Mimar Sinan’ın dehası
Mimar Sinan vefatından önce kendisinin gerçek çabasını, “akıl sahiplerinin” anlayacağını ummuştu. Şimdi biz, akıl sahipleri olarak ne anladığımızı şöyle bir düşünelim.
Büyük Mimar, 5 asırdır ayakta kalan ve hâlâ bilim dünyasını şaşırtan eserlere imza attı. Döneminin çok ilerisinde, tamamen kendi formülleriyle yapılar inşa etti. O dönem Mimar Sinan’ın kullandığı yapı teknikleri, bugün ileri teknoloji olarak biliniyor.
Mesela Mimar Sinan’ın kullandığı kazık temel tekniğiyle Dubai’deki Burj Al Arab inşa edildi.
Büyük Mimar; daha o dönemde korozyonu, oksitlenmeyi, kimyasal aşınmayı ve drenaj sistemini biliyordu.
Gençliğinde gözlemlediği ve incelediği yapılar sayesinde Horasan harcını, Roma betonunu ve onlardan da sağlam sentez bir harcı nasıl yapabileceğini çözmüştü.
Kuvvetlensin diye harcın içine pamuk, devekuşu yumurtası, süt, peynir hatta soğan attı. Çünkü yumurtadaki proteini, soğandaki daha sağlam tutunumu sağlayacak kükürtü biliyordu. Yani Sinan, kimya bilgisine sahipti.
Camilerin içindeki kandillerden çıkan isi bir yerde toplayacak havalandırmayı, o isi mürekkebe çevirecek damıtma sistemini biliyodu. O mürekkeple cilt cilt kitaplar yazıldı.
Ahşap iskelet, tuğla örgü ve kurşunla kaplanan ileri mühendislikle kubbeler inşa etti. Öyle ki devasa kubbeleri incecik sütunlara oturturken düzinelerce değişkeni hesapladığı, integral kullandığı ve bir matematik formülü geliştirdiği söylenmekte.
Kubbe 1 metre daha büyük olursa taban genişliği nasıl etkilenir; pencereler yükü, sütunları ve payandaları nasıl etkiler, havalandırma, akustik nasıl etkilenir…
Evet akıl sahipleri onun çabalarını anlayabiliyor.
Kendisinin de dediği gibi mühendisliği, farklı ilimleri, sanatı, estetiği yani en hakiki mürşiti, müspet ilimleri arkasında bıraktı.
Kalfasına hayatını yazdırırken, kullandığı teknikleri söylemedi. Onca karışım, bileşim ortadayken, kendi formüllerini, matematik hesaplarını, özel notlarını yaktırdı. Sebep neydi?
Yeni nesiller araştırsın, bileşimler ortadayken formülleri yeni nesiller merak etsin, matematiğe, uzay geometrisine, estetiğe, sanata ilgi duysun ve geleceğin yeni formüllerini kendileri üretsin…
Çünkü işte, 5 asırdır ayakta kalan hakikat; Sinan’ın bilimidir, sanatıdır ve bu sanat ve ilim, Osmanlı Devleti’ne şan katmıştır. Müspet ilim şan demektir, asırlara hükmetmektir. Görmemiz gereken budur.
Önemli eserleri
Süleymaniye Camii / İstanbul
Osmanlı mimarisinin göz kamaştıran örneklerinden biri olan Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın kalfalık döneminde ortaya koyduğu başarılı eserlerden biridir. Süleymaniye Külliyesi’nin ayrılmaz bir parçası olan bu cami, etkileyici 3 bin 500 metrekarelik bir alanda yücelir. Kanuni Sultan Süleyman‘ın buyruğuyla hayata geçirilen bu muazzam yapı, İstanbul’un en önemli mimari hazinelerinden biridir.
Selimiye Camii / Edirne
Mimar Sinan’ın ustalık eseri olan Selimiye Camii, 2000 yılında UNESCO tarafından Geçici Dünya Mirası listesine dahil edilmiştir. İçindeki çiniler, mermerler ve hat örnekleriyle göz kamaştıran bu cami, dört zarif minaresi, sedef süslemeleri ve desteksiz tek kubbesiyle adeta bir mühendislik şaheseri sunar. Selimiye Camii, sanat ve mühendisliğin muazzam bir buluşması olarak tarihi zenginleştirir.
Mihrimah Sultan Camii / İstanbul
Mihrimah Sultan Camii, Mimar Sinan’ın eşsiz eserlerinden biri olarak Üsküdar’da kendine yer buluyor. Nisan ve Mayıs aylarında caminin iki minaresi arasından gözlemlenebilen güneş ve ayın doğuşu, bu camiyi daha da özel kılıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için inşa edilen bu cami, mimari bir şaheser ve mühendislik harikası olarak ön plana çıkıyor. Ünlü mimar Sinan’ın dehasını yansıtan bu cami, sanatın ve estetiğin zarafetini taşıyor.
Haseki Hamamı
Hürrem Sultan‘ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edilen hamam, Sultan Ahmet Camii ile Ayasofya arasında muazzam bir konumda yer alıyor. Görkemli kubbesiyle dikkat çeken Haseki Hamamı ya da bilinen diğer adıyla Hürrem Sultan Hamamı, kadınlar ve erkekler için ayrılan bölümlerin aynı eksen üzerinde konumlanmasıyla öne çıkıyor. Sıcaklık bölümleri birbirine bitişik olan hamamın soyunma kısımları ise iki uçta stratejik bir düzenlemeyle yer alıyor. Bu hamam, mimari zekanın ve işlevselliğin mükemmel bir birleşimini sunuyor.
Lala Paşa Camii / Erzurum
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” adlı eserinde adeta bir pırlanta gibi tasvir edilen camii, Lala Mustafa Paşa’nın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Yapının girişinde IV. Mehmet tarafından yazdırılan ferman kitabesi bulunmaktadır ve 3 kapısı ile 28 penceresiyle dikkat çeker. Bu muazzam eser, sadece mimari zarafeti değil, aynı zamanda tarihi derinliğiyle de ön plana çıkar.
Kırkçeşme Su Kemeri / İstanbul
Döneminin en büyük su kompleksi olarak öne çıkan Kırkçeşme Su Kemeri, tam 33 dev kemerden oluşacak şekilde özenle inşa edilmiştir. İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak amacıyla planlanan bu su kemeri, Belgrad Ormanları’ndan su taşıyacak şekilde tasarlanmıştır. Mimar Sinan’ın dokunuşuyla hayat bulan Kırkçeşme Su Kemeri, sadece bir mühendislik harikası değil, aynı zamanda tarihi zenginlikleriyle de dikkat çeker.
Behram Paşa Camii/ Diyarbakır
Diyarbakır Valisi Behram Paşa’nın Mimar Sinan’a inşa ettirdiği camii, Diyarbakır’ın eşsiz mimarisini yansıtan önemli bir eserdir. Behram Paşa Camii, etkileyici taş işçiliğiyle dikkat çeker ve modern sıkıştırma üslubuyla çağının özel örneklerinden biri olarak öne çıkar. Bu cami, Mimar Sinan’ın ustalığı ve Diyarbakır’ın karakteristik mimari unsurlarının buluştuğu bir noktada, estetik ve işlevselliği bir araya getirir.
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder