Bilinç yoksunları /Adnan BİNYAZAR
Kendini aydın sayanlar, her dönemde halkı bilinçsizlikle suçlamıştır. “Başkalarını kötülemek, kendini övmenin dürüst olmayan şeklidir” özdeyişini Bozkurt Güvenç’ten duymuştum. Onların yaptığı budur. Okuryazar birçok aydın da bu bulaşıcı hastalığa tutulmuştur.
Kördüğüme dönen bu durum, şu soruya yol açıyor: Halk bilinçten yoksun da aydın bilinçli mi?
Günümüzde onların çoğu, çıkarı uğruna gücü elinde tutanların kulu kölesi olabiliyor.
Elbette bunda iyi bir eğitimden geçmeyişin de etkisi var. O nedenle olanak bulabilen gençler, eğitim kurumlarına bel bağlamayıp kendini dışarıya atıyor.
Adı eğitimciye çıkan birisi de çıkıp bu kaçışın toplumu düşünce boşluğuna düşeceğini dile getirerek akışı önleme gereğini bile duymuyor.
AYDIN KIYIMI
Türkiye Cumhuriyeti aydını kıt bir ülke değil. Sorun, büyük ölçüde aydına değer verilmeyişinden doğuyor. 12 Mart olaylarını anımsayalım, yönetimin başına geçenler profesörleri, yazarları, sanatçıları hapishanelere tıktılar.
TV ekranları toplumun kültür aynasıdır. Ne yazık ki o ayna alanında seçkin bilim insanları yerine siyasal yönden birbiriyle çatışan politikacıların, onları kışkırtan gazetecilerin yüzüne tutuluyor.
Öyle konuşmacılar var ki sanki bir topluluğa karşı konuşmuyor, tuttuğu partinin başkanına sesleniyor…
AYDINLANMA BİLİNCİ
Aydınlanma bilincine ermeyenler, kendi dar çemberlerinin tutsağıdır. Oysa bilinçsizlik, her şeye kör baktırır. Bu bakar körler, çağların oluşturduğu değerlerden habersiz olduğundan bilimsel kuramların, sanatsal akımların, yeniliklerin de ayrımında olamıyor.
Onların çoğaldığı toplumlarda çağdaş eğitim bir yana itilir, düşünce kurumlarında, okullarda sarıklı hocalar, üfürükçüler türeyip, demokrasi, laiklik temeline oturan Cumhuriyetin kurumlarında fetva vermeye kalkar.
Halkı eylemsiz kılan bu kültür boşluğunda debelenen insanlardan Aydınlanma beklenemez.
Halk da bu koşullarda, bölünmüş gücünü toparlayıp örgütlenmekten korkar.
GERÇEK AYDIN
Umut gençlerdedir.
Gizem Dolu İstanbul Masalları (İBB Yayınları, 2023) adlı kitapta yer alan “Saygısızlarla Savaşan Şövalye” başlıklı yazısında Elif Eral, Prof. Dr. Zeki Bey’in kişiliğinde gerçek aydın portresi çiziyor:
“İnsan bir bütündü, toplum bir bütün. Benzemeyenlerin benzersiz uyumuydu aynı zamanda. Günlük yaşamın içinde davranışlarıyla bu akışı bozanlar ise en ölümcül tümörlerden farksızdır. Müdahale edilmezse tüm bedene yayılır, yavaş yavaş toplumsal hayatı bitirirdi. Tek tedavisi eğitimdi. İnsandaki karanlık yanlar ancak bilginin ışığıyla eritilebilirdi. Zeki Bey, bu nedenle İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki anatomi derslerinin ilk saatini ahlaka, erdemli birey olmaya ayırırdı.” (s. 193)
GENÇLER, İŞİTİN!
Mustafa Kemal Atatürk ülkenin geleceğini size emanet etti. Size de direngen gücünüzle Cumhuriyeti sonsuzluğa erdirmek düşer…
Adnan BİNYAZAR
Yorum gönder