Günün sorusu: Maşalar kimlere bağlı?
Şeyh Nazım Kibrisi, Amerika vatandaşlığı aldı.
Celaleddin Kaplan, Almanya vatandaşlığı aldı.
Kadir Püsküllüoğlu, İngiltere vatandaşlığı aldı.
Fetullah Gülen, Amerika vatandaşlığı aldı.
Bu dinciler, neden başları sıkışınca savundukları kokuşmuş rejimin olduğu Afganistan’a, Arabistan’a, Sudan’a gitmezler de soluğu sabah akşam kafir diye sövdükleri Batı ülkelerinde alırlar?
Siyonizm ve CIA hizmetinde üç tarikat
Dünya genelnde en aktif durumda olan “Opus Dei Tarikatı, Moon Tarikatı ve Gülen Cemaati arasındaki şaşırtıcı benzerliklerin olduğunu tespit eden araştırmacılar bunlar için neler söylüyorlar.
Josemaia Escriya de Balagar Sun Myung Moon Fetullah Gülen
Opus Deı Tarikatı:
Yeni Opus Dei’nin kurucusu Madrid’li bir Katolik papazı Josemaia Escriya de Balagar. Papaz Ecsriya’nın aslı Hristiyan değildir. İspanya’da Yahudi engizisyonu yapıldığı dönemde Hristiyanlığa geçmiş aslen gizli Yahudi olan bir aile kökeninden gelir. Opus Dei kelime anlamı “Tanrı’nın İşleri.” Diğer bu tür örgütlenmeler Opus Dei örneği ve üzerinden yönlendirilir. 1990’larda Vatikan, Papa 2. John Paul tarafından onaylanan teolojik belgeyle; insanlığın kurtuluşu için tek yolun Katolik Mezhebi olduğunu ve diğer dinlerin Katoliklikle eşit olmadığını ilan etti. Dinler Arası Diyalog, bütün inançları kiliseye döndürme amacı taşımaktadır.
Moon Tarikat:
Kurucusu önceleri Budist, sonradan papaz olan Sun Myung Moon. Moon, 1954 yılında K. Kore’den kaçarak, G. Kore’ye yerleşti ve tarikatını da burada kurdu. Moon Tarikatı’nın resmi adı “Birleştirme Kilisesi”dir (Unity of the Church akımı ve Unification Church kurumu). 1951 ABD müdahalesinin hemen ardından kurulmuş bir Hıristiyan tarikatıdır. Kurucusu Sun Myung ve oğlu Heung Jin göğe çekilmek ve gökten geri dönmek gibi Hz. İsa niteliklerine sahiptirler. Dinlerin birleşmesi yanında ırkların birleşmesinin mümkün olması bu dine geçerek olur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık %40’ını Budistlikten Hristiyanlığa devşirmiş ve toplum bölünmüştür.
Gülen Tarikatı:
1966 yılında İzmir Kestanepazarı’nda kuruldu. Bu bölgenin bir diğer özelliği Sebatayistlerin merkezi olmasıdır.
Her üç Siyonist tarikatın ortak Masonik özellikleri ilginçtir. Bu üç tarikatın ortak özellikleri:
Opus Dei: 20. yüzyılda Franko ile su yüzüne çıkmış, 35 yıl onunla çalışmıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında ABD Siyonistleri ve yeni kurulan CIA bunu devşirmiştir. Amerika’ya geçip tarikatı kurmuş, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra öncelikle Almanya’yı hedef almıştır. Çalışma bölgesi Hıristiyan âlemidir.
Moon Tarikatı: Kurucusu Sun Myung Moon’un da aslı Budisttir. Buradan Yahudi, Protestan, Katolik karışımı Unity Church’e devşirilmiştir. Fakir bir köylü çocuğu olan Sun Myung Moon’un bugün müthiş bir servete sahip olduğu dikkat çeker. Çalışma alanı Budist inancın yaygın olduğu Asya ve Pasifik bölgesinde örtük Hıristiyanlığı yaymaktır.
Gülen’in de ana tarafının İspanya’dan gelen Safarad Yahudilerine dayandığı söylenir. Bir yanında da ihtida eden bir Ermeni bulunduğu bilinir. Türkçe olduğu için Risale-i Nûr tefsirlerini alarak çalışmaya başlamış, sonra Risale’nin para kullanımına karşı, devlete bağlılık, bölücülüğe karşı olma gibi ilkeleri ile bağdaşamayıp, 1978’de, “Ben kendi tefsirlerimle irşad yapacağım,” diyerek Risale-i Nûr’u terk edip, laiklik karşıtı dolaylı söylemlerle çevre toplamıştır. 1970’lerden itibaren yabancılardan destek almıştır. İslam’ın dönüştürülmesi, “Ilımlı İslam” işiyle görevlidir. Çalışma alanı İslam coğrafyasıdır. Fakir bir vaiz olduğunu söyleyerek 1992’de Amerika’ya gittiğinde 25 milyar Dolar, bugün hareketin 150 milyar Dolar (gösterilmeyenlerle 250 milyar Dolar) serveti vardır. Vergisi ödenmemiş himmet, bağış, haraç ve işe yerleştirilen üyelerinin maaş ve ücretlerinin % 40’ı ile bu gelir Türkiye’den sıyrılıp alınmaktadır.
Her üç tarikatın koordine edildiği yer Amerika, hizmet ettikleri merkez de dünya Siyonizm’idir. Koordine eden kuruluş CIA’dır.
Bir başka benzerlik de üçünün de ABD’de ikamet etmeye başlamalarıdır. Moon, 1959 yılında ABD’ye yerleştirilmiştir. Gülen, 1999 yılında ABD’ye alınmış ve göz altında tutulurken, Opus Dei kurucusu Papaz Escriya ise 1940’lardan itibaren sürekli ABD’de bulunmuştur.
Opus Dei gizli bir Yahudi örgütüdür ve gizemli Kabala geleneğine bağlıdır. Hıristiyan görünmeleri sadece taktiktir.
Moon tarikatının ortağı ise CIA’nın kurduğu Kore’deki CIA’nın Washington temsilcisi Albay Bo Hi Pak’da dır. Bo Hi Pak’da, Moon Tarikatı’nın en güçlü üyesidir. O’nun desteği ile Güney Kore hem askerî, hem de dinî vesayet altına alınmıştır. Kuzey Kore dininden çıkan Güney Kore kadroları, bölünmüş bir Kore milleti ve devletini pekiştirmekte ve Rus destekli Kuzey Kore ordusu karşısında ABD payandası olarak kullanılmaktadır.
Gülen ise ABD’nin dünyada 1950’ler politikası olan Komünizme Karşı Mücadele Derneklerinin Erzurum ile İzmir şubelerini ilk kuran zattır. 12 Mart’ı desteklemesiyle göze girmiş, 12 Eylül ve 28 Şubat askeri darbelerinin baş destekçisi olmuştur. 35 yıldır CIA bağlantısı vardır. Açıktan Hıristiyanlık veya “Ilımlı İslâm” propagandası yapamasa bile “takiyeciliği” ve “samimiyetsizliği” Müslüman bir toplumun içine sokmuştur.
Üç tarikatın ortak işleri 1980’lerde SSCB etrafındaki Yeşil Kuşak Projesine hizmet etmiş olmalarıdır. 1990’larda Küreselleşme içinde ayrı görevler verilmiştir. 1990’lardan sonra Batı dünyasının amacı İslâm’a bünye değiştirtip geriletmektir. Üç Tarikatın Faaliyet Yöntemleri Hemen Hemen Aynıdır.
Koyu Katolik olan Hıristiyanların bünyesinde yer aldığı bir yapılanma Opus Dei.Opus Dei Tarikatı’nın beş kıtada 475 üniversite ve Yüksek Okulu ve 200 lisesi var. 604 gazete ve dergiye sahip. 52 radyo ve televizyonu yayın yapıyor. Bugün Opus Dei’in Almanya’da 2.8 milyar dolar serveti, 15 üniversitesi, 97 teknik okulu, 36 ilköğretim okulu vardır. Opus Dei Tarikat’ının Hristiyanların yaşadığı her ülkede sorumlu bir Kardinali bulunur.
Moon Tarikatı da benzer alanlarda yükseköğretim, meslek eğitimi, lise eğitimi, yayınlar, kilise okulları ve vaftizler yoluyla devşirme faaliyeti yürütüyor. Moon Tarikatının dünyanın birçok yerinde vakıfları, işletmeleri, okulları, medya kuruluşları mevcuttur. Moon Tarikatında tam tamamına Opus Dei gibi üyelik düzeni vardır. Uzak Doğu, Orta Asya, Türkiye ve Kuzey Amerika göçmenleri arasında kademelendirilmiş ülke papazları aracılığıyla din yayma işi yapmaktadır.
Gülen cemaatinin ise sadece Orta Asya’da dil merkezi, ilkokul, lise düzeyinde 250, dünya genelinde 141 ülkede 600 arasında okulu var. 40 küsur üniversitesi var. Yüzlerce gazete ve dergi, radyo ile televizyon yayını ve yayınevine sahip. Mali ve ticari alanlara girmiştir. Siyasi, askeri, polis içinde teşkilatlanmıştır. Yürütme, yasama, yargı, ordu, polis, eğitim, sağlık, ticaret, maliye vb. cemaatin hizmetindedir.
Bu üçlü Siyonist tarikatların propaganda ve örgütlenme çalışmalarını yürütürken kullandıkları kilit kavramlar da aynıdır. “Diyalog”, “Hoşgörü,” “Dini Araştırmalar” ve “Sevgi”.
Üçünün ortak özelliği misyonerlik faaliyetleridir. Her üç tarikatın ABD’deki NED, CSIS ve CIA gibi istihbarat örgütlerince desteklendiği belirtiliyor.
Bugün üçünün birlikte yürüttükleri bir faaliyet daha var. “Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü” adı altında Siyonizm’in hegemonyasını pekiştirmek ve yaymak için önce ABD, sonrasında 1991 ile 1994 yılında İstanbul sonrasında Riha’da birlikte toplantı düzenlediler.
Avrupa ve Papa’nın Opus Dei’si Vatikan ve papalık bu kuruluşu kullanmaktadır.
Dünya genelinde bilhassa üniversiteler, mali kuruluşlar, finans birlikleri, devasa şirketler Opus Dei’nin müritleri ile doludur. Başarılı politikacılar, hâkim ve savcılar, parti ileri gelenleri, güçlü sanayici ve işadamları, Avrupa Birliği’nin muktedir parlamenterleri Opus Dei’nin çok sevdiği şahsiyetler arasında yer alıyor.
CIA, Moon tarikatını kullanarak Dünya Anti Komünist Ligi’ni örgütlemiştir. Dinler Arası Diyalog örtüsü de bir ABD imalâtı. 1950′lerden itibaren dünyanın efendiliğine soyunan ABD, kıtalararası imparatorluğunu sürdürmek için, her kıtasal din içinde kendisine bağlı bir tarikat örgütledi. Bu tarikatların hepsinin söylemi aynı: Dinler arası diyalog. Arap Baharı ile Ortadoğu’ya ihraç edilmeye çalışılan Türkiye modeli demokrasi anlayışının temelinde de bu diyalogun altındaki Ilımlı İslam niyeti var.
Myung Moon liderliğindeki tarikat, Kiliseleri birleştirmek (Unification Church) felsefesini yaymak amacıyla düzenlediği toplantılarda çeşitli ülkelerin tanınmış isimlerini bir araya getiriyor ve bu ülkelerde örgütlenmeye çalışıyor Tarikat, Hıris-tiyanları birleştirmenin yanı sıra, Müslümanlarla Hıristiyanları da birleştirmeyi gaye edindiği için İslami kesimi de hedef kitle seçmiştir.
Türkiye’deki ilk girişimleri de bu amaca uygun olarak “Dini Araştırmalar” “Hoşgörü” “Diyalog” görüşmeleri adları altındadır ve Türkiye’den özellikle dini çevreden çok aşina isimler tarikatın toplantılarına katılımıyla başlıyor. ABD’de yapılan “Dinlerarası İlişkiler” toplantısına Türkiye’den 40 kadar ilahiyatçı katılmıştır.
Moon Tarikatı, Türkiye’de 1991 yılında İstanbul’da President Otel’de düzenlenen bu toplantıya katılan Hıristiyan din adamları, Müslüman din adamları ile basın ve medyaya kapalı üç günlük bir seminer yaptı. 1994 yılında yine İstanbul’da The Marmara Oteli’nde yine medyaya kapalı olarak yapılan bir başka toplantı da Türk kamuoyu için şok isimler katılımcı oldu.
Bundan sonra Moon tarikatı Türkiye’de müthiş bir MİSYONER faaliyeti başlatmıştır. Ana kavram “hoşgörü” ve “dinler arası diyalog”. Dahası, Moon tarikatının başlattığı dinler arası diyalog girişimine Türkiye’den de Fethullah Gülen destek veriyor. Gülen, Papa ile görüşüp, yetkisinde olmamasına rağmen, “Harran’da, üç semavi dine din adamı yetiştirecek bir İlahiyat Üniversitesi kurmayı teklif ediyor. Yani Gülen, İstanbul’da sorun olan ruhban okulunun Güneydoğu da açılmasını öneriyor. Fethullah Gülen’in CIA ile ilişkilerini sürdürmede en önemli örtülerinden biri, bu Dinler Arası Diyalog faaliyeti olmuştur.
Gülen’in İslamcı kitleleri kendisinden soğutma tehlikesine karşın, Kudüs Başhahamı ile yakın ilişkisi ve cemaatin işadamları derneği ISHAD’in İsrail’le bağları, bu politikanın gereği olarak kuruluyor.
Kasım Gülek ismi, Gülen için çok önemlidir. Zira, Moon tarikatı dâhil kendisine açılan bütün yollara ilk adımı Kasım Gülek’in aracılığıyla atmıştır. Kasım Gülek’in vasiyeti üzerine cenaze namazı bizzat Fetullah Gülen tarafından kıldırılıyor. (Bkz. 01.09.1997 tarihli Zaman Gazetesi, 21.01.1998 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesi). Gülen, 1992 yılında ABD’ye gittiğinde, Kasım Gülek’in Amerikan Ordusu’nda albay olarak görev yapan, daha sonra şüpheli bir şekilde ölen, baldızı Aylin Rodomisli (“Adı Aylin” romanında anlatılan kişi) aracılığıyla Pentagon ve CIA ile ilişkiye geçtiğini de bizzat kendisi söyler.
Moon tarikatı Mesihliğe soyunurken, Fetullah Gülen İslam’ın temsilciliğine, halifeliğine ve bunu Ilımlı İslâm için Türkiye üzerinden kullanmaya soyunmaktadır. Moon da, Gülen de Amerika’yı üst olarak seçmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda örgütlenmek isteyen Hıristiyan Misyonerleri de, önce teoloji alanında eğitim veren okullar kurmak istemiş, başarılı olamayınca, temel bilimler alanında yabancı dille eğitim veren kolejler kurmuşlardı. 1915 yılında Osmanlı coğrafyasında, Hıristiyan Misyonerleri’nin Amerika’daki en büyük örgütü Amerikan Board’a bağlı 600′den fazla okulu vardı. Amerikan kolejleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasında azınlıkları örgütleyerek çok önemli roller oynadı. Atatürk, Cumhuriyet’le birlikte bu okulları kapattı. Türkiye, NATO’ya girdikten sonra bu okullara benzer okullar MEB eliyle yeniden açtırıldı. İyi yabancı dil öğrenilemediği gibi ülkede fen ve matematik anlama kapasitesi de çok düştü. Bundan sonra örgütlü kopyacılığa başvurma arttı.
Osmanlı İmparatorluğu toprakları içinde açılan Amerikan kolejleri kime hizmet ettiyse, Gülen’in okulları da aynı hizmeti görüyor. Bu okullar hep CIA’nin ilgi duyduğu ülkelerde açılıyor. Okullara ABD’deki Yahudi lobisinin de ilgi duyduğuna dikkat çekiliyor.
Not: Emperyalizm yani sömürgeci güçler işgal ya da siyasal, dinsel ve kültürel olarak gittikleri her yerde toplumun gerici kesimleri ile işbirliği yaparlar. İrili ufaklı tüm dinsel yapılar bir şekilde kontrol edilmektedir. Hem kontrol ettikleri ülkeleri denetim altında tutmak isterler hem de kendi dinsel, kültürel ve ekonomik çıkarları için kullanırlar.
Kontrol ettikleri ülkelerde kendilerine direnecek siyasi, kültürel ve ekonomik yapıları yok etmeye, itibarsızlaştırmaya çakşırlar. Güney Amerika’da Simon Bolivar, Ortadoğu’da Mustafa Kemal Atatürk’e amansız düşmandırlar. Ve bu tarikatlar vasıtası ile etkilerini yok etmeye çalışırlar. Çünkü her iki devlet adamı ve devrimciler ise tüm ülke kaynaklarının kendi halkı için kullanılmasını savunmuşlardır.
Bu da sömürgeciler için büyük tehlikedir.
www.blilimsanatyolu.com
Yorum gönder