam etti:
-“Yaz kızım, bekar.”
Aynı soruyu erkek tanığa da sordu. Bu kez de erkek tanık derin bir iç çekti.
Yargıç başını salladı:
-“Yaz kızım. Evli…”
Çare…
Adam mahkemede hakime :
-“Avukatım hastalığı nedeni ile duruşmaya gelemedi. Bu nedenle celseyi bir başka güne bırakmanızı rica ediyorum.” dedi.
Yargıç ciddi ciddi başını salladı:
-“Seni bu adamın cebine elini sokup parsını alırken görmüşler. Bu durumda avukatın senin için ne söyleyebilir?”
Adam güldü:
-“İşte ben de onu merak ediyorum ya hakim bey…”
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder