UNESCO’nun 1981’i Atatürk Yılı İlan Etmesinin Hikayesi
1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization-UNESCO)’nun çok az bilinen Atatürk gündemli bir toplantısı olmuştur, ilginçtir. UNESCO’da örneği yoktur. Böylesine önemli bir uluslararası örgütün, Atatürk başlığı altında bir toplantı yapması, Atatürk’ün manevi şahsına büyük bir saygı, hepimiz için bir onur vesilesidir.
Atatürk’ü Anlamak:
“Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir” diyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK. Bugün, ülkemizin en büyük fikri çıkmazlarının başında okumadan ve yazmadan daha önemlisi olan anlamayı istemiyoruz!
Cehaletin sığ sularında debelenip duruyoruz. Yol aldığımızı zannederken, geriye baktığımızda bir arpa boyu yol gitmediğimizi hep birlikte görüyoruz. Derin hayaller denizinde yüzerken, bazen köpek balıklarına yem olabileceğimizi düşünürken, bir anda denizlerde değil sığ sularda boğuluyoruz. Oysaki Atatürk’ü anlayabiliyor muyuz? Onun vizyon ve fikri derinliğinin ne kadar farkındayız? İşte bu düşüncelerle sizi yıllarca geriye götürmeye ve Atatürk’ün fikri derinliğinin ölümünden yıllar sonra bile uluslararası ortamlarda nasıl değer gördüğünün bir örneğini sizlere aktarmaya çalışacağım.
Atatürk özlü sözünde ne kadar güzel söylemiş. Atatürk’ün yaşadığı döneme erişemeyen ancak onun yüzünü görmese de onun gibi hissedenlere, onu anlama ve hissetme gayretinde olanlara, bu güzel memleketin her zaman artan bir şekilde ihtiyacı bulunduğunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
UNESCO’nun Atatürk Gündemli Toplantısı:
1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization-UNESCO)’nun çok az bilinen Atatürk gündemli bir toplantısı olmuştur, ilginçtir. UNESCO’da örneği yoktur. Böylesine önemli bir uluslararası örgütün, Atatürk başlığı altında bir toplantı yapması, Atatürk’ün manevi şahsına büyük bir saygı, hepimiz için bir iftihar vesilesidir.
Atatürk’ü daha iyi anlayabilmek için araştırmalarıma devam ederken öğrendiğim UNESCO toplantısı konusunu sizlerle paylaşmak istedim. 27 Kasım 1978 tarihinde gerçekleştirilen UNESCO toplantısında üyelerine gelen önergeye sadece İsveç delegesi önce karşı çıkmış, daha sonra özür dileyerek imza atmıştır. UNESCO tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve 152 ülkenin 152’si de herhangi bir fire vermeden önergeyi imzalamışlardır. UNESCO’nun çok az bilinen ve Prof. Dr. İlnur Güntürk KALIPÇI’nın bize bir yazısında aktardığı toplantısı şöyle cereyan etmiştir:
“Yıl 1978. UNESCO, üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyor ki: “Bugün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.“
UNESCO Toplantısında Atatürk Konulu Önerinin Görüşülmesi:
Öneri, Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılında, o dönemde 152 üyesi olan UNESCO’ya tüm devletlerin aynı anda Atatürk’ün doğum gününü kutlasın önerisidir. Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler:
“Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var, hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?”
Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler:
“Genç delege arkadaşım hatırlatmak isterim ki Atatürk öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir. Bırakın onu bir yıl anmayı, her problemimizde çare olarak aramalıyız”.
Sonra ne mi olur? UNESCO tarihindeki bir ilk yaşanır ve hiçbir olumsuz (red) oy kullanılmaz. Hatta ülke temsilcilerinden hiçbiri çekimser dahil kalmak istemez. 152 üye ülkenin tüm temsilcileri bu tarihi metne imzalarını atarlar.
İlk başta bu öneriye karşı çıkan ve “ne yani…” diye eleştiri getirmek isteyen İsveç delegesi ise bu imzanın atıldığı gün mikrofonun başına gelir ve şu ifadeleri kullanmayı gerekli görür:
“Ben Atatürk’ü inceledim. Bütün ülke temsilcilerinden özür diliyorum ve bu metne ilk imzayı ben atıyorum!”
UNESCO’nun Karar Metninde Atatürk’ü Öne Çıkaran İfadeler:
“Atatürk kimdir;
Atatürk uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi,
Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder,
İnsan haklarına saygılı,
Dünya barışının öncüsü,
Bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen,
Eşi olmayan devlet adamı,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”
UNESCO’nun Tarihi Kararı:
27 Kasım 1978 Tarihli UNESCO Genel Kurulu kararında aynen şunlar yazılıdır:
“UNESCO Genel Konferansı; Uluslararası anlayış işbirliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. yıl dönümünde, 1981 yılında anılmasını kararlaştırmıştır. UNESCO’nun ilgilendiği tüm alanlarda Atatürk’ün olağanüstü bir reformcu olduğu göz önünde tutularak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğu kabul edilmiştir. Atatürk’ün dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmaları olağanüstü bir örnektir. Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak, eylemlerini her zaman barış uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Atatürk’ün kişiliğini ve eserinin çeşitli yönlerini ortaya çıkarmak üzere, 1980 yılında yapılacak sempozyum hazırlıkları için Türk Hükümeti ile UNESCO’nun işbirliği yapmasına karar verilmiştir.”
Atatürk: Zamana Sığmayan Lider:
Ölümünden 43 yıl sonra, 100’üncü doğum yılında Atatürk hakkında uluslararası bir örgütün aldığı karar ve bu karar metninde yer alan ifadeler, Atatürk’ün hakikaten de zamana sığmayan ölçekte büyük bir lider olduğunun en güzel kanıtlarından birisi olmuştur.
Bir filozofun şöyle bir ifadesi vardır (sanki Atatürk için söylenmiş gibidir):
“Bir ülke için kıstas aradığınız zaman, o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin.”
Şu anda Türkiye’miz için bir kıstas arama ihtiyacı olan olursa, herhalde UNESCO’nun bu tarihi metni fazlasıyla yeterli gelecektir.
Sonuç:
Şüphesiz Atatürk’ü anlamak hamasetle değil, onun fikir ve görüşlerini hissederek olur. Naçiz vücudu 1938 yılında bir 10 Kasım günü toprak olan Atatürk’ü ciddi emek sarf ederek, samimi bir gayret gösterip gerçekten anlayabilirsek, Atatürk gibi düşünmeye ve onun akli okumasını yapmaya başlayabiliriz. Sözde değil, özde Atatürkçüler olarak; bu ülkenin çağdaş medeniyet seviyesini yakalayabilmesi, insanımızın hak ettiği değer ve yere erişebilmesi, ulusumuzun zenginliğe ve refaha ulaşabilmesi için bizler de bir tuğla koymanın gereği ve bilinciyle, bu ülke için Atatürk gibi tüm ömrümüzü feda etme inancına ve azmine sahip bireyler haline gelebiliriz. İşte o zaman bu ülkeyi hiç kimse tutamaz.
Yorum gönder