En üst makam öğretmenliktir..
Çankaya’daki küçük okulda okuyan kızların bilgilerini yoklayan Gazi, iyi yetişmediklerini görmüş, Rüsuhi Bey’i bunun nedenini öğrenmekle görevlendirmişti. Gazi çalışırken Rüsuhi Bey ile Genel Sekreter Tevfik Bey geldiler.
-‘Evet?’
Rüsuhi Bey bilgi sundu:
-“Öğrencilerin çoğu hatırlı kimselerin çocukları. Öğretmen bu yüzden öğrencileri sıkmıyor, ders yapmak yerine daha çok oyun oynatıyormuş.”
Gazi Tevfik Bey’e,
-“İlgililerle konuş..” dedi,
-“Bu dalkavuk öğretmeni oradan alsınlar. Hatır gönül dinlemeden öğretmenliğin gereğini yapacak birini yollasınlar.”
“‘Peki efendim.’” (3)
Çankaya’daki küçük okula yeni bir öğretmen atanmıştı. Çalışkan, ciddi, öğrencilerini yetiştirmek için çabalayan gerçek bir öğretmendi. Sabiha, Rukiye ve Zehra yine ödevlerini yapmamışlardı. Üstelik öğretmene kafa tutuyorlardı. Üçüne de bağırmaya başladı:
-“Susunuz! Hem tembel hem şımarıksınız. Kimin nesi olursanız olun, tembelliğe, şımarıklığa, hele küstahlığa hakkınız yok. Şimdi okulu terk edin. Bir daha da buraya ayak basmayın!”
Zehra,
-Sizi Gazi Paşa’ya şikâyet edeceğiz!” dedi.
Öğretmen kıpkırmızı kesildi. Kapıyı gösterdi:
-“Çıkııııııın!”
Kızlar çantalarını toplayıp sınıftan çıktılar. Öfkeden gözlerinden yaş iniyordu.
-“Her şeyi Gazi Paşa’ya anlatalım. Bizi azarlamak, kovmak ne demekmiş anlasın. Eski öğretmen ne iyiydi. Hep oyun oynatırdı.”
Koşa koşa köşke geldiler. Gazi’yi buldular.
-“Ne oldu? Anlatın bakayım.”
İçlerini çeke çeke anlattılar:
-“Eski öğretmenimiz çok iyiydi. Bu her gün ev ödevi veriyor. Her gün sınav yapıyor. Bilemezsek azarlayıp duruyor. Tembeller diyor. Şımarıklar diyor.”
-“Bu yoksul millete kaça mal olduğunuzu biliyor musunuz?” diyor.
-“İyi davransın diye sizin kızınız olduğumuzu söyledik. Aldırmadı bile. Çok gücümüze gitti.”
-“Biz de kızdık, ev ödevimizi yapmadık, bundan sonra da yapmayacağımızı söyledik.”
Sabiha elinin tersi ile gözyaşlarını sildi:
-“Üçümüzü de sınıftan kovdu. Bir daha da gelmeyin” dedi.
Gazi.
-‘Bitti mi?’ diye sordu.
-“Bitti.”
Ayağa kalktı:
-“Çok kötü bir şey yapmışsınız çocuklar. Savaştı, işgaldi, iyi bir eğitim görmediniz. Öğretmen eksiklerinizi tamamlamaya çalışıyor. Daha ne istiyorsunuz? Öğretmene karşı gelmek ne demek? Öğretmenlikten daha yüksek bir mevki mi var sanıyorsunuz?”
Kızlar Gazi’yi herkesten yüksek sanıyorlardı. Çok bozuldular.
-“Rüsuhi Bey”
-“Buyrun efendim.”
-“Al bunları hemen şimdi okula götür. Öğretmenin elini öpüp af dilesinler. Mesleğinin gereğini yaptığı için de kendisine çok teşekkür ettiğimi söyle. Bize böyle gerçek öğretmenler gerek. Haydi okula!”
Kızlar süklüm püklüm okulun yolunu tuttular. Demek öğretmen Gazi Paşa’dan daha yüksekti ha! (4)
Serkan ÖZMEN
(1) Mustafa Kemal Atatürk; Zabit ve Kumandan ile Hasbihal, Kültür Bakanlığı Yayınları 393, Ankara, 1981, s.11.
(2) İsmail Hakkı AKANSEL, Atatürk ve Yaverleri, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 2006
(3) 244 Turgut Özakman; Cumhuriyet Türk Mucizesi, İkinci Kitap, Bilgi Yayınevi, 24.Basım, İstanbul, Ekim 2010, s.216.
(4) Turgut Özakman; Age, İkinci Kitap, s.225-22
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder