Mezbahada sıramızı bekliyoruz / Muhsin YAZICI
ABD, bildiğiniz gibi bir federal devletler topluluğu olarak kurulmuştur. Bugün görünüş aynı kalmakla beraber AŞT’ye dönüşmüştü. Yani Amerikan Şirketler Topluluğu’na dönüşmüştür.. Kendi ulusal yapısı olmadığı gibi ulusal devletlere de ve anlayışa da savaş açmışlardır. Bugünkü yapısı itibarıyla sahip oldukları sermaye ve teknolojik sömürü İmparatorluğu’nu pekiştirmek için yeni bir dünya düzeni kurmak için büyük bir savaşın içine girmişlerdir.
Bunun adına da: Neoliberal düzen dediler.
ABD, bu savaşı temelde her zeminde yürütmektedir…
Siyasal, ekonomik, dinsel, kültürel, ideolojik, sözde demokrasi ve insan hakları yoluyla kendisine bağlı devletler, devletçikler, tarikatlar, siyasetçiler, sanatçılar, iş insanları, partiler, sendikalar oluşturarak “Küçük Amerikalar” oluşturmaktır. Kendilerine rakip olabilecek devlet ve şirketlere acımasızca ambargo uygulamak yoluyla her büyüyen rakiplerini boğmak isterler.
Birinci kuralın yetmediği durumlarda doğrudan savaş, iç savaş, bölgesel savaşları körüklerler. ABD, bu vahşi politikalarını çekirdek üç devletle beraber yürütürler. Bunlar ABD + İngiltere + İsrail… Bu çekirdek çevresinde ise: Kanada, Almanya, Japonya, Avusturalya, Fransa, İtalya gibi NATO ülkelerini kullanırlar.
Bu yeni dünya düzeni için pazarlarını tam olarak kendilerine açmayan her devlet hedef altındadır. Bu yüzden önce Irak işgal yoluyla parçalandı, yağmalandı ve İsrail’e karşı güç olmaktan arındırıldı. Sonra Libya aynı akıbete uğradı. Şimdi Suriye’deki Esad rejimi tasfiye edilerek hem İsrail’e tehdit olmaktan çıkarılacak hem de İran ve Rusya’nın bölgedeki etkisi kırılacak
ABD’nin “zor ayağı”na bir de “rıza ayağı”na uyarsanız iktidarda kalırsınız. Yoksa bilinen uygulamaya maruz kalırsınız.
Bütün dünyanın gözleri önünde Suriye boğazlanıyor. Coğrafya, Amerika ve İsrail’in tam kontrolüne geçiyor. Bölgedeki gerici, işbirlikçi rejimlerin tamamı bu 21. yüzyıl günahının doğrudan paydaşları, tarih utançla yazacak. “Arap Baharı” ve demokrasi ihracı tiyatrosu nedense Suudiler gibi cani rejimlere uğramadı, Amerika ve İsrail’in bölgesel çıkarlarına ters düşen, ters düşecek ülkelere uğradı ve Türkiye bunun doğrudan desteğine soyundu. Bu büyük günahın ateşi er ya da geç Türkiye’yi de yakacaktır ki zaten yakmaktadır…
Türkiye’de İslamcı kesimle kurduğu ilişki “rıza ayağı” üzerinden oldu. ABD ve çekirdek ülkeleri laikliği erozyona uğratmasının nedeni, muhafazakar işadamlarının, dini örgütlenmenin ve tarikatların, Özal’dan Erdoğan’a, devlet eliyle piyasaya sürülmesidir.
Görünen o ki, Amerika ve bölgesel tetikçisi İsrail’in güdümünde olan PKK ve HTŞ, Suriye’nin parçalanıp küçük terör devletlerine bölünmesi konusunda anlaşmışlar. Birbirleri hakkında güzellemeler yapıp duruyorlar. HTŞ’ye desteğini ilan edenler gelecekte Türkiye’nin başına örülen ölümcül ağı anladığında iş işten geçmiş olacaktır.
Laik yaşamı, eğitimi ortadan kaldırmanın iki temel nedeni vardır. İyi eğitim almış toplumları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek zordur. Biat kültürü ile yetişecekler. Satın aldıkları tarikat, siyasetçileri ile kolay kontrol edecekler. İkincisi olarak iyi eğitim almış toplumlar teknoloji üretir, sanatçı üretir, bilim insanı üretir. Bunlar kendi ulusal çıkarlarını savunmaya kalkarlar. Onun için laiklik acilen yok edilmelidir. Afganistan’da, Pakistan’da, İran’da ve Türkiye’de “Yeşil Kuşak” adıyla yok edildi. Sadece ülkemizde laikliğin kırıntıları kaldı. O da Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin etkisinden dolayı.
Sizlere ibretlik olan mahkeme yargılamalarını aktararak sistemin nasıl işlediğini anlarsınız..
Eski Mısır devlet başkanı Enver Sedat’ı suikast sonucunda öldüren adama hakim sorar:
-“Neden öldürdün?”
Katil:
-“Çünkü laikti”
Hakim:
-“Laik ne demek?”
Katil:
-“Bilmiyorum!!”
….. ….. …..
Mısır’ın en iyi edebiyat adamlarından Necip Mahfuz’u öldürmeye çalışıp başarısız olan sanığa hakim sorar:
-“Neden vurdun?”
Sanık:
-“Sokak çocuklarının hayalleri adlı kitabı yazdığı için”
Hakim:
-“Peki sokak çocuklarının hayallerini okudun mu?”
Sanık:
-“Hayır!!”
….. ….. …..
Hakim, yazar Faraç Foda’yı öldüren üç teröriste sorar:
-“Neden Faraç Foda’ya suikast düzenleyip öldürdünüz?
“Suçlular:
-“Çünkü kafir”
Hakim:
-“Onun kafir olduğunu nereden anladınız?”
Suçlular:
-“Onun kitabından”
Hakim:
-“Hangi kitabından anladınız onun kafir olduğunu?”
Suçlular:
-“Biz okuma yazma bilmiyoruz”
….. ….. …..
Her kötülüğün anası her dönemde “cehalet” olmuştur!
İslam coğrafyasında bu cehaleti kim destekliyor? Örneğin HTŞ denen terör örgütüne bunca silahı kim veriyor? En gerici tarikat yapılarını CİA yoluyla İslam Coğrafyasında örgütlemesinin amacı nedir?
İşte karanlıklar kralı CİA eliyle örgütlediği yerli işbirlikçi gerici güçler yoluyla Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yüzleri olan Doğan Öz-24 Mart 1978, Bedrettin Cömert-11 Temmuz 1978, Bedri Karafakioğlu-20 Ekim 1978, Abdi İpekçi-1 Şubat 1979, Cavit Orhan Tütengil,-7 Aralık 1979, Ümit Kaftancıoğlu-11 Nisan 1980, Muammer Aksoy-31 Ocak 1990, Çetin Emeç-7 Mart 1990, Turan Dursun-4 Eylül 1990, Bahriye Üçok-6 Ekim 1990, Uğur Mumcu-24 Ocak 1993, Ali Günday-25 Temmuz 1995, Ahmet Taner Kışlalı-21 Ekim 1999, Necip Hablemitoğlu-18 Aralık 2002, Eşref Bitlis’in 17 Ocak 1993 de tartışmalı ölümü. 24 Ocak 2001 Gaffar Okan’ın öldürülmesi. Ülkemizdeki anti emperyalist düşüncenin yok edilmesi için bilim, sanat ve devlet görelileri yok ettiler.
Mustafa Kemal Atatürk Anadolu coğrafyasında Türk Devrimini yaparak “Dil Devrimi”, “Kadınlar ile ilgili devrimler”, “laikliğin kabulü”, “ekonomide millileştirmesi” dine karşı bir hareketmiş gibi göstererek dinci bir ideolojiye dönüştürmek isterler.
Anadolu üzerinde planları olanlar Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen Türk Devrimi çok rahatsız eder.
“Türk – İslam Sentezi” adı altında milliyetçiliği ve laikliğin altını oymaya giriştiler. Bunda da önemli yolda kat ettiler. Örneğin bugün birileri çıkıp “Müslüman değilsen Türk de değilsin” gibi abuk subuk tanımlamalarda yapabiliyorlar.
Yani Türk ulusal kimliğini yok ederek parçalanmış bir kimlik oluşturmanın peşindeler. Çünkü Suriye’den sonra İran topun ağzındadır. Hiç şüpheniz olmasın Türkiye’de sıradadır. Bölge tamamıyla perişan edilecektir.
Mezbahada kesim sırasını bekleyen koyun durumuna düşürüldük.
Türkiye’yi zor günler beklemiyor, çok zor günler bekliyor.
Köprüden önce son çıkıştayız. Çıkış yolu da tek aslında…
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu temelinde bağımsız, laik, ulusal çıkarları temel alan anlayışta bütünleşmekten geçiyor. Aslında bunun belirtileri mevcut. Ama bu mücadeleyi yürütecek ruhları kirlenmemiş kadrolara gereksinim var.
08.12.2024
Muhsin YAZICI
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder